VE ZA mi inler, yani bay DEKİ EM£iw a, ayan Marten, su: 1436 -'İeler #X © Martendeki şato- çe hudut mi lamnda (ihtiyar halalarını bekli- r yorlardı. Kadınca- gs şatola kaldıktan son- va gidecekti. | diyorsam,” sakın onu İ bir kadın sanmayınız. Çok i bir kadındı ve yegâne varisi Martendi. Gözünü yumun- servet bayan Martene Kala- b de halasını tanımıyordu. Üç A iken ondan ayrılmış ve bir izünü görmemişti. "Kocası ise İriş ordu. bu tanımadıkiatı halayı bek- Koca, ihtiyar misafirleri - Klünl eğlendirmek için genç larını şatoya davet etmişlerdi. ikta Jeziz yemekler, bodrumda 4 etaplar hazırlanmıştı, | Şitesi bütün gün : beklediler, Wedi, Pazar günü'beklediler, ürkiye DİĞ ni ve s1 herkesin kulağı ki ü Âlgih, bekliyorlar, bir türlü sesı bekliyorlar, Mües m0 ite Türkiye artesi günü davetlilerden bir 'a olan şe bay Kerman, bayan Selene: 'ato sahiplerini biran evvel ih- alaya kavuşturacağım. Bu sa- we eski şarapları içip leziz ye- şo âri yiyeceğiz. > Ne yapacaksın? — Kıyafet değiştirip ihtiyar bir #wn kiyafetine gireceğim. Makyaj xağım. Bizimkiler ihtiyar hala- e proje 5 mücsâ, ; 2 Ye e Üyesiz de dedi, benim hizmetçim w | Bü yaparsınız. 4 < 7 Mükemmel dedi, Güzel bir oyun. | şatoya nasıl geleceğiz? “hi “7 Bunu da hazırladım. Komşular- i biri bana eski bir araba verecek. İ rabaya kurulup şatoya gireceğiz. w İki arkadaş kıyafet değiştirmek | “xiâzım gelen eşyaları hazırladılar. e. “ak ki, bu oyunu gizliyemediler. iett bri 5 üşak işl Martenlere anlatti. On- in— 'ewweâ kızörlar, sonra ses çıkarma- ğa karar verdiler. Onlar da oyun Tpac'sra, oyun, yapacaklardı gühü saat ona doğru gene halkı balayı bekliyordu. Arala- yalnız Kerman ile Selen yoktu. * şatonun kapısından bir aldi, şatonun önünde durdu. ihtiyar bir kadınla genç indiler, Baz Marten ilerledi: ( — Hoş geldiniz hala dedi. Bu işareti, Bütün davetliler ihti- | has üstüne hücum ederek tartak- | <—İamağa başladılar: dap — Demek ilıcalara gideceksiniz öy- ? İ$ mi2. Ne hacet, burada bol su vari, Ve kadının başından aşağı bir ko- ça su döktüler. ul * Kâdıncağız haykırdı... rdag 5 Bü ses erkek sesi değildi. Daha dik- tleği Katli baktılar. Gelen sahiden halaydı. iğ Ray ve bayân Martene özür diledi- Ter. Fakat ihtiyor hâlâ hiç bir şey Ginlemiyordu. Hatta üstünü bile ku- | —ösa. arabasına bindi ve çekilip e in maldmek 3, b ei kndaz mehtap Tik Martenler bir da: Buru ler, Ankara a ame xi gg m Şİ . lerinden bedel Ün EŞ < — m ÇELİ ii nen bu maden büyük ocaklara konur. Bu ocaklar 30 metre yüksektir Bu ocaklara bir sıra demir bir sıra kök kömürü istif edilir, kömürler ateşlenir. Ocaklarda kurander Beşer katlı iki ev boyundadır. menfezleri bulunduğu için ateş bütün ocağı kolayca sarar. Hararet derecesi 1.800 ye çıkar. Bir kere ateşlenen ocuk gece gündüz hiç sönmeden on sene yanar. Her yirmi dört saatte bir kere ocağın alt kısmı açılır, eriyen maden akar, soğuyup katılaşır; bu dökmedir Dökme, demirle karbondan mürekkeptir. Bu dökmeyi ayrı bir ocakta ısıtırlar, karbondan tecrid ederler, Bu su- retle elde saf demir kalır. Dökmeyi ayrı ocaklarda bir kısım karbondan tecrid ederek garşon ve demir halitası elde eder ki, iştö buna çelik denir Büyük harpten bu - güne kadar batan de- nizaltı gemilerinden hiç kimse kurtulmuyordu. 