POLİTİKA Polonya ile son anlaşmalar İngiltere ile Polonya arasındaki karşılıklı yardım taahhüdü yalnız be- yannameler şeklinde idi, Lehistanın harp sahnesi olacağı tahakkuk ettikten sonra bu taahhüdler sümullü ve ahkâmı sarih bir muahede ile tesbit edil mişti. Bu suretle yeni imzalanan İngiliz - Leh ittifak muahedesinin en mü- him noktası, iki taraftan birinin yalnız başma mütareke ve müsalâha tek- #inde bulunamamasına alt maddedir. Bu maddeye göre, Lehistan İngiltere- nin muvafakatını almaksızın ve birlikte teşebbüs etmeksizin Almanyaya mütareke ve sulh teklif edemiyecektir. Lehistan ile Fransa arasında eskidenberi bir ittifak vardır. Daha ziyade Bovyetlere karşı 1921 de akdedilmiş bulunan bu ittifak, çok elâstiki yazılmış olduğundan, Lehistan, siyasetinde gayet serbes bulunmuş idi ve bunun için Pilsudsky zamanında Almanya ile sıkı anlaşma ve Çekoslovakya buhranın- da iş birliği yapmıştı. Fransa da ayni serbestiyi haiz bulunduğundan, Lehistanın şiddetle mu- balif bulunmasına rağmen, 1935 te Sovyetler Birliği ile karşılıklı yardım esası üzerine bir ittifak akdetmişti, Malümdur ki bu ittifak, Sovyetler Birli- ğinin iktisadi ve siyasi munahedeler akdederek Almanya ile bağlanması üse- rine Fransa tarafından feshedilmiştir. Buna mukabil Fransa, Lehistan ile ittifakını daha sarih esaslar üzerine sağlamlaştırmıştır. Eski ittifakın za'fı muahedenin tatbiki için Milletler Cemiyetine, âkidlerin uğrıyacağı tecavürün mahiyetini tayin etmek salâhi- yetinin verilmiş olmasındadır. Bugün bu müessese ihmal edilmiş bulunuyor. Hattâ böyle bir nazik zamanda toplanması büyük bir fırsat teşkil edecek olan Büyük Meclisinin 11 eylülde yapacağı içtima gayri mahdud bir zaman için tehir edilmiştir. Pariste Fransa Hariciye Nazırı ile Leh sefiri arasında ahiren imzalanan bir protokol ile Milletler Cemiyetinin fikir ve müdahalesi İle alâkadar ahkâm feshedilmiştir. İki taraftan birinin kendi başına müta- reke ve müsalâha akdeylememesi kaydi ilâve olunmuştur. Fakat iki aradaki ittifak çok geç vakitte sağlamlaştırılmış oluyor. Gözünü satan adam Dünyayı gördüğümüz göz için ba- ha biçilemez. Maahaza bu hal ada- mın birini bir gözünü satılığa çıkar- maktan ve bunun için bir flat ver- mekten menetmemiştir, Fransada La Roche sur Yon şeh- rinin sakinlerinden Firnin Piveteau isminde biri her hângi zengin bir köre aşılanmak için gözlerini satma- ğa hazır bulunduğunu ve bunun için 100,000 frank bedel istediğini ân mi satılığa çıkarmasını e8- babını da şu suretle izah ediyor: ka bir adam olmadığı gibi kendisine bırakacak servetim de yoktur.» Sapasağlam olan gözlerinden biri- ni satılığa çıkaran adam 28 yaşında- dır, Ütü hırsızlığı! Amerikada ve Avrupada büyük otellerde müşterilere verilen elbise ütüsünün muhafazası otel müdür- leri için büyük bir gaile teşkil etmek- tedir, Ütü elden ele geçerek çabucak ortadan kaybolmaktadır. Amerikada bir büyük otelin idaresi her ay vasa- ti olarak 200 elektrik ütüsü zayi et- mektedir. Nihayet otel müdürleri aşınlan ütüleri kolayca bulmak için bunların üzerine otelin ismini hak- kettirmek mecburiyetinde kalmış- lardır. Fakat bu usul ütülerin daha çok aşırılmasından fazla bir netice ver. memiştir. Bundan başka aşıranlar kolayca mesuliyetten Kurtulmakta- dırlar. Çünkü ütüleri aşıran ve ek- serisi zengin ve içtimai mevki sahibi bulunan kadınlar bavullarından ütü çıktığı zaman şu hazır cevabı ver- mekte imişler: <Ütünün üzerinde otelin ismi ya- zılmış olduğunu görerek bunun tek- lâm için dağıtıldığını zannettik ve kabullendik!...» Aşk ve sevgi ölçüsü Fen ve tekniğin beşeri hislerle alâ- kası yok derler. Bunun doğru olma- dığı ahiren Amerikada Riçmond üniversitesi tabiat profesörü Mister Lovingin vücuda getirmeğe muvaf- fnk olduğu bir âlet ile sabit olmuş- tur, Bu fen âlimi busenin derece ve kesafetini ölçmek için bir âlet icad etmiş ve buna diğer âletlere verilen Adların menşei olan lâtinceye göre, Oscolumeter adını vermiştir ki ma- nası dosdoğru öpüş ölçüsüdür. Pro- fesörlerin talebesi bu aletin ismini kısaltarak Oskar diyorlar. Aşk ve sevginin ölçüsünü yapan bu Aletle bir genç ktzile bir delikanlı GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ ellerine birer elektrik kutbu (elec- trode) tuttuktan sonra dudaklarını temas ettirerek elektrik cereyanının devcranını tamamlamaktadırlar. Âletin müşiresi iki gencin biribiri- niaz yahut çok sevdiğini riyazi bir sıhhat ile ifade etmektedir. Riçmond üniversitesi talebesi için âlet çok eğlenceli bir şey olmuştur. Birbirini sevdiğini ve evlenmek iste- diğini iddia eden kız ve erkek his ve fikirlerinde samim! olup olmadıkla. rmı bu âlet ile tecrübe ediyorlar. Bu tecrübeler tabi profesörlerin bu- Tunmadığı ve haberi olmadığı zaman- larda yapılıyor. Sarrebruck şehri 1870 de olduğu gibi bu harpte de Fransızlar Almanlara ilk hücumu bu noktadan yapıyorlar Fransızlar Sarrebruck'e döğru iler- Biyor. Bu Alman şehri, Siegiried istih- kâmlarının dışında (yani Fransa ta- rafında) bulunuyor. Böyle yerlere harb esnasında «Nomansland. diyor- lar: Bu ingilizce tabir «kimseye aid olmıyan arazi» demektir. Onun için Almanlar, Sarrebruck'ü tahliye edi- yorlar. Adını bizim Sarbrük diye felâffuz ettiğimiz bu şehir 126.740 nüfuslu- dur, Ortasında bulunduğu havzanın idare merkezidir. Maden mektebi, de- mir ocakları ve izabehaneleri vardır,” Bar kö made di m Sarrebruck 1322 de Ardeune kont- Yarına aiddi. 1321 de Kurunuvüsta kas idelerine göre şehir olmak imtiyazı- na nail oldu. 1381 de Nassau kontla rma geçti. Nassau - Sarrebruck prens- leri 1793 tarihine kadar burasını hü- kümellerinin merkezi ittihaz etmiş- lerdir. Şehir 1801 ile 1815 arasında yani Napolyon Bonapart'ın sukutuna kadar Fransaya; onu mütcakib de Prusyaya tâbi oldu. 2 Ağustos 1870 de Fransızlar Prus- yahlerla muharebeye giriştikleri za man ilk önce buradan saldırmak ur retile harekâta başlamışlardı. Bu 80 Koy ei ayni sanriğde, dr Ingiltere ve ve Ingilii zler : 15 Ayranları niçin bu kadar kabardı İngilizler hesabidir, derler. Bu ka naat umumidir ve tarihlerini tedkik edenlerin vardığı netice bu kanaate kuvvet verecek mahiyettedir. Fakat İngilizi yakından tanıyan her hangi insan onun başka ve zid vasfınıda derhal görür, Yanlış olarak hayali ve romantik tanınmış olan Fransızla İngiliz kıyas kabul etmiyecek derece- de kökü maddi olmıyan bir mefhuma, dayanan cereyanlara karşı hassastır, Bu hassasiyet - Pransadan daha ça- buk olarak - İngilizi bir mistik ar. kasında sürükliyebilir. Belki bundan dolayı İngillere (o dünyadaen çok ve en zıd