ANADULU Amıral Nelson Amiral Nelson, o gece, bü.- tün hissiyatını dökmüştü. Em- ma. ona samimi bir nazar fırlat- tıktan sonra, sol elinin ince ve mevzun baş parmağını, amira- hın alt dudağına dokundurmuş, hafif bir kahkaha koparmıştı. Belli ki güzel kadın, deniz hâ- kiminin sözlerinden duyduğu hazzı, bu suretle göstermek is- temişti. Emma, bir lâhza tevakkuftan sonra, sağ elini amiralın omuz- larına atmış, onu sım sıkı kür caklamış ve sevgisini, olanca bolluğu ile dökmüştü. Bu de- rece bırs, Ledi Hamiltonda, o dakikaya kadar hiç görülmemiş idi. Amiral Nelsonu, kollarının arasında ©o rütbe sıkmıştı ki, onun göğsünü kaplıyan nişan- ların memelerini incittiğini bile duymamıştı. Nasıl duyabilirdi ki, deniz hâkimine vurulmuş ol- duğundan, kalbinin yarasından esasen ıstırap içinde kalmıştı. Emma Hamilton ve sonra, Nelsonun talil O Nelsun ki, yüksek mevki; hraz edinciye kadar, vatanının hesapsız düş- manlarile, denizlerin korkunç dalgalarile, binbir tehlike ile yet kendi nefsile çok etmişti. Bununla be raber o, bir gün Napoliye mu zalferen gireceğinden emin ol- muştu.. Taribi hâdiseler, ancak silsile- sile hikâye edilirse iyi anlatı- miş sayılır. Biz şimdi, Edmen Nelson bahsinde bulu- nuyarna Birinci fasıl Şan ve şöhrete doğru Küçük Orad, ondan — evel dünyaya gelmiş kardeşlerinin yolundan kurtulmuş gibil. Teş- rinievel geçmiş, müteakıp ay- lar biribirini takip etmiş ve fakat, cılız ve cansız doğmuş olan Oradın sıhhatinde, hiçbir tehlike görülme: Edmön Nelson, günler geç- tikçe ümide kâpılmağa başlar mıştı. Bir gün, küçük “Orad uyurken, onun beşiği önünde hayli durmuş ve; —Hiç olmazsa bunu bağışla rabbim.. Diyerek Allaha yalvarmıştı. ——CcC/—— Edmon Nelson; günün birin- de, küçüp Oradı tekrar vaftiz etmek sevdasına düşmüştü. Bu- nun üzerine, karısının uzak akrabalarından Lord Molpola yalvarmış, küçük Oradı kendisinin vaftiz etmesini bildirmişti. Orad, babasının arzusu vec. hile ikinci defa vaftiz edilmiş ve ondan sonra, Edmon Nel- sonun itikadı dairesinde, mad- di ve manevi — bakılmış ve bu suretle, sıhhatli olarak büyü- mekte devam eylemişti. Faziletkâr Edmon Nelson; kendisi |de küçük yaştanberi kiliseye devam etmiş ve mane- viyata derin bir itikad sahibi olmuştu. Bu itibarla, oğlu kü- çük Orad için geceli gündüzlü dualarda buluna buluna onu, rebbani kudretle ölümden kur- tardığına inanmıştı. Edmon Nelson, dindar oldu- ğu nisbette günahkâr olduğunu da çok defa ef'alile isbat et- mişti. Fakat; buna rağmen İn- Bu nasıl şey? Kadın, evde bir genç kız buldu Hastabakıcı Madam Mari Ferrari, gecelerini hast başucunda geçirdikten —sonra her sabah saat dokuzda Sen - Dominik sokağında oturduğu apartmana dönermiş. Geçen sabah — apartmanına saat 8 de dönmüş. Dairesine gıkın odasına — gireceği sırada karşısına pijamalı zarif bir kız çıkmış ve hastabakıcıya: — Müsaade edin de çorap- larımı giyeyim, demiş. Bu vaziyet karşısında geri dönen hastabakıcı, apartmanın alt kısmında oturan ev sahibine: — Demek siz, benim yoklu- gumdan istifade ederek, odamı arasıra kirâya veriyorsunuz; di- ye çıkışmış. Kiracısının bu hiddetinden hayrete düşen apartman sahibi, kapıcısına kimseyi dışarı bırak- mMmamasını emrettikten — sonra, karakola telefon etmiş. Yetişen polisler madmazeli yakalayıp isticvaba başlamışlar: Nakledon.