| 4 Yıldızda hareket ordusu zabitanı tarafından umumi bir toplan- —ALhİ Evet efendim; - siz gittikten beş gün sonra o gek di amma vaziyeti pek berbattı; anlaşılan yolda felâketler ge- girmişe benziyordu. Esef olu- tur ki, ©o eföndisinden daha açıkgöz bir adamdır. Çünkü efendisi hesabına bize meydan okuyor; istediği şeyi vermek istemiyece ğimiz fikrile her iste- diği şeyi hiç bize sormadan alıyor.. — Evet, doğrudur; ben Mus- ketonda elendisine karşı her zaman son derece itaat ve sa- dakat görmüşümdür. — Olabilir, - efendim; fakat benim senede dört, hatta yak nız dört kere böyle bir itaat ve sadakatlo — karşılaşacağımı farzediniz...; O - halde mükflis bir adam olurum! - Hayırl! Portos borcunu werir.. — Hım! diyerek otelci şüp- beli göründü. — Nasıl, böyle yüksek bir hanımın sevgilisi olan bir ada mın size olan borcu kadar az bir şey için taciz edilmek isti- yeceği aklından bile geçmez. — Bu hususta düşündüğümü | Söyüyebilsem.... ..- g:hdlılılyoulllıı? B İ doğrusu - bildiğimi — No biliyorsunuz? — Ey; hatta emin bülünu: — Pek âlü; şu emin ı?_lğı__g_ı'n__ — geyi söyle Bakalırıy — — Söyliyeceğim şu ki, ba büyük madamı tanıyorum. — Siz mi? * Evet, ben. , — Peki onu nasıl tanıdınız? — Öhli Efendim, — söyliyece. gimi sır olarak saklıyacağınıza İnanabilir miyim? — Söyleyiniz; asilzedelik na- Mmına söz veririm; — söyliyeceği: Biz srdan pişman olmazsınız. — Pek âlâ, efendim, — emni- Yazah: Algksandi Dümü Portos, sevdiği düşese yazdığı mektubu pos- taya götürmesi için hizmetçisine verdi yetszliğin bize çok şeyler yap- tıracağını takdir edersiniz.. — Ne yaptınız? — Öhl Bir alacaklının yapa- bileceği şeyden başka bir şey yapmadım. — Devam ediniz! — M.Portos bu düşese yaz- dığı mektubu postaya vermek için bize vermişti. Bu mesele onun hizmetçisi buraya gelmez- den evel olmuştu; ve - odasın dan çıkmadığı için işlerini bize gördürüyordu. — — Sonra? — Bu mektubu, pek te em- niyetli olmıyan, postaya vere- ceğim yerde Parise giden deli- kanlılarımdan - birile yolladım ve mektubu bu düşesin eline teslim etmesini emrettim. Bu yaptığım şey, mektuba - dikkat etmemizi istiyen, Portosun ar: zusuna da muvafıktı, öyle de- ğgil mi? — Öyle gibil — Peki, efendim; bu büyük madam kimmiş bilir misiniz? — Bu düşes namı verilen madam kimmiş bilir misiniz? — Tekrar söylüyorum, tanı- miyorum, — Evet, Şatelede Bir avu- katın karısı madam Kokunar nmamında bir kadıan; en azdan elli yaşında olmakla beraber, Bâlâ kıskançlık peşinde. Zaten bir prensesin Ö Ür sokağında oturması banâ acayip gelmişti. — Fakat buhları nasıl ” öğ- rendiniz? — Çünkü mektubu — alınca gök canı sıkılarak M. Portosun sebatsız ve mütelevvin bir adam olduğunu ve aldığı bu yaranın da kadın yüzünden - olacağını söylemiş. — Ne, Portos yaralı mı? — Obl Allahıml Size ne söyledim? — Portosun yaralı olduğunu söylediniz. — Evet, fakat bunu kimseye söylemememi sıkı sıkı tenbih etmişti! — N'çin? — Belâ, efendim! Çünkü, nerede isterse ve her kim ise, düello etmek üzere bıraktığımız © yabancının vücudünü dele- ceğini söyliyerek övünmüştü; halbuki, bütün kabadayılıklarına karşı yabancı onu yere uzattı. Şimdi ise, Portos gururlu bir adam olduğu için, başına ge len bu felâket sebebile fayda- sım görmek istediği o düşesten başka, kimsenin yaralandığını bilmesini istemiyor. — Demek onu yatakta tutan bu yaradır. — Ahi Hem de adamakıllı bir yara, bana inanınız. Dostu- nuzun canı vücudüne iyice yar pıonk olmal, — O zaman siz neredey- diniz? — Efendirm, merakla onların peşinden gitmiştim, onlar beni mediler