19 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

19 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Teşrinisani KARA KORSANLAR ŞEFİ G0 LAIELA LN AA TÜ NLT USUT T! Dilber kadın korsan B Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen deniz kızının maceraları... Nakıli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU Genç kadın Edvara; “ Halbuki ne oğlan ve ne de onun Aansi: — Haydi oğlum sükünet bul. Sana yameği karmını doyur! de Ve Edvar, mulfağa giden an- nesini takibetti. Yemek odasına vardıkları zaman, genç delikanlı: — Anne; dedi. Benim senin kocana benzediğim doğru mudur? — Hayır, o sarışın, iri vü. cutlü idi. Sen ise... Haydi sen de bu manasız şeyleri bir tarafa bıraka'ım. Çünkü bizim sözleri- mizi dnliyen veya tesadülle du- yan olabilir! Hele.. Koca karr hin düyması feci olacaktır! — Hakkın var. Zavallı ihti. yar kadın, bunun'a beraber onu Doktor bugün İhtiyar kadın hazırlıyayım da, çok sev yorum! geldi, değil mi? için neler söyledi? — Doktor Evans bugün gel- di; yalnız rica ederim, yavaş konuşalım. İhtiyar kadını, kay- nanamı muayene etti. Nerdeyse öleceğini söyledi. Şu halde biz me yapacağız, ili Meriml — Ah.. Anneciğim daha ya- vaş söyle.. Bana bu isimle hitab etme. Bana Edvar denilmesni sen istemedin mi? Bu sırada mutbağın — kapısı yavaş, yavaş açıldı. — Kapının eşiğinde ihtiyar bayan Rid gö- ründü; sanki kapının — önünde asılmış gibi duruyordu; — benzi balmumu kadar rmış, göz- leri çukura kaçmış idi. Ayakta durmak için en son ve en bü- yük gayretlerini sarfeden bu ihtiyar kadın tir, tir titriyordu. Ve: — Nansi bu duyduklarım ne- dir, Allah aşkına? -Ne — demek istiyorsun? Edvara niiçin Meri diye hitap ediyorsun? — Evet, oğlum Corcun oğluna neden Meri diyorsun? Edvar — oğlum .. Yanıma gel.. Seni atmak istedi, fakat olduğu yere yıkıldı, kaldı. Nansi, kaynanasının koştu, kucaklamak istedi. —İhti- yar kadının gözleri açık, fakat camlaşmış idi.. Nansi, acı haki- kati anladı ve doğru'arak, bü- Yük bir elem ve ıstırabla: — Öldü zavallıl. Diyebildi. Edvar — Meri del yanına —Evet, öldü; dedi! Zavallı ka- dıncağız; çok iyi bir kadın idi. Biliyor musun ki artık kendi ken- dini öldüren bir zavallıdan farkın Yok... Git, annene söyle, ne Yapmak lâzımsa yapsın: Bir de üleme rezil almıyalım! Dedi. İşte Zehra ile böyle evlendik. bamın çenesini bıçak açmı- Yordu. O kış hastalandı ve öldü. Ölümüne belki de ben sebep olmuştum. Bu benim için büyük bir vic- 'an azabı idi. Zaten ona hak Vermeğe de baş'amışlım. Zira :İ'[ bir hastalıktan sonra nasıl abiat kat kat cilâlı gördümse hrayı da öyle görmüşüm. brptsında oyalı bir yeeni, sır. çada dallı basmadan bol bir Otari, ayağında el örmesi yün SOraplar, mutlaktan çamaşıra, Gamaşırdan namaza, namazdan torunu değilsin! ,, Dedi. ö ei | Beni en ziyade müteessir eden muş olmasıdır. Beni de nekadar çok seve Evet, be bir erkek torunu olarık en yük bir muhabbetl- severdi.. — Halbuki ne ağlan ve ne de onun torunu n; fakât şimdi ne yapacağız, kız m, sevgili Me- ric ğim? - İlk iş olarak onu — salon- daki koltuğuna kadar götü ceğiz. Bundan sonra komşuları ve en nihayet te doktor Evastı