Bayan (Jermen Herpen) Germanie Herpain her yaz çocuklarını deniz ke- narına getirirdi. En büyük kızı olan altı yaşlarındaki (Döniz) Denise, bir gün, kendi ingliiz mürebbiyesinin baş- ka çocuklara bakan bir matmâzele göyle dediğini işitti: Bütün bildiklerimi söylesem... Çok fena kadın... Sabahtan akşama kadar, herife mektup yazmakla meş- ul... 7 Denise, annesinden bahsedildiğini biliyordu. O akşam eve dönünce, mut- fakta güzel yemekler piştiğini de gör- dü. Fakat bunların kendileri için ol- madığını öğrendi. Sofra çiçeklerle süs. lenmisti. Mürebbiye çocukları yıkamak üzere soyarken hizmetçiye: — Fena anne... Sade kendini düşü- nüyor! « diyordu Çocuk —Op du. ingi liz kadını, böyle su: yı kim yiyecek? - diye sor. iarını, bacaklarını öfkeyle sabunlama- ğa başladı. lısmuız| - diyerek çocukları erkenden 3 olduğunu bilirdi. Evde iş oldu hud matmazel gazinoya gitmek mi, yaramazlık etr ları işte böyle erki Kızcağız her zaman baha kadar deliksiz bir uyku uyuduğu halde o ge- ce her nedense uyandı. Mehtabın ışığı, bu üç küçük yatağın üzerine aksedi- yordu. Aşağıdan bir şarkı yükseliyor- du. Daha iyi dinlemek için, kız, yata- ğında oturdu. Annesinin sesine bayı- ırdı. Yan odada matmazelin uyuduğu- nu anlayınca, yavaşça kalktı. Ayakla- rının ucuna basarak pencereye koştu. Çiçek saksilerinin arasından, salonda, annesinin açık renk dekolte bir tuva- Jetle piyano başında durduğunu ve bir erkeğin piyano çaldığını gördü. Ada- min kızıl saçlı ve tepesi açık oldu. ğunu da farketti, Annesi onun omu- zuna elini dayamıştı. Şarkı bitince er- kek kadının kolunu öptü. Denise kor- karak yatağına koştu. Bu adam kimdi? Çilekli pasta ve masanın çiçekleri bunun için mi ba» sırlanmıştı?... Çocuk içini çekti ve yastığına sarılarak uyudu. Ertesi gün Denise, tahammülfersa yaramazlıklar yaptı. Bağırdı, « dı. ..z Her cumartesi günü Pont-de - L'Eure şehrinden, yünlü kumaşlar fabrikatörü bay Louis Herpain ailesini görmeğe sahile gelirdi. Bu, sessiz, münis, sakal. h ve karısını son derece seven bir er. kekti. Eskiden aşkla evlenmişlerdi. Ailesinin itirazına rağmen Louis bu drahomasız kızı almıştı. Denise baba- sını pek severdi. Onunla beraber kari. des tutmağa giderlerdi. Birlikte döner. lerken çocuk: - Biliyor musun baba?... -dedi..- Sen burada yokken, biz yattıktan son- ra annemi görmeğe bir bay geliyor. — Deli misin? Nasıl bay? — Bilmem?.. .Arkasından gördüm... Annem şarkı söylüyor. Oda piyano çalıyor. Çok iyi çalıyor, baba... Erkek, kızını hışımla kolundan tu- tarak, eve doğru koştu. Çocuk, hiç birşeyin farkına varmamiş; civi! civil başka şeylerden bahsediyordu, Evde, babasile annesinin münakaşa ettikleri, hi işitti. Kadın hayretle birşeyler söy. Jüyordu. İngiliz mürebbiye çağrıldı. — Efendim, - diyordu. - Bu çocuk pek yalancıdır. Dalma böyle masallar uydurur, Kendisine ceza verilmeli! Bayan Herpain kızını sarsarak: — Sen çok fena çocuksun... Babanı üzdün... Odanda kapalı kalacaksın... Haydi, git... - dedi, Yavrucak akşama kadar ağladı, ba- | Eirdı, Küçük hemşireleri ona merak- lâ ve dehşetle bakıyorlardı. Banyo sa- | atinde mürebbiye ile hizmetçinin alay-| yli gizlice konuştuklarını Denise | ss. ile 1900 senelerinde Pont-de- ehrinin kadınları umumiyetle D&muslu sayılırdı. Zaten bu kasabada BiR ROMAN HULASASI AiLE ÇEMBERİ hiç bir hareket laması ki, pence- relerden gözetilmesin... © zamanlar otomobil de olmadığı için şimenditer seyahatleri kontrol altındaydı. Eğer | filânca bayanın dişçiye gidişile falAnca bayın işe devamı ayni saatlere sık sık raslarsa derhal tedkikat başlardı. İşte bu sebeptendir ki, bütün kasaba halkı hoppa tanınmış olan bayan Herpainle | doktor (Geren) Guârin'in münasebeti. ni bilirlerdi. Bu rabıta mıntakadaki sanayiciler tarafından son dereec fe- nâ telâkki ediliyordu. Louis, zevcesini Üstelik de başka bir muhitten almıştı. Bilhassa kadınlar, - kendilerinin mahrum oldukları saadete bu hemcins. | leri erişti diye - Germaine'i hiç affe. demiyorlar, Ve kıskançlıkla, saatlerce | bu münasebetten bahsederlerdi. Fakat bu aşk maceralarını biribirlerine nak- lederken gizli bir zevk duydukları da | muhakkaktı, Sayfiyeden dönüşte, Denise şiddet- li bir bronşite yakalandı. Doktor Gu&- rin onu tedaviye geldi. Çocuk, nefesini dinliyen bu erkek kafasını tanıdı: Ay. | ni pembe ve dazlak baş, etrafını saran kızıl ve kıvırcık saçlar, O günden iitbaren, İngiliz mürebbi- yesile hizmetçi kızın muhaverelerin- deki birçok nsları anladı. Bu su. retle, bâbası evde yokken hekimin giz- lice geldiğini öğrendi. Kızcağız, dok- torun annesine piyano çalmasındaki fenalığı anlıyamıyordu, Fakat bütün | şehrin kendilerile eğlendiğini hissedi- yordu. O sıralarda İngiliz nurse değiş- ti. Yerine başka bir matmazel geldi, Bu pek merhametli ir kadındı amma, bilhassa bu his- sinden dolayı kı- zı daha bedbaht etti. Zira müte- madiyen o çotuk- ları: — Zavalk yav- rular! - diye ok- şar ve acırdı, O aralık annesi hastalandı. Bunun doktorla araların- daki dargınlıktan dolayı olduğunu ev halkı biliyor. du. Kızle ve mat- mazelle dostuna mektup * yolladı. Aşağıda, hizmetçi: — Tamam... - diyordu. - Üstelik çocuğuna bu mes- leği yaptırmak!.. ... Denise mekte. be gittiği zaman kendi dengi olan arkadaşları ondan uzak kaldılar, E- beveynleri öyle tembih etmişlerdi. | «— Denise'in annesi doktor Gutrin'le sevişiyormuş! - diye aralarında. fiskos ediyorlardı. Yalnız noterin kızı Berthe Pelletot | e samimi oldular. Hattâ tatilde biri- | birlerine misafir gideceklerini vadetti. | ler, Fakat Denise'in annesi Berthe'i | çaya davet edince bayan Polletot kızı. nın gelemiyeceğini nezaketle bildirdi. Mektebe avdette Berthe arkadaşı. na: — Müdire kimseye söylemiyeyim di- ye tenbih etti. Amma senden gizlim yok. Annem seninle arkadaşlık etme. mi menediyormuş. Çok üzüldüm! - de- di. Denise bunun sebebini anlamıştı. O günden itbaren büsbütün vahşileşti. Bütün gayretini çalışmağa verdi. Sım- fın birincisi olarak ötekileri mağlüp etmek ve böylece ezilen gururunu yüks seltmek istiyordu. Fakat sene sonun- da o mektebe tekrar dönmiyeceğini katiyetle söyledi. Evde de tahammül. fersa idi. Bilhassa annesine yapmadı. ğı dürüştlük kalmazdı. Rouen şehrin- deki liseye girdi. Geceleri orada otü- | ran anne annesinin evinde kalıyordu. Şimdi 13 yaşına gelmişti. Son derece coşgun bir ruhu vârdı ve annesinden nefret ediyordu. #.» Her cumartesi tatilinde kendi gibi Bazı şaheser romanların mevzu- larını arada sirada karilerimize birer hikâye halinde okutacağı- mızı bildirmiştik. Bu yazı, Andre Maurois'nm Le Cercle de Famille isimli romanından hülâsa edilmiştir. mektepten çıkıp trenle ailesinin ya- nuna giden üç erkek çocukla arkadaş- hk etti. Bunlar çalışkan ve kültürlü gençlerdi. Gözleri önünde yeni yeni ufuklar açtılar. En parlağı Bernard Schmitt is- minde bir gençti. Lâkin Denise vak- tile arkadaşlık ettiği kızın ağabeyisi olan Jacgues Pelletot (Jak Pelto) yu daha beğeniyordu. Belki bu hissin içinde gizli Kalan bir kinin tesiri var- dı. Delikanlıyı kendine cezbetmek is- tiyordu. Muvaffak ta oldu. Artık akşamları İ mektepten çıkar çıkmaz birlikte ge- ziyorler. Delikanlı kızın anlamadığı güç dersleri öğretiyor. Aralarında de- rin bir samimiyet başladı. Bir sefer erkek kızı öptü, Denise'in gözleri yaşlarla doldu. «— Ben annemden utanıyorum. İ Ona benzemek istemem> diyordu. vi 1915 de harbe gitmeden evvel Jacgues ailesine Denise ile nişanlan- dığını söyledi. O telâş arasnda ne Fakat şimdi de kendi... bay Pelletot, ne de karısı bir şey de- meğdiler. Yalnız muharebenin sonu- nu beklemesini rica ettiler, 1916 da bir İngiliz zabiti genç kıza kur yapıyordu. Pek canlı bir gençti bu. Denise nişanlısına karşı duyma dığı incizabı hissederek kaçmağa karar verdi, Bakaloryasını bitirmişti. Tekrar anneannesinin yanına gidip felsefe dersi takip etmek için lise- ye gireceğini söyledi. Harpte olan Jacgues'le de sik sik mektuplaşıyor- du. Delikanlı ilk izninde nişanlısını görmeğe geldi. İki genç gizlice bir otele gittiler. Bütün bir geceyi bir- likte geçirdiler. Bunun üzeline deli- kanlı derhal evlenmek istedi. Lâkin Denise: — Hayır olmaz. Daha sen izdivaç yükünü taşıyamazsın, tahsilini bitir- meğdin!. diye itiraz etti, ... Bay Herpain bir akşam evde yal- nizken ansızın vefat etti, Kars as- keri hastanede ve başka bir şehirde meşgul olan doktorunu görmeğe git- mişti, Felâketi telgrafla haber lan Denise sabahleyin erkenden İ Rouen'den geldi. Acısına rağmen bü- yük bir metanetle babasınm buz gıbı alnını öptü Bayan Herpain geldiği zaman ağ- hıyarak kocasının yanına girmek İs tediyse de üç kızı babalarının yattı- | mektupla bunu kızına haber ğı odanın önünde durmuş, küçük kollarını açarak: — Buraya giremezsiniz! ni oldular. Cenaze evinde kavga çıkarmamak için kadın işi idareye çalıştı. Misafir- leri kabul etmek üzere aşağı indi. Denise katiyen annesile bir evde oturmak istemediğinden miras mese- Jeleri biter bitmez Parise tahsile gitti, Zaten mubarebeden sağ salim kur- tulan Jacgues te orada hukuka de- vam ediyordu. İki genç gayet mesud günler ge- çirdiler. Lâkin Denise sevgilisinin dü- şünüş tarzlarını beğenmemeğe beş- Jadı, Hele delikanlının: — Babam mektup yazdı. Beni ya- nıma çağırıyor. Yeniden hayata atıl- maktansa başlanmış bir işi takip et- mek doğrudür! - diye fikir yürüttü- günü görünce fena halde kızdı. — Ben nefret ettiğim o muhite git- mem. Bürüde seninle sefalete katla- nırım. Fakat ne pahasına olursa ol sun oraya dönüp seninle evlenmem, - âlye mi- 1921 de bayan Herpain doktor Guörin'le evlendi. Gayet müşfik bir verdi ve gelmesini rica etti. Fakat Denise kabul etmedi. Genç kızın oturduğu pansiyonda arkadaş olduğu iki tale- be daha vardı. Pek zengin bir ban- kerin oğlu Edmond Holmann, bir de Monicault isminde parasiz bir genç... İkisi de kızı seviyorlardı. Fa- kat aralarında temiz bir arkadaşlık- tan başka bir şey yoktu. Sene sonun- da hepsi mükemmel surette imti- hanlarını verdi. Jacgues'le Edmond hukuk doktoralarını aldılar, Moni câult parlak surette yüksek tahsilini bitirdi. Denise ise Lâtinceden vasat olarak geçti ve İngilterede bulunan ikinci hemşiresinin yanına gitt. Jacgues- ebeveynini gördükten sonra nişanlısını İngilterede bulacaktı Lâ- kin vadinde duramadı. Uzun bir mektup yazarak izahat verdi; De- nişe'in gelmesini istiyordu. 4Burası zannettiğin kadar kötü bir yer değildir, annenle üvey baban da gayet iyi insanlar. Bü' muhit ar- tak onlara hürmet ediyor, rahat eder- sina diyordu. Genç kız, şifahen konuşmak üzere Jacgues'i çağırdı. Uzun seyahat et- mesine hacet kalmasın diye Parise döndü ve nişanlısını bekledi. Fakat, delikanlı kendi yerine, Kızın annesi. ni gönderdi. Jacgues, ona gitmiş, ta- yassulta bulunmasını rica etmişti. Kadın, bir türlü kızını kandıramadı; ve o akşam ümidsiz Pont - de - I'Eure'e döndü Denise, nişanlısına uzun bir veda mektubu yazdı. Sevdiği halde, fikir- leri ayrı olduğu için, evlenemiyecek- lerini katiyetle bildiriyordu. sBana cevap verme, beni arama. Kararım budur. Cesaretim! kırma.» diyordu. Yazdığı satırlara göz gezdir- diği zaman, kendi kendine: «— Acaba bu cesaret mi, gurur mu?» diye düşündü. Fakat bu iki his o kadar birbirine karışmıştı ki ayırarak tahlil etme- nin imkân yoktu. ... , Genç kız manen dinlenmek için yapayainız bir köye çekildi. Noğlden bri! kaç gün evel, pansiyonunun merdi- venlerinden çıkarken, dağcı kıyafe- tinde bir delikanlının bavullarla gel- diğini gördü. Bu, Edmond Hol mann'dı. — Hurra! Bonjur Denisel diye ba- gırdı. Sizin burada olduğunuzu bili- yordum, bilhassa geldim. Birlikte gezdiler ve delikanlı kıza izdivaç teklif etti. Denise: — Fakat imkânsız. Biliyorsunuz ki ben Jaâcgues'ın yalnız nişanlısı de- ğü, metresi idim, — Zarar yok, ben mazinisi kıskan- muyorum. İstikbeliniz bana aiddir. Genç kız ertesi günü cevap verece- ğini söyliyerek, odasına kapandı. Es- ki nlaşnlısına evlenceğini haber ve- ren bir mektup yolladı. Edmond'un babası, yaşlı, zengin bir bankerdi. yoksa Evlenerek kocasile birlikte bi vetli adamın maiyetinde çalış Denise'in hoşuna gitti Çalışmanın aşkı aratmıyacağına kanidi. .. İzdiyacının ilk üç senesi, Denise için sönük bir hatıra halinde kaldı. Kayınpederi ile bir evde yaşamağı genç kadın istemişti. Fakat umduğu gibi olmadı. İhtiyar adam onları İş- lerine karışlırmayınca, Denise fena halde sıkılmağa başladı. O sırada ar- ka arkaya dünyaya gelen üç çocuğu onu bir zaman oyaladı. 