12 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

12 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ner TER e Hereke çocuk kampı Bu sene açılan kamp da, diğer seneler gibi, büyük rağbet gördü Hereke (Akşam) — Kocaeli çocuk. Yarı için her sene Herekede bir kamp kurulur. Kampbu sene de açıldı. Bir kaç gün evvel burasını gezdim ve gördüklerimden çok memnun ol dum. Kampta vazifedar öğretmenlerin aileleri için mahruti çadırlar kurul müş, Burası âdeta bir mahalle teşkil ediyor. Biraz ileride boyanmıs bir baraka... Burasi kampın reviridir. İçinde beş yatak ve eczane var. He- reke fabrikasının doktoru kampın da doktorluğunu yapıyor. Çocuklar her gün musyene ediliyorlar, Biraz İleride aynı tip üzerine yapıl- mış üç büyük barakada talebelerin yatakhaneleri... Her talebenin tahta ve çadır bezinden yapılmış karyola- ları bilâ kaydüşart herkesin yatma istediğini çekecek kadar güzel. Şimdi bu yerde vazifedar çocuklar yatakla- rını temizlemekle ve güneşe çıkar. maâkla meşgul... Yatakhanelerin ön tarafı geniş bir meydan... Tesviye edilmiş... Çocukla- rın oyun ve spor yeri.. çenber, topaç, İp, voleybol ağı, deniz ve kara topları... Bu sahanın nihayetinde bir sinema perdesi görülüyor... Çocuklara hafta- da iki gece filim gösterilmektedir. Daha ileride büyük bir kütüphane çadırı... Çocuklar muntazamen öğle- den evvel bir saat, akşam üzerleri bir saat, bu çadırı doldurarak okuyorlar.. büyük talebelerden biri kütüphane memuru, Şimdiye kadar okuma mik- darı hakkında verdiği rakamlar çok iyi, Kampın bütün müştemilâtı çok derli toplu... Yemekhanelerin zemini beton, üstü bir çatı ile saçla örtül- müş. Masaların etrafında her talebe- nin numaralı bir İskemlesi var. Yemek zamanı gelmişti, Çocuklar büyük bir intizamla yerlerine yerleş- tiler.. ben de idareciler sofrasında bulunuyordum, Yemekler son derece güzel pişmiş ve küçüklü büyüklü her- kesin doyabileceği kadar bol. Talebenin yemek yemesinin bitti- ği her talebe sofrası başında oturan grup öğretmenleri tarafından haber verilince kamp direktörü bir düdük- le herkesi süküte davet ediyor. Ve Oradaki topluluğa, Adetleri üzere © günün kamp misafirini takdim edi- yor. Çocuklar bu seremoniyi coşkun Alkışlarla karşılıyor. Bilâhare hep bir ağızdan - Türküm doğruyum - mii duası yapılıyor. Yemeği müteakib talebe iki saatlik mecburi istirahat uykusuna sevke. dildi. Çocukların neşe ve faaliyet ci- vıltilarile dolu kamp iki saat sanki susmuştu... Bu sırada mezunen kampta istira- Tefrika No. 36 No. 36 Çocuklar banyoda ve yemekhanede hat etmekte olan Kocaeli kültür di- rektörü Kema Ermat aramza geldi. Kendisinden kamp hakkın. da maldmat istedim. Güler yüzle ve memnuniyetle: — İşte görüyorsunuz, sainimi ve devamlı çalışmanın mütevazi eseri karşısında (bulunuyorsunuz, dedi. Dört senedenberi muallim arkadaş. larımın, içten gelen çalışmalarile, bu işle uğraşıyoruz. Bugün işin mânası ve büyük faydası anlaşılmıştır. Büyük- lerimizin daimi müzaheretlerile ve ar kadaşlarımın yorulmak bilmeyen fa- kat zevkli çalışmalarile bu iş müsbet bir şekilde yürüyor, Ve yürüyecek tirde..> Bu yılın kamp direktörü müfettiş B. İhsan Altay kamp hakkında evvel. te sorduğum bazi suailere cevab ver- meğe başladı: 1 — Kampta bu yıl 140 talebe, 20 idareci ve bu rakama yakın da öğret- men aileleri bulunmaktadır. 2 — Yakın'muhiti tedkik maksadi le çocuklar Hereke fabrikasını gez mişlerdir. Motörle de karşıki sahilde SEVİLEN KADIN 'Baha ziyade büyükannesi ile Vehbi konuşuyorlardı, Gelinin aklı fikri ce- bindeki mektuptaydı. Ne yazılıydı on- da acaba?... Ne gibi bir sır saklıydı? Terzi gittikten sonra bir fırsatını bulup zarfı yırtamamıştı. Bir dakika bile yalnız kalmamıştı. Büyükannesi yola çıkmak için acele ediyordu. Ko- cası kendisini alıp lândoya götürmek Üzere başucundan biran ayrılmamıştı, Vehbi bey, yeni intisap ettiği aile- ye karşı rabıtalı davranıyordu. Herke- s8 «Ne terbiyeli! Ne nazik!» dedirte- cek şekilde hareket ediyordu. Başba- şa kaldıkları zaman kocasının kendisi. ne karşı gösterdiği çekik ve hürmet. kâr münmeleden, Necile de memnun- du. Delikanh verdiği sözü harfiyen tu- tuyor; ancak arasıra çok hoşa gide- cek bir şekilde karısına kur yâpıyor- du. Demin de, odadan çıkacakları si- rada şöyle demişti Tapınırcasına eviyorum am. ma, mademki benden uzak kalmağı Arzu ediyorsunuz, emrinizi bozacak değilim... F: t, ziem ederim Necile- | Nakleden Vi dürmeyin. bulunan Karamürsel kazasına bir gezinti yapılmıştır. 3 — Ekser çocuklarda kilo kazan- cı müşahade edilmiştir. 4 — Çocuklara izin verdiğimiz hal- de evlerine gitmek istemiyorlar. Kam- pa o kadar ısınmışlardır ki bazıları- nın anneleri buraya geliyor ve onları da kampta misafir ediyoruz. Bu ayın onunda kamp kapanacağı haberini duyan çocuklarımız âdeta müteessir- dirler, Kamp (3) temmuzda başlamıştır. Çocuklar kampa çok bağlı, Ekseri- sinin çatal ve bıçakla yemek yemeği burada öğrendiklerini gördüm. Za- maânlı gezme, yeme ve yatma zevkini burada kazandıklarını anladım. Bilhassa burada kuvvetli bir terbi- ye ve neşe kazandıkları her türlü ha- İ Teketlerinde tezahür ediyor. Çok verimli bulduğum bu kampm | çalışanlarının hepsini tebrik ederek | çocukların akşam deniz banyosuna giderken söyledikleri güzel şarkı ses- leri arasında kamptan ayrıldım, — Umarım ki, siz odanızda ayrı, ben odamda yapayalnız yaşamamız uzun sürmiyecektir! « dedi. vs Çiflikte Necilenin dairesi zaten güzel- ken, zaten çök kıymetli eşyalarla süs- İ Mü iken izdivaç münasebetile avuç do. Lündoda giderken Necile şöyle dü- şünüyordu: «— Belki de büyükannem, doktor, ve Fetanet haklıdırlar. Bu izdivaca razı olmakla inşallah hata etmemi- şimdir...» Lâkin bu gibi düşünceleri ancak bir lâhza sürüyordu. Sevdiği Cemllin ha- yali gözlerinin önünde beliriyordu. Ama, mukadderat... Ne denilebilirdi?.. Saat altı buçuğa doğru lândo çift. | diğin hududuna girdi. Evvelce hazırlık için giden birinci parti hizmetçiler ve uşaklarla rençperler, efendilerini bü- yük bir hürmetle karşıladı. Etek öp- me ve tebrik faslı epey sürdü. Saat dokuzda yemekten kalkr lunuyorlardı. Büyükanne tor ainından öptü. Ona sa Alışkın olduğu bu öpüc; birlerinden ayrı! nm elini mutad hürmetile öptü; tatlı ciğim; bu işkenceyi pek uzun sür- | nazarlarile ona bakarak: erkek karısı- | Jusu para dökülmüş, burada bazı de- Zişmeler, yenilikler yapılmıştı. Yatak odasmın yanında bir tuvalet dairesi bulunuyordu. Öte yanında da buduar vardı. Buduann ilerisinde, ne zaman çâğrılsa derhal gelebilmesi için, hususi hizmetçisi Fetanetin odası bü- Yunuyordu. Vehbiye verilen yatak ve yazı odalarının aralarında bahsettiği- miz tuvalet dairesile damada aid hu- Susi banyo dairesi ve âbdesthanesi vap- dı, Üst katın diğer bölükleri bizzat bü- yük hanımındı. Fakat Mihrinur ha- nımefendi, daba pek eskiden, torunu- nun abvaline nezaret edebilmek için kendi kısmından onun dâiresine geç- mek üzere bir kapı yaptırmıştı. Bura sı şimdi bir de kıymettar perde ilâ ka- patılmış bulunuyordu. Odasına girdiği vakıt, Necile elğer- lerinin bütün kuvvetile rahat bir'ne- fes aldı Nihayet yalnız kalabilmişti işte. Gerçi tamamile yalnız ildi. Fam- döşambrı Fetanet de buradaydı. Fa- kat o emektar kalfa hesaba katılmaz, yabancı sayılmaz. Koruluk geceleri rü, | babet yaptığı, soğuk bastığı için şö Turgutlu bağlarında tüy- ler ürpertici bir cinayet Meçhul bir adam demirci Nurinin gözlerini oydu karısını demir kazıkla öldürdü Katil bu ailenin 16 yaşındaki kızlarını da kirlettikten sonra kayboldu İzmir (Akşam) — Turgutluya iki kilometre uzaktaki bağlarda misli görülmemiş derecede feci bir cinayet olmuştur. Hadisenin tafsilâtı şudur: Davutlar mevkiindeki bağında otu- ran demrici 35 yaşlarında Nuri, pa- zardan bir hâftalık yiyeceğini aldık- tan sonra bağına gitmiştir. Nuri, karısı ve 16 yaşında kızı Muazzez, kerdeşleri Avni ve Meziyet akşam ye- meğini yedikten ve bir müddet otu- Tup konuştuktan sonra yatmışlardır. Nuri ve kanısı küçük kulübede, Muazzez ve kardeşleri de kapısı açık duran damda uykuya dalmıslardır. Gece yarısına doğru çocukların yat- tıkları dama meçhul bir adıma gi miş, Muezzezi uyandırmış, Avni ile Meziyet te uyanmşılardır. Meçhul şahıs, elindeki bıçakla tehdid ederek susmalarını söylemiş, orada bulunan seccade ve saire gibi örtüleri, çocuk- ların üzerine örtmüş, sonra Muazzez- | le konuşmağa başlamış, gündüz ba- | basının meler yaptığını, bağda oile- nin yemek esnasında neler konuştuk- | larını takip ederek dinlediğini söy- Jemiş, nihayet 16 yaşındaki Munzzezi kirletmiştir. Oradan ayrılacağı sıra- da bu adam, kıza; — Een, babanı da, ânanıda öl dürdüm, Sen de artık benim karım Vekâletler mahallesi Adliye Vekâleti binasının inşaatı bitmiş gibidir Ankara 11 (Akşam) — Vekâletler mahallesinde yapılmakta olan yeni binalardan Adliye Vekâleti binasının inşaatı bitmiş gibidir, Yakında tefri- şatına başlanılacaktır. Yeni Gümrük ve İnhisarlar Vekâ- leti binasiyle, Sular idaresi .binam- nin inşaatı da ilerlemektedir. Sular idaresi binası Bakanlıklar posta bi nası ile Temyiz mahkemesi binulari arasındaki arsa üzerinde tadır. Bu arsa Atatürk bulvarı rindedir. Ankara postanesinin ettiği arsa ile postanenin arkasındaki arsa | üzerinde yapılacak olan yen! Ankara Posta, telgraf ve telefon merkez bina- yapılmak. Üze- işgal sının temelleri de bugünlerd2 atıla- | caktır. l mineyi tutuşturmuşlardı. Lâmbalar da yanmıştı Hizmetçi, soyunması için geceliğini, robdöşambrını getirdiği vakıt, Necile: Öteki odaya bırak... Sen artık git! - dedi. — Soyunmıyacak mısınız, güzelim? — Sonra... Genç kadın yalvarırcasına tekrarla- dı: — Kuzum sen git... Yalnız olmak 1s- tiyorum... — Eğer yaptıracak işiniz olursa, as. | lanım, zile basınız. Ben odamda emri. | nizi bekliyorum. — Hayır hayır... Birşey lâzım değil. Sen rahatına bak... Hizmetçi, geceye mahsus giyim eş- yasını emredilen yere bırakırken hay- ret içindeydi. Bu ne demekti böy1?... Gelin girdiği gece... Fakat itiraz edemezdi. Çekildi. Neçile, kulak kabartmış, ayak sesle- rinin kaybolmasını dinliyordu. Orta- dan eletek çekilince, şöminenin başına oturdu? Sezanın kendisine verdiği mektuba baktı İ atının çok mühim biranı ok iğinden kalbi enâişe it vaidlerini tut tu ağını bilemiyordu. Koştuğu geriite tamamile riayet edeceğine ka- | ni olamıyordu. Hele o gündenberi de- Mkanlı son derece yakınlık gösteriyor. du. Üstelik bu esrarengiz mektup da oldun. Bütün mallar ve bağ bize kaldı. Sakın beni ele verme, sonra hapishaneden çıkınca seni de öldü- rTürüm, demiş ve kaçmıştır. Muaz2€3: Ben, seni tanınmyorum. Kimsin?, diye sormuşsa da bıçağını sallamış: — Kim olduğumu evlendiğimiz za- man anlarsın, demiştir, Katil kaçtıktan sonra Muazzez, kardeşlerini kaldırmış, baba ve anü- larının” yatlığı kulübeye gidince annesinin öldürülmüş, babasının da kan içinde, ağır yaralı ve ölmek üze- re olduğunu görmüş, çocuklar, hep birden feryada başlamışlardır. Küçük Avni, mantar tabancasını bir kaç ci etm hâdise yerine iş, sonra jandârma- ihayet müddelumumi- cinayet tahkikatına lar da gelmiş, bu müthiş Nurinin karısı Lütfiyenin bir demir kazıkla öldürüldüğü anla. şılmıştır. Katil, demirci Nrinin de, demir kazıkla başını yarmış, gözleri- ni e etmi ilmek üzere Dbulu- nesine ii Katilin, Turgutluda Turan mahaj- lesinde oturan Çakıroğlu Cemal öl duğu zannedilmektedir. Hadise, mu- hitte derin bir teessür uyandırmıştır. | İtalya ile ticaret Bazı gazetelerde çıkan ha- berlerin aslı yok Ankara 11 (Te Bazı İs- tanbul gazeteleri, tüccarlarınızın İtalyada mühim mikdarda alacakları olduğundan bahseylemekte ve Roma âtaşekommersiyalimizin bu İtalya hükümeti nezdinde teşebbü- satta bulunduğunu yazmaktadırlar, hususta Alâkadar resmi makamlar nezdin- de yaptığım tahkikata göre bu neş- riyat hakikate uygun değildir Verilen malümata nazaran metimiz İ adan B. hesabından 319 bin lira alacaklıdır. Buna mukâ- bii İtaly rın klering hesabından bizdeki alacakları 2 milyon 300 bin liradır. İtalya ile aramızdaki cari ti- asebeti in bugünkü ha iziyetini tesbit eden bu &- kamlar bahsi mevzu heşriyatın asılsızlığını teyid eden deliller arasm- da zikredilmektedir . nükü- zihnini kurcalıyordu. Nihayet zarfı yırttı. İlk kelimede yüzü memnuniyetle parladı, Okuduk» ça çehresinde acı bir ifade beliriyordu. Pembe dudakları istihkarla kıvrılıyor. du. İşte hakikat şimdi artık bütün vp- laklığile karşısındaydı. Meğer herşey sahteymiş... Vehbinin incelikleri, âlk ceraplıkları zerafetleri hep yapmacık. miş... Demek o, bu adamın ne oldu. ğunu büyükannesinden ve diğerlerin- den daha iyi anlamış... Bir hissikab- Telvukuun kendisine söylediği gibi, ko cası, baştan aşağıya iğrenç bir mah- Jükmuş... «— Herhalde sözünde de durmıya- caktır. Bana musallat olacaktır! - di. ye düşünüyordu. - Fakat elimde bu mektubun bulunması kendimi müda- faa etmem için güzel bir silâhtır.» Uğryacağı tehlikeleri artık kolaylık Ya önliyebilirdi. Bir müddet, öyle, dak gın, durdu. Ssat on buçuğu çaldı. Et- Tafta derin bir süküt hüküm sürüyor. du. Sezanın verdiği mektuba birkag T baktı Hiç iphe edilmez. li olmamakla bera aber cek olan malüm misafirden korkınu. yordu. Bilâkis biran evvel kati bir ne tlceye varmak istiyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: