Ne ıstıyoruz? On beş gün evel Anadolu esini ellerine alanlar, Bu sahife, gençliğin heyecan ve duygularını taşunaktadır. Şa- — hısların ve fikirlerin muvaffa- — kıyetle iakişaf edebilmeleri için, — en başta gelen elemanlardan - birincisi *muhit,, dir. Muhit, işlenmeğe müsaid saf — bir mermeri eşsiz. bir san'at — sembolü şekline, küçük bir de- — reciği önüne geçilmiyen coşkun — bir nehir haline koyabilir. — Öyle cevher taşıyan fikirler — vardır ki muhitin ezici çemberi içinde mahvolmağa — mahküm — kalmış'ardır. Öyle kiymetli ve kudretli kalemler vardır ki da- ha ilk satır'arını hecelerken kı- *ıgjc mecbur bırakılmışlardır. — Muhit diyorduk. K ma bir de san'at mefhumu- — nu ilâve edelim. İşte biz, yaratmağa çalıştığı- mız samimiyet ve kardeşi k mu- — hiti içinde san'at yapmak fik- riüden uzak, bir gaye peşinde emekliyen fikirlerin inkişafı için — Çalışıyoruz. — Bu gün “Büyük üstat, diye dlandırdığımız kıymetler, şöp- — hesiz anâ rahminde bu adı ta- şımıyorlardı. “ Bu gün göklere kanat geren ulu ağaçları, dün bir fidandan veyâ intaş eden bir tohumdan yetişmemiştir diyebilir miyiz? — Biz şimdi kendimizi bir ağaç — şeklinde göstermiyoruz. Fakat içimizden ileride ulu ağaçlar — Şu veya bu edebt mecmua inhisar altında olabilir. Fakat — bizim ülkümüzün korunu alev- B n bu sahife her gencin - temiz ve gönülden kopup gelen mlınıı daima açıktır. .ı'dı zarfa ehemmiyet ver- miyoruz. Öz istiyoruz. Ve Gmid ediyoruz ki bu özlü, imanlı Çlllılııııı bir gün tak- dir edilecek ve bu sahife bir k ıeıııı şekline- girecektir. li boş hulya ve lâkırdı- bırakarak bize düşen — va- zileyi bihakkın yapmağa çalı- şalıra. Egenin mavi engin dal- üzerinde ürperten bir sesinin dalgalanarak sa- ettar kulakları ihtizaz ettir. İ temenni edelim. H F. Ozaner Pembe harabe,, den Yazan; Oğuz Engin Dört taralı yanmış ve her — köşesi yıkılmış bir harabe.. Henüz yanık kokusu duyulan, / hafif hafif dumanı tüten harabe.. Ey sevgilil | — İşte bu harabe ortasında, kül | yığınları üstünde oturarak ateş körükleyen, © gölge sensin... Kolu kanadı kırık bir halde — © harabeye bakarak sessiz sessiz Göe yeği”'dökeü de bon Neye öyle acayip acayip ba- kıyorsun?.. Ey ıuıılı! Bu oturduğun harabe, senin *—İ"'L_hlbiuı değil mi?.. &P kalbir mabudesi ç * ğ.*.; ı, Çekil de bu tüten harabeyi göz yaşlarımla söndürmek ümidi ile ağlayım, ve teselli bulayım. 7/10/1937 l Hikâye: Meçhul yolcu Yazan: Riza Uygunlar İnzivaya çekilmiş bir kulübe; iki gündür yağan karlar altında bayram — tebriklerindeki. sun'i resinileri andiriyordu. — Ve bu kulübede sanki şehir hayatına nefret eden — bir tek kişi odun- ların acakta yanarken çıkardığı sesleri dinlıyor; yumrukları ara- sındaki yüzünde alevlerin akis- leri dalgalanıyordu. Dişarıda yalnız bir şey duyu- luyor; Fırtına tesirile ağaç dalla- rının kırılip düşerken çıkardığı seslerle rüzgârın önünae katıp sürüklediği şeylerin kapıya çarp- masi ile çkardığı gürültü. Fa- kat bu ikinci gürültü artık tabil vuruşlarını kaybetm'ş, bir yum- e tahavvül etmişti. nda mali bulyalara dalan adam, silkindi; yerinden kımıldamamaks zın başını dön- dürüp bağırdı: — Kim 0? Kapı, darbelerinde devsm etti. Ve fakat suale cevab gek medi, Evelki adam derin bir nefes- ten sonra, kâalkıp çekinmeksizin kapıyı açınca, içeri inleyici bir rüzgürla, 'meçhul” bir şahis bü- züldü. Kulübe sahibi — selâmsız içeri gelen meçhul adama engel ol- madı. Kapıyı kapıyarak halin- den bir ıstırap çektiği okunan meçhul adama döğru yaklaştı. Yabancının yüzü ateşe müte. veccihti. Titriyor; bu suretle bütün 'vücudü sarsılıyordu. Ku- lübe sahibi: Cevnb ılımıvıncı vakitsız mi- safiri onuzlarından tutup sertçe kendisine doğru çevirince gayri ihtiyari: — Ahmedi diye bağırdı. Şaşırmıştı. Zira Ahmed boğu- larcasına ağlıyordu. Onun otur- masına yardım edince sordu. — Nen yar? Neye ağlıyor- yorsun? Ahmed hıçkırıkları arasında: — Evetededi-sizin samimi ol- miyan ve size karşı daima ha- şin bulunan Ahmed, bu güna sizden yardım istiyor. — Eskiler geçti. Şimdi, on- lar mazinin oldu. Sen yeniye bakl- Eğer yapabileceğim bir şeyse tereddüd etmiyeceğime emin ol Derdini söylemekten çekinme. — Abh. Bilmezsin Hasan; ben ne fena imişim!. Amma benim fena oluşumu yalnız kendim kö- rüklemedim, muhitin de tesiri çok oldu. Kelimeler boğazında düğüm- leniyor; âdeta felâketini söyle- mekten korkuyordu. — Nihayet son bir hıçkırık arasında devam etti: — Aldatıldım Hasan, hem de nasıl; henüz üç yaşındaki çocuğumun annesi taratındani. Bu iğrenç manzarayı senin göz- lerinin önüne sermek istemem. Fakat benden mefret etmemen ve daha doğrusu ricamı kabulün için anlatmam İlâzım geliyor. Karım olacak kadın - şimdi Ş#üphe ettiğim bir evde bir ada- mın koynunda kanlar içinde. Arkasını getiremedi, kalkarak kapıya doğru yürüdü. Bx ara- lık durdu. — Çocuğumun kimses yok- tur. O şimdi evimde vak'adan bihaber, oyuncakları ile oyna- maktadır. O bilmemeli babasır KOŞMA Hakikata uyımaz her geniş hayal, İstersen gel sen de bundan ibret al; Kırmızı çarşatla sarı peştemal, Yakışır mı atlas şalın üstüne? Sende bir İlkbahar sıcaklığı var Saçının her teli bin hava çalar, Ey güzel giydiğin türlü libaslar Ne güzel yakışmış alın üstüne. Şu sevda her gencin başında bir an Çekmiyen bilir mi âvazı aman, (Gazanler) konmuştun sen de bir zaman Şu gönül denilen dalın üstüne. Garzanfer $. Özcan Meğerse Alevler dolusu zehir sundular İçerken duydum ki şu dünya imiş. Ümitlendim dedim *elbet sevinç var, Meğerse her neşe bir rüya imiş. Kararan ruhuma avunç aradım Buldum: Ağlamakm ş, bir htilya imiş İleri atılan her çevik adım Anladım ınııyıııış. bir sevda imiş. N. Ulvi Akgün . .a—— — — KIŞ Gezmiyor sürüler çıplak yaylâda Ölmüyor çobanın dertli kavalı Babarı getirir çok defa yâda Sahilde martıyla dolu bir yalı, Ey göz yaşlariyle dolu yağmurlar Kaç âşık inledi seyredip sizi Ey her yeri silp süpüren rüzgâr Bilir misin sana verdiğimizi. Şimdi yuvalarda kimbilir. kaç kuş Bir külçe tüy bali alip ölmüştür Son tüyler niHayat tüzgürla -uçmüş Son tüyler rüzgüra dalıp ölmüştür. Salm Altıneş Ağlayış Aynıldık, buluştuk biribirim zi sardık... Yıllarca karanlığın göstermiyen izinde, Gözlerimize bakar sa tlerce ağlardık, Bazan o benim, bense, bazan onun dizinde Aşka inanmıyan bu deli serseri gönlüm, Bilmem nasıl oldu da aşkı anlattı ona Bekledim o gelinedi; geldi kapıma ölüm, Meğerse bu son aşkım ermiyecekmiş sona. Kalbimde elemler bir siyah kordeledir. Ne vaitli sözlerle gene vedalaşmıştık. Sevdik te, sevildik te sandık her aşk böyledir No zevkli bir emeldi, ne güzel ağlaşmıştık, Celâ! Menderes .. Egoizim Kalplerde bir yılandır gerinir. zaman zaman, Damarlarda bir alev, bir kuvvet hissedilir. Vücut değil bislerdir kayalara "atılan Heyecanlar vücudu sürüklemeği bilir.. Beşeri ta rubundan için için kemiren Yükselmek te, düşmek te, beklemek te bizimdir, İçimize bir yılan, bir ejder gibi giren En büyük düşmanımız korkunç gegoizmdir.. Kâzım Feyzi —— —a ——— —— .. .vwv. A özlediğim âlem Siiriyet zevkini yudum yudum tadarak, Yaşamak bu âlemde, ihtirâsı atarak, Hâhi bir hevestir alevlenir içimde. Bu ölemde başkadır işik, kokü ve sesler Başkadır kalplerdeki coşturucu hev-sler Ve benim ıstırabım gizlidir vevincimde. Adnın Önelçin #PSALEĞRARAN ĞNÜ A aa nn kalil nin de.., Soa kelınl' "eT gene boğazında kaldı v aa uz3l olduğunu ve annes> | kişi vardı. Bunlardan - birisi ufacık bir bebekti. Ocağın karşışında oyun: çaklarile oynuyor. Diğer ilk tanmı- diğimiz. şahis gazetede şu ha- Kron bir rüzgâr e kavuşmak için ıııı.ıı. yadıs. okuyordur *Üar cinayat ve bir ih.ihar.e Ertesi SİN aya, ku İ% ar ci * Sızıntılar — -5. N, Özerdime- Gönlüm ki seni ilham veya müdafaa etmiş bulunsa; bende ayni hissi uyandırır; merhameti... ... Aşkta vefa anka kuşuna ben. zer. Varolduğunu duyarız. Fakat kimsenin gördüğü varid değil- dir. Bunu nerede ve ne şekilde olduğunu bilen varsa bana gös- tersin, yaşatacağımı temin ede- rim.. ... Yarabbim bu ne zulümdur. Bir şey yok ki bende var oldu- ğu zaman inkisar almasın.. ... Güzel - kadı görüyorum ki rüzgârdan dağılan saçların isti- kametini — kaybediyor. — Fakat neye benim kalbimi bağlamak- ta şaşırmıyor? *..- Bir günah işlemek ve sonra ondan kaçmak, dalmi bir ist- rabı. kovalamaktan başka bir şey değildir ... Beni anlama' istiyorsan göz- Terime bak, oradan kalbimi oku- yabilirsin. ... Kadın güzel olmak ister, er keği kazanmak için. Kadın zongin olmak ister, erkeği kazanmak için. Kadın zengin olmak ister, er- keği küçültmek için.. ... Aşk maymuncuk gibidir. Aç- madiği kalp yoktur.. İ. $. Sevin Nergisler Bu yıl gene nergisler açtı.. - Her zaman olduğu gibi gene onların beyaz, afyon gibi uyuş- turucu olan kokulu göğüslerin- gde bir kadın (hayali aryorum. Zavallı Nergisler. Niçin başınızı Öne eğmişsiniz?. Beni — niçin böyle karşılıyorsunuz? Öh.. An- hyorum. Hep ağlıyorsunuz. Ne- den tabiat bize kızıllık verme- miş diyorsunuz. Doğ'u. Bir alev dudak kadar yakıcı olan koku- nuz ne yazık onun gibi — kan renkli değil. Hep.. Hep ağlayın nergisler. Vücudünüz ihtiyas — çinde yu- yarlanan bir genç kız gibi şid- detle sarsılsın. Evet.. Bu yıl gene nergisler ıçtı Fakat, hepııııın gözleri Fransız - Alman Dastluk komi- tesi reisi Berlinde Berlin, 21 Myo)-—-Fıııııı Alman dostluk komitesi reisi B. Doyrinon, bu gün burâya gelmiş ve gençlik teşkilâtı şefi Von Şiras tarafından karşılan- mıştır. h B. Doyrinon, general Göringle| konuştuktan sonra Berlinin muh- telif yerlerini gezmiş ve gece, Fransız - A'man dostluğu etra- fında bir konferans vermiştir. Fransada seylâb oldu Paris, 21 (Radyo) — (Vande) bavalisinde şiddetli yağmurlar- dan seylâb husule helmiş, bir çok fabrikalarla geniş caddeler ve muhtelif müesseseler — sular aitinda kalmıştır. " Z mmet ve ihtilâs mahkâmu Belediye eski — tahsi'dar'arın- | dan B. Tahir, şehrimiz Ağırceza mahkemesinde zimmet ve ihti- lâs suçundan — dör: sene, dokuz &y hapse mahküm edilin ştir. Kızıllaşan geceler “B. Koncaya, Sevgilim; o yeşil gözlerini, yeşil coşgun dalgalara çevir; o kumral uzun saçlarını koncalarla Öpüşen rüzgârın ahengine bırak, ve düşün; kâinatta benim aşkım kadar kuvvetli, aşkım kadar derin başka bir sevgi var T« dir? * * Ne dîyomın?' Bir daha tekrar 'et Demin sen söylerken esen çapkın bir rüzgâr — kımıldıyan ince, kızıl dudaklarını öptü.. Haydi şimdi tekrar et!.. Bak, (rüzgâr yok, çimenlerin arasında uzanan — menekşeler kıpırdanıyorlar. Sen demek ki artık beni sey- miyorsun? Yıllardanberi hayalin ile yaşadığını söylediğin gönlün şimdi hercai, çapkın bir meltem yelinin füsununa esir oldu. Yazık... Acırım sevgili, kendime de< ğil, aşkiıma değil, senin o bas- sas gönlünün tekifsiz, şımarık ellerde nasırlanacağına,. * ** Dün akşam yolum, göklere kanat açan kara servilerin koyu gö'geleri a.tına düşmüştü. Aya- gıma bir şey takıldı.. Sendele- dim; hiddetle ona bir tekme vurdum., O anda kulaklıyımda bir bestenin tatlı ahengini — taşıyan bir ses dalgalanda — Yolçu, ayağınış ittiğin şey önüade, dün hemcinslerin secde kılıyorlardı. Onun dalgalı kum: sal saçları, mavi, boncuk- gibi -— —— çini mavi gözleri vardı., Ve fakat o çok gaddar va gurürlü idi. Elinde kalkan ve kılıç z ptetliği şehirlerin surları üzerinde saçlarını dalgalandıra- rak gezerdi. Bu gün bak,... Ses kesildi. Titriyerek yere doğru eğildim, baktım: Dişleri dökülmüş, a'nı parça- Tanmış bir kafa isseleti.. Zerrin Meriç nemli. Mahçup yüzleriyle — yere bakıyorlar. Sabah çiğdemlerinin akisle. rinden doğan parlak güneşi onların unutulan — kalbinde a; lan bir yaranın kırık ıı:lodih- rini dılııeho.. * B Takin '!taly ı kralı — Letonya ğarıcıye tıt zirint kabul etti.. — Roma, 21 (Radyo) — İta kralı Viktor Emanuel, bu Kirinal sarayında “Letonya | riciye Nazırı B. Monteri hbııl etmiştir. B. Monter, saraydan çıktıktan — sonra stadyomu z'yaret etmiştir. Lizbonda Komünist teşkilâtı dağıtıldı Lizbon, 21 (Radyo) — Hü- kümet, buradaki komünist teş- kilâtını dağıtmış ve bu teşkilâ- tın başında bulunanları - tevkif eylemiştir. Japon mallarına boykotaj | Londra, 21 (Radyo) — Dün gece Kembriçte bir içtima ak- dedilmiş ve. Japon emteasina karşi boykotaj ilân edilmesi kar ıiılı'u.nlı;hr.