ez POLİTİKA Harbin iktisadi tesirleri Yeni büyük harp Avrupanın garbinde üç büylik devlete münhasır kalmış- ür. Bu itibarle askeri noktadan mevzi olmakla beraber iktisadi tesiri ve bü- ün dünyanın hayat ve malşeti üzerinde yapmakta olduğu tahribatı itibarile tam mânası ile cihanşiimuldür. Dünyanı her tarafında darlık ve sıkıntı duyu- « Cihanın iktisadi sistemi ali üst oluyor. Meselâ cenubi ve orta Amerike siyasi cihetten şimali Amerikanm ve iktisadi ve mali cihetten İngilte- tenin hükmü altında iken şimdi Amerika sanayi eşyasını ve sermayesini harp Galayıstle boş kalan bu sahalara sokarak kıhlsar tesis etmektedir. Bu gibi mu- Yazenelerin bozulmasının asıl sıkıntısı harpten sonra hissolunacaktır. Muharip devletler biribirlerinin sahillerini deniz üstünden ve altından Çarşı bamamile münasebeti olma- Mertebe çalıştıklarından dünyanın öç büyük müstehlik memleketi mümkün hariçten ithalât yapmamağa ve kendi istihsal menabiini genişleterek kıtkanaat geçinmeğe ehemmiyet vermektedirler. Bunun için İngiliz ve Fran. mx Başvekillerinin toplanan son harp şürasında verilen kararların iştirakile başında ithalâtın tahdid ve tenkisi bulunuyor. Dünyanın altıda birini elinde bulunduran Rusye ve Onubi Avrupanın en büyük memleketi İtalya böyle bir autarehle usulünü çoktanberi takip et- wekte olduklarından cihanı tiaari mübadelesinde eski mühim rollerini oy- Bamıyorlar. Dünya nüfusunun dörtte birini teşkil eden Çin ise Japonya le hali harpte bulunmasından dolayı cihan piyasasından çoktan çekilmiştir. Bu suretle dünya (caret ve mübadelesinin yarısı saten felce uğramıştı. #imdiki harp ise kalan yarısını da feloe sürüklemektedir. Avrupadaki bitaraf memleketlerin limanlarında girip çıkan ticaret gemileri şimdiden üçte Iki nis- betinde azalmıştır. Bu memleketler hariçten kâfi derecede yiyecek bile ala- madıklarından muharip memleketlerde olduğu gibi vesklia usulünü kabul et- mişlerdir. Sanayi merkezleri de muhtaş oldukları ham maddeleri Âdeta ge Gremiyorlar. Harbin iktisadi noktadan umumileşmiş olmasından bitarat memleketlerde sulhün nvdeti arzuları günden güne kuvvetleniyor. Yeni ta- Yassut teklifleri bekleniyor. Akşam Satye davası Dün dinlenen şahitler denizden dolma! kısım hakkında bildiklerini söylediler, Batye binasının Denizbank tarafından satın alınmasında yolsuz muamele yapıl- dağı iddiasile açılan davaya dün ağır ce- #a mahkemesinde devam edilmiştir. Dün- kü öeleede dinlenen şahid, serbes mühen- & B. Müstafu Vehbi maznunlardan bi: kamıni tanıdığını söyliyerek sorulan #ual- lere gu cevapları vermiştir: — Tahir Kevkep mektupla beni çağırdı; «Bir istimlâk işi için kıymet takdir edile- #ek. Sizin de bu işte bulunmanımı istiyo- Tam dedi. Ben; «Sizin idarenizle iş yapı: Yorum. Fakat kıymet takdiri işlerinde ta- Talgirlik yapamam.» dedim. Böyle bir şey Mevzuubahs olmadığını söyleyince işi ka- bul ettim ve tayin olunan heyetle berabsc Batye binasında tedkikat yaparak rapo- Bu verdik. Denizden dolan kısma, bu kös- Mun doldurulması ve yapılan inşaat için dartedilen mikdarı kıymet olarak göster. ik. Hükümet de bu gibi arsaları bu ge- kilde hesap ederek satin alır. Bundan sonra dinlenen Satye çirketi müdürü Friç Valler «Batye Linasınn sa- tagı işile Lâzyan meşgul olmuştur. Ben Yalnız satiş mukavelenamesini İmzala- dım, dedi. Sabık Denirbank mimarlaı dan Farih Köprülü de bu işe ald biç Malümatı olmadığını söyledi. Babık Denizbank mimarlarından B. Na- Mi şunları anlattı: Bir gün Neşet Kasım bana, Fındıklı- da Satye binasının satın alınacağını ve Pilnlara göre bu bina ve artanın mesaha- Mini yapmamı söyledi. Ben bunları yapıp | kendisine verdim. Aradan altı ay geçtik- ten sonra yine bir gün Neşet Kasım bana Baiye binası işinden bahsederek kendisi- Bin evvelce verdiği raporu tekemmül ettir- Mek üzere alıp tashih ettiğini söyledi ve eski raporun m veya suretinin nerede KÜÇÜK HABERLER: evinin kırılmış, a oturan Şevket, bacağı 4 Nişantaşı merdiveninden düşerek hastaneye kaldırılmıştır. » # Emniyet müdürlüğü memurları, Mu- | hiddin ve Mehmed isimlerinde iki yanke- #iei yakalamışlardır. Bunlar muhtelif Xim- #elerden yankesicilik suretile para aşır- Makla suçludurlar. Haklarındaki tahkikat derinleştirilmektedir. # İhtikir komisyonu, dün, mıntaka ti- saret müdürlüğünde, yeni mıntaka ticarei müdürü B. Avninin riyasetinde ilk top- lantısını yapmıştır. Komisyon, yeni ihti- Kâr ihbarları üzerinde meşgul olmuştur. 4 Rahatsızlığı dolayısile bir müddetlen- mezun bulunan Adalar kaymakamı B. Şevket yeniden vazifesine başlamış ve kaymakam vekilliğini muvaffukıyetle ide Be eden vilâyet malyet memurlarından B Belediyedeki eski Tarifesine dön- müştür. k İhracat hareketi devam etmektedir. urun zamandanberi ilk defa olarak Yügoslavyaya 78 parça yün, halı, Kanada- da ber çeşid av derisi gönderlimiştir ihracatı da, aynı memleketlere ol- Mak üzere, devam etmektedir. # Dün, gümrükler baş müdürlüğünd; İ mobi parkı ve mütemmimalında tesis odi- Meride açılacak memuriyetler için yüksek Mahall mezunları arasında bir imtihan Yapılmıştır. İmtihana yalnız bir kişi gir- | Migtir. Esasen hamzedler, biri kiz olmak Mere iki kişiden ibaretli, Kiz mamssd Yangeçtiğinde: iktismd tesi mez ni yapılacaktır. Dikilide yine zelzele oldu xmir 20 (4 ) Dün saat ve devam Gahidlerden İstanbul vilâyeti nafia mü- i, denizden dolma arsa kıy- müdürü B. Hümü: — Saye binasına ve arsaya kıymet koy-'| muştuk. Dolma arsaya gelince; buranın dağ. | durulması için Satye tarafından sarfesi- Jen mikdarı hesab ettik ve kiymet tesbiz edildi. Buna Belediyenin tasarruf hakkı 4a Vâve edilirse arsanın hakiki kıymeti hakkı tenzili edilmiş ve bize verilen senet- te bu hak çıkarılmış olduğu işin rapora Müve etmedik. Belediye bu arsa için ken- di hakkını metre murabbai başına altı lira koymuştur. Ayrıca Belediye, Batye şirke“ nden ecrimisil almak hakkın; baizdir. Fakat bunun mikdarını bilmiyorum. de- miştir. Şahidlerden bir kısmı gelmemişti. İzzet adında bir şahidin de hâlen Ankarada bulunduğu bildirliyordu. Mahkeme, İzzo- tin Ankara ağır ceza mahkemesi vasıtasi- le istinabe yolile Madesinin ulnmasına ve diğer şehidlerin de gelecek celsede dinler- melerine karar vererek muhakemeyi kâ- nanuevvelin dokuzuncu cumartesi günü- ne bıraktı. Gümrükler müdürlüğüne yapılacak ilâve inşaat: Evvelce gümrükler baş mü fak ile yemekhane, limanlar umum ml- dürlüğünln arkasında inşa edilecek oto- lecektir. Bu binanın keşif tedeli 100 bın Uradır. Buraya muhafaza teşkilâtı da nak- ledilecektir. Hükümetin bu Işe ayrılan tav- simli ne taman vereceği henüz malüm değildir. Zonguldakta İnönü günü Zonguldak 20 (A.A.) — 16 sönteş- rin günü burada İnönü günü olarak (kutlanması (münasebetile Zonguldaklılar adına sunulan saygı ve bağlılık telgraflarına Cümhurre- isimiz ve Ml! Şefimiz şu suretle mu- kabele buyurmuşlardır: Vali Halid Aksoy ve arkadaşlarına, Muhterem Zonguldaklların ka- dirşinas ve asil tezahürlerindern pek mütehassis oldum. Teşekkür ve mu- habbetlerimin kendilerine iblâğn rica ederim. İzmirde yeni bir otobüs hattı İzmir ) Akşam) — İzmir Belediyesi, Konak - Eşrefpaşa arasında otobüs işletmeğe başlamıştır. Yukarı ma- halleler halkı, Belediyenin konforlü ve muntazam otobüslerine kavuştuk. larından çok memnundurlar. âzçal HABBE KUBBE : — 5 — YAZAN: EFİK LE Bir tellak hatırlıyorum - Hiçten tiplere senpatim - Kapa ağzını, aç göğsünü! - Dudakların ehemmiyeti - Ocak başındaki şalvarlı kadın yan bir ailenin çocuğu idim; hamam, en günde bir ve bayram arifelerinde evimizde yanardı, Amma ne hamam? Kubbeli, kurnalı, Çift kapılı ve tepe camlı bir çarşı hamamı yavrusu... Kaç çeki odun İle kızardı, şimdi ha- tarlayamıyorum. Hatırmda kalan < İki gün evvelden külhanını tutuştururlardı, sıcaklığı dört, beş Sinopta sokak hamamına alışmağa başlamıştım; şimdi Anadolunun gö- beğinde bundan zevk duymağa da başlıyordum. Kasabanın birçok ha- mamı vardı; fakat saat kulesi yanın- daki büyük hamam, somaki mermer- ler ve çinilerle süslü, geniş, ferah, misline İstanbulda bile az rasgelinir, haşmetli bir bina İdi, Bunu hangi keylf ehli hangi asırda yaptırmıştı, sormamıştım. İçine girince kendimi Hind mabedinde dolaşan bir Brahma çgömezi farzettiğim, uzak, acayip memleketlere mahsus âdetleri, dinle- Ti, bu dinlere vakfedilmiş rakkase ve bakireler düşündüğüm, buhur ve tütsü kokuları duyduğum, oyalandı- Bim için, işsizliğin, eğlencesizliğin de yardımile artık «Çinili hamam» ın baş müşterilerinden sayılabilirdim. Kese sabun sürünmenin zevkini de orada anlamıştım, Filvaki benim tellak, öbürleri gibi terü taze, en- İ damlı ve halâvetli değil, bilâkis, koca sakallı, ellisini aşmış, çarpuk çurpuk bir biçare idi; hem keseler, oğar, lif- ten geçirir, hem de konuşurdu. An- latlıklarına göre kasabadan daha bir adım ötesine gitmemişti; dokuz, on yaşında bu hamama düşmüş, kah- veci çıraklığından meydancılığa, daha sonra tellâklığa geçmişti; kırk şu kadar senedir, gece gündüz, hiçbir tarafa kıpırdanmadan, hatta giyin. meden, kuşanmadan, evlenmeden, a8- kere gitmeden, hamam içinde yaşıyor, hamamda bir «tariki dünya hayatı geçiriyordu. Bu ıslak muhitte, be- linde peştamal, elinde kese, önünde tas bütün bir ömür tüketmişli; iki, üç nesil insan yıkamış, on binlerce kişiyi kirden kurtarmış, pirüpâk et- mişti. Umumi menfaate, âmme hiz- metine kendisini kul, köle etmiş bir Aziz... Sorardım: — Enguruyu da görmedin mi? — Değirmenkaşına bile gitmedim. «Değirmenkaşı» dediği yer kasa. banın ağzımda yolcu uğurlanan bir söğütlü dere başı... Sanalına öyle düşkün, candan âşıktı ki her Aşık gibi ona bir sürü meziyetler, kıymet- ler atfeder, inceliğinden, racönundan dem vurarak vefalı, sadık, emektar olmak lüzumunu ileri sürerdi. Genç tellâkları bir hamama bağlanıp kal- muıyorlar, bir gün kahveci çıraklığı- na, bir gün leblebici yamaklığına gi- riyorlar, sanatın haysiyetini düşürü- yorlar diye tenkid ettiği, kıvnla kıv- rla dolaşmalarına bakarak arkala- rından dudak büküp baş salladığı da çoktu. O derece adi bir mesleğe bu derece sevgi ve saygı ile bağlanan bu adama hemen hemen hürmet diyebileceğim bir duygu ile gayet iyi muamele eder, fazla bahşişlerle hatırını hoş etmeğe çalışırdım; oo tellâkların, şüphesiz piri idi; çirkin bir sanata fedakârlı- İı ve vefası ile kıymet ve haysiyet ekliyordu. Öldüğü gün, onu, yarım asırdan fazla hayatını tamamen vak. fettiği kubbenin altından götüreceklerine gönlüm, Adete, kajl olmazdı. Şöyle, göbek taşını kaldırıp içine gömüverseler «Çinili hamam; bu emektar kula ne İhtişamlı ve ne lâyık bir türbe teşkil eder, basit ru- hu, nalın sesi ve su hışıltırı içinde, yine hiçbir tarafa ayrılmayarak, ne kadar keyif ve minnettarlık duyar. dıl 'Tuhafı şu ki hayatımda tanıdığım birçok yüksek ve meşhuz meslek er- babı, meselâ bir gazeteci, bir sadrâ- zam, bir şeyhislâm için bir matbas- maruf simalardan fazla mütevazi ve ufak Üplere kendimde rikkatle karı. gık bir senpati duyduğumu, asıl bun- O tiplerden birisi de aşçı kadın E- mine idi Amma Emine genç ve güzel bir kadındı da... Boylu boslu, uzun kal- çalı, sarışın ve erkekcil bir dul Ev. velâ kendisini mi methedeyim, yok- se pişirdiği yemekleri mi, birden ka- . Kâh, gözümün önüne mini mini, birer Jokmacık ya- Pip nar gibi tepside kızarttığı eman- tıs lar geliyor, kâh bir sıra sedef düğ- meli dar yeleğinin kavrayıp takdim eder gibi karşıma uzattığı göğsü... Bu havalideki kadın kıyafetleri, bol şalvar, işlemeli cebken, oyalı yelek ve erkekle konuşurken dalma ağız örtülmesi âdet olan renkü yemeni ile pek cazibeli, âdeta «seksapel> i art- tıran bir hususiyette idi. «Tesettür» fn esasını baştaki yemeninin bir ucile ağzı kapamak teşkil ediyor... O kapandıktan sonra başka azanın, meselâ göğsün açık kalışında mah- zur ü , Bir seneye yakın hizmetimde bulundu, eh, ev halidir, vakitli vakitsiz karşılaşırdık, gözü- me İlişmiyen yeri kalmamıştı gibi... Fakat ağzını görmek müyesser ol- mamıştı Bu kadın ağunı göslermedikçe günah İşlenmiyeceğine samimiyetle inanmıştı. Hatta, iyice hatırımda kalmış, bu gürbüz, sıhhatte sağlam kadın, bir gün, bahçenin kesilmeden akan musluksuz çeşmesi önündeki geniş yalağa yıkanmağa girmişti; tabii soyunmuş olarak... Bunun ne ehemmiyeti var? Başında. ki yemeninin ucu, dolanarak, bizce görülmesinde hiç mahzur olmayan, fakat onlarca en büyük çıplaklık sa- yılan ağrını kapıyordu ya... Ben yu- karıda, pencerede idim, göz göze gel- dik; ürkmedi; banyosuna devam et- ti; eli, ağzının üzerindeki yemeniyi bırakmamak şartile,., İşte o tecrilbemle anladım ki ağız, ağızdaki mana, ağız manzarası çıp- laklıkların en tesirlisi, lüzumlusu, sarsıcı ve hatırda kalıcısı imiş, Ağzını göremediğiniz bir kadında, ne kadar yakından, mahrem tanısanız yine, hiçbir uzrunun yerini tutamadığı bir eksiklik, bir sevk noksanı, bir kanamamazlık duyuyorsunuz. Emi Be, şimdi, yirmi beş yıl önceki kadar sihnimde, bütün vücut hatlarile mevcut. Lâkin ağzını bulameaığıro, bilemediğim için, ne yazık ki, çehre. #inden hiçbir canlı nokta aklımda yer edememiş; düz, yazısız, tamamen manasmı, telâkatini tamamlayan Aağızdır; gihinde asl ağız İz bırakı- yor; asıl ağızdaki manalar bir çeh- reyi tam yaşatabiliyor. Daha doğru- su dudaklar... İnsan karakterini de, galtba, du- daklar çok iyi gösterir. Konuşurlarken sinsi bükülüşlerie yan taraflara kaçi kaçıveren bazı ince dudaklar hatırlı- yorum ki üzerimde, senelerden sonra bile rahatsız edidi fena tesirlerini duymaktayım; Sonra tombul, rahat, iyi kalbli diyeceğim bir nevi dudak- lar da vardır ki gözümün önüne gel- dikçe bana gönül ferahlığı verirler, Yazık ki Eminenin dudaklarından hatıra ve mana taşımıyorum; tablo. #unun en canlı yerini ikmal edeme- miş bir ressam gibi üzülüyorum — Emine, şu ocağa birkaç kütük daha ât bakalım! Şalvarlı, cepkenli kadın eğiliyor ve alev karşısında, kıpkızıl, bana, 0 24- mana kadar seyrine alışmadığım ya- bancı memleketlere ait bir orijinal kartpostala bakıyorum tesirini yapı- yor. Artık kış gelmiştir. Güneşin bat- masile beraber canı çekilen ve feri sönen kasabada, hazin geceler ge- çirmekteyim. Hüznü arttıran ve uy- kumu vaktinden evvel getiren odu. nın karanlığıdır. Haşhas yağı kan. dili ne kadar aydınlatabilir? Zira biz, hiçbir tarafa hububat ve erzak gön- deremiyoruz; bize de hiçbir taraftan gaz yoluyamıyorlar, Şekerin yerini bal ve pekmez tutuyor; lâkin petrol, yağ kandilile telâfi edilemiyor, Sante ba- kıyorum, henüz altı, altı buçuk: Bü. yük şehirlerin en civcivli zamanı... Burada ise yatsı ezanları okunmuş, pencerelerde ışıklar sönmüş, sokak- lardan el ayak kesilmiştir; kar cam- ları çıtırdatıyor, rüzgür bacada ho- murdanıyor, ocakta alevler haşlanan istakoz seslerile acı ıslıklar çalıyor. Ve Emine, yemenisini ağzına ka- patarak bana kendi düğün gecesini anlatıyor, sonunda, mütevekkii ve yanımda olmaktan memnun; — Nidek, diyor, alnımın yazısı miş, yine şükür mevlâya! Kadmını sevmeden bir memleketi tam sevebilmek, zannediyorum ki mümkün değildir. REFİK HALİD GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ AJAN Gazetelerde bam ajans isimleri geçiyo: Adanada eski eserler aranıyor Adana (Akşam) — Adananın Ka- Yekapısı mınlakasında şehrimiz müze müdürü bay Yalman Yalgin'ın ide- resi altında yeni bir hafriyata baş lanmıştır. Şimdilik bu kazi hâkkın- da bir şey söylemek doğru olmamak- la beraber müsbet bir netice âlına- cuğma ümid beslenmektedir. SLAR varsa da bu saydıklarımız tesmi yahud yari resmi mahiyette olanlardır. Türkiye- sin ajansı da (A.A) olduğu malümdur. Anadolu ajansı demektir. MU harekât esnasında kurulmuştur. Eskiden Türkiye- de «Osmanlı ajansı. ve «Mili ajans» var- dı. Hususi mahiyette birçok ajanslar Ga- Ba mevcuddu! Bu meyanda «Konstantis nopli ajansı, A) da, ... Türlü türlü ajanslar olur. Fakat bir yalnız telgraf, telefon, radyo İle her tür. Mi resmi ve gâyri resmi haberleri halka ve gazetelere bildirmeği üzerlerine alan- Ajansların en eskisi Havas'tır. Napoiyon Bonapark samarında Pariste kurulmuştur. Diğerleri onun nümünesi üzerine kurul- muştur. Tiyatro binasının projesi hazırlanmağa başladı Belediyenin Tepebaşı bahçesinde inşa ettireceği Tiysiro binasının projesi Gürel Banatlar akademisi profesörlerinden B. Arif Hikmet, Taksimde yapılacak garaj santralın projesi de profesör mimar EB. Beyli tarafından hazırlanmağa Obaşlan- Muştar, Taksimde yapılacak büyük sergi binesi projesi için bir müsabaka açılacaktır. Be- İediye bu binaların mimari kıymetini hate clmalarına ehemmiyet verdiğinden bu * müsabakaları ona göre tertib etmekiediğ,