olduğu kadar garib cere- yanların hüküm sürdüğü bir mem- lekettir, Son on sene zarfında İngi- dizin her zümre ve sınıfına hattâ as- kerine kadar sirayet eden bir mystigue vardı: Sulh, Ve bu umde onların ik- tisadi, siyasi, dini her cereyanına hâ- kim görünüyordu. Bilhassa bu saha. da İngiliz kadınlarının bazan Ame rikalılarla beraber faaliyeti akıllara hayret verecek kadar şiddetli ve şa- mildi, «Almanlar İngiltereyi istilâ dahi etseler osilâhla müdafaaya tarafdar değilim, Çünkü harb harbi doğuru- yor, bir defa bizim gibi büyük bir millet tarihte ilk defa olarak silâhı elinden bıraksın harb kendi kendine dünyadan kalkar» Bu mealde beyanatta bulunan dip- lomat, muharrir, kadın erkek bir hay- Mi İngiliz ismi vermek mümkündür. Bu zihniyet ne dereceye kadar Hitle- rin günden güne yükselen taleple- rinde âmil oldu. Bunu yalnız üstü- müzden harb bulutları kalkıp ta ba- şımızda dönen kavganın sebeplerini sükün ve bitaraflıkla tedkik ettiği- miz zaman anlıyacağız. Muhakkak olan bir nokta varsa Münihe kadar, daha doğrusu Münihte verdiği sözü tutmıyarak Çekosloyakyayı Alman- yanın istilâsına kadar bu emystigüe İngilize hâkim oldu Elinde şemsi. ye Almanyanın ayağına gidip dünya sulhünü kurtarmak için baş eğen Chamberlain'in dönüşte emsalsiz su- rette alkışlanması bu «mystigne> in bir ifadesinden başka bir eşy değildi. Vaktaki Münih geldi geçti ve Al manlar Çekoslovakyayı İstilâ ve ora- da durmuıyacaklarını hareketlerile gösterdiği, bu sulh teranesi güfte sini değil bestesini birdenbire değiş- tirdi. İngiltere, tarihinde görülmemiş bir vüsatle ve itina ile silâhlandı. ve hesabi İngiliz, tarihinde ilk defa olarak silâha, cephaneye, harb vasi- ta ve malzemesine tahsis edilen mil- yonlara ne parlâmentoda ne de ha- ricinde itiraz etti. Ve harb ilân edil diği gün kralın sarayı önünde, Cham- beriain'in dairesi etrafında, ve bütün Londra sokaklarında omünakaleyi durduran heyecanlı tezahürü insan işittiği zaman istemiyerek kendi ken- disine «İngize ne oldu? sualini sor- mağa mecbur oluyordu. Bu suale cevab vermek için azıcık istitrad yapmak belki zaruridir. Büyük harpleri vücude getiren s6- bepleri, dalma patladıkları zaman- dan çok evvelki senelerdeki tarihin seyrinde ve vakalarında aramak lâ sımdır. Ve harb AÂmilleri her zaman iki isim altında tasnif edilebilir: İk- tisadi, ruhi, Bunu âmiyane bir şekilde anlıya- bilmek için zaman zaman bugünle mukayese edilen 1914 faciasını ele alalım, Bugünün tek göze çarpan noktası bu facianın en çok alâka ile seyredilen aktörleri İngiltere ile Al manya olmasıdır. Alman İngiliz düş- manlığınmn başlıca sebebi ise o gün iktisadi idi, Yani 1871 de 36 milyon nüfusu olan Almanyanın 1914 te 67 milyon nüfusu vardı. Bunları besle- mek için senede 10 milyar marklık hububat vesaire ithal etmeğe ve it- halâta mukabil ihracat yapmağa mecburdu, Yani Almanyanın İçti- mai, siyasi ve iktisadi istikrarı bu muazzam ameliyati yapabileceği ti. cari bir sahaya mütevakkıftı. 