3 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

3 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a” SÖZÜN GELİŞİ Kayıplarından haber alamıyan vatandaşları zelzele mıntaka- sına parasız götürecek bir tren ölrele felâketi yalnız binlerce vatandaşın ölümüne sebep olmak, binler. esini de yersiz, yurdsuz etmek bedbahtlığına uratmakia kalmadı, yurdun bu Metten masun kalan köşelerinde oturan sayısız aileyi de yakınlarını kaybetmek (endişesinden gelen derin bir mateme garketti. Zel sele mıntakasilş telgraf muhaberaftı henüz intisama girmediği için bir gok alleler oralarda bulunan akrabalarından hayat memati haberi beklemek- tedirler, «Babamız sağ mı? Kardeşimize birşey oldu mu?, Çocuklarım hayat. ta mıdırlar, anam (kurtuldu mus suallerine cevap arıyanların haddi arıyor, uçan kuştan haber umuyorlar. felâketzedelerin bir çoğu da daha ilk haber geldiği çün felâket mıntaka- sına ulaşmak üzere yollara düşmüştür. Fakat vaziyetleri en hazin olan matemzcdeler ailelerini köylerinde hıralıp onların maişetlerini temin için gurbette İş tutan fakir babalar, analar! mağa başladım. Kırımlı dostum, be- hattâ çocuklardır. Bunlar arasında, hayatlarından bir haber alamadıkla- rı ailelerinin imdadına koşmak arzusile çıldırdıkları halde Erzincana, Tokata kudar trenle gideceği paraları olmadığı için hiç bir şey yapamadan bekleşen- lerin sayısı az değildir. Hükümet yelaele © mıntakasına İmded trenleri gönderiyor. Şehirleri. mizden, akrabaları felâket mıntakasının en fazla hasar görmüş yerlerinde bulunan eli ayağı tutar fakir vatandaşları buralara parasış götürecek bir iki #mdad treni kaldırmalıyız. Bunu yapmazsak onların ıstırabı aylarca devam Şevket Rado | berden bir karar vermiştim Zaten edecektir. Napolyon Bonapertın fili halâ sağ Pozluehe Zeltunş gazetesinin yazdığına gör», Peste hayvanat bahçesinde geçenler- de birinci Napoleona ald filin 150 inci do- gum yildönümü kutlanmıştır. Hayvanat bahçesi direktörilğü, doğum yıldönümün- de file en çak sevdiği yiyeceklerden bol bol vermiştir. Mangal kömürü Maden kömürü karıştırmaksızın çelik imal usulü keztedildiği sanayi âleminde şayl ol- muştur. Amerikan çelik fabrikaförleri bu habere fevkalkde ulikadar olmuşlardır. Keşrin esasi maden kömürü yerine mangal kömürünün kullanılmasıdır. Lâkin bu man- gal kömürü busust surette istihsal edil- mekledir, Bildiğimiz mangal kömürü yük- 3ek ocakların ateşine mütehammli değildir. İPukat husnsi odundan hupusi bir usul ile İstiisal edilen mani kömürü hem daya- nikli hem de karbonu gayet kuvvetlidir. 19 uncu asrın bidayetinde bir Hinditan mahrsoesi, bu 2 Napoloona bediyo olar rak göndermiştir. Napoleon, Mariya Lalsa ile evlenmesi münasebetile bu fili diğer he- diyelerle beraber Viyanaya Avusturya im- paratoruna göndermiştir. Napoleonun, ok- şadığı, sevdiği bu Yil hâlk sapa sağlam olup sıhhati yerindedir. ile çelik yapılıyor Çünkü karbonu yüzde doksan beştir. Halbuki maden kömüründen istihsal edilen kokum karboni ancak yüzde 02 dir. Mangal kömtü- ründen raptlan çelik ayni zamanda pasaz- dır. Çünkü içinde kükürd olmadığından çok kuyreti olduğu gibi kavi ve aşındırıcı da değildir, Mavgal kömüründen padyız çelik imalini zeşteden #lim Yugoslavyak mühendis Ste- fan Rualeka'dır. Bu zai bu sene Noel fen mükâfatını kazanan profesör Leopold Ru- öeka'nın biraderidir. En tehlikeli san'ât Dünyada en güç ve tehlikeli sanat vla- Pak inci avcılığı gösteriliyor. Bu işle çalı- gavlar her mületten varsa du bunda en zi- Yade ihtisas sahibi olan Polineaya adaları halkıdır, Bunlar doğuşlarında dalgıç ol4- rak yaratılmışlardır. Bunlar denizin 20 metre derinliğine kâdar dalmakta ve su ai- tinda hig tereftüs etmeden 4 dakika ka- lerdir. Bulunan inciler, pahalı değildirler. küçüklerinde olanlar ise kiymetli ve pahu- hdirlar, inci arclarını en büyük düşmanları kö- pek balıklarıdır. Bunun için bu meslekle uğraşanlar azdır. İyi bir inel avcisı birkaş saat zarında aneak 5-8 midye çıkarabili- yor.-Fakat bunlardan ekserisi boş çıktı- dar kalmaktadırlar. Tehlike esnasında bir | ğı için alınık meçburiyelindedir. Günün İple işaret etmekle yukarı çkilmektedirler. İncileri havi istridye İki kısımdır. Bir kaşını bir avuç İçi kadar küçük, diğeri bü- birinde ayet, kiymetli bir inci buldu ma, | artık istikbali temin edilmiş demektir. Pa kat bunu bulmak da, bir piyangonun bü- Şük ve 7 kilogram Radar gelen midye. | yük ikramiyesi çıkmamı kadar güçtür. generai Ziya Kut büyük askei merasimle Şehzadebaşındaki evinden md camisinde kılındıktan sonra Karacdahmed şe Genaral Ziya Kulnak'ın cenaze ZAN 5 ey 0 bak merasimi çe » vermiştik. Generai dün idırılmış, namüzi Beya nde, eniştesi Çürük sulu Mahmud Paşanın civarına defnedilmiştir. Resmimiz dünkü askeri ce naze törenini gösteriyor. Dr. Profesör Şemseddin Ateş defnedildi Velatını dün tecssürle haber verdi- Bimiz Gülhane askeri hastanesi sa- bık profesörlerinden emekli doktor yarbay Şemseddinin cenazesi dün sa- ai Jİ de Gülhane hastanesinden me- resimle kaldırılmış, namazı Böyezit camiinde kılındıktan sonra cenaz0 Topkapıdan şehitliğe nakledilmiş ve orada Gülhane askeri hastanesi men. sunları için ayrılmış olan kısma det- Açıkta kalan mübaşirler başka vazifelere tayin ediliyorlar. Adiiye Tebtigat müdürlüğünün sene ba- pından iibaren Posta idaresine devredii- üzerine tebligat müb kişi açıkta kalmışlardı. Bu memurların mağdur olmamaları için bir kısımın Pog- ta tebilgat işleri kadrosuna, bir kısmının muhtelif yüâyetler mahkeme imübaşirlik ieri kadrolarına nakilleri hususunda müd- dalumumilik llzsmgelen tadbirleri almak” tadır. Açıkta kalan bu 78 memur kanunen iki ay müddetle tam olarak acık maaşı alacağı» ları çihetle, kendileri veni vazifelere Sayin Yarının dünyasından haber: 2 * öeçirdiğimiz bir olgunluk imtihan (Yazan: Ahmed Emin Yalman) Yazan: ( Ahmed araştırmak, sanat ve kültürümüze Nevyork Türklerinin, Türk sergi | kıymet vermek, memleketimizde yör komisyonu için tertip ettikleri bir çayda Maksudof adında bir Er rumlı Türkle tanıştım. Amerikada terbiye tahsll ettiğini, konferanslar vermekle geçindiğini, Nevyork İslâm bu toplantılardan birine gelmeğe ça- ğardı. Bundan sonra her iki haftada bir cemiyetten matbu bir davetname &i- nim adresimi cemiyetin kâtibine ver- miş olacaktı. Oda hiç şüphesiz is mimi deramlı davet listelerine koy- muş. Bu toplantılara aylaren gitmedim. «Garabötten boşlanan birkaç Ameri- kalı müslüman olmuş olacak. Bu ce miyet ciddi bir şey olamaz.» diye ex işim de çoktu. Nihayet bir pazar günü: «Şu cemi- yet acaba nasıl şey? Bir gidip gör- sem» diye düşündüm, Çok isabet et- mişim. Çünkü şehrin göbeğinde kira- “anmış bir konferans salonunda cid- den kıymetli adamlardan mürekkep bir grupla karşılaştım. Bir kısmı ken- di kendilerini müslüman diye tanıta- yorlardı. Diğer bir kısmı müslüman- liğe alâka duyduklarını söylüyor lardı. B. Maksudof, Arabistanın İslâmi yetten evvelki manzarası hakkında bir konferans verdi. Sonra cemiyetin reisi doktor Tisen ve âzasından bir ikisi kalktılar, Neden müslüman ok duklarını anletizlar, Söylediklerine göre hıristiyanlığı dar bulmuşlar, hayatın tabil akışına engel olduğuna karar vermişler, mad- di telâkkiler âlemnide bir müddet kalmışlar, orada üşümüşler, nihayet müslümanlıkta geniş bir ruh, töle rans, anlayış, sevgi bulmuşlar: — Bir dinin tabil rolü, bir insana kendisin- den başkasını, vazifesini, İyiliği sev- dirmek olduğu için müslümanlık bu rol her dinden İyi! görüyormuş... Konferanslardan sonra konuştuk. Bana dediler ki: — Biz bütün siyasi muvaffakıyet- lerine, sulha olan hizmetlerine, gös kamaştırıcı terâkkilerine rağmen ye- ni Türkiyeyi sevemiyoruz. — Niçin? diye sördüm. — Çünkü kendinize sid her şeyi hor görüyorsunuz. Dünyanin her devrinde yaratıcı bir millet sıfatile iş gördüğünüzü, orijinmi bir sanat ve kültür yarattığınızı unuttunuz. Baş- kalarını körükörüne taklid etmeği marifet sayıyorsunuz. Bu suretle iç- timalj istiklâlinizi hiç farkında olma» dan yıkıyorsunuz. Evet, siyasi istik- lâle kavuştunuz, Fakat tam bir içti- mal istiklâle ve kendine mahsus bir benliğe ve kültüre dayanmıyan siya» 8İ istiklâl temelsizdir. Bizin münevver sınıflarımız gârplı olalım derken taklidçi tipindeki renk» siz şarklılar haline iniyorlar. Lovan- ten tesirleri hiç farkında olmadan hayatınıza karışıyor. Muhtelif irad seviyesinde İnsanlarınız süs ve vevk için başka memleketlerin ayni seyi yesinde insanlarından fazla para Sarfediyorlar ve birçokları bir düziye normal kazançlarından fazla paraya ihtiyaç duyuyorlar. Bütün bu nevi İş raflar ve bu vayiyetler, yık'cı unsun- larla doludur. Şöyle cevap verdim; — Saltanat idareleri bizi nesillerce tanassubun pençesi altında bıraktı. Bu tansaub ilim ve teknik düşmanlığı geklinde devam etti, Harici düşman- ların ekmeğine y&ğ sürdü, Memleke- eatların hir müddet için İleri gitme. si ve istiklâl sahibi milletler arasında ratıcı ve müsbet bir cereyan şeklini aldı, Yeni binalarımızın Türk mima- ri tesirlerinden uzak kalmasının, "Türk el sanatlarının kısmen kaybol masının boşluğunu ve noksanı duymağa başladık. Yaratmak devir- İerinin yeniden eşiğine geldik. Şimdi. ye kadar hep almak vaziyetinde bu- Yunurken, artık harice orijinal eserler ve inkişaflar verecek bir seviyeye yaklaşıyoruz. — Delilleriniz? — Nevyork sergisinde canlı bir de- Mlimiz var. Paviyonumuzu gördünüş mu? — Hayır, görmedik ve görmek İs- temedik. Orijinal Türk sanatı durur- ken, yarmki dünyanın kârşısına tak- Md bir kübik bina ile çıkmış olacağı: nızı tabi! saydık. Bu manzarayı gö- zümüzle görmek bize izlirab vere cekti, - Paviyonumuza geliniz, görünür, | hükmünüzü sonra veriniz İki gün sonra pariyonumuzda ak- şam yemeğinde buluştuk, Gelenler arasında Amerika Humanizm cemi- yeti reisi döktor Potter, şairler cemi- yeti reisi Mister Hillier, kendisinin eşi, Amerikadaki Çin dostluk hareketine baş olanlardan bayan Hilller ve mu- harrir mis Kuk vardı Paviyonumuzu görünce hayran kaldılar. Türkiyenin yarının dünya- sının karşısına kendisine mahsus bir sanat hüviyetile çıkması, kendilerine şu düşünceleri ilham etti: Türkler şarklılara mahsus takliid- çilikten meğer kurtulmuşlar ve dik- kate değer bir dönüm noktasına varmışlardır. Artık kendilerini hor, diğerlerini üstün görmüyorlar. Baş kalarına benzerliği yeniliğin ve te rakkinin körükörüne bir şartı say- miyorlar. Kendi sanâtlarile, kendi eserlerile iftihar ediyorlar. Son asır larda garp memleketlerinde ileri gi- den imi ve tekniği benimsiyorlar, alı- yorlar, fakat ayni zamanda hayatla. rına kendilerine mahsus bir çerçeve, | bir renk, bir güzellik vermeği ve dü- | nün kötülüklerini atarken iyiliklerini | korumağı bugünün ve yanmın bir | mili gayesi biliyorlar.» Misafirlerimiz paviyonumuzda ser- gi komisyonu relsi Vedad Nedim Tör ile tanıştılar. Yemekte çok canlı bir münakaşa başladı. Amerika fikir ve İ sanat adamları, elektrik ışıkları ak tında bir mücevher gibi parıldıyan çinili satıhlardan, havuzlardan, fı kıyelerden, iç havlunun ağaçlarından gözlerini ayıramıyorlardı. Kendi ara- larında konuşa konuşa şu kanaate vardılar; «Serginin sonunda Türk paviyonu yıkılmamalı, Nevyork halkının güzel. ! GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ — Emin Yalman ) Hk hasretini doyurmak için ebedi ol” rak bu sahads kalmalı. Bunu temin için de İlk adım olarak Amerika fikir ve sanat adamları arasında geniş bi? anket yapılmalı, intibaları sorulmal, Sonra bunlardan bir kısmının yardır mille paviyonun Nevyork Park komisş- yonuna mal edilmesi ve sergiden soura muhafazase için Amerikada umumi bir cereyan açılmalı Ertesi günden başlıyarak bu kara» rn tatbikine ge biri olan Radyo Bit pan meşhur mimar B. Robert dı rdı. Bu Amor ka sanatkârı yazı İle verdiği ve Türk opaviyohur serginin kıymetini haiz sanat profesirlerin larında da g Türkiyenin £ iştirâki netice birbirine yaklaşmasına dalr ayni yök da sözler vardı Nevyork sergisine işlirakimiz, umu bi” vasıtadan başka bir şey değildir. Bu maksada bir taraftan Türkiyenin varlığını ve canlılığını bütün dünyaya bu yoldan da tanılmak, diğer taraftan Ameri- kaya Türkiyeyi yakından tanıtmak ve sevdirmek, iki memleket arasında yeni yeni münasebet köprüleri kur- maktır. Sergi münassbelile yapıları temas lar arâsında en evvel Amerika fikir ve sanat adamlarının bahsettiğim alâka ve teşebbüsü üzerinde durmak istedim. Çünkü Nevyork sergisindeki binamızın Kübik olmamasından va bizi kendimize mahsus bir hüviyelie tanıtmasından dolayı irtırab veya te- reddüd duyan vatandaşlara tesadüf ettim. Bu gibi valandaşlar müsterih olabilirler. Amerikanın türlü türü güarelelerinde ve mecmualarındâ çe kan sâyısız yazılar, vadyoda söylenen sözler de teyid ediyor ki Türkiye kon- dine mahsus bir sanat eseri'e yarının dühyası karşısına çıkmakla ancak saygı ve sevgi kazanmış, bir olgunluk imtihanı geçirmiştir. Eğer Nevyorklar ki bu güzel imtihan, sanat hayalı. mızda yeni bir takım yaratıcı cere- yanlar açarsa, bütün muhitimizi ve hayatımızı kendi sanat eserlerimiz. den mürekkep örijinai çerçeve içine almak ihtiyacını inkişaf ettirirse Nev- york sergisine iştirikimizin yalnız bu sahada verebileceği verim bile, bütün külfet ve zahmetlerimizi karşılamağıa kâfi gelebilir. Ahmed Emin Yalman Su basma felâketine uğrayan ADAPAZARI Adapazarını da sa bastığı haber verili- miş bir şehirdir. Buradaki halkın birçoğu muhtelif memleketlerden hicret etmiş kimselerdir. Fakat ne şehre, me de civarına yonl mübadil muhacirlerden gelmemiştir. Yalnız Ordu ve Rize taraflarından kendi kendiliğinden buraya gelip yerleşenler gö- rülmüştür. Etrafında balaklıklar olduğu için havsa bomukçadır; suyu iyair. Oturan halkin sayım 267a3 diR Bütün kazanın nüfusu 94932 kişidir. Kaza- Otobüs gibi yolcu taşıyacak er Adam başına 10 kuruş simak suretle taksi otomobillerinin şimdilik Eminönü Se Taksim arasında işlemeleri muvafık görü- müştü. Belediye bu husustaki tedkiklerini bitirdikten sonra Daimi eneümenden DİŞ karar alacak ve bu karardan sonra mr? b işe tahsla odilecek otomobillerin taksi 58“ atleri kaldırılacak ve bu otomobillere «ii başın bir işaret konulacaktır. Otomobiller rin hangi hatlara İşliyocekleri de ayrıma tesbit edilecektir... Egede tütün satışı Ege tütün piyasasında satış ber” Tetle devam etmektedir. Satılan HP miktarı son hafta yarında yirmi GÖ e 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: