HER AKŞAM BİR HİKÂYE Nerimânla Şayeste Sirkeciden trene bindiler. Çok sıcak bir gündü. Tren plâja giden yolculara dolu idi, İki genç kadın vagonları birer birer do- laştılar. Oturacak yer arıyorlar “ Nerimemın girisi en sinirlendi- y ara sıra peşine düşen bazı yılı- şık erkeklerdi. O tar kimse- ler afından katiyen rahatsız edil- mek istemezdi. Bunun için genç ka- dın gözüne ilişen iki boş yere dik- katle baktı, Boş »rden birinin Klı bir adam otu- ndaki saç- m Neriman delikanlının yanına otur- a bu ları ağar- mış adamın daha münasip ruyordu, öteki 3 ları ağarmış, ke hafif hafif yakışık uyuk madan gördü. Ben ciddi Şa- Beç. iyerek — Şen söyle karşıma oturuy adamın yanındaki ye r yeste de genç, na yerleşti. Lâkin Nerim oturmaz yanın mış, orta Doğrul rikeği erkeğir ın boş yere yuklıyan oturur saçları açıldı hafife bir çeki düzen verdi ken yana kaçan boyunbağını düzelt ti. Ce den bi ararak ağar- mış saçlı gözle Nerimana nı bir dakika bile ondan ayırmıyordu. Neriman yanındaki adamın bu ha ne fena halde sinirlenmişti. Biraz sonra ak saçlı adam hafiften bafife «Saçlarıma ak düştü!» şarkısını m- rkının «Gönlüne uçmak düş- kanad bulamadım.» Mısra- erken gözlerini süzüyor. Kerimana tuhaf tuhaf bakıyordu. Hele «Saçlarıma ak düştü.» derken aldığı vaziyet hakikaten görülecek şeydi rini değişmesi için arkadaşı Şayeste. ye işaret etti. Fakat kâfir kız hiç o taraflı olmadı. Oturd yerde Neri- manın haline fıkır fikır gülüyordu. Bu sırada tr Samatyada dur- muştu. Buradan şişman iri yarı bir oturduğu vagona girdi. Şişman oturduğu vagona girdi. İŞ adam, her halde Nerimanın yanın- da oturan saçları ağarmış, orta yaş- h erkeği çok iyi tanıyordu. İki ahbap: Vay efendim maşallah! Ne güzel tesadüf efendim... yerek biribirlerini selâmladılar, Baş ka oturacak yer olmadığı için şişman yolcu, ak saçlı adamin oturduğu ka napenin yanında ayakta dikildi. Şim- di iki arkadaştan biri ayakta, öteki oturduğu yerde biribirlerile konuşu- yorlardı. Şişman yo ı adama: Saçların ç görünüyer. elli beşi görenle nı dünyada farket- Nerimanın yanındaki adam arka- daşının bu palavatsızlığına hafifçe kızmış olacak ki: - Amma yaptın' birader.. dedi, elli beşini çoktan aştığımı da nereden çıkarıyorsun?. Dur bakalım yahu... Dur bakalım, Pek o kadar acele et- me... Sinek, Sivri sinek, Güveler AK SAÇLI YOLCU indeki yere oturma-) Arkadaşı Neriman birkaç kere kendisile ye- | Ak saçlı yolcu yar bakarak ilâve etti: an gözle Nerimana — Sonra unutma ki «Hayat kır. kından sonra başlar» diye meşhur bir söz vardır. Hayat kırkından son- ra başladığına göre şimdi biz ellisine basanlar, yahud ellisinin içinde olan- lar henüz onar yaşında sayılırız. De- gil mi efendim? Madem ki hayat kırk yaşında başlıyor. Kırk yaşından son ra hayata gözlerimizi açıyoruz. O hal- de ellisine bastın mı? On yaşındasın demektir. Binaenaleyh bizim şimdi en güzel çağlarımız... Elverir ki genç- ler elli yaşındakilerin kadrini bilsin. ler. Ak saçlı adam durdu, Sonra Neri- mana biraz daha sokularak, ayakta duran arkadaşına: — Bundan başka bir mesele daha var. dedi, dünyada üç şeyin eskisi çok. makbuldür: Şarabın, kemanın, erkeği! Erke! şarap gibi, keman gi- bi durdukça güzelleşirler. Olgun bir erkek toy bir delikanlı İle muköyese edilir mi? Olgun erkekler aşkın kıy- gençlerden çok ii ri an oturduğu yerde caktı. Yanmdaki adamın kendi ken- dine uydurduğu vecizeler fena nalde sinirine dok ordu. Bir aralık ak saçlı yolcunun büs- | bütün çenesi açıldı. Ayakta duran arkadaşına — Azizim dedi, erkekler için aşk r ki bunun anahtarı $ yaşında elde edebilir. ler. Eltinci yaş erkekler için, onların en olgunlaştıkları, en mânalaştıkları bir yaştır. Ellisine basmamış bir er- kek vaktinden çok evvel tarlasından kaldırılmış bir karpuz kadar tatsız | ve lezzetsizdir. Buna emin ol Bu sirada genç kadının aklına bir | geldi. Karşısmda oturan arkadaşına: Şayeste, dedi, doktor niçin bana denize girmemi tavsiye etti biliyor musun?, Şayeste cevab verdi: Bilmiyorum!.. Neriman bir gözünü hafifçe kırpa- rak: — Biliyorsun ya sinirlerim çok bo zuk... Hele o tımarhane denilen ye- Te girip çıktıktan sonra bir türlü ken- dime gelemedim. çi de canım bi ii yolulmi a sarılmak, onu beğovermek istiyor. Doktor si- nirlerim için deniz banyosu tavsiye etti, Neriman bu gülmemek il zaptediyordu. Ak saçlı adam ş tuhaf tuhaf bakı — Ya işte böyle şımda değil rini açınca ayağa kalktı arkadaşına — Haydi dostum... raz treni dolaşalım, Onlar vagondan çıkarlarken & yeste hemen Nerimanın yanında açı lan yere oturdu. Rahat rahat Florya- ya kadar gittiler.. Hikm | | yalanları söylerken isini güç halle ndi Nerimana du. Tin . Gene aklım ba iyerek hafifçe gözle- çları ağarmış yolcu Karşısındaki şişman dedi, söyle bi- | Beyoğlu Halkevinden 1 — Hatayın Ana vatana kavuşması mü- nasebelile 23 bemmuz 539 pazar 11 de Evimizde bir toplantı yapılacaktır. 2 -- Lozan günü yıldönümü münasebe- tile 24 temmuz 539 pazarirsi saat 17 de Evimlade bir toplantı yapılacaktır. 3 — Arsu edenlerin toplantıya teşrifle- rini rica ederiz. TABLETİ Yemek salonlarına, yatak yo odalarına, nelere, ve ban mutfaklara, 2ptesa- kahvelere, gazinoları, 1o- kantalara, eşya depolarına asmakla ve diğer haşaratı uzaklaştır- mak kabil olur. Temas suretile mücadele ve imhası KARINCALARI ve HAMAM BÖCEKLİ lara, bal KAİ elbiselere, çamı içerisinde Jan lâzım gelen GÜVELERİN SÜRFE. £RİNİN İMHASI İÇİN ve ılara, dolap çekmelerine've sandık- STALiZE ASEPTAYI kullanmalı Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu öm. 182K0/8120Kw. Ankara Radyosu TAR. 1074m. Ankara Radyosu TAP. Tüm. $65Ke/a SOKw. TÜRKİYE SAATİLE 15195 Ke./s. WEw. Cuma 21/7/89 1230: Program, 12.35: Türk müziği - PL, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve meteo- Koloji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Sen- fonik plklar - R). 19: Program, 19,06: Müzik (Crauso'nun bir plâğı), 1915: Türk müziği (Fusl he- yetil, 20: Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 20, Konuşma, (Haftalık spor servisi), 20,430: 'Türk müzi- ği: 1 — Ferahfeza peşrevi, & — İsmali Hakkı - Ferahfesa beste - Çağlayan euyi #irişkle, 3 — İsmsil Hakkı - Ferahfeza şarkı - Aleşi aşkın, 4 — Santur taksimi, 5 — Ishak Varan - Perahfeza şarki - Sey- retmek için, 8 — İsmail Hakkı bey - Fe- Tahfeza şarkı - Mebtapta güzel olur, 7 — Nuri Hali Poyraz - Hüseyni şarkı - Artık yetişir, 8 — Rahmi bey - Müstenr şarkı - Gel ey saki elendir, © — Musta- fa Nafiz - Hüzsam şarkı - Gönlüm nice bir, 10 — Şükrü - Hüzzam şarkı - Adanın yeşil çamları, 2110: Konuşma, 2125: Neşeli plâklar - R, 2130: Müzik (Radyo orkestrası - Şef: Praetorlus): 1 — Job. Strauss - Gece kuşu operetinden uver- tür, 2 — F. Löhar - Ali 3 — Joh. Strauss 4 — R. Henberger - Opera balosu opertin- den uvert., 3, Olfenbash - «Orphetise Müzik (Opera selekeyn! , 28: Son ajans haberleri, zi- esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (fiat), 7320: Müzik (Cazband » Pl), 2355 - 24; Yarınki program. Avrupa istasyonları Sant 29 de | Danzig 20 viyolonsel — Königsberg 19,40 danberi fanfar Prag 2050 konser — Athlone 20 hafif müzika — Bükreş 2050 Bizevnin «Carmen: as (plâkla) — Fiorans 2030 hafif muzika — Reval 20 şingene çalgısı — Soya 20,15 Puccini'nin «Madame Butterfiy» operas. Saat 21 de Berlin 2115 Kollo'nün «Busesiz kadın» opereti Frankfurt 21,15 üçüncü beynri- milel konser: Macaristan ve Yunanis- tan — Hamburg ve Stuttgart 21,15 harif mu — Kolonya 21,15 karışık musi- | ka — Lelprig 2145 senfon. konser — Münih 21,15 orkestra - Bari 21,15 Yunan- ca neşriyat — Grenoble, Marsilya ve Paris P.T'1. 2130 - 7830 orkestra — Libaeh 2130 | #alon muzikası — Sottens 21,50 orkestra — Stokholm 31 hatif muzika, Saat 22de Hiversum 1 25 hafif muzika Laibâch 2215 orkestra — Milino 22 carband — North Reg 22 piyano — Roma 22 hafif muzika ve dana Sant ?3 de Berlin, Breslau, 2320 - i dans — Dan2zig, Münih 2330 - 1 dans — Frankfurt, Ham- bürg, Kolonya, Königsberç, Leipeik 2830-1 hafif muzika — Viyana 2330 salon muzi- kası Budapışı dans — Florans 23,15 dans — Milano 2345 dans — Soottish Rex 5 dans ve Kaflf muzika — Sofya 33 Blakhı 3,15 piyano konseri, Saat den sonra dans — Stuttgart 28 salan muzikası — Prag 24 Çek muzikan — Budapeşte 24 orkesti ns 24 dans Londra dau, Kolonya, Stuttgart ve ( muzika Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: yoncukulllukta Zufiropulos, Şa reddin Tav uluşta Necdet Ek sinde Maçka, Fındıklıda Sarıyer: Asaf, İstanbul tarafı: nda Asaf nönü: Bali Hatih mrük Kocamustala- an, . Alemdar: remini Kadıköy” ane caddesi de Halit, Üsküdar: Ahmediye, Büyük- ada: Şinası Riza Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Bey- Koz, Paşabahçe, Anadoluhlsarı, Ta. rabya, Yeniköy, Emirgân ve Rumeli- hisarındaki eczaneler her gece açıktır. Abone ücretleri Türkiye 1400 kuruş —ş. * » we » SENELİK SG AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK “Posta Nühadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Aâres tebdili için yirmi beş kuruştuk pal | göndermek hâzımdır. Cemasilâi 8. İmsak Güneş Öl W BO 44 440 1220 İr 4 — Hazir 77 İkindi Akşam Yatsı 842 1200 16,18 1936 ane: Babıâli civarı sokak No. 13 Acımusluk. Tefrika: No. 7 Yazan İskender Fahreddin “Ya oğlumun kalbindeki ateşi söndürmeli, veya Leylâyı Mehdinin elinden harple almalıyım...,, — Kızım! Seni Türk kabilesinin reisi oğluna almak istiyor. Fakat ben seni kendi soyumdan bir erkekle evlendireceğim! — Dedim ya, yavrum! Mesud ha- | tıralar bile, kara günler gibi unutul- mağa mahkümdur. Babanın gözü şimdi bir şey görmüyor. Mehdiye fe- na halde kızgındır. — O halde babama, münasip bir zamanda sölersin: Benim de gözüm İ Leylâdan başkasmı görmüyor. Ve ellerini boşluklara doğru uzata- Tak bağırdı: — Sen de benim gibi düşünüyor, benim gibi görüyorsun, değil mi Ley- lâ? Senin de kalbini bir tek ateş ya- kıyor, değil mi? Geçen gün bana: «Bir ateş parçasını ikiye bölmüşler, yarısını senin kalbine, yarısını da be- nim yüreğime atmışlar...» diyen sendin, Leylâ! Baban seni başkasına verse de, sen gene benimsin, değil mi? Seyid Ahmed, Can beyi sahilde bi- rakarak, yavaşça saraya koştu. Rei- sin dairesine gitti. Urman, cevap bekilyordu. Oğlu ile yüz yüze gelme- mek, onun yaralı kalbini kırmamak | Ahmedi göndermişti. Seyid Ahmed, reisin yanına girer girmez: — Can bey çok meyustur, dedi, ne söyledimse, kulağına girmedi. Ben ömrümde bu kadar kuvvetli bir aşk görmedim. Ve şimâi anladım ki, Ley- lâ da kendisini seviyormuş. Bir kaç gün evvel buluşmuşlar kızı ona aşkından bahsetmiş. Urman yumruklarını sıkarak ba- | ğırmağa başladı: Zaten oğlumu çileden çıkaran O | fettan kız değil mi? evlenmek isteseydi, eğe na «Be diyemez miy Eğer oğlumla başkasile Biricik yaktıktan 80: evlenemem» oğlumun başını ate; ra, seyirci gibi uzaktan bakıyor. Bu işi kökünden hâlletmeliyim, Ah- med' Ya oğlumun kalbindeki bu ate- şi söndürmek, yahut Leylâyı harple Mehdinin elinden almak... İkisinden brini yapmalıyım. — Birincisini yapmağa muktedir olamıyacaksınız! Çünkü, Canın yüre- ğini yakan ateş o kadar derin, o ka- dar kuvvetlidir ki, bütün Dicle, Pıra- tın suları bile söndüremez o ateşi. — O halde harbederim. — Bu da sizin bileceğiğiz bir iştir. Harbe benim akhmermez amma, şimdi sırası olmasa gerek, — Neden sırası değilmiş?! oAske- rim mi yok? Atlılarım mı yok?... Cesaretim mi yok? — Her şeyiniz var. Fırata boydan boya hâkimsiniz! Athılarınızla bir yü- röyüş yaparsanız, bütün çölü de baş- iniz! ya bir Seyid Ahmed yavaşça relsin yanı: sokuldu: — Çünkü, gelen bir elçi, Halifenin bir getirmiş. Halife, sizi Hamat bastırmağa memur etmiş... saat önce Şamdan Mehdinin onu candan | Halifenin elçisile başbaşa.. Emevilerin en debdebeli ve nüfuzlu zamanıydı. Endülüs, İspanyollardan zaptedilmiş; Türkistan, Hindistan se- ferleri muvaffakiyetli neticeler vers Her tarafta islim orduları fü- tuhata devam ediyordu. Halife Abdülmelik bin Mervan ve- fat etmiş, yerine vellahdi Velid bin Halifenin eiçisi Ur şehrine geldiği zaman, Hâmatlan aşağı Fırata uza- nan yerliler isyan etmişlerdi. Şamda ve civarında Halifenin yedek ordusu kalmamış, hepsi Hind ve Türkistan seferine gitmişti, Halife Velid, Hamat isyanını bas- tırmak için, Urda oturan Urman (1) Türklerini hatırlamıştı. Bu işi ancak onlar yapabilirdi. Halifenin elçisi, melikin mektubunu ken: — Halife hazretlerinin de, pederle- ri gibi, size fevkalâde itimadları var- dır. Demişti: Zira, Urman çok mağrur bir adamdı. He dan önce onun gu- TurunU onam lâzımdı. Halifenin elçisi bu vazifeyi de ihmal etmemisti. Zaten Urmanların cesaret ve atıl- ganlıkları ötedenberi Şam halkının ağzında dolaşır dururdu. Urmanlara aid bir çok destan'ar bile düzmüşlerdi. Halifenin elçisi, söyledikten sonra: — Hamatlıları ancak siz İedib ede- ceksiniz! dedi, Bu adamlar hükümete ne vergi, ne de asker veriyorlar. zamanlarda İ r seyi tanımıyor Halife hazretleri bu zulüm ve isyana nihayet verilme- #ini istiyorlar. Dedi. Urman, hatırladığına ' pek Velid bin Abdül Urmana verir- Halifenin selâmını Halifenin Kendisini ade sevi iradelerine göre ket edeceğimi ekndilerine Si siniz Cevabını verdi. Halifenin mektu- bunda şöyle bir cümle vardı: «.. İsyanı bastırdıktan son- ra, kabilenizin yapacağı mas- rafa karşılık olarak, Hamatın beş yıllık vergisini size bırakı- yorum.» Urman bunâ da memnun olmuştu. Hamatlılardar beş yıl, vergiyi o tah- sil edecekti. Urman elçiye söz verdi, Bir haftaya kadar atlılarını toplayıp Hamat üzerine yürüyeceğini bildir. di. Elçi, Ur'da fazla kalmadan Şama dönmüştü. Harp hazırlıkları Halifenin elçisinin Şamdan ne mâk- şılmıştı. Çoktanberi şayan kabile efradı bu ha- nce sevindiler. Bu haber- n bir kişi vardiz (Araksı var)