HER AKŞAM Nedimle beraber büyük. harap n kapısından içeri girdik. O günü bu akta müzayede ile bir takım eşya | satılacaktı. Orcırtılı merdivenlerden çıktık, loş dehlizlerden, kocaman, sofalardan #eç- tk. Son-sahibi ölen bu koca konağın her tarafına bir gariplik çökmüştü. Arkadaşım yavaşça bana: Ne garip ev değil m1?, Romanlardaki içinde cinayetler olan esrarangiz evlere benziyor... Nihayet satılacak eşyanın durduğu salo- na girdik. Bir takım öödef kakmalı, ceviz, Şam işi mobilyeler, vazolar ve saire... Doğ- rusu bunlardan hiç biri hoşuma gitmemiş” ti. Lâkin arkadaşım Nedim birdenbire ko- Yumu tuttu. Satılık eşya arasında yağlı bo- ya bir tabloyu işaret ederek heyecan için- de fısıldadı: — Şu genç kadın resmine bak... Arkadaşımın gösterdiği tablo genç bir ka- dının resmi idi, Tablonun. nda iki keli- me yazılı idi, «Kırmızılı kadın... Bu resim, baktıkça insanın dikkatini üzerine çekiyor- du. Tablodaki genç kadın ateş rengi bir bluz giymişti. Dudaklarını da bluzunun ven- gine boyamiştı. Bu kırmızılar arasında âdi fakat insanı şaşırtacak derecede güzeldi. İhtiras dolu gözlerinin alaycı bakışları var- dı. Onun gülüşünde bir esrar saklı idi O kadar canlı bir resimdi ki insanda tablonun dört köşe çerçevesi içiriden, eski ve üleşli bir şarkıyı mırıldanarak fırlıyacakmış his- giri uyı yordu. Lâkin bu tablodaki ka- dının yüzü bana hiç de yabancı gelmiyordu. Âdeta önu tanıyor gibi idim, Hem de çok iyi tanıyordum, amma kim olduğunu bulup çıkaramıyordum. Arkadaşım gene kulağıma eğildi Şaşılacak şey değil mi?. Aynen Ni- gir Arkadaşım Nigârın adımı ööyleyince başı- mun içinde demindenberi kıvrılan hütün is- tifhamların düğümleri çözülmüştü. Evet bu kırmızılı kadinin bakışı, gülüşü, gözleri, du- daklarının hafifçe yukarıya doğru kıvrılığı, herşeyi herşeyi Nigârdı, Yalnız giyinişi el- bisesi eski Larzda idi, Nedim: — Bu elbise içinde Nigârı görmek ister- dim!,. diye mırıldandı. Arkadaşımı âdeta büyük bir heyecan için« de idi, Maamafih onun bu kadar mütehas- 'ünkü iki senedir Nigârı seviyordu. Onünla evlenmek inde İdi. Lâkin genç ken çok küçük ya- beri elinde büyüten teyzesi Nigârla onun evlenmesine razı olmuyordu. Halbuki Nigür teyzesini çok severdi, onun sözünden dışarı çıkmazdı. Arkadaşım şimdi Nigâra bu dörrer ben- ziyen bir kadınla karşılaşınca #on derece, şaşırmıştı. Kulağıma eğildi: Kaça çıkarsa çıksın beri bü resimi sa- tın alacağım... dedi. Müzayede başlamıştı. Sıra tablolara gel- için bütün tabloları birden arttırmağa başlamıştı, Bunlar İçin- de birkaç kış manzarası, Kâğıthane yolun- da bir sraba ve salre gibi resimler vardı. Zaten meraklisi çıkmadığı için tabloları da arttıran pek olmadı. Resimlerin bepsi ar- kadaşımın üzerinde kalmıştı. Ni bun- ların satın alma muamelelerini tamamladı. Hepsini bir otomobile yükledi. Evinin, yolu. nu tat$u. kadaşım: — Şimdi ilk işim Nigârla teyzesini evime davet edip kırmızılı kadını onlara göster: mek ölacak!.. diyordu. Nedim bir ay kadar görmedim. Bir gün ben evimde otururken çıka geldi. Lâf ara- sindâ sordum: Senin kırmızılı kadından ne haber? Tabloyu Nigürla teyzesine gösterdin” Arkâdaşım birdenbire heyecanla doğrul. du Sahi, dedi, senin olandan bitenden ha» berin yak değil mi?. Bu mesele hakkında pek