L ANADOLU Bu gü 1kü program n'u| ralyosu: (e neşriyatı: 12,30 Türk mus kisi, 12,50 havadisler, 13,05 Türk 13,30 Hafif musikisi, | muüsiki. — musikisi, 19 Türk mus ksi, 19,15 ) Akşam neşriyatı: 18,30 Dans Konferans, 19,45 borsa, 20 Türk musikisi, 20,30 Hava raporu, 20,33 Arapça neşriyat, 20,45Türk musikisi, 21,15 Stüdyo orkes- trası, 2215 Ajans haberleri, 22,30 Sololar, 22,50 san haber- ler, 23 son. Avrupa istasyonlarının bu gün- kü programlarından müntahap parçalar: Senfonilere 16,30 Raris Kolonyak Senfo- nik konser ( Hayda, Franek, Cras), 20,50 Lâypzig: Senfonik orkestra ile hafif eserler, 21,15 Bükreş: Teodoresko — kuarteti (Besthoven), 22 M lâno, Fiorans ve kışa dalgâlhi Roma: Senfoni (Beethoven, Brahms, Vivaldi, Sa- bata, Strai Hafif konserler: 6,45 Paris Kolonyak — Plâk 7,10 Berlin kısa dalgası: Şen sar dalar, (8,15 devamı), 9,20 Paris Kolonyal Plâk, 10,45 Keza, 11,30 Keza, 12 Berlin kısa dal- : Konser saati, 12,25 Roma g. dalgası: Karışık konser, (13 Berlin kısa dalgası: Hafif musiki, (14,15 devamı ), 13,10 Bükreş: plâk, (14,30 devamı), 14,25 Paris Kaloayak Konser nakli, 15 Keza, 15 Hollanda kısa dalgası: Filips ştüdyosundan eğlenceli program, 17,15 Roma kısa dalgası: Or: kestra, 17,45 Berlin kısa dalgası: Eğlenceli musiki, 18,02 Bükreş: Rumen musikisi, 18,35 Roma kısa dalgase Cotra - otkestrası, 18,50 Berlin kısa dalgası: Eğlen- celi konser, 19 Peşte: Plâk kon- seri, 20,10 Kolonya: Romantik musiki ( Götz, Sohumann vs ), 20,30 Roma, Bari: Karışık kon- ser. 21,30 Kolonya: Asker kon- seri, 21,30 Roma, Bari: Karışık mesiki, 23,30 Berlin kısa dalgası: Şarkı ve şirler, 22,30 Lâypzig: Orkestra, piyano, keman, bari- tona, 23 Varşava:Karışık orkesira kangseri, 23,35 Peşte: Çigan ar- kestrası. Operalar, operetler: 16.30 Berlin kısa dalgası: O- pera musikisi, 18,30 Moskova: Bir opera piyesini nakil, 20 Bükreş: Operada aşk sahneleri ( Rogolski orkestrası ), - 20,30 Peşte: Operada verilecek piyesi makil, 20,30 Prag: Vomackanın (L'Ondin) operası, 22 Roma kısa ve orta dalgası ve Bari: Operet neşriyatı. Oda musikisi: KIZIL KA | AR#EB_ Profesör Sadri Maksudinin gafı — Bası I inci sakifede — gecmiş aan *Denizbank, sözü hakkında U'us gazelesi muhire rirlerinden Kutahya mebus1 Na: şid Uluğ ile Ajıns muharrirle- rinden Şbirinn vaki mü âkatında sayın mebusun bize söyledikleri kısa bir izahı da profesör Tan- kutun nutkundan saara vermeği münasib görüyoruz: Saal — Bu gün okuduğumuz Cumhuriyet gazetesinde Server Bedi imzalı yazı üzerinde nok- tainazarınız nedir? — Bu yazıda bir resim var dır. Den zbankası yazının son üç harfindan evel yukardan inen bir balta ve bunu1 şiddetli darbe ve kesk nliğinin fşkıran alâmetleri. Server Bed. Deniz- bankın yanl şlığını - ve *“Deniz> bankası , deniimek İüzumunu ileri süren hukuk - profesörü Sadri Maksudiyi teyid ıçin bir takım misaller gösteriyor. Ez- cümle dyor k: İzmir belediyesi yer'ne İzmir belediye dıyeblir miy 2? Sayın mebusumuz Naşt Uu- gun bize verdiği kısa cevab şudur: — Hayır.. İzmr belediyesi yerine İzmir beledye demeyiz. Ve şimdiye kadar Türkler bize böyle bir terkibi isim kullan- dıklarına dair misal vermiş de. gillerdir. İzmir belediyesi, Istanz bul belediyesi, Ankara beledi. yesi ve her Şşehrin belediyesi vardır. Bunun manası çok açık- tır. İzmirin belde işlerile uğra- şan müessesesi Deniz bank unvanın: taşıyacak hir mü- essesa ile hiç bir ilmi münasc- bunun bet: olmadığı meydandadır, — — vaaram 11 Berlin kıs : d yaylı kuartet, 23,20 Vıyana: Ku- artet konseri. Rositaller: 13,15 Roma kışa dalgaşı: Şar- kılı konser, 17,15Varşava: : telif Noel şarkıları, 18 Peş'e; piyano — keman konseri, 18,13 Varşova: Viyolensel — Piyano resitali, (Haender, Haydn, Ve- ber, Ravel,) 18,30 Be:lin kısa dalgası: Sehummanaın - şa kıla- rından, 20,20 Varşova: Maks Von Sillinge ve Brezilya şarkı: ları, 21,30 Fiorans: Tiyatro mu- sikisi, 22 Varşova: Chopin kon: seri (piyano), 22,45 V yana: P. yano (Brahms), 23,35 Pr g; Pi- yano refakatıle şarkı resitali. Dans musikisi: 20,30 Roma, Bari, 23,40 Ko lonya, Brestay, Muhtelif: 19,3) Roma kısa dalgası ve Bari: Arapşa musikili program, 20,45 Bari: Türkçe haberler ve Türk musikisi, 21,20 Bari: Rum- ca haberler, ve Yunan musikisi, ÇEVİREN: « — Sezai Yaşıt ai (e BİRİNCİ KISIM Korkunç bir ses: Doktor Harton yatağında bir- denbire doğruldu. Vücudü kor- kunç bir kâbustan uyanmış gibi sırsıklam ter içinde idi. Halbuki hiç rüya görmemişti. Bir kaç dakika etrafı dinledi, keskin gözlerile yatak odasının karan- hk köşelerini aradı. Kalın per- delerin arasından sızan hafif bir ay uşğı odayı kâfi derecede fdlnlıtıyudıı. Doktor - kolun- laki saate baktı, üçe geliyordu. Nerede işe sabah olacaktı. Elile alnındaki terleri sildi. Böyle gece yarısı birdenbire uyanması her halde sebebsiz olamazdı. Garib ve manasız bir korku bütün vücudünü —sardı: Evet korkuyordu! İçinde tuhaf bir his vardı. Odanın gizli ve gö rünmez bir köşesinde — şanki kendini tarassud eden bîı_ ni neles alışımı düyüyor. gibi olu- yordu. Hemen yerinden fırladı. Gür rültüsüz. ve yavaş — adımlarla bütün odayı dolaştı, aradı. Hiç bir şey yoktu. Tam bu sırada aşağı katta hafif bir gürültü oldu. Hartanun hassas kulakları bunu duydu. Bu ses aşağıdaki yazı odasından - geliyordu. Yıl- dirim gibi fırladı. Yatağının yanındaki komodinin gözünde duran el lâmbasını kaptı, mer" viz Şarkılı *A | Valnız ben de sizden sunu gormak isterim: — Den zbank ifadesinin ya- İışlığını yanl g olarak ileri sü: ven ve Türk dli ile ne ilmi ve ne de “bilhassa fonetik, — alâ- kası olma ği kendini tanıyan- lar vea arca malüm bulu> nan B. —: Maksudiyi teyid etmek çu getrdiği misaller arasında niçin Server Bedi de- nilen zat: *Maltepe,, “Beşiktaş.. vansaray, Gbi terkipleri mıştir? Bu noktada durmak her Tür- kün hakkı ve vazifesidir. Bu Server Bedi denilea zat ya çok aimdir, bu takdi de benim işa- ret ettiğim iki işimden mürekkep unvanları da dkkat — nazarına alarak ilm yolundan — izahta bulunacıktı, veyahud Türk dili etimolojisinde — cahldır. Söze karışmıyacaktı. Kütahya mebusu Vedt Uzgö- renin — meclisle müzikere — ve münakaşası geçen “Den zbank,, hakkındaki noktai nazarımı öğ- renmek için kendis le konuştuk. Br kaç dil konuşan bu sayın mebus ımuz b ze verdiğ; cevabda evvolâ büyük bir hay et izhar etti. Dedi ki: — Ben Bay Sadri Makaudiyi aten br şeyer bilir zan- Halbuki - denzbank AY hatırlıyama- nederdim, | sözüne itiraz eden beyanat ndan anladım ki bu zat hiç bis şey bilmiyasmuaş. — B dela Türk dilinin tşmemen cahıli old ğuna dair haşıt olan kanaatim: aç kçâ söylem.l Ha buk: — Sadri Maksud dit hakkında yaz » mış ve mukaddimesinde Atatürk imzasle edi'miş ktabını ocuduğum zaman haki- kağeın bü zata dd ile a âxağı olduğunu sanı a. — Meç.isla işittiklerim bu sanımı ne yazık ki yüsetti. sıfır yaplı, Ben Sadr: Mak:udinin meş- medhü'ena hur tar h profesörü a dığ u da işitm ştim. Bu son müsaşabet e oaun tetkikini merak ett.m, Tam kanaatle an adım ki bu zat asla tar hçi değildir. Tarih- br pa> pığanın söyled klerinden geçmemiş bir zavallı imiş. Biz bu hakikatı ne yazık ki, mekteplerimizda — okutulmakla bulunan ta ih kitaplarına nasılsa karıştm ş o an ve anlaşılamamaz- lığı yüzünden kimin tarafından geldiği tahkik edilmek lüzumu- va kani olduğum — cümle erden şikâyet eden talebelerden hoca: lardan iş ttim. Evet bu manasız sözler ve h.kâye erde Sadri Mak- sudin n cahilâne mahsulleri esor. leri olduğuna kanaat getirdim. Artık cesaretle daha ileri gide- vavenlere — doğru koşta. Basır makları dörder dörder indi. Bu sırada nereden geldiğini anlıya- madığı tuhaf bir ses, çakal ulumasını andıran korkunç fakat yavaş bir bağırma — gecenin sessizliği içinde inledi. Doktor yaz odasının kapısını açtı. El lâmbasının ziyasını yazı masa- sının üstüne tuttu, Akşam bırak- tığı kitap ve kâğıtlar, alduğu gibi duruyordu. Her — şey yerli yerinde idi. Yaln z masanın üst çekmesi yarıyı kadar açıktıl. Harton masaya yak aştı. Kâr gıtları ve çekmeleri teker teker muayene etti. Her şey munta: zamdı. Fakat hepsi de birer birer gayet dikkatle yoklanmıştı. Kapının yanınındaki — elektrik düğmes ni çevirdi. Keskin bir ziya bütün odayı aydınlattı. Odada kimse yoktu. Fakat a garip his, hâlâ içinde idi. Et. rafta bir gayritabijlik vardı. — Bu gece sinirlerim çok ileri bilirim. Sadri Maksıu bir hu- kuk profesörü müdür? Henüz bunun üzerinde kuyvetli ye mü- eyyit