28 Teşrinsant ANADOLU İki karpuz, bir koltuğa sığmaz İhi Rarpuz,Dır koltu; gn a: Di orkı.lw Kuşadasıbelediye reiSinin'Kararparka konacak mantığına bakınız! Ya Bay reis aklına eser de bir bhafta domuz avına çıkarsa, memlekete hizmet ediyorum mu diyecek? fen Kuşadası belediye reisinin tütün Aalışverişi ile iştigal et- — mesi yüzünden şehir - işlerinin — yüzüştü kaldığını yazmıştık. Bu yazıya, Kuşadası belediye reisi cevab veriyor. Bu mektubu sırf Kuşadası gibi bir kszanın bir belediye reisine hâkim olan zihniyeti göstermek itibarile neşrediyoruz. < Reisin, matbuat sütunlarında böyle bir ifade ile,, böyle yük- sekten ve gayrı mesul imiş gibi yürüyen bir mantıkla meydan okuyacağını sanabilmesi çok ha- zindir. İşte mektub: “Anadolu gazetesi müdür- lüğüne: Sayın direktör; (Gazetenizin 23 Teşrinisani937 tarihli nüshasının 9 uncy sahi- fesinde belediye reisinin tütün ticaretile meşgul olmasından dor layı memleket işlerinin ibmal edildiğini ve belediye reislerir nin tütün ticareti yapmasının kanuni olmadığına —dair yazıyı okudum. Bunu yazan muhterem muha- birin kim olduğunu bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, belediye reisleri, belediye reisi olmakla, kanunt ve medeni haklarından mahrum edilmiş olamazlar. Elde meveut kânun ve nizamname- ler de belediye reislerini, bu gibi işleri yapmaktan menetmınz. Eğer böyle bir kanun veya nizamname veyabut bir emir meycut olsaydı iki işten birini ğıumık hakkı genç bizlere ait urdu. Binaecnaleyh, muhte- Tem muhabirde, bu hususta söz söylemek hakkı olamaz. 933 sensindenberi bir Türk firması için tütün alıyorum. Ve bunu arzu ettiğim zamana ka- dar alâcağım. Muhabir böylece bilsin. Bu işi yapmakla memle- keto hizmet mi, yoksa zarar mı getirdiği mi, müstahsilin hepsine sorsun. Tütün alma dolayısile mem- leket işinin ihmal edildiği nok> tasına gelince, bu da yüksek makamata teallük eden bir iştir. Biz, yorganımıza göre ayağımızı uzatıp İş yapan idarecileriz. Ya- pacağımız her işde, düşünür, düşünür öyle yaparız. Muha- bir de, zihninde yürüttüğü ihmal- leri sayamadığı — için iddiaları, Melek v 23 : kalbe yaman bir zımba vuruyor- lardı. Üçüncü kadebi içtikten sonra ben de olduğum yerde, içimde dansediyordum. Şurama saplandı ok; Seni sevdim hem pek çok. Artık tahammülüm yok, Kalplere vur bir zımba, Rumba da rumba rumba.. Dönen çiftler daha çok sar- maşıyor, masada kalanlar da kendilerini çalgının kıvrak nağ- melerine vererek gülümsüyorlar, sokuluyorlardı. — İşte hayat!. Dedim. Rumba bitti. Fakat oturanlar da, ayakta olanlar da - ellerini biribirine vuruyorlar: — Bizl,, Bz!.. Diye bağırıyorlardı. # ’,: — ) Mtvsş neysL — yersizdir. derim. Kuşadası belediye reisi Mitat Baysal Gelelim meseleye: Belediye reisi, *tütün müstah- siline bizmet ediyorum, iddia- sını yürütebilmek için, karşımıza çıkıp: — Evet, bir kumpanya namı- na satın alıyorum.. Fakat bu işde ne komusyon, ne simsarlık alıyorum, Kuşadası halkı şahi- dimdir, bu işden beş santim ce- bime girmez. Demesi bile bizce kulak ası- lacak bir ebemmiyeti haiz olar maz, Vazilesi, belediye işinin başında bulunmaktır. Çünkü hir kasasından maaş alıyor, )Ğî şadası halkı ise, filân belediye reisine