5 a 23 Küaunaevel ly | ANADOLU |Mahud serseri prensin karısı Milyoner ©& " Ya paranı, yahüd beynini yakarız!,, Fakat Ve maceraperest/Haydudlar 10 bin Barbara evlendi frangıbulamadan KARA KORSANLAR ŞEFİ K ALIREN DA F TCC URLLACAA AA LA U SAA Dilber kadın korsan AELNI Aşktan başka kuvvete baş ıdmiyan deniz kızının maceraları... Naktli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU — 30 — © Akhisarda maç ——— Akhisar gençleri 4.2 Sal'hliye galib Karasakal, nihayet cenubi Karolin valisi ile bir , korsanlık ittifak ve ortaklığı kurmuştu Meri hayretle: — Bu iş nasıl bir iştir? Diye sormağa mecbur oldu. Tiç genç korsana şöyle bir baktı ve; — Nasıl iş?. Hangi iş?. Bu- mu da sormağa ne İüzum var? Eveldenberi yaptığımız işi ya- pacağız. Hâlâ anlamadın mi?. Doğrusu Edvar, bu suali sen sormıyacaktın.. Ben seni zeki ve kurnaz bir şey sanıyordum. Dedi. Halbuki — Meri, Karasakalın maksad ve hedefini mükemmel surette anlamıştı. Tiç, parayı pek fazla seven umumi vali Eden ile bir ittifak ve ortaklık yapmıştı. Bu mukavele muci- bince Karasakal gemileri — ile resmen teslim olumuş ve deha- leti de kabul edilmişti. Fakat Karasakal üç gemisi ile korsan- lıkta devam edecek, yalnız vur- gunlarından bir miktarını cenu- bi Karolin valisi Edene vere- cekti. Eski zamanlarda bilhassa bu denizlerde böyle skandaller çok olurdu. Merkezi hükümet vazi- yeti çok geç haber alır ve bu zamana kadar da mücrimler ken- dilerini her hangi yerde yaşa- nacak kadar vurgun vurmuş olurlardı. Meri bu hakikati nereden öğ- renmiş i?. "Bir tesadüf öseri olarak,” Karasakal, daha cenubi Karo- line ve teslim olmak üzere ha- reket ederken, Side, hiç bir kim- seye emniyet caiz olmadığını sözlemişti. Karasakalın bu ka- naati yerindeydi. Esasen korsan- lar içinde, daha eski zamanlarda olduğu gibi cidden kabadayı, emir altında çalışmak istemiyen coşkun ruhlu insanlar amış, korsanlık da piçleşmiş gibiydi. Karasakalın devrinde korsanlar, hep ipten, kazıktan kurtulmuş, karaâda hırsızlıktan, uğursuzluk- tan, ahlâksızlıktan yaşamak im- kânını kaybetmiş kimselerden ibaretti. İçlerinde Meri gibi olan- lar pek azdı. Böyle bir muhitte, her cinsten insan bulunabilirdi, İşte bunlardan birisi, Karasaka- lın esrarını elde etmeğe çalışan- lardandı, Karasakal kaptan Tiç valinin yanına girdiği vakit bu adam Sİ Dilimize çeviren: )'3 Şükrü Kaya Ü irn masadan masaya gönderdikleri vakit parmaklık arkasındaki o miskinlerin kötü kötü gülüşme- lerini bir görmeli, ğın'ıılın kötülük yapmaktan ibaret olan bu adamlar için şişmanlardan daha zevkli bir kurban olamaz. Fakat biz buna ehemmiyet bile ve-meyiz. Çünkü bizim pek yük- sek olan tahammül ve sabrımız onların bu kötülüklerini bastırır. Ayın on beşine beaziyen çeh- relerimizdeki ebedi tebessüm bu cellâtları hınçlarından kudurtur. O, orada hokkasna kaa tükü- eee da valinin dolaşmağa başlam ştı. Karasakal, nedense bu defa kâfi derecede emniyet tedbiri almamıştı. Vali odasının önünde yirm kadar müsellâh adamı ile vakıa hayatını muhafaza altına alm ştı. Fakat vali odasının hu- susi bir bahçeye bakan tarafını iç düşünmem'ş ve bilhassa es- rarını emniyet altına almağı ak- la bile geti memişli. Bu vaziyetten - istifade - eden casus adam pencereye kadar kolaylıkla yaklaşmış ve içeride görüşülen şeyleri — baştanbaşa dinlemişti. İşte bu adam, her şeyden evel ve bherkesten fazla olmak üzere Karasakalla cenubi Karo- Ha val sinin esrarına vakif ol Mmuştu. Fakat bu casusun da haber- dar olmadığı bir. cihet vardı: Meri tarafından takib edldiğini bilmiyordu. Meri, bu adamın hal ve vırlarından çok — şüphelend ği için, karada kendisini bir az takip lüzumunu hbissetmiş bulu: nuyordu. Ve o böylece hareket etti; onu cürmü meşhud halinde tuttu: — Hey bana bak.. Orada ne yapıyorsun? Birden tutülan casus korku ile sesin geld ği tarafa döndüğü vakit Rack ile-k ai aştı —kebeli- yerek: — Hç br şey.. Dedi. — Hiç bir şey olabili . Fakat hele bir az benimle gel. Seninle görüşmek ist yorum. Casus Meri ile birlikte şeb: rin dışına doğru çıkmağa mec- bur kaldı, Meri: — Korkuyorsun. Fakat buna lüzüum yok. Ben seni öldürmek isteseyd.m, daha valinin pence- tresinde iken ördürürdüm. Mac- sadım seninle birlik iş görmek- tir. Bzm reis artık tahammül edilmez bir adam oldu. — Evet.. Ben de bunun için aleyhine hareket ed yorum. Bizi hepimiz. valiıye Bundan sonra biz satılmış insanlarız. — Ya?. Demek ki şüpbelerim yerinde imiş!. Bizi sattı ha., — Evek Valiye bizi N Hem de Karasak lın teslimini temin edene vadedilen 5090 al. KO Yazan: Hanri Bero tar Dedi. rürken biz yüz kiloluklar neza- retin döşemelerini — ağırlığımız altında çatır çatır çatırdadırız. Odacıda arkamızsan: — Kabil değil, bu adam ge- çebilsin diye mutlaka nezaretin araba kapısını açmışlardır. D ye söylenir. Tekrar ediyorum, bütün bunlar| bizim zayıflardan çektiklerimizin yazında hiçtir. Zayıflar kendi- lerine hakaret eder gibi duran bizim bu genişl ğimizi ellerinden geldikce daha acı tarzlarda buranumuzdan getirirler. Herkesin başına geldiği gibi —a — odasının etrafında âdi, initetk.k etti ndı (Radyo) — İngiliz sabah saat 11 de tını paylaştılar, hem de bundan sonraki korsanlıklar için ortak oldular.. Meri bu kadar malümatı al- dıktan sonra: — Haydi arkadaş.. Artık ay- rılalım.. İcabına sonra bakarız! Dedi. Ve adamcağız giderken arkasından beynine bir- tabanca sıktı ve onu da Rakam gibi öl- dürdü. Meri, bu hâdise üzerinde da. ha fazla durmamayı ve işin cer- yanına uymayı daha muvahık gördü. Ve... Karasakalın da ağzından vaziyeti öğreninceye kadar bu hususta hiç bir kimseye bir şey söylemedi. — Sonu var — Ademi müdahale komitesi Dün tekrar toplandı Londra, 22 (Radyo)—İspanya işlerine Ademi müdahale komi- tesi, bugün öğleden sonra Ha- riciye Nezaretinde Lord Plimutun riyasetinde toplanmış, İspanyaya gidecek komisyonun vazifesi et rafında tetk ka ta bu'unmuştar, Ingiliz kabinesi Toplandı v2 UzakŞark Başvekil B. Çemberlaynın riya- setinde toplanmış ve iki buçuk saat 'müzakerelerde — bulunmuş- tur. Ba içtimada, Uzak — Şark yezyeti uzuz uzadıya tetkik edik miştir. İngiltere hava İstasyonları teftiş edilec k Londra, 22 (Radyo) — İngil- tere hava kavvetleri umumi mü- fettişi; Mısır, Hindiştan, Snga- por ve Onkon hava - istasyon- larını teftiş için bugün buradan hareket etmiştir. Kanda oturacaklar Paris, 22 ( Radyo ) — Dük 3ö Vindsot'ila; Düşea Vindsor, Kan şehrine - varmışlardır. Bu- radakı hususi - villâlarında otu- racaklardır. -dSahud serseri prensin karı: Ne kadar yazık oldu; Ameri ka rekortmenlerinden birisi, en zengin mirasçısını kaybettil Güzali ği ve fevkalâde serveti ve başından geçen maceralarile çok meşhur olan Barbara Hüt ton geçenlerde Neyyorktan İn- giltereye gelmiş ve hemen Ame- rikaya dönmüşlür. Bu ani gidip gelme üzerinde pek çok, hatta gülünç tahminler bile yürütülmüştür. Halbuki Barbara Hütton bun- dan bir kaç sene evel Dani- marka — asilzadelerinden Kont Hogviç Reventiav ile nişanlan- mıştır.. Kontun hemşiresi de Danimarka. kral çesinin birinci, dâmdönürüdür. İşle bu Kont, Amerikaya Barbara ile birlikte gitmiş ve Barbaranın Amerika tabüyeti ile alâkasını kesmek için âzım gelen teşebbüslerde bu'unmuştur. Barbaranın tam 40 milyon dolar serveti vardır; mahud ser- ser; prens Midivaninin ilk zev- celerindendir. Pola Negrinin, Mari Mac Korniğin ve Joze Marya Sertin de görümcesi ob muştu. Mahud prens i'e zevcesi Bar- bara balayı seyahat olarak uzak şarka bir seyahat yapmış ve 1935 te de ansızın boşan- mışlardı. Nevyorkta grev Nevyork, 22 (Radyo)— Taksi otomobilleri Şşoförleri grev ilân etmişlerdir. Nevyorkta 12 - bin taksi otomobilini idare eden 18 bin 400 şolför vardır. gitiler Taarruza uğrıyan kahveci Pariste arasıra Amerikan usu lü baskınlar, vurgunlar olur.Ge- çen hafta sonlarında bunlardan birisi daha olmuştur. 17 Kânunuevel sabahı, — saat yedide, Liyej sokağında, bay Nörey kahvehane ve sigara ma- Yazasını açmış ve müşteri bek- lemeğe - başlamıştır. — Havanın yağmurlu, soğuk — ve sokak ta tenhadır. Bir aralık bay Nöreye iki kişi müracaat etmiştir. Bunlar, “iyi giyinmiştir, Elleri de eldivenlidir. Birisi: — Patron, bana bir paket sigara veriniz! Demiş, diğeri de: — Size bazı mühim şeylerden bahsedeceğ z; başkasının duyma- maması lâzımdr. Demiştir. Kahvehane sahibi bu lâübalil ği bir az manısız bulmuştur. Çünkü kahvehanede kendisi ile bu iki müşteriden başka bir kimsc yok- tur ve böyle iken “Hiç kmse duymasın, demek, manasız bir şeydir. Bu sırada kahveye üç kişi daha girmiştir. Fakat bu yeni zyaretçilerin ellerinde ta- bancalar vardr; ve Bay Nöriye: — Fazla lâfa vakit yok. Ya paranı ver, yahud beynini dağır tırız! Demişlerdir. Soğukkanlılığını kaybetmiyen Bay Nörey: — Beyhu Je -demiştir benim kasam yoktur. Çekmecemde de saat 8 den evel beş santım bu- lunmaz. — İsterseniz — arıyabilirsi: niz. Fazla vakit kıybetmek de işinize gelmez, çünkü sokak ka- labalıklaşmağa başlır! Bu akı- lâne nasihat üzerine beş - hay- dud, süratli bir araştırma yap- mışlar, fakat hiç bir şey bula- m yarak çekilip gitmeğe mecbur kalmış'ardır. Halbuki B: Nöreyin içinde on bin franktan faz'a para bur Akhisar, (Hususi) — Ayın 19 ncu Pazar günü Akhisar gençler birliği ile Salihli Gür- büz idman yurdu takımları bir futbol maçı yapmışlardır. Elek- trik fabrkası müdürü B. Ali Rızanın hakemliği altında yapı- lan maç, hakikaten heyecanlı oldu, beşinci ve sekizinci daki- kalarda Akhisar takımı iki gol atmışlardır. Salihli gençleri da tehlikeli bir akın yapmışlar ve bundan istifade ederek korner- den ilk gollerinı kaydetmişlerdir. İki taraf da şiddetli akınlar yaparken Akhisar takımı üçüncü göllerini penaltıdan — yapmışlar- dır. 25 inci dakikada gene pe- naltı olmuş ve Akhisarlılar bun. dan istifade ederek bir gol da- ha atmışlardır. Salihli gençleri, bu dördüncü gölden sonra gayet güzel oyna- mağa başlamışlar ve Akhisar kalesini çok sıkıştırmışlar ve o sırada ikinci gollerini de yap- mışlardır. Bu suretle — birinci devre 42 Akhısar takımı lehine bitmiştir. İkinci devre deçok heyecanlı geçmiş, Salihli gençleri çok gü zel oynamalarına rağmen gol yapamamışlardır. Oyun 4-2 Ake hısarlıların galibiyeti ile sona "BELÇiNd Fransaya olan bor. cunu v'riyor Brüksel, 22 (Radyo) — Bek çika parlâmentos: maliye encü. meni, Belçikanin, bundân evel Früosadân akdetmiğ, öllüğu öün kiz yüz milyon franklık istikrar zin derhal itfasını kabul - eyle» miştir. Van Zeland Londra)a davet edildi Lond a, 22 (Radyo) —İngilig hükümeti, — iktısadi - tedkikatla meşgül bulunan sabık - Belçika Başvekili Van Zelandı buraya davet etmiştir. Van Zeland, Lon: draya hareket edeceği — günü kendisi tayin edecektir. Hudud tekrar açılmış Henday, 22 (Radyo)—Fransa- İspanya hududu tek-ar - çılmıştır. lunan kasası, hırsızların gözü önünde denecek bir yerde imiş, fakıat bu kasa; o kadar mahi- rane gizlenm ş ki görülmesi im- kânı da yokmuş. ben da bir dela genç iken me- muriyetimi kaybetmiştim. Başka bir iş arıyordum. Bütün “Paris.i sürttükten, mağazalara — taban tepdikten ve ballerin yağlı ve kirli dehlizlerini geniş omuz'a- rımla siip süpürdükten — sonra bir s'gorta acentaşı müdürü Mös- yö “Sanyi Mortçün — huzuruna çıktım. Mösyö “Sanyi Mort,, kara kurü neviden — zayıf bir adam, âdeta gözüne gözlük tak- miş bir karga gibi idi. tımda bundan daha ki adama tesadüf etmediğimi zan- ned yorum. Bana elini uzattı ve yer gösterdi. Dertlerimi anlat- tım * alâkadar — oldu - dikkatle dinledi. —Hakikaten sefalette misiniz? Diye sordu. — Mimkün olabildiği kadar efendim; bir haftadanber gün- lerimi bir az ekmek parçası bir az da çikolata ile geçiriyorum. Sizden iş ve ekmek istliyen şu adam açlıktan ölmeğe mahküm br kmsedir dedim. Bunun üzerine parmaklarını çıtlatarak gülmeğe başladı. Sivri suratını üzerime dikti ve par- mağile karmını göstererek: — Daha kâfi derecede ihti- yatınız var. Dedi... Zayıflayınız ondan sonra gelip beni görünüz, Bize faal adamlar lâzım, yoksa senin gibi lapalar değil! Kapıyı açtı ve beni dışarıya çıkardı. O merdiven — başında ağladığım kadar belki bütün ömrümde ağlamadım. Bilâhare Mösyö “Sanyi Mort.,e tesadüf ettim. Benim karnım yaldızlı bir göbek olmuştu. Yani tüyü düzmüştüm. Nankör deği- lim, Şimdi Mösyö Sanyi Mort “Avveno ve Egram,, daki apar- tımanda kapıcımdır. Bazı kere gider onu kap'cı kulübesinde görür ve © hikâyeyi hatırına getirirm. — Babacanca yüzüne bakarım, o dıÇa gülümıer ve karga boyunu gibi kalan boğazından kapı mandalı aça aça ağaran — saçlarının dibine kadar yüzünün buruşuk derile- rinin altına bir safra tabakası döşenir.... Taşı gediğine koyuyorum de- ğil mi? Bundaki zevki bir türlü unutamam. Ne yapalım? Biz haddizatinde geniş ve vurdum duymaz zorla kinci — yapıyorlar. Bu hep onların kendi hüneridir, bizimle eğlenir er, böyle istihza ederler; terbiyesizc> alayları- ile kudur: turlar. Buldukları ho; kelime- lerden o kadar memhundurlar ki ayı gözü gibi yumuk gözleri- mizin bazı kere hidde ten ateşler saçtığının farkına bile varmazlar, İşte bizaa ber de böyle lâfa kapılıyor ve - hiddetleniyörüm. Halbuki esas itibarile — saflık cüsse meselesi değildir. Ben Şderisi kemiğine yapışmış, suratı bir kocakarının dolapta sakla- adamlarız amma bizi | dığı ayva gibi sararmış hayırhah adamlar tanırım ki cama ben- ziyen gözlerinden süzülen nazarı larını — yanındakilere — şefkatle atfetmenin yolunu bilirler. Garson biral.. Ne kadar müş- teri varsa o kadar yarımlık. Gülelim ve eğlenelim. Ben gülüp eğlenmeği her şeye tercih ede- rim. Ben etrafımdakileri eğlen- dirmeği severim ve herkes beni meclis âra, ineşelidir diye medlr eder, Şişman'lar bilhassa — zayıfla. mağa niyet ettikleri zaman her kesin maskarası olur. Bütün şiş- manlar gibi bu hal benim de başıma geldi. Oalar gibi ben de her şeyi tecrübe ettim, tü Evvelâ mualeceler; boğulmuş kedi gözü gibi manzarası bile müstekreh haplar yuttum, çikâp kokulu idare kandili yağı - ta- dında ilâçlar " içtim. - Bunlardan — Sonu var —