KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşklan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... — z ANADOLU Karasakal, zevcesini ilk akşam yedi haydudal peşkeş çekti ve bırakıp gitti! Karasakal: — Hele sen beni dinle. De- di ben likrimi değiştirdim; fa- kat bu kız ile evlenmiş bulunu- yorum, bu kızın sevilmek hak- kıdır. Bunun için sen bu kızla bir az oynaş bakalım. Zencir leme senden başlasın! Rişar, zaten zifaf odasına va- kitsiz alındığı için derin bir hayret içinde idi. Buteklif onu Büsbütün şaşırttı. Karasakal de- lirmiş mi idi, yoksa? Rişar, Karasakalın usul ve âdetlerini çok iyi bilen bir adamdı; ekseriyetle en akla gel- mez teklif ve emirlerde bulunan bu adam, bunların kabul veya icrası için nihayet bir dakika kadar beklerdi. Eğer bu müddet içinde hiç bir şey söylemezse, emrinin yerine getirilmesi kat'i surette lâzım demek olurdu. Ve böyle oldu, Rişar zavallı geline teklif edilen şeni teca- vüzü yaptı. n Karasakal, bu en gayri ahlaki vaziyeti âdeta — memnuniyetle seyretti ve sonra Rişara: — Rişar, öyle anlıyorum ki bu kız henüz gâmını almış de- gildir, Halinden bu nokta açık bir şekilde anlaşılıyor. Ben hiç bir kimsenin zevkine mani ol- mek istemem, haydi sen çık ta, dışarıdan — şöyle kuvvetlice bir korsan daha gönder. Dedi. Dışarıda tam yarım düzine korsan vardı. Rişardan sonra, u Rarasakak bu altı haydudu bi: rer, biret içeri aldı, bunlar da | zavallı gelinin koynuna girip, çıktılar, — hayvani - ihtiraslarını tatmin ettiler, Bu mel'unca hareket bittikten sonra, Karasakal vicdanını ta- Zip edecek en küçük bir hare- ket yapmamış gibi gemisine döndü. Karasakal hemen yelken aç- tırdı, karadan esen mülâyim ve muvafık bir rüzgü:la açık deniz lere doğru açıldı. Ve, kara henüz gözden kay- bolurken kaptan Tiç tesadifen yanında bulunan Meriye: — Bana bak İngiliz.. Benden sana nasihat olsun. Sakın ha evlenmeğe teşebbüs etme! Ka- dınlar, her zaman nankörlüğe ve ihanete hazır mahlüklardır! Dedi, .. Korsan gemisi, rüzgâr ve yel- Ixoıılennın müsaadesi derecesin- |):27 Esnaf Ban. de azami bir süratle meçhul diya:lara doğru gidyordu. Ke- rasakal, çox garip düğün gece- sinden sonra, gemiye ayak basar, basmaz hareket emrini vermşti. Fakat, haceket istikameti ne idi? Gemi nereye gdecekli? Bunu bilen yoktu. O <adar ki, Karasakal bu hususta yaveri R'şara bile bir şey söylememişti. Bu suretle bütün gece yol aldılar. Ert-si gün sabahleyin Karasakal Ki flordu güverteye, yanına çağırdı ve: — Sen hem zabit hem de korsansın! Dedi. Bu sebeple senin vereceğin söze ve yemine itimadım vardır. Sana söyliye- ceğim bazı şeyler vardır. Bun- ları hiç bir kimseye söylem'ye- ceğine dair senden yemin isti- yoruml! Borsa 21-1-938 UÜzüm satışları Ç. Alıcı K. S. 68 Alyoti bira. 14 235 İnhisar 12 50 12 75 201 Y. L Talât 12 75 125 Paterson 13 S0 103 M J. Taran.*t1 18 S, Laral 10 17 M.z. Ahmet 13 75 10 Vitel 10 9 D. Arditi 13 25 2 ). Tara. Ma. 11 50 1215 Yekün İ212027 Eski yekün 213242 Umum yekân İncir satışları Çi Alıcı K. SEmk.s, 87 Ş.Raza H. 7 54 Esnaf Ban. 7 5S0 11 H. Aiyoti 4 25 Hurda 152 Yekün 126281 Eski yekün 426433 Umüm yekün Piyasa fiatlari 21-1-938 çekirdeksiz üzüm or- ta fiatleri: 3 12 75 8 13 S0 9. 1400 10 15 25 n 17 S0 12 — — — mal yok Zahira satışları Ç. Cinsi 1090 Buğday 25 Susam 37 Bakla 157 Ken. Pala. 265 S0 B. P-mıık 29 K. S. 17 125 $ 5605 6 16 SİZSKO - Dıhmlzı çeviren: Şükrü Kaya 30 budalaların bir şey istiyorlar. güçsüz adamlaı vakitlerini geçirdikleri olduğunu — anlatmak Güleyim bari! Hakikatte insan yalnız aşk için yaşar. Zayıf ve nah fm'zac- klar ise; hiç ses çıkarmıyarak talihlerine boyun eğerler. Ha- yatları kadar sevdikleri ve bek kide — yaşamalarının — yegâne göyesi olan şeyden sarfınazar ed.yor.ar. Bazları da havatlarının so- nuna kadar meşa eler gibi ya- çinde ölürler. st.hkar nikar narlar ve yes Mağ üb.yetlerini Yazan: Hanri Bero bile öztenler ise aâncak ve ancık budalalardır. Ve bu bir hak.- kattir. Evet elfendim bu bülün insanlar içn müessif bir haki- kattir. Biçimsiz bir recülü devleti, kötürüm bir akademi — azasını bütün — sırmalarile, — nişanlarile, kordonlarile getiriniz de kendi- lerine rica edelim yemin etsinler bakalın: Kadınların -hususile namuslu kadaların. bir tuhaf baktıkları bir dans mua limini, ötellerde gönül avcılığı eden yacışklı bir delikanl yı; belinin kuvveti pek beif şeyler ilade K. S K. S KlHord, oldukça derin bir hayret içinde kalmakla beraber, Karasakala istediği şekilde ye- min etti. Tiç evvelâ, geminin takib ede- ceği rotayı bildirdi; bundan son- ra da: — Bu istikamete niçin gitti ğimizi gemide benden başka hiç bir kimse bilmiyor; dedi. Eğer bu sırrı R şar bilmiş ol- sSaydı, verdiğim bu rotayı takib etmiyecekti. Sen, yalnız sen; söz ve yemin nedir bildiğin için verd ğim rotadan dönmiyecek- sin, buna eminim. Ben artık uyumağa gidiyorum. Sen, sırnımı iyi idare etl Bir zabitin sözüne her zaman itimad caizdir, çünkü ben de senin gibi bir vakitler zabittim. Kaptan Tiç kamarasına çekil« | dikten sonra, bütün gece, saba- | ha kadar hiç bir hâdise çıkmadı; | gemi; Karasakalın gösterdiği rota üzerinde mütemadiyen iler- ledi. Sabahleyin Kliflord — ufukta kara-gördü; bu, hiç şüphesiz Ki kalın hedef ittihaz ettiği yer idi, bunun için hemen kap tan Tiçe haber verdi, Korsan gemisi, kaptan Tiçin idaresi ve emri altında, küçük bir koyun medhal kısmına de- mirledi. Koyun iki tarafı orta k sımlarda da dere vardı. ormanlıktı, güzel bir — Sonu var — —e ae Gene define! Hep aranıyor, fakat hiç bir şey çıtmıyor İhtiyar bir adam, İzm'rin Boz- yeka mevkünde boş bir arsada bir. define mevcud - olduğunu bldirerek araştırma için Mıi Em'âk müdürl ğünden müsaade istemiştir. Ö ümüzdek, Çarşam- ba günü, bir heyet öründe bu arsada araştı'malar yapılacaktır. Güya burada çuvalların mücev: herat gömülü imiş. Almın tabiiyetinden çıkarılanlar Berlin, 21 (Radyo) — Ba gün intişar eden bir İsteye göre, 17 kişi Alman tabiiyetnden çıkarılmaktadır. Bu listede isim- leri yazılı olanlarn “en — çoğu Mosevidir. eden bir boksörü kıskanırlar mı, kıskanmazlar mı? Ben meselâ Cumhurreisine, genç kız'arı hu'yalara düşüren ve ihtyar rahibelerin iffetini karmakarış eden genç bir ka- lem efendisin'n yerinde olabil: mek için Lejyon Dönör nişanının büyük kordonunu, Elize sarayını| (üsteik bir de kanunuesasiyi) bağışlar mı bağışlamaz mı? Sor mak isterdim. Bir defa hulyalar zeval bul- dumu, insan artık hayatını ayna karşısında ah etmekle geçitir. Bu hiç bir kimsenin itiraf et. mediği bir hakikattir. Fakat ah ve vahlardan aynada hasıl olan buğular daima çabuk zail olur. O vakit insan yeis verici çirk'n. liğinin her gün daha z yade bir insafsızlıkla arttığını görür ve kendi kendisine: — Düşündüğün şeye de bakl Der, der âmma ç.nden gelen bir ses de ona: bir az Trak vaparumuz Kiel tezgâhınde Denizyolları idaresinin Alman- yaya sipariş ettiği gemilerden ilki geçenlerde denize indirik mişti. Bu geminin şimdi dahili taksimatı yapılmaktadır. Resmi- miz, denize indirilen Trak vapır runu Kiel tezgâhında iken gör teriyor. — İnanılmıyacak şey! Bir idam mahkümu —.. —— Son gece- sini verdiği Ziyafette geçirdi Neyyorktan 16 tarihi & bild riliyor: Artironada — Fioransta — Jak Odom adlı bir genç haydud, asfeksi suretile idama mahküm edilmiştir. Son arzu olarak arkadaşlarına bir ziyafet vermek istemiş ve tabi bu arzusu kabul edilmişt r. ldam mahkümu Jak Odom bu müsaade üzerine kendine denk on beş arkadaş davet ve mükemmel bir eğlenti tertib et- Miştr. Bu eğlenti, sabaha, idam da- kikasına kadar devam — etmiş, idam mahkümu da mütemad yen gülmüş, eğlenmiş, içmiş ve şarkı söylem ştir. Sabaha yakın, zından memur- ları — vaktin geld ğini haber verdiği vakit, Jak büyük bir sükünetle yerinden kalkmış ev- velâ annesine ve zevcesine Sonra arkadaşlarına son vedar yapmış ve: — Hayatımdı İkincikânun bu gece ka- — Ah abmak ah, sanki bun: dan başka bir — düşündüğün varmış gibi. Der, böyle değil mi? Efendim. Artık eskisi gibi omuz silk- miyorsunuz? Doğru söylüyorum değil mi? Niçin bana böyle sualler sordunuz! - Sizi güldür mekle hayatımın acılarını unu- tuyordum, bunları bana hatır- latmamalıydınız. Maamafih - sizi Mütcessir edecek sözler söyle- diğime kızıyorum. Kendimi fettirmek için size bu sabah başıma geleni anlatayım. Haydi şmdi birer bardak bira çeke- lim, sonra gene içeriz. —12— bahçesinde — insan munis ve tuhaf insanlara tesa- düf ediyor. Bu gün bahçede azametli şişmanlığı ve iyi kalb- hlıkte beni kat kat geçen m"Y“ “Kanabol ü arıyordum. " nabol,, yoktu onun — yerindi Yeşı) kanapenin üzerinde insanı Belediye Garıbeler m:mlehk?'inde (.kau satan bir müessese Şimdi uykusuzluk çekenler için bir büyük otel de açıldı Eski devirlerde insanların ra- hat ve uzun uzun uyuduklarına şüphe etmemeliyiz. İptida bir insan tasavvur ediniz ki avını avlamış, avının etini «çiğ veya pişmiş olarak: yemiş.. Bu ada- min bol uyku uyumasına — artık bir mani kalır mı? Fakat.. Bu günün insanı böy- le midir? |o Gündelik nafakasını kazana- mıyan bir zavallı kadar, milyon- lar içinde oynıyan bir benger de rahat uykudan mahrumdur. Devrimizde “uyku,, kolay ko- lay ele geçen bir şey değildir, artık! Büyük şehirlerde, uyku erba- bının haklarını temin için zabıta rültü ile mücadelede mevki tut- mağa mecburdur. Gene — bir çok uyku erbabı vardir ki, bun- lar büyük şehirlerin olmasa, lüks ve konforu gürültüsü tamı