20 Teçrinisni îüîkâye Odanın içinde karı koca, al takke ver kü'lâh kavga ediyor- lardı. Kadın, bu Anadolunun cansız, hayatsız. kırında dört sene mi geçireceğiz? Bu ölü kö- şede hal Allah — göstermesin. Çıplak dağ bana bakar, ben dağa bakarım. Üç sene böyle mi geçer? Diyordu. Herifin sesi öttü: — Dört sene zonra maaş yüzde kırk artacak amma, başa gelmiş bir belâ burası.. — Dişi- mizi sıkalım.. Sonrası ertik bol bol saadet!. Kadının yükselen sesi çığlık- lar, sağnaklar gibiydi. Erkeğin sesi uzaktan gelen davul gibi gümbürtülü ve homurtulu idi. . On sekiz yaşında Domina Fatma köyden bizmetçi diye ge- tirtilmişti. Gözünün karası kara, teninin akı ak olduğu için ken- disini ak zemin kara noktalı Domina taşına benzet- mişlerdi. İç odadan işidilen bu kadar bağırışın mutlak sille to- kâatta karar kılacağını sanan Fatma bekliyordu. Zayıf tarafa yardım edecekti. Fakat bağırıb durüyorlardı, yalnız bağırıyor- lardı. Fatma iki sesi duymaktan bıktı. İşine, gücüne döndü. * üzerine .. Köyünü hatırlıyordu. Her gün Trahayla tepeden odun keser, eşeğe bağlar, getirir, tavukların suyunu değiştirir, inekleri sağardı. Uzaktan deniz gözükürdü. Köyde üç.yeldeğirmenivardi. Birisinin değirmencisi ona yanık gözlerle bakmış, güzel olduğunu Söylemişti. Hem böyle söyliyen- lerin çoğu gibi göründe alay Yoktu. Halbuki şimdi buradan bıkmıştı. Sabahtan akşama kadar şu yeri, bu taşları sil. Çanak ve bulaşık yıka. Çamaşır yıka, pa- tales soy. Fakat iç odanın kapısı ansı- zın açıldı. Düvar ve kapalı ka- Pınin beri — tarafından — anlaşılır anlaşılmaz donuk gelen - sözler birdenbire bütün berraklıklarile Ortada çınlamıya başladı. Ha- him: — Sen beni köle diye aldı- ğinı sanıyorsan; çok - aldanıyor- Sun, ben hürrüm. İstediğ mi ya- Parım, gideceğim! Diye hay- kırıyordu. Domina Fatma, işin dayağa bindiği takdirde hamım- dan ziyade beyelendinin imda- dına koşmak Jlâziım geleceğini düşünüyordu. Çünkü — cüssece hanımelendi belki beyefendinin Üç misli vardı. Hanımefendinin le olmadığından, hür olduğun- dan bahsetmesi köylü kızın tu- hafına gidiyordu. Çünkü — hür Olmamak, ve köle olmak tehli- esi asıl beyefendi için mevcut- Bu kadar kocaman bir - ha- Tim bu kadar bücür bir beyin &iri mi olabilirdi? Odadan ilk önce hanimefendi Sıktı, beyefendi. bir az bekledi. 'anımla kendisi arasında selâ- tli bir mesafe peydalandıktan Sonra, yavaşça merdivenden aşa- '& sıvıştı. Beyefendi banımla Ncak telefonda kavga etmeği 2& alıyordu. ı“Arıık hanımın kararı kat'i Wanbula gidecekti. Beyin ne işi pASa durduğu yerde görsündü. Atma da hanımla beraber gi- d:'%kti. Çünkü İstanbulda öte- “ Beride iş buldukça hizmet- " de gitgide pek kıtlaşmıştı, Bir ,G gitgide p laşmıştı. mupatharebe olaydı; babaları udhî'ekcdc ölenlerin kızları ev. Bi “©r denerek evlere alınırdı, k 'aftan on beş sene devam h" Sulh, dğer taraftan ima- 'Ane ile fabrikaların yevmi- Düzgün yeli işleri ortalıkta hizmetçi bı- | diği rakmamıştı. Hanımın yanakları kabaran ölkesile kıpkırmızı olmuştu. Ma- vi gözleri fıldır fıldır. dönüyor, kısa saçlarının öndü'esi bozul- muş, at kestanesi di enleri gibi başında dimdik düruyordu. * .. — Fatma bak bu gece vapur var. Bundan tezi yok bu gece beraber gideriz. Eşyanı hazırla. Şalvarını, mintanın: değil amma. Sana yaptırdığım entarileri, ön- lükleri. Ve başına taktığın o be- yaz hizmetçi kukulataların: ütüle, devşir... Amma senin çantan da yok... Neyse şmdilik benim çan- tamın bir köşesine yerleşt rir de, sana İzmirden bir çanta alırım. Aman o suratının hali ne? Bu gün çok mauvaise minenin var. Yüözünü maguiller etmeli bir az Gel bir az rovgela timmel — sü- reyim. —A hanımelendi bu gece nasıl giderim? Köye gideyimde ni- nemc bir. Allahısmarladık. Di- yeyim bari. Ne lüzumu var? Gideceğimiz yerde, nelerde nelir olduğunu göreceksin. Ampulle , otomobil: ler, sinemalar, pasta dükkânları, tramvaylar, oraya a; bastığın gün bir nineni değil, bin nineni bile unutursun. Ben burada se- nin için bir hafta dahâ bekliye- mem. Hem gel, aman, yüzünü görmiyeyim, düzelteyim, İkisi de iç odaya girdiler. Ha- nım, Fatmanın dudaklarına bir az ruj koydu. Yanaklarına morumsu bir allık sürdü. Hanım bu işin ustası idi. Sanatkârlık dolayısile heyecana kapıldı. Fatmanın kaş- larını cunbıza çeke çeke Faust operasındaki — Mephistojohelin kaşlarına benzetti. — Yukarıya doğru açılan kır- langıç kasadı. kaşlar sana çok yakışacak. Dedi, kirp klerine rimmel, göz etrafına da bir az renk koydu, s'nema yıldızı ela Carto ve Karlen Yırtık gibi Fatmanın yüzüne bir femme enigmatiğue hali verdi. Matem tablosunu bitirmiş bir ressam gibi, Fatmanın yüzüne, gerileyip uzun uzun baktı. Sonra marifetinden hoşlananlara hâs bir edayla “tamam!, derken durdu. — Bak Fatma mükemmel oldu. Yalnız suratın asık. Bir az gül bakayım, yok a canım, öyle de- gil, dişlerini fazla gösteriyorsun. Dudaklarını bir az büz. Olmadı! Hem gül, hem büz, dudaxlarının ucunda, sanki ıslık çalıyormuşun gibi ulacıcık bir delik olsun. Hah oldu. Hiç bozma da alış. “— Annemi görmiyeceğim, ha- pishanede bulunan ağabeyimi gidip göreyim bari, diye İzin alıp gitti. Yolda giderken yeni öğren. YATAN: Halikarnas Balıkçısı Ü yi Güeeeiea LA SK LEBEZ gülümsemeyi unutmamak' iç'n burnuuun ucuanda tüy taşı- yan at cambazı palyaçosu gibi muvazeneli yürüyor; ve burnunu havaya kaldırıyordu. Ve hakika- ten, daha taze elde ettiği tebes- sümü kırmadan, düşürmeden ha- p shane parmağlığına kadar ta- şıyabildi. Ağabeysi hapishane parmak- lığının iç tarafına ge'di. İlk önce Fatmayı tanıyamadı. Fakat dik- katli bakınca tan'dı. Gülerek: — O maş alsh, değişmişsin bakıyorum. -Dedi- o ne kaşlar| N- gözleri Amma neye böyle sırıtip duruyorsun? — Sırıtmıyorum — gülümsüyo tam. Daha yeni öğrendim, gör dün mü? Yüzümü — hanimefendi yaptı. — Desene artk hanım ol dunl - İlerledin! Ben de - senden geri'mi kaldım, sanıyorsun! Hort- hyan herifin başını sopa ile de- ğil, on beş Jiralık otomatik ta- banca ile vurdum. ö anil n Karataş cinayeti Karataşta Fethi isminde bir genci yaralıyarak öldüren Ame- rikan Hasanla suça kendisini teşvik etmekle maznun Enver hakkıtda ikinci Borgu hâkiml - ğince yapılmakta olan tahkikat sona ermiştir. Esas mütalca için evrak sorgu hâkimliğinden müd- deiumumiliğe ver İmiştir Turgutlu muhabirimiz ya- zıyor: Ahmedli nahiyesi; İzmir - Af yon hattı üzerinde bir — ovaya yayılmış, şirin bir yerdir. 400 haneden ve 1775 nüfustan iba- rettir. On beş köyü — vardır. Umum nüfusu 7668 dir ve her gün çoğalmaktadır. 40 dükkân, 3 gazino, 3 han ve oteli vardır. Muntazam caddeleri, irili ufaklı ağaçlar süslemektedir. Kültür işleri: Çalışkan nahiye müdürü B. Ahmed Yecenin yaptırdığı dört bin Hiralık tam devreli yatı mek- tebi nahiyenin derin bir ihtiya- cını temin etmiştir. Okulun yüz seksen ve beş muallimi vardır. Yapılan paviyon elli tek, yüz çift karyola almaktadır. Önü- miüzdeki sene bu binanın ittisa- inde bir sıcak hamam, mutbah ve bir çamaşırhane inşa edile- cektir. Nahiyeye bağlı (3) köyde talebesi de birer mekteb vardı 30' #a/ârgaââ ; UAT 9 | HER KES İHTİYACINI £| ğ | < Tencihon SD L SAT HUKUMET ÇADDESİ, N FALGMI Şirin bir nahiye Ahmedli, en ileri nahiye- lerden biri oldu lmar faaliyeti - N;hiyede hayat - Su derdi -Ekonomik vaziyet.. Yalılı ilkokul binası, altta, yatakhane kısmı, sağda nahiye müdürü B. Ahmed Yeceli Karaköy ve Alahızır mektep- lerinin de izşasına başlanmış, Karaköy mektebinin duvar kı- sımları tamamen, Alahızır mek- tebinin de bodrum katı yapıl- mıştır. Elektrik işi: Bu şirin nahiye, her günkü tekâmülü karşısında elektrik ih- tiyacını -da duymuştur. Mütehas- sıs ve değerli bir elektrik mü- bendisine - yaptırılan — projeleri tasdik edilmek üzere Nafıa Ve- kâletine gönderilmiştir. Tasdikten gelir gelmez inşaata başlanacak, 938 senesi" nihayetine kadar memleket medeniyetin bol ışı- ğına kavuşacaktır. Cumhuriyet meydanı Atatürk büstü: İstasyonda ve şehrin en güzel bir yerinde kurülmuş demiryol- ları amele çavuşlarına aid harab bina yıkılacak, açılan yerde park ktır. İstimlâk olunan bin ve Siğll. $ Yunan kralı Şerefine ziyafet verildi Londra, 19 (Radyo) — Bu akşam — Yunanistanın — Londra sefarethanesinde kral İkinci Jerj şereline bir ziyafet verilmiştir. Ziyafette İngiltere kral ve kra- liçesi, İngiltere Heyeti vekile — erkânı ve Balkan antantı doev- letleri sefirleri " bulunmuşlardır. GANN ACEENLNAN O LYETEOKE sahada da Cumhuriyet meydanı açılmağa başlanmıştır. Bu yer muntazam bir vaziyet iktisab ettikten sonra ortasında Büyük Şefin büstü yer alacaklır. Zirai ve iktısadi vaziyet: Ahmetli nehiyesi, üzüm, pa- muk, — tütün — mahsulü olmak üzere üç mühbim ihraç maddesi istihsal etmektedir. Bu sene her üç mahsul de çok nefis yetişmiş olmasına rağmen istihsal az ol- muş piyasaların yardım etme- mesi yüzünden halkın — iktısadi durumu geçen seneye nazaran düşmüştür. Temenni edilen bu ihraç mad- delerinin değer fiatile alınması ve balkımızın bu suretle - çalış- masının semeresini görmesidir. Nahiyenin mühim derdi: Memleketin en mühim derdi su meselesidir. Getirtilen su mü- hendisi memba suyu bulamamış ancak artizyen husulile su temini kabil olacağını söylemiştir. Na- hiye müdürü bu ciheti nazara alarak 938 senesi büdcesine tahsisat koydurmağa ve şehrin muhtelif yerlerinde artizyen aç tırmağa, motörlü tesisat getir- terek tecrübeler yapmağa karar vermiştir. Artizyende muvafla- kıyet hasıl olduğu takdirde, yüz tonluk bir havuz yapılacak ve getirtilecek — filitre makinesi ile su tasfiye olunduktan sonra ha. vuza akıtılarak şehir dahiline bo- rularla taksim edilecektir. Sa işide 38 - 39 senelerinde ikmal edilmiş ve nahiye merke- zinin her türlü medeni — ihtiyacı bu suretle beş senelik kalkınma Pprogramından evel temin edil- miş olacaktır. Şimdi memlekette bir çocuk bahçesi, stadyom inşası, bando muzika ve bir eozahane temini için çalışılmaktadır. Bunlar da tikten sonra Ahmedli vilâye- tin en güzel bir nahiyesi ola- caktır. Rıza Kaya