HAD'YO - Bugünkü program Muhtelif Avıupı istasyonları- 21,30 Viyana: Senfonik kon- şer (Anton Bruckner). Hafif konserler: 7,10 Berlin kısa dalgası:Küçük müsiki parçaları (8,15 devamı); 10,45 Berlin kısa dalgası: Karı« — şk halk musikisi, 12 Berlin ğT ( 1415 devüme:), 13,25 * Plâk, musikisi, 14,30 Operalar, operetler: 15 Bükreş: Öperet havaları, 20 Berlin kısa dalgası: Karışık opera havaları, 20,30 Peşte; =ıdı verilecek piyesi nakil. musikisi: 15 Berlin hi ıv“.'ıııııı. 19,20 ';...'!'E..'“ 15,15 Berlin kısa dalgası: Alman gençleri tarafından şar» kılar (15,45: Virtüoz keman mu- sikisi) 16,45 Bariton şarkıları. Dans müusikisi: 19,15 Bükreş: 23,20 Vi) (Dans ve hafif musiki), g— Peşte. İi üeü GD nni Şimdi yapılacak bir tek şey vardı; Vîıhkhıdıhmhly.p mak, Norman, “Mister Vite, vâa — dettiği parayı verdikten sonra, — Amerikan polisine haber gön- lıiy- ve adamı tevkif ettire- — rek, mahkemeye çektiriyor. — Wit, masum bir halle, bunun sebebini sormaktadır ve kendi- sinet — Bize verdiğin mülümatı — gereden buldun! diyorlar. O, yine gayet samimi l:' Rintelenin e _—N"M ::rııdı— ğ adamlar arasında oldı]ıııı. — fakat larını lt Kııiıluı “Ameri- *b- ümetinin bitaraflık — si- g.. ihlâl, cürmünden do pıt ağır olmiyan bir. ce- *'. veriliyor.. — Bundan sonri, doktor Şel ve — Rigtelenin arkadaşlarından da- ha başkaları da tevkif edilmiş — — Meselö, hlıkılı'ılı sıki — fikı münasebet! Doktor. Milier — yahud mürebbiye ile hususi ko- nuşmak gibi şeyler.. — — Pek hatırlamıyorum am- — ma Mösyö, bir gün ben nöbette “değilken, doktorla Revanın sa- — lonun yanındaki odada baz. — geyler - konuştuklarını görmüş- — tüm, Fakat bunu alelâde bir — konuşma telâkki ettim. Kend- -— gine de bu hususta birşey söy- ç._lıııdıı. — — Bu konuşmada mürebbi- . “ye de var mıydi? — —VAardi! — — Bu sahneyi tafsilâtile an- — İatir misinizl. — Anlatayım Mösyöl Yemek AhADOl U Çelıkten yılanın macerası Filistine giden borunun muhafazası için İngili hükümeti alaylarla asker Bugün Irakın Kerkük nokta- ,sından, Hayfa ve Tarablusşama ve ÂAkdenize uzanan bir çelik yılan vardır. Bu yılanın kanı bugünkü sanayiin can damarı olan petroldan ibarettir. İrak petrolları, Filistm ve Suriye sahillerinden uzak bir mesa. fede bulunmaktadır. Bu mesafe 1850 kilometredir. Irak petrol kuyuları 1914 de keşfedilmiş olup, genel savaş pıtlık verimeden bunların ne Akdenize — akıtılacağı liıun ülüyordu. Sahrada zafer Petrolün bidayette ağır ve kalın borular içerisinde nakli düşünülmüş ise de, fazla mas raf yüzünden ince çelik boru: larla sahile pakli tasavvur olun> muştur, Likıı. 1914 te genel savaşın patlak vermesi, bu Üümit ve emelleri besliyen kimselerin dü- şüncelerini bir hayli müddet için suya düşürmüştü. Harb e nasında milyonlarca sterlin feda etmek petrol şirketlerinin hiç te işine gelmedi, Lâkin şirketler, bu emellerini genel savaşı müteakıp 1931 se- nesinde tahakkuk ettirmeğe ka- rar vermişlerdi. Lâkin, kervan- ların bile zor katettikleri susuz ve çorak sahralarda her türlü külfete katlanarak işçileri sefer- ber etmek suretile işe başla- mışlardı, Sahrayı nasıl mağlüp edecek- lerdi? Bu işin başarılması için oto- mobil ve kamyonlar için de yollara ihtiyaç vardı. Kuvvetli makineleri geti. ve beş metre derinlik ve ge- nişlikte yol kanalları açılmıştı. Pek az zaman zarfında bu ma- kineler 1850 metrelik boru yo- lu hazırladılar. Boruların top- rak altında çabuk çürümemesi için muhtelif kimyevi madde- lerle karışık verniklerle boyan- dıktan sonra döşeme ameliyesi başladı ve kısa bir n için- de bahsettiğimiz çelik yılan meydana 123 bin too çelik sar> fiyle meydana getirilmişti. Fa- kat acaba bu boruların deline> rek petrol çalınması - ihtimal- leri yok muydu? Tariht bir. gün Herşey tamam mıydı? Evet, Fakat, bu uzun çolik yılanı da gözetlemek icap ediyordu. Bu- nun için yüksek kuleler yapıldı. Ve diğer kulelerle muhabereyi telgraf âletleri yerleştirmek su- retile temine çalıştılar. Bu mas- raflar da ihtiyar edilmişti. 14 Kanlı Mendil ’.C!ııııf, heyecan, korku, aşk ve kahramanlık Yazan: — İrfan Hazar —- 16 — odasından istenen bir vâzoyu almak için yukarıya çıkmıştım. Tam ikinci salona gireceğim sırada, doktorla Revanım bir şeyler konuşmakta — olduğunu seslerinden anladım. Biraz eği- Lp içeriye baktım. İçeride mü. rebbiye de vardı. Yavaş konu- şuyorlardı. Sözlerinden birşey anliyamadım. Elbet bu, Şiyabın sıhhatini alâkadar eden bir mü- zakere olacaktı. Lâkin kapıcı nın orada işi ne idi; velhası| bir şey kâvrıyamadım. — Dikkat et dostum, bu ko- nuşmadan duyabildiğin tek bir kelime dahi yok mu? * — Tek bir kelime mi? — Evet tek bir kelime! ı Kânunusani A| —— Emin olumuz Mösyöl. Tek bir kelime dahi kulağıma çarp: 1934 — senesinde Irak kralı Majeste Gazi mem- leketinin servetini Akdeniz k- yılarına akıtan bu teşisatı teftiş etmişti. İki koldan uzanmakta olan çelik yılanın bir kolu Hayfaya, diğeri de Trablusşama akıyor- du. Lâkin, çöl rüzgârlarının kumları bunları örtmekle iktifa etmemiş, az bir zaman zarfında bu tarassut kuleleri de sahrada yokolmuştu. Bu hatlarda inşa edilmiş olan 15 ıdot pompaj ekse- muhafaza edilmemişti. bütün bu çelik yılanın geçtiği köyler müşteki idiler. Heran gçelik yılanın çatlamak ve delin- mek tehlikesi ve ölüm saçma korkusu ile yatıp kalkıyorlardı. kullanıyor ALEV DİLLERİ Şimdi, bu tesişat sık &k pat- lamakta ve dil dil alevler saçı- rak birçok canları yakmaktadır. Borular patladığı vakit haber alınabilmesi için birçok yeni masraflara daha lüzum görük- Müştür. Bilhassa, Filistin tarafına gi- den borunun — muhafazası - için İngiliz bükümeti alaylarla asker dikmek mecburiyetinde kalmak- tadır. Boruların ekserisi Yahudile. rin oturduğu — mıntakalardan geçtiği için, Araplar tarafından kasten delinmekte, ve büyük yangınlar meydana getirilmek- tedir. Şimdi boruların muhafazası için bir hayli milyonların daha sarfı icab etmektedir, Faşizm ve Nasyonalizm Hitler, Floransada Stefani Ajansı muhabi.