Bahife iZ Eşref, arkadaşı Fethinin masasına yaklaştı, Bu sırada masanın üzerin- de duran mavi bir kâğıt gözün; ilişti. "Bu bir mektuptu ve «sevgilim!ş diye başlıyordu. Böyle şeylere pek meraklı olan Eş- ref, hemen mektubu aldı, gplamağa başladı: «Sevgilim, Uzun bir tereddüdden pe Diha- .yet sana bu mektubu yazmağa; karar verdim. Ne zamandanberi hama; <Ne olur? Bir gece tenha bir yerde bulu- şalım, baş başa birkaç saab'.geçire- 'limt...> diye ısrar edip duruyorsun. Şimdiye kadar senin bu arsuya «pe- “kis diyemiyordum, Lâkin ertik seni kırmıyacağım. Bu gece saat tam 12 de seni evimde “bekliyeceğim. Her hangi bir hâdiseye 'meydan vermemek için sana nasıl eve “gireceğini de anlatayım. Evin arka- -Stodaki geniş bahçeyi biliyorsun. Ev- “velâ bahçeye girersin, Etrafı sık ağaç- 1 yoldan ilerliyerek bahçe kapısının önüne kadar gelirsin. Ben kapıyı ara- ik bırakırım, Buradan girdikten son- ra küçük bir merdiven çıkarsın. Be- nim odam merdivenin sağındadır. Za- ten ben seni bahçe kapısı önünde de Bn ya... Gece görüşmek üzere şimdilik Al aha ısmarladık, Nazmiye» Bşref bu mektubu alıp hemen içeri odada çalışan arkadaşı Ahmede koştu: — Bak... Bak... Oku... Bizim Fethi “ne.işler çeviriy « Bu gece bir aşk “randevusu varmış... Ahmed de mektubu okudu Bitirdik. iten sonra: b Vay hinzır vay!... Tevekkeli bu- günlerde işleri bu kadar asmıyor? De- “mek aşk randevuları peşinde koşu- yormuş... Bu sirada Fethi de içeriye girmişti. “Eşrefle Ahmed, hemen: — Maşallah... dediler, gönül işle- “rinde almış yürümüşsün... Demek bu gece heyecanlı bir aşk masstmsı geçi- “ receksin öyle mi? © Fethi evvelâ hayret etti: — Peki amma siz bunu nereden bi- Myorsunuz? diye sordu. Lâkin sonra 'Nazmiyenin mektubunu arkadaşları- nın elinde görünce kızdı: — Artık bu sizin yaptığınız da mü- nasebetsizlik doğrusu, dedi, bana ge- Jen hususi mektupları ne diye oku- yorsunuz, canım?... » Tâkin üç arkadaş çocüktukların- .danberi biribirlerini tanıdıkları için Fethinin bu kızgınlığı uzun müddet devam etmedi. Eşref: © —Buişi bizden saklarsın ha... İş- te biz her şeyi böyle öğreniriz. Anlat bakalım, bu gece için ne gibi tedbirler “Aldın? — Fethinin kızgınlığı artık büsbütün geçmişti. Şimdi gülüyordu: > — Size anlatacak bir şey kalmamış - Her şeyi öğrenmişsiniz. Bu gece azmiyeye gideceğim amma, Yalnız “bir şeyden fena halde © körköyorum. İazmiyeniin bahçesinde, sohra onun bitişiğindeki komşuda iki üç'ir köpek “vardir. Gece yarısı ben se78ilimin bah- çesine girerken bu köpekler üzerime ;Z aalditacak olurlarsa ne yaparım? Bi- j siniz ki benim köpekten ödüm pat- “lar. Bir kere beni bir köpek ısifmıştı. 6 res kuduz hastanesine iğne ye- meğe gitmiştim. O gündenberi 'nerde “bir &öpek görsem yolumu değiğtiriyo- a um: Halbuki bu Nazmiyenizi“Bahçe- deki köpekler de pek azılı, pek iri hâyvanlar... — Fethinin bu sözü üzerine”'dkadaşı med — Canım, dedi, sen onun bir kola- yin: bulursun... “ Fethi dudak büktü: — Bilmem ki... dedi, bakalım ne Dlâcak?... Fethi odadan çıkınca, Eşrefle Ah- med biribirlerine bakıştılar. Ahmed ülümsiyerek: — Şuna bir iş yapalım mı? dedi, öy- Je bir muziplik ki hayatının sohuna dar unutamasın... — Eşret merakla sordu: — Meselâ ne gibi? « Ahmed, kurnaz kurnaz gülerek plâ- nın anlattı; — Gece İeel on pe Nazrniyenini a renarın bu kad Köpekten korkan aşık bir yere saklanalım. Fethi, sevgilisi- nin bahçesine girmek için oraya gel- diği zaman ikimiz de köpek gibi hav- lama taklidi yapalım. Sen kalın kalın havlarsın, ben ince ince... Fethi kö- pekten o kadar korkar ki bu navla- ma seslerini işittikten sonra dünyada Nazmiyenin bahçesine giremez. Ertesi günü de onunla mükemmel alay ed6- riz. Bir gece uykusuz kalırız amma, yapacağımız müzipliğe değer... Eşref, arkadaşının bu fikrini pek mükemmel buldu. Fethiye bu muzip- liği yapmağa karar verdiler. Bundan evvel köpek taklidini iyice yapıp ya- pamıyacaklarını anlamak istediler, Eşref: — Haydi bir prova yapalım... dedi. Ve köpek gibi havlamağa başladı, Çok muvaffak oluyordu. Ahmed, memnun bir tavırla. — Mükemmel, dedi, köpekten hiç farkın yok... Yalnız biraz dahs kalın havlasan iyi olur... İ Ahmed de köpek taklidini fena yap- muyordu. Gece saat tam on birde Nâzmiyenin bahçesinin duvarı dibinde buluştular. Bir çukura girdiler. Beklemeğ? baş- Yadılar. Saat on İki olmuştu. İki arka- daş, civarda hafif bir ayak sesi işite- cek olsalar, hemen köpek taklidi ya- pıyorlar, havlamağa başlıyorlardı. Sa- at tam on İkide Nazmiyenin bahçesi- nin yanından bir gölge geçiyordu. Eş- refle Ahmed gene korkunç korkunç havlamağa başladılar. Gölge uzak. Jaştı. İki arkadaş, korkunç havlamaları ile Nazmiyenin bahçesi civarından ge- çen herkesi uzaklaştırıyorlardı. İkisi de memnundular, Muhakkak şu es- nada Fethi bahçenin etrafında dönüp dolaşıyor, fakat yaklaşmağa cesaret edemiyordu. Eşrefle Ahmed sabaha karşı evleri- ne döndüler, Gülmekten katılıyorlar- dı. Çünkü Nazmiyenin bahçesine kimse girememişti. Ertesi günü çalıştıkları şirkette iki arkadaş Fethiyi heyecanla o bekliyor- lardı, Fethi, biraz geç, fakat memnun, mesud bir tavırla geldi. Eşref alaycı bir tavırla gülümsiyerek sordu: — Nasıl dün gece Nazmiyenin evi- ne gittin mi? — Fethi cevap verdi; — Köpekten korktuğumu biliyor. sunuz ya... Bunun için dün sizinle konuştuktan sonra bir vesile bularak Nazmiyeye telefon ettim, Onun bana gelmesine, bizim evde buluşmamıza karar verdik. Sevgilim daha akşam- dan bizim köşke geldi. Gayet şalrane bir gece geçirdik azizim... Gayet şa- irane... Siz dün gece ne yaptınız?... Hikmet Feridun Es İş bulmak için O Sinek, Sivri sinek, Güveler uğu 1648 m. 182 Ke/s, 120 Kw. T.A. G. 1974 m. 15195 Ke/s, 20 Kw. Aadyosu T.A.P.Tom. 9485 Ke/s, 20 Kw. TÜRKİYE SAATİLE Salı 18/7/9039 1230: Program, 1235: Türk muziği: I — Neveser peşrevi, 2 — Sadeddin Kay- pi Neveser şarkı - Hicranla harap oldu, — Salâhaddin Pınar - Nihavend şarkı - mil yaşıyor, 4 — Santur taksimi, 5 — Nihavend şarkı - Köttendeki dalgın suya bir bak, 6 — Neşet Kâr - Mahur şarki - Gücendim ben sana, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Richard Btrauas'ın eser- isrinden - Pi), 19 Program, 19,05: Müzik (Luclenne Bo- yer'nin plâklarından), 19,5: Türk müzi- #i (Fasi heyeti), 20: Memleket saat aya- rı, ajans ve meteoroloji haberleri, 20,15: Konuşma, 2030: Türk müziği (Klâsik program) (Ankara radyosu küme #es ve saz heyeti, 21,10: Konuşma, 21.25: Neşeli plâklar - R., 2130: Orkestra programı- nın takdimi — Mendelssöhn ve Bizet hak- kında Halil Bedi Yönetken tarafından, 2148: Müzik (Radyo orkestrası - Şef; Praetortus) : i — Mendelssohn - Bartholdy: Hebridler uvertürü, 2 — G. Bizet - Sen- fon! Do majör, 2230: Müzik (Schurbert'in LiedJerinden - PL), 23; Son ajans ha- berleri, ziraat, esham, tatrilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 23,20: Müzik (Câz- band - Pi), 23,55 - 24: Yarınki program. Avrupa istasyonları Saat 20 de Breslar ve Danzig 20 keman, piyano, vi- yolonsel — Brünn 30,20 karışık musika — Pressburg 20,50 çingene çalgısı — Buda- peşte 20/25 viyolonsel — Hilversum TI 2055 hafif muzika — Londra 29,30 orkestra — Sofya 20,15 halk muzikası, Saat 21 de Berlin 2415 dans — Brosla” 2115 aş- keri muzika — Danzig 2115 orkestra — Frankfurt 2115 opera havaları — Ham- burg 21,15 Johann Strauss geresi — Viya- ha 21,15 Beethoven müsamoresi — Athlone 81 orkestra — Bari 2115 Yunanca neoğ- riyat — Belgrad 81 tanınmış melodiler — Limoges 21 hafif muzika — Sofya 21 sa- lon muzikası — Toulouse 2145 operet muzikası, Münih 22,15 meşhur sesler — Ştuttgart 2213 hafif muzika — Prag 22 or- kesira — Bükreş 22,40 dans — Milâno 22 Mumegski'nin «Saroçinsk panayırı ope- ram — Roma 23 operet — Sofya 2240 ha- tif muzika ve dana — Stokholm 22 or- kösten — Toulouse Pyrenee 22 orkestra, Saat de Berlin, Breslar, Frankfurt, Kolonya 2330 - 1 hafif muzika ve dans — Danzig, Leipzig, Münih 23,45 - 1 hafif muzika — Hamburg, Viyana 2335 - 1 hafif muzika ve dans — Ştutigart 2330 -i hafif mu- sika ve dans — Budapeşte 23 askeri mu- zika — Bükreş 23,15 Rumen muzlkası, çingene çalgı Londra 24 10 dans — Roma 24 dans — Breslav, Kolonya, Ştuttzart ve Viyana 1 - 4 karışık hafif muzika, 005 442 849 128 Va, 232 4431220 1618 1938 2104 İdarehane: Bab:Ali civarı Acımusluk sokak No, 19 TABLETİ Yenek salonlarına, yatak ve ban- ve diğer haşaratı uzaklaştır. mak kabil olur. Temas suretile mücadele ve imhası lâzım gelen GÜVELERİN SÜRFE- LERİ, KARINCALARI ve HAMAM BÖCEKLERİNİN İMHASI İÇİN ve 'kürklere, elbiselere, çamaşırlara, halılara, dolap çekmelerine ve sandık. sm KUTU STALİZE ASEPTAYI Med Oi ii emi a a ep Yazan : Can beyin mektup İskender Fahreddin babası bir gün Şeyh Mehdiye bir yazarak Leylâyı oğluna istedi Leylâ her gün gelip geçenlerin yolunu kesiyor ve reisin oğlundan hayırlı bir haber almağa çalışıyordu O, kendi kâbilesi srasında - Bi- hassa Fırat kıyılarında yıkanan kız- ları da yakından seyrederdi amma « o güne kadar bu derece güzel ve se vimli bir kız görmemişti. Leylâ, kendisinden bir iki yaş bü- yük olan reisin oğluna yaklaştı ve her gün oynadığı aslan yavrusunu göstererek: — Haydi beraber oynayalım, dedi, o da bizim gibi çocuktur. Ve elinden tutarak çadırdan dışa- ri çikardı, — Onunla oynamaktan korkuyor musun? Reisin oğlu birdenbire şaşalamıştı. Bu ne kadar sevimli, ne kadar câ- na yakın bir kızdı, yarabbi! Küçük yaştan beri her güzel şeye karşı meftun olan bu ince duygulu çocuğun, Leylâ gibi zarif, kanı sıcak bir arkadaştan hoşlanmamasına im- kân'mı vardı? Kendi kendine: — Ah, böyle sevimli bir kız karde- şim olsaydı. ben Fırat kıyılarında onunla oynardım. Diyerek içini çekti. Çadırın önünde o gün akşama kâ- dar iki kârdeş gibi koşup oynamış- lardı. Hayvan bayramı başlamıştı. Aşiretin en güzel atları, en iyi de veleri, koyunları, keçileri, esterleri ve daha sonra kafesler içinde aslan ve kaplanları, reislerin çadırı önünden akın akın, küme küme geçiyorlardı. Şeyh Mehdi, her hayvan kümesi geçtikçe, reise izahat veriyor ve hay- van neslinin yıllar geçtikçe güzelleş- tiğini söylüyordu. Akşam olmuştu. İki çocuk hâlâ çadırın önünde as- lan yavrularile ve kuşlarla oynu- yordu. Reisin oğlu fıtratan şair olarak | doğmuştu. Daha altı yedi yaşında iken kendi kendine şiirler söyler, bü- yüklerinin dikkatini çekerdi. Şeyh Mehdi, kendi kızının ayni hil katte ve ayni istidadı taşıdığını söy- Tüyordu. Gerçek, bakışlarından ve konuşma» larından da belliydi ki, Leylâl da çok ince ruhlu bir kızdı. gö aralık reisin oğlu Leylâya ses- Belki kıyar canıma Leylâ, aslan yavrularından birini sevmeğe başladı. Reisin oğlu tekrar bağırdı: Üstüne yürür, çekil Leylâ cevap verdi: Korkma canım, bir şey yapmaz! Adı kadar vahşi değil, Reisin oğlu, bu kadar düzgün cö- vap veren şeyhin kızına derin bir hayranlıkla baktı. Düşünmeden öl çülü ve kafiyeli konuşan bu küçük kız büyürse ne yaman şey olacaktı. Biraz yanına sokuldu: Demem ki, aslan ısırmaz. Fakat, kim söyledi sana? nuşuyor, bir taraftan da çocukların konuşmalarına kulak veriyordu. Ken- di kendine: Şimdi kopacak vaveylâ.. Diye söylendi. Hayvanların gürül- tüsü; sanki birbirini imtihana çek» miş gibi, şiirde ve zekida yarışa çi- kan bu iki çocuğun konuşmaların dinlemeğe mâni oluyordu. Bu arada, reisin oğlunun adını da öğreniyoruz: Can bey.. Can bey, büyük bir erkek edasile Leylâya tekrar yaklaştı; Gözlerin ne kadar parlak! İkinci mısraı söylemeğe meydan kalmadı. Leylâ, sözü, Can beyin ağ- zından aldı: Ben, gökten düşen yıldızım, Çölde büyüyen bir kızım. Beni bırak, kendine bak! Can bey, sevincinden neredeyse yere düşüp bayılacaktı. Ne söylerse, Leylâ derhal cevap veriyor ve lâfın altında kalmıyordu. İşte bu iki çocuğun tanışmaları böyle olmuştu. O gün - ikisi de ço- cuk olmakla beraber - ikisinin de kal- bine birer kıvılcım düşmüştü. Yıllar geçtikçe bu kıvılcımlar büyüyor, de- rinleşiyor, ikisi de birbirini sevmeğe başlıyordu. Âmirilerin ohayvan bayramında “başlayan bu konuşmalar, yıllar geç- tikçe devam etmiş, her iki çocuk böy- lece oyunla, koşmakla, şiir söylemek- le başlayarak, bu samimi ve riyasız sevgiyi evlenme çağlarına kadar ya- şatmışlardı. Can bey yirmisine, Leylâda on sekizine gelmişli. İki kabile arasında bu iki gencin seviştiğini görmiyen, bilmiyen kimse yoktu. Herkes; Eyyamı fitne geldi, belâlar mübareki, Demeğe başlamıştı. Reisin candan adamları, Can beyle Leylânın bir an evvel evlenmesini istiyorlardı. Nihayet bu İsteklerini bir gün Urman'a da söylediler: — Veliahdimizin hali perişandır. Her gün maşukasını görmek için saat- lerce yol yürüyor, Bazan ortalık ka- rarıyor, dönemeyip dağlarda kalıyor. Bu iki çifti derhal birleştirmek ge- rektir. Dediler, “ İlk evlenme teşebbü Can beyin babası bir gün şsyh Mehdiye şöyle bir mektup yazdı: «Uzun yıllardanberi dost ge- çindiğimiz iki kabile arasındaki münasebeti derinleştirmek, ay- ni zamanda da birbirine bağlı iki kalbi birleştirmek maksa- dile bizzat ziyaretine gelmek istediğim halde dizimdeki çi- ban yol yürümeme mâni oldu. Can'la Leylâ'nın evlenmesine karar verdim. Bu kararımdan senin de memnun olacağım umar ve kati cevabını bekle- rim.» Kabile reisi bu mektubundan oğ- lunu da haberdar etmek istedi. Can peri çağırttı;