Sahife 6 Ingiltere Japonların ablukasını tanımıyor Ingiliz Başvekili Mecliste icab ederse yeni tedbirler alınacağını söyledi Hongkong 23 (A.A.) — İngiliz bahriye; B. Noel Rakerin bir #ualine cevap ve- makamları japonların Svatov lims- nına hiçbir ecnebi gemisinin girme- mesi süretindeki taleplerine rağmen, İngiliz seyrisefain kumpanyalarına bu liman ile olan servislerine tekrar başlamaları tavsiyesinde bulunmuş- Jardır, Ablukayı İngiliz makamatı tan- mamaktadır, Scout ve Thanet torpi- to muhripleri, ticaret gemilerinin serbesce sefer icra etmelerini temin maksadile manda kalmışlardır. A- merikanın Pilisbury, Pope tarpito Mmuhripleri de Svalov önünde bulun- maktadır. Asheville adındaki Ameri- kan ganbotu Kulangsu'ya o gitmiş- tir. Ancak Svatov'da herhangi bir hâ- dise zuhuru takdirinde bütün sürati- Je bu limana dönmek emrini almış- tır. Svatovdaki 70 İngiliz kadın ve ço- cuğu Hongkonga gelmiştir. Svatovda sükün hüküm sürmekte- dir. İngiliz Başvekilinin beyanati Londra 23 (A A.) — Avam Kama- İ rasında bir suale cevap veren Başve- kil Chamberlain, Kulangsu'da iaşe vaziyetinin normal olmadığını, çün- kü berri Avrupa ile münakalâtın münkati bulunduğunu, fakat üçün- cü devletlere ait vapurların Kulang- suyu İaşe etmekte güçlük çekmedik- lerini söylemiştir. Amele partisi mebuslarından Ar- thur Greenwood, Başvekile Japonla- nın birbirini takip eden tecavüzleri Üzerine hükümetin memnuniyetsiz- Yiğini izhar etmek üzere enerjik bir harekette bulunup bulunmayacağını sormuştur. 7 Chamberlain, şu cevabı vermiştir: «— Greenwood, kendisinin telmih etliği kâdiseleri istilzam ettikleri cid- diyetle İngiltere hükümetinin nazarı itibara aldığından emin olabilir, 'Tientsin meselesinin mevzii sureat- te halli maksadile icra edilmekte olan müzakereler, akamete uğraya- cak olursa, ittihazı lâzım gelen yeni tedbirleri tetkik edeceğiz.» Başvekil, B. Cralgie'nin Japon Ha- Triciye Narı B. Aritanın merhameti- ne sığınmış olduğuna dair olan şayi- aları gülünç diye tavsif etmiştir. «Böy- Je bir iddianın daha ilk nazarda saç- ma olduğu meydana çıkar, Asla böy- le bir şey olmamıştır.» Amele fırkası mebuslarından olup Japonların ecnebilere karşı yapmak- ta oldukları taarruzların Uzak Şark dünyasına hâkim olmak teşebbüsü demek olduğu mütaleasını serdeden Tefrika No. 36 ( ren Başvekil şöyle demiştir: Ümid ederim ki, vakayi, bunun böyle olmadığını isbat edecektir, Fa- kat böyle bir teşebbüs vukua gelecek olursa, mesele pek ziyade ciddiyek kesbeder. Londra 23 (A.A.) — Çin hâdisele- Tİ hakkında Avam Kamarasında be- yanatta bulunan Chamberlain, de- miştir ki: *Tientsin imtiyaz mmtakasında çabuk bozulan gıda maddeleri fıkda- nına bir çare bulunmak üzere bazi hal şekilleri tetkik edilmektedir. Bu mıntakaya giren mezkür maddelerin miktarı eskisine nisbetle yüzde 10 dur, Buna mukabil imtiyaz mıntaka- sında pirinç, un vesaire gibi çabuk bozulmayan maddeler boldur, Bu he- yetin azası İngiliz vatandaşlarının yeniden tahkire maruz kaldıklarına dair verilen haberleri şüphesiz oku- muşlardır. Bu hâdiseler üzerine Lord Halifax, Japon sefirini bugün gelip kendisini görmeğe davet etmiştir.» 