Yazan f.ıı erkânıharp kaymakamlarından Jorj Londen (Irma); Alman casus teşkilâtının kurduğu dolapla bir gün evinde ölü olarak bulundu. Kocası Fran- Verdun Iıal:ı' Almanlara ı nasıl durdu? A. Kâmi Oral sız zabiti de bir hafta sonra kurşuna dizildi. Vatani vazifesini ifa hususun- da bidayette çok hassas ve dikkatli olan İrmâ; bir gün, yalnız kocasına bağlı kalmağa ve ne olursa olsun, casusluktan vazgeçmeğe karar verdi, Irma, bir gece beni ziyarete geldi ve bu kararını ilşa etti. Kendisine, şiddetle hücum et- tim. Ve vazifenin, herşeyden mukaddes olduğunu anlatarak, vatanına ihanet etmemesini söy- sizinle — Sen bilmezsin. Onun için sana hak veririm. Der ve başını sallıyarak: — Artık nasıl devam ede- bilirim? Kocamı, bile bile na- sıl ateşe atayım? Cümlelerini tokrar — ederek, derin bir teessür içinde kıvra- ğ Bedbaht ve fakir İrma, bir gün kalbinetâbi oldu. O, artık hiçbirşey düşünmüyor, kimseyi dinlemiyordu.. Kendisini davet eden Alman casus teşkilâtı roisine, kat'i bir lisanlar rülmüşi. İ E Derbal giyindim ve bir oto- mobile atlıyarak, Alman casus teşkilâbı reisine gittim. Beni iörünce güldü ve: ü — Vatan baini (İrma) nın akı- betini beğendin mi? Dedi. Teşkilât röisi, bu ka- darla iktila ederek, tafsilât ver- mek niyatinde değildi. Zihnimi kurcalıyan nokta; (İrma) nın ko- casının tabancasından — çıkan karşunla öldürüldüğü bakkın- daki haberdi. (İrma) yı kocası mı öldürmüştü; buna, nasıl ina- aılabilir?, İşte, bunu anlamak için, tes: kilât reisini söyletmeğe karar werdim ve sordum: — İyi amma, (Irma)yı ko- cası öldürmüş yal Teşkilât reisi kahkahayı bas- tı ve sonra, yüzüme bakarak: — Tabü, öyle anlaşılır; fa: kat işin içyüzü öyle değildir. Ben, artık vazifesini ihmale baş- ladığı gündenberi (Irma) dan soğudum ve tertibat almağa mecbur kaldım. Bir gün, ko- gasının kullandığı tabancadan bir kurgun istedim. Ertesi gün getirdi. Sen öte tarafını anlı- yabilirsin! Fakat iş bununla bitmedi. Şimdi sıra kocasının.. Dedi. Filhakika, iki gün son- ra-İrmanın kocası bahriyo za- biti, Fransız gizli zabıta teşki- M kea lâtı tarafından yakalanmış ve Bahriye Nezaretinin kurduğu divanıharbe verilerek, dört gün zarlında casusluk töhmetinden idı mahküm edilmişti! Zavallı adam, — divanıharbe verildiği dakikadan kurşuna di- zildiği ana kadar: — Ben masumum! Ben - va- tan haini değilim!,, Diye feryad etmiş ve fakat, kimseye meram anlatamamıştır! Zira çekmesinde bulunan ev rak; onun, en yaman bir casus olduğunu isbat edecek derece- de barizdi. Meselâ Almanca yazılmış bir mektupta şu cüm- İeler görülmüştür: *“Dostum; - istediğiniz ayı takdim ediyorum. %.gırp:v'ıı’k ve plânlar için de arzumuz veç- bile mutabıkız! Yalnız, bu plân- ları, yarına kadar istediğimi beyana mecburum! İmza: Dos- tunuz F., Halbuki, zavallı bahriye za- bitinin, hiç birşeyden haberi yoktu. Bütün bu tuzakları ter- tip eden, Alman casus teşkilâ- tıydı. Mektuplar, bahriye zabi- tinin ithamına medâr olsun di ye İrma öldürülmeden birkaç dakika evel yazıhanenin çaek- mesine yerleştirilmişti! Zavallı İrm; kocas,, bu mektuplardan asla haberdar ol- madığını divanıharpte söylemiş durmuşsa da, iddiâsını dinlete- memiştir. Hatta, en samimi arkadaşları bile yüzüne tükürdüklerinden ve kendisini linç etmek istedik. lerinden çok mütcessir olmuş ve siyasetgâha götürüldüğünde, onlara bakarak: — Bir gün gelecek ki, ma- sum olduğumu anlıyarak, bana yaptığınız — hakaretten nadim olacaksınız. Sizden yalnız bir ricam vardır. Bu kakikati id- rak ettiğiniz gün, kimsesiz vae- di elinizi uzatınız ve onu himaye etmeğe çalışınız! Diyerek hüngür hüngür ağla- m'ş ve göğsünü açarak, onu bekliyen feci akıbetine teslim olmuşturl. Şimdi sevgilim, senden rica ederim. Bu zavallının arkadaş- larım — bul ve kendilerine — işin içyüzünü anlat! Bari, kimsesiz validesi daha fazla sefalette kalmasın!.. — Sonu var — Bir Türk anası Bir batında üç yavru doğurdu. Biri erkek, ikisi kız. B Bayan Gülbahar ve yavruları. Karşıyakanın Bostanlı köyün- de eski karakol sokağında sa- yısız evde oturan bahçıvan Be- yazıt zevcesi Gülbahar namın- daki bir hemşire vatandaşımız dün, bir batında üç çocuk do- gurmuştur. Çocuklar ve anaları sağdır. Bunlardan biri erkek, ikisi - kızdır. Seydiköyde Çocuk Haftası Anne Gülbahar henüz genç- tir. Memleket hastanesinde do- gurduğu için gerek kendisi ve gerekse yavruları - şimdi hastâ- hanede bulunmaktadır. Çocuk- ların bünyevi ve sıhhi vaziyet- leri normaldir. Yavruların — sağlığını ana ve babayı kutlularız. diler, &© BW Seydiköyde bir talebe grubu öğretmenlerile birlikte Seydiköyden yazılıyor: Burada 23 Nisan bayramı çok iyi geçti. Bütün Seydiköylüler nahiye —müdürü, belediye reisi, teşekküller müdürleri ve halk yavruların bayram — tezahüratını muallim Veli Ertan güzel bir beler de bugüne aid heyecanlarını ifade ettiler. irak ettiler. Meydanlıkta baş- lev verdi ve alkışlandı. Tale- Yavrularımız, Cumhuriyet meydanında milli oyunlar oynadılar ve çok alkış- landılar. ANADOLU Türkçeye çeviren: Nisan 27 Bir Japon tabu- una erkek gibi yaman bir bas- kın verdiler Çinkadını dünkü ka: dın değil- 1931 de Mukden cephesinde Japonlarla harp eden Yac Ten bir kakının bu- de yer ak dığını ve yaptığı büyük feda- kârlıklar dolayısile — Çinlilerin Jan d'Arkı ismile anıldığını yazmıştık. Bu hareketin Çinliler arasında uyandırdığı heyecan, daha başka kadın kahramanla- rın , ortaya atılmasına . sebep olmuştur. Bu suretle başta madam Şang - Kay - Şek olduğu halde hemen bütün Çin kadınlığı, Çin istiklâlini korumak için harekete geçmiştir. Çinde yeniden mey> dana çıkan kadın kahramanla: rın en ileri gelenlerinden biri Liyen Şang Yen isminde bir kadındır. Bu kadın Şapeydeki muharebelerde temayüz eden *Ölüm taburu, nun kuman- danıdır. Fakat, diğer taraftan yüksek ailelerden ve halk tabakasından birçok kadınlar ve kızlar vatan- larının müdafaası için silâha sarılmıştır. Narin vücutlar, üni- formayı giyip, ellerine silâh alınca hakiki bir kahraman tavrı kazanıyorlar. Kadının askerlik faaliyeti de- nilin hatıra Kızılhaç — geliyor. Çinli kadınlar, Avrupalı hem şireleri çoktan — geçmişlerdir. Onlar yalnız hastanede kalmı- yorlar. Yaralılara bir an evel yardım edebilmek için harbin kızıştığı en - tehlikeli yerlere kadar gidiyorlar. Bunlar ara: sında matmazel K. V. Şov ise minde bir genç |kız büyük bir şöhret kazanmıştır. b *Beyaz Melek, müstear ismi altında fedakârlığı ve çalışma- siyle tanınan bu kız, Çinin en yüksek ailelerinden — birisine mensuptur. yin îııın.lui ber şehirde, mekteplere, sinemalara, tiyat- rolara yerli lmiştir. Zaruret karşısında yapılan bu yerler, tabif asrın icap ettirdiği mü- kemmeliyeti haiz değildir. Ne yer müsaittir, ne do ilâç var- dır. Fakat bu yoksuzlük içeri- sinde dahi Çinli hııtıbflu:ılır kendilerini — gösterebiliyorlar. Hiçbir Çinli hastabakıci kadın, maaş ve ücret almıyor. asker lerle beraber ayni karavanadan ölüm taburu Çinli kadın vatan yolunda! - yemek yiyor, top ateşi altında da gözünü bile kırpmadan ça- hışıyor. Çinde kadınlar askerliğe ça- buk ısınmışlardır. Liyen ve teş- kil ettiği kıt'alar « ki, bunlar ölüm taburları ismini almıştır.: 10,000 kadın ve 90,000 erkek- ten mürekkeptir. Bunlar Şimali Çinde, çete harbini ihya etmiş- lerdir. Bu kadın çetecilerin yaptık- ları çete