veya filâr zata, “kendisi başka işler görsün amma biz razıyız, diyerek para veremez, Böyle işlerde medeni haklar değil, kanunf işler bahse mev- zudur. Kendis'nde bu salâhiyeti gören Kuşadasının belediye reisi, yarın kalkıb canı balık avlamak isterse işi gücü bırakıb bütün gün balık tutmağa mı gidecek?. Yahud aklı eser de bir hafta domuz avına çıkar: — Ne karışıyorsunuz, ben do- muz avlıyorum. Muzır hayvanatla mübadele açarak memlekete hiz- met ediyorum. Bunu gidib mısır tarlaları sahiplerine sorun! Demeğe kalkarsa buna cevaz- mı verilecek! İki yoldan biri: Ya ticaret, ya belediye reis- liği.. Şehir işleri için misal gös- termeğe lüzum yoktur; her iki işi birden görmeğe kalkan bir şehrin belediye reisi mutlaka işin bir tarafını sakat ıyacaktır. Malüm — darbimeseldir. - İki karpuz bir koltuğa sığmaz. General Franko ne diyor Paris, 27 (A.A.) — General Franko Havas Ajansına Burgos muhabirine şu beyanatta bw lunmuştar: — Ben bu harbi silâh kuvveti ile kazanacağım. Hiç bir tavaş. sutu kabul edemem. Valânsiya ile her türlü uzlaşmayı da ka- bul edemem. Düşman'arım ile hatta herhangi bir gö üşmeyi de istemem. Mütareke şeraiti münakaşa edemem. Eğer düş- manlarım teslim olmak istiyor- larsa kayit ve şartsız teslim ol- malıdırlar. Şeytan Yazan: Kadircan Kaflı Çalgı bu seler: Bugün varız yarın yok; Diye başlıyan başka bir rum- ba çalıyordu. Kendimi etrafımdaki coşkun, şen havaya ve seşlere o kadar vermiştim ki, hiç dans bilmedi- gim halde ayağa kalkmak, en yakın kadını - kollarıma alarak ortaya çıkmamak için kendimi zor tutlum. Neden sonra — çalgı dürdü, herkes masasına çekildi, ayakta hiç kimse kalmadı. Yanıbaşım- daki masada genç bir kadın, erkek arkadaşına fısıldadı: Numaralar başlıyor. — Cambazlar bBoşuma gitmi- yor, Göre göre usandım. Fakat, *Meral,in — şarkılarına - doyum olmuyor. KALEd vidi ÜN heykeller Gazetenizin 12/11/937 tarihli nüshasının — ikinci — sahifesinde (Şehir dahili haberleri) kısınının başında (Kültürpark süsleniyor) başlıklı iyi bir haber okudum. Genç bir Türk san'atkârı Kül- türparkı süsliyecek bazı heykel- ler yapacakmış. Ne güzel bir teşebbüs.. Ayni zamanda san'at- kârlarımızın istidat ve meharet- lerini inkişaf ettirecek olan bu gibi yerinde kararları takdirle karşılamak - icap eder, Gene gazetenizden — öğrendi- ğime göre, bu heykeller - yarı çıplak kız ve kadınları göstere- cekmiş. Büyük şairimizin: Kadınlık ha- yatin çiçeklenmesi hayatın — kadınlaş- masi.. Dediği gibi, çiçekler bir parka yakışacak en güzel hey- kel, bittabi kadın heykelidir. Fakat bu inhisar, belki bir sa- ray veya villâ bahçesi için ka- bili kabuldür. Adına ( Kültür- park) dediğimiz bir parkta gö- rülecek heykellerde başka husu- siyetler de aramamız icap et- mez mi?. Meselâ © çiçekler arasında, hayatın tomurcakları diyebileci ğimiz çocuklar gürbüz, atlet bir kaç delikanlı heykeline Kültür- parkta yer verilemez mi? Meselâ, Bozkurt, ceylân gibi sevdiğimiz bazı hayvan beykel- leri de şuraya bile serpilebilir. Demek istediğim, bu iş yalnız Havya anamızın yarı çıplaklığına münhasır kalırsa - korkarım ki - Türkçe tabirile zevklerimize bık- kınlık verir. Çiçekler Bir kariiniz Sanayi plânında et meselesi — Başı 2 inci sahifede — tin zirai inkişafı ve halkın zem ginleşmesi, köy kalkınması prog- ramının — tatbikatında — vereceği neticelerle mütenasip olacağı mütaleasındadır. İkinci beş yık hk sanayi plânındı at kısmının da tatbikine başlamırken Ziraat Vekâleti, bütün vilâyetlere bir tamim göndermiştir. Bunda ko- şulu hayvanların arka'arının üven- dire ile delik deşik edilmesinin önüne geçilmesini ve kesilen hayvan derilerinin dikkat ve itina ile yüzülerek usulüne göre tuzla. nıp kurutulmasını istemektedir, Diş Tabibi Cevat Dağlı İkinci Beyler sokak No. 65 — Başı T inci sahifede — B1 inci dakikada Yunanlılar ge- ne şoldan bir hücum yaptılar. Kaleci ilerliyen topa çıkış yapu. Fakaş da. vel yetişen sol muavin, Yunan takımının İlk ve son gelünü kaydetti. Bundan sonra mübim bir bâdise geçmedi ve devre de 2.1 Güneş lehi- no neticelendi. İkinci dörrede Güneş takınmada değişiklik yapıldı. Roşad ve Salâhed. din takıma alındı. Yunanlıtar da bazi oyuncularını değiştirmişlerdi. İlk on dakika Güneşin hbâkimiyeti altında #geçti. Bundan sonraki kusım İse mü: tekabil akınlarla ve fakat semeresiz devam etti. 36 wmcı dakikada Yunan sol müdafii bayılarak sahadan ayrıl. du 38 inci dakikada da Safa fevka: muhakkak bir göle mani oldu. Hiç olmazsa beraberı Tiği temine uğraşaa Yunanlıların gay- retlori, gelibiyetlerine bir gol daha 'Nazilli B 5 E 5 emiz ve kar gibi çarşaflar ğ safirlerinizi kabul edebilirsiniz. E S Nazilliye gidecek yolculara “ tavsiye ederiz. uğu kadar, Telefon: 3055 — Sende o kadımın nesini beğenirsin. Erkek gibi bir ses, vabşi, yırtıcı hareketleri yar, — Zaten bütün güzelliği de bundadır ya.. — Zaten siz erkekler.. Genç kadın sözünü bitire- medi. Çünkü kırmızı perde açık- miş, biri erkek diğeri kadın iki artist, apaş dansı yapıyorlardı. İki çocukla baba, anne ve köpekten ibaret bir cambaz ailesi perendeler attılar, oyunlar gösterdiler, Gerdanlı göbekli iki kadın ağır ağır bir şarkı söylediler, Masalarda — sabırsızlık — vardı. Sahneye bakanlar ve dinliyenler pek azdı, Perde kapanınca: — İsteriz, şeytanın şarkısını isterizl. Diye bağıranlar oldu. Herkes ayaklarını yere, elleri ni de biribirine vuruyorlardı. Bu gürültü ufak aralıklarla on dakıka kadar sürdü. Balık yağları Seyircilerin: — Hoşumuza gittiğini bilirler de hep böyle bekletirler. — İyi amma, çok naz, âşık uşandırır.. — Burada usandırmıyor, büs- bütün çıldırtıyor. Diye konuştuklarını duyuyor- dum. Bu “Şeytanın şarkısı,,nı her halde kapının önünde resmini gördüğüm şeytan elbiseli kanın söyliyecekti, Bunu sezdikten sonra orada bulunanların en sabırsızı — şüp: hesiz bendim. Zra uzun senelerin arkasın daki bir hatıra gitti'-çe derleni- yor; basma entarili, pısırık bir kadın yavaş yavaş soyunuyor ve derisine yapışmış gibi duran kızıl, daracık bir elbiseye bürü- nüyordu. ı'. Müzik ağırağır bir taggo çal- mağa başladı ve perde - açıldı. şumlllllllllllllIllIllllIIUIIIIllllIHlllllllllllllllIIIIHIIIIIHIHIIIHIHMH ilâve etmek İstiyen Güneşlilerin çe hışmaları hiç bir metice vermedi ve maç ilk deyrode alınan netice ile, yani 21 Güneş lehine Enosis yarıa (bugün) Feaerbahçe ile oyoryacaktır. İstanbul, 27 (Hususi muhabi- rimizden) — Bugün m'safir Yu: nan takımı ile Güneş — takımı arasında yapılan fudbol maçın: da Güneşliler 2-1 galip gelmiş: lerdir. Goller ilk devrede Melih ve Murad taraflarından atılmıştır. Yunan takımı zayıf " olmaklakla beraber enerjik bir oyun tarzı götermiştir. Güneş takırmı oyun- cularının da çoğu ikinci takım- dandı. İstanbul, 27 (Hususi mubabi- rimizden) — Bugün Çek güreş: çilerile Güneş kulübü güreşçileri Palas Şık ve rahat mobilya, ve modern banyo- ar,-asri konforun: bütün hususiyetleri, hulâsa am manasile bir Avrupa otelidir, . |* . .. Temizlik istirahat Karyolalar, somyalar çok rahattır. verilir. B salonları her zaman müşterilerin emirlerine B amadedir. Burada hem istirahat hem de mi- Daima Otelin Tavsiye ederiz Nazillipalas,1 Ahmet Çakıryıldız. ve Halil Taşkın bayların idaresinde olan “Nazillipalas,, konfor, istirahat temizlik noktalarından old- emniyet bakımından da herkesi memnun edecek milli bir. müesşesedir. £ H ŞÜK DAT KOĞKT KOKATAL KOK AĞA YAK DĞRLANTILON AAA DK IDAF KOKYDK GOKKY AAAT CKUDKOT KOĞT TKAAIAKAKIİĞAK A INKAKIK Aİİİ eei Güneş maruf Yunan tak_ı;nıfiı 2-1 yendi arasında Taksim stadında mü- him güreş müsabakaları yapı- mıştır. Neticede üçe karşı dört sayı ile Güneş kulübü — güreşçi- leri galib gelmişlerdir. Çek gü- reşçileri kafile reisi güreş neti- eeleri hakkındaki beyanatında: — Güreşte teknik oyununuz noksan amma çok kuvvetli gü reşçileriniz var. Kuvvet sayesin- de muvaflak — oluyorsunuz, sert ve favullü göreşiyorsunuz. De- miştir, Basmane cinayeti Basmanede Hakkı isminde bi- rinin — yaralıyarak — öldürmekle maznun Bucalı Selimin muhake- mesine dün Ağırceceza mahke» mesinde başlanmıştır. A DAANADANDARADALYAYAKALIKAAIAAIATAKILUKA A IAKIAT LA YU KAT IAUAO KOKU AAKIAKLLARAL A FAKAAAALIARI! NUK TURKLALARTI CAT KA CAY ZKK DANAA AAA F HİLÂL ECZANESİ BÜTÜN ÇEŞİTLERİ BULUNUR. EN UCUZ İLAÇ SATAR, HERKES ORAYA KOŞAR, Resimdeki kadın, orada oldu- ğundan bin kat daha güzel, daha oynak ve alımlı olarak şanoda canlandı. - 0.. Meral.. Meral... Diye sesler duyuldu. Sonra sürekli bir alkış salo- nun havasını çalkaladı. Siyah birfon üzerindeki kızıl vücudü, çıplak gibiydi. Çizgiler ve gölgeler o kadar belli olu- yordu. Dolgun bir göğüs, omuzlar, ince bel, kalçalar, düzgün ba- caklar ve küçük ayaklar.. Hepsi de ayrı birer güzellikti. Hafif bir baş eğmesi ve zoraki bir gülüş, salondakileri çileden çıkarıyordu. n Alkışlar durup durup yen den başlıyordu. Bu yüzden çalgı durmuştu. Arsamda iki kişi konuşuyor- lardı: — Nereden çıkmış bu? Türk mü? Bunu soranın onu yeni gör düğü — anlaşı'ıyordu. Arkadaşı gevap verdi: — Hem de öz Türk, Anado: lunun küçük bir kasabasından gelmiş diyorlar. Zannedersem Isparta yahut Burdur tarafların dan.. — Öyle ise şivesi bozuktur. — Bir — İstanbulludan dahâ güzel konuşuyor. Şimdi göre* ceksin ya.. — N);sıl düşmüş buralara?. Buna cevap vermeğe vakit kalmadı. Çünkü çalgı deminki tangoya yeniden başlamıştı. Et. raftakiler, arkamda konuşanlara bir az sertçe baktılar, onlar sustular, Fakat onların bu kısa W'r ma'arı benim kafamın içini perde daha aydınlatmıştı: e parta veya Burdur taraflarında! gelmiş; küçük bir kasabadan- Şeytanın şarkısı başladı: x Devamı var -