25 Teşrinisanl 6 HiİKÂYE Deniz Noteri Kaçakçı idi. Öyle bir hüsnü- niyetle yalan söyliyebilirdi ki şehirde olaydı mutlak — darülfü- nundan diploma alırdı. Boy cının eli gibi her boyaya gi- rerdi. Çoktan devam eden bir alışkınlık dolayısile bizli. para kapıcılıkta bir eşi daha yoktu. Saçlarına kır düşürmüş olan binbir tehlikeli hayştı ve bir de merhamet etmiş, iyilik et miş olduğu adamların ona hep ihanet etmiş bulunması; görme- ge alıştığı fırtınalar, vahşi adam- lar, vaziyetler, manzaralar onu arkadaşların en sadık arkadaşı ve tamdıklarının da en çürük ve güven İm:z birtanışı etmişt'. Maszmafıh kazılan bir mezbe- lede birdenbire orada büyük bir elmasın bulunması gibi bu vahşi sözlü adam ayni zamanda tatlı özlüydü. Yemede, içmede bir aşırılığı yoktu. Görmekte şimşekten hızlı, katlanmakta çok dayan klı idi. Yaradılış onu her halde iyi bir hedef için yarat- mıştı. Fakat her günkü dünyada, ancak bir kilo toprak - taşıyan bir saksıya dikilen koca bir çı« har ağacı gibi idi. Her şeyden fenalık göre göre kâinata — karşı kinli - bir kilitle- nişle “nah sana, dermiş gibi Yumruklanan yüreği ancak üç kızına karşı gökler kadar açıktı. Anası yaradılısın, ancak hu yol- dandı ki yavrusunu koynundaki Merbamet südünden kana kana emdiriyordu. Fakat hele bir bu- radan da kesilsin! Tayfun, tur- Bad, —ana kaplanın — saldırışı, bu adamın çıldıran atılışına kı- Yar solda sıfır kalırdı. Xıçıkçılıku para yapması İ tuhâş görünmesin. — Kaçakçılık yapip mityonlar kıvirmağa Çaliş- Mıyordu. Evinin işini çevirmeğe, geçim temin etmeğe, kızlarına Cihaz düzmeğe uğraşıyordu. De- hizde rastgeldiğinden koparır. oparamıyacağını aklı kesince Yan çizerdi. Böylece derya üze- Tinde kürek çekerek sulu ve tuzlu işine giderdi. Onun için Ona “ deniz noteri , bazan da “tahsildarı,, derlerdi. Kaçırdığı ne olacak a canım? ker, kahve, pirinç ve kadın: rın klâsik ihtiyaçlarından, dan- telâ, saç kıvırmak için maşa, Sürme, düzgün. Bunlar hep kız- Uarının hatırı içindi. Bu itibarla Blllıların -e iyizi ve babayiği- | Siydi. — Aylarca ayrılıktan sonra, be- Yaz yelkeni bu sıcak Egenin de- Tn gecesine en ziyade yaraşan AY ışığında, yuvasına dönen kuş Tibi suların üzerinde sekiyordu. .. Tan yeri, yaprak yaprak açı- ha pembe gonca gibi tebessüm- İ öyizd. Yesi, doğan ga Baki yeryüzünde gömülü lar yokmuş gibi gülümsiye- 'tk yaşamağa koyuldu. Evi kıyıya bakan bir tepede #payalnız duruyordu. Koy kum- B hağlıyan / yoküş, / geniş kuklar ederek yükselen bir kar: | uçuşu gibi dolana dolana iyor ve beyaz eve varınca L'ı'eyıe apaydın gülüyordu. Bu salda kendisine cehennem SUli soracak ne gümrük, ne ka- tina vardı. Ertesi günü ka- l.; ateş — verilecekti. Gemiyi b, en boşaltıp basmalarını tay- N. tenbih etti. Onlar eşyayı “.._İllnyı ç'kara koysunlar, ken- ! ev yolunu tuttu. ğ"îne beş altı yüz adım ya- Aşltca durdu. Çoktanberi gur “'* Bezenlerin dönüşte —tuhaf *.'- acı tatlı ine af, binbir duygusu Acaba ölen, hastalanan oldu mu, diyerek, göreceği ge- lenler hakkında insana hem sevgi, hem endişeden doğan bin: bir şüphe saldırır. Engin yolcu- luğunda iş güçle kısmen unutu- lan bu duygular, yüreği gerisin geriye, aylarca evel ayrılık gü- nünde duyulan duygulara getirir. Deniz tahsildarı ocağının tüt. mekte olduğunu görünce, göz- leri sevinçten yaşardı. Noter karadan ziyade denizden ça- kardı. Eğer metafizik bileydi, ocak dumam fizik hâdisesinin ötesinde sevinilecekten - ziyade çıldırılacak esbab bulunması ih- timalıai göz önüne kordu. Evceğizinin pırıl pınl parlıyan beyaz badanasına - bahçesinin yeşiline, - portakalların altınına baka kaldı. Hatta kendi köpe- ğinin havlayışını. tanıdi. Fakat daha ziyade yanaşınca ağaçların altında renk renk pâar- lyan elbiseler neydi? Kulağına gelen bu cura, dümbelek, dar- buka gürüktüsü neydi? Duyduğu bu musiki herhalde demincik eve bakarken göklerin melekle- rinden yüreğine akmış olan mu- siki değildi. Rakı dolu fincanların başına bağdaşmış efeler sigaraları tel- lendire tellendire dumanlı bir halka teşkil etmişler. İnci dizisi gibi üç kız da, parmak çatlata çatlata vo fink atarak, gerdan kırarak halkanın dumanını - şal- varlarile savuran brer mihver olmuşlardı. — Raksetmiyorlardı.. Raks insan şekline bürünmüş, ve musikinin dolanışına beyaz gerdan, beyaz kol, ve beyaz bacak karıştırıyor. bulunmuştu. Deniz noteri gördü, anladı. Gözlerinin bakışında Okyanusun berraklığı karardı. Sevginin kah- kahalarla atılışı, ve koyun ko- yuna sarmaş dolaş, kinin düş- man'ara verdiği son boğaz bo- ğaza, diş dişe, fırlayışının yanın- da sönük kalır. Dostlar ayrılmak için birleşir. Sevgi sadakate gü- ler. Fakat hakiki düşmanlar ölü- me kadar kavuşmuş kalır. Efe- lerin taldırmaları, harvurup har- man savuran ölüm felfeleğinin önünde kendilerile beraber bi- çilip gidiyordu. Meydanda kesi: lecek bir kişi daha kaldıkça de- niz noteri zaten öldürülenleri az sayıyordu. Kendi de öldürülmek istedi. Fakat yaşamak, artık bağ- rında kimseciği saklamıyan evi- nin eşiğinden yaralı olarak geç- mek yalaızlığını duydu. Yorgi artık sevgiden de, se- vinçten de aymı düşmüştü. Seve- ceği kalmayınca korkacağı da kalmamıştı. Hangi kedere, hangi uçuruma, bangi cehenneme dü- şerse düşsün, 9e umurundaydı? Bakışlarında ateş, hönlünde vahşi bir ıssızlık, doğduğu kıyı köyüne döndü. Yetişir yaşıyor, katlanıyordu. Bunca yıldır ner- deydin, ne yaptın gibi sualleri YAZAN: Halikarnas Balıkçısı hiç sevmezdi. Israr edili: kararır, sözleri seyrekleşirdi. şam söz arasında köy 'Allah erhamürrahimindir,, demişti. Noterin gözleri - kıvıl- cımlar saçtı: “Bâk sana söyli- yeyim; bana” merhâmet eden Allaha ben kat'iyen inanmam, Ne var ki fenalık ettiler diye insanları ilelebed cehenneme so- kan ve onların ilâ abirizzaman çağırıp bağırmalarını dinliyen Allaha da inanamam, demişti. Noterin odasının altında ya- tanlar onun çok kere sabaha kadar hiç uyumadığını ve mü- temadiyen yürüdüğünü — duyar lardı. Fakat bir gece Noter gene geri, ileri yürüyüp durur- ken yukarda mütbhiş bir çığlık koptu. Yukarıya koştular, ka- piyi kırdılar; deniz - Noterini boylu boyunca yere - serili bul: dular. Beti benzi atmıştı, çekmiş olduğu bir yatağan yanıbaşında yatıyordu, ağzının kıvrilışı — ise son nefesini tamamlarken müthiş bir lânetin orada yarı kalmış olduğunu gösteriyordu. Gözle- rinde ölen, fakat yenilmiyen bir bakış vardı. Onun cenaze nama- zına kimse gitmedi. Akşamdı. Etrafta batıya ağan günün ölmesine ağlıyormuş gibi bir matem sükütu vardı; bir baş iğiliş, el kavuşuşu hali — vardı. Koyun ıssızlığında bir ihtiyar adam peydalandı. — Sırtında bir tabut ,omuzunda bir. kazma ta- şıyordu. Ona köyde budala Ha- san derlerdi. Bir mezar kazdı. Noteri gömdü. Hazin bir eda ile bir şeyler mırıldandı, ve adımlarını - sürükliye sürükliye yürüyerek, uzanan patikada, kü- çük bir nokta oldu. Fakat o unutuldu sanmayın... Onu bir kere daha unutamıyor- yorlardı. Onun için aradan br çok seneler geçtiği halde tepe- den tırnağa kadar çiçeklere bü- rünmüş Ege kıyıları gelinleri düğünlerinde deniz tahsildarının türküsünü söyliyerek, topukla- Tni yere — vururlar, ve musikiye tempo tutarlardı. Deniz bile türküyü —duyunca onu hatırlar, mavisi kararır gibi olurdu. Ve ufuklarına bir mehabet sarıyor gibi olurdu. ——— Bir kadın Yedi yaşında bir çocuğu yaralamış Ödemişin Çatalyol mahalle- sinden Süleyman karısı Şerife Dönmez, Hüseyin oğlu yedi ya- şında İbrahimi odunla başından yaralamıştır. Şerife — tutularak Adliyeye verilmiştir. at Visaleddin Makli, idart ve hukukt işler deruhde edilir Gazibulvarı - Demirelli han No. 8 (Telefon 2350) — * ANADOLU |Şanghayda bey- nelmilel mıntaka PK Japon talebini red. dedemiyecekler - gibi görünüyor.. Londra, 23 (A.A.) — Japonya:- nin Şanghaydaki Fransız ve beynelmilel imtiyazlı mıntakalar makamâalı nezdinde serdetmiş olduğu metalibeler — hakkında tefsirlerde bulunan diplomasi mehafil, İngiltere Hariciye Ne- zaretinin kendi hattı hareketini tayin etmeden evel bu mıntaka- lar otoritelerinin ittihaz edecek- leri hattı hareketi öğrenmek âr- zusunda bulunduğunu beyan et- mektedirler. Maamafih İngiltere: nin Şanghayda tahaddüs etmiş olan fili vaziyet sebebile Japon metalibatını reddetmiyeceği za- nnolunmaktadır. Dün öğleden sonra Japonlas rin beynelmilel mıntaka ile Fran- sız mıntakasını bizzat kontrol etmeği istemiş olduklarına dair bir a deveran etmiştir. Fa- kat iyi malümat almakta olan mehafil bu şayialara ehemmiyet vermemektedir. Vaşington, 24 (A.A.) — Kor- dell Hull matbuata beyanatta bulunarak Japonların Şanghay- daki beynelmilel imtiyar mınta- “Amerika Hariciye Nazırı M. Hul idaresi hakkındaki ta- lepleri neticesinde hasıl olan vaziyetin mıntakanın belediye meclisi ile alâkadar memleket- lerin konsolosları arasında mü- zakere edilmekte olduğunu söy- lemiştir. Amerika konsolosu harekâ- unda serbest . birakıldiği an- faşılmıştır. Anlaşıldığına göre, gümrük- işi hariç olmak üzere Japon talepleri kabul edilmiştir. Gümrük meselesine gelince bu müesseselere belediye — meclisi müdahale edememektedir. Japon makamları belediye meclisinin tarzı hareketinden memnundurlar. — kasının Kızını yaralıyan ana! A Melâhat Beni annem yarala- madı, diyor Karşıyakada — Soğukkuyuda kızı Bn. Melâhati bıçakla baca- ğından yaralamaktan suçlu Bn. Fahriyenin muhakemesine dün başlanmıştır. Ana ile kız hâkimin huzuruna çıkarılınca Bn. Melâhat: — Benim davam yoktur. Aya- ğımdaki yara da bıçak yarası değildir.. Kendimi pencereden atarken — bir çivi ile yarılmıştır. Davacı değilim. Demiş. Annesi Bn. Fahriye de: — B. hâkim; — nasıl olur da ben öz kızımı yaralarım. Benim suçum yoktur. Diye ifade vermiştir. Muhake- me beraetle neticelenmiştir. Artistler pansiyonu Terry rolünde Katerin Hepburrn ile Cınger Rogers AMAD S KETERAET —e Mevzu: Sahnelerin ekserisi genç ar- tistlerin pansiyonunda geçmek- tedir. İş olmadığı için burada barı- nan artistlerin vaziyetleri epiyce kötüleşmiştir. Bir gün buraâya başka — bir aktris gelmiştir. Pansiyon sahibi yeni gelen bu müşterisine sarı- şın Joannın yanında bir yatak vermiştir. Adı Terry olan bu yeni aktris aslında milyoner Simsin kızıdır. Buna rağmen Terrynin babası kızinin bu meslekten vaz geç mesini istemektedir. Çünkü kı- iaarlanhaizaesalağka ei kamm a hiğ bir kabiliyet görememektedir. Yeni bir piyes çevriliyor: Av- ril enchante (Sihirkâr insan) Fakat bu işe kuvvetli bir ar- tist lâzım. Pansiyonda — bulunan aktristlerden Kay açlıktan — öle- cektir. Son dolarını da tüket- miştir. Rolü ona veriyorlar. Fa: kat Terry ona hakaret ediyor ve onu işten soğutuyor. Muvaffak - olamıyacağını zan- neden zavallı Kay son gün ken- dini pencereden atıyor. Terry bu intiharı, sahneye girmeden bir kaç dakika evel haber alıyor. Heyecana düşü- yor ve rolünü böylece daha iyi yapıyor.. Filmin asıl kıymete değer yer- leri muhaverelerdeki tabiiliktir. Fransızca sözlü olan bu fi- limde Fransız artistleri Ameri- kanların Argo lisanını burada hakkile yaşatabilmişlerdir. ömamma l amarn nnn ALALARE genç Tombala kumar Pul meraklısı bir yıldız Adolf Menji Perestişkârlarının mektuplarile bir koleksiyon yaptı Bütün meşhur sinema yıldız. ları gibi, Adolf Menju da, kene disinden imzalı fotoğraf istiyet kadın ve erkek peresişkârların- dan bir çok moktuplar almak- tadır. Meşhur artist, ya sırf nezaket veyahud da reklâm ve kendisini sevdirmek için elinden geldiği kadar — perestişkârlarını tatmin etmeğe çalışmaktadır. Maamafih, şunu da söylemek icap eder ki, Adolf Menju bu mektuplardan bir hayli istifade etmesini bilmiştir. Filhakika, artist, aldığı mek- tupların pullarını senelerden beri biriktirmektedir. Bugün elinde bulunan pul koleksiyonun yüz bin Türk lirası kıymetinde ol- duğu tahmin edilmektedir. Adolf Menju, Amerikanın en tanınmış puül - koleksiyoncuları tarafından — kendisine — yapılan teklifleri reddetmiş, koleksiyor nunu satmıyacağını, sadece toş- hir edeceğini bildirmiştir. Nitekim, bu koleksiyon Nev- yorka gönderilerek teşhir edil- meğe başlanmıştır. Şimdiye kadar buna benzer sergilere, gayet az ziyaretçi gel- diği halde, pulların Adolf Men- juya aid oluşu, sergi salonunu yüz binlerce insanın doldurma- sına sebeb olmuştur. AAA TARAR AAA AA değildir! Cürmü meşhud ile mahke;neye veri- len 10 genç beraet etti Bundan bir hafta evel, bir kahvehanede beşer kuruş muka- bilinde on gencin tombala oy- narken cürmü meşhud yapılarak yakalandıklarını ve kumarcılık su- çile Adliyeye verildiklerini yaz- mıştık. İlk duruşmada bu on genç tombalayı kumar maksadile degil, sırf bir eğlence diye oynadıklarını söylemişler ve müdafaalarını bu şekilde yapmışlar, hâkim de tombalanın kumar olub o'madı- ğını ve tombala oynanan kahve- hanelerin ruhsatnameye tâbi tu- tulub tutulmiyacaklarını vilâyet- ten sormağa karar vermişti. Dün, bu davan'n duruşmasına devam edilmiş ve vilâyetten ge len cevapta tombalanın kumar olmadığı, ruhsatnameye tâbi tu- tulamıyacağı bildirildiğinden on gencin beraetlerine karar verik Miştir. Hayırseverlik Bayram yaklaşmakta olduğun: dan bazı hayırseverler fakir ço- cuklara elbise yaptırmakta, giy: dirmektedirler. Bu meyanda mü- teahhit B. Suphi Koyuncuoğlu da otuz fakir çocuğu giydirmek suretile sevindirmiştir. İtalya eski muharipleri Londra, 24 (Radyo) — İngil- tere Harbiye Nazırı Horyelisa, bugün İtalya eski muhariplerini kabul etmiştir. Eski muharip'er, kral tarafın. danda kabul edilmişlerdir.