vesika göremedim. Ancak etrafa yayılmış kendi ifadelerine göre Sadri Maksudi Rus çarlı- gında tahsilini ikmal etmiş ve orada bir nevi bir nebze s0- kak avukatlığı da yapmış, ken dilerinden menkul olmak üzre Pariste Sorbon Üniversitesinde kürsü sahibi imiş. Ne kürsüsü? Türk dili kürsüsü, Hakuk kür- süsü.. Bunu heaüz tahkike vakit bulamadım, ancak Paris Sorbon Ünivers tesinde Sadri Maksudiye Hukuk kürsüsü vermezler. Türk dili kürsüsü mü? O da şüpheli. Eğer böyle bir hata vaki olmuş ise, ne yazık garp âlemi, Türk dilini Sadri Maksudi ağzından iştmiş oldu. Bay Sadri Maksu- diyi bu cesaretindsa dolayı teb- rik etmemek mümkün değildir. Br taraftan B. Sadri Maksudiyi hata içnde, gaflet içnde yü- zea bir adam olara : görmemek mümkün değildir. Diğer taraftan (ben şimdi hatırıma geleni söy- liyeyim) B. Sadri Mıksudi ders- lerine devam etmeden evel sen Türkçeyi öğreasen ve onun le- 22 ağzını va san Türkçe konuş- maktan içimap elersin. Eğer senelerdenberi — seni — Türkiye Türkleri, Türk gençliği sakat Tückçanle verdiğin dersleri dın- liyarsa bu kandin için bir lülfu mahsıs ve Türk:üğün taşkın ne, zahatinin yüksek eseri telâkki eimelis a. Yoksa sen Türkiyede Türkçe kosuşmağa, Türkçe ders vermeğe — cesiret — edememek bir adamsin. Fakat senin gibi — cehünı kendini alım şıaan mev<ünde beşer yelte bilmiyen, gafller az değildir. Denizbaak terkibi bakk nda mü âkat arına deyamn edea mu- ek Di Tetkik Ce- miyeti ve Di, Ta: rh ve Coğcafya fakültesi do- erinden: B. Dılaçar şu: bes ta bulü umuştar harririm ze T lerinden Türkez mürekkep bir unvandır. Bunun yan'ış o.duğunu bilbassa Türküm dyen Ve Türk dilile ax çok alâcası bulunan muhterem kabul ettiğimiz bir zatın ağzın- dan işitmemeliydik. Fakat Bay Sadıi Maksudiyi mazur görmeği yüksek Türkiye Türklüğünden rca ederim. Çünkü Bay Sadri Maksadi gerçi bir Türktür, Fa. kat Tü.k dilini Türk muhitinde öğrenmemiştir. Kendisi - çarlık zamanında Ruş mekteplerinden mezun olduğanı ifade eder. Şüpr hesiz Rusyada Türk dili Ruşça ile az çok karışarak orijinalite- sini kaybetmiştir, Veyahut çok arıyere Türk İlehçelerinin tekâ- bozuk, diye söylendi, çekmeyi her halde ben açık birakmış olacağım, Yabancı bir kimse benim masamda ne arar ki?. Elektriği söndürdü. Tekrar yatak odasına gilmek — Üzere kapıdan çıkacağı sırada birden- bire durdu: Hafif bir hava cereyanı na- zarıdikkatini celbetmişti. Soğuk bir ürperme — bütün — vücudünü titretti. Korku dolu — gözlerile geriye, yazı odasına baktı. Her taral karanlıktı. Hava boğucu sıcak, etraf korkunç bir sess zlik içinde idı; Artık büşpütün ka> naat getirdi.. Odada - birisi yardı... Titriyea ellerile kapının pervazını yakaladı. Tam içeri gireceği sırada gözü karşıdaki büyük balkon penceresinin be- yaz uzun perdesine ilişti. Ayın işiğile parıyan perdeye bir şekil aksetmişt. Yukarıdan aşağıya mantoya bürünmüş bir insan bayalil., Doktor Harton mül ettirilmeşine bu mubit artık müsaid olmadığından gayri mü- tekâmil bir takım Türk lehçele- rinin birinde konuşmak itiyadını kaydedememiştir. Halbuki Türk ilinin derin ve geniş hazinesi karşısında bir de mütekâmil lehçe vardır. O itiraf olunmalır dır ki, ancak daima Türküm ve Türk yeliyim diye yaşıyanlar da bu Türklerin merkezi yüksek devlet kurumu olan - İstanbulda ve İstanbullu denilen Türk leh- çesini konuşan Türkler tarafın: dan yaratılmıştır. Meselâ Aksa: ray İstanbulda bir mahalledir. Fakat Aksaray orada bir mahalle olmadan evel Anadoluda bir yerdi. Ve öz Türkler kendi adkı larına bir mahalle kurmuşlardı. Şi Osmanlı — gramerine göre Aksaray beyaz saray mı- dır? Diyeceğiz. Burada Aksaray #fat vudır? Yaksa Aka denilen Türklerin saraylar görmüş olan Altatürklerin bir mahallesi mi- dir? Bunu henüz ben tetkık etmed m. Fakat Beşiktaş işte bu tetkike lüzum göstermiyen — bir unvandır. Beşik gibi bir taş mi acaba? Beşiğin taşı mı? Yozsa beşer taşıyan yer mi? Bunun için bhunlar üzerinde biç br kat'i hükümle kanuşmak ceşara. tini gösteremiyorum. Yalaız kendimde ilmi bir oe saret vardır. ki müsaadeniz.e bunu söyüyeyim: Ben Türk (br kelime okuna» madı) denilen bir kabilenin Türk çocuğayum. Büyük- harpte Atar tirkün — taaiyetinde — askeriikle Turk ye ve Türklük ça uğraş- ea Ondin, sovradır. kı Türklü- güa büyuk hağetlerinin mecdbu olarak Türkçe üzerindeki mora- kunı ve ertüdenmi Avrupada ilmal eitim, Bulgar - üniversite- sinde — Türkçe p ölesörlüğü yaptım; Bugün Türk d kurumu üyesi ve ayni zamanda Ankara tar h, dil, coğralya takültesi de- çenti bulu makla — baht yarım. İşte bu & fatla va ılmi cosaretime güvererek Bay Sadri Makşudiyi suaşe çekmek vaz. f m olduğunu büün Türc miletine ve Türk münevverler na beyan eylerim. Bz bu güne kadar B. Sadri Maksudi arkadaşımıza hiç te tetkike İüzum görülmiyen bir mütchassıs omak sanısı - ile kendisini hürmete şayan gör yorduk. Fakat Türkiye Cumhu- riyeti hükümetinin şüphesz en mütehassış dilcilerimize >danış; tıktan sonra ortaya koyduğu Denizbank — sözüne - itiçazını o kadar gayri ilmi ve cahilâne gördük ki artık o zatın Türk ilim ailesi içinde bir yeri oldu. gunu kabul etmekte mazurum, “Anadolu Ajansı, bağırmak istedi. Fakat dudak- larının araşından yalnız kısa bir sayha çıktı. Olduğu yerde çona kalmıştı. Hayaset, bir saniye sonra hareket etli ve kayboldul. Daktor - keşdini toplıyarak her men atıldı. Bir hamlede perdeyi çekti. Pencere ardına kadar açıktı. Parlak bir ay bahçeyi oldukça aydınlatıyordu. — Kim- seler yoaktu! Omuzlarını silkti: — Kabahat bende, cami ka- pamayı unutmuş olacağım. Gör- düklerim de hayaletten iharet... Bir iki saniya durdu, boş bahçeye baktı. Sonra pencereyi kapıygrak odadan çıktı., » .. Madam Gregor korkuyor! Doktor Harton o sabah uyan- dığı zaman yatağında bir müd- det geceki hâdiseyi düşündü. Hakikaten kâbus geçirmiş ola- cakl. Ömründe, gece işiltiğini TRENLER: İzmirden ber gün kalkan Wwep- Jerin hareket asatleri.. Aydın hattı; Alsancak: İsmir KarakuymAnkara: — Pazar: yesi, çarşamıba, cuma, pasar günleri saat 21,35 de. * Nazilliz Hör gün. saap İzmir-Denizli: - Salı, perşembe, cümarteşi günleri aat 6,30 da İzmir-Tire-Ödemiş Hersabah saat de bir kalar; 0 da otoray. Afgan hattış Basmaneden: İzmir-İstanbul-Ankara: H saat T de (pazar, günleri yataklı İsmir * Alaşehir 5,26 de hamiş-Randırma: Pazar, sahı, per. ü gabâhler katar; günleri her akşam saat Hcr gün sast yir saat pazartesi, muhbelir şamba, cuma ekspres 18 de İzmir-Sama: Pazar ve panartesi gönleri sapı 1528 de Her zaman tözem olan tele fon numaralar Yanzın ihbarı * gehir teler fonu müzaşaa, numarasız 2200 » 46W bicleraraşı telafon — müracsat mumar ge — İstasyonur * Akancak istasyona: — 2134 . Pasaport vapür iskolesiş 2854 Şehir vakil vasıslarının sahahı leyin ilk ve — geca hareket sasileriz Tramvaylar: Her sabah Güzelyalıdaa — saat beşte bir. tramvay bareket eder, Buny şaat altıda bareket eden ikin: “ vey takib öden Bundan sonra ber dört dakikada bir teamn v vardıt, Gece san tramvay Güzelyalıdan 2445 dedir. Konaktan Gözelyahya ilk trame, vay #aböbleyin! 526 dadır. İkinci Mamray bir sast sonma, 626 da han Bundan vardır. evel 24 de bir tramvay Vapurtlar; İemirden Kargıyakaya ilk vapur Bazoparitan kalkar. Gece soü vapat şaat 1130 da Kopaktarı — hareket eder. N Kazııyakadan İzmirg ilk vapur #sat 6,20 dedir, Son vapur da gece yant 24 dedim Gündüz het yarım santtö biz Yapar varılır. Akşam sekiaden saura selerler aaaktc hizdir, Ziynel altınları piyasası Ziyget alınlarınn alış te salış fiatleri: Beşibiryerdeler: Alış 5850 5550 5250 6400 6100 Satış 5900 5600 5300 6500 6800 Reşadiye Hamidiye Yahtlettin Armalı Reşad * Hamid Tek altınlar: Tek Reşad * Hamid * Vahdettin « Camburiyet 1125 1300 1200 1200 1150 1350 1225 1235 zapaettiği haykırış kadar tüyler ürpertiçi, gayritabil bir 08 işih memişti. Ya perdenin arkasın daki gölge?. Bu da karkudan uydurduğu bir hayalden başlı ne olabilir di?, Bü sırada içeriye — kahvaltı tepsisiile Madam Gregor girdi, Madam Gregor, elli beş yaşlak tında kadar, çok iyi tabiatli bir kadındı. Harton bundan on bir gene evel Londraya tıp tahsilin« geldiği zaman bu kadının evine pansiyoner olmuştu. Tam doktor çoıktığı sene madam Gregorun kocası öldü. Uzun seneler kem disine bir evlât gibi bakan bu iyi kadımı doktor yalmız birak: madı, yanına aldı. Beraberce Londranın - bir az dışında kala- balık bir. sayfiyoye — yerleştiler. Hartoa hurada daktorluğa baş- ladı. — Sonu var —