L ? Teşrinsani OF O ANADOLU — Tayyaremız korkunç bir fırtına bulutuna girdi ve etrafımızda mavi bir aydınlık doğdu *ı'ufı- 8 Mücevheratı başkası çalmiş! ua aa n daüaealem aa el arai ” * aA e Çok garib adli bir hata Lorüdda Bir çok meseleler . ğ konuşulacak A Korkunç dakikalar ve taş yağmuru da , ——:'2x5 ».| Dilber bir dansöz ön sekiz e kahbire Post yazıyor: başlamıştı. Artık, mahvolmuştuk! — Başı Gınct sahifede — büklüğin :e taşlar pençerelerin mika camlarını dövüyordu. Öyle şddetli vuruyorlardı ki n hayet bir mika perçalarndı. Bir kaç taş içeriye girdi. Bir tanesi başıma çarptı. Sağ kaşımın üstü yarıldı. Bayılır. gibi oldum. Bü- tün itidalimi muhafaza ederek kendimi toparladım. Tekrar sü- rünerek pilotun yanına gittim. Alahtan taş yağmuru pek kısa bir zaman devam etti. Ar- kasından — müthiş bir sağnak boşandı. Tayyare durmadan sar- sİyor, sağa so'a yalıyor ve gttikçe alçalıyordu: Yarabbil. Mahvoluyorduk! Altim-treye baktım: 1000 met. reye düşmüştük. Büu — düşüş 've sarsılış pilotun bütün çalışma- larına rağmen devam ediyordu: İnler gibi bağırdi: — Her şey bitti... Düşüyoruz! Kylakları parçalıyan bir gü- rültü, — gözleri kör eden bir parıltı daha... Tekrar irtifa sa- atine bakıyorum; 800!), Derken yavaş yavaş yağmur dindı, Etrofımızdakı zifiri bulut. lar siyahlıklarını kaybetmeğe baş'adılar. Bir iki dakika sonra etca'ımız büsbütün aydınlandı. Altımızda pıril piril yanan, par- lak geniş bir su tabakası görün- dü. Pitot sevinçle bağırdır — Kutulduk. İşte Viktorya gölül.. Altımızdaki vasi su birikintisi Nılin membat olan meşhur Vik- torya gölü idi. Senelerce zavallı Avrupahlar Mısıra hayat getiren bu koca nehrin çıktığı yeri bul mak için tabiat'e, vahşetle, has- talıkla her şeyle mücadele et- mişler, ölmüşler, öldürmüşler ve nihayet bin türlü meşekkaltan sonra ancak buralarını keşlede- bilmişlerdi. Şmdi biz rahatça bu gölün üzerinden uçarken bu medeni'yet ve insaniyet kahra- manlarını kalben alk şlamaktan kendimi alamadım. Yavaş yavaş inmeğe başladık. Bir kaç daki- ka sonra Viktorya gölü kena- rındaki Entebbe tayyare mey- danında idik, İşte benim kısa fakat korkunç maçeram burada - bitiyor. Bu sergüzeşt benim hava hakkında epey şeyler öğrenmeme vesile oldu. Bilhassa, ne derlerse de- sinler üzünde bildiklerimiz> den çok bilmediğimiz bir sürü esrar bulunduğuna kani oldum. Havacılara sorarsanız bütün semayı karış karış bildiklerini söylerler, Gökyüzünün haritasını Çabucak nişanlandık. Düğün hazırlıkları için İstan- bula gittim. — - İşte bu gidiş, bayatımı o za- mana kadar hiç ummadığım bir yola sürükledi, - ”. İşlerimi bitirmiş, dönmek üzere idim. Bir akşam “Tunel,c bin- dim, Beyoğluna çıktım. ı'I'Sııl z::ı geçîyçlordıı. Caddeden Jüks otomobiller geçiyordu, iki taraftaki yaya kal- dırımı belki dünyanın en güzel kadın ve erkekleri doldurmuştu. Kolkala, — biribirine — yapışmış gibi yürüyen çiftler, cıvıl cıvıl konuşarak hızlı hızlı giden genç kızlar, ağır ağır gezinen bazı ya-| bancı erkekler vardı. Burada hayat, taşkın bir ışık ve neşe ile sarhoş gibiydi. Bu saatte