- rine beyanatta bulundu. Roma, 10 (Radyo) — Hitler, kalyan — topraklarından ayrılır- ken, İtalya Kralı Vıktor Ema- muelle Veliahd Prensa Omberto ve Başvekil Mussoliniye birer telgraf çekmiş, İtalyada görmüş olduğu hüsnü kabul ve alâka- dan dolayı teşekkür eylemiştir. Roma, 10 (A.LA.) — Dün akşam Fioransada Stefani Ajan- sının bir mümeessili ile konuşan B. Hitler ziyaret esnasında kendisine karşı gösterilen dost- luk tezahürlerinden dolayı pek mütehassis olduğunu ve İtalya- mskeri deniz ve hava kuvvet- Terine karşı — hayranlık - duydu- ğunu söylemiştir. B. Führer demiştir ki: *Faşizm ile Nasyonal Sosya- Bizmin birbirini anladığını gö: rerek memnun oldum. İkimiz de ayni âöleme mensubüz. İdeo- lojimiz birdir. Dostluğumuz su- ni olarak ihdas edilen dostluk- lardan değildir., Adanada insafsız bir ana Adana, (Hususi) — Günah:- kâr ve insafsız bir ana doğur- duğu bir günlük çocuğunu evi- nin önündeki çöplüğe atmıştır. Belediye temizlik amelesi, çöp tenekesini arabaya boşaltırken çocuğu görmüş, polise hâdiseyi haber vermiştir. İnsafsız ana yakalanmış ve adliyeye veril- miştir. Zavallı yavrucuğun başı kediler “tarafından didik didik edilmiştir. madi. Yalnız kapıcının lâübali bir surette yüksek sesle güldü- günü duydum. Bundan başka birşey duymadım. -— Onu şimdi görebilir mi- yim? — Evet, şimdi ıouhılnıııız. nöbet ondadır! — Hayır, o bemi görmeden, ben onu bir yerden tetkik ede- bilir miy'ım demek istiyorum. — Ba mümkün değil mösyöl —Nçn? — Çünkü nereden ona bak- sanız, o sizi muhakkak — göre- cektir. — Peki öyle isel Ancak söylemeğe hacet yok ki bütün konuştuklarımız — aramızda ka: lacak! Siz M. Şiyapı severseniz böyle yapmanız icap eder! — Aman mösyöl Yıllardan. | beri bu kapıdayım. Patronum İ çn her fedakârlığı gözüme al: Belediye reisinin nazarı dikkatine Karantina Yıldıztepe sokağın- da 33 numaralı hanede otur- maktayım. Bundân dört beş ay evel belediye memurlarının; evin sızan sularını sokağa akıtma- mak için bir ihtarını aldım, derhal 250 *kuruş vererek tamir ettirdiğim halde 100 kuruş coza kesilmiş.. Bunu tediye ettiğim memur makbuzu kestikten sonra biri 22/2/938 ve diğeri 25/2/938 tarihli; yasi üç gün fasılalı iki- 'ceza kâğıdımı — daha | kıştırdı. Yıldıztepe sokağı ikinci de- recede bir cadde halinde oldu: u halde bugüne kadar ne bir taş konulmuş ve de — bele- diyenin küçük bir himmeti gö- rülmüştür. Böyle iptidat kalan caddenin adi kaldırımla olsun döşenmesi mahalle parti dileklerinde her sene tâlep edilmişse de mant- teessül ki belediye bugüne ka- dar — mahallem'zin dileklerini is'af etmek şöyle dursun; en küçük bir sebep ve behane ile mütemadi ceza almak için se- bepler arar ve mütemadi ceza- lar alır. Böyle lâğımsız, kaldırımzız ve caddesiz bir sokağın bazan sızan sularından ceza almaktan evel biraz belediyenin himmeti lâzımdır. İkinci Karantina ocak başkanı: Ömer Dinler mağa amadeyim. Mubhakkak siz polis folacaksınız! Zavallı,. madmazelin bugün başına ge- lenler, hepimizi yıktı, dünya- mızı zindana çevirdi mösyöl.. İhtiyar kapıcı alelâcele salon- dan çıktı. Üç dakika sonra müdhiş bir telâş ve feryadla içeriye girdi: — Mösyöl Revan bütün eş yasını toplıyarak şimdi kaçmış! Evet şimdil! Diye bağırmağa başladı! Zaten Kançof, bu evelden kestirmiş gibi idi. ĞH' yar kapıcıyı teskin ederken, mezardan gelir gibi kuytu bir yerden gelen ve insanın tüyle- rini ürperten vahşi bir ses an- sızın odaları ve salonu çınlattı: — “Artık canbazlık yetişir Kançoll! Artık canbazlık yeti- şirl,. Odacı, sesin dehşetinden tit: riyor, Kançol ise duvaca dayan: Z| tığı mühim kazılar Milâsta Profesör Akselin yap- Muğla, (Hususi) — Milâşın Gencik mevkiind Karya mede- niyetine aid eserler bulmak maksadiyle İsveç âlimlerinden arkeoloji profesorü Aksel Per- son tarafından — kazılar — yapıl- maktadır.. İlaveç — veliahdinin başkanlığı altında bulunan bir heyet namına bu kazılara mart- ta başlanmıştı. Kazıda mübim eserler bulunmuştur.. Kazı, yal: nız Karya medeniyetinin izleri üzerinde yapılmakta ve bu me- deniyete aid eserler aranmak- tadır. Profesör Aksel Person büyük bir nezaketle beni ka- bül ederek şu beyanatı verdi: — Şimdiye kadar karyalılara nit bir mezar bulunmuştur. Bu mezar milâttan önce 1200 yılına| aittir. Kemikler toprak içinde olduğu gibi durmaktadır. Kaz- dığımız yer küçük bir sitedir. Burada bir kilise ve milâttan evel 300 üncü yıla ait bir ma- bet çıkmıştır. Kil'senin içinde bitçok mezarlar vardır. Bu me- zer.lar milâddan sonra 500 üncü yıla aittir, Hıristiyan mezarıdır. Maksadımız Karya medeniyeti- nin diğer medeniyetlerle olan münasebatını aramaktır. Biz bu- nun için çalışıyoruz. Birçok şey- ler bulduk. Bunlar bizi alâka- dar etmez, Bulunan eserlerin ekserisi esk Yunanlılara aittir, Bir de, Kartyalıların Türk olup olmadıklarını anlamak için tetkikat yapıyoruz. Karya me- deniyetini iyice tetkik ettikten sonra bu mühim mesele hak- kında bir hüküm vereceğiz. Daha birçok sondajlar yapaca: ğgız. Kazıyı yakında bırakacağız. Gelecek yıl tekrar geleceğiz. Yapılan kazılarda — Karyalılar devrine kadar inilmiştir. Esra: rın kuyruğu elimizdedir. Bizim kazımızın eski Yunanlılarla alâ- kası yoktur. Biz bu gördüğü- nüz mabet ve eşyaları bulmak için çalışmıyoruz. Karya mede- niyetini bu — medeniyetin ilk zamanına ait olması icab eden iptidai eserlerle anlamak istiyo. ruz. Bu süretle umümi mede- niyet hakkında bir fikir sah bi olacağız, Bu kazı için şimdiye kadar 7 bin lira sarfedilmiştir. Kazı yeri Kazı yapılan yer, küçük ve yeşilliklerle çevrilmiş bir — sırt- tır. Bir mabetle bir hıristiyan kilisesi çıkmıştır. Buralarda bir gçok mezarlar — numaralanmış olarak görülüyor. Her mezarda iki ölü vardır. Birçok da eşya bulyamuştur. Bulunan eşya arasında bir hey- kel, vazolar, bakır ve bronz paralar, yüzük, testiler, muhte- lif seramikler, mabet taşları, meş elduğu haide — kendisine yapılacak bir hücuma mani olmak istiyordu. Lih ortaya hiç kimse çık- (Cıılıuhk cümlesini, Kançof daha Bııı izzat u&ı doktor Milierye söylemişti. O zaman dıüoı, Şiyabın kapısını açmak üzereydi. Şu halde bu meçhul ses, doktorun sesi olacaktı. Kançof, bu sesi başka bir yerde de duyduğunu birdenbire hatırladı. Bu ses... Evet, Muhakkak o ses olacaktıl.. Bankerden — havadis almak kasdile, ilk defa şatoya telelon ettiği zaman kulağına gelen —”"Şiyop ölümün yaklaşıyor! Şiyop ölümün yaklaşıyor!. Suretinde idi, (Acaba telefonda mı bir bo- zakluk var, n dr bu sesi) deye pol & bafiyesi endişeyle bankeri .çerken gene - ayni TRENLER: İzmirden her gün kalkan Wea kerin bhareket saatleri.. Aydın hattış A!.uıııuh İzmir Karakuyu Ankarız — Pazan tesi, çarşamba, cuma, pazar günleci vaat ıı:_ııs de. 1540 da L gee İzmir-Denizli — Salı, — perşemba, 5.6 do bir kalar; her akşam sant 17,30 Ödemişa bir —tren, 16,30 da Titeye” otoray. Afyon hattı; Basmaneden: Temir-İstanbul-Ankara: Her güa Vet T do pazar, cuma, — çarşamıban gönleri yataklı vagoa-büfe bulunur) İâmir , Soma: Pazar ve pazar: teti günleri eaat 15.28 de İzmirBandırma: Pazar, salı, per şembe te cumarteri günleri sabahle- günleri #aat 15,28 de Her zaman lâzım olan tele- Jon numaralar Yangıa İhbarı: 2222 . şehir teler havaganı: 2326 . polis 2463 -simdadı ghki: 2040 *Basnazs — istasyonu : 3638 - Alsancak imtasyonu 2148 - Hor sabah — Gözolyalıdır — enat beşte bir tramvay haseket eder. Bunu saat aluda hareket edea İkle- ci Wamvay takib eder. Bundan sonra her dönm — dukikada bir traum vay - vardır. Gece s0n uemvay Güzelyalıdaa 245 dedir. Konaktan Güzelyalıya ilk tram- vay sabablayin 5,26 dadır. İkimci tamvay bir esak souna, ©20 da he reket eder. Konaktan Güzelyalıya gece son izamvay sast birdo hareket eder. Bundas — evel 44 do bir Umuvay vazdar. Vapurlar: İzmirden Karşıyakaya ilk vapat sant 5,45te Pasaporttaa kalkar, Goce aat 6,20 dedir. en-nraıdıpı- veat Z4 dedir, Gündüz her — yarım sastte bir vapur vazdır. Akşam sekisdoa voace açlerler saatte birdir. Yunan kitabelerindon- ibaret. tir.., Bulunan mezarı gördüm. Bu bir küpten ibarettir. Dişleri kı rılmış kafa kemiği, kol, bacak kemikleri görülmektedir. İake. letin bir eli küçük bir kabın içindedir. Küpün içi toprak dolmuştur. Bulunan eşyanın bir kışmı Milâsa nakledilmiştir. — İskelet- ler da Milâsa nakledilecektir, ziyaret etmiş ve ondan tafsilât almak üzere kendisine bazı su- aller sornuş idi ki, banker o sı- rada birdenbire bayılıvermiştil. Kançofa şimdi hitap eden adam da, bu sesin ayni adam olması ihtimali kuvvet- liydi!.. Polis hafiyesi tekrar odaları, koridorları ve yanına aldığı ih- — tiyar kapıcı ile şatonun bütün köşe bucağını inceden inceye aradı, Ortada kimseler yoktu. Tam Şiyahin odasından ge- sesin ağır ağır hitap ettiği duyuldu: *—Mösyö Şıykıı:!" Mösyö Şıyıpl mün — yal 'or, yaklaşıyor. , Kançof, ansızın telefonu har tırladı. Belki de gizli tertibat saye- sinde, çok uzakta bulunan bif adam istediği şekilde böyle ses ayunları yapab lirdi. — Sonu var —