29 Wisan 1940 Asta 3 ay istirahat edecek artisti çok bozuldu Hollivutun dört ayaklı çalıştığından sinirleri Filim çevirmek çok yorucu bir iş tir. İiptida filmin mevzuunu okuyup temsil edeceği şahsiyeti iyice anla- mak, sonra mükâlemeleri ezberlemek, rejisörün tavsiyelerini dinlemek lâ zımdır. Buj an sonra sıra İşe bâş- lamağa gelir ve asıl yorucu olan da budur. Çünkü bir sahneyi bazan .yir- mi, otuz defa çevirmek icab eder, Re Jisör en küçük bir kusuru bile affet mez; «Tekrar çevrilecektir; der, Bazan artistlerin hepsi rollerini mükemmel surette yaparlar, Fakat “filim çevrilirken teknik bir kusur gö- ze çapar, derhal: «Bir kere dahal> emri verilir; yeniden işe başlanır. Söz- lü filim çıktığı zamandanberi stüd- yolar dört tarafı sımsıkı kapalı, hâ- riçten ses aksetmemesi için birçok tedbirler alınmış, havasız yerlerdi. İçeride yakılan binlerce mumluk pro Jektörlerin harareti stüdyonun hava» sını tahammül edilemiyecek hale ge- tirir. Bu sıcakta bir sahneyi defalarca tekrar etmek yalnız artisti yormakla kalmaz, sinirleri de harap eder. Bu- nun içindir ki hemen bütün artistler bir filim bittikten sonra uzunca bir müdet dinlenmek, kendilerini top- lamak ihtiyacını duyarlar, Filim çeviren hayvânlar da ayni yorgunluğu hissederler, Hele bü hâys yanlar arasında yıldız mevkiine çıka mış olanlar bir filim çevrilirken in- sanlardan fazla yorulurlar, Bu yür den âdeta aptallaşırlar, sinirli bir hal ahırlar, Hollivutta Asta İsmindeki, köpek üst üste iki filim çevirdiği için son de- yece yorulmuş ve hasatlanmıştır. Kendisini muâyene eden veterinerler sinirleri bozulduğunu ve tam bir is tirahate ihtiyacı olduğunu bildirmiş- i krdir. Bunun üzerine Asta geçen haf- ta Hollivut civarında, dağlık erazide bir istirahat yerine gönderilmiştir. Üç | ay burada dinlenecektir. İ Asta küçük bir köpektir. Ekseriyet. | Ye Wiliam Powel ve Myrna Eoy'un fi- Mimlerinde oynar, Son derece zekidir. Rejisörün her emrini anlar ve derhal gibidir, bin bir marifeti vardır. Bu küçük köpek, çevirdiği her filim için on bin lira alır. Köpek 100 bin liraya sigortalıdır. Mukavelesinde biribirini müteakip altı günden fazla çalışmıya- Deanna'nın 40 parçaya ayrılan elbisesi Artist 40 fransız topçusuna bu . » . La > elbisenin birer parçasını gönderdi Bon seneler zarfında Hollivutta parlıyan yıldızlardan biri de Deanna Durbin'dir. Henüz pek genç olan bu Artist, zekâsı, tabii hali ve güzel sesi- İe kendisine çabuk bir mevki yapmış) ar. Deanna da, Hollivuttaki diğer büj tün artistler gibi, bu harpte kalben Müttefiklerle beraberdir. Sevimli tist Fransada cephede bulunan 409 Pransız topçusunu kendisine arkadaşi Gi #eçmiştir. Bunlara sık sık hediyeler” göndermektedir. Bu hediyeler daha #iyade yiyecek ve cephede işe yarıya €âk şeylerdir. Geçende bu 40 topçunun kuman- danı olan yüzbaşı, Deanna'ya bir Mektup yazarak, gönderdiği hediye- leri dolayı teşekkür etmelke bera. ber, cephedeki arkadaşlarının kendi. #İnden hatıra olarak saklıyabilecek- eri bir şey istediklerini bildirmiştir, tür. Fakat sonra bundan vâzgeçmiş <7 kendisince daha kıymetli olacak Dir şey göndermeğe karar vermiştir, yen karar üzerine ilk çevirdiği filimi | *ki elbisesini çıkarmış, bunu kırk Parçaya ayırarak her parçasım bir | Pransız topçusuna göndermiştir. da nan bu. elbise ile çevirdiği büyük muvallakıyet kazanmış Deanna Durbin | ve artistin derhal bir mevki sahibi ok masmı temin etmiştir. Deanna, bunun için bu elbiseyi bir tılısım gibi saklı. yordu. Kendisine «Bu tılısımı elinden çıkarmaklan korkmuyor musunuz? Asta, Myrna Loy'un kucağında yerine getirir. Bundan başka cambaz İ cağı ve allı gün sıra ile çalışırsa üç gün dinleneceği kaydi vardır. Bu şar- ta rüğmen bir filimi acele bitirmek için artist çok çalıştırılmış ve bunun neticesi olarak hastalanmıştır. Asta- nın bütün yaz İstirahat etmesi muh- temelli, . Mary Pickford Yeni filim çevirmeğe karar verdi Holtivuttan gelen haberlere göre, Mary Pickford yeniden filim çevirme- ğe Katar vermiştir. - Bü haber Holli- Vütta büyük 'bir hayret uyandırmış» tar. Çünkü Mary; sendlerdenberi filim çevirmiyordu, yası elliye yaklaşmış olduğundan bundan sonra da böyle bir teşebbüste bulunmuıyâcağı zanne- diliyordu Mary Pickford sessiz filim zamanı- Bin en çok imuva olan veen çok sevilen kadın artistlerinden biri idi, Hemen her filimde iki uzun saçlı ma- Sum genç kız rolü yapardı, Bu sebeple herkes saçlarını kestiği halde, Mary bir türlü» saçlarını" kestiremiyordu. On sene evvel nihayet saçlarını kes» İrmesi Amerikada âdeta bir mesele olmuştu. Mary, sözlü ilim çıktıktan sonra eski mevkiini muhafaza edememiştir, Bunda yaşının artık genç kız rolü Yapmağa müsait olmamasının da te- #iri vardır. Altı sene evyel Douglas Pairbanks'tan ayrılmış ve kendisin- den 11 yaş küçük olan Charles Boyers ile evlenmişti. Mary, çalıştığı uzun seneler zarfında birkaç milyon dolar birikti, , Son zamanlarda ser. vetini idare etmekle meggul olurdu. Yeniden filim çevirse bile artık genç kız değil, anne rolü yapacağı tahmin mina he diye soranlara şu cevabı vermiştir: — Ne zârarı var, ben kaybetsem bi- le onlar kazanırlar, Ben de kendi mu- vefakıyetimden ziyâde onlarn kazan masını istiyorum Sahife 7 Hamamlar, kaplıcala . Lâle devrinde ve divan edebiyatında Hamamlar - Kaplıcar hakkında ilk tedkikl İstanbul üniversitesi Hidrologie ve Climatologie medical kürsüsü Dedi rü doktor Nihad Reşad Belgerin kaplı- dâlar ve hamamlar hakkındaki konfe ranmnın ilk kısmı geçende neşretmiş- tik. Bugün de Lâle devrinde hamamlar Ta ve kaplıcalara dair olan kınmını ya- ayoruz: 18 inci asırda başlayan (Lâle devri, bamazilar için de bir inkişaf zamanı oluyor. Vezirâzam Nevşehirli rabim paşa bir yandan Çıragan eğlenceleri ve belva sohbetleri yaparken bir yandan da hamam inşaatına ehemmiyet veriyor. en parlak şairi Nedim İs tanbul kasidesinde: Berçeşmeleri olmada insâne revanbahş, Germâbeleri cüne safa, cisme şifadır dediği tarihi hamamı yaptıran İbrahim paşadır. Nevşehrinde de vezirüzamın bi- mağerdesi olan hamamı şöyle anlatiyor: | «Bühususa böyle hammamı münevver kim anım | Ruşena her mermeri sâfı misali mâh'tab | Kubbesi eyler firazı çerha arsı irtifa Olmada rizân anım her lülesinden simi nâb Girse bir dilhaste bir demde bulur bür'ü tamâm Etmiş olsa elemini âzürde sad rencü azâb Olkadar berrakü ruşendir anin her okmu kim Ferrü tâbından eder hurşidi nurâni hicab nci asırda, Divan edebiyatı çerçeve- si içinde hamam mevzuu, namütenahi bir kaynak gibi, hemen hemen her şairin diline doladığı bir ilham menba oluyor. Realist bir mantık ile, edebiyatı, haya- &n bir aynası telâkki ettiğimiz takdirde, hamama verilen ehemmiyetin beyhude olmadığını anlarız. Çünkü, Türkler de, Araplar gibi «Vecealna iminelmâi külü şey'in hay; âyeti kerimesine hayati bir kıymet vermişler; suyu — Hükanlarından en basit ve mütevazi ferdine kadar ken- dilerinin bir lâzımı gayri müfariki addet- mişlerdir. Bu yüzden, hamam, Türk cemiyetinin içtimai bünyesinde aristokrasisi, mima- risi, tedavisi, eğlencesi, edebiyatı ve sıh- hi varlığı ile yer yapmakta devam et- miş ve etmektedir. İ9 uncu asırda, memleketimizdeki kaplıcalarda da, garp âleminde olduğu gibi, tbbi kontrole tabi tedavi usulleri tatbik olunmağa başlıyor. Küçük Asya müellifi Şarl Tiksiye, eserinin muhtekif yerlerinde Anadoluda gördüğü kaplıca" İardan bahsediyor ve hatta İyoni yani İzmir sahillerinde kadınların kum ban- yosu “yaptıklarım bile yazıyor. Sultan Mahmudu Adli zamanında Mektehi Tıbbiye için getirilen doktor Bernar «Kaplıcalar» adlı bir eser vücu- da getiriyor ve kaplıca sularının hikemi ve kimyevi vasıflarını tetkik ediyor. Dr. Bernarm 1842 de Bursa suları için yap- tığı bu tahlillerle bir tp şubesi haline gelen «Hydrelogie» hakkında fenni te- tebbüler başlamış oluyor. 1868 de Kahire Mektebi kimya profesörü «Gastinels de suların tahlil ediyor. İkinci Sultan Mecidin -romatizmadan muztarip validesine tabibi hususisi tari- He aşina Bellini ismindeki bir İtalyan Tıbbiyesi Bursa doktor, kral Kostantinin velidesinin muvaffakiyetle tedavi edildiği Yalos kaplıcaların tavsiye ediyor. Valide Su tan oraya gönderiliyor ve şifayap oluya Bunun üzerine orada Valide köşkü w Valide hamamı yaptırılıyor. Bununla beraber imparatorluğun 80 devrinde kaphcaların ihyası ve sulan mütalâaaı için esaslı bir teşebbüs görü müyor. Meşrutiyetin ilânından evvel » sonra Dellasuda Faik paşa ve Aperi bi zı maden sularının kimyevi tahlili ile iş tigal ediyor ve doktor general Besli Ömer Akalın Yalova kaplıcaları hakkı da bir riaala yazıyor. Fakat kapbes v su tedavisi ile yakından alâkadar olma ve Yalova, Bursa gibi su şehirlerini imar ve ihyası gibi teşebbüslerde bulun huriyet devrinde başlıyor. İs iniversitesi okimya enstitüsünc Yalova sularının kinyevi ve hikemi va sıfları mükemmelen mütalâa edilerek bır rapor tanzim ediliyor, Doktor kimya ger general Şükrü Pelit Yalova kaplıca ları ile meşgul olarak bu küçük su şeh tinin ihyasına müessir oluyor. Dokte kimyager Cevad Tahsin, doktor Fehm Riza ve profesör Nazmi Asaf, Bursa