m z van aranda giyaziyesinin. kuvveti, Fransa nüfus azalmasına karşı tedbir alıyor Dört seneden beri Fransada ölenler doğanlardan fazladır 74 sene içinde Almanyanın nüfusu 38 milyondan 67 milyona çık- tığı halde Fransanın nüfusu 38 milyondan 41 milyona çıkabilmiştir Son zamanlarda Fransada büyük bir kalkınma var. Hükümet mali va- Yiyeti ıslah etti, iktisadi işler yoluna kondu, memleketin milli müdafaa vesaiti arttırıldı. Şimdi sıra Fransa- nın en büyük bir derdi olan nüfusun azalmasile mücadeleye geldi, Fransa- da nüfus birkaç sene evveline kadar her sene, pek az da olsa, artıyordu. Şimdi bü artma dürmuş, eksilme baş- Yamıştır. Yani her sene doğan çocuk- Jardan çok insan ölüyor, Bu vaziyet Fransada heyecan uyan- dırmıştır. Bütün gazeteler nüfüs me- selesile meşgul olmaktadır. Her ta- Tafta konferanslar veriliyor, risaleler neşrediliyor. Aynı zamanda Kabine- de bir toplantısını tamamen bu me- seleye hasretmiş, nüfusu arttırmak için alınacak tedbirleri görüşmüş- tür. 939 senesinin üç aylık nüfus İs- Matistiklerinin neşri bu heyecana s6- beb olmuştur. İstatistiğe nazaran 939 senesinin ikinci kânun, şubat ve mart aylarında izdivaç adedi 938 se- hesine nisbetle 3,300 noksandır. Do- gum mikarı 1750 noksandır. Ölüm mikdarı, bir sene evvelkine nisbetle azalmış olmasına rağmen, 3 ay için- de doğumdan 29,859 fazladır. Neşredilen bir İstatistik Fransada nüfus artmasının gerileme nisbeti hakkında çok dikkate şayan rakam. Jarı muhtevidir. Bu istatistikte muh- telif o memleketlerin ve Fransanın 1865 ile 1937 seneleri arasındaki nü- fusları mukayese ediliyor: 1865 te (o 1937de Fransa 38 41 milyon Almanya (o 38 6 > İngiltere 24 #7 » İtalya 24 . > Japonya 32 v » Bu İstatistik korkunçtur. 1865 te Fransa ve Almanyanın nüfusları mü- savi idi. 1937 de Fransanın nüfusu ancak 3 milyon artmış olmasına mü- kabil Almanyanın nüfusu 29 milyon artmıştı. Aradaki fark çok büyük- tür. Fransada doğum nisbeti müte- madiyen artmaktadır, 1806 . 1856 se- meleri arasında bu hisbet senede 960 bindi. 1866 - 1876 arasında bir Tefrika No. SEVİLEN KADIN Büyük macera romanı Cemilin babası vaktile kâhya imiş, fakat eski kerli ferli kâhyalardan. Acı- bademdeki köşkü, bağı bahçesi, iradı Akan Hüsnü efendiyi oldukça zengin. Jer sırasında saydırırdı. Karısı vefat etmişti. Yirmi odalı evinde biricik oğ- Ju aşçısı ve hizmetçilerile yaşıyordu. Necilenin sevgilisi hiç de Mihrinur hanımefendinin söylediği gibi servet peşinde koşan bir serseri değildi. Ra- hat yaşadığı hayatında para ihtiyacı- nı duymamıştı ki onu arasın! Çalış. kan, dürüst bir çocuktu. Çok da gü- zeldi. Cenabıhakkın «âşiko rolünü oynamaları için yarattığı insanlardan: dı, Sanki sevilmek ve muzaffer olmak için dünyaya gelmiş bir mahlük! 'Hüsnü efendi oğlunu mükemmel ye- tiştirmek istemiş; paşaların yaptığı gibi o da çocuğuna ecnebi mürebbiye tutmuş lisan öğretmşiti. Sonra oğlunu 'Mekthi Sultaniye vermişti, Arkadaş. milyonu geçmişti. Halbuki o tarih- ten sonra mütemadiyen azaldı; 1886 907,000 Doğum. 1896 867,000 o > 1906 17871000 > 1930 750,000 > 1932 722000 > 1936 630,000 O» 1937 616,000 o» 1938 610,000 o» Doğum bu nisbette azalmakta de- vam ederse 25 sene sonra senede 300 bini geçemiyecektir. Halbuki 1938 de İtalyada bir milyon, Almanyada bir buçuk mliyon, İngilterede 725 bin çocuk doğmuşlur. Fransanın nüfusunun 1865 den- beri 3 milyon artması Fransadaki doğum sayesinde değil, Fransaya ya- pılan muhaceret neticesidir. Filha- kika bu müddet zarfında Fransaya giderek Fransız tabiiyetine girenle- rin mikdarı üç buçuk milyondur. 935 senesine kadar doğumla ölüm | arasında muvazene vardı. O tarih- tenberi her sene ölenler doğanlardan bir iki bin fazladır. İzdivaç mikdarı da azalmıştır. 930 da 432,000 izdivaç olmuşken 936 da bu mikdar 279,000 idi, Bugün Fransada bir kilometre top- rağa 76,5 nüfus isabet ediyor. Alman- yada bu miktar 140, İtalyada 130, İngilterede 190, Belçikada 256, Hol- landada 222 dir. 940 senesinden sonra Almanyada senede 400 bin kişi askerlik hizmeti. ne davet edilecektir. Fransada bu miktar 200 bini geçemiyecektir. Nüfusun azalması Fransa için bir çök tehlikeleri davet etmektedir. Bu- nun önüne geçilmezse bir müddet sonra Fransa 25 milyonluk küçük bir hükümet halini alabilir. İşte bu sebeple hükümet mühim tedbirler almağa Jüzum görmüştür. Bunun başında iİzdivacı kolaylaştırmak ve teşvik etmek, çok çocuklu ailelere mükâfat vermek geliyor. Bunun için kanun lâyihaları hâzırlanacaktır. Diğer taraftan çocuk düşürmesine karşı da çok şiddetli tedbirler alına- caktır, Bu suretle nüfus azalmasının önüne geçileceği ümid ediliyor. Müddeiumumi bir ay izin aldı Müddelumumi B. Hikmet Onat Lir ay izin almış ve dünden itibaren me- zuniyetini istimale başlamıştır. B. Hikmet Onat mezun bulunduğu $i- rada kendisine müddelumumllik baş muavini B, Sunuhi vekâlet edecektir. Şehirde muhafaza edilecek tarihi binalar Ağustasta tekrar şehrimze döne- tek olan şehircilik mütehassısı B. Prost nâzım plânlarına göre tat- bikat plânlarını yapacağından o za- mana kadar şehirde muhafaza edile. cek tarihi binalar Belediye ile Evkaf arasında tesbit edilecek ve B. Prost'a bildirilecektir. Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen iyi kiracı bulmak için «Akşam; KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isti. fade ediniz. Bir tren, hat üzerinde yürü yen bir kadına çarpıyordu Dün öğle üzeri makinist İsmali Yıldırımın idaresindeki banliyö ka- tarı, Cankurtaran İstasyonundan Sirkeciye hareket etmekte iken de- miryolu üzerinde yürüyen Muali& adında bir kadına çarpmasına Ta- mak kalmış, makinist sıkı bir fren yep kadının hayatını kurtarmış- imi hakkında, tren yolu üÜze- rinde yürümekten ceza zaptı tanzim edilmiştir. Satye binası tahkikati Satye binasının satın alınmasın. daki yolsuzluk etrafında dün de tah- kikat devam etmiştir. Dün, eski De- nizbank müdürlerinden, B. Cemal İkiz dördüncü sorgu hâkimi tarafın. dan şahit olarak dinlenmiş, binanın satış işi etrafında kendisinden izahat alınmıştır. Tahkikat birkaç güne kadar biti. rilerek evrak mahkemeye verilecek- tir. Haftalık piyasa Piyasada değişiklik yoktur - ihracat mallarının vaziyeti Piyasada, geçen haftaya nisbetle bir fark yoktur, yalnız hadiselerin Rergin bir safhaya girmesi, menfi tesirler yapmaktadır. Fakat bu tesir- ler ihracat işlerini tahdid edecek bir dereceye kadar varmamıştır. Bunu rakamlarla izah etmek için, geçen haftanın ihracat rakamları üzerin- de durmak daha faydalıdır. Yapılan istatistiklere göre temmuzun ilk haf- tasında ihracat mikdarı 358,379 Wra- dır. Bunun 296,477 lirası Almanyaya âiddir. Temmuzun ilk haftasında ol- duğu gibi, diğer haftalarda da ihra- calımızın mühim bir kısmı Alman- yaya yapılmaktadır. Almanyanın ne- ler aldığını, ihracat maddelerimizin vaziyetinden bahsederken yazacağız. Türkiye . Amerika ticaret müna- sebetlerine gelince, bu mevzu üÜze- rinde durmak lâzım, Yeni yapılan Amerikan anlaşması serbes döviz esaslarına istinad etmektedir. Fakat bu serbes dövizin mikdarı da, tücca- rın bir türlü anlıyamadığı şartlar dahilinde tahdid edilmektedir. Tica- ret anlaşmasının mahiyetinden bir kaç defa bahsettiğimiz için, tekrar etmeği lüzumsuz buluyoruz, Alâka- dar makamların ticaret anlaşması- nın tatbiki şekilleri hakkında izahat vermeleri icab eder. Fakat bu kâfi bir tedbir olabilir mi? Alâkadarların iddiasına göre, Amerikan anlaşması- nın tatbiki için, Amerikaya verile- cek döviz mikdarını genişletmek lâ- zamdır. Bunu kabul ettiğimiz takdir- de, ihraç edilen dövizi ne suretle kar- şılıyacağız. Yerine hangi malı sata- cağız? Görülüyor ki, Amerikan an- laşmasının talbiki için ihracat tacir- lerimize büyük bir vazife düşmekte- dir, Rekolte ne kadar? Bu seneki buğday mahsulü hak- kında, hakikate yakın bir rakam mey. cud değildir. Üzüm mahsulü geçen seneye nazaran azdır. Elde stok da mevcud değildi. Bu vaziyet karşısın. da üzüm flatlerinin geçen seneye göre, daha yüksek olması icab eder, Fakat bu mevsimde alivre satışlar az olduğu için, fat hakkında da tah- min yapmak kabil değildir. Bilhas- sa Alman firmaları alivre işlerle he- nüz alâkadar değildir. Fındık mahsulüne gelince; geçen hafta da yazdığımız gibi, mahsul be- reketlidir, Trabzon, Giresun, Ordu, Göreleden gelen haberlerde mahsu- lün geçen seneden fazla olduğu ta- hakkuk etmiştir. Hububat maddeleri — Buğday ofi- si buğday almak için hazırlıklara devam etmektedir. Buğday ofisi, buğday mutavassıtlarına meydan Nakleden : â-Nü surette ikmal etmek üzere idi. Küçük yaştanberi birlikte oynadığı Necileyi çılgın bir aşkla sevmişti. Bu hissinde en ufak bir hesap bile yoktu. Gençlik coşkunluğu ve muhabbet sar- hoşluğile kendilerinden geçmişler baş- ! larına bu kaza gelmişti. Necile ise yaşadığı zengin hayata rağmen pek sıkılıyordu. Küçük yaşın- da öksüz kalmış, büyükannesinin ve İngiliz, Fransız mürebbiyelerin elin- de daima muntazam, herkesten uzak bir hayat yaşamıştı. Etrafında hep resmiyet görmüştü; teklifsizce oynıya- cağı, hissiyatını açacağı bir arkadaşı olmaşnıştı. Güneş görmiyen bir çiçek, kafeste kapalı bir kuş gibi bin bir itina ile bü. yümüştü. Yazları Acıbademe geldik. leri zaman bahçede beraber oynama» sına müsaade edilen yegâne arkadaşı Cemile buluşunca dünyalar onun olur- du. sinin «şeriki cürüm» diye kabahatlı gördüğü İngiliz mürebbiyeye gelince, çocuklardaki bu tebeddülü asla farket. memişti, Zira o, hayalperest kadının biriydi. Aklı fikri vatanındaydı. Koca bahçenin ağaçlıkları altında ilk aşk cümlelerini biribirlerine söyle- mişlerdi. Ve nihayet bir akşam, akılla. rına hiç bir fenalık gelmeden, gece bu. Tuşmak üzere biribirlerine randevu gunu tahmin ediyordu. Zira hanım. efendinin ne derece kibirli ve mağrur olduğu dillerde destandı. Bir tanecik torununu kâhyanın oğluna verir miy- di hiç? İşte onun içindir ki, delikanlı gayri ihtiyari saptığı bu âşk yolun. dan dönmek, kaçmak istiyordu. Niyeti o akşam son defa olarak Necileyi gö- Tüp kendisile veda etmekti. Genç kız bütün safiyetile geldiği bu randevuda, ayrılık kararının verdiği buhrünla başı dönerek düşünmeden kendini delikanlının kolları ârasına attı, Cemil de çok gençti; seviyordu. İradesine hâkim olamadı. Ve işte böy- Jelikle aşk, cemiyetin kurduğu kalde- lere galebe çaldı, Ertesi gün genç erkek vicdan azabı içinde mektebine gitti. Ortada affedil. nu bildirdi. Delikanlı evlenmeğe ha ardı; fakat talip olmağa çekiniyor. du, Mihrinur han:mefendiden kor. kuyordu, Onların serveti, onların mey- kii red cevabı almasına sebep ola- cak diye düşünüyordu. İki genç bir türlü karar veremediler. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Mu- kadderatlarım hâdisenin cereyanına bıraktılar, Büyükanne bu işi farketti. ği zaman, bakalım, nasıl bir hattı ha- reket çizecekti? Gerek Necilenin, gerek Cemilin gün leri, haftaları heyecan içinde geçiyor- du. Nihayet korktukları an başlarına geldi: Hanımefendi herşeyi farketti, Son derece kızmasına rağmen öfke sahnesi gayet kısa sürdü. Derhal mü- rebbiyeyi kovdu; bavulları hazırlattı; ve Necilenin sevgilisile görüşmesine vakıt bırakmadan torununu alıp çifli- ge götürdü. Cemil genç kızın yolladığı mektubu alınca hemen randevuya geldi, Vapura bindi. Bir araba tuttu. Gecenin onuna doğru çifliğin civarında indi. Koru- luk yolunu bir müddet yürüdü, Köş- kün bahçesine yaklaşınca dış kapının kapalı olduğunu gördü. Duvardan aş- tı, Binanın şark tarafında bir ışık gö- rünce kalbi çarpmağa başladı. İşte Ne- mez bir hata vardı; fakat kasden işlen.| cile onu bekliyordu. miş değildi. Necile ise günlerce ağla- “esli değişimler bu eman alen ağ e eğ yp esimi inle; Çit Heyecanla, bir kestane ağacının göv- vermeden buğday alacaktır. Bunun için bir program hazırlanmıştır. Fas, kat bu programı tatbik etmek üzere bir teşkilâta ihtiyaç görülmektedir. Böyle teşkilât yapmadan mutavas- sıtlara meydan vermeden bizzat köy- lüden buğday almak ne dereceye ka dar mümkün olabilir? | İhracat maddelerimizin vaziyeti ! Buğday