harplerinden birisinde, beşyüz kadın bir Japon tabur karargâhını Aansızın basmışlar- dır. Bu kadınlardan ancak 80 i sağ olarak dönebilmiştir. Fa- kat Japon taburundan da tek nefer kurtulamamıştır. Kadın ölüm taburlarındı başka, yeni bir tabur dal şekkül etmiştir. Bu taburun ismi Kuangsı - kızlarıdır. Bu tabura girmek için 2000 den fazla ka- Sağda, Cinli kızlar silâh ta- liminde, ortada - Çin - kizıl- haç teşkilâtında çalışan ve (Beyaz melek) adı ile anılan dilber bir. Çinli kız, solda Çin orduları Başkumandamı Şang-Kay-Şok ve karısı. dın müracaat ştir, Fakat -bu kıt'a gayet esaslı hareketlere girişeceği için müracaat eden- ler sıkı bir seçmeden- geçirik miştir. Bu kıt'a bugün talim -ve terbiye ile meşguldür. Kadın askerler uzan — yürüyüşler yap- mışlar ve ismini aldıkları Ku angst şehrine girmişlerdir. Ora» da tabur merasimle ismini kut- Tulamıştır. Bu taburdaki kadınlardan ba- zıları hakiki atış şampiyonudur. İçlerinde hatipler vardır. Bun- lar yolda askerin mâneviyatını takviye i nutuklar söylüyor. lar. — İçlerinde casusluk teşkilâ. tında çalışanlar da vardır. Bunlar yakında Hankovdan cepheye hareket edecektir. Bundan başka birçok talebe kızlar da askerlik talimlerine başlamışlardır. Ne hikâye, ne masal! Caketin astarında çıkan 500,000 frank Taliin bir oyunu; evvelâ zından, sonra da saadet ve refah.. Bu bikâye, Felemenk Hindir taninin Bataviya şehrinde bap lar. Mösyö Dö To - isminde bir fabrika müm orada eski bir caket satın auyor. Fa- kat, caket üzerine iyi gelme- diği için, karısından onu dü- ni rica ediyor. Kadın nce, astarla kumaş arasına yerleştirilmiş - 500,000 frank buluyor. Bu paralar karşısında hay- rette kalan kadın, evn örtülü taraçasında öğle uykusu yap- makta olan kocasını, avaz avaz çağırıyor. Karısının heyecanla bağırmasından uyanan M. Tong, onun yanına geldiği zaman, kadıncağızı — bir yığın paranın yanında baygın bir vaziyette görerek son derece hayrete düşüyor. Yoksuzluktan —usanan - karı koca, bu para ile vatanları Amsterdam gitmeğe ve orada bir mağaza açmağa karar veri- yorlar. Fakat, ne çare ki, tastvvur- larını darhal tatbik etmek na- sib olmuyor. Adamın çalıştığı şirketin kasasından, o sıralarda tamamı tamamına 500,000 frank aşırılıyor. M. Tongun, 500,000 frangı eski bir caketten bulduğunu söylemesine kimse inanmıyor. Onu, bu para ile beraber, ne- zaret altında memleketine gön- deriyorlar. — Orada — mahküm oluyor, hapishanenin karanlık hücresinde, talihin bu acı ck vesine İânet etmeğe başlıyor. Fakat, mahkümiyetinin ikinci gecesi, müddeiumumiliğe şöyle bir telgraf geliyor: *“M. Tong masumdur. Haki. ki hırsız yakalandı ve cürmünü itiraf etti. , M. Tongun hemen serbest bırakıldığını söylemeğe hacet yoktur. Adamcağız, bu seler kat'iyyetle eline geçen 500000 frankla, tasavvur ettiği mağa- zayı açmakta gecikmiyor. nu böyle, binbir llarında görüldüğü ıibi:':ı— gin oluvermesine şaşan müşte- riler sayesinde de, bol bol alış veriş etmeğe başlıyor. Eğer Hollandalı gazeteciler bu hâı:iuy'. sütunlar dolusu yazılarla ortalığa yaymamış ol- salardı, — M. Tongan hk:yei burada bitmiş olacaktı. Fakat mesele büyüyor. Van Manen isminde bir adam, bu caketin ilk sahibi olduğunu iş pat ediyor ve, bunun dedesin- den kalma bir miras olduğunu söylüyor. _İ. yeniden mahkemeye akse- dı_yot. Çünkü 509,0:0 frank az bir para değildir. Bu muhake- me görülürkea, caketi ilk satın alan eski elbiseci de, hak id: dia ediyor. Hâkim, — kanunun — icabatına göre, Hazreti Süleymaava j şöyle bir hüküm veriyor: *Serveti ilk bulan M “Ton. ga 250,000 frank, caketir asl sahibine 2009,000 frank, elbiseciye 50,000 frank.. €esxi