Sahife 6 Sıvas dört Eylül bayramına hazırlanıyor Bu yıl, Sıvas kongresinin yirminci yıldönümü büyük tezahüratla kutlanacak Yukarıda; Sıvas lisesinde Ebedi Şef Atatürkün yattığı oda, aşağıda: Sivas kongresinin toplanmış okluğu lisenin tarihi salonu Sıvas (Akşam) — 4 eylül 1919 &r- vas kongresinin açılış günüdür. Sr *vas halkı bu tarihi günü her yıl bü- yük tezahüratla kutluyor. Bu yıl, Sıvas kongresinin 20 nci yüdönümü olduğu için, bu büyük gü- nü tarihi ehemmiyeti ile mütenasip bir surete kutlamak için Sıvasta bü- yük hazırlıklara başlanmıştır. Tarihi tonuna, köngrenin toplandığı esnada mevcut eşya, yerli yerine konmuş, Atatürkün yatak odası da o günkü vaziyetini en ince teferrüatına kadar muhafaza etmek üzere bir müze ha- line getirilmiştir. Sıvaslılar, bu tarihi odayı bayram günleri ziyaret ederler ve Ebedi Şefin kongrenin toplandığı Sıvas lisesi sa- | hatırasını anarlar, İki motör çarpıştı biri karaya oturdu İdris kaptanın idaresindeki Aslan- tepe motörü ile Hüseyin kaptanın kullandığı Güler motörü Büyükada İle Sedefadası arasında birbirlerile çarpışmışlar, Aslantepe ehemiyetli surete rahnedar olduğundan karaya ourmağa mecbur kalmıştır. Zabıta ve Liman idaresi hadise hakkında tah- kikat yapiyorlar. No. 49 — Tefrika No. 49 Kamyon altında kalanlar Küçükçekmecede oturan ©5 ya- şında Bekir oğlu Mustafayı, kanyon ezmiştir. Ağır surette yaralanan Mustafa Cerrahpaşa hastanesine ya tırılmıştır, Ortaköyde tanzifat işlerinde çalı- şan 35 yaşlarında Kadri tanzifat kamyonunun altına düşmüştür. Kam. yon Kadrinin fizerinden geçerek ken- disini fena halde ezmiştir, SEVİLEN KADIN dedi, — Gene sen misin? « | Nakleden : ( Vâ Nü ) Se: 'ardeşinden, yılan görmüş gis Kısa boylu, şişman herif şapkasını | bi kaçardı. Fakat haylâz oğlan, işte oynatarak Sezayı selâmladı. — Hanımefendi... Affedersiniz... ne bir mecburiyet bizi size yolladı. Arkadaşını siper almiş gibi biraz geride duran uzun boylusu, bayağı bir sırıtışla: - Metelik kalmadı... Maliye Nazı- n iflâş etti Sezacığım... Allah eksik et- mesin insanın senin gibi kardeşi olur da sokak ortasında dilenmez a... Biraz elden gel bakalım... — Sen benim gibi yap... Çalış... Ne yazık ki, bu serseri, Sezanın kar- deşiydi Ona külhanbey âleminde Tır- tır Mithat derlerdi. Polislerce müsec- cel, hırsızlarca malüm birçok sıfatla- rı daha vardı. Yanındaki Burunsuz 'Tahirden hiç ayrılmâzdı. | Zabıta raporlarına sık sık giren bu | iki serseri daima beraber gezerler, «iş» | görürlerdi. Onun için isimlerini «Patsla | «Pataşon» koyanlar da olmuştu. Fa- | kat bunlar, adaşları olan sinema ar- tistleri gibi komik tip değillerdi. Alla- bın belâsıydılar. Ge- böyle, başı sıkıştıkça ona geliyor, ken- di tabiri üzere, papelleri sızdırıyordu. Korkunç olan dostu Burunsuz Tahiri- ileri sürerdi. Serseri ve müsallat herif, arkadaşının hemşiresile her karşılaşış- ta: #— Ne karı bu... - diye düşünüyor- du. “ Kendi kıymetini bilmiyor. Boş ya re harcanıp gidiyor. Ehlinin eline geçse ne sermaye, ne sermaye...» Şimdi de böyle düşünüyordu. Geri. de arkadaşının birşeyler söylediğini duyunca, dirseğile dürtüp onu sustur- du. Tırtır, kardeşinin tavsiyesine de fe- na halde kızmıştı! Çalışmak ha... Hay- di sen de be... Fakat düşüncesinin tamamile ter- sini söyledi: — Dile kolay ablacığım... Ben de iş arıyorum amma veren yok... — Ne oldu tiyatro? Hapı yuttu... Dağıldı... Ne ola- cak?... Derme çatma, İş... Derhal kaşların çat: | | biz de yolumuza gideriz... | AKŞAM Hatayda faaliyet ve kalkınma hareketi Vali, halkın ve memleketin ihtiyacatı ile meşguldür İskenderun (Akşam) — Hatayda kurtuluş bayramı günlerinin heyecanı yatışmış, her tarafta sükünet ve faali- yet avdet etmiştir. Anavatanın sıcak bağrına kavuşan Hataylılar Cümhuri- yet hükümetinin feyizli idaresi altın. da iş ve güçlerile meşguldürler. Hariç- ten gelen tahrikâta kapılarak Suriye tabiiyetini ihtiyar eden ve Hatayı ter- keden bazı gafillerin terkettikleri dük- kânlar civar vilâyet ve kazalardan ge- len müteşebbis yurddaşlar tarafından tutulmuştur. Yeni yeni gaza, dük- kân ve ticarethaneler maktadır. Her tarafta hürmmsli bir. faaliyet ve | kalkınma göze çarpmaktadır Hatay valisi B. Şükrü Sökmensüer, vilâyet hududuna ayak bastığı daki- kadan itibaren memleketin ihtiyaç. larını ve halkın dileklerini yakından tetkike başlamıştır. Vali, geldiği gündenberi durmadan | dinlenmeğder: vilâyetin her köşesini ge-| ziyor ve halkla temaslarda bulunarak güzel Hatayı Cümhuriyet idaresinin kurucu ve kurtarıcı eline sunuyor. Va- linin ilk ehemmiyet verdiği mesele Ha. tayda turizm hareketini canlandır. maktır. Cennet gibi yaylâlara ve dün- yanın en güzel sularına malik olan Hatayı kalkındıracak olan da budur. | Yani Hataya mümkün mertebe çok seyyah ve yaylâcı getirmektir. Hatayın yaylâları Soğukoluk, Atik, Nerkistlik Müftiler, Beylân, 'Bityas, Şeyhköy ve Ordu yaylâlarıdır, Kandıraya ceviz büyüklü. günde dolu yağdı Kandıra (Akşam) — Kasabamız ve civarına şimşek ve yıldırım tarakala rile karışık yirmi dakika ceviz büyük-! lüğünde dolu yağmıştır. Dolunun te- sirile ağaçlarda meyvalar tamamen dökülmüştür, Dolunuh misir mahsu- lüne de zararı olmuştur. Rândevucu kadın o * Azize adında bir kadın Sultarah. med civarındaki evinde gizli rande- vuculuk yapmak suçundan yakala. narak adliyeye verilmiştir. Sultanah- med birinci sulh ceza mahkemesinde yapılan sorgu neticesinde Azize hak- kında tahkikatın mevkufen devamı- na kârar verilerek kendisi tevkif edilmiştir. Heyecandan ölen kadın İlk hava taarruzu tecrübesi yapıldığı sımda Aksarayda Taşkasap civarında otu- ran yetmiş yaşında Ayşe adında bir kadın heyecandan fenalaşmış, tedavi için Hase- ki hastanesine kaldırılmış ve iddiaya na- zaran hastanede nöbetçi doktoru B, Hil- miğin kayıdsizlığı yüzünden dört saat ka- dar bakımsız kaldığından orada ölmüştü Bu hadise etrafında müddelumumilik de tahkikata başlamıştır. Müddelumumi muavinlerinden İhsan Yarsuvat hadise. nin tahkikatına e! koymuştur. Alâkadar- Jar müddelumumilğe - çağırılarak isticvab edilmektedir. — Aman kardeşim... Çık paraları... Hal dumandır... Seza kesenin ağzını hemen açacağı benzemiyordu. Burunsuz Tahir arka- daşının imdadına yetişti, — Aman abla... Haydi haydi... Ça- buk uçlan... Sen de serbes Kalırsın, Genç kadın muhatabına yıldırım | gibi şiddetli bir nazar fırlattı. Fakat bu bakış serseri herife vız geldi. Ye- rinden bile kıpırdamadı, Seza, kardeşine hitaben: — Bu yaşta dilencilik etmeğe utan- mıyor musun?... — Ya ne yapayım? Hırsızlık mı ede- yim? — Sanki etmezsin de... — Bu akşam pek katı kalbliliğin var. Burunsuz Tahir tuhaflık yapar gibi sesini incelterek: — Küçük hanımın sinirleri tutmuş- tur... Gıdıgıdı... — Sus! — Biz biliyoruz... Üzerinde mangiz var, — Nereden bileceksiniz... — Bugün terzihanede tediyat gü- nü... Ah insafsız... Senin soyundan ge- Jen ana baba bir kardeşin açlıktan kım ! ransın da sen beş paralık yardımdan kaçın... Arkadaşına dönerek: — Haydi Burunsuz!,. Tenezzül et- miyelim,.. Bırak şu kaltağı... Otursun Mahkemelerde 25 Ağustos 1939 Sahte evrakla arsa satan kom isyoncular Arsanın varisi Eftalya, bu sahtekâr- lıktan haberi olmadığını söylüyor Keresteciler civarında varisi bu- lunmayan bir arsaya Eftalya adın- da bir kadını varis göstererek sahte evrakla arsayı Eftalyaya temlik et- tirip bilâhare Belediyeye satmak su- çundan maznun Yusufaki ve Sotiri adlarında iki kişi hakkında adliye. ce tahkikata girişilmiş ve ilk tahki- katta Yusufaki tevkif edilmişti Müddelumumilik tarafından tah. kikat genişletilinee bu işte diğer maz- nun Sotirinin dâha yalın alâkası bulunduğu anlaşılmış ve Yusufaki serbes bırakılarak hakkındaj gayri mevkuf tahkikatın devamı Mİ | tırılmıştır. Diğer taraftan bu tahkikat esnasın. da sahte evrakla arsanın varisi gös. terilen Eftalyanın da hakiki ismi Eftalya olmayıp Olimbiya adında bir kadın olduğu ve muamele esna- sında Eftalya ismile gösterildiği an- Yaşılmıştır. Müddeiumumilik o Olimbiyayı da buldurmüş ve dün kendisi adliyeye getirilerek isticvap edilmiştir, Olimbiya. ifadesinde: Benim sahtekârlıktan haberim o. ” . l Üç lira rüşvet li lü, suçtusu polis Doktor, polisin yıkanan mi- desinden parai :* çıkmadı- ğını söyledi Tophahede Hasan adında bir arabacı- dan üç lira rüşvet alarak yakalanacağı sirada paraları yulmaktan mazmun poliz iru Puadın muhakemesine dün asli- Ye iri çel ma hinbpinde belilriştir Dünkü çelsrde Cerrahpaşa hâslane de bakteriyoloğ doktor B. Fethi şahid ola» rak dinlenmiş Hastanede midesi yıkanan masnun Pu- ad hakkında Tapor veren B. Fethi mah- | kemedeki ifadesinde, insan midesine giren birşeyin geçirdiği muhtelif değişiklikleri fenni şekilde uzun uzadıya izah ettikten sonra Mazsun Puad hastaneye getirildiği saman, yuttuğu iddia edilen üç kâğıd li- ranın midesinden çıkanlması İçin asis- ar tarafından Foşer usulle midesi yıkanmıştır. Foşer tüpü öyle bir borudur ki mideyi tamamile boşsitir, Bununla yı- kanan midede paraların kalmasına im&ân yoktur. Paranın yutulduğu iddia edildiği an ile mazmunun hastaneye getirilip mide- si yıkandığı vakit arasında geçen zaman zaslında kâğıd llraların mideden bağırsa- Ra geçmesine de imkân yoktur. Foşer usu- le yıkanan midede kâğıd paraların bir kenara sıkışıp kalması da imkânsızdır. Midede bu paralar hazımla da eksilip kü- çülmez. Maznunun midesinden para çık- | mamıştır. Demiştir. a Mütalânsını hazırlaması için tanbul şehri türlü paralarının üstüne... büyüktür... Nafakamızı başka çıkarır: Ve kulağına fısıldadı; Şu numarayı da yapalım.., olacak.., 'Tahiri sürükledi, Fakat kısa boylu şişman herif yerinden kıpırdamıyor- du: | — Canım... Kardeşini kıracak de- | Ne yoktur. Sotiri beni kandırdı, evraki imza ettirdi. Bundan para da alma- dım. Esasen bu işin sahte olduğunu da bilmiyordum. Demiştir. (Eftalya hakkında da gayri mevkuf olarak tahkikat de vam edecektir, Müddelumumilik arsanın ohakiki varisi ve İsmi de Eftalya olan kadı- nı: bulmuş ve isticvap etmiştir, Bu Eitalya da ifadesinde: - Ben arsanın hakiki varisiyim, Arsa benim malımdır. Evrakı da bendedir. Fakat bana âit arsanın sahtekârlıkla satıldığından haberim yoktur. Ben Yusufakiyi de Sotiriyi de tanımıyorum. Kendilerine hiçbir müracaatta bulunmadım ve amı da satmadım, Onlar benim haberim olmadan bu sahtekârlığı yapmışlar. Demiştir. Bu işte asıl alükader ol duğu tahmin edilen Sotiri halen ağır hasta olarak Yedikulede Balıklı Rum hastanesinde tedavi altında bulun- duğundan kenöisinin ifadesi alına mamıştır. Müddeiumumilik tahkikata devam ediyor Dükkân soyan dört çocuk Suçlular, hırsızlığı biribirine atfediyorlar Gece vakti dükkân soymağa Kalkışan ön bir yaşlarında dört çocuk yakalanarak adilyaye teslim edilmişlerdir. Ali, Mehmed, Marko ve Yaşar adlarındaki bu dört çocuk yecele; ü pi girerek çel mecedeni şeker vesaire aşırmışlardır. Yapılan tahkikat neticesinde zabıta dör- olup dünü de yakalamış, fariki mümeyyiz olmadıklarının tesbiti için dün ad getirilmişlerdir. Hırsız çocuklar adliye doktoru B. Salih Haşim tarafından rhuayene edilmişlerdir. Bu dört çocuk dükkândan çaldıkları yir- mi lirayı aralarında paylaşmışlar ve bir kısmını sarfetmişlerdir. Bunlardan Marko da hissesine düşen beş liranın bir kısmile kendisine bir gömlek satın ulmiştir Çocuklar verdikler! adede suçu biribir- lerinin üzerine atmışlardır. Bunlardan Yaşar; — Ben dükkândan birşey almadımı. Sa- decs çikolataları yedim. Hırsızlığı ötekiler yaptılar Demiştir. Tahkikatın O tamamlanması için hirsiz çocuklar zabıtaya iade edilmiş- semsmenamesanaseeres ma tevdilne karar başka güne birakıl- evrakın iğdin mal verilerek muhakeme mıştır, Ayağım denk al,,. Burunsuz Tahir mi- dir, kimdir; böyle heriflerle ülfetten de alâkanı kes!... Burunsuz, kompliman işitmiş bir selâm çaktı, Seza, devamla: — Dinle beni, Mithat! İnsan samimi 5 tte Iş arıyacak olursa mutlaka bu- Tur. Alnının terile yaşamasını öğren... Başka çaren yoktur! Tahir: gibi güsin ya... Hiç olmazsa on papeli el- den gel... Vallahi bu akşam kursağıma | yemek girmedi. Dünya kadar para ka- ! zanıyorsun, metelik metelik sarfediyor- sun. Ne yapacaksın bu paraları? Küf- lendirecek misin? İşte kardeşin muh- taç... Ver şunu... Hem de denizden | kat'/1... Yoksa, ha... | — E?... Yoksa? — Yoksa, bütün dünya senin kim olduğunu öğrenecektir. Babanı, ana- m, kardeşini... Katalavis?... — OfL... — Gördün mü ya?... Kibar müşte- rilerin bunu duyarlarsa hiç de hoşu- na gitmeyen meseleler doğabilir, Seza, dalgın, müteesir, hiddetli, dü- şünüyordu. — Vermediğim, parayı esirgediğim için değil... - deği. - Beş liranın, on 1i- tanın tamahkârlığını yapan yok... Fa- kat böyle her zaman rahatsiz edilmek istemiyorum... Size söyliyeyim ki, fena halde canımı sıkıyorsunuz!,, Karde- şimsin, mârdeşimsin amma -illâlah... »— Herkeste sendeki talih yok... Sen parlaksın... Tabii nerede olsa iş... Bizi de kendin gibi sanıyorsun; lâkin deği liz... Genç kadın artık bu muhavereye devam etmek istemiyordu. Elini çantasına soktu. Bir on Jirahk çıkardı, İki adamın âdeta yüzlerine doğru fırlattı, attı ve yürüdü.., Burunsuz: — Amma fiyakalı gaco, bel. « dedi. Makastar, gidecekmiş gibi birkaç adım yürüdükten sonra geri döndü. Kardeşine yaklaştı. Onun kolunu tut- tu. — Buraya bak, Mithat! - dedi, - Bir daha benim yanıma sokulmaktan, ba- na hitap etmekten seni menederim. Bilhassa bu pis herif yanındaysa sa- kım buna cesaret etme... Şayed bir is- tediğin, bir ihtiyacın olursa mektup yazarsın, Sana cevap veririm... Sen bu halde iken yüzyüze gelmemizi iste- miyorum. (Arkas var) m i