Pikoti ile Pikota iki civciv kardeş idiler. O akşam da kümesten uzak bir yerde bulunuyorlardı. Pikati Pikotaya: — Bak, sen de şu büyük sam yaprağın arkasına gir,dedi. Kar ranlık basıncaya kadar bekleriz. " Annem de bizi bulamaz. Pikoti ilePikota diğer tavuk- larla beraber yatmayı sevmiyor- lardı. Anneleri bayan — tavuk erkenden uyüyor, — onları da uyutmak istiyordu. Bir az sonra Pikota gagasını yaprağın altından çıkardı: — Oldu mu? dedi. Şimdi gidip karanlıkta saklambaç oy- nıyabilir miyiz? Pikoti: — Evet, dedi. Haydi çık ev- velâ bayan ördeğe gidelim. e 4x vem Ördeğe teyze, dediler, ne j olur, izin ver de çocuklarından bir ikisi bizimle gelsim: Saklambaç - oynıyacağız. Bayan ördek: — Ne? Ne? Ne? dedi, Be- nim çocuklarım çoktan uyudu- lar. Onlar uslu çocuklar. Bunun üzerine, Pikoti ile Pi- kota bayan kazın kapısını çal: dılar, Kaz ânne: — Kim 0? diyebağırdı. Ge cenin bu saatinde ne arıyorsu- nuz' burada? Uslu çocukların hepsi uyuyor şimdi.. dân sonra bayan güverci- nin yuvasına gittiler, Fakat, da- ha sokulmadan güvercin anne: — Gürültü yapmayın! dedi, Yavrularım 3) Şimdi kime gideceklerdi? Pi- kota dedi ki: * — Bizim evin Bayanına gide- Km!. Fatoşla Durmuş daha uyur mamışlardır. Fakaf evin Bayanı da onları kapı dışarı etti: — Çekilin oradan! Sizi yarar malar, sizil Benim çocuklarım us- ludur: Çoktan yatıp uyud Oradari da küskün dönerlerkeİkPikota birdenbire: — Ne o0? dedi. Uzakta bir gölge var! mi, köpek mi, üedir? Koşüp hemen bir çalılığın ; &rasına gizlendiler ve biribirle- — fine sokularak — gözlerini k — dilar. O kadar yorgundular ki hemen uyudular. Gözlerini tatlı bir ses duya- Tak açtılar. Anneleri: “Git, git, Kit, git..., diye onları çağırı- î':ı'du. Hemen küçük - kanatla: 1 açarak sevinçle, annelerine Oğru koştular. — Affetbizi annel diye ağla- Mağa başladılar. şüneleri hiç sesini çıkarmadı “Sisini de kanatlarının altına Küçük Hikâye Pikati ile Pikato Anneleri onları işte böyle dünyaya getirmişti Ondan sonra da Pikoti ile Pikota bir daha annelerinin ya- nından aynılmadılar. Karadc:'elkenli vasıtalar.. denizde ve karada muhtelif motörlü vasıtalar var: dır, bilirsiniz. Bunlar, makine kuvvetile işlerler. Denizde ise, Havada, bir de yelkenli vasıtalar vardır | ki, rüzgârlara tâbidirler.. Vaktile balon vardı ve bu hava vasıta- sı da, tıpkı yelken gibi, sıcak havadan da istifade suretile gene rüzgârla uçardı. İnsan oğul- ları, gerek yeldeğirmenlerinde, gerekse yelkenlilerdeki rüzgârın rolünü hesaplıyarak karada da motörsüz ve tekerlekli, fakat yelkenli arabalar icad etmiş- lerdir. Tecrübeler çok iyi net'ce wvermiştir. Hatta aralarında ya- rışlar bile başlamıştır. Yukarıda bu çeşit vasıtalardan bir tane- sini görüyorsunuz. Paraşütlü köpekler Rusyada paraşütlü polis kö- pekleri kullanıyorlar. Bu köpek- lere tayyareden ütle atla- mak öğretilmiştir. Esasen bun! çok iyi cins köpektir; en gizli cinayetlerin izlerini bulup haki- kati meydana çıkarırlar. Uzak olan veya iyi