Sahifa 6 ÇN v Tayyaremiz koı-kunç bir fırtına bulutuna girdi ve etrafımızda mavi bir aydmlık doğdu Korkunç dakikalar ve taş yağmuru da başlamıştı Artık, mahvolmuştuk! Meşhur İngiliz muharrir ve seyyahı Villiam Makin, Af- Fika semalarırnda - geçirdiği korkunç — maceraları - şöyl: anlatıyor: Afrikanın Juba tayyare mey- danındayım. Artemis ismindeki yolcu tayyaresile dünyanın cı büyük bataklıkları olan “Sudak bataklıkları, ni geçmeğe hazıı lanıyorum. O sırada hava porları geldi. Pilot kâğıdlara bir göz attı, sonra bana dönerek: — İyi değil, dedi. Lâkin yo- lumuzdan kalmak olmaz, haydil Tayyareye atladık. Motörler işledi. Bir kaç dakika sonra koca Artemis Nilin pırıldıyan süları üzerinde yükselmeğe baş- dullaha ellişer sopa. Bay Haşmet — “Telâşla,, is- tical buyurmayınız efendim. Ye- ni vapur geldikten sonra Bay- raklıya da vapur — işletmeği dü- şüneceğiz, söz veriyorum. Bay Suad — “Yerinden fırlı- yarak,, — davamdan vazgeçtim efendim. Karagöz — Neden? Bay Suad — Bay Haşmet hakikaten kalkar da vapur işlet- meğe başlarsa köy halkının hali dumandır. Karşıyakalı bay Na- hidi dinlerken tüylerimin diken, diken olduğunu hissettim. Çok rica ederim, köyümüze vapur musallat etmekten vazgeçsinler, yeni vapura küyümüzün adını maalmemnuniye bağışlıyacağız. Karagöz — Ne dersin bay Haşmet? Bay Haşmet — Zaten ben, yapacağımdan değil, — cezadan kurtulmak için o teklifi yapmış- tım. Kendilerile mutabıkım.. Karagör — “ Bay Suada ,, akıllı davrandın köftehor..Yoksa köy halkının başına bir de va» pur derdi çıkaracaktın. Haydi bir daha böyle düşünmeden da- va açma.. Heyet dağılır. Şeyh Küşteri — Âyot 9 o me nedir? ' Tayyare nasıl: düşüyor, buna sebeb Telsizlerin işlemediği gök mıntakaları ve işitilmemiş hâdiseler ladı. Bir az sonra ucu bucağı görünmiyen geniş bataklıkların üzerinden ilerliyorduk. Dürbü- Yazının muharriri B. Villiam Makin ve uçluğu tayyare nümle dikkatle bataklıkları tet- kika başladım: Koyu kahve rengi, kirli, sonsuz çamur yı- ğgınları, ötede beride —hemen hemen ekserisi oldukça büyük bir ada genişliğinde olan yosun, saz kümeleri.. Bu kısmin - yerlileri " Shilluks ve Dinkaslardır. Bunlardan bi- rincileri nisbeten daha medeni- dirler. Epey zamandanberi Av- rupalılarla temas ede ede bir az insana benzemiş'erdir. Lâkin vücutce gayet korkunç mahlük- lardır: Gövdeye nazaran bacak- ları fevkalâde uzundur, — tıpki leyleklere benzerler. Sonra bu acaip bacakların üzerinde geniş bir dümbelek biçiminde çıkıntı teşekkül sakil karınları. Demir çemberler içinde uzatılmış du- dakları ile Shilluksler hakikaten insa dehşet veren mahlüklardır. Dinkaslara gelince: Bunlar mer- kezi Aferikanın en vahşi kabi- leleridir. Araplar ve Avrupalı- larla temasa gelir gelmez hemen bu yabani yerlere kaçmışlar bir daha medeni insanlarla müna- sebet peyda etmemişlerdir. Bun- lar insan eti yiyen en geri in- sanlardır. Yola çıkmadan evel Juba tasyonunda salâhiyettar 2zabit- lerden biri bana şu sözleri söy- Temişti: » Ka di — Bütün yolculara ihtar et- mek vazifem olduğu için size de söylüyorum. Yolda bir kazaya maruz kalacak olursanız - sizi kurtarmağa maaelesef gelemiye- ceğiz. Evvelâ elimizdeki mahdut miktarda tayyare buna manidir. Saniyen © mıntakaya inmek ce- saretini gösterecek bir tayyareci yoktur. Yapılabilecek - bir şey varsa o da paraşütle biraz yiye- cek ve içecek atılabilir. İşte o kadar. Fena bir haberdi bul Lâkin ne de olsa bir kere bu yolculu: ğu yapmağa karar — vermiştim. Geri dönmedim. Tayyaremiz yavaş yavaş al- çalmağa başladı. Bataklıklar bü- tün pislik ve korkonçluğile dar ha açık görünmeğe başladı. Bir az ileride kaynaşıb duran büyük bir karartı görünüyordu. Dikkat edince anladım: Bunlar yabani fil sürüleri idi. Batak- lıklara o pis sulara girmişler yıkanıyorlardı. Hiç — kimsenin kendilerini rahatsız 'etmiyeceğini bildikleri için miskin miskin kı- mildanıb — dürüuyorlardı. -Hatta tayyaremiz pek müthiş bir gü- rültü ile Üzerlerinden geçtiği Yerli kabilelerdenbiri e— ANADOLU Borsa 26-11-1937 Üzüm satışları Ç. Alıcı K.S. K.S. $09 Ü. Kurumu 12 50 - 17 5 308 A.T.Bay. 13 50 19 246 Ş.Rıza H. 14 25 18 189 Jiro 15 25 16 184 A.R. Üzüm. 14 25 15 156 Bsnaf B. ı 18 143 Paterson 4 16 140 M. ). Taran. 16 18 112 K. Taner 15 16 58 A. Fesçi 15 16 30 J. Kohen 16 16 24 M. Arditi 16 16 21 İnhisar 13 13 15 Beşikçi 1150 11 14 Halit M.Um. 14 25 14 11 H. Maydo 12 12 2160 İncir satışları Ç. “Alıcı K. S. 37 A.H. Nazlı S 28 İzzi ve Ali 5 65 115008 Eski satışlar 115073 Yekün Piyasa fiatleri Dünkü üzüm satışlarında fi- atler şöyle idi: BSü Çek. — Üz. No, 7 13 50 » . » 8 -21400 bi « Fi BN Hi ZE . K ir a : MA * a a AA Si Z vi EE AA SO Zıhlrı satışları Ç. Cinsi KA b 360 Buğday 54375 587 100 Bakla 4 25 10K. D. 4 50 16 Susam 16 152 TonP. çekir, 2 40 2 628 B. Pamuk - 32 50 38 50, halde ne kaçtılar, ne de telâş eseri gösterdiler. Fillere fazla dalmış olaca- ğgum ki tayyaremizin siyah bir fırtına bulutuna girmekte bulun- duğunu görmemiştim. Karşımızda dev gibi kocaman bir karallı vardı. Etrafı koyu gri su buharından müteşekkildi. Merkeze doğru gittikçe koyula- şıyor, zifiri karanlık bir hal alı- yordu. Yavaş yavaş bu korkunç karanlığın içine girmeğe başla- dık. Tayyarenin kanadlarının üs- tü sanki yağmur yağmış gibi ıslandı. Kapalı tayyarenin içinde bile sıkıcı bir rütubet his edi- liyordu. Müdhiş bir aydınlık ol- du. Şimşek çakmıştı. Hemen hemen yüz metre ilerimizde ce- reyan etti gibi gelen bu hâdi sede hiç bir gürültü duymadık. Motörün sesi bunu duymamıza mani olmuştu. İrtifa saatine baktım, boyuna yükseliyorduk: - 2500... - 2800... 3000... 3500... Birdenbire motörün sesini de bastıran müthiş bir tarraka işi- 'tildi. Etrafımızı masmavi, parlak bir aydınlık kapladı. Tayyare sarsıldı, âni bir yuvarlanışla sağa yattı. Mütemadiyen sarsılıyordu. Yuvarlandığım yerden sürüne sü- rüne pilotun yanına gittim. Za- vallı adam sapsarı kesilmiş bir halde bütün kuvvetile manivelâya asılıyor, sağa sola itiyor, tayya- reye doğru bir istikamet ver- meğe uğraşıyordu. Beni görünce haykırdı: — Allahaşkına Sparkse söyle, telsizi kessinl Yuvarlana yuvarlana — sürüne- rek telsiz memurunun bulunduğu yere gttim. Lâkin o benden evel tehlikeyi anlamış, makineyi çok- tan susturmuştu. Tekrar bir şimşek çaktı. Tay- yare bir daha sarsıldı ve yana yavtı. Bu sırada hertaraftan tay- yareye taşlar yağmağa başladı. Pencerelere baktım. Yumruk bü- — Sonu 8 inci sahifede — WT Teşealeran Fen, hayat ve ölüm ——— ——O. —— AIKA Biz, kendi kendimi- zin katiliyiz! Nevrasteni yeri;ıe krizasteni geç ti. Fizik sıhhat ve ahvali ruhiye ile yakından alakadardu' Yukarıda soldan sağa: Doktorla temas ve ilâç içmeğe Başlama, aşağıda evham ve yeis — Daktor Şöngrünün makalesi — Fizik sıhhat ile ahvali ruhi- yenin alâka ve nisbeti çok bü- yüktür; bunun içindir ki epeyce zamandanberi çekmekte - oldu- ğumuz iktisadi buhran yeni bir hastalığın müsebbib ve mesu- lüdür. Bu yeni hastalık ferdi ve ma- şeri bir mahiyeti haizdir. Bu yeni hastalığın adı, geçen devrin “nevrasteni * sinir hasta- lığı, na mukabil “kirizasteni - buhran bastalığı,, dır. Yaşamakta olduğumuz bu devri ancal şekilde tarif edebiliriz: Umumi bir teessür ve teheyyüç! herkesin gözlerinde koyu siyah bir göz'ük, herşey fena, her şey kara, hiç bir şey memnuniyeti mucib değil! Sade bu kadar mı? Halin böyle olmasına mukabil yakın atiden de hiç bir ümid yoktur. Vaziyet, halden çok fena ola- caktır. Lâalettayin istikbal ise tam felâketi mucib olacak hâ- diselerle doludur. Mazi için ta- hassür çekenler, o günleri nimet ve saadet günü sayanlar ise... hadsiz ve hesapsızdır. İstikbalden bütün - cihan bir korku ile korkmaktadır! O ka- dar ki bazı, bazı husule gelen salâhlar, gayet hükümsüz geç- mektedir. Hatta, kendilerinden salim bir düşünce ve metin bir irade beklenenler, bu zihniyeti en ziyade — kuvvetlendirmekte- dirler! Bu endişeler altında ilk bu- sule gelen fenalık, sabit fikir halinde , hayattan memnuniyet- sizlik ve istikbalden korku ve geceleri uykusuzluktur. Ayni en: dişenin tamamen tazyikı altında bulunan dimağ, iradesini kullan- mak ve bu buhran kâbuslarını defetme k kudretini kaybetmek- tedir. Bu hal, irade ve benliği tahrip etmektedir. Ayni zaman- da de maddi bir hastalık şekli başlamaktadır. Bu hastalğı uğnyanlar ekse- riyetle baş larından, bir ço ağrı ve sızılardan, baş dönme- lerinden vesaireden bahseder. Bazı boğazını bir yumruk - tıka- dığından, bazan başının bom boş kaldığından, kalp çarpıntı- sından ve daha binbir — türlü sevlerden şıkâyetçi olur. Ekseri- il badel dadlails — iloyusa ya, sabahları, geceyi uykusuz geçirdiği için -istirahat etmiş, sükün bulmuş olacağı yerde» çok yorgun ve asabi bir halde kalkar; bu suretle ©o gün - için maddi bir iş görmek iktidarın. dan kâfi derecede mahrumduür. Artık iştahı da — kalmamıştır. Yemek istemez, çünkü midesi de hazrm işlerini matlup veçhile yapamamaktadır. Ve nihayet, fikr ve iradesini bir taya teksif etmekten mahrum bir hâle gelir. Krizastenik insan, kararsız bir insan demektir. Bir çok defalar, yeni âzimler; yeni plânlarla faa- liyete geçer, fakat çok çabuk bıkar ve daha büyük bir yeise düşer. Bu hastalardan bir çoğu tabil olarak bir doktora ve hatta bir kaç doktora başvururlar; doktor, hastanın bahsettiği bir veya bir kaç ağrı, sızı ve ıstırabı ek- seriya bir sinir buhranı addeder ve teskin edici bir ilâç verir. Fakat bununla hiç bir şey elde edilmiş olmaz, hastalık devam eder, durur! Bu hal hastanın manevi mu- kavemetini bir derece daha k rar; hasta, emsals'z bir hastalı" ği ıztırapları altında kaldığınâ bu ıztıraplara kendisinden başkâ sının tahammül edemiyeceğin? kanaat hasıl eder. Bir çok te* davi usüllerinden sonra da, ha$” talığının kabili tedavi olmadığı!' kabule mecbur kalır. Bundan sonra hastalığın $07 şekli başlar; eğlence, seyal bıkar, kalabalıktan, gü korkar; hatta halk içine çıkmaâğ? cesaret etmez ve yalnızlığı cih eder; kendisine bir hasti olmadığını söyliyenlere çok hl.' Bu yazdığımız ıstıraplar, bAY tanın — sürmenaja muh""" kudretini kırar. Eğer bu ballefi fennin |yeni keşifleri ile İ’*“ edilmezse, bir felce de - İ lâzım gelir. . -. Tedavi her şeyden evel ". üzerinedir. Her h..ıılıtın' ı.llk felâket n bir de teselli, ”k::,.k cephesi vardır. Bunu kullar lâzımdır. Buhran üzerine V" | bedbinlik propagandası yıı;;' lara kulak asmamak çok fa) hıdır. Benliğe hakkı olan ıı — Sonu 8 inci sahi,