evel; çağıracağız.. — Hay.r kızım, söylemek is- tediğim bu değildir; bu - tabit o'an işlir. Biz şimdi arz üzerin- de h'ç bir istinad noktası olmı yan iki zavallı kadıudan başka bir şey değliz. Ne ile ve nasıl yaşıyacağız? Genç fakat elemli kadının bo- ğazı bir hafakan boğar gibi ol du. Çok ümidsiz ve müteessir idi. Şiddetli bir asabi buhran altında, ellerini ısırıyordu. i, annesinin bu halini görün konuştuklarımızın hepsini de duy- | — Anne.. Anneciğim. Neden böyle yapıyorsun? Kendine biraz hâkim ol, dedi. Beni âlemin erkek — bildiğini unutma! Bu, biz'm için bir kozdur. Bu mes.- eleden daha sonra, daha sakin bir halle bahsedeceğiz. Hele şu cenazeyi yerine gönderelim. Şu anda bu kadın senin kaynanan, resmen debenim büyük annem- dir. Cenazesine lâyık olan ehem- miyeti verelim. Hem onu ben çok seviyorum. Edvar - Merinin bir. bıçkırık boğazını tikadı ve gözlerinden yaşlar dökülmeğe başladı. Fakat kat'i bir yaşlarını dindirdi ve annesine: — Gördün mü ya.. Beni ço- cuk gibi ağlamağa mecbur ettin. Maamafih bu kocakarının bu üç göz yaşına hakkı vardı. Doğrusu çok iyi bir kadındı. Nansi de garip bir ıstırap ve elemle: karar ve azmle göz- — Görüyorsun ya, ben de ağlıyorum.. — Devam edecek — bul edecektir. Mütecavizlerin, kısa bir muhakemeden sonra hakkındaki kanun, henüz tatbik mevkiine girmemiştir. Kudüste kanlı hâdi- seler devam ediyor Bu hafta, İ.ıındradan bir tabur Ingiliz askeri daha Kudüse varıyor Kudüz, 18 (Radyo) — Kanlı hâdiseler, hergün tekerür ve tevali etmektedir. Araplar, İngiliz askerlerine taarruz etmişlerdir. Müte- arrızlar, ayni zamanda otobüsleri de taşa tutmuşlardır. idam edilecekleri Gelecek hafta, Londradan bir tabur asker gelecektir. Arnavudluğun istiklâli yıldönmü Kral Ahmed Zogo, mühim bir söylev vere- rek, Arnavudluğun istiklâle nasıl kavuştuğunu izah edecektir. Tiran, 18 (Radyo) — Arnavudluk - istiklâl bayramının 25 inci yıldönümü, bu ayın yirmisine rastlamaktadır. Bu münasebetle ayın 29 uncu gününe kadar büyük şenlikler olacaktır. Kral Ahmed Zogo, mühim bir söylev verecek ve Arnavudluğun istiklâle nasıl kavuştuğunu halka izah ettikten sonra, selirleri ka- heykel de bu bayramda açılacaktır. Melek ve Şeytan Yazan: Kadircan Kaflı köşeminderinde pineklemeye giden kadıncağız.. Tıpkı annem gibi.. Bir aralık üstüne başına çeki düzen verdiği oluyor, fakat bu öyle zavallıca bir şey ki.. Sevimli olmaktan z'yade gülünç... Artık unutulduğunu sandığım Hatice vakit vakit hayalimde canlanıyor, içime hasret dökü- yordu. Ben debabam gibi eksiklerimi dışarda aramağa, oturak âlem- lerine devama, ara sıra etrafta görünen bayağı kadınlarla di şüp kalkmağa başlamıştım. Ka- rım bir otelci, ben de müşteri- siydim. Ancak yatmak ve yemek için oraya gidiyordum. Bana bu serseliğimden şikâyet etmedi değil. Fakat ona ceva- bim pek kısa oldu: — Erkeği eve bağlıyan kadın- dir. Yalnız bazan annemin hatırını kıramazdım: Günlerce, haftalar- ca ağzıma bir damla içki aldı- ğım, - hovardalığa — gittiğim ok mazdı. Fakat oda öldükten sonra artık kendimi kapıp — koyuver- miştim. Haftanın en az üç gecesi, gece yarısından evel eve dön müyordum, Geldiğim zaman hep sarhoştum. Bunu iyi bulmuyor- dum. Fakat yapmamak da müm- kün değildi. Zehra böyle bir gecede bir- denbire isyan etmiş, beni bırakıp sevmiştim. Kalp para gi Cehenneme kadar yolu 1 dinlemiş olsaydım, ömrümün iki yılı zehir olmazdı!. Diye söylendim. * we Büyük zaferden sonra idi. Yu- nanlılar dört senede Anadolunun Salihli, (Hususi) — Vali Dr. B. Lütfi Kırdar Salhliye gel miş, inşa edilmekte olan Salihli- Bozdağ — yolunun — Allahdiyea mevkiine kadar bitmiş olan kıs- mını tedkik etmiştir.. Akşam Halkevinde valiye bir ziyafet verilmiş, kaymakamın — izahatı dinlenmiştir. Kaymakam, bilbas- sa kazanın mühim ihtiyaçların- dan olan Orta ve İlkmektep ihtiyacı, hükümet binası, su işi üzerinde durmuştur. Vali B. Lütfi Kırdar, Salih- lide gördüğü çalışmadan mem- nun kaldığını söylemiş ve bu yıl içinde Salihlinin bir İlkmek- tep binası ve hükümet binasına kavuşacağını müjdelemiştir. Halk bir de Ortamektep binası ya- pılması için yardıma âmade ol- duğunu bildirmiş, bir saat için- de beş bin lira toplanmıştır, Salihli iki mektebe daha kavuşuyor Vali B. Lütfi Kırdar, Salihlide etraflı tetkikat yaptı Salihli jandarma kumanaaalık binasının küşad resminden bir intiba | Ortamektep inşası ve teberruat işlerile meşgal olmak üzere bir komisyon teşlil edilmiştir. Karakol binası Yeni inşa edilen karakol bi- nasının resmi küşadı yapılmış bu münasebetle elli kişilik bir ziyafet te verilmiştir. Resmi kil- şatta Salihli bandosu da bulun- muştur. . Atatürk heykeli Salihlide yeni açılan Cümhu- riyet meydanına büyük kurtarıcı Atatürkün bir heykelinin dikilmesi ylışnr_ılmıştır. Halkevi faaliyeti Halkevinde kış faaliyeti baş- lamıştır. Köylerde sık sık- tem- siller verilecek, spor temasları yapılacaktır. İdare heyeti, bir bina inşa için de teşebbüslere “girişmiş bulunmaktadır. Akhisar - Manisa Yıldırım maçı Akhisar ve Manisa sporcuları bir arada Akhisar ( Hususi ) — Kaymakam B. Rifat Yenalın teşvik ve yardımile kazamızda spor hayatı inkişâf etmektedir. Akhisar gençler birliği, Pazer günü Manisada mıntaka - şampi- yonu, Yıldırımsporla yaptığı maçı Arnavudluğun ilk devlet reisi (Standerberg) için yapılan büyük | gollerini ikinci devrede çıkarmışlardır. Maçta beş binden fazla se- yirci bulunmuştur. n göbeğine kadar aldıkları bütün yerleri on beş günde elden çıkarmışlar, orduları — mahvok muştu, Yerli Rum halkı da tamamen kaçmış, Egenin bütün şehir ve kasabaları yarı yarıya — boşâl- Mmışti, Şimdi vatanın her köşesinden batıya doğru bir akın vardı. Bo: şalan yerleri doldurmak, - kârlı alış verişler yapmak, iş çevirmek için İzmire gidiliyordu. Karşımda Necati Efendi is- minde genç bir manifaturacı vardı. İşsiz'ikten şikâyet ediyor, daha çok kazanmak - arzusiyle Çırpınıyordu. Bir gün bana: — Haydi seninle İzmire gide- lim. Tam - fırsattır.. Kaçırmağa gelmez. Şimdi oranın çarşısı hemen hemen boşalmıştır. Tica- ret Rumların elindeydi. Onlar gittiler, yerlerini kapmak zım.. 2-0 kazanmıştır. Akhisarlılar Dedi. Zaten ben de bunu istiyor- dum, Hatta bence kazanç işi, ikinci plânda kalıyordu. Kalktık, İzmire geldik., Ummuduğumuzdan çok daha iyi iş yapıyorduk. Az zamanda sermayemiz de, — kazancımız da bir kaç