mühim havadislerim var... Bak anlata- yım... .Kırmızılı kadın. tablosunu evimin en iyi yerine astığımı biliyorsun değil mi? Resimleri satın aldığımızın ertesi günü Ni- gârla teysesini evime davet ettim. Evvelâ nazlanmışlardı. ra onlara mühim bir sürprizim olduğunu söyledim. Geldiler, Kır. | mumlı kadının bulunduğu asıl di kına girdiği, an Nigirin teyzesi bir an şaşaladı. Gözleri duvardaki tabloda sapan- ri kesilmişti, Kadıncağız heyecandan âdeta titriyordu. Kekelemeğö başladı: — Fakat bu... Bu tabloyu nerede buldu- nuz... En aşağı kırk senelik bir resim bu... Evet tam kırk senelik... O zaman 19 yaşın- Ga idim. Nigürn teyresinin bu sözleri üzerine ne derece gaşırdığımı tabii tahmin edersin de- Bil mi? Nigâr da benim gibi hayretler için- de teyzesine bakıyordu. Dikkat edince kırmızılı kadınlar Nigârın teyzesi arasında bir benzeyiş güme çarpıyor- dü, İki çehire arasında k müşterek hat“ Jâr vardı. Kırmızılı kadının Nigârın teysesi olabileceğini dünyada aklıma gelmezdi. Şirin di korkunç derecede çirkin olan bü Kadın vaktile bu kadar güzeldi ha. Şimdi: teyze kırık dökük cümlelerle —Bu tableyu şapan ressam uzaktan ak- rabamızdı. Onu he zamandan beri görmü- yordum. Tabloyu yaptığı sane henüz birkaç ay ervel evlehmiştim. Hey gidi günler hey. Ne büyük değişiklik değil mi?.. Pakat bu tabloya sahip olmaz için neleri feda elmez- dim Derhal atıldım — Rica ederim, onu size hediye edeyim... Ben zaten bu resmi birisine son derece ben- zettiğim için almıştım... dedim Nigârın teyzesi âdeta kula va İnana- mıyordu. O günden sonra bu kadın dünyanın en kibar erkeği artık ben: sik onlara gidiyordum. «Kırmızılı kadin» min birçok hataralarının bağ» lı olduğunu arlamıştım. Bununla bir aşk meselesi de nlâkndardı. Teyze kırmızılı ka- dinin ressamından seneler geçtikten sonra inde belli etmek istemediği hafif bir heyecanla bahsediyordu. Nihayet Nigârl evlenmemisa de razı olmuştu. Fa- kat şimdi ben bu genç kızla erlenmek hu- susunda tereddüd ediyorum. Arkadaşım sustu. Ben uğ sa“ akla sordum: ig kadın. tablo- 9 kadar benzemesi... Hele geçen gün r kırmızı bir elbise giymişti. Tablodakt k tablonun altm- da durdu. Sol gözünün altındaki küçük ben- lere kadar bu iki kadın biribirinin ayni idi, Şimdi düşünüyorum. Nizâr teyzesinin genç- iliğine bu derece benziyor. Tabii ihtiyarla- yınca o da teyzesi gibi müthiş bir cadaloz olacak... Şimdi teyzenin Adeta korkunç yü- züne baktıkça bu çehrede Nigârin istikba- İlni görür gibi oluyorum. İşte onunla ev- lenmek hususundaki tereddüdümün sebebi bu Hikmet Feridun Ex m e e e ar na 23 Nisan ÇOCUK BAYRAMI 23 Nisan Çocuk bayramı ve Ço- cuk haftası çocukların yalnız eğlen- mesi için değil en mühim Yurd da- vasının tahakkukuna hizmet mak- sadile tesis edilmiştir. Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi Göğüsleri kanat aşkile çarpan Ortaokul Gençleri! Türk Hava Ku- rumu'nun (Gedikli Yuvası) na ka- yıt ve kabul başladı. Acele, Kurum Şubelerine müracaat ediniz, Bozkürt spor klübü başkanlığından: Klü- bümüzün senelik kongresi 31 Mart 940 pa- zar günü saat İl de Beyoğlu Nuri Ziya 80- kağında (Eski Polonya #okak), 35 No. da Halk portisi binasında yapılacağından sa“ yın azaların gelmeleri rica olunur. Kadıköy Halkevinden: $i Dürt 040 pazar günü (4000) mettoluk mükâfatlı bir kır ko- şüsu yapılacaktır. Birinci, ikinet, üçüncüye spor eşyası hediye edilecektir. İştirak etmek isteğenler mezkür günde sabah saat 9,30 da Fenerbahçe stadında hazır bulunmalı- dır. Tuzak içinde Tuzak 'Tefrika: No. 109 Vakit, gece yarısına yaklaşıyordü. Artık yatacâktı; Tam-eve girip yatak odâsına çık- | mağa hazırlandığı sırada, bahçenin demir kapısının hafifçe. gıcırdadığını işitti ve titredi, Süha geliyor. Genç kızın cesaretinden eser kal- madı. Esasen delikanlı da ona fazla düşünmek ve konuşmak fırsatı ver. medi. Asabi kolları arasına nahif vü- cüdunu aldı. Onu kaldırdı, kaldırdı. Dudaklarını dudakları hizasına çı- kardı, Yüzünü gözünü, asabiyetle, | muhabbetle, zevkle, arzuyle öpmeğe başla Beni bu akşam beklemiyordun, değil mi?... Gelmiyeceğimi sanıyor- dun? — Doğru. — Niçin? — Dinle, bak... Genç i, baştan aşağı tet- kik etti Süha da ona bakıyordu. — Ne var Erkek her seferki kadar sakindi, Halinde hiç bir fevkalâdelik hissolun- Nakleden : (Vâ - Nü), Yauyordu. Beyaz dişlerini göstererek gülüm sedi; — Ben senden vazgeçebilir. miyim? , Beni seviyorum... Gece yarısından sohrâ saat ikide, delikanlı melresinden ayrılmak üye- re davrandı. — Belki bir kaç gün seni göremiye- ceğim, — Allahallah... Yine mi?... Niçin? - Mecburen ayrılmaklığım lâzım geliyor... İşlerim öyle icab ettiriyor. Kızın başinı âvuçlarile kavradı. Ve sesini alçaltarak: — Bir saatim bile seni düşünmek sizin geçmiyor ve geçmiyecek. Maksa» dım yalnız senin saadetini temin et- mektir.. Zihnimde büyük bin proje hazırlanıyor. Buhun ne olduğunu 50 na sonra söyliyeceğim. — Nedir bu? — İkimize teallük ediyor. — Hayırlı bir şey mi? — Biribirimizden asla ayrılmama- muz içni! AKŞAM Milli küme maçları Mili K Merkez Organizasyon Komitesi Başkanlığından: 1 — 31 Mart pazar gü, Taksim Stadında yapılacak futbol müsabakalarının hakem ve saat- leri aşağıda gösterilmiştir, 2 - Bölge baş- kanının evvelce vermiş olduğu yeşil renkteki hüviyet varakaları bu maçlar için muteberdir, 3 - Gazete spor muhar- rirlerine tevzi edilecek olan serbes dü- huliye varakalarının bölge spor servisin- den alınması rita olunur, 4 « Stad gişe- leri saat 11 den itibaren açık bulunacak- tar. Beşiktaş - Vefa saat 14 hakem: Tarık 'erengin, Yan hakem: Necdet Gezen- Samih Duransoy, Galatasaray - Fener- bahçe saat 16 hakem: Ahmad Adem, Yan hakem: Kemal Halim - Nuri Bosut. Pazar günü yapılacak ikinci küme maçları İstanbul Futbol Ajanlığından: Şeref Stadı: Anadolu - Davutpaşa sant 14 hakem: Eşref Mutlu; Eyüp - Alemdar saat 16 hakem: Fahreddin Somer. Fener Stadı: Kurtuluş - Şişli saat 14 hakem: Selimi Akal, A. Hisar « Beyoğ- luspor saat 16 hakem: Bahaeddin Uluöz. X Beden Terbiyesi İstanbul Bölgesi Atletizm Ajanlığından: Saat 2,30 dan ibaren (aşağıda yazılı koşular Fener Stadında yapılacaktır: IV üncü kategori 100 metre, NI üncü katexori 200 - 400 » 800 metre, İ inci kategori 200 - 400 - 8060 - 5000 metre ve 110 M Beşiktaş Halkevinin tertip ettiği koşu Beşiktaş Halk den: Evimiz spor ko- müitesi tarafından tertip edilen koşu mü- aabakalarının neisi 3 Mart 1940 pazar günü sabah saat 1130 dü icra edilecektir. Koşuya Beşiktaş Halkevi kurağından baş- lanacaktır. Koşucularımızır; hakemleri mizin vaktinde müsabaka yerinde bulun- maları lâzımdır. mâninli, X Beşiktaş Halkevi spor komitesi tara- fından tertip edilen spor hareketlerinden siklet atma müsabakaları 31 Mart 1940 pazar günü sabah saat 10 da Beşiktaş jim- naslik klübü bahçesinde icra edilecektir. Müsabakaya bütün sporcular iştirak ede- bilecektir. Derece alanlara mükâfatlar ve- rilecektir. Arzu edenlerin müsabaka günü #aat 9 dan itibaren klüpte hazır bulunma- dari lâzımdır, 30 mart cumartesi günü yapılacak maçlar İstanbul mektepleri futbol lik heyetinden Taksim stadı: Vefa L. — Şişli Terakki L. saab 14 hinkemi H. G. Sagü, Hayriye - Kaba- taş Lomaat 15,10 hakem $. T , Sanat M, Haydarpaşa L. #nat 16,20 hakem A. Adem.“ Şeref stadı: Darüşşefaka — İstiklâl L. sa- at 14 hakem T. Özerengin, Taksim L. - Ti- carst saat 15,10 hakem N. Gezen. Yüce Ül- kü - İstanbul L. saat 18,20 'T. Özcrengin. 4 Beden terbiyesi İstanbul bölgesi atle- tizm ajanlığından: Bu pazar sabahı saat 9 dan itibaren IV üncü Katerori gülle ve disk atma ile yüksek a, TÜ üncü ka- (ggori gülle disk ve cirit atma İle yüksek at- ma. T inci kategori gülle, disk ve cirit at- ma İleyüksek ve #irik atlama müsabaka- ları Şeref stadında yapılacaktır. Tekirdağ sporcuları Edirneye gidiyor Tekirdağ (Akşam) — Edirme sporcula; nın daveti üzerine önümüzdeki cumartesi günü Tekirdağ aporcularından (28) kişilik bir kafile Edirneye gidecektir. Sporcular orada voleybol, basketbol, futbol maçları yapacaklardır. — Niçin s rim ki. Delikanlmır Gözleri aşkla doluydu. — Ben burada yokken sen ne ya- pacaksın? » diye sordu. Genç kadın, ne cevab vereceğini şa- şirarak: — Ben mi?.. Seni düşüneceğim. Düşündüğüm yalnız sen olacaksın... Bugün de, varın da... Hep sen, Bahçe e yanına gelmişlerdi. Öpüşüp ayrıldı. Otomobil amli şöyle düşündü: «— Acaba aldandım m1?... Bugünkü fena düşüncelerim bep hayal mahsu- lü miydi?... Ah, yarabbi!... Bana neler söyledi!.. Ne mesudum... Fakat bugün işittiğim o çığlık neydi acaba hi olmasın.?... Yemin ede- titriyordu. genç kz Meşhur sanatkâr kali! Tom'u, Tepe- başındaki otelden çikarken bırakmış» tık 'Tom, bir uşağile birlikte Galatada ekseriya iş adamlarının karınlarını doyurdukları bir lokantaya gitti. Ba- vulunu oraya biraktı, Uşağını da ba- şında bekletti. Bunda gayri tabil hiç | bir şey yoktu. Zira, seyyahların ekse- risi böyle yapmazlar m?.. Derken, bavulu uşak aldı. Genedin denize güme ii bütün. TÜRKÂN HÂTUN Tefrika; No. 21 Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Azrâyı yatağa yatırdılar, Gıyas kafesin kapısını kilitledi ve anahtarını koynuna koydu Gıyas, Rizanın sözlerini münasız bulmu- | yordu. Eğer kendi zevklerinin esiri olarak, | Azrânın dizinde sızıp kalacak olursa, oda- sında hazırlattığı kafese sevgilisini kim s0- kacaktı? — Hakkin var, Riza dedi - Âşıklar dalma uyanık bulunmalıdır, Bu gece de senin de- diğin gibi, Azrâyı dizimde uyulacağım. Sevgilisine döndü: — Haydi. Azrâ! Sarhoş olmadan, seni dinlemek istiyorum. | Şair Riza susmuştu... Gözlerini renkli bir Jâbur şalının üstüne dikmiş, Azrâyı bekli- Yordu. Bu güzel ve fettan kadın acaba ne- ler söyliyecekti? Gıyaseddin bütün dikkatile Azrâyı dinli” yordu: «Hazan yaprakları yere düşerken, gön- lümde ilkbahar'çiçekleri açılıyor; Gözlerimin. » nuru - sönmüşken, o şimdi, beynimin içinde yanar dağların, volkanla- rin tutuştuğunu seziyorum. Dün elimi bir kanıklı nöbetçisi bile öp- mezdi. Bugün, Melekşahın torunu dizimi ve çıplak omuzlnrımi öpüyor. Dünyada benden daha meğnd kimse rar m? Dühyada «sâsdetsi benim gibi, yorül- müdan, aramadan bulan kimse var mu?» Gıyas Tatlı ve sicak sesin, ruhuma bir şelâ- le gibi döküldü, Azrâ! Beni, afyon çekmiş Çinliler gibi uyuşturdun! Diyerek, sevgilisinin omuzlarından öptü. namadı... Başını kaldırdı s içmeden alıyor- rhoş olmayışını - sebebi de bu olsa gerek Giyas Kadehleri doldurdu Haydi, Hazan yaprakları yere düşer- de iikbahur çiçekleri açılan me- elim. Gözlerinin naru sön- şimdi, beyninin içinde yanar dağ- ulkanların tutuştuğu talibiller şere- Gıyas onu haki Riza yavaşça Şimdi meyhaned, Wömeden ve dudakların bunaltmadan içerdim Diye söylendi ve en arkadan o içti Gıyas, Rİzanın nüktelerinden ve sözlerin- den çok haşlanıyordu. Onu böyle er mah- rem eğlencelerinde bile yanında bulmdu- rdu yas, şalre sordu: Nasıl buldun Azrünin sesini? Çak güzel, çok yanık bir ses liz, müsaade olsaydım, sıra bek- sabırsızlık içinde Gıyaseddin Gene ne çevher yumu cariyelerinden birine sanan kadehini doldurun, diye ba- Riza cevap yerdi; — Dünyada kendisinden daha mesud kim- se olmadığını söyliyen “Azrâya bu hakkı kim. verdi? Kulunuz, bu saadeti ondan ön ce İdrak ettiğim İçin, dünyanın en mesud insanı benim, diyebilirim Gülüştüler.. Riza sörüne devam etti — Ben, sultan efendimizin nedimliğine n önce de kendimi dünyanın sanırdım. A anede bahlara kadar içer, sızar ve kimseden hakaret görmiyerek yaşardım. Saraya dikten sonra, meyhanede idrak ettiğim sa- adetin hiçliğini anladım. Hakiki saadeti bu- | rada, efendimizin gölgesine sığındıktan 800- ra buldum. Hayatta bir tek ga Şarap küpünün dibinde sızarak veda ötmek, Hamdolsun “Tanrıya, şimdi, | bu saadeti de idrak ediyorum. Her gece | odamdaki şarap küpünün ve müselles kar- pPuzlarının dibinde -kana kana içerek- sızı- yorum. Fakat, sindi ölmeğe niye alınmıştı. Bir sandalla Marmaraya açılmak kimsenin dürtinle se yeceği bir noktaya gelince, edi ağırlık veren tellere sarıp mavi sulü- nn koynuna birakmak Templeton, Burlett ve Cle'nin adamları dar ehemmiyetli bir mesele midir? Şâyed biri, dürbinle bakıp sandalda bir fasliyet görecek olsa dahi, bunları kim bilir hangi balık peşinde dolaşan balıkçılar sanâcaktı, Bu işlerin olüp bittiğine kati suret- te kanaat getirdikten sonra," üzerine aldığı vazifeyi hakkile yapan Tom ra- hat bir nefes aldı. Ayni sandal, gece yarısı, herkes uyurken ve nöbetçi polis yemeğini yerken, balık tutuyormuş gibi usul usul Albatros gemisine yanaştı, Biça- re Rosen'in ceplerinden ve çantasın- dan çıkan ne varsa hepsini yata ak- tardı. Oyun iyi oynanmıştı Gemi Marmaraya doğru açıldığı sırada, cinayetten İstanbul ve muhi- tinde bir tek iz kalımamiş olacaktı. İhtiyar kuyumcu Samuel Rosen'in kapıcısı ertesi gün odasından çık- madığını görünce; 4s Bu adam Dn gitti acaba? . mağa meebirum. Onu seviyorum. Eer şarap küpü boşaldıkça, hayatımın da şarap küpü gibi boşaldığını sanıyorum... Kor« ku ve endişe içinde titriyorum. Kendi boş- luğumu idrak etznemek için, sizden bir ri- ec&m var, velinimetim: Benim odamdaki şa- rap küpünün çifileştirilmesini Istiyorum. iri boşalınca, ümüdeiziğe düşmeden, öteki- ne sarılıp, beni yaşatan bu hayat cevberi- mİ biribirine eklemek İstiyorum. Bu snade- te de nmli olursam, iddia edebilirim ki, Hay- yam benim kadar mesud olmamıştır, Ve dünyada “ben varken, Azrinın sandetle övünmesi yersizdir. Azrâ bu sözleri dinlerken, gülüyor ve Giyaseddine — Bu zavallının istediği dem! diye yalvarıyordu. Gıyaseddin derhal haremağalarından bi- rini çağırdı. Kulağına. birşeyler söyledi. Haremağasi eğilerek odudan çıktı. Gıyas, şalrr — Hstediklerinin hepsini yaptım, Rirat dedi - Benim de sana bir Jifv sözüm var: Sandet, erişilmez bir mayradır. Herkes ona, el uzatır. Ve onu elde ettim sanır, İnsan anu uzandıkça, osun biraz daha yükseldi- ğini görür. Sen de tıpkı öyle.. O bedbahtlar gibi, saadete kavuştuğunu tahmin ederek övünüyorsun! Kendi kendini aldatıyorsun! Azrânin birdenbire çehresindeki çizgiler değişi Demek ki), ben de hradem” -aseddin, sevgilisinin bu sözlerden aji- ağını tahmin etmiyordu. Derha, vile kalkıştı katılırcasına, İ YAPINIZ, şehrim mesud değilim, öyle — Senin vazi bamb; Sen, şair Riza ile ölçülemez düşkünü bir sarhoştur. Hayatta yezi: Bıdığı saad tir. Halbuki sevgimle övünebilirsin! Çünkü ben, rümde İlk defa bir kadın seviyorum. seviyorum... Benim aşkım, ara tamamlamağa kâfi gelmez mi? * Sultan Mehmedin, oğlu Oiyasa g te hakkı vardı. Gıyas azimkâr ve 3 irade sahibi bir gençti, Kafasına bir k koymuştu; Azrâyı kafeste muhufatr ede- cekti. Bunu, ne bahasına ol mağa karar verm Asri sızar sizm — Haşdi git ğim, Dedi, Riza prensin öm seni ığın saadeti artık. Ben istirahat edece. yanındar ak kurulmuştu, Gıyas kafesin rmak gire- va miş mışıl Giyas ayni odada bir öğdire — Şelâlerin yüksekten dökülüşünü hud coşkun”bir nehrin akışı yakından 6k ne kadar hoştur. Azrârın uyu; şunda, çıplak omuzlarının üstüne yaslanıp yatışında bile başka bir cambe var. Gerçek, ben şimdiye kadar hiç bir kadını bu derece- dü sevmemiştim. Azrâyı, bir kuş gibi sakla- Azrânm düşmanları pek çok. Vezir Nâsır bu düş- manların en başında duruyor. Alâcağı ol- An © selimin, Bibette bir gün benim eli- me geçer o da cellâdi gibi. Gıyas, kafeşte bir kuş seyreder gibi, sev- gilisinin karşısında müsejes içerek, kendi kendine söyleniyordu. Vaki$ gece yarısmı çoktan Biraz sora Giyasedd uyudu, geçmişti, Dün gece gel farkedemedim. .. Dur bakayım...» Kapısını hizl ğini hizli vurdu — Tabiatile cevap yok. Maamafih; — Olur a... Bekâr ad bir ahbübına rastlamıştır... velveleye vermiyeyim, Ertesi sabaha kadâr bekledi Ikinci gecs, kapıcı, daha derin bir düşünceye vardı. Kuyumcunun san- ati hakında bir fikri vavdı, Sakın parası var diye tamah etmesinler?» fikri aklından geçti. Bir tuzağa düşmüş olması ihtimali yok muydu? Böyle bir şüpheye kapılmış ol- makla beraber, kapıcı bi ki saat daha düşündü. Lâkin öğle yemeğini yedikten &on- TA, nihâyet komisere meseleyi anlat- mağa karar verdi. Esâsen karakola da gidecek değilmiydi? Komiser bay Severin neşeli bir in- sandı. Ekser meseleleri kahkaha ile karşıladı. Fakat bu hadiseye, mutadı hilâfına gülmedi o Hikâyeyi dikkatle dinledikten sonra: — Ya... Demek ki kiracınız orlada « İhtimal Ortalığı yok: diye sordu.