Montrö'den Anadolu kari!erlı.ıe: Birbiri üstüne çıkan münasebetsizlikler.. Gazeteciler, koca bir gün yanlışlıklar ve ihmallerle birşey yapamıyorlar. Montrö Boğazlar koıı/eraıısmuwg_iı den arkadaşımız H.Nüzhet yazıyor Montrö, 27 (Hu- susi) — Dün kon- feransta belli başlı hiçbir iş yoktu. Hemen bütün he- yeti murahhasa re- isleri konsey. içti mamna iştirak et- mek üzere Cenev- re'ye - gitmişlerdi. Kos-koca Montrö | palas sanki birden bire boşalmış gi- bi idi. Her taraf mutad . sessizliğini ğ almıştı. Gazeteci- ler kulübünde bile işsizlikten esniyen bir-iki yerli İsviçre $ gazetecisile arada şöyle bir boy gös- teren Türk gazete- cilerinden — başka kimseler görünmi- yordu. Biz kendi hesabımıza — kon sey içtimat için Cenevre'ye- gitmemeye karar vermiştik, öyle ya, içtima gizli ve gazeteciler içeri alınmıya- cak- olduktan ve bahusus ki rüznamede zikre değer birşey bülünmadıktan sonra Cenev- re'ye ne diye gidecektik? Na: sıl ölsa üç gün sonra asamble içtimat olacak, onu mütecakip Türk delegesi Necmeddin Sa- dık bütün beynelmilel matbu- ât mümessilleri şereline bir Çüy - ziyafeti verecek.. Asam- ble içtimar velev bir gösteriş kabilinden bile olsa bu defa hakikaten mühim.. Habeş da- vasının son sahnesi kapana- cak? Habeş imparatoru mil: letler arası teşkilâtının netice- sizliğini gösteren memleketinin son müdafaasını yapacak, ni- hayet belki bir-iki “Ah, vah, işiteceğiz, sonra da İtalya aley- hine tatbik edilmekte olan ve hakikaten artık kabak ladı vermiye başlayan zecri tedbir- | ler kaldırılacak. Bahusus ki bütün bu-gösterişlör &önasında | biz gazeteciler de müzakereyi | kulaklarımızla dinlemek hak- kına malik - olacağız. - İçtima gizli değil, aleni.. Onun için Cenevte'yi görmek hakkında- ki “iştahımızi salıya saklamıya, © güne kadar Montrö ile ci- varının şimdiye kadar düşün- miye bile vakit bulamadığımız güzelliklerini — görmiye verdik, Karar vermek kolay, fakat tam ikiyüz otuz yatak odası olan kos-koca bir otelde dört kişiyi bir araya toplamak cid. den bir mes'ele. İlk kararımız Lezavan-Sonlu hattına gitmekti. Biz derlenip toplanıncıya kadar onbir treni kaçtı. Otelde yemeklerimizi yiyip iki trenine yetişelim der- ken otel sofrasının bin-bir teşrifab ve bizim de biraz fazla tutan gevezeliğimiz ara- sında iki treni de bizi bekle- mek - nezaketini göstermeden çekti, gitti. Gara geldiğimiz Zaman saat ikiyi on geçiyor, hain tren de yeşilliklerin ara- sından bir yılan gibi kıyrıla kıvrıla tepeyi tırmanmıya baş- lamış bulunuyordu. Şimdi ne karar | viç adecek olursa Kız lisesi Muallim mektebine nakledilecek Liselerle orta mekteplerin imtihanları münasebetile An- kara'dan şehrimize gelerek tetkikler yapan maarif müfet- Üşleri heyeti, kız lisesinin yan- gin yerinde bulunmasını mu- vafık bulmayarak bu lisenin Karataş'ta erkek muallim mek- tebi binasına nakledilimesini ve erkek muallim mektebinin de kız lisesi binasına naklini muvafık görmüşlerdir. Müfet- tişler tarafından bu -mes'eleye dair Maarif Vekâletine bir ra- por verildiği haber alınmıştır. Vekâlet, bu noktainazarı ter- mektepler nakledilecektir. Karataş orta mektebi binâsının da, kız orta mektebi ittihaz edileceği söy- lenmektedir. Çünkü kız lisesi- | nin uzaklığı ve yangın yerinde | bulunuşu yüzünden bu semte | uzak yerlerde oturan pekçok Şiyon şatosu yapacaktık? İkinci bir trene bir saattan fazla vakit vardı. Arkadaşlardan biri bu fasıla- dan bilistifade Şiyon şatosunu görmek teklifinde bulundu. Derhal yola çıktık. Şehir için- de tramvay gibi, otobüs gibi nakil vasıtaları bereket versin ki bizden nakliye ücreti iste- | memek gibi bir nezaket gös- teriyorlardı. Yoksa herşeyin ateş bahasına olduğu bu mem:- | lekette biz zavallı ve müteva- | zi gazetecilerin hali harap olurdu. Bir tramvaya atladık. Şehrin tâ öbür ucundaki Şi- yon şatosuna doğru yola çık- tık. Fakat buğün , aksilikler birbirini kovalıyordu. Burada tramvaylar -yolun darlığından delayı - tek hatla işliyor, bir iki yerde ktuvazmanı fazla bekledik. Şatoya ge'diğimiz zaman tren saati o kadar yaklaşmıştı ki eğer bunu da kaçırmak — istemiyorsak — şato- nun kapısında boylarımızı göz- terip hemen-geri dönmekten başka çaremiz yoktu. Nitekim de korktuğumuz başımıza geldi. Vaktiyle İtal- ya'dan Fransa'ya geçen ker- vanları haraca kesmek için bir derebeyi tarafından Leman gölünün sahilinde ve tam yol ağzında yaptırılmış - olan bu bin senelik şatonun bir iki noktasını yarım yamalak an- cak dolaşabildik. İsviçre'liler şimdi burasını derebeylik de- virlerine ait bir müze şekline ifrağ etmişlerdi. Dakika bile kaybetmeden tekrar tramvay- lara atladık. Hay aksi şeytan biz garın — merdivenlerinden dörder dörder çıkarken Le- zavan treni de yola çıkıyor- du!. Derebeğine de, Şiyon şa- tasuna da okuya okuya geri- sin geriye döndük, burada kuştan ucuz olan birkaç muz aldık. Otelde onları yedik. binnisbe benim de cömertli- ğim tutmuştu. Kaç gündür lakırdısını ettiğim halda ko- kusunu — bile koklatmadığım Türk kahvesinden arkadaşlara birer kahve pişirdim. Bu sefer gözümüz açılmıştı. Tren vaktinden bir çeyrek evel ailelerin, — kızlarını mektebe göndermemek mecburiyetinde kaldıkları anlaşılmıştır. Belediye zabıta_ memurları Belediye zabıta memurları için açılan kursta derslerin so- na erdiğini yazmıştık. Öbür- gün belediyede bütün zabıta memurları, umumi bir yokla- madan geçirilerek kurslardan elde edilen neticeler tetkik edilecektir. Türkiye - Almanya ticaret mukavelesi Türkiye ile Almanya ara- sındaki 27 mayıs 1930 tarihli ticaret mukavelesine üçüncü zeyl olarak kabul edilen yeni anlaşmanın metni — şehrimiz- deki alâkadarlara gelmiştir. istasyonda bulunuyorduk. Fa- kat hiçbir şeyine vâkıf olma- dığnız bir memlekette delilsiz gezmek ne Tena şeyl Oberlan- Bernuva- trenine - binip te tâ Bernuvaya kadar gittikten son- ra ancak dönüşte Sonlu'ya çıkacak yerde kemali cehale- timizden Lezavan-Sonlu tram- vayına atlamıştık.. Bizi iki gü- zel şehri görmek imkânından mahrum eden bu sersemliğin ancak dönüşte farkına vardık. Ne yapalım artık olanlar ol- muştu. Sonlu cidden çıkılacak yer., Çıkılacak diyorum, çünkü bu- raya gitmek değil çıkmak, yani bir nevi Kremayerli tram- vayle tırmanmak lâzım. İnip çıkarken manzara cidden insa- na heyecan veriyor. Fakat gel- gelelim, bugün sabahtanberi başlamış olan aksilik burada da peşimizi bırakmadı. Sonlu- ya çıkmamızla beraber yağ- mur da haşladı, Aşağının o ilâhi manzarâsını değil ya, iki yüz metre ilerisini bile gör- mek kabil olmuyordu. Ne yapalım, talihimize razi olmaktan başka çare yoktu. Herhalde bugün bizi bir mü- naşebetsizin bedduası tutmuş olacaktı. Boynumuz bükük, yorgunargın, birşey göreme- mekten, hep aksiliklerle kar- şılaşmaktan kızgın ve bezgin otellerimize döndük.. Bu gezinti hikâyesi de bu- nunla bitti. Hamdi Nüzhet | MAHKEMELERDE: Eşrefpaşa cinayeti davası bitiyor. Müddeiumumi, suçlulardan (4) kişinin idamını istedi. Eşrefpaşa'da bir kız mes- elesinden kahveci Remzi ile kardeşi Kadri'yi öldürmekle maznun İnce Mehmed, Hasan, Ali, / kasap “Ahmet, berber Ahmet, Rauf ile bu hâdisede ölülere tekme vurmakla maz- nün ; Hesna: ve Ayşe'ninişeh- rimiz ağırceza mahkemesinde cereyan etmekte olan muha- kemeleri, son- safhaya dahil olmuştur. Dün mahkeme sa- lonü, bu mühim — davayı din- lemek - için gelmiş - olanlarla dolu idi. Şimdiye”kadar “bütün. şahit- ler> dinlenmiş olduğu için, dünkü “celsede iddia maka- mını işgal eden müddeiumumi muavini Şevki Suner, iddiası- | nı serdetmiş ve — maznunların idamlarını istemiştir. Müddeiumumi; hâdisenin na- sıl doğduğunu, tahrik. edildi- ğini ve - kararlaştırıldığını en ince teferruatına kadar anlat- tıktan sonra ince Mehmet'le Hüseyin'in tabancalarını ateş "ederek Remzi ve Kadri'yi taammüden öldürmek suçun- dan Türk ceza- kanununun 450 inci madçesinin üç, dört ve beşinci fıkralarına göre idamlarını istemiştir. Buü fik- ralar, ölülere işkence etmek suçuna temas etmektedir. Çün- kü mahkemede müddeiumu- minin söylediğine göre ince Mehmed ve Hüseyin, cinayeti işledikten sonra ölüleri ayrıca biçaklamışlardır. Kâasab Ah- med ve Ali de üzerlerinde ta- şıdıkları bıçaklarla cinayet es- nasında, ince Mehmed'le Hü- | seyin'e yardım ederek ölüleri bıçaklamışlardır, onların da idamları istenmiştir. Arap Rauf, hâdise esnasın- da tabancasını ateş etmişse de fişekler çok eski olduğu için ateş almamıştır. Fakat gerek Rauf'un, gerek arkadaşı ber- ber Ahmed'in de suça işti- rakleri sabit görülmüş ve on- ların da idam cezasına çarp- tırılmalarını, fakat suçları da- ha hafif olduğuna göre bu cezalarının hapse tahvilini di- lemiştir. Maznunlardan Hasna ve Ay- şe'nin, cesedleri tekmelemek suçundan Türk ceza kanunu- nun 178 inci 464 üncü maddelerine göre ikişer sene hapisleri istenmiştir. Maznun- ve ların müdafaalarını serdetme- leri için muhakemenin devamı başka bir güne bırakılmıştır. Karısını yaralıyan Mahküm oldu.. Güzelyalı'da karısı Saadeli, kendisinden ayrılmak için mah- | kemeye müracaat etmesinden muğber olarak ustura ile öl- dürmiye teşebbüs ederek yü- zünde derin yara izleri bırakan otobüs . biletçisi Osman'ın, şehrimiz ağırceza mahkeme- sinde cereyan etmekte olan muhakemesi dün neticelenmiş ve karar tefhim - olunmuştur. | ve tesisat masrafı ucuzlatılmış Osman, bir sene iki ay on gün ağır hapse ve 100 lira tazminata mahküm edilmiştir. *Hilm-'nin | görmüş ve | bu bheyetle S L .. .. * Lise müdürü Sovyet Rusya'ya gidiyor Türkiye muallimlorinden 401 kişilik bir grüp' yaz tatili es- nasında Sovyet Rüsya'ya gi- derek oradaki »kültür müesse- lerinde tetkiklerde bulunacak lardır. Maarif vekâleti bu heyete İzmir'den erkek lisesi müdürü iştirakini — muvafık seyahate iştirak edip etmiyeceğini sormuştur. Lise müdürü Hilmi, iştirak edeceğini bildirmiştir. İzmir- den daha bazı kül direktörlerinin de yet Rusya'ya selerimizin gidecekleri söyl Havagazında ilerileme Belediyece, Havagazı fabri- kası için Avrupa'dan bazı te- sisat getirtilecek ve bu mo- dern tesisatle randıman yük- seltilecektir. Havagazı tarifesi olduğu için son zamanda Ha- ileri artmıştır. Dünya ticaret vazi- yeti geriliyor. — Almanya, Isviçre, Portekiz ve | Letonya'nın ithalâtı geriledi. 