20 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

20 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ANADOLU E btanbul dolaşan bir şayia. Padişah İstanbul yerinden oynuyordu. Zilzurna sarhoş olan yeniçeriler ve sipahi elradı. ellerinde kâlın siyah içki şişeleri olduğu halde sokakları dolaşıyor, iki senelik hürriyetlerini tatmin ediyorlardı. .. O ne mahşerdi, o ne heyecan, © ne telâştıl. İstanbulda çığlıklar — semayı tutuyordu. Koca kubbeler, se- raylar, kale duvarları, binalar yıkıhıyor, çöküyor, sallanıyor, top- rak, hiç doymıyacak gibi görü- nen ateşli bir ihtirasla hâlâ ho- murdanıyordu. Yıkılan çatılar, göçen kubbe. lerin altında insanlar - ölüyor, yaralılar bağrışıyor, evini, oca- gim, babasını, anasını, çolük “çocuğunu, kaybetmiş binlerce insan ağlaşıyorlardı. Camilerde dualar ediliyor, ki- liselerde, havralarda ibadetler oluyordu! Lâyikile tesbiti zor bir facia geçirilmişti. Şehirde 109 cami, 1070 tane ev yıkılmıştı. Bir çok sarayların duvarları bütün — heybetlerile çökmüştü. Fatih camihin en bür yük dört sütunundaki tarihi baş- hklar yıkılmıştı. Yıkılan hastane, imarethane, mescid vesairenin haddi hesabı yoktu. Tabiat; müthiş bir tır- pan vurmuştu. Bazı binâlarda ve Ayasolya- da duvarların sıvaları dökülmüş, altından — Mesihin, — Meryemin tabloları gözükmüştü. Hatta bu hal, — hiristiyanlar arasında dedi kodu bile çıkar: mıştı: — Gene biz hâkim olacağız. Onlarınkiler yıkıldı, bizimkiler çıktıl Diyorlardı. Deniz - tarafındaki surların bir. çoğu yıkılmıştı. Padişah bile korkusundan — sa- rayda barınamamış, sarayın ge- niş avlusunda çadırlar kurdura- rak oraya iltica etmişti. Beyazıd, henüz dahili isyan- larla meşgül iken bâşına bir de derd çıkmıştı. Bu isyana sebeb de şehzade Korkudun - kendi eyaletini terk ederek Mısıra kaç- masından ileri geliyordu. Bu zelzeleler; padişahla be- raber saray mehafilinde Allahın bir gazabı olarak telâkki edik mişti. Evsiz, yersiz, yurdsuz — kalan on binlerce insan ceamilere, med- reselere tıkıldaştı. Sanki büyük bir muhaceret — vukubulmuş ve bu insanlar, böyle sefil ve bi çare kalimışlardı. Enkaz ve harabeler altından binlerce cesed çıkıyordu. Beyas zıd, başını yumrukluyor: — Ben Allaha ne yaptım ki ANADOLU Günlük siyasal — gazete ve Baçımı Haydar Rüşdü ÖKTEM Telgrafi İzmit — ANADOLU Telefon: 2776 - Fosta kutusu: 405 ——— | Abone şeraiti Yıllığı 1400, altr aylığı 800, üç aylığı 600 karuştur Yabancı memleketler için — vetelik abone dereti 27 liradır. “ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR. . Yazan: M. Aayhan -— W— benim memleketime bu felâketi verdi? Diye ünliyordu. En büyük fa- cialardan biri, vezir Mustafa pa- şanın sârayında cereyan etmişti. Zelzele başladığı sırada saray ahırındaki spahi efradı, kâmi- len sarhoş bulunuyordu. Duvar: lar bütün sıkletile ve ânide çö- künce, tam 300 nefer bir ham- lede can vermişti. Saray avlusundaki — çadırda tirtir titriyen padişah bunları duyunca kulaklarını tıkıyor, sa- Yarıp soöluyor: — Aman, bu meşum haber- leri bana kadar getirmeyin, iste- miyorum, susun delolun. Diye inliyordu. Bir aralık yeni bir haber geldi ki, hepsin- den daha müdhişti: — Çorum batmışl. Padişah yerinden fırladı: — Ne? Batmış mı?. — Evet devletlüm.. Hem de şehir kaybolmuş!. Padişahta —artık İstanbulda oturacak — cesaret — kalmamıştı. Soaaaa aa ae büyük zelzelesi. Hıristiyanlar arasında| $ 5 İ Edğ_neye kaçtı Soluğu Edirnede aldı. Fakat talihine musallat olan uğursuzluk onu kara bir gölge gibi takib ediyor, körkunç bir pençe haâ: linde yakasına yapışmış bulu- nuyordu. Padişah emretti: — At diyanı toplansınl.. Divan derhal toplandı. Herkes başım eğmişti, İhtiyar Beyazıd, gözlerini birer birer vezirlerine, kadılara, nişancıya, nedimlerina gevirdi ve sonra bağırdı: — O kadar baksızlıklar, oka- dar zulüm ve adaletsizlikler yap- tıniz ki pençenizde inliyen ma- sum ve mazlümların feryadı ve ahi tâ göklere çıktı ve Allah sizi tecziye için semadan bütün gazab ve kahrım yağdırmağa başladı... Ne çare ki, olan mb leto ve memlekete oluyor. Kitse ses çıkaramıyordu. Ulak bir itiraz, hatta bir öksürük kâli., Hemen idan. Padişah, sözü döne dolaşa alınacak tedbirlere ve yapılacak tamirlere getirdi... — Sonu var — oramo Özbek kdz& cinazeti A ARRA ŞK Maznun Haşim Karakuş hâdiseyi anlatıyor Maktul!l, Haşimi öldürmeğe çalışmış ve kendi elindeki bıçakla yaralanarak ölmüş.. Urla kazasının Özbek köyünde| tan ayaklarımı avcı Şevki Ahmedi öldürmekle mazaün Haşim Karakuşun mu- hakemesine dün de devam edik Miştir. Dükü calsoede Haşim hâdiseyi kısaca şöyle anlatmıştır: — Eşeğime binmiş, bağdaki evime gidiyordum. Fona bir te- sadüf bizi ormanda, çay kena- tında karşıkarşıya getirdi. Şevki ile aramız eskidenberi açık bu- lunuyordu. Beni görünce: — Durl Diye bağırdı, elindeki çifteyi Üzerime çevirerek nişan aldı ve âteş elti. Fakat bir talih eseri olacak, tüfek- patlamamıştı. — Hayatımı tehlikede görünce derhal Şev kinin üzerine atıldın. O, bu defa biçağına sarıldı. Onü elin- den almağa çalıştım. Beraber taşıdığı üç köpek de bir taraf- h. Mü- cadele şiddetlendi. Kafama bir sopa yidim. Kanlar akıyordu. Nihayet altalta üstüste geldik. Bu esnada Şevki bağırdı. Elin- deki bıçakla yaralanınış ve canm sız kalmıştı.. Şahidlerden Ahmed de şun- ları söyledi: — Haşime yolda rasgeldim, Bana dedi ki: *— Şevki bana pusu kur- muştu. Beni öldürmek istedi. Ben onu öldürdüm.,, Ve sonra yanımdan uzaklaşıp gitti. Diğer şahidler de ölen Şevki, Ahmedin daima: *— Ben Haşimi öldürmezs-m rahat edememli,, Dediğini söylediler. Muhake- me diğer. bir şahidin celbine karar verilerek başka güne br rakıldı. Saglılî h İ bahisler Dahili hastalıklar mütebassasımız Doktor M. Şevki Uğur diyor ki: Kanser ve kansere karşı savaş Tbciç l Kanser, zamammaızın en bü- yük ve mühim hastalıklarından biridir. Bugün muayene ettiğim hastalardan birinin midesinde kanser buldum. — Yıllarca mide- sinden şikâyet ederek ıstıraplar içinde kıvranan hastam, bu der- dinden kurtulmak ve bir çare bulmak için yanıla yakıla kar nındaki arızalarını anlattı, Hastamın yaşı geçgin ve vü- cudü çok zayıf hastalığının da ameliyat devresini geçirdiği için, kendisine lâzım gelen sıhhi ted- birleri izah ettim. Kanserin, her asırda çok gö- rülmekle beraber son asırda daha fazla görülmesi fen âlemi- nin dikkat nazarını celbetmiş ve ÂAvrupada bu müdhiş hâs- talık için azim müesseseler vir eude getirilmiştir. Bilhassa Almanyâ ve İngik terede bu hususta bir çok de- nemeler yapılmıştır. Medeni in- sanlarda müzmin seyreden kül- tür hastalıkları verem, kan da- marı katılaşması, raşitizm denen kemik — hastalığı, — kabizlik ve kanser gibi hastalıklar eski asşir- larda görülen veba, kolera ve tifo hastalklarının büyük istilâ- larının yerine kaim olmuşlardır. Kanser, kültür istilâsı halinde Son asırda tezayüd etmiştir. Almanya, — İngilterede yapılan İstatistiklere — göre, — ölenlerin adedi pek yüksek bir miktarı bulmuştur. Onun için kanserden ölüm vekaylinin, verem ölümle- rinden çok fazla olduğu tahak- kuk etmiştir. » — (Arkası var) 20 Teşrini, Bir bakkalın marifetil zde elli kuruş yerine lepta verilmiş.. Bakkal, müsteriyi bu suretle tehdid ederek 50 lira da haraç istemiş. Dün birinci asliyeceza mah- kemesinde dikkate değer biz dolandırıcılık davasının dürüş- masına — başlanmıştır. Hâdise şudur: Salhanede tüccar Bay Suphi- nin nezdinde bulunan Muhar- rem adında bir zat, Memiş adıtda birisine elli kuniş vere- rek; herhangi bir bakkaldan kibrit, ekmek ve peynir alması- ni söylemiş, Memiş de her za- man alışveriş ettiği bakkal Meh- medin kapali olduğunu görünce daha ileride bulunan — bakkal Yahyaya gitmiş alacağını almiş veçelli kuruşluğu vorerek para- min üstünü cebine atmıştır. Fa- ka asıl mesele şuradadır: Bakkal Yahya, elli kuruşluğu çekmec.ye attıktan ve üst tara- finı da ödedikten sonra, - henüz dükkândan ayrılan Memişe hi- taben: — Arkadaş buraya gel. Sen bana elli kuruş yerine bir Yu- nan İeptası vermişsin. Muhar reme git söyle, hakkında do- landırıcık davası açacağım ve seni de bu işe karıştıracağım. Eğer bana elli lira gönderirse, davadan — vazgeçerim. Gönder- mezse davama devam ederim. Demiştir. Bakkalın bu ihtarı, Memiş B. Muharreme bildi- “rilmiş, Muharrem de şu cevabı vermiştir: — Sen de git bakkal Yah- yaya söyle. Ben dolandırıcı de- ğgilim ve haraç verocek parara da yoktur. budür. Bu nle — Memiş uçludur. Fa- kat ndan — da bakkal Yahya aleyhine açılmış, tehd dle para istemek ve — suç istinadı davast mevcuddür. Muharreın — mahkemede miştir. ki: — Ben muhtimde namus ve şerefinle yâşamakta ve halkın itimad ve teveccühünü kazan- miş - bulunmoktayım.” * Bakkal Yahyanin ellhi kuruşu görüp çek- meceye attktan ve alınan ne- valenin tutarını alıkoyarak — üst tarafını da Memişe ödedikten sonra; tekrâr çağırıp — lepla ve- nildiğini iddia etmesi kadar ga- rip bir şey olamaz. Şahidlerin muvacehesinde benim tarafım- dan elli lira verilmediği takdir- de suç isnad ederek dava aça- cağını döylemiş olmas; kehdisi- nn hüsnü niyet sahibi bulunma- dığına delildr. Dağ — başında değiliz, bir şehirde oturuyoruz. Büna haraççılık demezler de ne denir? Bundan sonra iki - tarafın da gösterdikleri şahidler dinlenmiş ve suçlu vekili Avukat Bay Ah- med Remzi Duyar; kısa bir mü- dafaa yaparak hâdısede dolan- diricilik bulunmadığım — söyle- Mühartem - tai de- alındıktan sonra suçlunun bera- etine karar verilmiştir.. Bundan sonra Bay Muharrem tarafından Yahya aleyhine ikame edilen suç isnadı davasının muhakemesine bakılacaktır. Sevgilis'le birlikte koca- sını öldüren kadın Maznun Hasan: “Ben k-til değilim, muhtar Emrullahtır,, dedi, ve şahidler gösterdi. Menemenin Çavuşköyünde mu- bacir Necibi öldürmekle maznun Hasan ile cinayet ortağ: Necibin karısı Zelihanın muhakemelerine dün şehrimiz Ağırceza mahke- mesinde devam edilmiştir. Bu celsede Muhtar B. Osman şahit sıfatile dinlenmiş ve demiştir ki: — Hüdiseden bir kaç gün evel Nec'p bana geldi, köy hal- kından Ha'ilden alacağı varmış. Bu paranın alınmasını söyledi. Ben de Haâlile söyledim. Halil: —Vereyim. Dedi. Fakat Halil ©o gün parayı vermedi, Necip te kendi köyüne döndü. Sonra tekrar geldi, ben bekçiyi tarlaya gönderip Halilden parayı İs- tettim. Akşam olmuştu, Necib, tek- rar kendi köyüne dönmüş, bek- çiyi beklememiş, bir iki saat sonra da Necibin — öldüğünü | işittik, gidip cesedine — baktık. Karanlıktı, kulağı arkasında kan lekesi gördük. Cinayetit — faili on gün kâdar meydana çıkma« dı. Sonra Hasan - olduğu — anla- şıldi. Maznun Hasan: — Ben katil değilim, Çavuş köyü muhtari Emrullahtır. Bullu isbat edeceğim, dedi ve — beş müdafaa şahidi — gösterdi. Bu şahidlerin celbi için muhâkeme, başka bir güne - bırakıldı. Sandı İz—öî duvası!| Muhtar H sax müda. faasını yaoptı Cumaovasının Sandı - köyün: den Ahmed sminde s:ksen yar şında bir ihtiyarı öldürmek suçu ile maznun muh a- Hasanın mu- hamesine, dün şehrmiz Ağırce- za mahkemesinde devam edil- Miştir. Maznun Hasanın avukatı B. Ahmed Remzi dünkü ce'sede müdafaasını yapmış. mü kkilinin Ahmedi öldürecek kadar şid. detle döğmediğini, doktorlar ta- râfından verilen rapo'ların bunu açıkça gösterdiğini söylemiş ve Hasanin beraetini istemiştir. Karar, önümüzdeki salı ğünü verilecektir. 7542 lira çalan memüur Asliyecera mahkemesine veriidi Felemenk tütün kumpanyası memurlarından B. Muza'fer Uz- man, şirket n vergi borcu olatak || kendisine verd ği ve Maliye şu- besine gönderdiği 7542 lirayı zimmetine çeçirmiştir. Bü suçtan ötürü B. Müzaffer Uzmanın ikinci — sörgü kâkimli:- ğince yapılan isticvabı het cesih- de As iyoceza nilinesi — kararl u idaldiiir. Doktorumuz diyor ki.. Gündüz çocuk bakım evleri Dr. A. Agâh Dinel Gündüz çocuk de belediyeler, çocuk esirgeme kurumu ve hayır temiyetleri ta- rafından tesis ve idare edilir. bakımevleri Avrüpa ve Amerikada kanun büyük fabrisaları, imalâthane- leri, maden ocaklarını amele Çocukları için gündüz. bakımev- İeri tesis ve idarsine mecbur etmiştir. Gündüz çocuk — bakımevinin süt, matbahı, tebhirhanesi, ban- yo dairesi, yatakhaneleri, tecrid odaları, oyun odaları — vardır. Müessese mütehassıs bir tabibin idaresindedir. Sabahları analar çocuklarını Müesseselere getirirler. Her ço- cuğun üzerindeki elbise çıkarılır, © çocuğa mahsus numaralı bir dolaba konur. Banyosu yapıldık: tan sonra çocuğa müessesede giydiği ve d ğer bir dolapta mu- muhafaza edilen - elbiseler” giy- dirilir. Çocukta hafif bir nezle veya küçük bir ateş varsa, çocuk der- hal tecrid odasına yatırılır. Bu suretle müessesedeki çocuklara hastalık — bulaşmasının önüne geçilir. Çocuklar gündüz. çocuk br kımevinde beslenir; öğle uyku- larını uyurlar; oyun odalarında yaşlarile —mütenasip — oyunlarla ve trcrübeli çocuk bakıcılarının nezareti altında hoşça vakit ge- çirirler. Akşam da üzerlerindeki mü- müessese elbiseleri çıkarılır, nu- maralı dolapta mahfuz şehir elbiseleri — giydirilip — analarına teslim edilir. Gündüz çocuk bakımevleri Avrupada amele - ve fakir sınıf balkın çocukları arasında ölü. mün az olmasına, çok büyük mikyasta hizmet etmişlerdir ve adetleri günden güne çoğal- maktadır. Bütün manasile bir amele şehri olan İzmirde ileride âdet- leri çoğaltılmak — şartile en az beheri $0 yataklı 3 gündüz ço- cük bakımevine ihtiyaç vardır. Nöbetçi eczahaneler Bu gece Başdurakta Sıhhat, Karanti- nada A, Eşref, Kemerde Kâmer, Eşrefpaşada Eşrefpaşa eczaneleri bu gece nöbetçidirler. Parti kongreleri Karşıyaka Donanmacı ve Os- manzade C, H. Partisi ocak köngreleri yarın saat 10 da ini* kat edecektir. . .“. Eşrefptşa — nahiyesine bağlı ocak kongrelerine devam edil- mektedir. Bu akşam saat yirmide Değir- mendağındaki — Selimiye, ikinci OÖsmaniye ve Fatih ocaklarımın kongreleri yapilacak Rumi * 1353 | Arabi - 1356 Teğrinisani T Ramazan 16 Teşrinisani 20 Cumartesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: