SAa 1 Ai arrse & rib - fakat geriye Kanuni Süleyıııan doğdu. Boyıııd, Şabın Vezirini kabul etmeyince, Vezir, Tebrizin yollarını tuttu İstanbul, bilhassa divan erkânı Yavurun hareketlerinden — pek memnun olmuyorlardı. Fakat ba- bası Beyazıdın şimdilik birgey söylediği yoktu. 900 Senesi, bütün Osmanlı ülkesinde bir doğum haberi daha duyuldu. Bu haber bilhassa Trab- zonda büyük eğlencelere çığır açmıştı. Doğan çocuk, Selimin nğîu Süleyman (Kanuaft) idi. SOI Sııeıı. Şıh lıııılıı ıı— lebesi ve Akkoyunlu hükümeti- nin inkırazı artık en küçük bir şüphe ve tereddüde bile meydan vermiyecek bir vaziyete girmişti. Şah, ilk iş olarak Osmanlı dev- letile diğer bir devlet şeklinde başlıyacak olan siyasi ve resmi münasebatını tanzim etmek is- tedi, Çünkü en büyük ve en tahlikeli komşu Osmanlı devle- tydi. Şahın bediyelerini ve mek- tubunu hâmil bir elçi İstanbula geldi. Fakat Şah İsmailin dev- leti İstanbulda iyi bir intiba bı- rakmamıştı. Eski hisler ve iti- matlar silinmişti. Vezirler ve par dişab şüphelonmişlerdi. Beyazat, bu menfi düşünceleri izhar et mekte gecikmedi. Elçi, şahının hediyelerile huzura kabulünü is- tediği zaman kendisine şu cevap verildi: — Şehriyar sizi tanımıyor ve kabul etmiyor... Şahın elçisi sakalına su serpil- miş gibi ürperdi, yutkundu ve sarardı. Birşey söylemeden geri- singeri Tibrizin yolunu tuttu. Yavuz bunu duyunca hoşlan- mişti. Bu hareket onun naza- rında gergi pek âz kıymeti haizdi, Fakat gene: - — Çok şükür, dedi, bir iş yapılabilmiş. Şaha yüz verme- mek gerektir. Çünkü bu adam, Osmanlı devletinin başına bir gün mutlaka bir gaile çıkara- caktır. Yavuz Selim, öteye, beriye yaptığı akınlarda arasıra İran topraklarına kadar da uzanıyor, dönüyordu. Gür- cistan, seferini yaparken — karşı- sıng ilk dela olarak mühim bir engel dikildi: Parasızlık... Or- dusu hareket etmiş, kendisi de Muradiye nahiyesinde bulunu- yordu. Şimdi ne yapacaktı? Ha- zinci hümayundan istese hiç âmidi yoktu. Red cevabı veri- lecekti. Erkân ve maiyeti de kendisine bir şey tavsiye ede- miyorlardı. Sefer halinde bulu- nan bir ordu derhal nereden para bulabilirdi? Maamafih Ya- vuz, hatırına çok parlak ve lev- kalâde bir şey gelmiş gibi, ye rinden sıçrıyarak bağırdı: ANADOLU — Günlük siyasal — gazete b ve uharı Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri müdü. rü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR İDAREHANESİ Azmir İkiaci Beyler sokağı €. Halk Partisj Binam içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Yelefoa: 2776 » Bosta ktasu: 405 Abone şeraiti Yıllığı 1400, altı uylağı 800, üç aylığı 600 karuştur Yabancı mamlakatlar için — senelik abone üereti 27 liradır. ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR — Hai Yavuz Selim parasız kalmıştı birisi çıkıp ta: — Efendimiz, fikriniz makul- dür, musibdir amma, bunun me- rasimi, şeraiti, usulü vardır, şeh- riyara haber vermek de lüzım- gelir şanırız, Demiş olsa, bir kılıç darbe- sinde kafasının uçacağı muhak- kaktı. Onu bu fikrinden hiç bir kuvvet, hatta padişah babasının fermanı bile döndüremezdi. Derhal gönler tedarik edildi ve imalâta başlandı. Bu deri para, artık o havalide, şehza- denin korkusundan hakiki para kıymetinde piyasaya çıkmıştı. Hatta bu yüzden koskoca Mu radiye nahiyesinin adına Gönye denilmeğe bije başlandı. Yavuz; kendi icadı olan para ile bütün ihtiyacını kâmilen to- min etmiş, keyfinden kurularak: — Azmin clinden hangi bir kuvvet kaçabilir? Demşti.. Şehzadenin şarktaki harekâtı; Vezirlerin ve Padışahın bende- lerinin, musahiblerinin hiç mi hiç hoşlarına gitmiyordu. Onla- rın