yola bu- lunmıyan — bir yerde - esrarengiz bir cinayet mi işlendi? Hemen bir polisle köpeği tayyareye bi- nip havalanıyorlar. - İnecekleri yer öyle bir yerdir, tayyare ko- namaz. O zaman, hemen köpek te polis memurü da — paraşütle yere atlıyorlar ve köpek önde, polis arkada işe koyuluyorlar, Tren inek ezdi Tren birdenbire durdu, yol- culardan ihtiyar bir kadın me- mura sordu; — Ne var, ne olmuş? — Tren bir ineği ezmiş? — Ya? Demiryolunun orta- sında mi? — Hayır. Tarlada.. l Siz de Sevim | ' Çocuklar, gibi olun! Küçük Sevimi Bakınız size anlatayım: Yedi yaşına bile girmemiştr. Fakat anamektebine devam ediyor.. Onu, yalnız anası ve tanımazsınız'. babası değil, her gören, her tanıyan sever. Hem de o kadar sever ki... Bunun da bır sirri vardır. ço- cuklar: Sevim, gayet temiz rudur. Sevim çok güzel konuşur.. Ağzından çıkacak -kelimelerin doğru ve yerinde olmasını ister. Sevim, hayvanlara, lkuşlııl acır, onları sever. Oda pence- resinin karşısındaki ağaçta, bir kuş yuva yapmıştır. O kuş, her sabah onun penceresine gelir ve sevimin bıraktığı yem tane- lerini, şakrak şakrak öterek yer, Sevimin diğer bir meziyeti de, güzel ve küçük bir anne olma- sıdır. Amcası ona bu yılbaşında hediye olarak, güzel bir bebek ayrıca bir oyuncak vermiştir. Sevim, oyuncağını, komşunun fakir çocuğuna hediye etmiştir. Bebeğine de bir anne gibi bakar. Ocdu, emzirir, temizler, ban- yoya kör, giydirir.. O, şimdi- den mükemmel bir ev kızı ol- mağa — hazırlanıyor. — Görüyor musunuz, onu niçin seviyorlar? bir yav- Gene soruyor! — Baba... Niçin?.. — Gene mi sual sormağa başladın? Bilmiyor musun bir çocuk varmış. Boyuna sual sora sora günün birinde istifham işa- reti olmuş? — Ya? Acaba noktanın üze- rinde düşmeden nasıl ayakta duruyOrmuş? | Fil, ip üzerinde Londrada bir cambazhaneye getirilen bir dişi ve cambaz fil, hayvanlar hakkında yeni bazı tetkiklere sebebiyet verdi. De- niliyor ki: Kaplan, ne kadar iyi bakı- lrsa — bakılsın, zamanı gelir; vahşi huyunun anide şahlahması ile, birdenbire etrafındakilere ve kendisini terbiye edenlere — sal- dırir. Tıpkı, kedilerin, kendile- rini okşıyanları tırmalaması gibi, Kaplanın bu hücumu, insanları kendinden büyük görmeğe baş- ladığı — zamanlarda — olurmuş. Evet, şöyle böyle insan ona 8-10 misli büyük görünürmüş, Ve o dakikada kıskançlık ve hiddeti kabarırmış.. Onun için» dir ki, vahşi hayvan - terbiyeci- leri, daima küçük yaştaki hay- vanları terbiye edip büyütmeği daha kolay buluyorlar. Çünkü küçük yırtıcı hayvan, bu terbi- yeye boyun eğer. Halbuki, bü- yük bir kaplanın terbiyesinde zorluk vardır. Hazmedemez, is- yan eder. File gelince; çok zeki olan bu mahlük, ip cambazlığı da yapar, tektayak üzerinde durur ve bisiklet idare ettiği de görük müştür. Bunda muvaffak oluşu, zekâsının kuvvetindendir. Hatta, ©, şuuru ile hareket eden hay- vanların başında gelir. Hayvanlar hakkında size şunu da söyliyolim: Hayvan bahçesinde en çok çekinilecek hayvanlar, ne arslan, | ne kaplan