1982 de Şerburg'da ba- tan Prom&thöe deniz- altı gemisinin altmış iki gemlieisi de boğul- dular. Böyle facialarda, gece gündüz çalıştıktan sonra ancak bir veya iki kişiyi kurtarmak E kabil oluyordu. gi Amerika denizaltı gemisi Sgualus- tan ise, battıktan sonra sağ kalan tekmil gemicileri kurtardılar. Bu can kurtarma âletlerinin son senelerde çok geliştiğine delildir. Denizaltı gemilerinin suyun dibi- ne inmeleri için hazneleri su doldu- rulur; ayni zamanda da derinlik dü- menleri işler, gemi yavaş yavaş Su yun dibine dalar, Yukarı çıkmak için de gene bu âletler işletilir, geminin haznelerindeki sular boşaltılmasa bi- le, derinlik dümenlerile gemi suyun üstüne çıkarılır. Fakat sular gemi- nin içine dolarsa o zaman batar. Denizaltı gemileri bölümlere ayrıl. mıştır. Bu bölümlerden bir veya bir kaçına sular dolarsa, gemiciler bu suları boşaltmağa çalışırlar, muvaf- fak olamazlarsa başka çarelere baş- vurulur. Küçük denizaltı gemilerini, dak gıçlar vasıtasile vinçlere bağlatılır ve yukarı çekilir. Büyük denizaltı ge- milleri ise daha güç çıkarılır. Dalgıç- ların deniz dibinde tünel kazmaları ve kalın zincirleri geminin altından geçirip vinçlere bağlamaları lâzımdır. Batan bir denizaltı gemisini ancak 30 - 40 metre derinlikten çikarmak kabildir, 40 metreden daha derine giden denizaltı gemilerini kur tarmağs imkân yoktur Saualus denizaltı ge- misi 770 metre derinlik- te batmıştı. Böyle ge milerin gemicilerini kurtarmağa çalıştılar Denizaltı gemicileri- nin oksijen cihazları vardır. Fakat su tazyi- ki altında bu cihazları kullanmak ta çok güç- tür. Bir adam 79 met- re derinlikten bir ham- lede suyun üstüne çık- mak isterse, yarı yolda ölür. Sgalus'un gemicileri 70 metrelik mesafeyi on beş saatte katettiler. Bugün çelik çanlarla deniz dibin- de Kalan gemiciler kurtarılıyorlar. Bu çelik çan 3 metre yükseklikte- dir. Kutru 2 metre 40 dır. 10 ton ağırlığındadır. Çanın içinde ayrı ay- ri üç kamara vardır. Üst kamaradaki gözcü suyun sat hı ile her an muhaberededir. İkinci kamara hava, üçüncü kamara su do- ludur. Sağlam kablolara bağlı olan çan batan geminin üstüne indirilir. Ora- da dalgıçlar çanın ağzını denizaltı gemisinin çıkış kapısına raptederler. Üst kamaradaki gözcü orta kama- radaki havayı alt kamaraya sevk ederek suyu harice akıtır. Denizaltı gemicilerinden 10 tanesi çanın orta kamarasına yerleşirler. Dalgıçlar ça- nı yerinden sökerler, çan yukarı doğ- Tu çekilir. Sgualus'un otuz üç gemi- cisi bu çan sayesinde canlarını kur- tardılar. Çan dört sefer yaptı, Ame- rika bahriyesinde bu çanlardan beş tane vardır. BIÇAKNASIL YAPILIR? Bıçak iki kısımdır: Sap ve yüz... Bıçağın sapı tahtadan, boynuzdan, fil dişinden ve sairedendir. Biçağın yüzü çeliktir. Bir çelik parçasi alınır ve ocakta kırmızı oluncaya kadar yakılır, Çelik yumuşar; yumuşiyan çelik örse konur ve ağır bir çekiçle yassılanıp inceleşinceye kadar dövülür, Bundan sonra tekrar kızdırılır soğuk suya veya zey- tinyağına daldırılır, çelik bu suretle çok sertleşir. Bundan sonra yeniden hafif ateşe tutulur ve sıcak sıcak bileği taşlarından geçirilir. Bu çelikler bilenirken et- rafa çelik parçaları siçradığı için amele büyük gözlükle çalışırlar. İyice ayıklanan bıçak, meşine sürlülerek parla- talır, sonra ucuna İstenilen saplar takılır, bizde öteberi kesmek için kullanılırız. İsim....... Aşağıdaki malümat doğru mu yanlış mı? Doğru olanları çizip gönderiniz; i — Türkiyenin en yüksek dağı Alemdağıdır 2 — Adana Karadeniz kıyılarında küçük bir kasabadır 3 — Tür. kiye cümhuriyetinin merkezi Ankaradır. 4 — Türkiyede kadınlara intihap hakkı verilmemiştir. 5 tahsil mecburidir. 6 — Güneş doğudan çıkar güneyden batar. 7 — Büyük Millet Meclisi Ankarada Sünger denizde bulunur kıymetli bir taştır. 9 — Abdülhak Hâmid meşhur bir memleketidir. a» Türkiyede ik toplanır. 8 — kaptandı. 10 — Türkiye ziraat Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye 10 lira, ikinciye 5 lira, 3 ünetiye zarif bir kotra, dördüncüye bir fo. “bile duymadılar, | toğraf makinesi, beşinciye bir dolma kalem, ayrıca 75 kâriimize muhtelif hediyeler verilecektir, ..AEEAEENERERATANAAAESEEENEE EEE EEE Kurnaz doktor 11 inci Lotis'nin ge- m korkusu başladı. O kral ö&- lümden çok k kardı: Hayatına İkasdetmesinler diye her türlü tedbiri almıştı, fakat la ihtiyarlığa karşı ne yapa- Bu işten kârlı çıkan doktordu, Çok hasis olan kral yalnız doktora bol verirdi, Maliyeti erkânı ahı, doktorunuz sizi rınızı sokağa atıyor- nı defediniz Il onlara hak T ölüm ru çağırın i et derdi, ısile uyanınca dok Hastayım, ber Doktor şart ko: — Bana şu veya bu çif! seniz size bakmanı Doktor bu kadarla da kalmaz, kra- la başına gelecek binbir yardı. O yalniz doktor büyücü idi, Böyle olduğunu krala inandırmıştı Kral doktora her istediğini verirdi. Bir gün Il inci Louis sahiden hastalandı. Şiddetli bir ateşle yatı- yordu. Doktor geldi, baktı: — Kolay dedi, bu hastalığı iyi ede- cek ilâcım var, Fakat bu ilâcı ta Hin- distandan getirdim. Size bin altına mal olur, Kral inledi: — Çok bahalı — On para aşağı olmaz ilâcı içmezseniz ölürsünüz. Kral korktu, bin altın verdi. : Bir hafta sonra kral iyileşti. Maliyeti er- kânile konuşurken: — İlâç çok bahalı idi dedi. — Evet dediler. İlâç ne idi biliyor musunuz? Eğer bu — Hindistan iksiri. — Hayır, bahçeden koparılmış ka» yısı ile beyaz şarap Kral bu sefer öyle kızdı ki, dokto- ru idama mahküm etti, Kulelerden birine hapsedilmesini emretti, Doktoru yakaladılar, hapsettiler; Kafan kesilecek dediler, Kral kendini ziyaret etti, Doktor ağlıyor, tirtir titriyordu. Kral güldü: — Ne o, korkuyorsun? — Kendi hesabıma değil, sizin he- yorum. Bu gece ruh- larla görüştüm. Sizden bir hafta ev- gimi söyledim. Kralın maiyeti itiraz edecekti, fa- kat kral sarardı, elleri titredi gitsin dedi, görünme vel öle: — Bu adamı bırakınız gitsin ve bir daha gözüm sin, ğe İMİZ ki iz, ağ ğe