Fakat hiç kimse, biraz sonra meydana çıkacak olan hakikati hatır ve hayaline ğgetirmiyordu Yeniçeri; tali ve ikbalini, iş- te şu pençeleri arasındaki adae. mi Yavuza götürmekle bula- caktı. Yeniçerinin gözleri müt: hiş bir sevincin parıltilarıle tu- tuşuyordu. Onun feryadı üzerine yalın- kilıç iki yeniçeri daha koşuş- tular: — Bizim oğlan -diya bağr- dılar: parmaklarını gevşet, he- tifi boğuyorsunl. Yalan değild Heyecandan Mirza Ali Sul- tönin gırtlağını öyle sıkmıştı ki yüzü mosmor olmuştu. Sözde Şahı bığlamağa hacet yoktu. Birdenbire feryadlar başlamıştı: — Şahı yakaladıkl. Şah git ti, Şah düştü, Şah bizdel. Sesler çoğalmış ve birdenbi- re ortalığa yayılıvermişti. Ya- vuz di bu uzaktan gelen - va- veylâyı işiterek çatık kaşlarının altındaki keskin, kartal bakış- larını bir yıldırım gibi oraya doğru çevirmiş, yanındakilere sormuştu: 4 mıi İşitiyorum? Şa- hi yakaladıkl Diye bağırışıyorlar. — Evet sultanımız, öyle an- laşılıyor. Yavuz, herşeyi tahayyül edebi- lirdi. Fakat hiçbir zaman, Şabı diri diri yakalayıp onun huzu- runda diz çökeceğini ve yalva- racağını hatırına getirmemişti. Heyecan ve sevincinden du- daklarını ısırıyor, olduğu yerde duramıyordu.. Ona hakaret et- miyecekti, hayırl, Bir esire, bil: hassa hükümdar bir esire bunu yapımazd. Ancak, vaktile sat- rauç başında yarı şaka tokat altığı adamın, ne adam - oldu- ğunu ona gösterecekti. Ayni zamanda, Şıhın bu hazin akı- bete ve bu en büyük düşmanın elinde bir oyuncak haline gir- meğe tahammül edemiyeceğini de biliyordu. Sesler yaklaşıyordu. Azker dalgalarının arasından bir ka- fle, ortalığı yararak yaklaşıyor ve bu kafile geçerken: — Şahl. Şıhl Yavuzla uğra- şanın sonu budurl Avazeleri yükseliyordu. Fakat hiç kimse, biraz sonra meydana çıkacak olan hakikati hatır ve hayale getirmiyordu. Hakikaten; yakalanan esirin bir Şeh değil, lâalettayin bir saray zabiti olduğunu kim hatırlıya- bilirdi?. Bu dakikada daha ötede, başka bir hâdise geçiyordu. Şah, hemen sırtindaki — par- lak elbiseyi fırlatıp atmıştı ve yerdeyan ölü gibi yatıp kalmıştı. Sağa sola yıldırım gibi atlılar gidip geliyordu. ANADOLU Günlük siyasal — gazete Ve Başını Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi geşriyat ve yamı işleri müdü «Mamdi Nüzbet ÇANÇAK —w İDAREHANESİ İsir İkinei Beyler sökağı CEsik Farisi binam içinde Telçret İmmir « ANADOLU Telelemi 2776 - Posa korusu: 405 Abone şeraiti Yüliği 2400, alt aeyliğı 800 kuruştur. Yabanca — memleketler İçin — sebelik skene ücreti 27 Jizadır ANALOLU MA'TBAASINDA BASILMIŞTIR m—eres. Yazan M. Azhan — 103 — Gözlerinin aralığından baktı: — Bzimkilerden de var! Diye mırıldandı. Evet, Şahın süvarileri de burada çarpışa- rak kaçışıyorlardı. Bri daha geçiyordu, yattığı yerden: Hızır! Diye hoykırdı. sesi tanımıştı. Başını — çevirdi. Öl » yaralıların arasından ayni ses yükseldi: — Hoaurl! Buraya bak, kyım.. Süvari onu görünce bir çığ hk atmak istedi. Fakat Şah, süratle parmağını dudaklarına götürdü: — Susl.. Beni kurtar... Süvari, şöyle etrafına baktı. Sahipsz kalmış — hiçbir. at yoktu. yapılacak iki şey vardı: Ya inip atı Şaha terketmek ve oau kaçırmak, yahud da, bi: rakıp geçmek. Süvari kararını birdenbire verdi ve sürâtle atı yaralıya doğru sevketli. Hâdise, sanki saniyeler içinde geç yordu. — Şahım davran.. — Hem kolumdan, hem aya- ğgımdan yaralıyım. — Ben seni ata