'Bu İzdivaçta onu en memnun eden bir şey de annesinden kat kat zen- gin olması idi. Günün birinde, Edmond'u babası bir iş için Cezaire yolladı; çocuklar» la Denise, sahilde bir villâya yerleş tiler. Edmond, karısının sıkılaca; korkuyordu. Komşuları olan Vilier ailesi ile görüşmesini söyledi «— Sade dikkat et, orada görece ğin erkekler yalnız olarak seni ziya- rete gelmesilenr, Bilirsin bir kadın, pe kadar namuslu olursa çü- buk lekelenir.> diye bu- lundu. Denise, kocası gittikten s lerini kitap okumakla Bu sırada komşular: kendisini ziyarete gel lü, samimi bir kadındı, bemen ilerledi. Onların evinde gördüğü erkek, Denise'e kur yapmağa başla- dı. Ev sahibesi bu İşi teşvik etti, O, zâten pek çok dostları olan serbes bir kadındı. Denise, âdeta, erkeğin kollarına attı. Sandal gezmeleri, mehtap safaları... Şimdi artık erkek sık sık, yalnız olarak villâya gelip gidiyordu. Bir gece de, sabaha kadar Denise'in oda- sında kaldı. Kadın buhranlar geçirdi. Hele ko- casının geleceğin! haber veren tek grafı alınca, dehşet içinde kaldı. On beş gündenberi Managua ismindeki bu erkeğin metresi olmuştu. Kocası- na olanı biteni: yetiştirecekler diye, herşeyden, — herkesten o korkuyordu. Edmond'u gülünç vaziyete soktuğun- dan dolayı da vicdan azabı çekiyor- du. Hakikati söyleyip boşanmağa k rar verdi. Fakat dostu, zengin bir ka- dınla evli, çapkın bir erkekti. Bir an bile bu İşin böyle ciddi bir şekil alaca- ğını düşünmemişti. Managua, bayan Viller ile birlikte, Denise'i kocasına herşeyi itiraf fik- rinden zorla vazgeçirdiler. Edmond bir kaç gün karısının ya- nın da kalip gittikten sonra, Denise fena halde hastalandı; hezeyan nö- betleri geçiriyor. Kocasına telgraf çe kiyorlar; adamcağız koşarak geliyor, perişan bir'hâlde günlerce karısmi tedavi ediyor. Ayni zamanda işin iç yüzüne de vakıf oluyor. Lâkin ken- dini aldatmağa çalışarak bu mac& rTanın © kadar ilerlediğine inanmak istemiyor, Erkeğin akrabası boşan- mak tavsiye ediyorsa da Edmond, Ka- rısını fazla sevdiğinden ondan ayn yaşamağa bir türlü razı olamıyor. ” Bu zaman zarfında Jâcgucs, De nise'in küçük hemşiresi ile evleniyor. Genç kadın bunu haber alınca, keodi kendine: «— Garib şey! Acaba bana benzet- tiği için mi alıyor? Yoksa daima be- ni taklide çalışan hemşirem kendini ona zorla mı sevdirdi?» diye düşündü. İhtiyar Holmann öldü. Edmond, işlerin başına (geçti. Ve zamamnın meşhur bankacılarından biri oldu. Verilen ziyafetlerde, Denise ânima zekâsı ve güzelliğile göze çarpıyor. Birçok erkek ahbapları var. O sırada eski arkadaşı Bertrand Sehmitt'e rag- yor. Şimdi delikanlı meşhur bir muharrir olmuştur, Evlidir; Jâkin genç | kadınla son derece sami: ö : kendisin te iiiyar: Aralarmda şöyle bir mü- havere geçti: (Devamı 13 üncü sahifede) Hulâsa eden: (Vö-Nü) sun tavsiyede onra güne ahbaplıkları