Tr 3 Kânunusani 1940 Erzincanda sağ kalanlar müthiş aciayı muharr (Baş tarafı 1 nel sahifede) Trenimiz Erzincan istasyonuna girdi. İstasyonda aralarında Orgene- ral Kâzım Orbay ve Abdullah Alpdo- Ban da bulunan bir karşılayıcı kafile- si var, 'Trenden nasıl indik farkında deği- Mim. Aradıklarıyı istasyonda bulama» yan Erzincanlı yolcular gibi ben de fik rasladığıma yaklaşıyorum. Bu, Erzurumdan Erzincana ilk gelen iki askeri doktordan biridir. Yüzbaşı Necati. Bilâihtiyar: — Nasılsın yüzbaşım? diyorum ve Nâve ediyorum: — Ben Akşam muhabiri, Yüzbaşı koluma giriyor: — Geliniz, Göstereyim, diyor. Beraberce, tavanı çökmüş, duvar- ları çatlamış, pencerelerinde cam kalmamış İstasyon binasına giriyo- ruz. — İşte yasayanlar... diyor. Bakı- yorum ve bir şey göremiyorum, Yal nız ah ve of seslerini işitiyorum. Burâdan çıktım, yanındaki Imdadı shhi çadırlarında yine bir askeri doktorla karşılaştım. Bu, doktor Ne. cati İle beraber felâketzedelere yar- dım için Erzurumdan Erzincana kr zakla gelen yüzbaşı Sulp 'Tezeldir. — Affedersiniz, diyor. Sizinle meş- gul olamayacağım. Toprak altındn şimdi birini çıkrmışlar. Onu tedaviye gidiyorum. Dört gelinlik kızını evinin önüne gömen bir baba Şehrin tek geçilebilecek bir halde kalan istasyon caddesine giriyoruz. Sağımız ve solumuz harabe... Her adımda birkaç cesed... Şurada bura- da, çadırda üstleri yorgan ve pılıpırtı wâle örtülmüş insunlar,.. Doktor Neca- Vi evinin enkazı önünde duran ak saçlı ve sakallı bir ihtiyar göstere rek: — Bunu görüyor musunuz? Bu, gelinlik dört kızını şu toprak yığını altında gömen Erzincarın tanınmış sebzecisi Osmandır... dedi, Osman bize bakarak bir şeyler söy- | üyor, fakat ne söylediğini anlamak kabil olmuyordu. Dört gelinlik kızını evinin önünde gömen bu ihtiyac fe- lekten yediği ağır darbenin *esirin- den henüz kurtulamamtıştı, yarı şaş- kın bir halde idi. Bu sırada yanımıza bir asker yak- Taştı, Yüzbaşı Necatiye: — Yüzbaşım. dedi. Çadır ve asker geldi. Sizi İstiyorlar, Yüzbaşı özür dileyerek ayrıldı, Atatürkün resimlerinin asılı bulunduğu duvar lik raslad bir felâketzedeye yaklaştım; — Kusura bakmayın, dedim, Er- yincanı tanımıyorum... Güzleri yaşlı cevap verdi: Ersinesnin tanınacak neresi kaldı ki.. Bu felâketzede ile beraberce yürü. | layarak direktifler dük. Bir aralık sendeliyerek durdu: — Bak, Gösterdiği yere bakıyorum. Fakat barabedenbaşka bir şey göremiyo- | rum. Yoldaşım kolumdan çekerek — Gel, gel. dedi. Şu her tarafı yı- kılmış bina yok mu... Burası ordu mültetlişliğidir. Onun yıkılmayan ta- rafını görüyor musun Onun çıkık mayan tek tarafı Atatürkün asılı bu- #unduğu Şu duyar,., ” *- Bakiyorum, Hakikaten gösterdiği yerde Atatürkün asker! üniformalı fotoğrafı olduğu gibi duruyor, Muha- tabım başka bir şey söylemeden ya- nımdan ayrıldı ve ben yalnız başıma birkaç adım daha İlerledim. Yanıma birisi yaklaştı: — Bayım. dedi, Buradan tehlikelidir, Yoluma devam etmek istiyorum... İlk adımda, önüme aşamâdığım bir bir enkâx yığını çıkıyor, Ayni dekor içinde istasyona dönmeğe mecbur Oldum, Polisten ölenler . İstasyonda hir poli memuruna, ilerisi EpAM rimize a €ski tanıdığım olan Erzincan polis müdürü B. Sürüri sordum. Cevap verdi: — B. Server yaralıları toplamakla meşguldür, Bu sırada bir komiser muavini ya- rımiza yaklaştı. Ondan polisin zayi- atını sordum: — Ölenler, dedi. Baş komiser Ha» zım, komiser Cemil, altı nüfus ailesile komiser muavini Hamdi, beş nüfus ailesile komiser muavini Mehmed, al- tı nüfus ailesile polis memurlarından Tevfik, beş nüfus ailesile Halil, $ nü- fus ailesile Hasan Varol, Daha birkaç Kişi var. Fakat isimleri şimdi hatı- rımda değil. — Yaralı yok mu? — Sağ kulanlarımızın hepsi az çok yaralıdır. İsmet İnönü Erzincanda 'Tix bir düdük sesi polisin sözünü kesti, İnönü Erzincena giren trenin teselli ve kuvvet verici sesi idi, Felâ- ketzede Erzincanlıların (Oİnönünü aralarında gördükleri esnadaki vazi- yetlerini ne tarif, ne de tasvir etmek mümkün değildir. Göz yaşları ve hiç- kınklâr arasında sesler yükseliyor: -- İnönü sen varol... Biz de sana kurban olalım... İnönü facia yerlerini gezdi. Evve. lâ istasyon binasındaki yaralılan gördü, Sonra sıhhi imdad heyetinin faaliyetini tetkik etti, Yanında mai- yeti erkânından başka Dahiliye ve Sihhiye Vekilleri, Kâzım Orbay, Ab- dullah Alpdoğan bulunuyor ve Kâ- zım Orbay Mimi Şefe izahat veriyor. du. Harabe haline gelen ordu erinin önüne gelindiği zaman general Mu- harrem Mazlumun nasıl kurtulduğu: nu anlattı: — General, dedi, Biranda kendisi- ni karyolası İle beraber sokakta bul- muş. Etrafına baktığı zaman arka- sında bavullarının bulunduğunu da görmüş. Meğerse zelzele esnasında generalin yattığı odanın duvarı ikiye bölünmüş... Bulunan kasa İnönü, istasyon caddesinin enkazla örtülmüş olan kısmına geldiği esna da: - Kasa bulundu. Diye bir ses işitildi. General Alp- doğan bulunan kasanın yıkılan Zira. at bankasına ait olduğunu Mini Şefe arzetti, Milli Şef enkaz üzerinden ge. çerek yolunrn devam etmek isterken Kâzım Orbay: Yer yer yangınlar ol. | duğunu, daha İleriye gitmenin teh. Jikeli olduğunu söyledi. İnönü geri dönerek istasyona geldiler ve hususi trenlerinde Vekili ve generaileri top- verdikten sonra Ersincandan ayrıldılar, Belediye meclisi azası neler anlatıyor? İnönünü uğurlayanlar arasında Saçı ve sukalı birbirine karışmış birisi vdı ki onunla görüşmekien kendi- wi alamadım. Bu zat kim imiş bili- yor musunuz? Erzincan belediye reiş vekili Aziz Nalcı. Beni çalıştıkları ça. dırs götürdü, Sordum: — Sizce zaylat ne kadardır. — Zaylat, ki bundan Ölümü kasde- diyorum. Yüzde 80 dir, Geri kalanla- rın yüzde onu ağır ve beşi hafif ya- ralıdır. Çadırdın çakarken Belediye meclisi azasından başka bir zat koluma girdi: Geliniz sizi gezdireyim. Dedi, deha bir kaç adım ilerleme- miştik, durdu: — Fakat sizi nereye götüreceğim... Hüngür, hüngür ağlamağa başla dı, Onu teselli için bir hayli uğraş tım. Kendisine gelince bana öyle şey- Jer anlattı kl... İste size bunlardan bir tanesi: Mahkeme azaswmdön B. 'Tahsinin evi çökmüstü. Bütün evler gibi... O ana baba gününde B, Tah- sinin çocuğu nasıl kurtuldu bitir mi- siniz? On yıl marşmı söylemekle... Çocuk enkaz altında kaldıktan sonfa bülün kuvvetile 10 yıl marşını söyle. miş. Askerler 10 yıl marşın duyunca sesin geldiği yere gitmişler, İ kazmışlar çikarmışlardır. Size düha feci birşey anlatacağım: Askeri orta okuldan yüzbaşı Saddetin İpar zelzele esnâsında karısı ile be- raber kendisini bahçeye atmış, fakat çocuklarının içeride akldığını düşü- nünce onları kurtarmak için kansı ile birlikte tekrar içeriye girmiş... Sadettin İpar ve refikası çocukları alarak dısan çıkmak isterlerden bir kalas üzerlerine düşmüş, hepsi de öl- müşlerdir. Yalnız çocuklardan bir ta- nesi aradan iki gün geçtikten sonra evin enkazı temizlenirken annesinin kucağında diri olarak bulunmuştur. Zavallı çocuk ölen annesinin kuca- Emda iki gün beklemiş... Hareket müfettişi anlatıyor Tekrar istasyona geldmi. Burada hareket müfettişi B, Rifat Yamanlı ile karşılaştım. Rifat Yamanlı, zelze- Jeden tesadüfen kurtulanlardan biri- dir. O geceyi şöyle anlattı: — Şu gördüğünüz ev, (damı çök- müş, temelleri sağlam bir ev) o gece yattığım evdir. Sarsıntı ile uyandım. Rüya mı görüyorum diye yataktan fırlamak isledim, fakat bir türlü kal kümadım. Refikima seslendim, o da ctvap vermedi. Ne oldu bilmiyorum, biraz sonra kendim idışarda buldum. Etraf karla örtü di, Sesimin çıka- bildiği kadar bağırdım. Etraftan ge- lenlerin yeardimile karımla oçocukla- rımı kurtardım. Rifat Yamanl; bunları söylerken ikide birde duruyor ve koluma sarı- larak; —— yine zelzele oldu, sarsılı- yoruz... diyordu. Zelzele gecesi dükkânda yatıyormuş Niğdeli hah tüccarı Hamid de ba- şından geçen felâketl şöyle anlattı: — Dükkânda yatıyordum. Şiddetli bir sarsıntı İle uykudan uyandım. Öyle sandım ki Munzur dağları Üze- rlme çöktü. Çıkmağa çalıştım, dük- kânım kerpiçten yapıldığı için elle- rimle kazarak bir menfez bulabilâtm, £ dışarı çıktım, Önümde yatan bir bina vardı. Evvelâ burasmı tanıyamadım. İ Sonra postane olduğunu hatırladım. Zelzele günü Erzincana gelen muallim Kayseri orta okulu tarih ve coğraf- | ya muallimi iken Erzincan orta oku- luna tayin edilen ve zsizele günü 'Erzincana varân muallim Sabri nasıl kurtulduğunu şöyle anlat — Erzincana geldiğim şamı bir arkadaşımla beraber yemek yedikte nsonra İstanbul oteline git- tüm. Bana bana Üst katis verdiler. Odaya girdiğim zaman kar- Amın pencerenin uzağında ve 50- | benn yanında bulunduğunu gördüm, | uzak yâp- eden yatağımı pencereden skılır gibi oldu. dığını duydum ve (&ilieh Allah) diye bağır- bir işık vardı. rse Burası otelin bahçesi imiş ve üç katlı otelimiz yere inmiş, Delikten gelen adam Ayni otelde oturan Aydınlı kanal müteahhidi Mahmud da şöyle diyor; | — Zejzele olduğu sırada İstanbul otelinin üst katında idim. Otelin bir | kısmının uçtuğunu hisset Gayri ihtiyari bağırmağa başladım. Bunun ne kadar devam ettiğini bilmiyorum. Bir aralık bulunduğum yerden bir delik açıldığını ve buradan birisinin içeriye girdiğini gördüm. Bu adam <—« Ne var, ne olmuş... diye söyle- Miyordu Ben onun girdiği yerden çikmek istedim. Çıkınca da kendimi bahçede gördüm. Ertesi günü eşyalarını aro- mak üzere oraya gittiğim zaman de- likten içeriye girmiş olân adamın €e- #edi ile karşılaştım! Otelin bahçesin- de bir wiüddet kendimi toplamağa orasını | saıştam, Bi manda karşıda bir ışık la bir oda | r başımdan «sa- | ve çocuğu dipdiri olarak | gördüm ve oraya doğru öğ — Beni kurtarın. Diye bağıran sesler işitiyordum. Gördüğüm sahneler birbirinden da- ha acıklı idi. Kocasını toprak altında bırakan ve bir subay ailesi olduğunu söyliyen bir bayan: — Şimdi ben ne yapacağım, diye bağırıyor. Bulunduğu yerde dönlüyor- du. Sırtında örtünecek birşey olma- dığı gibi ayağında çorap da yoktu. Bu hâlde sabah oluncaya kadar do- Jaştım. Müthiş üşüyordum. Askerie- Tin verdiği bir battaniyenin yarısını keserek ayaklarımı sardım, yarısı İle de sırtımı örttüm. Askeri orta okul nasıl yıkıldı 300 talebesinden $7 sini şehid ve 4 ünü yaralı olarak veren askeri orta okuldaki talebelerden biri şu izahati verdi: — Zelzele gecesi, nöbetçi zabitimiz dahiliye müdürü Riza Şenadı idi. O gece yatakhaneyi teftiş eden Riza Şen- adlı bir arkadaşımızın kitap okudu- Kunu görünce onun yanına yaklaştı. Ne olduğunu sordu. Tarih dersine ça- aştığını gördü ve ona: — Şimdi uyku zamânıdır. Yat uyu, Dedi, Bununla beraber ber gece saat 11 de söndürülmesi mutad olan elektrik lâmbalarını 12 ye kadar sön- âtirtmedi. Zelseleyi müteskib kendimizi bah- İh atlamak ister bir vaziyette gördük. — Aman komutanımız, kendinizi koruyun... Diye bağırdık. Komutan hâlâ de- vam etmekte olan zelzelenin tesirile bulunduğu yerde sallanıyordu. Bir kaç saniye içinde duvar yıkıkı ve İ Jadık. Her taraftan; — Can kurtaran yok mu? Feryad ve şığılıkları yükseliyordu. 8 | O Umum! hapishanenin duvarları yauldığı le kaçmamış ve kaşmağaı teşebbüs elme- | mmişti, Mahkümtardan telef olanlar da var- nlattılar komutanı bahçede bulduk. Bu esnain altıncı ve yedinci sınıf arkadaşlarımı- zın yattığı kovğuşlar çökmüş ve swf arkadaşlağımız enkaz altında kef mışlardı. Hepimiz onları kurtarmağa koştük ve sabahlara kadar çalıştık. Evinde bulunan ve zelzeleden kurtu- Jan Riza Şenadlının refikası yalm- ayak ve gecelik enlarisi ile okula get di ve kurtarma âmeliyesine iştirak etti. Bir gün evvel kondileriei ders- hanede bulunduğumuz arkadeslerı- mızın enkaz altından cesedlerini çı- karmak ne yürekler parçalayıcı sey... Dört gün enkaz altında kal- dıktan sonra kurtarılan adam Gedikli çavuş Uşşaklı Mehmed Sey- güder, zelzelenin vuku bulduğu sıra- de iç sokaklardan birinden geçerken duvarların biribirine girmesi Uzerine taş ve toprak altında kalmıştır. Dört gün sonra Adanadan yelen kardeşi tarafından kurtarılan Mehmed, basın- dan geçeni şöyle anlatıyor: — Nasıl oldu bilmiyorum, toprak ye ğını içinde kaldığımı gördüm. Nefes almakta zorluk çekiyordum. Zaman zaman uykuya daldığımı zannediyor- dum ve uyanınca de, üzerimde bulur nan toprağı yarmak için gayret sarfe- diyordum. Gfitikçe nefesim daralıyor. du. Son bir bamle yaparak bulundu- Kum yerde kımıldamak istedim. Bu ese nada üzerimde bir şeyin kıpındadığına hissettim ve hava almağa başladım. Ondan sonra da zaman zaman (İm- dad!,. İmdad!..) diye bağırdım ve ni- hayet kurtarıldım.» Zelzeleden kurtulanlar arasında akıllanan deliler, dilleri açılan dilsiz- ler olduğu gibi, delirenler ve dilleri tutulanlar da çoktur. Ömer Köstem Erzincandan İzmire gelen bir yaralı anlatıyor: Zelzele evimizin tavanını yıkmıştı. Gözlerimi açtığım zaman evvelâ yıldızları gördüm... Zelzele münasebetile Taymis'in bir makalesi Dünkü posta ile gelen 29 Kânunuervel tarihli Times gazetesinde Anadolu faclas hakkında aşağıdaki başmakale yazılmıştır: Bon gelen heberler, salı günkü metzele- nin tahribatının sit evvelki haberleri ma- atleess0f teyid etmektedir. Türkiynin As- ya kısmındaki büyük şehirlerden beşi ağır bir surette hasara uğramıştır. Uumumi M- turaba bir de havanın şiddeti iezimam et- mişur Karfkasyanm buzlu dağlorından ve Rus- ya steplerinden kopup gelmiş ve Yeşilrman ğın çarkmdaki, ağaçtan mahrum yayları Mei tipi, araları çok uzuk olam közler- den birinden diğerine giden yolcuları rkso- riya öldürmekte idi, Zelzeleden dolayı yıkılan ve yanan Yu- valırından hariçte kalan zedeler için bu tipi, şüphesiz çok öldürücü | olmuştur. “Türkiyenin, dos ve müttefiklerinin de- rin teveccöhünü celbeden bu felâket ker- ysmda' yegâne teselli, yirmi sene evveline amme vap örn mke) YEMEM mmm “Felâket büyüktür, fakat Türkler bunu metanetle karşılıyacaklardır,, fıkdanından le imdad göndermek hemen hemen eayrEli mümkün olurdu. Ma ve Bazas duğundan, ve ağır yük nukliyatına müs gose yapılmış bulunduğundan, #elkkete rıyan şehirlere hükümet süratle yardın bulunabilecektir, Mönhaza bu darbe çok zellmanedie. kadar var ki yeni Türkiyeyi bilenler dım teşkilâtının çabuk ve mükemmi cağından habordardırlar. Felâketten kurtulanlar da mya ve mabrumiyetleri meli ve metanet ile karşılıyacakia; at üzerinde gelmiş bulunan. ieiyeler; Ja