. adım geriye olEM hasmını öldüren Atos 'Müştu. O kılıcını yalız bir ' saplamış ve fakat, söy" 'e göre, bu saplayış ök dürmeğe kâfi gelmişti... Kılıç, 'ntn -ta kalbinden geçmişti. ©0s, hasmını budundan - Yaralıyarak çayır üzerine ser- mekte ikinci olmuştu. İngiliz Arlık mukavemet göstermek is —.d'.*ü kılıcını teslim et- ;:' ve Portos ta onu kucağına : Arabasına götürdü. yük 'Amis düşmanını pek bü- bir hayretle sıkıştırmış - ve elli adım kadar geriye sürdük- Sonra toj ndan - yârte Tamış ve ı..rhııu:"yıı:: ıo’okd arasında kaçırmıştı.. Dartanyana gelince, müdafaa Vaziyetinde kusursuz Ve aasit xııhu. mücadele — ederek manını iyice yormuş ve ni- hayet şiddetli bir hücum yapa- rak onun elinden — kılıcını dü- türmüş ve kılıç havâda parl- damıştı. Baron kendisini silâhsız bu- İmaca iki üç adım kadar ge- öiye çekilmişse yağı kayarak yere yuvarlan- mıştı. Dartanyan bir sıçrayışta dikilerek kılıcını gırtla: gına dayadı... İngilizce olarak dedi ki: li — BSizi öldürebilirim; tama- olmuş ve bunun inkişafı ise yüzüne bildiğimiz gülümseme- leri getirmişti. lagiliz bu derece iyi kalpli Jir asilzade ile düello etmiş olmasından dolâyı memnundu. Dartanyanı — kolları - arasında sıktı, Ve silâhşorlara binlerle teşekkürler ediyordu. Portosun hasmı arabaya yer- leştirilmiş ve Aramisinki de kaçınış olduğundan ölüden baş: ka düşünecekleri kalmamıştı. Portos ile Aramis yarasının öldürücü olmaması ihtimalini düşünerek ölünün elbisesini soyarlarken kemerinden büyük bir kese düştü. Dartanyan bu keseyi alp Lord dö Vintere uzattı. İngiliz dedi ki: — Ben bu koseyi ne ya- yım? — Familyasına verirsiniz. — Onun familyası böyle de- iersiz şeye ehemmiyet vermez! Ondan familyasına senede 02 beş bin Lui âltını miras kâ- lacaktır. Keseyi hizmetçilerinize veriniz, Dartanyan keseyi cebine koy: du. Vinter dedi ki: — Şimdi, benim genç dos: tum, size bu namla bitap et mekliğime müsande edeceğinizi Hüğüaama — ümit ederim; eğer muvalık bu- lursanız, hemen bu akşam size kızkardeşim Ledi Klarkı takdim etmek istiyorum. Çünkü —onun size iyi teveccüh — göstermesini isterim. Sarayca iyi tanınmış olduğu için ilerde hakkınızda söyliyeceği bir söz faydasız olmıyacaktır. Dartanyan memnuniyetinden kızarmış ve teklifi kabul etti- ğini göstermek için başını iğ- mişti. Bu esnada Atos Dartan- yanın yanına geldi. — O keseyi ne yapacaksı- BZ? diye kulağına fısıldadı. — Onu size vermek - istiyo- rum, azizim Atos. — Banal Niçin bana vere- ceksin? ' — Ne demek! Onu siz öl- dürmediniz mi? Size ait gani- mettir. — Ben, düşman soyucu hal Beni kim zannediyorsun? — Harpte âdet böyle olunca düclloda niçin olmasın? — Harp meydanında bunu yapmadım. Portos omuzlarını silkti, Ara- mis te dudaklarını açarak Ato- bile sun fikrini alkışladı. Dartanyan dedi ki: — O halde, Vinterin arzusu veçhile, parayı uşaklarımıza ve- relim. — Evet, parayı uşaklara ve- relim amıma, bizimkilere değil, İngilizlerin uşaklarına. ç Atos keseyi aldı. ve, arabacı- nin kucağına altı. — Size ve arkadaşlarına, Dedi. Cebinde on parası bur lunmiyan bir adamın bu vuh yüksekliği Atosa bile tesir et miş ve zaten meşhur olan bu Fransız cömertliği Lord dö Vinter ile arkadaşı gözünde bir kere daha sabit olduğu için orada bulunanlar — taralın- dan şiddetle alkışlan mıştı. Lort dö Vinter giderken Dar- tanyana kızkardeşinin adresini :;:::ı İl:dıı. © zamanın en mahalle olan, Royal mey- danında 6 ııııııd:,.ı otıı':- yordu ve Lort kendisini alıp götürerek —takdim — edeci söyledi. Dartanyan saat sekizde Atosun evinde buluşmağa — söz vermişti, Ledi _Klıı—lıı takdim olunma meselesi bizim Gaskonyalının fikrini pek işgal ediyordu. Bu SA nnn ea a nn SEŞEALILTALLLRI LAT ERE AAA ölen bir Mihracenin zevk aldığı Baron silâhının elinden uçtuğunu görünce üç çekilmek mecburiyetinde kaldı kadının kendi hayatına ne aca- yip tarzda karışmakta olduğunu düşünüyordu. Kendi kanaatine göre' o kardinâl bendelerin- dendi; fakat ona doğru - tarif edemiyeceğimiz bir his tesirile çekilmiyeceğini de hissediyor- du. Bir korkusu varsa, o da Mayledi tarafından Mön kasa- bası ile Doverdeki adam do- layısile kendini tanımasıydı. O halde M.dö Trevilin ada- mı cişmen ve ruhen kralın ben- desi olduğu anlaşılacağından elde etmek — istediği faydalar- dan bir kısmını kaybedecek ve kendisinin Maylediyi bildiği gi- bi o da kendisini bilecek olur- sa müsavi kurnazlıkla rol yap- mağa mecbur olacaktı. Markiz, genç, güzel, zengin ve Kardinalin pek gözdesi ol- makla beraber bizim gururlu kahramanımız, M. dö Varde ile kadın arasındaki entrikanın başlangıcına ehemmiyet vermi- yordu. Yirmi yaşında olmak ve bahusus Tarbeste doğmuş bu- lunmak ber halde birşeydi. Dartanyan son derece mü- kemmel bir tuvalet yaptı; sonra Atosun evine giderek âdeti veçbile herşeyi ona anlattı. Atos onun — tasavyurularını sonuna kadar dinledi. Sonra onun haline acıyarak - ihtiyatlı davranmasını tavsiye otti. — Nasıl! dedi. İyi, güzel ve mükemmel bulduğun bir kadını daha yeni kaybettin ve hemen başkasının peşine koşuyorsun! Dartanyan bu taziri — haklı bulmuştu. ü — Ben Madâüm Bonasyöyü candan sevmiştim, halbuki May- lediyi baştan seviyorum; ona sokulmaktan maksadım sarayda ne rol çevirdiğini anlâmaktır. — Sarayda çevirdiği manev- ra ha, hey yarabbim! Bana an- lattığın şeylerden sonra bunu keşfetmek zor birşey Jıs_l- O kardinalin bir muhbiridir; sizi; başınızı kaybettirecek bir tuzağa çeken bir kadındır. — Tuhaf şeyl azizim — Atos, siz beni herşeye ters tarafın- dan bakıyor zannediyorsun. — Dartanyan, ben kadınlara inanmam. Hiç inanılır m! Bu tecrübe bana çok pahâlıya mal oldu.... Hususile sarı kadınlar.. Maylediyi de sarışın diyorsu- nuz!.. »Arkası var- KARaRRAN| şeyler Saç ve sakalını üç saatte değil, üç Açılacık ve burada dakikada hazırlamış!.. Patiala mihracesi gerek veti, gerek Hîıdîıh:;:kl ılı;ı: zunun dött bir kudreti itibarile en benam bir H'nd prensidir, Onun hayatını ancak masallarda he larla mukayese cder Ve zengine | m “ı. ı_u':“"îlnhııı kapi* lile ölçersek, kendi- miz şöyle böyle bir fiki lin- miş oluruz. ÖRy Il(h_uııiı Senevi varidatın- dan bir kısmını (150) milyon frank teşkil ettiğine göre sa- ı:.ııel ve daratı, kabul e. Ğ d' ü di inceliği tarif ıtıekh:;:k;: değildir. Asil bir misafiri kabul ede- cek olan mihrace — sarayının önüne (3000) seçilmiş asker di zer. Bu askerlerin hepsi de muntazam kesilmiş siyah sakab lara maliktir. Bundan maada misafiri karşılamak için Üç dört kıt'ai askeriye de uzaklara gider. Bunlar ancak zahiri olan — şey lerdir. Tz Sarayda ve sarayın ıçınd_o yapılan resmi kıhoııl hk.ı"dı!e'"n fevkinde geçer. O, kendisine dair ıöyl:ıe.n fevkalâdelikleri lezzetle — dinler, — 1935 — te Londrayı ziyaret eden mihrace- DOLU. — Ci Atatürk kızııl İzmirde —.. .— İlk kahramaz kadın tayyarecimiz Türkkuşu beşöğretmemi Da. Sakiba Gökçenin kumandanadaki Türkkuşu motörlü —Hi pazar — günü öğle üzeri Ankaradan çehrimize gelmiş Çaziemir hava meydanında kar. ibaret Türkkuşa v Gökçen — ile pilet Masımmer Önic, bep makinist Förid Burak gelmişlerdir. Sant 1135 de filo Kemalpaya istikamelladen görünmüş ve kıta bir müddet soura İsmir üzerinde i selâmladıktan senra Gökçen — tayyaresinden inince muaviniş Müstahkem Mevki kumandanı — vekili, vayyare alay kom tayyare tabur komu- tanı, beledi: e muavini, tayyare cemiyeti müdürü ve birçok tayyare. cilerin ellerini skmış, kendilerile görüşmüştür. — Vilâyet, belediyo ve Türk bava kurumu mnamına kendisi. me büketler Verilmiştir. Bo. Sabiha Gökçen, Gaziemirden şekre inmiş ve Atatürk konağına giderek bir müddet orada istirabat etmiş, bilâhare Költürparktaki para- göt ve atlarıa — talimlerinde bulun: muştur. Atatürk kızı Kültürparkı ge- zerken, orada bulunan kadın ve erkek yüzlerce kişi tarafın: lanmıştır. Bayan Sabiba Gökçen dün, geçen sene motörlü Türkkuşu kampından mezun olan gençle- rin uçuş antrenmalarını yaptırt- mağa başlamıştır. Burada on beş gün kadar kalacaktır. Bn. Sabih Gökçenin sözleri: Atatürk kız Ba. Sabiha Gök- çen, Gaziemir hava myedanın- da kendisile görüşen ve seya- batinin nasıl geçtiğini soran bir muharririmize şunları söyle- miştir: — Seyahâtimde hiçbir. fev- kalâdelik yoktur. Uçuş, çok güzel bir havada ve çok İsti- fadeli geçti. Hava çok güzeldi.. Tayyarem mükemmel olduğu için hiç yorulmadım. Kütahya- Gediz istikametini takip ederek geldik.. Arkadaşımızın, Amerikâya ya- pacağı seyahatinin ne zaman olacağı sualine de; — Henüz şimdi değil, Cevabını vermiştir. — Çok çocuklu aileler Çocuk Esirgeme — Kurumu İzmir şubesi, her sene old gibi bu sene de 23 nisan: çok çocuklu aileler arasında bir müsabaka tertibine karar vermiştir. Müsabakada karana- cak olan en fazla çocuklu beş aileye yirmişer lira mükâfat verilecektir, Kurum merkezinde çok ço- cuklu ailelerin kayıdlarına baş- lanmıştır. İpekböcek- çiliği kursu.. Ziraat Vekâleti, Ödemiş, Tire- ve Bayındırdaki yoksül müstah- sillere ipekböceği tohumu tevzi ettirmiştir. 11 Nisan Pazartesi günü bir ipekböcekçiliği kursu ipek- çilik istasyonu müdürü Bay Ak dersif gösterecektir. ye bir gazoteci şu suali — sor: müuştu: — Esaletmeap! Saçının ve sakalınızı hazırlamak - için (3) saat meşğul olduğunuzu söylü- yorlar. Bu doğru mudur? Mihrace, uzun |bir kahkaha ile bu suali karşıladıktan sonra hemen cevap vermiştir: — Hayır, — (3,5) dakikada! Evet 3,5 dakikada sakalımı da, saçımı da hazırlarım. Bu zengin ve büyük mihrace 46 yaşında olduğu halde ge çenlerde vefat etmiştir. Şimdi bütün Patiala matem içindedir. NASRE p ADAN N HO A Ghireı a Y ÜN Mektuptarı cire < tAR Kıyamet kopmayınca insanlara rahat yüzü yoktur Dördüncü seyyare Yere indiğim zaman fırsat bulup ta: — Uzun ömür satarım. Diye bir kerecik bağırama- dim bile.. Etrafımda © kadar büyük bir gulgule koptu ki ta- rif edemem.. Zenginler, —ihtikâr yapmak maksadile, malımı toptan satın istediler; ahali arasında üdeta ihtilâf çıktı. Bereket ver- sin polisler, güçbelâ, herkesi teskine muvaflak oldular. Halk etrafımı alarak: — Bana da ver. — Bana da ver. € Diye feryad ederken sordum: — Hepinize de vereceğim, Fakat söyleyiniz bakalım, öteki arkadaşlarımın — sattıklarını ab dınız mı? ç — Ne satıyordu onlar?. — Zeka ve fetanet.. — Hayır, almadık.. — İHet ve istikamet... — Hayır, almadık. — Sıhhat ve âfiyet... — Hayır, almadiık.. — Öyle ise, maalesef, ben malımı sizlere satamam. Zekâ ve fetanetsiz, ifet ve istikamet- siz, sıhhat ve âfiyetsiz uzun ömrün ne zevki olur? | Sandığı kapayınca kaçmağa başladım. Fakat halk bırakır mı?, Ben Ekaçtım; onlar takip ettiler, Ben kaçtım; onlar takip ettiler. Ni- hayet boş bir dükkâna girerek kapısını kapatmağa — muvaliak oldum. Nümune olarak elimde tuttu- gum, üç asırlık, bir parçayı, telâşla, sandığa koymağı unut- muşum; onu yerleştirmek üzere iken başucumdan; — Karnım aç.. Ölüyorum.. Diye bir feryad işittim. Ba- şımı kaldırınca ne görsem be- genirsiniz? Bir papağan... Kalese kapatılan zavallı çır- pınıp duruyordu. Kendisine tor- dum: — Çok mu açsın? — Bayılıyorum, öleceği gündür ağzıma bir lokma gir- medi, Biçareye acıdım ve — sandığa yerleştirmek üzere elimde tut- tuğum Üç asırlık nümune par- çayı papagana veriverdim. Bu sebepledir ki papaganlar Üçyüz sene yaşarlar.. — Sonra?. —— — Sonrası malüm: — Yeryü- zünde daha bir dakika bile durmadan avdet ettim. Beşinci seyyare Şehre iner, inmez: — Namus ve haysiyet sata. rım, Dediğimi işiten bir gürüh derhal etrafımı sardı. Baktım ki iş fena.. Daha somavatta iken yanıma bir alay oyuncak almış- tım, Sandıktan hemen - bunları çıkararak serpmeğe başladım. *Nişan, ülâ rütbesi, bâlâ rüt- besi, mütemayizlik, rüus, rıfatlü, izzetlü, kadıaskerlik, gibi şey- ları halk sahiden namus ve haysiyet sanarak kapışıyordu. Bir hırsız kaptığı nişanı göğ. süne takarak gururlanıyor, bir alçak —mülemayizlik rütbesini ele geçirir, geçirmez yanında- kilere kafa tutuyor, bir Mürteşi kadıasker oluum d.iye yemsaik Jerden ibaret olan bu oyuncak. HL ami d herze bırakmıyor, bir muhab- bet dellâlı bâlâ ricalinden ol duğu için böbürleniyordu. Yeryüzünde — yüzlerle, bin- lerle sene “namus ve haysiyet rütbe, mevki ve nişandan iba- rettir, zihniyetinin hüküm sü- rüşü bundandır. Eğer dünyaya sonradan bir kaç dâhi gelsrek — saltanatları, — alâyişleri, tahtları, rütbe ve ni- Yü şanları alt üst etmemiş ve halka — kendi efendiliğini anlatmamış — olsalardı rütbe ve nişanın na- — mus ve haysiyet olduğu fikri — kimbilir daha ne kadar zaman rürecekti.. Elimde dağıtılacak, — daha doğrusu serpilecek, rütbe ve nişan kalmayınca halk dağıldı. Her ne kadar hafta bitincaye kadar sokak, sokak dolaşarak: — — Namus ve haysiyet sata- — Tım i Diye bağırdımsa da aldıran bile olmadı. Artık gözle görü- lür, elle tatulur malım kalma: — dığı için hiç kimse bana inan- — mıyordu. Çaresiz; ben de döndüm. Altıncı seyyare — Zevk ve şehvet satarım. Der, demez ahali hücum ede- — rek sandığımı param parça et- tiler ve içinde ne var, ne yoksa kapışarak kaçtılar. Herkes bir şey kaptı, kaçtı ve herkese bir şey isabet tti »a Kadınlara : — Ata binmek, velespide atlamak, kürek çek- - mek, sıç kestirmek, ava çık. — mak, dedikodu yapmak... — — | Erkeklere: — Pudra — sörüne mek, memeli ceketler giymek, —| mani«ür yaptırmak... ğ Topallara: — Fokstrot, çar- —| Liston... Ş : | semavata z Metlüçlara: — Yaya gezinti... — Sağırlâra: — Musiki... n Körlere: — Manzara levhas ları... a İhtiyarlarıı — Genç kız me- rakı, Herkes el nun olmayınca kabahati buldu, efkârı umumiye aleyi me döndü, halk arasında gale- yan başladı. Ben de, bizzarure, kaçıp geldim. BE. Yedinci seyyare — Gözümü açtığım zaman düme yaya ayak basau her halde iki gün olmuştu. Refah ve servet sattığımı — işitenlerin bücumu — karşısındâ bayılıp kalmışım, A Hücum edenler fıkara olsayı dı; yüreğim yanmazdı. Hepsi milyon sahibi idiler, j * Malimı bunlara - kaptırıncı ben de döndüm, geldim... — Ali bey merhum bunları an- lattıktan sonra: — İşte evlâtlar; dedi, düne — yanın - düzelmesine, — insanların mesud olmasına ihtimal olmar diğını öğrendiniz. Hep beraber dün edelim ki kıyamet biran evel kopsan ve iasanlar bu halde yaşamak felâketinden kurtulsun... İki elini öprek de ayrıldık... Ş Ş K Âli, beydeşıî 3 -Sonu var- Beledi_y_ı re'sinin teftişleri İ : Belediye reisi Dr. B. Behçet — Ur, Karşıyakada becediye in> şöat ve teşhi.dümı — tekiş ete mıştir.