Dört arkadaştık. Vapurun bir köşesinde karşılıklı oturmuş ötedenberiden konuşu» yorduk. Bir aralık yanımızdan hayatının sonba- harına yaklaşmış, fakat hâlâ yüzünde eski günlerin tatlı hatıralarını taşıyan, şik gi- yinmiş bir kadın geçti. İçimizden Finmdi il bu kadın biri ni gülerek selâmladılar Ferdi — Vaktile çok derim... dedi. Hamdi bu sefer aci acı güldü; onu bundan on beş sene evvel gör- seydiniz... dedi Hamdinin bu sözü üzerine Ferdinin alâ- kast arttı Ne o Hamdi?.. dedi, ondan pek bü- yük bir hayranlıkla bahsediyorsun. Yoksa | on beş sene evvel kendisine Aşık mı idin? | Haydi, haydi fazla nazlanıp bizi merakta | bırakma... söyle... | Hamdi: İ Evet... dedi, inkâr etmem... an beş sene | evvel onu pek ziyade beğenirdim. Aramızda Bana karşı büyük bir alâkası ve te- tü olduğunu görüyordum. Belki Han- benim aramda birçok geyler geçebi- lirdi. Lâkin tuhaf bir hâdise herşeyi berbad etti Arkadaşlar Hamdiye: — Şu tuhaf hâdiseyi anlat da köprüye kadar içimiz sıkılmadan gidelim... dedi, Vapur ütreye titreye, car agırdaya, zangırdaya Kadıköy iskelesinden hareket ederken Hamdi hikâyesine başladı — Bu gördüğünüz kadın on beş sene evvel insanın başinı ek derecede güzel tıktan bir müd- ta arkadaş olmuş- iK benz resmiyeb zel bir kadınmış zanne- det sonra E Çarşamba günl Çay içer ie buy! getir. tabii büyük bi Zarşambayı iple çeki- y ayet o günü de geldi. Ben öte- ki misafirler gelmeden Handanı biraz yal- nız görmek İstediğim için erkenden onun evine gittim. Benim bu derec gidi- şimin onun üzerinde ne tes ağını pek merak ediyordum. Bunun için Handa» nin kapısını çalarken büyük bir heyecan içinde idim. Tahminimde yazı safir bendim. Port m ka benimki oldu. Ha bir nezaketle ka: Bedi memnu zildikis çok dedik ordu. Eli bükerek v m, Bir parmağımı ikiye na, iki ke n çıkacık sesten onun tım, Lâkin ikinci vuru» üket oldu. Küçük vazo a bile taham aldı, Yanki az pacağımı Şi Jana ne cevap verecel Hem de kırdığım vazo öyle böyle şey pek kıymeti bir mala benziyordu. bir takım ayak sesleri işittim. dun geliyordu. Hemen vazonun İki par- kırık yerlerinden biribirinin üzerine getirdim. İşte o sirada talihim bana yar- dim etti, Parçalarım birleştirdiğim vazo hiç değilmiş gibi yekpare bir şekil aldı, 8 yi ndi Ha: Ha Onu büyük br ihtiyatla tekrar yerine koy- dum. Lâkin salonda biraz hızlı yürünecek, yahud biri dokunacak olsa muhakkak ki, vas darmadağınık bir hale gelecekti. Han- dan içeriye girdi. Fakat artik benim neşem kırılmıştı. Gözlerim hep vazoda idi. Bir aralık kapı çalındı. Handan yeni mi- safirin ki lamak iç dışarıya çıktı. Ko- rdordan onun yordum. Yeni ge- len misafirine Aman, diyordu, ne güzel çiçekleri. Pek teşekkür ederim, fakat neden zahmet itiniz. Bir erkk sesi buna cevap verdi. — Ne zahmeti efendi Bi in çiçekleri, ar bi- Hemen 0 hale geldiğimi sufire içimden sayıp dök! çek getirmenin sirası mıydı ya?... Onlar iço- riye giriyorlardı. Hemen yerimden kalktım. Hanedan hsyret içinde kalmıştı: ildiyor musunz? Bu kadar çabuk! Evet, çıktı da, Elini sıktım. Kendimi dışarı attım. O gün“ den sonra bir daha Handanı ancak bundan bir ay evvel görebildim. Aradan tam on beş sene geçmişti. O ihtiyarlamıştı, Bana 80r- du — Fakat niçin birdenbire ottadan kay- boldunuz... Hiç görünmediniz.. Bon yalan söylemesini sevmiyen bir adnmımdır. Handana her şeyi anlattım ve: vazonunu kırdıktan sonra karşınıza çıkmağa cesaret edemedim... de- di dedim, çok mühim bie işim üldü ve ne dedi bilir misiniz? — Fakat o vazo zaten kırıktı. Biz onu hafıf kala yapıştırmıştık. Demok siz ızln vurunca parçalar biribi- maş, dedi Hikmet Feridun Es Mastar edalı - Zayıf beygir. — Tersi sırlı cam - Büyük kızkardeş. : - rdir - Başına «E» gelirse Yunanlı olur. - Bir cins şarab Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu Türkiye Radyosu 1643 m. 183 Ke./8, 190 Kw Ankara Radyosu CUMA 1/3/M0 Türkiye saatile leket saat ayarı, 1235 Ajans ve meteoroloji haberleri, 1250 Türk müziği (PL), 1330-14 Müzik; Neşeli müzik (Pl) 18 Proxrâm ve mem Türk müzi; san, Cev at ayarı, 1805 Fahire Per- — Oku- güzel nesin), 3 n Kaynak - ak şarkı: (Kalbin acı bilr »), 4- Kâzım Us « ak şarkı: (Bir bakışla), 5- Ahmed Ra- sim - Süzinak şarkı: (Pek revadır sevdiğim ettiklerin), 6- Karcığar türkü; (Atımı beğ” ladım ben bir ormana), 7— Ok hut Özdenses, 1- Lemi şak şarkı: (Siyah ebruların), 2- Şükrü Pınar - Uşşak şarkı Gezer dolaşır), 3- Lemi - Uşşak şarkı: (Ne- ler çektim meler), 4- Bimen Şen - Uşşak gar- 13,45 Türk müriği: Halk Aziz ve Sadi Yaver Ata- man, 19 Serbes saat, 19,19 Memleket saat ayarı ajm meteoroloji haberleri, 19,25 Türk müziği: Peşrev ve semailer, Çalanlar: Ney, Basri Üfler, Tambur, Refik Pers Tambur, Mi Poyraz 19,40 Türk müzigi elhe, Fahire Pe Fersan, Okuyan kül de il de etse), şarkı: (Bir? Buselik şarkı naz p Çulanlar: Ve- Cevdet Çağla, Refik Necmi Riza Ahıskan, 1- Z6- solik garkı: (Vuslata na- 2- Servet bey - Hisar puselik dise var), 3- Sadettin Kaynak- Saçlarıma ak düştü), 4- Şeh- .ğ- 5- Denizoğlu - Şahnaz puse- gönlüm ala” 15 Temsil: Aşk ve t amour et du Hasard), akleden: Saada Sayit, ün evvel eseri ve mü cektir. 21.45 Müzik: Radyo Dr. E. Praetorius), Beetho- no konsertosu (Mi bemol Ferdi Ştatzer, 22.15 Memis. de lifini takdim de tahv (flat), 2235 Müz 2330 Yarınki progra 19 — Tersi Klastır - Habbo. Yukarıdan aşağı 1 Bir çift hastalığı gelirse bu de ölan madde - Ga- de. nl leğen, Tale bulmacanı 10 — “Takım Geçen halli Soldan sağa Muaraza ır, İle, 4 — Una, Dişi 8 — Ota, Nenkar, 7 syağı, Kin, Anılan. Yukarıdan aşağı - Rag, Ren, 5 — 1 — As, Ufunet, Evi, 3 — 4 Anudana, önümüzdeki pazar günü Sabah saat 10 da Kabataşla vapur iskelesi karşısında Setüstünde merhum Çürüksulü Mahmud Paşa konağında mevcud emsalsiz eşya, halı vazo, biblo, Tablo ve sairenin satış ilânunı cumartesi nüshamızda behemehal okuyunuz. Tuzak içinde Tuzak 'Tefrika No. 81 süphelenmiyecektir beraber getiri, Eendisine her- ş emanet edebiliriz... Gayet namus- ludur... Zaten o müessesemizde çalı- şan tün arkadaşlarım mücessem namusturlar... Kendilerile iftihar ederim. - Şahsen bana da iltifat hissesi Bundan dolayı müftehi- bir sigara Ikram etti kaşlarını çatarak: fevkalâdelikle, bir ihanetle, şabileceğimizi sar - âiye sordu. — Hayın, Baha, bir an düşünceye vardı Bunu size asil ben sormalıyım. siz başka memlekettesiniz... ni kaldırıp: verdi maazallah sizin... Me- irkiyede tevkit edilirse? | Nakleden : (Yâ - W0J), — Bundan size ne fenalık gelir? — Mahküm olurlarsa? — Sonra?... — 'Tevkifhane, de idam... Hm?... — Bütün memurlarımız bize gü- venirler... Hakları da vardır.. Zira kendilerini fena vaziyete sokmayız... İşlerimiz hesaplanmıştır... Muame- lelerimiz dürüsttür... Dalma telimi mütehassıslar kullanırız... 'Templeton, masanın üzerinde du- ran iri bir defter gösterip: — Bakınız! - dedi. - Çek defteri... Bu öyle bir tılısımdır ki kullandınız muydı, Çok şükür, paramız var... — Ve para parayı çekiyor... — İyi söylediniz... Azizim Baha bey! Hayat bir denizdir... İnsan | kaptanlık yapmasını bilmeli... Bilin. ce mesele yoktur... Usta bahriyeli daima dalgalar, fırtınalar ortasını denizde dolaşırlar; batmazlar... B de bütün ömrümüzde onların kallidi olabiliriz... E?... Diğer iş — İzdivaç meselesi mi? * — Evet... Ne vaziyette? hapishane, belki Bahanın aklarında tebessüm belirdi, — O da kıvamında aziz patronu. muz... O da mükemmel surette inki- ediyor... Bi Süha, biliyorsu- uz, el çoc! Kadınların gön- lünü çelmek için kendişinden daha muvafık kimseyi bulamayız Kız kendisine âşık oldu mu? Hem de nâsıll Birfbirilerine aşk ve vefa yeminleri etmişler... Tam mânasile bir roman hayatı yaşıyor- lar, azizim mösyö Templeton... Ben de uzaktan Tederek zevk alıyo- rum. — Servet, ilk önce tahmin etti gibi büyük mü bari? Müyon demiyeyim amma, ona yakın... Eğer Molla beyinki ile bir- likte milyonu geçerse öle yanı caba olacak. — Şimdiki vaziyet? — Kızın bir kaç on bin lira husu- st serveti var... Lâkin beklediği mi- raslar mühim. — Peder bey birşeyden ya? « Hayır... Zerrece... Bizim Süha, hakiki bir prens gibidir biliyorsu- nuz... Öyle kibar halli ki, öyle bir delikanlının servetsiz bir muhitte ye. tişebileceği zalen akla getirilemez... Aile, serveti servetle genişlettiğini sa- muyor, hâin bir niz şüphelan» Sema- | Tetrika: No. 68 Artı rısını Şamda birakmak niyetinde idi O halde iş kendiliğinden halledildi. Biz yakında gidiyoruz. Çocuğum bir yaşı- na basmadan umarım ki, biz de döneriz Dedi. Fatma ağlamağa başladı. Pakat, bu vaziyet karşısında israr gösteremedi, — Ya ben! unutursan. ya sen de karde- şin gibi oralarda kalırsan, ben ne yaparım, Ömereiğim? Ömer kar 2 çalışıyordu — Ben on uz değilim, Pat- ma! Seni ve doğacak çocuğumuzu unuta- mam, Emin ve ol. Bak, seni bü yük annem de çok seviyor. burada güzel vakit geçirir, itimadla beni bekliyebilirsin! Ömer, bir gün önce Şama gittiği zaman, Tahir hakkında da şu malümati almıştı. Kansına: — Halife onu da ordu ile gönderi, yorsun ki, Tahir de Habibe ile yeni evlen- mişti. Habibe, Suriyerin en güzel kadını olduğu halde, Tahir onu bile Şumda bırak- miyor. Habibe, kocasına sö veriş. Tahir ctnkten dönünceye kadar evden dışarıya çıkmıyacakımış ie ben de sana söz Ömer: Endülüsten Şama dönün bü evde seni bekliyeceğim! DÖRDÜNCÜ KISIM | Târık serbes kalınca.. Aradan aylar & enen Tarık - muhkem k - sifedilmişti Halife Velid, Musa ile Ta mdaly ıdan öğrenince, kahramanı gücendirmek rını bularak «Pütuhatı birlikle Ikmal edeceksiniz!» "mrini göndermişti arık, Musa tarafından Z namığ değildi at, aben Şamda ik arasmdaki bu iki büyük tememliş, arala- apsodildiği gün mütee: ili edecek şti Musa da unun beş de cenuba m kalan işi bamamla arık, Teod du. Bu ksadı olan Or yet düşünüyo; Jua gibi mu na girip hay Yurgun mi? vurup işarette bulun — Bakalım artık Her halde bizim « O zaman düşü- Suha, izdi- ecek para- eek... Mu- Siz kendisine izdi- gayet iyi baktınız... O i tutacak ka e itimadımız Daha bugün nın yarı kavelemiz öyle vaçtan evvel da size sözün Sizlere Baha bey. sizden büyü ordu: «Bu muhterem dostu. dimağından mücevher gibi çıkıyor!» diyordu. Kendisile Daima hakikati olduğ yorsunuz... Ne tavsiyede betli bulunuyorsunuz hep istifade ettik; ra da öy ak Şayed genç ai vetini yaptıktan S0: bile, sizin istidadınız ö siyem, mücsseşomizle memeniz, daimi surette Hkte çalışmanızdır. vardar Burlett bahsedi m Şimdiye kadar bundan kaktır... Şi olacağı ra işt k ylâdir ki alâkanızı bizimle bir- <eg- herşey anlaşılmıştı. Ömer zaten ka- | aradan | Yazan: iskender Fahreddin Köyün genç kadınları da erkeklerle beraber kaçmışlardı, ' köyde Esterden başka genç ve güzel kadın yoktu Târık'ı öldürmek istiyen bir İspanyol dilberi Gotlar, Tarıkın ordusile beraber (Ori - Hoslla) üzerine doğru geldiğini duyunca telâşa düştüler. Teodemir, Tarıkın eline düşeceğini aklından bile geçirmediği için, derhal şehrin kapılarını kapattı. müslü- manlar ye! eden, etraftaki köylüleri şeh- re topladı. Aksi gibi buralarda da erkekten fazla kadın vardı. Maamafih Got k rı da erkekler gibi dövüşmecin mesini bilirdi. Kadınlar, müslümanların yaklaştığını duyunca, Teodemire koştular: — Bize de kale müdafileri gibi, zırhlı cl- biseler ver. arda düşmanla ça lam harp et- er. Teodemir bu tekilfi hemen ur köylü kadınlarına zırbi ak, binle: Kabul şehirde, Ester adlı gi emirin gözüne ilişti güzel olduğu Xadar da © Vaktile bir boğa dövüş: Esi narpte öldükte Hoella) meyhaneler mir bu kadından istifade etmey Snl şehir dışına göndere» dusu içine girebilir misin? Dedi ve kendisine büyük bir detti , zaten ocamın intikâmını dan daha iyi fırsat bulama: lânı düşmaz ihtiyarlardan gitmişti, Tı Ester köye gtlir 5 Sizi ve bütün İspanya; ana yardım & Dedi. bir ku araplarla doldurdu, xi — Burada erile beraber kaçmışlardı. başka göze çarpa: ç ve öyde E den kadın va şarap Arkasi var) LENA. mem TÜRKÂN HÂTUN nladım, * tabii bir tavırla; Kaç para lâzı — On bin Türk lirası kadar —0.0.. Temleton, çattı. Gözleri sert ve soğuk Bu iş miş oluyo: zim. . Yaz | di bu yılan gözü bakışlıydı n pek çok pi Aşırı bir para iç bir köşesine « açtı; sa masasının Bir telefon yi veri (Arkası yâr)