su lanmı tahlil ettikleri gibi Gülhane seriri yatı profesörlerinden doktor Nüzhet Şe kir ılıcalara dair etüdler neşrediyor, Bur. sa askeri haötemesi fizikoterapi mütehas sı doktor Riza Türkiyedeki kaplıcalara duir Almanca bir eser çıkarıyor. Hidiv Abbas Hilmi paşa, Paris «İnstitut dHyd relogies sinden « pe, Bardet, Ges lins adlı üç mütehassıs celbederek bik hassa Çekirge kaynakların tetkik ett riyor. Bu şahuiların yazdıkları rapor hakike ten pek vakıfanedir. Kıymetli arkadaşım profesör Osman Cevdet, alelümum su ların radyoaktivitesine dair etüdler ya zıyor. Profesör Âkil Muhtar da suların devai tesirleri hakkında seriri taharrk lerde bulunuyor. Yalova kaplıcasma #8 reti mahsusada gönderdiği asistanı dok tor Fehmi vasıtasile seriri müşahedeler topluyor. Son: senelerde İstanbulda ini- kad eden Balkan kongresine Türkiye deki maden suları hakkında bir tebliğ de bulunuyor. Bazı güzide lektaşlar rımız Tuzla içmelerini organize ederek hastaların isüladesini (teshile çahşıyor. Profesör Kemal Cenap, ilk defa olarak Yalova sülarınn tesirlerini hayvanlar üzerine tecrübe ile şayanı dikkat kör #travsils neşzediyor. Müzeler umum müdür muavini Arif Mâ fit Mansel Türkçe ve Almı re «Yalova ve civarı - Yalova und Un- gebungs adlı bir eser kaleme alarak Yar İova kaplıcasının tarihine ait müfit ve etraflı bir tedkik mahsulü ortaya air yor. Diğer tasaltan bükümet Burma ve Yalova kaplıcalarının imarı teşebbüsüne filen geçiyor ve her iki kaplıcanm meden Termal teknikler ile techizine başlane yor, Karahisar devai sularının usulü dağ resinde katpajı ile günün fenni icaplam na uygun bir sarzda muntazaman işlerik mesi işi muvsifakiyetle başarılıyor. Ne hayet, kaplıca tedavilerinin memlekette gördüğü rağbetin artması, tp heyeti mizin meseleye lâyık olduğu ehemmiyeti si ile fakültemizde «Hydroleyies ü ihdas olunuyor, Bursa güreşçileri İzmitte İzmit (Akşam) — Bursa güreşçileri İzmit güreşçilerile iki müsabaka yapmak üzere İzmite gelmişler ve bu iki vilâye- #n güzide sporcuları çok kalabalık bir seyirci önünde müsabakalarını Halkevi nunda yapmışlardır. Birinci gece ser- bes güreşler yapılmıştır. 56 kiloda Sezai (İzmit), Talâta (Bur- sa) | dakika 15 saniyede tuşla, 61 kiloda Niyazi (İzmit), Adile (Bur- sa) 2 dakika İ7 saniyede tuşla, 66 kiloda Bekir Yıldırım (İzmit), Mehmede 10 saniyede tuşla, 72 kiloda Beslen (İzmit), Rahime (Bursa) 3 dakika 59 saniyede tuşla, 79 kiloda Enver (İzmit), Alâeddine (Bursa) 5 dakika 35 saniyede tusla Ağırda Ahmed (İzmit), İlyasa (Bur- İzmit güreşçileri muallimleri B. Kemal ile bir arada > sa) 2 dakika 53 saniyede tuşla galip gelmişlerdir. İkinci devrede greko Re men üzerinde güreşler (o yapılmış. » güreşler birinci geceden daha çetin muş ve meticede İzmitli Sezal, Enve sayı hesabile, diğerleri gene tuşin Bam güreçşilere galip gelmişlerdir. Bakırköy Halkevinin kır koşusu Bakırköy Halkevinin tertip elliği lar şularının dördüncüsü dün saat oç Saha 6 kilometre idi. Bi; inci Yaşar 2408, kır koşularında arı kaymakam e