vene de başka yırtıcı mahlüklardır. Zebr ve lamalar insanın, an- ' 'Söz dinle- miyenin sonu.. Annesi, Jaleye: — Kızım - dedi - sakın ma- kasa dokunma! İğaeleri karış: tırma!, Bir şey istiyorsan, söyle de ben vereyim.. Jale, çok yaramazdı, dinlemi- yordu. Annesi odadan çıkınca, makası kaptı, Oynamak istedi. Fakat makasın sivri ucu par mağına öyle bir batış battı ki, feryadları sokakları çınlattı.. Çocuklar, — müallimlerinizin, ana ve babanızın sözlerini tutu- puz.. Onları dinlemiyen, hayatta hep aldanmış, hep kaybetmiştir. e- .010—<EmM— cambazlık yapar, bisiklet idnrej eder ve tek ayak üzerinde durur . Kaplan insanı niçin parçalar? lirler. Diğerleri bir hiddet esna- sında harekete geçtikleri halde bunlar, ısırmak arzusu ile hare- ket ederler. Onların ağzından, el veya kulağı kurtarmak dâ imkânsızdır. Yeni Bilmecemiz: eklGii Her dilden konuşan nedir? —&— Bu haftaki bilmecemiz çok basittir. İşte, şu yukarıdaki sua- lin cevabını veriniz. Her dilden konuşan nedir? Birinciye 3 lira, ikinciye 2 lira, üçüncüye 1 lira, Dördün- cüden yirminciye kadar muhtelil hediyeler. Bu kuponu kesib, bize gön- deriniz. '|Anadolu bilmece kuponu: 5 -— 77 Her dilden konuşan Bilmecemizi halledenler Dört numaralı bilmecemizin halli şöyledir.. Köpeğin sahibi ağacın Üüzerindedir. ve köpek orada bulunan sahibine havla- maktadır. Yıldırımkemal — ilkokulundan Sedat Doğanlar birinci; üç lira. Karşıyaka Kız Muallim mek- tebinden Nedime Sinan ikinci: iki lira. İzmir Kız Lisesinden 1136 Melek Esen üçüncü: bir lira. Muhtelif hediye kazananlar Erkek Lisesinden sınıf 2 de W hayvanların da bazı sırları vardır K s.Ain kulağını veya elini kapabi- halledenler j | lah Hilmi oğlu Muzaffer Orkun, Sahile ? e | kendisine içyüzü insanlara Yani, hayvanların mahsus esrarı, vardır. huyları, Kaplanların saldırma — sebeplerinin, insamı kendisinden 18 defa büyük gör- mesinden — ileri — gelebileceğini kim hatırlardı değil mi? Emin Okyol; Manisada Jandars ma birlik mahdumu Şerif Güven; Alaçatı ilkokulundan sınıf 4 te Firdevs Sına; Akhisar Urayevinde Mus- kalem âmiri Emin Gaz. okulundan 499 Saime; Seydiköy Jandarma kumandanının kızı Muazzez Ba- yer; İzmir Kız Lsasi aınıf 3ten 1161 Lütfiye Eresel; Olt -mek» tebinden Necati Karadayılmaz Ankarada Okulucular sokakta Gökşsü di t Şaln Çai mlizler tebinden M. Özüalü; Ma'iyede Hazine vekili Hayri kızı Muaz- zez Can; al takip m-muru Turgut kızı Yıldız Sunar. Levazım âmiri albay Abdul- tala Ayvaz; Çivrilden Hakkı Çorbacı; Ay- dının Yenipazar mahallesinden Mustafa Köse; Karataş Duat okulundan 120 Semiü Tı::. ,Dikkat: Hediyelerinizi gelecek hafta Pazartesi gününden itiba- ren idarehanemiz bilmece me- murluğundan aldı. Z. Geçmez para! Dilenci — Yanlış - verdiniz, bayım! Verdiığiniz para geçmez. 'olcu — Zarar yok. Senin olsun.. z Mükemmel ahmak Kavga ediyorlardı. — Demek sen bana “mükem- mel bir ahmaksın!, dedin ha? — Yo öyle demedim. —?2??? — — Bu dünyada hiç bir şeyit” mükemmel: yoktur. -