misline çıktı. Ortağım- la da çok iyi geçiniyorduk. Bu kargaşalık ve didinme ara- sında vakit vakit Haticeyi hatır: lıyordum. Acaba nerede? Nasıl? Ne yapıyor? Zehranın da onun — yanında olduğunu sanıyordum. — Fakat bunu hiç düşünmüyordum. * .. İzmirli — dostlarımdan - birine sordum.. Hemen tanıdı: — Kocabaş zadeleri bilmiyen var mı? Mehmed bey henüz üç sene evel öldü. Bütün malları biricik oğlu Ali;boyer kaldı' Bi bası peynir ekmekle — vaşar, tütün vaziyeti Esas itibarile çok fenadır.. Kırkağaç, (Hususi) — Kırk- ağaç merkez kazasındaki tütün- lerin yüzde sekseni satılmıştır. Kumpanyalar ilk defa olarak piyasadan 90 kuruştan bir mik- tar tütün almışlar, sonra çekil- mişlerdir. Bundan sonra ortaya kumpanyanın adamları çıkmış ve 40-70 kuruş üzerinde ayni evsaftaki tütünleri kendi nam- larına almışlardır. Bu mübaya- atın da kumpanya hesabına ya- pıldığı, ancak mübayaatı yapan- ların mutavassıt rolü oynadık- ları anlaşılmaktadır. Bu vaziyet müstahsili çok müteessir et- miştir. Kırkağacın on köyünde ise || vaziyet büsbütün fecidir. Kaya- dibi, Bakır, İlyaslar, Karakurt, Gelenbe, Alacalar, Kınık, e beler, Hamitli ve Siledik - tihsal olunan 250 bin kilo tütün hemen hemen öylece kalmıştır. Bunların içinden yalnız Kaya- dibi, Bakır ve İlyaslar köyle- rinden gayet az miktarda satış olmuştur. Bu köylerden bir kısmında vaziyetten istifade etmek istiyen açık gözler de türemiş, müstah- silin elinden 20-25 kuruşa tütün almak istemişlerdir. Ancak bu gibilerin suiniyetleri çabuk an- laşılmış ve müstahsil tütününü satmamıştır. Kırkağaçta Halkevi faaliyeti Kırkağaç, 18 — (Hususi) Halkevinde — kaymakam — Bay Salâheddinin de - iştirakile bir toplantı yapılmış ve Kırkağaç hesabına faydalı kararlar verilk miştir. Bu kararlara göre, bu kış içinde 100 fakir çocuk giydirile- cek, kendilerine üç ay sıcak ye. mek verilecektir. Bundan başka sık sık kaymakamın da iştirakile köy gezileri tertip edilecek, köy- lülerin dertleri dinlenecek ve ihtiyaçları tesbit edilecektir. Bu gezilerde bilhassa tütün yetiş- tirme ve satma usulleri hakkında müstahsile konferanslar verile- cektir. Amerika-İngiltere ticaret müzakereleri Nevyork, 18 (Radyo) — Nev« york Taymis gazetesine göre, Amerika ile İngiltere arasında aktedilecek olan ticaret muahe- desi hakkında cereyan eden mü- zakereler, yakında her iki devle- tin resmi birer tebliğile ilân edilecektir. altınları küplere basar; sonra han, hamam alırmış. Şimdi oğlu har vurup, harman savuruyor, Yazı İsviçrede, kışı Mısırda, ba- harları da İstanbulda ve burada geçiriyor. — Evli mi? — Bir metresi var. Sekiz dokuz senedenberi beraber yaşı- yorlar. Ne nikâh yaptırıyor, ne de kovuyor. Onun üstüne bir çok bayağı kadınlarla düşüp kalkıyor; bazan rezalet çıkarıyor, fakat eski metresinden bir türlü ayrılamıyor. — Neden acaba? — Kimse bunu bilmiyor. Ka- din da çok güzel olsa bari! Soyu sopu belirsiz biriymiş. Nazilliden mi, İspartadan mı, bir yerden getirmiş. Ali beyin bu tutkun- luğuna herkes şaşıyor. Haticenin ne çeşit kadın ol duğunu bildiğim için ben şaş- madım. Hâlâ onu görmek arzusunu — Sonu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: