ANADOLU Vohsi h ıyvanlar arasında: Çocuklar, hatı-| rınızda kalsın! | —a | İnsan katili Aslanınasıl öldürmüş Amerika yar ve korkunç de yeryüzünde dır. Eğer bir sığır ahirini veya bir kümesi tahrip edeceği $ıra- gidilr, yahud da bir kurşunla yaralanacak olursa; Müdhiş bır hiddet gösterir ve kudurmuş gibi etrafa saldırir. Ora dağuları, bu hayvana “in: san kalıli, adını koymuşlardır. Bu bayvan ekseriya nebat kökü, ot ve küş yumurtası yer. Fakat frsat bulunca, koyun, domuz, inek gibi herhtaği bir hayvanı parçalayıp yutmaktan göri kalmar, Bu vahşi hayvanın yaşayışı hakkoada tetkikat yapanlar, etin i tatan kara ayıların, bu yiyec tedarik edebilmeleri içh lü hileler düşündüklerini söylerler.. maularında yaşı- kadar vâahşi Bir hayvan, belki mevcud değil- kara ayılaı da Üzerine hez2et En kuvvetli bir adamı, bir pençede öldürebilen bir kara ayının sikleti, iki yüz kilodan aşağı değildir.. Ayının kurnazlığı Kara ayının vasıflarından biri sabrıdır. Bunlardân biri, bir sürünün izini belledimi, ona günlerce takib etmekten usan- maz; üzerine hücum etmek için, müsat zaman bekler.. Şikârina, ekseriya su kenarla: rında hücum eder. Onun ihti- sası, avının mükemimel ve yağlı olmasını seçmekte kendisini yanıltınaz. Tahminen seçtiği avının ya« nina — yaklaştı mı, — sikletin! ümid edilmiyen bir çeviklikle üzerine atlar. Zavallı hayvanın ensesine iri dişlerini geçrrir; yere serdiği hayvanı bir hamle- de parçılar. Osun şikârına yapıştırdığı şid- detli pânçe darbelerinin sesi, birkaç yüz metre mesafeden âdilir. Ba mıntakalarda yaşı- yanlar, bDu sesleri işittikleri za> mân, civarlarında vahşi bir drar mia cereyan ettiğini anlarlar, Cenubi Amerikanin Teorji ve Karolia Mmıttal da su ke narları eharma gizlenerek, şi- kanını yakalayıp pa çal.yan bü ayılar kadar kutnaz — ve vahşi bir. katl, şüpieszki — mevcut geğildir. Bir mütehassis Siyah ayıların yaşayışlarını ve âdetlerini herkesten iyi bilen Hanri Fri isminde bir adam, bu havanlardan bazılarımı zaptu râpt altına almıştır. Buna muvaffak oluncaya kar dar da sayısız ve korkunç tehe Lkelere maroz kalmıştır. Başından geçen maceraları seve sevc anlatan Hanri Fri, şunları söylüyor: — Bir gün öyle vahşi mahir bir kara ayı ile laştım ki, onun domuz sürüme yaptığı tahribata müdahale et- tiğim takdirde beni de parça- lıyacağını anladım: Evelce müteaddid — defalar, uşağımla beraber bu hayvanı avlamak için peşnde — gezmiş- tik. Fakat bütün gayretlerimize rağmen, bu takiplerden hiçbir iyi netice alamıyorduk. ayı avında benimle boy şebilecek kimse — olmadığına emin idim. Böyle olmakla be- raber, ilk defa olarak, kurnaz- hkta beni geçen bir kayvanla karşılaşmış bulunuyordum.. Sürümü tahrip eden ihtiyar ayı, bir şeytan gibi kurnazdı; boş yere maniaları çoğaltıyor: dum., O lâyık olduğu cezadan daima — kurtulmanın — çaresini buluyordu. Bir Pazar sabahı, pencerenin önüne oturup — dışarisını — seyr- ediyordum. Birden — kulağıma keskin bir sada geldi. Evimin yakınındaki ormanın meydanlı- ğına doğru baktım. Gene ayni ayı, domuzlarımdan birini, ke dinin kareyi — oynattığı gibi, oynatıyordu. — Sonu & inci sahifede — Gemiciler İslık'a rtüzgâr çağırırlar Denizcilerin bâtıl İ itikatlara inandıkları f Lâ söylenir. İşleri icabı n maruz kaldıkları ga. Ö7 yınz tehlikeler — düşünülecek olursa, böyle olmalarını tabii görmek lâzımdır. Bir limanı terketlikleri zaman, sağ ve sa- lim geriye — dönebilecekle! kat'iyen - bilemezler. Gemileri- nin direkleri, ipleri arasında durmadan islık çalan - rüzgâr, onlara esrarcagiz bir mevcüdi- yetin tezahürü hissini verir.. Eğer hava sakin olupta yel- kenlerini kabortacak rürgâr es- mezse, derhal ıslık öttürmeğe başlarlar. Bu suretle, rüzgârı harekete getireceklerini zanne- derler. Yalnız rüzgârın - fırtına halinde çıkmasından korktuk- ları için, ıslığı gayet hafif öttü- rürler. Eğer demir alınacağı sırada, sancak, tarafında — apşırılacak yolculuğun felâketli ola- hır; aksine — olarak, tda apşırilırsa, müsait bir rüzgârin eseceğine kanaat gelir. Kornuayda, gemi sahilden uzaklaşmadan, tavşan sü e lenilmez. Bir veba illetinden sakınırcasına, bu sözü sarfet mekten sakınırlar. İskoçyada, düztaban bir ka- dının ayak parmaklarını gör mek, uğursuzluğa delâlet eder. Bütün bu tedbirlere rağmen, maâlesef sik sık deniz kazaları oluyor. Bu sebeple, böyle bâtıl şeylere — inanmaktansa, — tabif ilimlere uyarak hareket etmek daha doğru olur. Maymunlar neden sigarayı severle, mesini severler. besleyici bir. madde gibi böl bol kullanır Onların tütün içme- lerinin taklitçiliklerinden ileri geldiğini zannedenler vardır. Fakat tütünü zevkle içtiklerini kabul etmek için, dumanı içle- rine çektikleri zaman duyduk- ları hoşnudiyeti — gözlerinden okumak küfidir. Avrupa hayvanat bahçeleri- | gine herhalde bile başlamış.. İşte, evlenme oyunları - oynıyan iki ç'ncııi. Fakat gelin evlen: | ten meden memnun olduğu halde, güvey biraz müteessir.. Evlendi- pek çabuk pişman ölmüş olacak ki, ağlamağa “Yirmi üç Nisan, — bilmece- mizi doğru halledenler arası kur'a çektik kazananların lerini yazıyoruz. Mükâfat kaza: nanlar, hediyelerini salı günü matbaamızdan almalıdırlar. Taş- rada — bulunanlara — hediyeleri nin brinde dolaşan bir zi; retçi, orada bulunan şenpanze- lerden bitine sigâra veriyor. Maymun bu sigarayı, kimsenin yardımına lüzam göstermeden yakıyor. Bunlar arasında pipo içenler de var. Fakat maymunlar, harikulâde zeki olmalarına rağmen, yangın hakkında — hiçbir. düşünceleri yoktur; içtikleri sigaraların ko- çanlarını, nereye olursa o.sun atarlar. Bu sebeple, büyük hayvanat bahçelerinde, maymuaların gara içmeleri yasak edilmiştir. 23 Nisan bilmecemizi hallederek mükâfat kazananlar.. posta ile gönderilmiştir. 1 — Dumlupınar okulundan 370 İbrahim Sıçelîk. 2 — Burnava ortaokulundan 125 Remziye Şener. 3 — Vali Küşzımpaşa oku Tundan Muammer. Karataş Ortaoku'undan 278 Azmi Turhan; Manisa Vilâyet Köy bürosunda İbrahim Kara- göz; Bolvadin Akçeşme oku- lundan 285 Kadri Dilek; Öde- miş Zeytinlik köyünden Muzaf fer Çırakoğlu: Ülkü okulundan Mecide Ülker; Balikesir Gazi ilkokulundan 711 Tahsin Say- temiz; Aydın Ortaokulundâan 531 Ş. Ersay; Bergama Ortaoku- lundan 291 S. Ersöz; Karşıya- ka Türkbirliğinden Nebahat, Fikret kardeşler; Karşıyaka Or- taokulundan 38) Türi Kuş- adası — maliyesinde Süleyman Demir; Bolvadin Akçeşime okur — Ev, ben silâh- — | gi #ız ve tek başıma bir aslanı öldür- düm! ; — İmkânsızl.. Nasıl öldüre. bilirsin? — Gâüyet kolay! Kalbine bir kurşun sıkmakla.. — İyi amma, silâhsiz ve yal: nız olduğunu söylemiştin yal.. *- Doğru söyledim. Yalnız gezen ve silâh taşımıyan bir #slan öldürdüm dediml Listeyi geri verince.. h Bütün gün çalış- Ç maktan yorulan ih- tiyar profesör, ak- şam yemeğini yi- mek içia lokantaya gidiyor. Garson ona yemek listesini ge- liriyor. Fakat profesör, yemek liste- sine bakmadan, garsona: — Bana iyi yemeklerinizden getiriniz; diyor. Yiyeceklerimin intihabını size bırakıyorum. Mükemmel bir yemekle kar- nint doyuran profesör, garsona bol bahşiş veriyor. Bu bahşiş- mnun kalan garson, pro- fesörün kulağına eğilerek: — Eğer diyor, okuma yazma bilmiyen daha başka arkadaş- Tarımız varsa, onları da banâ gönderiniz, kendilerine iyi ye mek hazırlarım, Boksörler ve hakem Ufacık tefecik bir a adam, iki ağır sık- Tet boks şampiyo- &9 nu arasında hakem- a lik yapaâcaktı. Boksörlere şöyle ledi: — Bön düdüğü öttürür. öt- türmez durmalısınız! Şampiyonlardan biri verdi: — Merak etmeyin, düdüğü öttürmeniz, esasen son emiriniz olacaktır!. Kadınlar ve itfaiyecilik —Kadınların ar- tık, her işte erkek- lerin yerine geçee ceği ahlaşılıyor. — Fakat, ne de olsa, itfaiye memurluğu — yapı- mazl: — Niçin yapamasınlar? O | lar da erkekler kadar cesurl.. — Öyle amma, bir itfaiye memurunun otuz saniyede giyi- nip işinin başında bulunması lâzım.. Ölmemiş.. Amirimizin cevap sıhhati nasıl? — Zavallı arka. daşım, bütün ümit» leriniz kırıldı.. — İmkânsız!.. — Maalesef öyle değil. sabah hastaneyi terketti.. Bu landan Sadık Bozkaya; Muğla Ortaokulundan 106 Erdoğan Lostar; İzmir Ticaret Lisesimr den 21 Abdürrahim Doğu; Al- ak numara Coşkau; Turgutlu Kozapazarında Çankaya kahve- hanesinde Mehmet Çokuslu; Alı Birinci okulundan 283 Abbas Aner. Gelecek hafta Mayıs bil- cemizi koyacağız. Bol hedi- ve mükâfat. Bekleyiniz.