- Kâmi Oral gilterenin, Allahın kudret ve azametile yaşadığı — kanaatini beslemiş ve bunda musır kal- mıştı. Küçük Orad; her gün biraz daha sıhatli olduğu halde bü- yümekte devam etmiş, bugün yarın derken, dokuz — yaşına varmıştı. Orad, bu çağa geldikten son- ra, onu çok seven zavallı validesi| Katerin Nelson hastalanmış ve bir gün gözlerini hayatâ kapa- yarak küçük (Orad)ı yetim bie rakmıştı. Orad, anaşının ufulile kak binden vurulmuş, küçük olma: sına rağmen yetim kaldığını idrak ederek, günlerce ve kal- binin en derin köşesinden sızan teessürle ağlamıştı. Anasının ölümünden sonra, küçük Oradın çocukluk haya- tı da, vaktinden evel kapan- mışti. — Evlerinde, yalnız kal- mişti. — Sonu var — Arjantin Cumhurreisi ecnebi mektepler hakkında kararname imzaladı Buecnos Ayres, 10 (ALA.) — Reisicumhur Ertiz bir kararna- me İmzalamıştır. Bu kararname Arjantinde bulunan ecaebi mek- teplerin faaliyet ve kontrolânü bir takım nizamata raptetmeke tedir. Bu karar Nazi mektep- lerinin faaliyeti hakkında veril- miş olan bir rapor Üüzerine it- iştir. Bu mekteplerde memleketin müessesatına mu- halif tedrisatta bulunulmaktadır. Gazeteler Nazi teşkilâtını in- fisah etmeğe ve her türlü s- yasi faaliyeti terketmeğe davet etmiştir. Alman sefiri Arjantin Hari- ciye Nazırı ile gö üştür. DETEMANDT >emesammn vamean dını söylememiş, onbeş yaşında olduğunu, bir haftadanberi eve gitmediğini, bu gece bir karı koca ile barda eğlendikten son- ra, buraya getirilip yatırıldığını Adı Nenet olan kiz, — soya- söylemiştir. Mektepler arasında ziyaretler basladı Ziyaretten intibalar Her sene âdet olduğu veçhile liselerle mu- allim ve meslek mokteplerinin bu sene mezun olacak talebesi arasında, gruplar halinde müte- kabil ziyaretler başlamış ve bu hafta, Erkek Lisesinden — seksen kişilik bir grup, başlarında Muallimleri olduğu halde, Göztepedeki Amerikan kollejini ziyaret etmişlerdir. İki mektebin son sınıf talebesi burada kar- deşçe tanışmış, oyunlar tertip etmiş, güzel bir Kollejli kızlar, erkek arkadaşlarını büyük bir Rezaketle ağırlamışlardır. Resmimizde, Amerikan Kız Gaıf talebesi görülmektedir. Kollejinin son —T A T | May's 11 Büyük harpte Alman kundakçılarının faaliyeti. Bir sigara ile koca bir gemi nasıl berhava ediliyordu? Öyle zamanlar olmuştu ki, Amerikadan Ingiltereye erzak nakli hemen hemen imkânsız bir hale gel- mişti. Hergün birkaç gemi batıyordu. Kandakçıların yaktıkları bir gemi.. Umumi barpte Alman casus- larile mücadele etmiş olan İn" giliz Entelicens Ser den Ad- miral Gant hatıralarını neşre başlamıştır. Umum! harpte Al- man casuslarının bilhassa Ame- rikadaki faaliyetleri, tarihin giz- li bir sayfasını teşkil etmiştir. Admiral Gand hatıralarında, bu Alman casus ve tethişçile- rinden Fransız fon Rintelenin yaptıklarını ve sonra nasıl mey- dana çıkarıldığını şöyle — anla- tıyor: Franz fon Rintelen, Amerika- ya Almanyanın oradaki kundak- çılık - teşkilâtının — şeli. olarak 1915 senesi nisanında gönde- rilmişti. Rintelen, Berlindeki şeflerin- den, istediği şekilde harcıya- cak kadar para almış bulunu: yordu. Bu, vatanı için herşeyi ya- pâbilecek ve bilhassa bu gibi faaliyetlerde değerli bir adamdı. Nevyo:ka gider gitmez ord- daki Alman general konsolosu doktor Buntz ile temasa geçti. Doktor da, diğer — taraftan, Amerika gemilerine — Alman tayfası koydurmaya çalışarak kundakçılık faaliyetinde bulu- nuyordu. Rintelen, gemilerdeki kundak- çılığa daha iyi bir şekil düşün- müştü. Düşmana erzak taşıyan tüccar gemileri berhava edile- cekti. Bu işe başlâmak için, derhal adam aramağa girişti. O zaman sahneye Dr. Valter Şel çıktı. Dr. Şel, bir Alman kimya- geri idi ve Bruklinde lâboratu- varı vardı. Bir gün Rintelen ondan, kul- lanılması kolay ve dışardan ba- kılınca fark edilmiyecek şekilde bir bomba hazırlamasını istedi. Fakat, Şel, bunu daha evelden hazırlamıştı. Hemen cebinden sigara biçiminde birşey çıkardı. Dışardan bakınca bir püro sı- garasına, ağızlığa veya bir me- kiğe benziyen bu küçük şeyin içinde ölüm| dolu idi. Sivri ucu en ufak ve görülmez deliklere sokulma: yarıyacaktı. Diğer ucu küt olduğu için, dışardan bakılınca farkedilemezdi. Dr. Şel, bunun — nasıl bomba olduğunu izah etti: — İçerde, — ortasıhdan — bir bölme vardır. Bunun bir tara- fina asid pikrik doldurulmuştur Diğer tarafına asid sulfirik. Or- tadaki bölme, bu iki mayiin yavaş yavaş eritecekleri bir maddedendir. O suretle ki, bir bir Nihayet bir gün bütün sırlar mey- dana çıkınca.. müddet sonra aradaki bölme erir. O zaman iki mayi biribi- rile birleşir. Bunlar, birleşince gemide infilâk olur. Bombanın çabuk patlama: sını istiyorsak aradaki bölmeyi ince yaparız, ne kadar geç pât- laması lâzımsa bölmeyi o kadar, kalın koruz. Bu şekilde, ayrı ayrı cinsler halinde yaptığımız bombaları, çabuk veya geç in- filâk etmesini istediğimiz gemi- lere göre taksim ederiz.. Rintelen kimyageri keşfinden dolayı tebrik ediyor ve hemen işe başlıyorlar, Bir iki saat içinde mahvolan gemiler: 1915 de Nevyork tezgâhla- rında ve limanlarında çalışanlar arasında İngiliz düşmanları çok- tu. Bunların çoğu Almanlar ve klandalılardı. Rintelen, gemi- lere kundak sokmak için adam bulmakta güçlük çekmedi. Gün geçmiyor, bir geminin deniz ortasında birdenbire alev aldığı ve bir iki saat içinde mahvolduğu “görülüyordu. Bir. çok ticaret gemileri bu suretle yanmış, Amerikadan İngiltereye erzak ve cebhane nakli âdeta imkânsız bir hale gelmişti. Bu esrarengiz kazaların se- bebi anlaşılmadı. Tezgüâhtan ye- ni indirilen gemilerdeki infilâk- lar esrarengiz görünüyordu. Bu işte bir kast olduğu, kun: dakçıların çalıştığı muhakkaktı. Fakat, bunlar kimlerdi. Nasıl çalışıyorlardı?. Bilmiyorduk. Gemilerdeki infilâklar o de- rece fazlalaşmıştı ki, ortada bir suikasd