1935 Yılının ilk üç ayında dünya ticaret vaziyeti hakkın- da Berlin Türk ticaret odasın- dan şehrimizdeki alâkadarlara bir rapor gelmiştir. Bu raporda deniliyor ki: *1936 Yılının ilk üç ayın- daki dünya ticareti 1935 yılı- nın ilk üç ayına nazaran biraz fazla olmuşsa da 1935 yılının son Üüç ayına nisbetle gerile- miştir. 1936 yılının ilk üç ayın- daki ticaret değerce yüzde 8,5 ve mikdarca yüzde 7,9 noksan bulunmuştur. Bununla beraber dünya ti- caretindeki bu gerileme mev- sim icabı sayılmaktadır. Bil- hassa Ziraat — mekteplerinin | mahsulleri ekseriyetle senenin son üç ayında ihraç edilmek- te, halbuki ondan sonra ge- len senenin ilk üç ayında ay- nı nisbette sevkiyat yapılama- dığından yeni- yılın ilk üç ayındaki ticaret geçen — yılın üç Aayındaki ticaretten çok defa noksan çıkmaktadır. şu farkla ki bu defa kaydedi- len gerileme, nisbet itibarile biraz lazla bulunmaktadır. Dünya ticaretinin, eski yılın, son üç ayına karşı yeni yılın ilk üç ayındaki gerilemesi meselâ : son Bugün İki büyük film birden 1- ŞEN DUL Moris Şövaliye — Janet Makdonald 2 - Beyaz Gömlekliler Klark Gabi — Mimma Loy Duhuliye 20 Kuruştur. SEANSLAR : 4.30 da Beyaz Gömlekliler, 6 da Şen Dul, * 7.AS5 de Beyaz Gömlekliler, 9.15 de Şen Dul | rilemiştir. 1925-1929 - Yıllarında orta hesab yüzde 5,50 derecesinde bulunuyordu. Kaydedilen bu fazla gerilemenin sebeplerini, istihlâk ülkelerinin 1935 yılı- nın son üç ayında ihtiyaçların- dan fazla mal almalarında ve 1936 yılının ilk üç ayında ise mutaddan daha az nisbetinde ithalât yapmak mecburiyetinde — bulunmuş olmalarında aramak — lâzımdır. ş Dünya - tücaretinin — kıt'alar — bakımından - tetkike gelince, — gerileme gerek Avrupa, ge- rekse Avrupa dışı ülkeler tica- retinde görülmüştür. -Ancak Avrupa dışı ülkeler ticaretin- ğ deki gerileme nisbeten daha” — az olmuştur. Avrupa ülkeleri ticaretin- — deki fazla gerileme umumi bir. konjunktur gevşekliğine hamlolunmakla beraber biz- — zat Avrupa'nın ticareti de — 1935 yılının ilk üç ay ticare- — tine göre yüksek olmuştur. — Bu yükseklik yüzde 4 nisbe- tindedir. Fransanın ihracatı — mühim miktarda azalmıştır. * İtalya'da zecri tedbirlerin tat- bikinden beri istatistik -tutu — mamakta olduğundan İtalya — ile ticareti bulunan memleket- — ler istatistikleri tetkik olunmuş — ve İtalya'nın, ihracatı gibi it- — | halâtının da fazla nisbette ge- SI EERSENEEEELAADEN NNN ELHAMRA tectn 2575 | rilediği anlaşılmıştır. Almanya, — İsviçre, Portekiz ve Letonya hükümetlerinin de ithalâtı ge- Bütün bunların ta- — bii bir neticesi olarak yiyecek — | maddelerile hazır malların ti- | careti de azalmıştır. Türkiye - Sovyet ticaret anlaşması ğ Müddeti biten Türkiye - Sov- — yet ticaret Aanlaşması, iki ta- raf ta fesh için Mmüracaatta — bulunmamış olduklarından ken- — diliğinden bir sene de uza- — mıştır. Türkiye - Fenlânı arasındaki ticaret muahedesi- nin tatbikine de başlanmışt