bindiririm, metin ol şahım.. Yalnız kaçar- ken atın üstünde şıkı tutun.. Hızır bunu söyler söylemez, şahı kucakladı ve bir hamlede ata bindirdi: — Ya sen ne olacaksın Hi mır?. — Uğrunda öleceğim şahım... Haydi selâmetle.. Hakkını he lâl et Şahın gözleri yaşarmıştı: Biribiri arkâsına, iki büyük kahramanlık görmüştü: Biri Mrza Ali sultatdan, biri de Hızırdanl. Bu ikincisi de kendi süvari- leridendi. Hatta zabit rütbesi bile yoktu. Hızr bağırdı: — Şahım, ne dürüyormün?. Bak, şuradan beş on atlımız geçiyor. Onların arasına karı- şiverl., Şah, mahmuzlarını - hafifee atın karnına dokundurda - ve Süyari, bu yâra- arkasına bakmadan, kaçan sü- varilerin arasına daldı. Onu kimse tanımıyordu. Çünkü he başlığı kalmıştı, ne sırtında © mükellel elbisesi vardı. Kaçıyordu. Hiddet, tecssürü, | yeisi, gözlerinden yaş damlaları halinde dökülüyordu. Bir aralık, iki fedakâr süvariyi hatırladı. — Muhakkak öldürmüşlerdir! Diye inledi. Harbe ne ümib lerle girmişti?. Tüvana, güçlü, kuvvetli atlar üstündeki süva- rilerine ne kadar güveniyordu? Çok uzaklardan gelecek olan Osmanlı ordusunun, yorgunluk içinde, hatta biraz da errak skıntisi çekereka, böyle bir harbi kazanabilmesi ıııl:.lnı var mıydı? Fakat hakikat, işte meydan- daydı: Alayları ot, her ü yırdcyhıd?îltıdııın .Sıîıg cesedlerini yörüyor, tâ arkalar- dan da Osmanlı ordusunun za- fer haykırışlarını duyuyordu, İzzetinefsi çiğnendikçe çiğ- neniyordu. Şu dakikada, başına bir yıl- dinm düşseydi, çok yerinde, gok memnun olacaktı. Bir aralık başını, sağ tarafa düşen tepelere çevirdi: — Allahıml. Alahım? Diye bağırdı. Karargâh ba- slmıştı. Türk süvarileri, şahın ordugühinı boylamış ve çadırlar arasında at koşturuyorlardı: — Karım ne oldu?. Karım.. Güzel taçh ne oldu acaba? Mesele yalnız karısı ile kal- miyordu. Serveti, hazineleri de, işte orada kendi çadırı içindeydi.| Koölu — sizliyordü, ayağı da şiddetle #ciyordü. ve — gittikçe daha fazla kan kaybed yordu. Fakat bunlar, şimdi - ikinci dereceye düşmüştü. Onu işgal eden, daha doğruüsü şahi delir- ten yegâre şey, kârısınin ve hazinelerinin ele geçirilmiş ol- masıydı.. Onu at üstünde tuta- bilen yegâne ihtimal, karısının ve hazinesinin, muhafızları te- rafından kaçırılabi.miş olma- sıydı. — Devam edecek — Bir baba kızını öldürdü, kendisi de öldü Hâdiseye sebep, kızının istediği delikanlıyı beğenmemesidir Fransanın Avinyon şehrinde, menfaat ve kıskançlık yüzün den çok feci bir cinayet ol- muştur. Birka, n evel, 23 rında (;ıe ı'al(ııol ismin genç kız, saçları darma dığımk bir vaziyette, babasının takil ia- den kaçıyormuş. Astuan Karedo ismindeki babası iri yapılı bir oduncudur, Önünde kaçan kr zına bir hamlede yetişerek ve silâhimı Ççekerek iki el ateş ediyor. Boynundan, sırtından ve omu- zundan çok tehlikeli bir şekik de yaralanan genç kız olduğu yere yıkılıyor. Güzel — Öreli, hastaneye — götürülmezden evel şunları söylüyor: — Böyle olacağını almak istedim; fakat muvaffak olamadım. Bütün yalvarmalarr ma rağman — hiç yumuşamadı. Evlenmek iştiyordum. -Babam benim beğend ğim erkeği iste- miyordu. Katil baba, kızını vurduktan sonra, evine kaçıyor ve kapis ları, pencereleri kapatıyor, ar« kalarına eşya yığarak — jandar: maların girmesine mani oluyor. Zabıta asi ve katil babayı teslim ecbur - etmek için hiçbir hayet, on sekiz yaşını b Sovör babasının yanına girme- ğe