f3 Künunnevel Kayserili vatandaş, hiç durmadan çalışan zeki bir Türk unsurudur ANADOLU Kayseri pastırmasını, tered- düd etmeden alabilirsiniz! Kayseri, ümidli bir istikbal taşıyor. Kayserili ço- Kayseri; (Hususi) — Kayseri deyince ilk aklımıza gelen, şüp- hesiz ki pastırma olur. Kayseri- linin zekâsı da keza.. Taştan yaplmış büyük bin. ları, eski - devirlerden - kalmi muazzam kale surları, daha bir çok tarihi eserleri ile Kayseri, çok erteresan bir şehirdir. Cum- buriyetin bu şehrimize de uzat- tığı demiryolu, memleketi | bir kat daha zenginleştirm'ş, muh- teşem dokuma fabrikası halka refah ve saadet getirmiştir. Modern - is'asyon binasından, bir çeyrek mesafedeki: şehre kadar uzanan iki taraflı bulvar, büyük park, yeni yeni yüksel. meğe başlamış zarif binalar, Kayserinin istıikbaline aid çok kuvvetli ümidler veriyor. Çarşıyı, pazarı dolaşıyorum; bir tek boş adam göremiyorum. Herkes çalışıyor, koşuşuyor, bir iş peşine düşmüş, durmadan uğraşıyor. Hayvan pazarındayım.. Tasav: vur ediniz bir kere; Kayse- rili arasında at veya. bir merkeb . satışı oluyor.. İkisi de — biribi- rini atlatmağa çalışıyorlar.. Yal- nız onların kendi aralarında büyük bir yeminleri var: — Vebalin, günahın boynuma olsun! Kayserili bu yemini yaptıktan sonra sözünün doğruluğuna inan- mamak pek safdilik olur! Hepmizin seve seve yediği pastırmanın — nasıl — yapıldığını görmek; muhtelif — rivayetlerin doğruluğunu öğrenmek en bü- yük merakımdı.. Faalyette bu- lunan yirmi beş pastırma ima- iâthanesini dolaştım.. Hepsi de tertemiz, fenni, modern vesaitle mücehhez.. Gayet temiz g yinmiş ustalar, ameleler çalışıyor. ve bize pastırma hazırlıyorlar. Size temin ederim ki, yiyeceğiniz pastırmadan sakın end.şeye düş- meyin! Kayserinin, beynelmilel şöh- reti haiz halıcılığı hepimizce ma'üm.. Acaba terakki mi var, yoksa gerilik mi?. Diye öğrenmek hevesine ka- pildim. — Sordüm, — araştırdım; Rumların tehcirinden evel 2000 olan halı tezgâhının şimdı 3500 ü bulduğunu, halı imalâthanesinin: de 35 şe yükseldiğini öğrendim. Demek ki halıcılık ta — inkişaf etmiş.. Zeki Kayserili, fabrika kuruldu diye bu san'atta ıhmal- kârlık göstermemiş, halıcılık iş- işlerinde başgösteren huhrana göğüs germiş ve bu mücadele- den muzaffer olarak çıkmış.. Kayseri, İzmire nişbetle çok ucuzluk.. Ekmek, yağ, pirinç, her şey kıyas kabul - etmiyecek kadar ucuz.. Bu ucuzlukta, Kay- serilinin ticaret hususunda zekâ- sının da mühim rolü var. Bir tüccar bana şöyle söyledi: — Az satıp çok kazanmak- tansa, az kazançlı çok satış ya- parak bu suretle kazancımı ar- tırmak daha kârhıi.. Burada imar faa'iyeti de göze cuğun bir satıcıya oynadığı oyun.. Sağda Kayseride Cumhuriyet meydanı, solda mimar Sinan camii Kayseride Atatürk bulvarı çarpıyor.. Belediye, vilâyet yapı- lacak işleri kavramış, sistematik bir şekilde çalışıyor. Yoluma devam etmek üzere Kayseriden ayrılıyordum; - trene de epey vakit vardı. İstasyon büfesinde bir kahve içtim. Yar bancı olduğumu anlıyan büleci Bay Tahir yanıma geldi; şura: dan buradan konuştuk. Kayseriyi gezerken nazarı dik- katimi celbaden bir vaziyet ol- muştu. Her yeri dolaştığ m halde bir tek Museviye rastlamamış- tım,. Bizim gibi bol Musevi va- _ş:ud_üı_ buyunan ., İzmirde: nlara bu hal tuhal geliyor. Bülec le ahbaplığımız oldukça ilerlediğinden bunu sormaktan çekinmedim: — Burada Müsevi yok galiba! Dedim. K g — Burada Musevinin işi ne?. Biz çalışıyorüz, yetinez mi?. Diye cevap verdi. Sonra Kay- seriye neden Müusevi — girme ğini şu hikâye ile “bana ânla Vaktile man faturacı bir Mu: sevi, bütün Anadolu şehirlerin dolaşırken Kayseriye de uğra: mış, daha şehre girerken yolda br alıy çocuğa tesadüf etmş. Bunlar aras ndaki bir kız çocu- ğuonun parmağında parlıyan yü- zük, gözünden kaçmamış.. Ya- nına sokulmüş, ahbab olmuş ve bahs yüzüğe i | ettirerek onu kızın parmağından çıkart- mış, tedkik etmiş; — kıymetli bir pırlanta yüzük olduğunu anla: yınca, bu yağlı lokmayı yutma- ga karar vermiş.. Çocuğa bu taşların yalancı olduğunu — söy- lemiş, binbir dereden su geti- rerek kandırmağa çalışmış ve nihayet baklayı ağzından çı- karmış: — Bunu bana sat.. Yalancı taş amma, zarar yok; ben de çocuğuma veririm.. O da se- vinsin, yezık.. Kızcağız derhal cevap vermiş: — Satarım.. Fakat para ile değil! — Mal mı istiyorsun? — Hayir mal da istemem.. Oradaki bir musallâ taşını göstererek: — Şunun üzerine çık, üç defa anır.. Bz de arkadaşlarımla gü- lelim; sonra yüzüğü alır gidersin, Musevi — bu saf teklifi bir az garib bulmuş, fakat pırlantanın gözlerini kamaştıran pırıltıları, ona her şeyi kabul ettirmiş, ko- ca ihtiyar Musevi musallâ taşı- mın üzerinde üç defa anirmış ve çocuklar da kahkahalarla gül. müşler.. Sıra yüzüğü istemeğe gelmiş; zeki kız daha evel davranmış ve: — Koca ihtiyar, demiş. Sen bu akılsızlığınla yüzüğün pırlanta olduğunu anladın da, ben insan- lığımla kıymetini takdir edeme- dim mi sanıyorsun? Sen Muse- visin amma, ben de Kayserili- yim.. İşte bütün |Türkiyeye yayı- lan bu hikâyeden sonra Kayse- riye bir daha Yahudi uğra- mamış! Samsuna doğru ilerliyen tre- I;ııîkç.r.u»ı“mn,ndı bülecinin ikâyesi aklıma geliyor; kendi kendime gü üyorum. Bu hikâye size Kayserilinin zekâsını açıkça gösteriyor sanı- tım. Vaktile bir kumandan da bir neferi yanına çağ rm ş: — Okumak yazmak biliyor musun? Diye sormüş, aldığı cevab ise şu olmuş: — Bilmem ammia, Kayseri: Tiyim! $. G. Bir genç_bq. basını öldürdü —— .—— Ceset yol üstünde bulundu.. Denizli, (Hususi) — Çal kar zası şosesi Üüzerinde ve Deniz- liye altı kiometre mesafede Denizlinin Kocadere köyünden ve Durcalı aşiretinden Mustafa oğlu Ömer Öztürkün cesedi yol: cular tarafından gö ülerek jan darma merkez karakoluna haber verilmiştir. Jandarmamız. katili meydana çıkarmış ve maktulün, on yedi yaşlarındaki oğlu Mustsfa tara- fındân tab nca ile öldürüldüğü anlaşılmıştır. Caüi adaletin pen- çesine verilmiştir. Cinayetin sebebi şudur: Öder Öztürk, karısı Fatmayı şevmemekte — ve başka bir ka- dınla yaşamaktadır. Fatma ko- cası âleyhinde zina dâvası açı mıştır. Vak'a günü mahkemede karıkoca arasında duruşma ya- pılarak muhakemeleri başka bir güne bırakılmıştır. Mustafa anasile köye dön- mekte ikea Fatmanının kocası ve Mustafanın babası yo!da ken- dilerine - yetişerek karısını ve oğlunu dövmeğe teşebbüs et- miştir. Mustafa da tabancasile babasını öldürmüştür. Katil genç Sahile 9 Fransız azeteleri, son Belgrad ziyaret ve hâdiselerini ne şekilde tahlil ediyorlar? Fransa Hariciye Nazırının or- ta ve şarki Avrupada yaptığı seyahatin üçüncü merhalesi, ya- ni Belgrad ziyareti hakkında Fransız gazetelerinde uzun neş- riyata tesadül edilmektedir. Bu yazılarda hâkim nokta Delbosun Belgradda istikbali esnasında halk ile polis arasında zuhura gelen ve bir nümayişçinin ölü- mü ve bir kaçının da yaralan- ması ile neticelenen çarpışmalar ise de, mülrid sol cenah müs- tesna olmak üzere bütün gaze- teler hâdiseyi tebarüz ettirerek “yazmaktan tevakki etmekte ve fakat, teessüle şayan olmasına röğmen, Fransanın Yügoslavya- da fevkalâde sevildiğinin - teza- hürü olarak kaydetmektedirler. Bu münasebetle Fiansız gazete- lerindex sağdan “Echo de Paris,, ile müfrid soldan “Humanite, Stoyadinoviçe şiddetle hücum etmektedirler. *Echos de Paris, Fransızların Yugoslavya ahvaline tamamile vakıf bulunduklarını yazdıktan sonra Belgrad mevki kumandanı Geneal Tomiçn intiharı ve Fransa Büyük Erkânı ha:biye reisi General Gameline Yugos- lavyadı nasıl muamele edildiği malâüm olduğunu imalı bir lisan ile işa e: etmektedir. D'ğer ga: zetelerin ekserisi, Stoyadinoviçin Delbosa hitaben söylediği nu- tukta Milletler Cemiyetinden bahsed Imemesine tcessüf etmek- te iseler de Yugoslav - Fransız dostluğunun — kuvvetli - olmakta devam ettiğini iddia eylemek- tedirler. Sağ cenah gazetelerinden ba- zıları Delbosun bu seyahatinin münasebetsiz bir hareket oldu- ğunu iddiada berdevamdırlar. Bu neşriyat arasında İtalya-Yu- goslavya münasebetlerinin de mühim bir yer işgal ettiği göze çarpmaktadır. Sağ cenah bu iki devlet arasındaki münasebetle- rin iyileşmesine Fransanın âmil olduğunu tebarüz ettirmektedir. Müfrit sol cenah ise İtalyaya karşı gösterdiği meyilden dolayı Stoyadinoviçe şiddetle hücum etmektedir. Mutedil sağ, Yugos- karşı mütedil bir lisan ktadır. r Fransa Hariciye Nezareti ile temasları malüm olan “Temps, —— suçunu itiraf etmektedir. Denizli sineması Denizli, (Hususi) — Denizli Himayeietfal sineması üç sene müddetle 2700 Jlira bedelle eski müstecirleri Bay Remzi ve Raci Erke ihâale edilmiştir. Fransız Hariciye Nazırı M, Delbos Belgradda gazetesi, Belgrad ziyaretini mev- zuubahsetmekte gecikme ile ha- | reket etmiş ve henüz kat'i mü- talcasını neşretmemiştir. Bu ga- zete yalnız Delbosun Pragdan Belgrada hareketinde bir ma- kale neşrederek Yugoslavların Delbosa yürekten bir istikbal yapacaklarından emin olduğunu, Fransanın — İtalya - Yugoslavya münasebetlerinin — Yyileşmesine çalışmış bulunduğunu yazmakta ve Belgraddaki istikbal mera- simi esnasında vukua gelen hâ- diseleri “vaziyetin muhalif par- tiler tarafından suiistimal — edil- mesi,, diye tavsf etmektedir. #"Humanite,, , müstesna — olmak Üzere bütün Fransız gazeteleri bu hâdiselerin dahili mahiyette olduklarını ve Fransızların bun- lara müdahale etmeleri - varid olmad ğım yazmaktadırlar. Sağdan ( “ Echo de Paris , 13/12/1937 ) gazetesne göre: Delbosun Orta ve Şarki Avru- pada yapmağa teşebbüs ettiği ziyaretlerin uygunsuzluğunu daha bu ziyaretlerin “ başlangıcında işaret etmiştik. Miralay Beck, Kral Karol ve Dr. Stoyadinoviç, az çok farklarla mütekabil te- minat politikası takib etmekte- drler. Bundan dört sene evel Polonya ve üç küçük itilâf dev leti Fransa ile birlikte Panjer- manizme karşı bir blok vücude getiriyorlardı. Bugün ise müp- hem pazarlıklar devresi başla- mış bulunuyor. Her tarafta hal- kın Fransaya karşı - beslediği muhabbet tebarüz etmektedir. Yugoslavyada Stoyadinoviçe mu- halif olan şahsiyetler onun takib etmekte olduğu politikanın müp- hemiyetini ileri sürmektedirler. Bu iddalarında çok haklıdırlar. Bu hususta bir kanaat husule getirmek için Delbos ile Stoya- dinoviç arasında söylenen nu- tukları okumak kâf.dir. Delbos sulhun dostu olan - milletlerin icabı halinde, herhangi bir te- cavüze mani olmak için başbaşa yürümeleri lüzumunu bir defa daha ileri süfmüştür. Yugoslavya Başvekilinin verdiği cevap Po- lonya Başvekilinin " söylemiş oF duğu nutka benzemektedir. Stoyadinoviçin nutkunda bu gün Fransanın ittifakları siste- temini sembolize eden Milletler i hakkında her hangi ziyonun mevcut olma- ması dikkate şayandır. Çünkü Mussolini Milletler Cemiyetinden çekilmek kararını verirken - Sto- yadinoviç Romada idi. Stoyadi- noviç hatta antikomintera pak- tına iştirat etmeği bile düşün- d ae e e e— — Komünist gazete, M. Stoyadi- noviçi şiddetle tenkid ediyor M. Stoyadinoviç nutkunda Uluslar Sosyetesinden bahsetmemiş. Yugoslavya kralını öldürenlerin hâmisi Italya ile mukavele imzalamış.. Yugoslavya — Başvekili M. Stoyadinoviç geçenlerde Ro- mayı ziyaretinde M. Musso- dini ile beraber meçhul asker abidesi önünde müştü. Demek oluyor ki, Yugos- lavyada hükümet ile halkın his- siyatı arasında çarpışma vardır. Bu muhasama dokuz aydanberi bir kaç defa kendini göstermiş- tir. Çekoslovakya Cumhurreisini alkışlamağa gelen köylüler polit tarafından geriye sürülmüşlerdi Bunlar polis tarafından (fena halde döğüldüklerinden Fransa sefarethanesine iltica etmişlerdi. Almanya Hariciye Nazırının Bel- gradı ziyareti esnasında da bu- na benzer hâdiseler olmuş ve bu hâdiseler dün de Fransa Har ciye Nazırının geçtiği yol larda tekrarlanmıştır. Stoyadi- noviç, Fransaya karşı yapılar tezahürlerin bir vesileden ibare, bulunduğunu ve nümayişçilerin hususi gayeleri olduğunu geçer Martta ve Haziranda söylemişti. Fakat böyle bir vesile varsa bu vesileye baş vurulması Yugos- lavya diplomasisinin takip e tiği politikanın tasvip edilmemesin- den ileri gelmektedir. Velhasıl Yugoslavya —nüfuz edilem yen bir memleket değildir. Yugos- lavyada olup bitenlerden haber darız. Nitekim General Tam çin intiharından bahsedildiğini işt- tik ve bundan az zaman evel General Gamelinin ne tarzda istikbal edildiği meçhulümüz de- gdir. Stoyadinoviç, Fransa dost lağunun — Yugosla! için esas olduğunu söylemiştir. Bundan sonra sözlerile hareketlerini bi- ribirine — uyduracağını — ümit edelim. * .. “Humanite, gazetesine göre, Yugoslav milleti hem Fransaya karşı olan bağlılığını, hem de Stoyadinoviçle etrafındaki faşist taraftarlarının Yugoslavlara tel- kin ettikleri nefret duygularını izhar ; etmiştir. Stoyadinoviçin jandarmaları Fransız devlet ada- mını alkışlıyanlara karşı hücumda bulundu. Yugoslavya Başvekili halk cephesi Fransasına karşi dostluğunu böylece izhar etmiş oluyor. Delbosun, muhatabının karak- terini unutm'yacağını ümt ede- lim. Stoyadinoviçin — etrafinda, — Lütfen çeviriniz — -i