— 24 — B 61 2 <0 6 Sokağın genieliğ—iu_i doldurarak kolko geldikleri silâbşorları da çeviriyorlardı tife vadettiğim - Matmazel dö Şömerola vermeği aklıma koy- dum, Bü üydürma - sözlerinize hantwvereceğimi — zannetmeyiniz. Bana âdil Lui derler, M. dö Trevil, yavaş yavaş pek yakında n . Dedi. — Ohi Bu adaletinize güven- diğim içindir ki, sabır ve sükü- le şevketli elfendimimizin ira- lerine intizar ediyorum. Kral: —Durunuz efendi, bir az bek- eyiniz! sizi çok bekletmiyece- tim, — Dedi. Hakikâten tali dönmüştü, Kral zandıklarını kaybetmiye baş- miştii. bunun - için, oyundan tekilmeğe hak kazanmıştı. Bir dakika sonra Kral ayağa talktı, önünde duran ve büyük tısını kazanç olan parayı ce- ne koydu. — La Viövil, benim yerime Ben mühim bir mesele ekında M. dö Trevil ile ko- uşmak istiyorum. Ehl! Önümde eksen İui vardı; kaybedenlerin ikâyetini mucip olmamak için iz de o kadar para çıkârınız. ” her şeyin önündedir. Sonrâ, M. dö Trevile döne- k onunla beraber pencerenin gitti. Orada sözüne de- a kavga çıkarmağa sebep ; % Kardinalin mubhafızlarıdır — Evet efendimiz; her zaman Ailduğu gibi. — Nasıl oldu bakalım? An- tınız; mâlüm ya, benim Aaziz Çumandanım, hâkim olan iki ta- a da dinlemelidir. — Elendimiz! Çok basit ve tabit bir halde. Şevketli endimizin isimleri ile tamıdığı irliklarını çok kereler duy- gu ve kalplerinde Kralların- başka kimseye sadakat ol- ma kefil bulunduğum as- mden üçü; evet efendimiz, tog, Portos ve Aramis nam- 'indaki en seçme üç askerim ine bu sabah takdim ğim Gaskonyalı genç bir ile bir az gezmeğe çık- İnkılâb hatıralarından Zahheder'in ki - Karptdöşöye | şitmek üzere Sen Jermende b - duştukları srada M. dö Jussak ile beraber M.Kahusak, M. bi- karat ve dahı )k: mühalızın ta: arruzuna uğramışlar; o adamıâ- rin böyle kabaikla o nya git melerindeki maksadın fermana karşı bir hır çıkarmak olduğuna ıüıîıw yok.. ' Kral söze atılarak: —Ah, ahl Ben de böyle dür şünüyorum, orada kavga çıkar- mak istediklerine şüphe yok. Dedi. — Onları ittiham ediyorum, efendimiz; böyle beş - silâhlı kişinin Karm manastırı civarın- daki öyle |ssız bir yere ne mak- satla gidebileceklerini şevketli efendimizin takdirine bırak yo- rum. — Hakkınız var, Trevill Hak- bsmız.. — Sonra orada silâhşorlarımı görünce, kendi aralarındaki düş- manlığı unutarak, bizimkilere karşı - döşmanlıkları — galeyana gelmiş; çünkü, krallarının ben- desi olan ve krallatından başka biç kimseyi tatimiyan - si âhşor larımıza karşı muhafızların tabit bir düşman bulunduklarını şev- ketli efendimiz pek güzel bi- dirler.. Kral kederli bir halde cevap werdi: — Evet, Trevil, evet! Fransa:» da böyle iki pârti, iki hükümet başı görmek çok canımı - sıkt- Bunu söyliyen Bikarat geriye doğru sıçradı, teslim o'mak lü- zumundan azade kalmak için kılıcını dizi -üzerinde kırdi