21 Temmuz 1939 .— —— AKŞAMDAN AKŞAMA Bezirgân kürnazlıkları ve hakiki zekâ — Ne akıllı adam! - dediler, — Neymiş? Ne yapmış? Anlattılar: — Efendim, müteahhidmiş. Bir he- sap vermiş. Şu kadar taş, şu kadar zift, şu kadar işçi ücreti, hepsi kalem kalem yazılı, Devletin memurları ted- kik etmiş: Yanlış yok. Fakat yol çö- küntülü yerlerden de geçiyormuş. «Bu- raya da toprak taşıtıp doldurtmak lâ- zım!« demiş. Bakmışlar, çare yok. Toprak kendiliğinden gelmez. «Metre mikâbı kaça nakledilir?» diye onu da hesaplamışlar ve yekünunu yapmış- lar: 2000 lira... Puslaya onu da ilâve. Cedveli tasdik ettirdikten sonra mü- teahhid gülümsemiş... Ellerini uğuş- | turarak, civarda bina yaptırmak için | temel kazdıranlara başvurmuş: «Bu toprakları kamyon kamyon Hürriyeti. ebediye tepesinden birkaç fersah öte. ye götürmek mecburiyetindesiniz, bi liyorum. Size pek yakınlara dökmek çaresini bulayım. Yarı yarıya kâr ede- riz' Onlarla da vur aşağı, tut yukarı pazarlık! Gelsin 500 papel daha... Et- ti 2500!... Gördün mü zekâyı? — Bravo herife! — Ben akıl diye buna derim! ... — Bir de ben anlatayım!... - diye başka bir arkadaş söze başladı. - Barı tilccarlar Hatayın nasıl olsa bize geçe- ceğini anlamışlar... Hemen Oraya... | Lâvantaydı, kumaştı, muzdu bir ta- kım mallari stok etmişler, Tabii ilhak. | tan sonra gümrük almamışız.., Bir li- rada dört lira ticaret!... Onlara da bravo... — Ben akil diye buna da derim. ses bezirgân kurnazlıkları değil... inde bariz bir hile de yok... Ka- | nuna, vicdana uygun şeyler... Kimse- nin bir şey söylemeğe hakkı olamai Akıl etmişler; bin liracıklar kendile. | rine helâlü hoş olsun... Fakat hakiki zekâ, asıl beğen miz, takdir ettiğimiz ve bu milleti yüseltecek saydığımız zekâ bu mudur? Gene Hatay'dan misal göstereyim. Önümde bir kitap duruyor. 643 sa- hifelik muazzam bir cild. Müellifinin adı A, Faik Türkmen, Bizzat kitabın sernamesi HATAY, Bu Türk vatanı parçasının tarihi. | ni, coğrafyasını, ekalliyetlerini, mez- | heplerini, edebiyatını, içtimai duru. | mumu, lengistik durumunu, folkloru- nu,etnografyasını birer birer şerhedi- yor. Okuyunca insana itimad veriyor: Her cihetini iyi aramış, iyi bulmuş, iyi anlatmış. Bu kitap, Hatay'ı insana avucunun içi gibi tanıtıyor. Faik Türkmen'i şahsan tanımam, İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakül- tesinden ve Paris Üniversitesi felsefe yüksek tahsil devresinden mezun bir öğretmen olduğunu bizzat kitabından öğreniyorum, Hatay dâvası esnasında ve diğer eserlerinin üzerinde ismine birçok seferler raslamıştım. Vilâyetlerimizde gazeteler, kitaplar, risaleler basılır; matbaalar işler, Keş- ke bütün onlara para İsraf edilmese de her vilâyetimizi anlatan böyle birer kitap olsa... Ne büyük noksan telâfi edilirdi. ss. Ben de hakiki zekâ diye diyorum: Hatay kitabımı yazabilmek; Hatay'ı bu kitaplan öğrenmek; oradan vur. gun halinde bir parti yarı kaçak mal getirmek değil, hayır! Oraya neler bunlara Ticaret borsası Bir kaçakçılık vakası etrafında tahkikat yapılıyor Ticaret ve zahire borsasında inti- habat münakaşaları devam ederken bir kaçakçılık 'ihbar edilmiştir. İddia "| edildiğine göre yabancı bir memleke- | te satılan 4 milyon kiloluk bir parti yapağı borsaya kaydettirilmeden ha- | rice gönderilmiştir. Bunun borsa resmi 6-7 bin lira raddesindedir. Borsa komiserliği, işe vaz'ıyed et- miş ve tahkikata başlamıştır. Tahki- kat neticesinin bu bir İki gün zarfın. da ilân edileceği söylenmektedir. Diğer taraftan, parti, geçen sene olduğu gibi bu yıl da zahire ve tica- ret borsası intihabatı için namzed göstermiyeceğini alâkadarlara dün bildirmiştir. Parti müfettişile tanışma merasimi Halk Partisi İstanbul müfettişliği- tayin edilen B. Tevfik Fikret ile şehrimizdeki Halk Partisi k hiye, Halkevi, umumi meclis â belediye, vilâyet erkânı arasında bir tanışma yapılması muvafık görülmüş ve bu zevat dün Partiye giderek B. Tevfik Fikret Sılaya takdim edilmiş- lerdir. B, Tevfik Firket Sılay kendisi- ne takdim edilenlerle bir müddet has- bıhalde bulunmuştur. Sergi hazırlığı Serginin açılma günü 26 temmuza bırakıldı Dünkü sayımızda, ilinci yerli mallar sergisi hazırlıklarının 20 gün- denberi devam ettiği halde henüz hiçbir paviyonun ikmal edilmediğini yazmıştık. Serginin açılmasına iki gün kaldı- ğı halde bir tek paviyonun ikmal edilmemiş bulunması endişeleri mu- cip olmakta idi. Dün, Galatasaray- daki sergi hazırlıklarını teftiş eden sergi komitesi başkanı Valı ve Be- lediye Reisi B, Lütfi Kırdar, sergi. nin açılma gününü tehire lüzum güstermiştir. 11 inci yerli mallar ser- gisi 26 temmuz çarşamba günü kü. | şad edilecektir, Son birkaç senede pazarlıklı satış- lar yüzünden panayır yerine dönen yerli mallar sergisinde bu sene satı- $in yasak edilmesi bazı firmaları ser- giye iştirak hususunda ndür- mektedir. Evvelce sergide gösterilmek üzere hazırlanmasına karar verilen İş bon. | kası müessesatı filmi ikmal edilme- miştir. Herhalde 11 inci yerli mallar | sergisinin hem vaktinde yetişmesi, hem de mükemmel olması için aza- mi surette çalışılmaktadı İ neler götürmek, orada neler neler ye- tiştirmek ve oradan neler neler getir. mek... Yaratıcı zekâ... Bizi en medeni mil. letler seviyesine yükseltecek zekâ... (Vâ - Nü) Aldığımız mektuplar Halkla temas eden memurların nezaketi Kadıköyünde Yeldeğirmeninde, Du- okağında 105 numarada otu- t umumi hizmet se İlo sık sik ak (mecburiyetinde or; ve göyle munmele- uz kaldığından dolayı şikâyet «Gişede bir memur vardır. Bu zat her nedense mütemadi bir asabiyet içindedir. Herkese: Sen! » diye hitab eder, Çabuk ol! Bekletmesen el Baha- nizin dayısı yok! - diye çıkışır. Katiyen para bozmaz. Pek nadir olarak on kuruş gibi ufak paraların üstünü verecek olsa bile şiddetle ve dağınık bir halde önündeki camın Üs- tüne fırlatır. Ben Du sinirli zatın hış- mına, uğramamak için tedbirli balu- nurum. Müameleye Çirişirken çabuk harekot ederim. Parayi bozuk olarak hazırlarım. Geçen gün yedi yaşındaki çocu- Bumla birlikte gene gittim. Elinden tutmuştum. Gişenin Önünde möbeti- mi bekliyorduk. Birdenbire bahsetti- ır ma yanaşma! Kıracak- &n! - diye bağırdı; çocuğa çıkıştı, Kendisine Cas m çok uzaktay bu çocuk eulan. diye mamıştır, Ona da, herkes ketle muanicle etmeni; dim. Hem de Çocuğunun terbiyesini le çıkmalıydu Başımı derde sokma! - diye söylendi Oradan ayrıldım, Artık bu gibi mu- amelelere maruz kalmamak için Hay- darpaşada bulunan ayni mahiyetteki ne, mürssesesine gilmek #inde kalıyorum. ... etmemek için mü- essescnin İst 8 memurunun kim olduğunu dercotmiyoruz. Fakat bir çok tamimlere rağmen hâlâ bir çok yer- lerde halka fena münmele devam ediyor. Halkla temas eden memurla- rın her şeyden evvel bu gibi kusurları olmamak lâzımdır: Onlardan diplo- ma gibi nezaket bilgisi de aranmalıdır. Bir motör bir sandala çarptı Denize düşen sandaldakiler etraftan yetişenler tarafından kurtarıldılar Tütün amelesinden, Salih, Musta- fa, Ömer, Aziz, diğer Ömer, Ali, Ham- di, Alâaddin ve Lütfi Yağkapanı iske- lesinden bir sandala binerek Meyva- hoşa gitmekteler iken Vatan motörü sandala çarpmış, içindekiler kâmilen denize dökülmüşlerdir. | Etraftan yetişen sandalıcılar, deni- ze düşenlerin ini kurtarmışlardır | Lütfi, elini Vatan motörünün perva- nesine kaptırdığı çihetle kesilmiş, po- | lise tarafından berayi tedavi hasta- | neye nakledilmişt Babıâli ve Ankara caddeleri. nin inşaatı tesri ediliyor Babıâl ve Ankara caddelerinin biran evvel ikmali için ayni müteahhid ta- rafından inşa edilen Tozkoparan yo- Tunun faaliyeti tatil edilmiştir. Tozko- parandaki vesait ve amele ile Ankara ve Babıâli caddeleri bitirildikten son- ra Tozkoparan yolunun inşasına de- vam edilecektir. Bay Amcaya göre İ nüshasında CBelediye plâj sularını & İSTANBUL HAYATI Istanbulun imarı Hk beş senelik program iki kısma ayrıldı B. Prostun hazırladığı nâzım plâ nı esaslarına göre ilk beş sene de yapılacak işler hakkında bir program hazırlarımış ve bu program Nafia Ve kâletince tasvip edilmişti. (Belediye programın teferruatını da tesbit et. miştir. Umumi meclisce kabul edil dikten sonra tatbikine başlanacaktır, Yirmi mliyon lira İle tatbik edilecek bu program iki kısma ayrılmıştır; Daha müstacel görülen işler İlk iki buçuk senede, diğerleri ikinci iki bu- çuk senede tatbik edileceklerdir. Programın birinci iki buçuk sene- liğinde yapılacak işler şunlardır: Un- kapanı - Eminönü, Karaköy - Azap- kapı, Yolcu salonu - Karaköy, Kara- köy . Taksim, Tepebaşı - Azapkapı, Plândaki istikametlerine göre açı- lacak olan bu yolların hepsine bi den başlanacaktır. İkinci iki buçuk senede yapılacak yollar da şunlardır: Çukurbostan - Edirnekapı, Tozko- | paran - Yeşil saha, Şişhane - Kasım- Paşa, Sütlüce, Galatas ydanı, Taksim meydanı, Tophane - Karaköy Sirkeci - Yenikapı - Yedikule, Maç- ka - Dolmabahçe, Beşiktaş Barbaros meydanı, Karaköy meydanı Bu ikinci kısım işler de iki buçuk sene sonra hep birden başlanmak su- retile yapılacaktır. Ruhsat almadan kapatılan | fırınlar tesbit ediliyor Şehrimizde bazı semtlerdeki fırın- | ların bir tek kişi tarafindan kiralan- İ dığı fakat yalnız bir tek fırının işle- tildiği görülmüştü. Ekmekçilik ni- zamnameşinin beşinci maddesine gö- re bir fırının kapatılması için biray evvel belediyeden ruhsat almak lâ- zımdır. Bu esasa riâyet edilmeksizin fırınları kapıyanlar hakkında kanuni takibat yapılması bildirilmişti. Kaza kaymakamlarından gelen malümata göre kazalarda faaliyete geçilmiş ve ruhsat almıyarak seddedilen fırınlar tesbit edilmeğe başlanmıştır. Büyükdere deniz banyoları Büykdere Beyarpark deniz banyoları sahibi Rasim Kayra imzasile şu mektubu aldık: Muhterem gnzetenizin 19/7/089 & ettiriyor) başlığı altında yazılan yazıda, Sarıyer ve Büyükdere deniz hamamlarının pek yakınlarında bulunan lâğımların suyu kirlettiği tesbit edilmiştir suretindeki ha- ber tavziha muhtaçtır. Bu yanlışlık maalesef verecek bir halde b ikatini berveçhi ni sütunda tashihi, Büyükderede Maltiz k aki gazino caretime sekle dan hâdisenin r aryeder ve olsuretie rita ederim rgasında, bahçesind: banyosu deniz üzere vaki mür tâbi tutulmuş ve ların sulurı kirli müsaadei Binaen, yazpark deniz boriyola: Büyükdere * Beyazpark deniz banyo on binlerce lira sö: vücuda getirili ve şehirellik m ssısı B. Vagnerin ve Sihhiye Vekâleti memuru mahsuslarının suların temizliği hakkındaki raporlarma müsteniden inşa edilmiştir ve bu rapor- lar da Balediye dosyalarında mevcuttur. Saygılarımızın kabulünü rica ederim. Mi Hayrullah paşanın torunu bay ... Hani şu sarı bıyıklı ... Dişlek zat mı?.. Tarırım, apta- lan biridir ol... Sıcaklar arttıkça... Tramvayda iki kişi konuşuyor: — İçimdeki arzuyu bilir misin?... — Bir çuval para... — O, her zamanki kara sevdamız. Fakat şimdiki arzum başka... büyük bir fıçının İçine buzlu su dol dursalar, ortasına bir iskemle yerleş- tirseler, ben suyun içinde oturup bar- dak bardak buzlu şerbetler içerek uy- kuya dalsam. — Hararet beynine vuruyos galiba, Hadi, burada inelim de bir bardak s0- uk su iç, Yoksa fenalaşacaksın, “e Bir buzcu dükkânmın önüne kalaba- Uk toplanmış, Yumuk avuçlar biribi- rinin omuzundan uzanıyor. Her kafa- dan bir ses çıkıyor? — Hadi buzcu, çabuk ol, Uzata uza- ta kolum ağrıdı. Al şu parayı da be- nim buzumu ver, — Heeey, delikanlı, Ver bakalım ya- rım kile buz. Yanar dağ gibi için için tutuşuyorum. Biraz daha beklersem her tarafımdan alev fışkıracak ha... Yaşlı, şişman bir kadıncağız, beli büzmeli çarşafının iki yakasını müte- madiyen yelpaze gibi sallıyarak ofla- ya puflaya bağırıyor; — Şu güneşin altında buz beklemek kabır azabından beter. Yüreğim çarp- mağa başladı. Nerede ise şak diye dü- şüp bayılacağım. Elindeki minimini vantilâtörü işle terek yanındakilerle çene yarışlıran incecik dekolte roplu, çıplak bacaklı genç kıza arada bir göz atarak homur. danıyor; — Gençliğimizde biz mi di ik, yoksa, şimdi bunlar mu taralelli, anla- madım ki. Ciyan gibi gençlik eyyamı- muzı çarşafların, peçelerin altında ge- girdik, Şimdi şunların haline, kıyafe- tine baktıkça içim gidiyor. Velâkin, gel de bu yaştan sonra açıl saçıl ba- kalım. Arkadan bir feryad: -— Buzcu, Hemen bir kilo büz ver- mezsen aklımı oynatıyorum. Birden- bire dükkâna saldırıp gırtlağına sarı lırsam karışmam ha... İç gıcıklayıcı bir destere gıcırtısile buz kalıpları parçalanıyor. Tezgâhın önünden buzcunun kıllı kolu uzanıyor, Gerdanından billür ter damlaları sı- zan, talaş bluzlü; nazenin buz parçası tezgühtan çıkarken dışarda bekliyen kadınlı erkekli âşıkların gözleri ona dk kiliyor. Yüzlerce el birden uzanıyor. Ağızlar sulanıyor, gözler dört açılıyor. | Herkeste bir telâş. — Bu benim, — Hayır, benim. İki saattenberi bek. tiyorum. — Kaç saat beklersen bekle. Ben pâ- rayı senden evvel verdim, İçeriden buzcunun kart sesi: — Baylar, bayanlar. Bu iş para ile değil, sıra iledir. Sırası gelen bahtiyar, evlenme dai- resinden çıkan kırk beşlik bir damad sevincile billür vücudu sevgilisini alıp savuşuyor. Hele, büzmeli çarşaflı kadıncağızın | buz parçasını alıp ter sızan alnına sü- rerek mırıldana mırıldana uzaklaşma» sı görülecek şeydi. Cemal Refik velki gün limanımıza getirilen Tırhan vapurunün, diş aksamının boyanmasına - başlanmıştır, Boya işi bittikten sonra vapurun teknik teo- rübeleri yapılacaktır. a B. A. — Bilâkis! 20 senedir İstan- bulda!.. Daha bir kere am