amma ben onların vgalarını güzelce seyrettim. — Ey, nasıl oldu? — Ahi emin olunuz iş uzun sürmedi., Vaziyet aldılar; ya bancı o kadar çabuk kaçındı ve hücum gösterdi ki, Portos daha ortaya atılır atılmaz kılıç göğsüne üç pus girmiş bulua- du; hemen sırt üstü düştü. Ya- bancı kılıcını onun - gırtlağına dayadı; Portos ise düşmanının merhametine sığınarak mağlüp olduğunu itiraf etti. Banun üze- rine yabancı ona ismini sordu ve Portos olup Dartanyan ol madığını öğrenince yardım edip ayağa kaldırarak otele getirdi ve sonra atına binerek ortadan kayboldu.. — Demek yabancı âdam M. Dartanyanla düello ettiğini zan- netmiş? — Öyle anlaşılıyor.. — Bu adamın kim olduğunu 4-3.938 üzüm satışları Ç. Alıcı K.S. K.S. 7,5 Paterson 12 50 14 112 İnhisar ida, 10 50 12 50 65 Alyoti bk 13 — 13 62 P. Paci 1175 12 50 40 J. Kohen 12 625 12 75 21 Y, E. Ben. 12 501275 627,5 Yekün İ238636,5 Eski Yekün 128349 Eski Yekün 28473 Umum yekün Zahire satışları K S RS $ 4375 6 25 biliyor musunuz? — Hayır; o zamana kadar kendisini görmemiş olduğum ibi, ondan sonra da görme- — Pekilâ! Şimdi bilmek is- tediğim şeyleri öğrendim. Por- tosun odası No. 1 demiştiniz, değil mi? — Evet, efendim, otelin- en güzel odası; şimdiye kadar on kere kiraya verirdim... — Peki, peki, emin ol; Por tos düşes Kokunarın parası ile borcunu öder. — Oh! Efendim, kesesini aç: sın da ister avukat karısı ya- hut ister düşes olsun, bence hepsi bir; fakat kat'i olarak verdiği cevaba göre artık Por- tosun ihtiyacından ve vefasızlı« ğgindan bikip usandığı için bir santim bile göndermiyecekmiş. — Misalirinze bu — cevabı söylediniz. mi? — Sonu var — Inkılâb hatıralarından |— ti yapılarak bir askeri tasfiye kanunu hazırlamıştı Temizleme ameliyesi yapılır- ken daha birçok işler de yapıl. mıştı. Yukarıda da arzettiğimiz gibi Hamit devrinde devairde hiçbir kadro'yoktu. Falanca par şanın damadı falan beyefendi, sayei atıfet vayoi bazreti padi- şahide mutlak dolgunca bir — maaşa nail olmalı idi. Damat bey hangi nezarete mensup ise — hemen “Sadakat ve ubudiyet- İ'k. — İeri zatı şahanece malüm olan... /—Beyim maaşıt'n ... kuruşa iblâğı iradei seniyo iktızasındandır. mabeyni humayun başkita- :z;ıdd- ;nılı: Hyı tezkere o İ Â dairede bir t ::,duı*i&. ei Mülki zevat için büyük kadro â&ıyı Devlet azalığile Maarif lezareti tetkik komisyonu azar lığı idi. Buralarda birçok ha- şarat hazinei millet aleyhine geşinir giderlerdi. Hareket or dusundan sonra umumi bir tas- fiye yapıldı. Mebusandan mü- rekkep bir heyet bütün neza- retleri birer birer dolaşarak bir kadro yapmışlar ve bu kadro dahiline |âyık ve müstahak olan Mmemurları alıkoyduktan ınıâl g ötekilerin kıdemlerine bakıl- mıyarak aldıkları maaş bir emri vaki telâkki olunarak hepsine birer ikramiye verilerek kapı dışarı edilmişlerdi. Ciheti askeriye bu işi böyle yapmamıştı. Yıldızda hareket ordusu taralından yapılan umu- mi bir toplantıda haks x yereterli etmiş olanlar için bir tasfiye kanu» nu projesi yapılmıştı. Hükümet te bu projeyi aynen kabul ederek Meclisi Mebusana vermiş ve müstaceliyet kararile çıkan bu hnunalıh:i.nl Miyoüıııı— lesine girişilmiş idi. Ferikl.kten kaymakamlığa, kaymakamlıktan yüzbaşılığa inenler çok olduğu gibi, paşalıktan mülâzimievel liğe inenler de görülmüştü. Yıldızda içtima: eden zabitan tasfiye kanunnasinden maada: 1 — Tekaüdü askert? kanun- namesi 2 — Harcırah nizamnamesi 3 — Yemende bulunmuş olan erkân, ümera- ve zabitan - için bir nizamname 4 — Tahdidi sin kanunu 5 — İstifa kanunu Ordu için pek elzem olan nizamname ve kanunnameler için de birer proje ihzar etmiş ve bunlar da tasfiye kanunna- mesi gibi ayni aynine kabul ve tasdik olunarak mer'iyet mev" kiine gitmişti. Hareket ordusu gibi bir kuvvei mücbire olmamış olsaydı ne bu kanunlar yapılır ve ne de tasfiyeler icra edilirdi. Hareket ordusu bunların hepsini yapmıştır. Selânikte teşekkül ettiğini arzettiğimiz (Zabitan Müdafaai hukuk) cemiyeti de Hamid hal'edildikten ve ordu- nun ihtiyacı olan kanunlar ya- idıktan sonra vazilesi hitam lmuş olduğundan kendi ken- dini feshetmişti. İttihad ve Terakkiye mensup bazı zevat divanıharbi örfice İttihad ve Terakkiye muhalefet edenlerin de tecziyeleri şiddetle talep edilmiş ise de Mahmud Şevket paşa ordunun ve rekse divanıharbin siyasi fırî: lar kenaatine değil vatanın nefine hadim olacağını beyan ile bu talebi reddetmişti. Mab> mud Şevket paşa divanıharbi örlüyü hiçbir. veçhile İttihad ve Terakkinin — baziçesi- kılmamış ve bütün mevcudiyetiyle 'buna mani olmağa çalışmıştır. Böylece — divamıbarp - irtica meselesile alâkadar olmak üzere iki ay kadar ciddiyetle meşgul olmuş ve cem'an üç kişi idama mahküm etmiş ve ayrıca elli kadar da mürtecie muhtelif cezalar hükmeylemiştir. Zabitanın siyasetle uğraşma- maları hakkında Mahmud Şev- ket paşa ile cemiyetin arası da açılmıştı. En nihayet istifa ka- nunnamesine teyfikan — henüz müddeti askeriyelerini ikmal etmiyen bazı genç zabitan or- 4 mezun addedilmiş ve bunlar da murabhas - namı al- tında sivil elbiselerle Vilâyet lere gönderilmiş ve ihtilâf ta kısmen izale edilmişti. İttihad ve Terakkinin çalışma devrelerinden biri de bu dev redir. Bir müddet için gürültü- süz patırdısız vakit geçirilmiştir. Bundan sonraki vekayi henüz tespit edilmekte olduğandan tespit işi bittiği vakit gene de- vam olunmak üzere şimdilik hatıratımıza son verilmiştir. BİTTI Oburluk nedir? Mide değ MRRTer —ç 5 Sahtie yemek dolabı! Bir kabile efradının, mide- leri yemek dolabı gibi Buldukları zaman yiyebildikleri ka- dar yiyor, bulamayınca da aç... Oburlar neden çok yemek yerler? Neden birçok kadın ve er- kekler dünyanın yemeğini ye- dikleri halde gene sıskadırlar? Ve gene, neden - bazı insan- lar yedikçe şişmanlarlar ve şiş- manladıkça daha çok yerler? Normal bir insanın midesi, şekli bozulmadan ve fazla şişip gerilmeden ancak bir litre ala- bilir. Şimdi, oburluğun sebep- lerini, tarifini ve meşhur obur: lardan bazılarını şöyle bir göz- den geçirelim: Amerikada İlinovada Siebert adında bir adam, bir oturuştâ kırk gözleme, dört büyük bar» dak kahve, yarım kilo tereyağı ve bir okka ekmek yemiştir. Kansas şehrinde Miller — is- mindeki obur ise çok yemek yeme bahsinde Sieberti gölgede bırakmıştır. O bir oturuşta iki kilo pirzola, iki tabak kapama, 23 dilim ekmek, dokuz yumur- ta, iki tabak dolusu şeftali, on iki büyük parça börek yemiş ve bastırsın diye bunların üs- tüne tamam on beş çay fincanı kahve içmiştir. Kolombiya üniversitesi pro- fesörlerinden madam Ağnes Konrat oburluğu tevlit eden sebepleri uzun uzun tetkik eb miştir. Onun * etüdleri şu neti- ceyi vermiştir. Oburlar, ekseriya ebeveynle- rinin yanlış telkinleri yüzünden, daha küçük yaşta bütün zevk. lerini yemekle tatmin etmeği öğrenmekte ve büyüdükçe bu onlarda devamlı bir itiyat, bir hastalık haline girmektedir. Doktorların ifadelerine naza- ran çocuğa her ağladığı vakit meme veya yiyecek vermek onu daha küçük yaştan oburluğa sevketmek değildir. Böyle bü- yüyen insanların mideleri ge- nişlemekte, onların bütün zevki boğazlarına inhisar etmektedir. Yemek müptelâları Çocuklukta, bütün zevk veren hisler ağızda temerküz eder. O çağda emmekten ve yemek: ten alınan zevk pek fazladır. İnsanların — büyüdükleri vakit karşılaştıkları - sıkıntılar, ekse- rtiya onları, çocukluklarından kalma “ağız, zevkine rücu et- tirir. Sıkıntılarını böylece unut- mağa çalışırlar. Sigara ve içki iptilâsı bu gibi — buhranların zayıf iradelilerdeki tecellisidir. Birçok kimseler vardır. ki tıpkı kokain, ercin müptelâları gibi yemek müptelâsıdırlar. On- ların yemekten aldıkları zevk herhangi bir kokainomanın ko- kainden aldığı zevkin aynidir. Bu gibi adamlar bir perhize tabi tutuldukları takdirde, on: lardaki yemek arzusu o kadâr şiddetlidir ki bu tatmin edil- m yen şiddetli istek dimağlarına dokunabilir. Temple üniversitesi profesör- lerinden doktor O. Spurgeon ve Gerald Pearson, oburluğun vücuttaki sevmek arzusu ve şeb> vani zevk yerine kaim - olan Sayri tabit bir istek olduğunu töylüyorlar. Küçük iken oyun gibi çocuk- lara has zevklerden —mahrum edilenlerin, çocukluktan bülüğa g.ı geçildiği çağlarda cinsi bahis- lerden ürkütülenlerin, kendile- rine ilk zamanlarda bu kabil telkinlerin tesirile, büyüdükleri wakit böyle gayri tabit zevkler peyda ettikleri anlaşılmaktadır. Bundan yedi sene evel 34 yaşında bir kadin çok sevdiği kocası tarafından terkedilmiş ve sıkıntı ile öyle iştahı açık mıştır ki günde on, on iki defa yemek yediği halde doymamağa, sıhhati bozulmağa, kilosu müte- madiyen artmağa başlamıştır, Fazla yemek yeme hastalığının tedavisi pek müşküldür. İhmal edildiği takdirde bu hastalık gittikçe, had bir şekil alır. Tarihteki meşhur oburlar Tarihte, meşhurlar arasında pek çok oburlara tesadüf edi- lir. İngiltere kralı sekizinci Henri, zamanının ea — müthiş oburlarından biri idi. Meşhur İtalyan şairi Gioyan- ni Boceoccis de bir günde dört düzüne yumurta, sekiz kilo süt, iki kilo kiraz, bir kilo şarap ve altı tavuk yemekle maruftu. Napolyon, yemek hususunda, harp meydanında mağlüp ettiği midesine düşkün generallerden çok daha kurnazdı. O, ordu- ların midelerile harbi kazan:- dıkları iddiasında idi ve asker- lerinin karınlarıma Celma- —— sına çok dikkat edx Buna rağmen, kendisi şahsen gayet az yemek yiyen bir adamdı. Napolyondan evel Fransada aşçılık pek ileride idi. On- bes şinci Lui zamanında bir büyük ilim halini almıştı. O- zamanın en büyük şerefleri meyanında sarayın aşçıbaşılığı vardı. On beşinci Lui bu işin ancak er- kekler — tarafından mükemmel bir tarzda başarılabileceği ka- naatinde idi. Halbuki madam Dü Bari öyle bir kadın aşçısı bulmuş ve krala o kadar mü- kemmel birçok yemekler hazırla- mıştı ki, © yemeği yedikten sonra kralın kadınların aşçılık fennindeki meharetleri hakkın- daki düşüncesi tamamen de- Bişmişti. Mide değil, yemek dolabı Dünyanın en meşhur obur- larından biri de Alman Feld Mareşalı Nathias Gallos idi. Bir karikatürcü onun — şişmanlı. ğıgı göstermek için yaptığı bir. karikatürde ona — karnını el arabasile taşıtmıştı. Medeni âlemin oburları ok duğu gibi vahşi kabileler ara- sında da oburluklarile meşhur kimselere tesadüf olunur. Me- selâ Afrikada Kalabari kabilesi efradı midelerini bir nevi ye- mek dolabı gibi kullanırlar. Onlar yiyecek buldukları vâ- kit yiyebildikleri kadar. yerler ve ondan sonra da belki gün- lerce yemek — bulamıyarak aç kalırlar. Birçok oburları kurtaran ye: gâna şey, insan vücudünün erza ve cefayaçok mütehammil olu- şudur. Dolandırıcılik Kemerde Hamam sokağında Ali oğlu Eyup, Mehmed oğlu Mastafanın iki Hrasını dolandır- dığı için Adiüyeye verilmiştir.