ve parçalarını manastır duvarı üze- rinden atarak kollarını çapraz: vari kavuşturup ıslıkla bir kar: dinal marşı çalmağa başlamıştı. Kabramanlık bir duman ar- kasındada olsa her zaman muh- temeldir. Silâhşorlar, kılıçlarile Bikaratı selâmladıktan — sonrâa - kılıçlarını kınlarına koydular. Dartanyan da ayni şeyi yaptı; sonra, tek başına ayakta kalmış olan Bikaratın da yardımile Jus- sak, Kahusak ve Aramisin — ha- sımlarından yalnız yaralı olanı manastırın sayvanı altına gö- türüldü. eli o, : hıkıye vergilerin tahsiline ve eşkir miralay Şemsi Bey memur JİL la topliıyacağı bu ' te honhar bir kumandan  . Rümeliyi karış karış |RÇ* bir adama ihtiyacı vardı. n sadık olması da icab . Çok düşünmeden bu- “ürihai sabihadan buldu. Bu D, n birinci ferik Şemsi L Cesaret ve sadakati İşşÜzlerce defa tecrübeden | | Ş B | | £ E ) İhp Srinde bulunan Şemsi pa- tü telgrafhaneye çağırıldı. İk tin en zyade güvendiği Ti alarak — yıldırım gibi inmesi ve orada umu- $ Hüseyin Hilmi ve &a l"""llıılıııı müşir İbrahim x Rörüştükten sonra he- ürgi ESbra gitmesi ve Ma- * tavazzuh edecek — vazi- Ka yete göre kat'i emre intizar et mesi tebliğ edildi. - Bu Şomsi paşa yaman bir adamdı. — Eşkiyalıktan yetişme olduğu için merhamet denilen şey yöktur. Okumak, yazmak bilmez, kendisi boşnaktır. Kuru, uzun boylu mutaassıb — olan bu adamın yıldzı. 1313 yılı Yünan harbinde parlam Ya başlamıştır. Hicazda ester tabur kürmandanı binbaşı Şemsi ağa harbe gö- nüllü olarak gönderilmesi için mabeyne çektği 1elgraf kabul edilmiş; — Alasonyada — bulunan Osmanlı ordusu kumandanlığı emrine gönderilmiştir. Harbin zaferle sona erişi üze- rine hizmeti görülenlerin terfi- leri yapılmıştı.. Bu meyanda Şemsi ağa da kaymakam olmuş bozulacak mı? Yamâı;lı;', Ateş ve Al. sancağın gayri federe olduğunu iddiaeyliyor la giderlerken ras- Perdemizde Akisler GEREEERELERRĞ CZ Bay Suad, az daha Bayraklı hal- Evelece söylediğimiz veçkile dö düncü hasım ölmüştü. Buyn- dân sonra manastırın çanını ça- larak beş kişiden aldıkları dört kılıcı hami'en ve zaferlerinin ge- vncile meşbu bir ha de M. dö Treviliv konağının yolunu tüt muşlardı. Sokağın bütün genisliğini Vol- duracak — kolkola — giderlerken rasgeldikleri sılâhşo ları çevirr mişler ve nihayet gidişleri zafer alayı şeklini almıştı. Dertanyanın — kalbi — sevinçle dolmuşte; Atosla Portoasun ara- sında yürüyor ve onları vika> yeye çalışıyordu. M. dö Trevilin konağı kapır sının eşiğini atlarken yeni dast- larina dedi ki: — Henüz bir slâhşor değil- sem de, hiç olmazsa namzet ol: dum, değil mi? —- 6 - Kral Onüçüncü Lui Bu vak'a etrafı büyük bir velvele ile garmıştı. M. dö Trevil, silâhşorları öleme karşı ” tekdır etmişse de gizlice tebik eyle- mişti; krâlin teveccühünü kazan- mak için kâybedilecek zaman olmadığını takdir eden M. dö Trevil, hemen Luvr sarayina koştu. Fakat geç kalmıştı; kral, kardinalle kapanimış - öldüğün- dân ve M. dö Trevile, kral çok meşgül bulunduğu için kimseyi kabul ede; ceği cevabı. ves Tilmişti. Akşam üzeri M. dö Treyil, Kralı kumar masasında - buk muştu. Kral kazanıyordu ve çok hasis olduğu için kazandığından döleyi pek neşeliydi;. M. dö Treyili daha uzaktan görünce: — Gel bakalım kumandan elendi, gel de, seni tekdir ede- yim, Kardinal hbazretlerinin si- lâhşorlarınız aleybine yeni — şis kâyetlerde bulunduğundan — ve kederinden bu akşam rahatsız- landığından haberiniz var mı? Bu silâhşorlar niçin bu kadar haylazdır!... Vak'anın nasıl tevil edilmesi lâzım geldiğini hemen takdir eden M. dö Trevil, söylemeğe başladı: —Devam edecek— Haber aldığ mıza göre, Kar- şiyaka Yamanlar kulübü, Atş ve A sancak kulüplerinin 937-38 lik maçlarında yer almasına iti- Tz etmiştir. Yamanlar itirazında, bu ku- lüplerin henüz gayri federe bu- lunduklarını, çünkü Alsancak oyuncularının Üçoktan ayrılan eski Altıylılar ve Ateş oyu cu- larının da Doğanspordan ayril« miş eski İzmirspotlular olduk- larını iddia etmekte ve bunların bir kulüpten ayrıldığına göre, dokuzar gy diska ifyeye de tâbi tütulmaları icap öylediğini bil- dirmektedir. Bu itrat futbol — ajanlığınca tedçik edileceklir. Ajanlık Ya- manların iddialarıaı kabul eder- se, likler tabiatile bozulacak, İzmirde spor işleri yeniden ka- rışacaktır. Bakalım ajanlık ne karar ve- recek? ——— Alman milli takımı İsveçi 5-0 gibi büyük farkla yendi Amsterdam — Dünya futbol birincilik maçlarının en mühim- lerinden biri de Alman - İsyeç milli takımları arasında, Amster dam stadında oynandı. Bu mü- him maç, 25 binden fazla se- yirci toplamıştı. ğ Almanlar, maçın bidayetinden hihayetine kadar teknik ve çok seri bir oyun sistemi takib etti- ler. Birinci devrede attıkları iki gole ikinci devrede üç gol daba :Z: ederek İsveçlileri 5-0 yen- iler. Alman milli takımı, Kânunu- #sninin beşinci günü İngiliz milli takımile karşılaşacaktır. Bir mektup bulundu Fakat bunun, Mitler tarafın- dan yazılmadığı anlaşıldı.. Paris, 26 (Radyo) — Beyaz Rus Generali — Miller hakkında yapılan tahkikat devam ediyor. Son dela zabıtanın eline geçen mektup, mütegayyip general Mil- Jer tarafından yazılmamış olduğu tebeyyün etmiştir. Sakalin adasında Bazı hâdiseler çıktı Tokyo, 26 (Radyo) — Saka- lin adasinda çikan bazı hâdiseler münasebetile —Rus amelesinin daimi bir kontrol altında bulun- dürülması Japonlarca takarrür eylemiştir. Rumen çiftçi partisi Faşistlerle birleşmiş N azan: M. Doğan aların derdestine aNÇĞ . Bükreş, 26 (Radyo) — Çiltçi ?dılmıstı partisi lideri B. (Matyo) Faşist- 'yarbay, ve ağalık tmvanı yeni | Jerle, Coroi Braçyano — partisin: rütbesi icabı beyliğe inkılâb | gen ayrılmış olan Liberallerle etmiş Şemsi bey olmuştu. Bu (Şemu) diye maruftur. Kuleli askeri idadisi Fransızca muallimlerinden kolağası Kânın bey de gönülü olarak bu Yunan hârbine iştirak etmişti. Mektep- lerde alelekser muallimlerin birer lâkapları vardır. Kâzım beye de Efe denirdi. “Şimdi tekaüd. İzmirde ikamet eden miralay Kâzım bey, Küâzim bey, ursum arasında terfi etmiş, binbaşı ol- muştu. Gerek Şemu ve gerekse Kâzım bey Müşir Neşet pâşanın fırkasına memur idiler, Neşot paşa için küfürbaz derler. Bir gün bir inşaat mes- elesinden dolayı — hiddetlenen paşa Efe Kâziım beye lisanen < bir anlaşma yapmıştır. Bu an- *Mahkeme heyeti kurulm oştu . Suçlu mevkiinde İzm r I man iş- letme ideresi müdürü Bay Haş- met, davacı yerinde de belediye reis muavini Bay Suad otim- yorlar.,, Kar göz — “Bay Kemal Kâ- mile,, dava arzuhalıni oküyünüz. *Bay Kemal Kümil okumağa başlar, : Aziadolu gazetesinin beşinci sâhifes'nin son sütunlarında mü- kim, dünkü yeğmurdan dolayı fevkalâde rutubetlü, çok — sayın Bay Karagöz ağaya: Bendeniz Bayraklı ahalisin: denim. İzmir liman işletme ida- resi, bayli müddettenberi Bay- raklıya vapur seferlerini kesın'ş- keâ ve bu şuretle hâlkımizi yâk nız otobüs vasıtasına muhtaç bi rakmışken bu defa İngiltereden satın a'dığı mücedded kullanıl- mış yapura köyümüzün ismini takmak gibi, bizimle — ist lızası aşikâr olan, çok fena bir hare- kette bulunduğundan — muktezi müamelenin — ifasın, vatan ve millet namına, istida eder, bu vesile ile de köyümüzün — sovgi ve saygılarını sunarım. Bayraklı ahalisinden Suad kulları Karagöz — “ Bay Haşmete, şikâyet istidasını dinledin. Ne dersin?. Bay Haşmet — Efend'm,ben- deniz. bu ciheti ilenye sürerek itirazda bulundum amma mu- hasebe müdürü bay Abdullaha dinletemedim. “Yok bayrağımız Londrada çekilmiş imiş, yok Bayraklı demek mutlaka Bay- raklı köyü demek değilmiş, yani arkasında bayrak var de- mekmiş, diye bin dereden su getirdi, kabule mecbur olduk. Karagöz — Sen ha?, Bay Ab- dullah ısrar ett, bay Fikri Al- tay doğrudur dedi, sen de kâ- bul ettin ha?. Bay Haşmet— Evet efendim.. Karagöz — Sen bu martaval- ları benim ışkırlağa anlat. Mak- sadın, Bayraklı halkının yaralı yüreğine tuz, biber ekmekti. Pekâlâ.. Bu gelen vapur nereye işleyecek, Bayraklıya mi? Bây Haşmet — Hayir — efen- dim, Karşıyakaya... Karagör — Bayraklı halkı, kendi adımı taşıyan vapurdan yine mahrum öyle mi? Bay Suad — Müsande buyu- ruhuz bay Karagöz ağa.. Karagöz — Söyle bakalım.. Bay Suat — Biz esasen vapur istemiyoruz efendim. Karagör — Neden?. Fazla vasıta gör mü çıkarır?. Büy Butt — Bir nana — biley bile azap çekmeğe taraftar ola- maz efendim. Müsaade buyurur- sanız bir Karşıyakalı çağıralım da bize İzmirden Karşıyakaya kadar yaptığı seferin şeklini ba- şından sonuna kadar anlatsın.. Karagöz — Pekâlâ.. Bana Karşıyakalı birisini getirin. *Bay Kemal Kâmille Hacıoğlu koşarak çıkarlar. Bir müddet sonra beraberlerinde avukat Bay Nahit Hilmi olduğu halde dö. nerler,. Karagör — Sen Karşıyakalı mısın Bay Nahit?. Bay Nahit — Maalesef öyle efendim. Ki —i Karagöz — Maalesef mi? Bay Nahtt — Evet efendim. Karügöz — Sebep?. Bay Nahit — Arzedeyim efen- dim: Karşıyakalıyım demek, sa- bah ve akşam vapur derdi çe- ken adam demektir. Karagöz — İzmirden Karşı- yakaya nasıl gidilir, bize anlat bakalım. Bay Nahid — Başüstüne elen: dim. Sabahleyin sekiz veya se- kiz buçuk vapuruna binerek İz- mire ineceksiniz. Evvelâ bilet almak için yağmur altında 10 dakika, 27 saniye nöbet bekli- yeceksiniz. Sizden açıkgözler ensenizden atlıyarak geçecekler. Ayağınızda nası varsı hap yüt tuğunuzun resmidr. Karagöz — Bu azaptan kur- tulmak için kame alınız.. Bay Nahid — Fiat farkı yok ki.. Bizim bildiğimiz, toptan bi- let alanlara tenzilât yapılır. Ne ise., Bileti a'dıktan ronra itişe, kakışa vapura binersiniz. Esasen sekiz vapuru sekiz ön ikide, se- kiz buçuk vapuru da sekiz kırk dörtte gelebilmiş'ir. Vapurda Byle müdhiş bir istif amel yesine maruz kalırsınız ki vapurcuların kının başına vapur derdi açacaktı ustalığına hayran kalırsınız, elli - kişilik yere 161 adam - sığdırır lar, Ondan sönra vapur mu yük Tüyor, deniz wi akıyor; anlıya- madan, Âden seleri yapar gibi, günün gayri muayyen bir saa- tinde İzmir iskelesine çıkarsınız. Daha evel içeride bilet yoklama ameliyesi vardır. Yolcular dir- seklerile biribirlerinin — burnuna vura, vura ceplerinden bilet çıs kararak - biletçiye zımbalatırlar. İskeleye çıktıktan sonra ekâbir cenazesi götürür gibi ağır, ağır ilerliren “Eahlefe Katılıramnız, İskeleyi sekiz dakikada katede rek bileti bitteslim kapıdan fır: byabilirseniz - bahtiyarsınız de mektir. Karagöz — Akşamları?. Bay Nahid — Akşamları fa €ia iki katlıdır. On dakika evel iskeleye diyseniz başkasına gçarpmamak için dikkat ederek ilerler, ilk rastladığınız üstü - lak kanepe müsveddesine otu- rarsunuz. —Müşterilerin — gözleri bozulmaşın diye orada ölü gözü gibi parlıyan iki ışık yanmıştır. Gazete okumak mı? Ne müm- kün?, İskelede Pıd.ıyı. patlıya yirmi beş dakıka beklersiniz. Çünkü bir melad süter vardır. Sonra sizi karanlık yerlere istif ederler. Bu sefer dirsekler hem burunlara, hem de suratlara iş- ler ve işte böylece gelir gider- siniz. Şayed hava yağmurlu olursa alt karnaralarda şemsiye açmak, “üst kamalarda da hem şemsiye açmak, hem de muşamba ile çizme giymek şarttır. Karagöz — “Bay Nahide, iza- hatınıza teşekkür ederiz, gide- bilirsiniz, “Bay Nahid gider, Karagöz — “Bay Sunda,, va- pur İstememekte hakkınız var- miş. “Bay Haşmete, E.. Söyle bakalım mir m, Bayraklı hâlkına sormadan yeni gelecek vapura bu ismi neden verdiniz?. Bây Haşmet — Arzetmiştiir efendim. Karagöz — Sana ve bay Ab- — Lütfen çeviriniz — Lt S ea aa aBi