1914 te büyük pazarlar garb. devletlerinin bilhassa İngilterenin elinde olmasına rağmen gene Almanyanın bu alım satım a kendisi de İsti- fade etti. Ve b hü ki i E yetie ve Yazan: HALİDE EDİB milletler arası yeni bir iktisadi ni- zam ve teşkilâtla 1914 harbinin önü. ne geçmek imkânı vardı. Fakat o savaşta İngilterenin baş- ka ortakları, bilhassa harbin en bü- yük âmillerinden olan Çar Rusyası vardı, Çar Rusyasile Almanya ara- sındaki muhalefet iktisadi olduğu kadar ruhidir. Birinde İslâv Birliği namına dünya hâkimiyeti, ötekinde Cermen - Birliği namına dünya hâ- kimiyeti kurmak emeli vardı, Bilhas- sa Almanyanın Bağdad şimendife- rinde vaziyeti Çar Rusyasının gözü- nün önünde Rus istilâsına daha bü- yük kudretle mukavemet edecek in- kişaf yolunda bir Türkiyenin Alman- lar gibi bir milletle anlaşmaları kor- kusu da hasıl olmuştu, Osmanlı im. paratorluğunu paylaşmak için za- man geçirmemek lâzımdı. Fransız. ların ise kurtarmak istedikleri bir Alsas - Loren vardı. İtalyanlara ge- Mince; onlar da daha büyük bir pay verebileceğine kani oldukları züm- renin peşine hayli tereddüd ve he- saptan sonra katılırerdiler Bizim dünya harbine girmemizin, bilhassa Almanya ile beraber olmamızın se öbür cephede olmasından Milletleri idare edenler, haklı hak- siz harbe sevkederken kendi zihin- lerindeki hesap ne olursa olsun harb meydanında öleceklere kuvvetli bir iman Jâzımdı.” Bunun için eski za- manlarda insanlar «Dini bir uğru- na» «İsa uğruna» «Vatan uğruna vesaire başka başka harb avazesi icad ederlerdi, 1914 ün muharebe eden efradı için «demokrasi selâmetis bir iman oldu. Harb meydanında ölen milyonlar arasında demokrasiyi kurtardığına kani olan çok adam olduğuna inan- mak lâzımdır, Fakat demokrasi dev. letleri galib gelir gelmez demokrasi- yi tepeliyen bir sulh yaptılar. Kita- besine de «Versay» dediler. Fakat bununla sulh değil ikinci bir büyük harb hazırladıklarını idare başında- kiler kâfi derecede anlamamış olsa bile milletleri pek âlâ anladı. Bun- dari sonra harple ne galib ne de mağ- lübun bir şey elde edemiyeceği mil- letlerin biribirinin tepesine çıkmak- la değil, biribirile işbirliği yapmakla yaşıyabilecekleri kanaati hasıl oldu. Şurası muhakkaktır ki garp devlet- leri Versay ve emsali sulh muahede- lerinin ne kadar yanlış olduğunu an- ladı. Yani imparatorluklar, rejimler yıkılabilir, fakat milletler ölmez. Bü- tün bunlar harpten sonra Münihe ka- dar devam eden devirde garp millet- lerinden bilhassa İngilterede sulh «miystlgneş ini yaratan kuvvetli âmil ler arasında sayılabilir. Almanya gibi büyük bir devlet, Ak manlar gibi ilme ve medeniyete hayli hizmet etmiş bir millet neden Avrupa miitletlerile sulh yolunda işbirliği yap- madı? Bunun sebebleri kendi başına tedkik edilmesi elzem olan bir mev- zudur. Çünkü Almanlar yalnız pek haklı olarak Versay muahedesini yırtmakla kalmalıdır, hududları Ver- say muahedesinden evvelki zamana nisbeten çok fazla büyüdü. Hattâ Cermen - Birliği rüyalarını bile tahak- kuk ettirdiler ve bu kudreti yalnız kendi silâhlarından, saiylerinden, dünyanın kulağını çınlatan tehdid. lerinden değil, bir zaman için kayıd- sız, şartsız sulhe meyleden Avrupa milletlerinden, bilhassa İngiliz sulhçü- Tüğünden «aldılar ve kuvvet sahasın. da değil, ruhiyat sahasında tarihin büyük anlarında yanlan Almanya bu defa da aldandı, emsalsiz bir fır. sat kaybetti, Vaktile Alman davasına zâhir olan bütün milletleri yalnız gü- cendirmekle kalmadı, bugünkü Al man rejimi kaldıkça dünyada sulh ve emniyet olamıyacağı kanaatini verdi ve bunun için müfrit sulhçü İngiliz derken her zamandan fazla kendini sulhün muhafazı addediyor. İngilizin bu zihniyetini Prlestiy ismindeki meşhur bir muharrirleri «Sıkı duruyoruz» serlâvhalı bir ma- kalede harbin ilânından bir kaç gün evvel çök açık ve vâzih bir lisanla ifade etti. Arka sokak İngiliz sulhçü- lüğünü iyi ifade ettiği için bazı par- çalarını hülâsa etmek faydalı olur zannındayım, Priestiy, Almanların bü. tün muvaffakıyetlerini demokrasiler. deki sulhçü zihniyete borçlu oldukla- rını bir defa daha tekrardan sonra diyor ki: - «Bir sene evvel Çekoslovakya, bu gün Polonya, ve eğer önüne geçil- mezse yarın Avrupanın hepsi ve dün- yanın her hangi ganimet ve çapul um- dukları yer olacağını neşrettikleri ki- taplardan ve haritalardan anlıyoruz. «İşte onun için diyorum ki, biz sade- ce Polonya için harbetmiyoruz. Gerçi tarihte Polonya taksimi bir cinayetti, bugün ise daha büyük bir cinayet olabilir... Biz rekabet davasile de har- betmiyoruz... Bu sabah bana bir AL man propaganda risalesi gönderdi ler. (Almanya İngiltere ile suih için- de yaşamak istiyor... Neden İngiltere Almanya ile sulh istemiyor?) diyor. Cevabi şudur: Çünkü biz bugün Al- manların başındakilerin kimse ile sulh içinde yaşamak istemediklerine inanıyoruz, «Bütün bü silhlanma, bu gayz nâ- releri, bu seferberlik, bu çalım, bu çizme patırdısı ve cart curt... Bunla rın biri bize sulh istiyen bir millet manzarası vermiyor. Eğer Alman mil- Jeti de bu şeyleri istemiyorsa bunu başlarındakilere anlatsın. «Biz İngilizler harbi sevmiyoruz, asker oyununu, harp uçurumu etra- fında dolaşmağı sevmiyoruz. Bizde üniforma hastalığı yok. Ecnebi çocuk- larını korkutacak umacılar olmak illeti yok. «Göbelis, bize bazan yumuşak deje- nere, bazan kana susamış haydudlar, diyor. Biz ikisi de değiliz. Biz sadece hayatımızı insanca yaşamak istiyen adamlarız... Bunun için biz ve bizim- le beraber olanlar sıkı durmağa, artık oyuna gelmeyiz, demeğe mecburuz. Bunu Almanları sevmediğimiz için değil, bize ve bütün dünyaya (Nazi) tehdidleri altında normal bir hayat imkânını vermedikleri için.» Priestiy nazi rejimini elinde bir 0- pa, komşusunun evine bağırarak gi- ren ve her beğendiği şeyi sopasının tehdidi altında almağa çalışan bir zorbaya benzetiyor ve bu cümle ile İngilizin ayranının nasıl ve niçen kabardığını en iyi ifade ediyor Halide Edib Bir heyelân Borçka - Hopa yolu tekrar açıldı Artvin 7 (AA) — İki gün evvel Borçka İle Hopa arasında şiddetli yağmurlar yağmış, dereler taşmış, Borçka yanındaki İçkale suyu üze Tindeki köprünün ayağı yıkılmıştır, Yine bu yağmurlar yüzünden bir buçuk kilometre boyunca vukubulan © büyük heyelânlar yüzünden kabar- mış olan Borçka - Hopa yolu vilâyet nafiası tarafından tamir edildiğin- den yol açılmıştır. Hopadaki mısır tarlaları mühim miktarda hasara uğramıştır. Bir kadn tramvaydan iner- ken düşerek yaralandı Gavrlli isminde bir kadın, dün Taksimde tramvaydan İnerken mu- vazenesini kaybederek düşmüş ve yaralanmıştır. Bir otobüsle bir tramvay | arabası çarpıştı Şoför Osmanın idaresindeki oto- büsle, vatman Hakkının kullandığı tramvay arabası Sirkeci tevakkuf mahallinde çarpışmışlar, her ikisi da hasara uğramıştır. Kazaya, ctobüs şoförünün, süratle tramvayın Solun- dan geçmek istemesi sebep olmuş,