şebekesinin bulunduğu muhakkaktı. Bu, hakikat İngiliz ve Amerikan hükümetinin gö- zünden kaâçmamıştı. Hâdisenin patlak vereceğini Alman bükümeti de anlamıştı. Rintelen Amerikaya geldiğinin dördüncü ayı Almanyaya ça- gırıldı. Bir gün, Rintelenin arkadaş- larından Boy Ed Rintelene: — A'manyadan bir telgraf aldım, de min derhal Ak- manyaya dönmeni istiyorlar. — Sebep? Rintelen bunu sormakta haklı idi. Çünkü Berlindekiler , ken- disinin faaliyetinden memnun oluyorlardı. Boy Ed: — Bilmiyorum, dedi. Yalnız mümkün olduğu kadar çabuk hareket etmeni bildiriyorlar, Sahte pasaportlu ıılcı. Rintelen, derhal ken sahte bir pasaport buluyor ve İsviçre tabiiyetinde, Gaş ismin- de bir adam sifatile vapura bi- niyor. Rinteleni ilk defa olarak, va- pur İngiltereye geldiği zaman yakaladık. “Nordam, vapurun - | da Gaş ismindeki yolcunun, sahte pasaportlu olduğunu ha- ber almıştık. Vapur İııg'ıliı su- larına girer girmez, kendisini tevkif ettik. Rintelen itiraz edi- yor, tevkifinin sebebini soruyor- du. Fakat İsviçreye sorup Gaş ismindeki adamın orada bulun: duğuna dair aldığımız malümatı M. Rintelen kendisine gösrerince — alalladı, Her halde İsviçredeki Gaşın-bi sahtekâr olduğunu iddia edecek değildi. Rintelen bir harp esiri gibi Donington Hole gönderilmişti. Orada, mütarekeye kadar ka- lacaktı.. Fakat bu gibi adamların bin bir taraftan kendilerine gülen talileri vardır. Bir gün Rintele- nin esir garnizontndan kaçtığını haber aldık. Rimtelen Amerikadan ayrıb dıktan sekiz, dokuz ay — sonra idi, bir gün Amerikadan bida telefon ettiler. Telefondaki ses, beni Amari« kaya çağırıyor veya - birisini göndermemi istiyordu. Hobo. kendeki bir otelde buluşmak üzere gün ve saat tayin ediyor ve bize son derece mühim bir şey haber vereceğini söylüyor du. — Kimsiniz? Diye sordum. — Benim kim olduğumun ehemmiyeti yok, dedi. Otele geldiğin.z zaman Mister Vit de ye sorarsınız. Bu bir tuzak mı idi? İhtimali vardı. Belki hakikaten doğru idi. Ne yapacağımı düşünüyor- dum. N .hayet karar verdim: Ben gitmiyecek, birisini gön- derecektim. Elimde gâayet mahir ve ce- sur bir adam vardı. Norman Tuetz ismindeki bu genç tam bu iş için yaratılmıştı. Norman, söylenen gün ve #a« atte otele gidiyor. “Mister Vit i istiyor. Adam aşağı iniyor ve Normana: — Teşekkür ederim, zahmet edip geldiniz, dıyor. Bımııı odama, görüşelim. Fakat Norman ihtiyatlı dıv- raniyor ve: — Lokantaya gidelim de di- yor, hem yemek yeriz, hem eğ.- leniriz. Normanın şüphesini haklı gö- ren Vit, kendisine itimat ver. mek için: — Peki, diyor. teklifim var, — Buyurun? — Vereceğim malümat için iki bin dolar isterim. —Pek âlâ, ALokıntıyı g d yorlar ” tenha bir köşeye çekiliyorlar,'ve Vit, elde ettiği sırları anlatıyor. Anlattıkları, Rintelen ve ar- kadaşlarının Amerikadaki kün- dakçılıkları ve — casusluklarıdır. O zamana kadar, Rintelen biz- ce ancak bir sahte pasaportlu yolcu idi ve kaçtıktan —aonra da, kendisine ehemmiyet ver- memiş, uzun müddet takip et- memiştik. — Lüifjen çeviriniz — Yalnız - bir