tabancayı beş de —Bu akşam na: DŞ sılsın, Bob? İyiyim — Vi, © teşekkür ederim. — Amma garip bir tavırla — söy! yorsun! Yoksa bir derdin mi var? - * — Pek — değil.. İ Amma.. İşte. — Eh.. Pekâlâ.. Mademki benden bir şeyler saklamak istiyorsun. Genç erkek gü" lümsiyerek, dar yı tağın üzerinde otur« muş olan arkadır z şına baktı. ve başını salladır — Niki bu gece pek ainirli idi de.. Vil hâyretle bâğırdu — Ne?, Arslan sinirli diye mi bu kadar üzülüyorsun? Doğ- rusu seni tanıyamıyorum, dostum. — Dinle azizim.. Eğer sen de benim gibi bu akşam aslanla beraber kafese girmek mecbu- riyetinde kalsaydın, böyle söy- lemezdin. Emin ol ki, bu ak- şam, halkın önünde, Nikiyle gösteriş yapmak, beni bir hayli heyecana düşürüyorl. Evvelâ, hayvan çok sinirli, bu fena bir “glâmettir. Kafesin yanına bağlan" mış olan etlerin kokusunu his- setmiş. Sonra da. Bu akşam ilk defa olarak, başımı onun ağzına — yaklaştırmağa — karar verdim. Bunun için anlıyorsun ya. — Bir hissikablelvuku mu? — Hayır.. Pek öyle değil Amma, bir can sıkıntısı. Ben de kendimi sinirli hissediyorum. Netice itibarile ben kendi ken- dimi aslanın ağzına teslim edi- yoruml!.. Farzet ki, Niki kendini kaybedip kocamın çenesini ka» patmış.. Ehl Artık bizden hayır bekle, Derhal öbür dünyayı boylarız!. Şimdi ver bakalım elbisemil Neredeyse beni çağı- Küçük kız karileri mize elbise modeli T gn ; Şu gördüğünüz sevimli ln:ı;ı Üzerindeki elbise, muhtelif er- k_îk ve kadın elbiselerinden ke- silmiş parçalardan yapılmıştır. aâyet ucuza mal edilmekte ve Sok şık durmaktadır. 3 _Anııeııiıı söyleyiniz, bu yaz için size de böyle bir elbite — Yaptınl, — | tırlar. Orkestrayı düyüyor mü- Fa ateş etmiş ve tek k | sun? Halkı ve bilhassa vahşi hayvanları bekletmemek lâzım.. Bob büyük bir sükünetle ken- disini Kovboya benzeten elbi- seleri giydi ve bir elinde kır- baç, diğer elinde de eldivenler olduğu halde, çıkmağa hazır» landı. Arkadaşı ona hatırlattı: — Tabancanı unutuyorsuni — Doğru.. Ver... — Dur bakayım tabanca to- punun altıncı gözüne, hakiki bir kurşun koymak tedbirinde bulundun mu?. — Lüzumu yok canım!Hepsi kuru sıkı.. Patlıyor ya, ona bak, Vil — Amma tedbirsiz adamsın hal Diye bağırdı ve sahte kurşu- nu çıkararak hakikisini koydu. Sonra da ilâve ettir — Böyle fantezilerin bir gün hayatına mal olab leceğini hiç düşünmüyor musun? Arslanlar sana hücum eder de, senin sıkacağın boş kurşun- lardan çekinmezlerse ne yapar- sın? Hiç folmazsa, en - azılının kafasına sıkacağın hakiki bir kurşun, kafesten çıkmana vakit kazandırmış olur. Al bakalım tabancanı ve Tanrı yardımcın olsun. Bob tabancasını beline taka- rak odadan çıktı. Tam bu sırada da, sirk di- rektörünün sesi duyuldu: — Bob, sıra sizde.. — Geliyorum. —— Bob, büyük va kırmızı per- denin altından geçerek sahneye çıktı.. Alkışlar koptu. — Yaşının küçüklüğüne rağmen -tam on- kesiz yaşındaydı. onu herkes tanıyordu! Onun, aslanlar kar- şısında gösterdiği büyük cera- ret ve soğukkanlılık son dere- ce takdir ediliyor, arasıra hafif bir heyecan ifade eden sakin ve çocukça çehresi çok sevili- yordu. Bob, hademenin — kendisine uzattığı kamçıyı aldı ve hay- vanların kendisini beklediği ka: fese girdi. Faaliyet derhal başladı. Brü- tüş, Atos ve Portos adlârındaki üç dişi arslanla iki arslan yav- rusu, Bütün temaşa müddetince, büyük bir itaat gösterdiler ve Bobun her isteğini yaptılar. Bu gösteriş bittikten sonra, bütün arslanlar yerlerine kuruk dular ve etrafa büyük bir ses- sizlik çöktü. Büyük bir Arabis- tan arslanı olan ve halk tara* ANADOLU Sirkteki Korkunç Vak'a Kafesteki arslan, birdenbire taarruza geçmişti.. Bob, elindeki urşunla kalmıştı.. fından heyecanla beklenen Niki kıfese