muva'fak oluyor ve arala- rında şöyle bir konuşma yapı. yorlar. — Baba, rica ederim, lim ol — Oreli öldü mü? — Hayır baba, ölmedi, kar- tulacağı ümid ediliyor. Bu cevap üzerine, katil baba bayılarak olduğu — yere yikili yor, bu sırada tabancası bir köşeye Çarpıp âteş alıyor. ve natmludan çıkan Kürşün, babar nn kalbine isâbet edp onu MEMLEKET EMEM sâğıık HABERLERİ mekturları Edırnede ağaç bay- ramı yapıldı Spor hareketi-Trakyada soğuk- lar Vılayet meclisi içtimaları Bisiklet yarışı başlarken.. Cahid koşauyu bitirirken Edirne, (Hususi) — Halkevi #por şubesinin Okullar ve ke- lüpler arasında tertip , Bttiği müsabakı lan voleybol maçı Cumartesi günü Lise-Erkek öğ> retmen okulu araâsında yapiıldı. Heyecanlı geçen bu müsabaka- nin ilk partisi 15-8 Lise lehine bitti. İkinci partiyi Erkek öğe rTetmen 15-10 la kazandığı için son parti oynandı ve Lise 15-8 le maçı kazandı. Pinpon: Takım hâlindeki Pinpon mü- sabakasında dâ gene Erkek I- sesi pinponcuları — rakiplerini yenerek Halkevinin bu müsa: bakalar için hazırladığı kupa- ları kazandılar. Önümüzdeki Pazar günü Sa- natlar-Lise futbol ekipleri Hak kevi turnuvası için karşılaşa- caklardır. Bu müsabakaya Lise, E. öğ- retmen ve Ortaokul iştirak et miştir. Bisiklet yarışı: 8 Hafta devam etmek üzere bisiklet federasyonu tarafından tertip edilen bisiklet seri mü- sabakaların ilki pazar günü ya- pılmiştir. Sabah yarış başlama- dan evel gençler müsabakanın başlangıç ve bitim yeri — olan mahalde — toplanmışlardır. Bu srada bölge başkanı Vali Bay Niyazi Mergen spo:cuların ya- rışa başladıkları yere gelmiş ve müsabaka ile yakinden alâka- dar olmuşlardır. Bir arada çe- kilen fotoğraflardan sonra ve saat 9,30 da yarışa başlanmış ve gıdip gelme 20 — kilometre olan bu ilk müsabaka oldukça çetin geçmiştir. Yolların — bir gün evelden yağan şiddetli yağ- murlardan çamur içersinde olan kısımları ve dönüşte esen şid- detli rüzgür beklenen rekorun elde edilememesine âmil olmuş- tur. Cahit bu mesafeyi 49 da- kika ve 26 saniyede birincilik- le bitirm'ştr. 2 dakika fasıla ile Nehri ikinci, braz 9 da Nazmi üçüncü gelmişti: rışa girenlerin hepsi müsabaka- yı ikmal etmişlerdir. Gelecek hafta 25 kilometre- lik ikiaci koşu yapılacaktır. ç bayramı Şehrimizde geniş mikyasta ağaç bayramı yapıldı. Bayrama iştirak eden alay asmat 13 de Atatürk anıdı önünde toplana- rak önde muzıka olduğu halde Karaağaca yiderek Eğitmenler kursuna giden yol üzerinde açı- lan çukürlara fidan dikmişler- dir. Bu törene mektepliler, halk iştirak etmiştir. Vilâyet işleri Edirne ÜUmumi meclisi vali Bay Niyazi Mergenin başkan- bığı altında toplanarak - fevka- lâde büdce ve büdce nizamna- melerini kabul etimiştir. Yeni encömen azalıklarına Hatice Demiray, Fuad Ozan, Ali Rıza ve Müstafa Öner se- gilmişlerdir. Valimiz N'yazi Mergen az para ile çok iş görüleceğini ve çalışılacağını söyliyerek Umumi meclis azasına — muvaffakıyetler dilemiştir. Soğuklar başladı Bir haltadanberi çok müsait ve iyi gitmekte olan havalar birdenbire değişmiş ve şiddetli soğuklar başlamıştır. İki gün: denberi suhunet derecesi O dan aşağı 3-4 derecededir. Tirede bir yaralama vak'ası oldu Fabrikacı Mehmed, kahveci Musta- fayı tabanca ile yaraladı Tire, 17 (Hususi) — Kazaya bağlı Gökçen köyünde fabri: kacı Mehmed adında birisi bir hiç yüzünden ayai köyden Hacı Hasan oğlu Mustafa Bağrıaçığı tabanca ile ağır surette — yara- lamıştır. Vak'aya sebep, imece sure- tile köyün umum? işleri yapr hrken fabrikacı Mehmed Mus- tafanın anasına aid olan ve kö- yün meydanında bulunân üç n kestirmek iste- da öldürüyor. Zavallı kız, hastaneye — yatı rıldıktan birkaç dakika sonra mesidir. Vak'adan haberdar - edilen nahiye müdürü işe müduhale ederek ağaçları kestirmemiştir. Biraz sonra Mustafanın idare- sindeki köy kahvesine giden Mehmed, o — sirada Çülmakta olan — gromafonu — durdurmüş, kendisine bu hareketinin doğru olmadığını — söyliyen kahveci- ye de: — Senne oluyorsun; bu köy benden sorulur! Keyfim isterse gramofon çaldırırım, istemezse çaldırmam| Cevabile mukabelede bulun- muştur. Bunun üzerine kahveci ile aralasımdan ufak bir. müna- bahisleri Dahili hantalıklar mütehasıntr Dr. M. Şerki Üğüe diyar ki: Karın kurtları —— Solucanlar, hazım kanatında bazan barsakları kapatacık şe- kilde biribirine sarılarak bir yumak örerler gibi olurlar ve çoklukları itibarile barsağı tam veya kısmi olarak kapatırlı O zaman barsak düğümlenmiş gibi, hastada kusmalar görülür ve bu vaziyet muannid bir ka- bizlik tevlit eder. Hasta gün böyle ezici ve üzü ler altında kalır. Hatta solu- catlar bazan bir b 1 dele- bilirler. İşte o za: insamla hâyatını mühlik bir safhaya so- karlar. Basit gibi görünen bu karın kurdu, bâzan kör barsak yanında toplanır ve bir apan disit gibi müthiş ağrı verir. Ta- hammül edilemiyecek bir u- rette bulantı ve kaylar husule gitirir. Soldcünın erkek ve diş'si vardır. İnce barsakların daimi bir misafiri gibidirler. Dişileri daima yumurta yaparlar. İşte bu yumurtalar kazuratla harice tardedilirler. Solucanlar sebep- siz olarak çok defa ishaller de husüle getirirler. Bundan başka yarım baş ağrıları, hatta bazan sar'a şeklinde ihtilâçlar tevlid ederler. Solucanları taşıyanların bazılarında şiddetli kansızlıklar ve müzmin b iltihapları da görülmektedir. Bazı kere de safra yollarına girerler ve bu- rada çok büyük iltihaplara se- bep olurlar. Harice kazuratla çıkan yumurtalar yutulacak olur: sa solucanlar gene çoğalır. Bu kurtların insanlara nasıl geçtiği ileride yazılacaktır. kadar varki zararsız sayılma! olan solucanlara da ehımıiyok vermek lâzım gelir. Çünkü vü- cut mekinesinde yaptıkları bo- zukluklar pek - çoktür. ve bü bozukluk dolayısile vücut sağ. lığı da tağayyüre uğramış o- maktadır. — Sonu var — Nöbetç eczineler Eczane erin bir haftalık vöbet günlerini gösterir cetvel; Pazartesi: Kemeraltında Şifa; Güzelyalıda Güzelyalış Tillikikte B. Faik; — İki., çeşmelikte İkiçeşmelik; Alsancakta B. Fuad, Ayvuklada Halk. Salı: j sasee e cakta B. Ahmed Lütfi, Eşrefpaşada Bşre'paşa, & Çarşamba: Başdurakta — Sihhat; karataşta B. Habif, Tilkilikte Yeni İsmir; ah Aliyet, Perşembe: Kameraltında Hilal, Güzelyeli- da Güzelyalı, Tilkilikte B, Faik; Eşrefpaşada Eşrofpaşa, Cuma: Kemeraltında — İttihar, Güselyer hıda Güzelyalı, İrgatpazarında Aari; İkiçeşmelikte — İkiçeşmelik; — Alsan- cakta B. Fuad. Cumartesi: Başdurakta — Sıhbhat; Karaatine: de B Eştef, Kemerde Kümet, Eşrefpaşada — Eşrefpaja. Parzar: Kemeraltinda — Hilâl, Karataşia B, Habif, Keçecilerde Yeni İzmir; Tegatpazarında Atıt. kaşı geçmiş, sonunda da kahı veci Mehmede: — Senia gibi başkalarının rahatını bözan müşter ye ihti- yecm yok, bir daha kahvethe gelmel « Sönu 8& inci sahifede — 4