larını elde edeamezler. Sabahlara kadar beyaz bir. gecenin rablarile boğuşup dururlar. aa KEz BeR AM dar mesud geçmiş yoktur. Demiştir. Bundan sonra grub halinde bir resim / çektirilmiş ve Jık ta boğucu gaz dairesine götürül. muş ve orada suçlarının ceza- sin: hayatile ödemiştir $ti bir gecem sinirlend.recek kadar cılız par- şemen çehreli, havı dökülmüş parlak elbiseli gözlüklü, kazara erzak torbasından düşmüş ve içinde kendisinin sarılı olduğu gazeteyi okumağa başlamış bir ringa balığı tasavvur ed z işte tıbkı onun gibi bir zat oturu- yordu. İnsana elem veren bu sima boylu boyuna açtığı gazetesinin üstünden dikkatli dıkkatli bana bakıyordu. Hafıif bir rüzgâr vücudüne çok bol gelen elbise: sini kemiklerine yapıştırıverd Yağlı ve kepekli başındaki nadir bir kaç tel saç kıraç lerin otları gibi cansız ve zayıf salianıyordu. Herifin dik dik bak masından evvelâ sıkılmağa sonra sabırsızlanmağa ondan sonra da sinirlenmeğe başladım, farkına vardı. Ve derhal şabkasını eline aldı. Evire çevire bakmağı baş- ladı. Bundan bilistfade ben de D onu istediği kadar süzdüm. “Uyuyacalzsm.,, Ş kuvvetleri bile hiç olmazsa, gü- | | rikalıdır. Bu adam, “uyku satan, villâların sükütu içinde bile hak- | " | evel, uykusüzlük Uyumalısın.,, “Sekiz saat uyku lâzımdır.,, Uykusuzlara mahsus aerodinamik bir otel şekli Evet; “uyku, zamanın en bü- yük ihtiyacı, “uykusuzluk, da en büyük bir derdi olmuştur. İht yaç, ihtiraın anasıdır. der- ler. Uykusuzluk gibi bir derd olur da devası aranmaz mı? Uyku gibi aranıp ta bulunamı- yan kıymetli bir şeyin, muhtelif usullerle teminine çalışılmaz m? Belki... Uzak Şark, Asya, hatta Avrupa bu ihtiyaçtan he- nüz bir şey çıkaramamışlardır. Fakat elin Amerikalıları durür lar mı hiç? Nevyorkta “Sbepshop, yani uyku satan müessese — vütud bulmuştur. .. Bu müessesenin müdürü Nor: man Dapn adlı haliskan Ame- müesseseyi nasıl — kurmuştur? Anlatalım: Bazzat Mister N. Dapiın uy- kusuzluktan müşteki ve muzta- ribdi. Bundan altı sene ” kadar iztırabları ak tında kıvranan Mister Dapin, bu | derde bir çare düşünmeğe baş- lamıştı. — Tecrübeleri arasında afyon gibi uyuşturucu maddele- re de başvurmuş, fakat elde edilen neticeyi kâfi görmemiştir. Nihayet, hiç bir kimsenin yap- mad ğı şeyleri yapmış, bu - sa- yede uykuyu bulmuştur. — Sonu 70 cu sahifede — Alıah ta şabhittir ki — şimdiye kadar dünya hiç böyle bir kar did görmemiştir. Hatta derviş- lerin oruc, dünbelek ve betdua ile geçindikleri — Arabistanda, hatta İngiltere kralı hazretlerinin tebaasının kuşak diye çorab bağlarını bellerine bağladıkları Hindistanda, hatta açlıktan öl- mek bir nevi milli idman halini alan İrlandadada, — hatta en kuru — mumyaların — kaynaştığı Kahire müzesinde; hatta yılan gibi insanların cihanca meşhur bir mektebi bu'unan Hamburgta, hulâsa, ne burada ne uzakta, ne yakında düayanın hiç bir tarafında böyle kafes gibi bir kadid insan görmedim. Ben böyle mülâhazalarda bu. lunüurken herif kalktı yani 'ce- haze seyyar bir. hale geldi. Yürürken dizlerinin dirşeklerinin eski kapı mandalları ve mente- şeleri g.bi gıcırdamadığına hay- | ret ettim. — Sonu vür —