girmişti. Bu, çok güzel, iri yarı ve tüyleri son derece parlak azametli ve mağrur bir du ve kendisinin, delikanlıya nasıl ittaat edeceğini görmek için gelen halkı, mağrur bir eda ile süzdü.. — Buraya gel.. Niki.. Arslan, âdeta: “Benden ne istiyorsun, bebek?, demek iz-- tiyormuş gibi, istihfaf dolu bir tasurla, başını Boba çevirdi: — Gel. Niki.. Kırbaç şakladı.. Arslan itaat etti.. Son numaraya kadar her şey yolunda gitti. Kafesli sah- ' nenin ortasındaki bir yere uzan- madan evel, Niki bir an inat eder gibi oldu. Bob, gözlerini hayvanın gözleri içine dikmiş, onu itaate mecbur etmişti. Sonra, emin bir tavırla elini hayvanın çenesine doğru uzatarak dişle- rini meydana çıkardı. Hayvanın korkunç dişleri, se- yirciler arasında dehşet mırıltı- ları tevlit etti. — Sonu T0 uncu sahifede — Sütunlarda Şu gördüğünüz iki çocuk, Ho landalı bir kız ve bir oğlandır. Hollanda köylüleri daima bu şekilde giyinirler. T” M "u ŞA * matla ” CiCU ilara h KfS gA TLCA aralandı. Kafesin ortasında dur- |' ü Vücryerasa ge İ #irbirosıfvmdn Aı,—.'ı.on ”$ P ) Kwelt göslü â Biraz da gülelim Süt kardeşler İki kişi konuşuyorlardı: — Nasil olur! Hem süt kar- deşim diyorsun, hem de başka başka şehirlerde doğmuş oldu- gunuzu soylüyorsun? — Gayet basit! İkimizde ığni fabrikanın kutu sütleri ile bür yütüldük! Terbiye — Oğlum terbiye neye der- ler? — Bazı yemeklere lezzet ver- mesi için yumurta ile limonun karıştırılmasına!. Tenbellik İki çocuk ârasında: — Ağabeyim o kadar ten: bel ki.. — Belli, belli. Sana tokat vurmak için avuçlarını açmağa bile üşeniyor da daima yumruk savuruyor! Anneme sormalı Bir cocuktan bahsediliyordu: — O kadar terbiyeli ve çe- kingendir ki, annesinin ve baba: sının sözünden kat'iyen dışarı çıkmaz. Hatta ona: “ Nasılsın, iyi misin?, diye sarsanız şu ce- alırsınız: — Bir kere anneme sorayım! Şe göürdüğünük 1 ÇöRgilEP, çinLE başı ehf #iş vada &' aeit €İa Serrbini SYAT şicap ah D | ti Ti BB0 c İ ';3:'_, Z SAA PorrERN ÇAnt rınızda kalsın! Kalem uçları /_*;x lagiliz fabrika- 3; larında — yapılan N dolma kalemler bütün dünyaca P şöhret kazanmış- tır. Bu şöhreti yerinde bulmak lâzımdır. Çünkü fabrika sahip- — leri, iyi bir dolma kalemin — || ucumun kâğıda takılmadan, seri | bir şekilde işlemesi lâzımgek ı diğini kabul etmişlerdir. İngilizler, istenildiği gibi bir | kalem ucunuün masıl imal edile- ceğini ilmi olarak tayin etmiş- lerdir. Mütehassıslar mikrofon- larla kalem ucunu — kontrol ederler. Bu mikrofonlar en ufak | — Sonu 70 uncu sahifede — | isminde bir İngiliz çocuğudur. Geçen senedenberi babasının | balıkçı gemisinde çalışmağa başlamış ve büyük şimal avları seferlerine iştirak etmiştir. Küçük gemici, yelkenleri aç mak için ip merdivenleri büyük — bir meharetle tırmunmakta, bü- tün gemi mürettebatı tarafından çok sevilmekte ve yelkenlinin uğuru sayılmaktadır. Bugün size dünyanıa en genç gemicisini takdim — ediyoruz. Resmini gördüğünüz yavru, he- *l nüz dört yaşında Artür Conson Mayıs bilmeces Şu resimde bir avcı görüyorsunuz. Elinde çifte; tavşan avına çıkmış. Fakat bu avcının gözleri mi görmüyor, medir; etrafındaki — iki tavşanı bir türlü bulamıyor. Bakalım, siz avcıdan daha iyi görebilecek ve bu iki tavşanı — bulabilecek misiniz?. Dikkat ediniz; bir değil, iki tavşan olacaktır. çizerek bu resmi bize gönderiniz. Birinciye çok güzel bir dolma kalem Ikinciye büyük bir albüm Üçüncüye bir kutu sulu boya Ayrıca yirmi kişiye mahtelif hediyeler. ları bu ay sonuna kadar gönderilmelidir. Bilmeceyi halledenler resimlerini de gönderirlerse neşredeceğiz. Renkli kalemle — * Bilmece cevap- Ö L ğ ....ı"' n a. esin deke sars ada han vehiı : a Ü dan bagraralekıTTerdradır. terpöylecüri birürler