gösterirler. Fıansız ve Alman kâşillerinin Stratosphere taba- kasına bir seyahat yapmağı dü- şündükleri — bu sırada benim böyle bir fikir yürütmem — her- halde pek hoş karşılanmıyabilir. Lâkin hakikat bu merkezdedir. Bir gün bir tayyare meydana iner. Tayyareci yerinden atla- dığı zaman bakarsınız ki zava | sapsar dır, elleri btremektedi Her halde müdbiş bir faciadan kendisini güç belâ kurtarmıştır Bazan da beklediğiniz adam biç bir zaman dönmezl Avrupa tayyarecileri her ha! de (cesur İngiliz)i pek iyi ta nırlar. Bu genç adam da br iki ay evel bpki bizim gib korkunç bir macera geçirmiştr. Bir fır: tına bulutuna rastlıyan delikanlı merak sajkasile bu karanlığın içine defıyor, merkeze yaklaş: tıkça tayyare brdenbire sarsılı yor ve tayyarecinin bütün u2- raşmalarına rağmen manyatize edilmiş gibi müdhiş bir süratle yükselmeğe başlıyor. Öyle bir zaman ge' yor ki p o — havasız- hktan ' oğu acak hale geliyo , damarla x şşivor. Tam kendini kaybedeceği anda ta;yare fırtıaga bu utundan kurtuluyor, Lâkin.bu sefer de korkunç bir - süratle düşmeğe başlıyor. Kendini top- hyan delikanlı bütün soğuk kan- hlığı. ile çal sıyor, fakat heyhat.. Tayyare mütemadiyen düşüyor. Altta Nilin membar olan - Vik- torya gölünden çıkan (Viktorya şelâlesi) ve biraz iler.de dar bir vadiden akan Zambesi W—-L Kurtulmak ihtimali yok; yük- seklik 800, 600, 450 mütema- diyen düşüyor. Tam yere çarpa- çağı anda bütün varlığını kulla- narak tayyareyi Zambesinin ak- tığı dar ve dolambaçlı vadiye sokuyor ve hayret artık mah- volmuş tayyarenin inişi birden: bire duruyor. Makine düz istika- mette ilerlemeğe başlıyor. Zavallı pilot kurtulmuş değildir. Şimdi daha korkunç bir tehlike, kaya- lara çarpıb ölmek var. Dakika- Jar süren bu ölüm yarışı esna- sında soğuk kanlılığım bir an kaybetmiyen delikanlı Zambesi- nin o dar ve sarp kayalık vadi. sinde tayyaresini bir tarafa çarp- tırmamak için bütün meharetini Barlediyor ve nihayet makine yavaş yavaş yükselerek bu ölüm geçidinden kurtuluyor. Size tuhaf bir baber daha vereyim: Sudanın — şimali şarkt bududunda (Krallar vadisi) de- nilen bir yer vardı. Burada Yazan: Kadircan Kaflı dünyanın ber tarafında sefalctten inliyen milyonları, mezar sessiz- liğine ve karanlığa bürünen za- vallı kasaba ve köyleri hatırla- mamak mümkün değildi. Etrafın neşe ve kaynaşması insanı kapıp — götürüyor; berrak bir dereye Minimini çiçekler gibi yeşil sahillere, meh: taplı kırlara sürüklüyordu. . Bunları düşünüyor, - duyuyor ve yavaş yavaş Taksime doğru gidyordum. Önümde - bir kala.- balık gördüm. Duruyorlar - ve yolun kenarındaki bol ışıklı bir kapının önünde, resimlere bakı yorlardı. İçerden şen bir müzik işitili- yordu. Seyredenler müzikle beraber güzel, kıvrak - bir şarkı mırıldar mıyorlar, arada bir içlerinden epeyce genişbr sahada hiç bir radyo istasyonu alınamaz. Bunun izalesi için en meşhur mühen dişler en son sistem vasıtalarla aylarca çalıştılar fakat muvaffak olamadılar. Şimdi tayyareler bu mıntakaya ge dikleri zaman işli- ven radyo ve telszleri birden- » re durür ve on dakika kadar etyüzile bütün alâkalrını ke- erler. Serai Yaşıt Fen, hayat ve ölüm — Başı Gıncı sahifede — iyet ve Kudreti vermelidir. Bu isrın yeni şartlarına uymak, hu uhran — heyulâsını — kökünden yıkabilir. Arz üzerinde her hangi bir devirde her şeyden ziyade kıy- meti olan sıhhattir. Her şeyden ziyade sevilmesi, muhalazası lâr zım gelen de sıhhattir. Sıhhati- Se malik olan ve benliğe inanan bir insan için buhran mevyzuu- bahs olamaz. Buhran umumi olmazdan evel lerdi olur, İşte bu imanı elde etmek, yur karıdanberi sayazeldiğimiz dü- zineletce ıztırab ve hastalıkla- rin en iyi, €n ucuz tedavi - yö- ludur. Yani... Bz evham ve irade zafımızladır, ki kendi kendimizi öldürüyoruz. Yeni tünel iki yılda açılacak — Başı T inci sahifede — ikinci hat ve tunelden işliyecektir. Yeni tanel, Türk mühendis ve işçi: leri tarafından açılmaktadır. Meycud — tanelin genişletilmesi demiryolunun masralı, tunel masra: fından ayrıdır. Aziriye taneli, tehlikeli bir ter nel olarak anılır. — Yapılan tetkikatta bu tunelin hiç temir görmediği ve iaşa malzemesinin de çürük olduğu anlaşılmıştır. Şimdi yeni açılan tunel, iyi malzeme — ile taşa edileceği için herhalde — sağlam — olucakur. Çönkü Türk müheodisi ve- işçisi taratından açılmaktadır. birer çift içeri giriyorlardı. — Nedir? Diye baktım. Kapınto üstünde şu iki' sözü okudum: *“Şeytan Barı, Numara yapan, şarkı söyliyen erlistlerin resimleri, kapıyı bey- dan boya doldurmuştu. Onlara uzun uzun bakmadan yürüyecektim. Fakat orta yerde, diğerlerinden . daha büyük ve boyalı bir resim beni olduğum yere çaktı. Bu, kara bir fon üzerinde, kıpkırmızı ve daracık, vücudüne yapışmış gibi duran elbişelerle bir kadını, daha doğ- rusu bir. şeytanı gösteriyordu. Birdenbire uzak - yılların arka- sından bir hatıra — şahlandı. (g: Fakat sakin bir seş içime şun- Şotan ve Delbos İngiliz hü- kihet adatılarila yalıma ” Lord Halifaksın son Berlin seyahati- nin neticelerini tetkik etmekle kalmıyackklar ayni zamanda İs- panya, Uzak Şark, Akdeniz ve belki de cenubi Afrika vaziyet- lerile meşgul olacaklardır. Vakit kalacak — olursa İngiliz- Amerikan ticaret müzakereleri meselelerinin de derpiş edilmesi mümkündür. Paris, 26 (Radyo) — Fransız Başbakamı B. Şotan ile Harici- ye Nazırı B. İvon Delbos, pa- Zar günü akşamı saat 22,30 da buradan Kondraya hareke ede- ceklerdir. Paris gazeteleri, seyahat et- rafındaki neşriyatına devam et- mekte ve mühtelif tahminler yürütmektedirler. İngiltere Başvekili B. Nevil Çemberlayn, Lord Halifaks ile B. Hitler arasında wukubulan konuşmaları çok gizli tutmakta ve tek kelime söylemek isteme- mektedir. Çin-Japon harbi — Başı 1T ünci sahifede — “Eğer cuma gününe kadar Şame Kay.Şek japonyaya karçı mukateme- te mihayot vermez isze vama günü japon ordusu Çin bükümetimin yeni Şanghay, 26 (A.A.) — Çinliler şehri terketmeğe devam ediyorlar. Dün bir İtalyan vapuru — ile ekserisi memur, bankacı — ve iş adamı olmak üzüre 2000 kadar Çiali şehri terket Miştir, arTaSı hürriyet is- Şiğenlerin aranında . hürtiyet 4 harbe İâzım olan parayı bulmakta büyük bir rol oymasış olan sabık Çin Maliye Nazıra B. Sung da vardır, B. Suog Hongkonga gitmektedir. Şanghay, 26 (Radyo) — japonlar, 'yarından itibaren bütün hükümet iş- lerini tedrir etmeğe başlıyacaklardır, japonya vularından hareket eden muazram bir file, Çin sularına dağe ca yol almıştır, japon ordularının, yeni ve kat't ta geçmesi ve Çinin kalbigühı na kadar ilerlemesi için emir al. mıştır, Rümen nazırlar meclisi Fevkalâde bir toplantı yaptı Bükreş, 26 (Radyo ) — Na- zırlar meclisi, bugün B. Tata- reskonun riyaseti altında fevka- lâde bir toplantı yapmış ve hükümet programının; ziraatçı- lık, milli müdafaa teşkilâtı, büd- genin Muvazenesi ve buna ben- zer esas hatları müzakere eyle- miştir. Jları üftedi; — Sen artık bir yuva kuru: yorsun. Yarın İzmire döneceksin, nişanlın seni bekliyor. Bu sesi dinledim ve yürüdüm. Lâkin yüz adım — gitmeden geri döndüm. Barın kapısındaki resme daha gdikkatle baktım. Bu seler onda gaha başka hatıralar, bana çok yakın, benimle uzun zaman yaşı- yan bir kadının — yüzünü — sez- miştim. —Acaba o mu?. Kabil değil.. Nasıl olur?. - Hayır, hayır.. Bu bir rüya.. Her halde benzetiyo- rum. Diye söylendim. O hâlde kim?, Girip girmemek düşüncesi âra- sında belki yarım saat geçti. Her dakika bü kadını yakından görmek arzusu içimde alevleni- yordu. — Adam sen de, görmekle ne olacak. Hiç olmazsa merakım hapıste nasıl süründü? Hâdisenin kurbanı olan 1936 senesi nisanının bir sa> bahı, Peştede büyük bir mü- cevheratçı - dükkânının vitrinin- den kiymetli bir bilezik çalın- mıştır. Zabıta yaptığı tahkikatta bu hırsızlığın aslen Alman olan dansöz Bayan Hildegard Rihter» le dostu Salamon Veyser tara- fından yapıldığına hükmetmiştir. Fakat bu genç kadınla dostu, tahkikat esnasında Parise git- mişlet ve dansöz de Paris ga- zinolarında dansözlüğe başla- mıştır. Macar zabıtasının müracaatı üzerine Fransız zabıtası Bayan ile dostunu - gazinoda bulmuş, iadei mücrimin mukavelesi ob madığı için de bunların Maca- ristanâ iadesine taraftar — olmar mıştır, Yalnız, bunlar pasaport- dan aht oldağu- için Mananitri 'tana, iado edilmişler .ve mahkemesi her ikisini de ikişer sene hapse mabküm etmiştir. Dansöz, hırsızlık etmediğini, mücevbheratçının mağazasına hiç gitmediğini, mahud bileziğin he şekilde olduğunu bilmediğini ve taahbüdünü ifa mecburiyeti kar- şısında Almanyadan - eyrakının gelmesini — bekliyemediği — için başka pasaportla Parise gitmek mecburiyetinde kaldığını söyle- miş, fakat sözlerini kimseye dinletememiş, — zındanı . boyla- tıştır. Tam on sekiz ay sonra bile- ziğin hakiki hırsızı olan kadın elde edilmiş ve dansözle dostu tahliye edilmiştir. 18 ay fuzuli mahpusluk...Ko- lay bir iş değil. AdIt hatanın nasıl tamir edileceği — düşünül- mektedir. Fakat mahkeme ve zabıta hâklı görünmek maksadile sahte pasaport meseleeini - ileri sürmüştür. Halbuki bu mesele üzerine dansöz ile doştu - ki geçer. Haydi gireyim. Dedim ve yürüdüm. Daracık bir koridor, küçük bir vestiyer, sonra kırmızı renk perdeli küçük bir kapı. Yürüdükçe çalgının sesi yak- laşıyor, bir şarkı — duvarlarda ekisler yapıyordu. Şapkamı ve pardösünü birak- tım. Kırmızı perdeli büyük kapı açıldı. İçeri girdim: Basık tavanlı, oldukça geniş bir salondu. Duvarlar, boydan boya çeşit çeşit kırmızı şeytan reşimlerile dolmuştu. Tavanında kübik Jâmbalar, kübik şekillerin reşimleri biribirine karışıyordu. Karşıda iki larafta birer — sırâ loca vardı. Ortaya masalar kon- muştu. Localarla masaların hepsi dolınııîı. Bunu hoı görmedi. Olmıyacak bunun kocası- olduğu da mey- dana çıkmıştır - Fransada ce. za gördüklerini iddin etmek- tedirler. Ne ise.. İşin üçüncü bir saf- hası vardır ki garabet noktasın dan en ileride gelir. Yani - iki zayallının on sekizer ay fuzulen mahpusluğuna sebeb olan ha. kiki hırsız kadina ayni mahke- me 5 ay mahkümiyet vermiştir! Lehistan İşçi partisinin ilk gazetesi toplattırıldı Varşova, 26 (A.A.) — Yeni işçi partisinin organi olan Neva Pravdanın dün ilk nmüshası intis şar etmiştir. Veni partinin reisi general Kaller Başmakalede de- mokratik prensipleri müdafaa etmektedir, Gazete Paderevskiyi, Yojciechevskiyi ve general Kak leri parti şefleri olarak tanımak- tadır. Gizli veya açık her türlü (Tetaliter) siyaseti Polonya için bir ölüm tehlikesi olarak tavsif eylemektedir, Gazetenin bu ilk nüshası der- hal toplatılmış ve bir saat sonra gazete ikinci tabını ilk sahife» şinde büyük bir beyaz yeri açık bırakarak çıkmıştır. 23 ler komitesi içti- maamı çağırılacak? Cenevre, 26 (AA) — İyi haber alan mehafiller, Çin - Ja- pon işini tetkik etmek üzere 23 ler komitesinin 10 İk'ncikânunda toplanması muhtemel olduğunu boyan- eylemektedirler. Rrillesal banfaymeynmuer HetT eai Milletler Cemiyeti — mehafilini inkisara uğratmıştır. Bazı kim- seler, Miltetler Cemiyeti bari: cinde yapılacak her türlü - dip- lomatik hâreketin muvaffakıyet- sizliğze mahküm olduğunu ve balihazırda takib edilecek en iyi yolun gecikmeden 23 ler komitesini içtimaza çağırmaktan ibaret bulunduğunu söylemek- tedirler. Dolar düşürülecekmi? — Vaşiogton, 26 (Radyo) — Amer rika âyanı, bugün toplanmış ve Amerika masnatına revaç — ver- mek üzere doların düşürülmesi teklif edilmişlir, Borçlar meselesi İngilterenin Amerika ile anlaştığı yalandır Londra, 26 (Radyo) — İngil- terenin, borçlar meselesi hak- kında Amerika ile bir anlaşma akdettiği, resmi bir tebliğle tek- zib edilmiştir, . ct ARREACARK A GAT TZCARMK < AD MKMK VO LA TARLARS SI L Y T RRRRUEDN A TAREERLUNUN L ERTTDLR B A CA A ASAT bir şey karşısında kalmış gibiydi. Belki haklıydı: Zira etrafıma göz attığım zaman benim gibi * tek kalan hiç bir erkek yoktu. Aldırmadım ve kenarda boş kalan biricik masaya oturdum. * .. Çalgı bir tangoyu bırakmışı rumbaya başlamıştı. Başları hafif dümanlı çiftler» vücütlerini — titreterek dans edit yorlardı. Bele kadar açık kadıl sırtları, çıplak - kollar, ipek Hir valetlerin içinde çizgilerini V€ gölgelerini — besbelli ıüd*"' âleme sürüklüyor gibiydi. Ol bir salon - gelini, Kıvır ince belini Ver elime elini, Kalplere wur bir zımba, Rumba da ı:::ı rumbâ.. Kendilerini gibi erkeklerin kollarına bırakâf bu güzel mahlüklar, s: »— Sonu var © — 3