ve arpa — Son günlerde Almanya, bizden mühim mikdarda buğday ve arpa ve yulaf almaktadır. Halbuki, Alman firmalarının bu de. recede hububat alacağı ümid eğil miyordu. Almanyanın bol mikdarda, yulaf ve buğday mahsulü elde ede- ceğinden bahsediliyordu. Son hafta içinde Alman firmaları, yulaf ve buğ»- daylarımıza karşı geniş mikyasta ta-' lip olduğuna göre, acaba Almanyada rekolte az mıdır? Diğer taraftan İtalyaya buğday ve arpa ihracatı eski hararetini muha- faza etmektedir. * Diğer ihracat maddeleri — Son hafta içinde Almanyaya mühim mik- darda konserve de sevkedilmiştir. Esasen birkaç aydanberi konserve ihracatımız artmaktadır. Bunlann arasında balık konservesi birinci plânda gelmektedir. Bundan başka Amerikadan da balık konservesi üze“ rine talepler devam etmektedir. Konservelerimize karşı bu kadar talep olduğu halde, henüz konserve sanayiine büyük ehemmiyet verilme- miştir. Hususi bir kaç müteşebbisin idare ettiği balık konserve fabrika- larından başka, büyük sermaye ile işliyen bir müessese yoktur. Geçen hafta içinde satılan malla- rın başında tütün bulunmaktaydı. En ziyade Polonyaya ihracat yapıl- mıştır. Balmumu ihracatı da fazlay- dı. En ziyade Bulgaristana balmu mu sevkedilmiştir. Ötedenberi Bul- gar kiliseleri, Türkiyeden (aldıkları balmumumunu kullanırlar, Geçen bhafla içinde, Almanyaya mühim mikdarda mısır ihraç edilmiş. tir. İthalât vaziyeti — Biraz da itha- Yât vaziyetinden bahsedelim. Bu mev- sim giyecek eşyası üzerine pek a2 ithalât yapılmaktadır. Makine, de- mir, malların ithalâtı gün geçtikçe çetin bir mevzu haline girmektedir. Bu gibi malları en ziyade Almanya- dan satın alıyorduk. Fakat bir kaç a Alman demir sanayii, Tür- kiyeye mal satmamak hususunda it- tifak etmişlerdir. Demir ithal eden tacirlerimizin siparişlerine menfi de- ğilse bile «Bir sene sonra teslim ede- riz» diye cevab gelmektedir. H.A Tu baktı. Bir kadın hayalinin küçük bir lâmbayı balkona (oyaklaştırdığını gördü, Bu, işaretti. Cemil bir hamle. de kendini pencerenin altında buldu. Ayak sesisini işiden Necile yavaşça seslendi, — Cemil... Sen misin? Delikanlı, başım kaldırarak: — Evet... Benim! - dedi. eve Genç erkek, sarmaşıklara sanılarak, bileğinin kuvveti sayesinde balkona tırmandı. Parmaklıktan atladı. Kendi- ni sevgilisinin kolları arasında buldu. O sirada, aşağıda fındık ağaçlarının arkasında bir adam gizlenmiş bütün bü olup bitenleri seyrediyordu. Deli kanlı duvara tırmandığı sırada, başın& uzatmış bakıyordu. İki âşığın odadan içeri girdiklerini görünce, homurdana« rak meydana çıktı; w Ben sana gösteririm, kârata... « İ diye söylendi. Hazırlanmış bir plânı olduğu belliye di. Sessiz adımlarla ilerledi. Necile, gözleri yaşlarla dolu, âşığına bakıyordu, Delikanlı sevgilisinin önü- ne diz çökmüş, nazarlarını Necilenin Soluk yüzüne kaldırmıştı. — Affet beni, güzelim! — Cemilciğim! Affedecek ne var? Kabahat bende! Bir hata yaptım, ce- zasını çekiyorum. Fakat ztırâabımın get arttıkça sana karşı olan mu-