indinde bu kahramanlıklar, icabsızdı, mevsimsizdi. Hele hele *Memaliki mahrusa, nin asayişi için iyi değildi. Fakat Padişab o kadar çok iş içenisinde idi ki, 'Trabzon bavalisinde — oğlunun yaptıklarını dinlemek - bile iste- miyordu. Kardeşi Cem hâüdisesi bile kapanmamıştı. Kendsine - itaat eden bir çok beyliklerin hiya- neti işitiliyordu. Memleketin ce- nub kısmında Çesad, Rumeli şi- mal ksmında ise tehlike ve düş- man kaynaşıyordu. Bu kadar büyük işler karşısında Yavuzun yaptıkları, devede kulak kabi- linden bir şeydi. Padişah zaten gündeo güne ihtiyarlıyordu. Bir taraftan da ecelin tırpanı, bazı şehzadeleri silip süpürmüştü. Alemşah 909 da, şehzade Mehmed 910 da, şehzade Mah- mud da 913 de toprağa göç müşlerdi. Kala kala ortada üç şehzade kalıyorda: Korkud, Ahmed ve Selim... * ' 913 senesinde bir haber işi- tildi: Şab İsmail, Zülkadir oğulla- rından — Alâüddüvelinin — kızını iştemiş, o da muvalakat etmiş... Bu zat Zülkadriye hâkimi idi, Maraş ve havalısi onun elinde idi. Artık yakında düğün ola- caktı. Fakat kısa bir zaman geçmişti ki âkinci bir haber duyuldu: - Zülkadriye hükimi kızını artık Şahe vermiyormuş. —— Nedea? — Çünkü onu meşru bir hü- kümdar tanımıyormuş. Pişman olmuş, sözünü geri almış.. Zük kadriye hâkiminin kızı o sene- lerin yetişlirdiği şaheser bir kızdı. Şahin da onunla - izdivaç etmek - istemesinde iki sebeb vardı: 1 — Politika.. 2 — Kızın güzelliği.. Eğer Şah İsmail bu izdivaçta muvaffak olursa, o takdirde yeni bir kuvvet ve yeni bir imüttefik kazanmış olacaktı. Osmanlı Tür- kiyesine karşı olan wvaziyet de değişecekti, Saniyen asrın en dilber bir kızını göğsüne çeke- cekti. Sah ilk defa epeyce hı)ıl kurmuştu. Fakat bu hayali nası kısa bir zaman sonra ihtişamile başına çökünce ir: nefs acısı ve haysiyet, şeref en- dişesi ile bir küfür attı: — Demek beni damadlığa lâyık görmemiş hal.. Demek ver- diği sözden dönmüş üyle mi?. Ben de ona güsteririm. Derhal şahin divamı toplandı ve Acem ordusu harekete geçti. Bütün bu harekâti, Selim de, İstanbul da hbassasiyetle takip ediyorlardı. Çünkü şabın Zülb- kadriye hâkiminin topraklarına grebilmesi için mutlaka Osman- di tapraklarından bir kısım ara- ziyi çiğniyerek geçmesi lâzımdı. Şahın buna cesarct edeceği zannolunmuyordu. Fakat Şah İs- tanbula yarım yamalak bir ha- ber gönderip güya müsaade istedikten sonra, cevap — bile beklemeden M “düıu— Kadılye toprakl Aıaudıluule, al(ıbelın ıaten buna müncer olacağını biliyordu, ona göre müdalaa - tertibalı a- mişti, Yavuz Selim, Şahın Osmanlı topraklarından asker geçirdiğini duyanca onunla uğraşmağa bir fırsat bulmuş gibi sevindi. Fa- kat mesele mühim olduğu için bir az padişahın takip edeceği tarzı hareketi öğrenmek, yani bir parça daha beklemek lâzım geldiğini anladı, Şah İsmail, ilk çarpışmada Zülkadriye askerini bozmuştu. Ondan sonraki harpler — artik aşkeri 'bir mahiyetten çıkmıştı. Şah İsmali, bütün hunharlığı, bütün merhameisizliği ile her tarafı yakarak, yıkarak geçiyor du. İran ordusunun geçtiği her yer âdeta geniş, korkunç çığlık- dlar yükselen, ateş ve — duman âçinde bir harabezarı andırıyordu. Nahşiyane birkatliâm da baş- mışte: — BSonu var — KEZLAR B aa e dP aati İN İktisadjVekâletinin bir emri Fındık mahsulünün yerli veya yabancı şirketlerin hariçdeki his- sedarlarına gönderecekleri İaiz ve Dividanlarının transferi için mübadele ve ihraç edileceği karar altına alınmış ve bu karar İktısad Vekâletinden Vilâyete bildirilmiştir. Tayyarede: Saray Konseri Marta Egert Lâlede: Elhamrada: İki karılı koca - Nina Pe- trevanın yalanı Karşıyaka Sümerde: Ş [LNXtheme lerd G İzmir, İstanbul ve Manisa- yı soyan hırsız Zeydullah, bütün hırsızlıklarını çıkça söylemekten çekinmiyor Dün Birinci Sulhceza mahke- mesinde çok yaman bir hırsızın muhakermesine başlanmıştır. Zey- dallah adını taşıyan bu adam, bandan sekiz sene evel Altındiş Niyazi ve avenesile birleşerek İstanbul we İzmirde soymadık ev bwakmamış, nihayet hepsi de yakalanarak Ağırceza mahkeme- sine verilmişlerdi. O zaman verilen karar muci- bince muhtelif ağır hapis cezar sına mahküm edilen Zeydullah we arkadaşları, af ve tecil ka- nunundan istifade ederek tah- liye olunmuşlardı. Fakat Zeydullah, tahliyesini mütcakıb İstanbula gitmiş ve orada B. Talât adında bir zatı öldürerek tekrar yakalanmıştı. İstanbul Ağırceza mahkeme- since mahküm edilen Zeydullah, mahküm yet müddetini geçirmek üzere Urla Cezaevine getirilmiş we geçen Ağustosun sekizinde <eza müddetini doldurduğundan tahliye edilmişti.. Zeydulleh, tip itibarile esmer ve kösedir. Otuz beş yaşında bulunduğu halde, kendisini gö renler, yirmi iki yasında zanne- derler. Hapishaneden bir türlü kurtulamıyan bu yaman adam, askerliğini bile yapmamıştır. Bü: tün hayatı baştanbaşa hırsızlık maceralarile doludur. Şık giyinir, tam bir İstanbullu şivesile gö- füşür. Tzmisdla Yintiği Shermahklande kendisine tüccar, bazan da bir simsar süsü vererek bir çok kim- seleri tanımış ve kendisini de bu suretle tanıttırarak, en çeıın Nâra atan sar- hoş Yahudi! Yuda Meyhaneci ile de kav- ga etmiş. 6© gün hapis| yatacak Dün nöbetci hâkim huzuruna eürmü meşhudu yapılmış bir sarhoş çıkarıldı.. Kılık, kiyafe- tindea, kan çanağına dönen iri ve siş gözlerinden, henüz mab> murluk geçirdiği anlaşılıyordu.. Okunan evraktan anlaşıldığına göre, Mişon oğlu Yada adını ta- gıyam: bu adüam; kondisi bilemi: yecek derecede zil zurna sarhoş olmuş ve bir aralık ta işi azıta- rak nâra atmağa, herkesin rahar tını kaçırmağa sebeb ulmu,, yakalanmıştır. Suçlu Yudanın marifetlerinden biri de, uğradığı meyhaneci ile maraza çıkarmış olmasıdır. Yuda, Havra sokağında bir meyhaneye giderek, meyhaneciye rakıların kaç günlük olduğunu sormuş, meyhaveci de: — Benim rakılarım altı gün- lüktür! Ceyabını vermiştir. Yuda, bunun üzerine şişeyi kaldırmış ve altında bir kâğıt görünce bunun muziblik -oldur gunu darketmemiş meyhaneciye hücum etmiştir. Heyeti bâkime, Yudanın altı gün hafif hapsine ve derhal tev- kifine karar vermiştir. Suçlu, karardan sonra birdenbire ayılt- mış ve muhafaza altında hapis- haneyi boylamıştır. 4 hırsızlikları — muvaffakıyetle be- cermiştir. Zeydullah hapishane- den çıkar çıkmaz Manisaya uğ- samış, girmedik — ev, kafesleme- dik adam bırakmamıştır. Cıva gibi hareketleri, gayet düzgün ve cazibeli sözlerile muhatapla- rını manyatize etmekteki meha- reti Zeydullahın başlıca jestle- rindendir. Bu yaman adam, dün dört süngülü — jandarmanın nezareti altında Bahçeliler hanına geti- rildi. Her türlü ihtimal nazara alınarak etralı çevrilmiş olduğu halde birinci sulh ceza hâkimi B.Niyazi Ferrahun huzuruna çe karıldı. Bütün kâğıdlar okundu. Şim- diye kadar işlediği suçlar birer birer yüzüne vuruldu. Ve ken- disinden soruldu: — Bu suçların hepsi de se- nin midir? — Evet! — İstanbulda Talât adında bir zatıda öldürdüğün yazılı? — Oda doğru? — Şimdiki suçlarım onlar da beniml.. Daha başka diyecek kaldı mı yal Kestirme ve kısa ifadelerle bütün işlediği suçları ikrar eden eden bu adamın, hiç teessür duymadan ve sanki bu suçların alelâde bir faili imiş gibi, key disini bozmadan cüretkâr bir va- ziygile hâkimin bile hayretini mucib oldu. Suçlunun tevkifine ve evrakta yazilı bütün şahidlerin celble- rine karar verilerek muhakeme bir hafta sonraya talik edildi, ifade vermesi Polisin elinden kaçmış! Mehmed Bir iftiranın kurbanı olduğu anlaşılarak serbest bırakeldı Dün akçşam Sulhceza mahke- melerinin bulunduğu Bahçeliler banında bir firar hâdisesi daha olmuştur. Koyun çalmaktan suç. lu olarak Tetrek Mehmed adın- da bir genç, bir polisin nezareti altında mahkemeye getirilmiş ve sorgu sırasını beklemek üzere bir kenarda oturmuştur. Titrek Mehmed, mübaşir tava- fından çağırıldığı zaman, böyle bir adamın mahkeme koridorun- da olmadığı anlaşılmış ve hanın her tarafı arandığı halde bulu- mamamıştır, Zabıta memuru, Titrek Meh- medin taharrisine başlamış ve derhal yakalamış, bu husustaki Suçu da tesbit edilerek mahke- meye yollanmıştır. Titrek Mehbmed, bu işin faili olmadığını ve korktuğu için ko- rtidordan kaçtığını — söylemiştir. Asıl mesele, Mehmedin koyun çaldığı iddiasıdır. Koyunların çalındığı mahalde bazı şabısların bu çalma key- fiyetinin Titrek Mehmed tara- fından yapıldığını söylemeleri üzerine yakalanmıştır. Fakat, Mehmedin, yanlış ola- rak kendisinin adı verildiği ve iftira edildiği hakkında cvrakta bazı iladeler vardır. Heyeti hâ> kime; evrakı tetkik etmiş ve muhakemeden sonra kendisinin miştir. samacammen a hhisleri DA Kabızlık ve kabızlığa karşı savaş Yazan: Dr. Şevki UĞUR İA Kabızlık kalın bağırsak teneb- bühünün zaiflemesi veya - tedri- cen madumiyete uğramasından tevellüd eder. Pekliğe karşı mü- cadele demek vücudü bir takım hastalıklardan korumak ve kur- tarmak demektir. Her kabızlık çeken insan bir çok vahim hastalıkların tehlikesi altında bulunuyor demektir. Hep- sinden evel kanser ve kan dâ- marlarının karşılaşması gibi müh- lik rahatsızlıkların husulünde bü- yük rolleri vardır. Onun için inkibaza karşı şiddetli bir mü- cadele en mühim bir meseledir, Buradaki savaş, tembel düşen bağırsağı tekrar — kamçılıyarak uyondırmak, faaliyete getirerek çalıştırmak ile kabildir. Bu mü- cadeleden maksad, vücud için lâzım olmyan maddeleri bağır- saktan muntazam bir surette tem olarak — dışarıya - boşaltmaktan ibarettir. İnsanların yüzde - sek- seninden fazlası peklik denilen bu rahatsızlıkla müteessirdirler. Bunların çoğunda def'i tabil ih- tiyacım muayyen zamanda ya- pam <salarından ileri geliyor. Ba- zılarında bağırsak muhteviyatının azlığı, veya umumi asabi cümle- nin bağırsağı tevbih edememe- sine sebep olabilir. Bu hususta kullantlan müstü ilâçları inkibaza karşı yapılacak savaş için kâfi değildir. Her Bir müsbil ilâcı barsağı tahriş ederek tesir yapar. Bu şekilde olan bir tesir de barsak âtaletini çoğıltmı. olur. maz ve bu süretle hedefe vasıl olunamaz. bu mücadeleden maksad vücud için Tâmım —olmıyan — maddeleri barsaktan tabii bir surette ve muntazam bir şeklde dışarıya boşaltmaktan ibarettir. Bu savaştaki plân şudur: Her insan muayyen saatlerde helâya gitmesi şaritr. Bir şey yapamasa bile gene bu intizamı bırakmaması icab eder. Bu hususta bir az zaman ve gok sabır düzündü. Çok defa yalsız bu intizam kâh gelir. Bir | k. knolyağkberieir GüAi normal şekle girmiş olur. İşte | bu vaziyetin devamı bu maksad | için kâli gelmiş olur. Yeni neşriyat: Yeni Adâm Yeni Adamın 201 inci sayıll çıktı. İçindekiler: İsmail * Hakkiı Halkevleri, Okutma meselesir Hayatım. Supbi Nuri, Ataşemr h Ktreük. Hiseyin' Yörsi, İç kandt Naim, Yoklama. Tarık Onattı y & nu nasıl tatbik ediliyor. Ahmed A Aristo. İ. Şadan, Akıl hastalık" İi ları. Ayrıca: Hormonlar. Espiot İi * İzcinin yemini. İç ve dış sosyetör İ Kitap haberleri. şünceleri v. s... Haftanın