—. Sahife 5 — Başı 3 üncü sahifede — Ayrı bir janr da yazılmış olan Fidanaki ile “Bir adam yarat- mak, piyeslerinin mukayesesin- den çıkardığım — şabsi kanaati- mi bir netice halinde hulâsa etmiş olmak için şöyle bir mi- sal vereceğim: O gece tiyatro tiklim tiklım dolü idi. Son perde kapanırken siz etrafınıza baktınız. İzmirde tiyatro kapısı ,Gnünde - birikebilecek nakliye nakliye vasıtalarının kabil değil bu derece kes'f bir kalabalığı, bir anda boşaltamıyacağını kes- tirdiniz, kapıdan çıkar çıkmaz herkes — mütereddid, —mütelâşi bir tramvay, bir otobüs vessire ararken siz dosdoğru bir tak- siye yürüdünüz. Beş dakika sonra evinizde, yirmi dakikâa #oara uykuda idiniz. Halbuki ben kapıdan — çıkın- ©a evvelâ otobüslere saldırdım. Birer birer hepsini dolu bul- dum. Tramvaya koşayım dedim, bu mübarek te o zamana ka- dar tamamile dolmuş, yola çık- mıiştı. Anladım ki evime git mek için paraya kıymaktan başka çare kalmamıştı. Taksi- lerin bulunduğu yere saldırdım. Heyhat... Hepsi çoktan müşte Filerini almış, ortada bir tek taksi bile kalmamıştı. İster is- temez bir arabaya doğru yürü- düm. Yatağıma girdiğim zaman tiyatrodan çıkalıtam bir buçak #sat olmuştu. Siz de evinize gittiniz, ben de. Faküt siz yirmi dakika son- ra yatağınızda idiniz, ben ora: ancak bir buçuk saat sonra avuşabildim. İşte aramızdaki ne ise, Fidanaki ile (Bir Adam yaratmak) arasındaki fark edur. Fidanakide müellif realist bir adam gözile hayatı görmüş, BNE eait — saunla Hemen karçılaştırmıştır. Bir âdam ya- vatmak ise bana benziyor. İlk yapacağı hareketi en sona bi- rakıyor, belki de hiç yapmıyor. Sizi hayatla değil, edebiyatla Ve mabiyeti meçhul bir marazla malül bir hayatla karşılaştırı- yor. Fidanakide müellif hiçbir ma- râzt hödise almamıştır, orada herşey Tabitdir. Yaşıyan, konu- şan, dövüşen, iİÇtu vea boğuşan kasanlar sizsiniz, benim, Ak meddir, Mehmeddir. Onlar her günkü hayatlarında ne yapıyor- larsa, ne yâpmayı itiyad edin- mişlerse ayni şeyi yapmakta- dırlâr. Fakat işte dram, bu her gün meyi yapıyorlarsa aynen yaptıkları şeyden çıkmaktadır. Halbuki (Bir adam yaratmak) ta vaziyet âyni değildir.: Orada eşhasın en bariz olmağa nam- zed olanları marazidir, bizim her gün rastladığımız, — ellerini sıktığımız, ahbap, dost ve ar- kadaş olduğumuz insanlar de- #ildir, onlar sahneye —marazla- rile, illetlerile |beraber — gelmiş- lerdir. Hüsrev kendine göre bir Mmalüldür, Şeref kendine göre bir malüldür, Nevzad o dâ ken- di janrında bir başka malüldür. | Benim nazarımda eserin — ilk * 13549 Arabi » 1357 Nisan 28 Rebiülerel 10 Mayıs l Çarşamba Akşam 12 19,1 Yatar 148 21,01) lmeak 7,30 2,46 | Hersones feneri mıntakasında illeti bıdur. Fidanakide vak'a tabildir. “Bir adam yaratmak, ta vak'a yaratılmıştır, yani... sun 'idir. Bunu müellifin aleyhine kay- ded.yorum zannetmeyiniz. Ha. yı, bilâkis, müellifin mevzu intihabı hakkına hürmet etmek vazilemizdir. O, mevzuunu iste- diği gibi intihâp etmekte ser- bestir. Buna mukabil bizim ondan bekliyeb'leceğimiz birşey varsa o da intihap ettiği mev- zuun icabatına sonuna kadar sadık kalmasıdr. Bir adam yaratmak müellifi Mevzuunun icaplarına sadık ka- miş imdir? Eğer aldanmıyorsam — şair Necip Fazılın Hüsrevin şahsın- da teşrih etmeğe çalıştığı bir otosüzjesiyon hâdisesidir. Bir müellif bir dram yazmış ve bunda gayri şuuri olarak kendisinin hayatımı mevzu diye almıştır. Büyük bir muyaflakı- yet kazanan bu eserin mevzu- unü mücllif kendi hayatından aldığının farkında değildir. Onu herşeyi görmek, — karıştırmak şanlarından olan gazetecilerin sualleri kendisine öğretecektir. Bu — sualler onun gayri şuurunu uyandıran, şuür saha- sına çıkaran birer kamçı gibidir. Ve işte dram bundan doğacak, bu suretle başlıyacaktır. Eserin bütün seyri müdde tince Hüsrevin gösterdiği müh telif safhalar hakkında bir fikir beyan etmek salâhiyetini ken- dimde bulmuyorum, bu ancak akliye mütehassıslarının h Fakat muhakkaktır ki eserin bütün yükünü omı yüklediği Hüsrev tipinde mev- zuunun bütün icaplarına sadık kalmıştır. Buna mukabil diğer şahıslar PSR VC TULUMU Kadar — vuzulıla gösterilmemiştir. Meselâ yalnız birinci perdede yaşayan fakat eserin heyeti umumiyesi üzerin- de hâkim simalardan birisi olan Selma pek silik olarak çizilmiş tir. Hüsrev kendisine izdivaç teklifinden — bahsettiği — zaman bunu reddeden Selmanın bu reddi nereden ileri geldiğini hemen kimso anlı:! yor. Sel- ma bize buau tabii gösterecek, izah edecek hiç bir emare ver: memiştir. Halbuki oyunun son- larına doğru Selmanin — hatıra defteri meydana çikınca anlıyo. rüz ki, genç kız bu teklifi sırf Hüsrevi sevdiği için veddet- miştir, ANADOLU Bir adam yaratmak. Gazetec. Şerefle doktar Nev- zadın şahs y: leri de bizi diğer perdelerde örümüzü görmeye sevkedetek şekilde ve © mik- tarda çzlmemiş, noksan bıra- kıla:ştır. Hatta bundan dolayıdır ki döktor Nevzad Hüsrevin anne- sinti kendi kliniğini gezmeğ: ikna için uğraştığı zaman biz bunu Nevzadın hüsnüniyetine stfediyoruz ve ketdisine sami- miyetle yapılan bir teki.fi kabul etmedi diye ÜU.viyeye âdeta kizmağa — başlıyoruz. — Eserde (Zeynep) ile. Hüsrev arasında geçmiş bir aşk macerasının ke tıntılarına da şâhd ölüyoruz. Net ce üzerinde büyük - bir te- siri olan bu macerahın seyirciyi aydınlatacak kâdar — olsun lü- zumlu safbaları izab edilmemiş, mesküt bırakılmıştır. Lisana gelince vakka cümle- Ter kısa, mükâlemeler mümkün mertebe bir sahne lisanı olmak iddiasında, Yalnız dikkat ettim; Hüsrevden başlâyınız, tâ uşak Osmana varıncıya kadar eserin bütün eşhası baştan başa hep şair Necip Fazılın yüksek ve edebi dilini konuşuyorlar. Eğer mında şair Necip Fazılın edebi dili ile konuşabilselerdi “Bi adam yaratmak,, piyesinin li ni da tabii telâkki edilebilirdi. Maamafıh muhakkaktır ki bu noksanlarına rtağmen bir “Adam yaramak, sahne hayatımızda derin bir iz bırakacak nadir eserlerden birisidir. ve gene muhakkaktır ki — sahneye — ilk giren şair Necib Fazıl henüz sahnede son sözünü söyleme miştir. .. Temsile gelince o, kelimenin tam manasile bir hacika idi. Hüsrev rolünü Ertuğrul Muhsin yaratıyordu. Bir artistin üzerine aldığı role nasıl nüfuz edebile- ceğini, onu en ufak telerrüz tına, en ince nüanslarına kadar nasıl yaşatabileceğini anlıyabil: mek için iki gece evel iki saat için sahmede yaşıyan Hüsrevi görmüş olmak lâzımdır. Hüsrev eğer hakikaten ba- yatta Mmevcut olsaydı ancak bu kadar ve ancak böyle yaşıya- bilirdi, Bir artist “bir adam,ı ancak bu kadar ve ancak böyle *yaratabilirdi,.. Onun ve arkur daşlarımn yüksek san'atları kar- şısında hürmetle eğilmek Tâzım- dır. Ben de bunu yapıyorum. Hamdi Nüzhet Çıııur Rusyada dalgıçlık ve gemi yüzdürmeler. Batmış birçok gemiler suyun yüzüne çıkarılmaktadır. Tas Ajansı bild riyor: 1937 senesinde Sovyet dal- gıçları, 84 gemiyi yeniden yüz- dürmüşlerdir. Bunların arasında, 11570 - todilâtoluk Or- minser, 6800 tenilâtoluk Yuman Gıoı.ıu lagiliz balıkçı gemisi Naytveç ve Norveç gemisi mak üzere Ödesa limanı civa- rında karaya olurmuş — veya batmış 8 yabancı memleket gemisi de vardır. 1938 senesinde de 7500 tonl- Iâtoluk İngiliz Corj-Esseks, 800 tonilâtoluk Sovyet Stefan Razin petrol gemisi, Murmansketan 24 mil açıkta bir Fırtınada ka- raya oturmuş bir. kayıkçı ge- misi ve daha muhtelif hasar- zede gemiler kurtarılmıştır. Gene bu sene zarfında, 1916 senesinde bir torpile değerek batan Jivuşçi torpito muhribi Karadenizin — dibinden yukarı çıkarılacaktır. Diğer taraftan Mariopol limanının ağzında ka- nyı dıııııolııı Azneft petrol de yüzdürülecektir. Kııl-hılı müdahale harbi esnamıada batan iki torpito mubhribi ile umumi harp esaz- sında batan Mari gemisinin araştırmalarına da bıuui&' de başlanacaktır. Uzak Şarktâ da dalgıçlık ve gemi yüzdürme faaliyetine de- vam olunmaktadır.. Bu sene Sakalin civarında bir sığlığa geçen senenin Teşrini- evvelinde oturmuş olan İngiliz 7000 tonilâtolak Terez Moller gemisi ile Kamçatka — sahille- rinde bir avaryaya uğrayan Nasai Moller gemisinin — kurta- Tılması ameliyesine başlanıp bitirilecektir. Çin ıstıkbalde bır tehlike olacak mı? Japon taarruzu şimdi Çini zin- deleştirmekte imiş. R. T. Barret yazıyor: İagilterede politika ile uğra- şan bir takım yufka yürekliler vardır ki bunlar, eğer Çin, Ja- ponyanın köntrolü —altına alın- mıyicak olursa istikbâlde hem ekonomi, hem de askerlik ba: kımından bütün garb âlemi için bir tehlike baline geleceğine kanaat ederler. Gene ayni adam- lar, Çinin Japonya tarafından tamamiyle fetih ve zabtedilece- ğgini ve bu devlet, eski bir müttefik olduğu cihetle, lagib tereye de Çini yeniden kürmak hususunda menfaat payları te- min edeceğini düşünürler. Onlar derler ki: — “Çinliler, başlarına kimin hâkim oldu- ğuna pok aldırış etmezler; on ların bütün düşünceleri ellerine pâra geçmesidir. Öte taraftan eğer Çin kaza- nacak olursa bu büyük bir tehlike olacaktır. Bu mütalea ve bu muhakeme hem sessizce, hem de mugali- talıdır. Bu. tıbkı, İngilteredeki işçi smıfının, ileride rahat dar: mıyacakları korkusu ile fazla talim ve terbiye görmemelerini ileri sürmek gibi — birşeydir. Çin, hıghıı zaman İngiltere için askori bir tehlike olamaz. Bu- nün sebebleri de şunlardır: Eğer bu harbi kazanacak olursa Çin, kendisinin önünde büyük bir kalkınma ve kurul-> ma vazifesi bulacaktır. Çünkü bu memleket, hâlâ yalnız zira- at yapar ve bir orta çağ ha yatı sürer. Ünun ziraatini ısla- ha ve modernleştirmeğe ihtiya- c vardır. Bundan başka Yang- çe ve saârı nehir — vadiler bir takım tesisat vücude getir- mesi, yollarını, demiryollarını düzeltmesi ve arttırması lâzım- başarmak dâ kolay bir iş do- gildir. Bunun da esası kuüvvetli ve geniş bir öendüstri kurmaktır. Bu da birkaç limanda bir iki tabrika kurmakla elde - edile- mez. Ondan başka ösaslı bir ma- arif sistemi de kurması lâzem- gelir. Çünkü ordu da, endüs- tri de okumuş, yazımış adam ister. Çin gibi büyük ve geniş bir memleketin güç olan müdafaa ve muhalazası başka bir iş, onun ordularile saldırganlığa kalkması büsbütün başka bir iştir. Japonya, bunu yapmıştır. Fa- kat orası ulak bir memlekettir ve orada imparatora ilâhi bir makam göziyle bakılır. Ayni zamanda Japonlar,esas- ta savaşçı ve Çinlilerden daha fazla hareketi sever bir millet- tir. Çin komşuları için bir teh- Hke teşkil etmeden ziraatini, mMuhabere, muvasalâ — sistemle- rini endüstrisini mlah etmeğe, muhtelif sahalarda çalışacak elemanlar yetiştirmeğe mecbur dar. Bir saldırganlıkta buluna:- bilmesi için harp endüstrisi te- sisine, asri silâhlar kullanma: sını öğrenmesine, hava ve de- niz filoları vücude getirmesine lüzum vardır. Ecnebi kaynaklarına — güven: Temek kâhi değiidir; böyle işler görecek bir memleketin kendi kayaaklarını kendi vasıtalariyle kullanması da lâzımdır. Vakıa, Japonya bunu yap- mıştır, dyeceksiniz. Fakat Ja- ponya da bunu bir günde yap- mış değildir. Japonya yedi sene harar bir — hazırlanmadan nihayet bir milletin yü- zünü biraz tırmalıyabilmiştir. Çinliler, dört bin senelik ta- rihlerinde biçbir zaman saldır- gan olmamıştır. Yalnız, Mon- göoller, Mançular gibi dışarıdan gelmiş şefler, Çini fütuhat yap- şlerdir. Hayat değişinci da değişeceği söylenebilir. Fıkıı Çinliler, da- ha rahat yaşadı ı uıııı de- ha tehlikeli olabilirlerdi. Saldırgan olabilmek için Çin, Çinlilerin öhniyeti ile çarpışa- rak bütün politik *kuvvetlerini bir merkezde toplamak zorun- dadır. Çinin siyasi bir tekâmül gösterebilmesi için bir konle- derasyon haline gelmesi zaru: ridir. Orada hükümdara karşı mefret duygusu, derin kökler ıılıııur Çan-Kay-Şekin dık- ü ise harp zamanlarına ııhııı bir haldir. Çinde asl kuvvet ve nüluz ın, gizli cemiyet reisleri- nin elindedir. Onun için mem- Yekete hâkim olabilmek için Mussolininin yaptığı gibi, bu gizli tesekkülleri ortadan kalb- dırmak İüzumludur. Hulâsa, Çıııııı komşuları için bir tehlike haline phıdcı, iyi ve K ee :'.ı'ğ".". m.d'.’î,'î,' üeü ve Siyama saldırmadan — önce başarımnak — zorunda — bulduğu birçok işler vârdır. Çin, eğer kendi reslemekten uzak kalır. Japon- Tana taarruzu şimdi Çini zin- deleştirmiştir; fakat onun harp: fen sonra saldırganlık yapabil- mesi en aşağı elli düşünülecek bir işti bir şark memle! senede ne olur, ne olmaz. Birkaç eski kafalının, bir kaç militaristin sözlerine ve vehimlerine kapılıp Çini demir çember içine almak da doğru bir hareket olamaz. Mill. arasında harp — çık- masına sebep olacak âmiller de ekönomiktir. Eğer Çin, İagiliz malı kadar mükemimel mallar yapar da onu piyasaya —daha Ucuza sürebilirse o zaman eko- nomik bir tehlike halini alır. Eğer Çin, gerçekten bunu pabilirse artık, onun —önüne Ve p, bütün dünya milletlerine Üstün bir duruma çıkar. Fakat onun bu- nu yapabileceğine delâlet eden biçbir hali yoktur. Japonyanın endüstrisi, işçile- rin her şeylerini verip hiç bir şey almıyarak — çalışmaları — sa- iyesinde bugünkü seviyoyi bulmuş- tur. Çinliler, böyle çalışmaktan çok uzaktırlar. Onların iktidar ve ehliyetleri arttıkça ibtiyaçları da — çoğala- ; Mav & '.__. İktısad SMnd__raızaı_yon işlerimiz İhraç maddelerimizin standa d zesine aid faaliyet devam et mektedir. Üzüm, palamut, fın dıik ve yümürtadan sonra stan: darizesi ön plânda gelen mad deleri hububat, portâkal, pa muk, yün ve yapağı teşkil eb mektedir. Standardize edilecek maddeli bununla da kalmıyarak — diğel maddeler de ehemmiyetleri sıra« sile ele alınacaktır. Hükümetin standart — işinde tamamen muvalfak olduğu, bu. gün tereddütsüz söylenebilir, Esasen şirmdiki halde standariza edilmiş olan dört maddeden başka, diğer — maddelerin da standardizesi için çalışılması h işin muvafaffakıyetle neticelen: | diğini göstermiş değil midir? Üzüm ihracatının kontroluna aid mizamnamenin tatbikinde ülk zamanlar bazı müşküllerle karşılaşılmamış değildir. Palamı ihracatı da kontrol altına gir- diği zaman ayni müşküller mü- şahade edilmişti. Likin bugün gerek palamut ve gerekse üzüm ihracatının koatrolunda bütün müşküller ortadan kalktığı gibi mahsullerim z n dış pazarlardaki durüumu lehine neticeler elde edildiği anlaşılmaktadır. Bunu, İktısad Vekâleti İzmir ihracat kotrolörlüğünün yaptığı bir istatistikle göstermek müm- kündür. 937 yılı Eylül ayında İzmir limanından ihraç edilen üzüm- derin 2,221,417 kilosunu hususi tip, 1,740,865 kilosunu standart up teşkil ediyordu. Birinciteşrin ayında hususi tipten 2,164,497 kilo, standart tipten 3,121,536 kile üzüm ihe raç edilmiştir. Birincikânun ayın da 733,503 kilo hususi tipe mukabil 4,635,358 kilo stan- dart tipi üzümün — ihracatı tes bit edilmiştir. İkincikânun ayın da ise hususi tip 301,573 kilo, standart tip 3,180,242 kilo tut- Muştur, Görülüyor ki her ay hususi tip azılarak standart tip çoğal- maktadır. Bu rakamlardan şu meticeyi çıkarabiliriz ki, dış pa- zarlarda, —standart tip üzümle- karşılanmış ve ip talebinde bur , sonraları standart ağa başlamışlardır. Bu vaziyet önünde, bundan sonra standardize edilecek mad- deler üzerinde de tamamen mu- vaffak olunacığı şimdiden kuv- vetle umulabilir. Nejad Bögürtlne 4 SK LREANTERENE YPRLANMS VALA N U L Bayındırda bir vak'a Bayındır. cvarındaki mesire yerinde Rıdvan oğlu İrfan Atan ile Mehmed oğlu Azmi arasın: da sarhoşluk — yüzünden kavga olmuş, Azmi, İrfan'Atanı bıçakla sırlından ağır surette — yarala- mıştır. Suçlu yakalanarak adli- yeye verilmiştir. Suç işliyenler Çeşme kazasının Sakarya mâ- hallesinde Süleyman oğlu Hü- seyin, Hüseyin oğlu İbrahim ve Temel oğlu Alinin şapka kanu- nuna aykırı olarak — başlarına poşu sardıkları görülmüş, üçü de tutularak adliyeye verilmiştir. cak, o zamân ucüza çalışmak ihtimali de ortadan kalkacaktır. Endüstri sahasında bir inki- şah, diğer bir endüstri inkişalı takib eder, Çin de endüstrisini inkişaf ettirmek yolunu tutarsa bütün Avrupa milletleri fayda: lanacaklardır. Bükreşte tevkifat Bükreş, 10 (A.A.) — Demr muhafızların organi — Uvantel gazetesinin müdürü B. İyonesko dün tevkif edilmiştir. Bu gazetenin iki halta eveci tatil edilmiş olduğu hatıraa da- dır,