'Mebuslardan biri, mevzuubahis bâdiselerin İngiliz topraklarında bu- lunan Japon vatandaşları için ciddi neticeler tevlid edip etmiyeceğini Baş- vekilden sormuştur. Chamberlain, şu cevabı vermiştir: «— Lord Halifax'ın sefire «müsa- mahası gayri kabil tahkirler hakkın- da ne düşündüğümüzü sarahaten bildireceğine şüphe yoktur.» Muhafazakârlardan Pilkintzn, Baş- vekilin Japonlara karşı derhal muka- belebilmisil tedbirleri almak tasav- yurunda olup olmadığını cormuştur. B, Chamberlain, şu cevabı vermiş- tir: «— Hayır. Henüz bu noktaya var- miş olduğumuzu zannetmiyorum » Amele fırkasından Hendersonun, Ja- pon ültimatomu üzerine Svatov'da vaziyetin ne olduğu hakkında sormuş olduğu bir suale cevaben Başvekil, aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: » — Hükümet, bu sabah, resmi men- badan malümat almamıştır. Yalnız gazetelerin vermiş oldukları haber- lerden anlaşıldığına göre, Japohlar, niyet ve tasayvurlarının bir kısmın- dan vazgeçmişlerdir. İngilterenin mukabele bilmisil tedbirleri Tondra 23 (A.A) — B, Chamber- İain'in Tientsin hâdisesi hakkındaki beyanatını tefsir eden Times gazetesi yazıyor: «Efkârtumumiye, omukabelebilmi. sil tedbirlerinin tetkik edilmiş oldu- Zuna ve icabında tatbik edileceğine GE FE Bir müddettenberi gök sislerden kurtulmuş, ay yeniden nurlanmıştı ve bu nur hisar penceresinden, doğruca, üzerlerine boşalıyordu. Değirmen ar- kından inen coşkun ve bembeyaz su kadar yüklü, âdeta ezici olan bu taş- kın ışığın bir eksiği vardı: Sesi. Fakat güzel kadının kulakları uğuldadığı için o bu sesi de duyuyordu; nur şelâ- Jesine kendisini kaptırmış, ölçüsüz de- rinliklere uçuyorum sanıyordu. Niha- yet dayanamadı, Kiranı dürttü: — Kalk, dedi, kalk, uyurken bana uzak kalıyorsun! Ay ışığının çerçevesi içinde erke. ğin kucağına bir pervane helecanile atıldı; yüzüne, vücudüne süründü, sürtündü Lü, ağladı ve neden son Ta göğsünün üstünde kavrulmuş gibi hareketsiz, bu sefer, o uyuya kaldı. e — Biliyor musun Kiran, korkunç Mhtimallere rağmen bir gün tekrar bu- Tuşmamız mümkün olabilir. Meselâ, bir gün, sana Parisin bir caddesinde Yazan: REFİK HALİD rasgelebilirim; hemen kucağına atıl- maktan kendimi nasıl menedeceğimi düşünüyorum. — Beni tanıyabileceğinde şüphem var, Sade kıyafetim değişmiş olmıya- caktır, asil çehremi de bilmen lâzım. Mavi bir veston arkamda, matruş yü- zümle şimdikine o kadar benzemiye- ceğim ki... Hem, tanısan, bilsen de aca- ba üzerinde ayni tesiri yapabilecek miyim? Miryam Hârry'»in La divine ehanson adındaki romanını okudun mu? Bir Parisli kadın çölde bir biçare zabiti sever; memleketine döndükten sonra zabit de arkasından gelir, ran- devu verdikleri yerde bu kadın bir de bakar ki, katşıdan, sivil elbisesi içinde sünepe, silik, şehirden ürkmüş bir ağam kendisine doğru acemi adımlar- Ia yaklaşıyor. Sevgilisi bü mıdır? Ha- yır. O, çölde kırmızı bornusuna sark lp at koşturan levent zabit idi; ona yakışan kiyafet ve dekor bunlardı. Neticede biribirlerinden eski tadı ala mazlar ve ayrılırlar, Piyasa vaziyeti Bu haftanın ihracatı geçen haftadan fazla Bon hafta içinde ihraç edilen Türk mal- larının nakdi tutarı 370,632 lirayı bulmuş- tur. Evvelki haftaki ihracatımız 320326 lira 1di, İki haflalık yekün 600,078 Türk Mrasıdır. Bu ihracatın başlıcaları 204,060 Ura olarak Almanyaya vo 139,864 lirası Polonyaya gönderdiğimiz mal bedelidir. Almanyaya 18.035 liralık yapak, 42047 liralik muhtelif kuzu ve keçi derileri, 78,290 liralik tiftik, 16,133 liralık kepek ve 36884 liralık barsak satın almışlır. Aynca küçük kıy- metlerde muhtelif mallar da Almanya için satın alınmıştır. İtalyaya 6,497 liralık mal gönderilmiştir. Çekoslovakyaya 13,019 liralık kuzu derisi o Romanyaya 11820 Amerikaya 1489, Fransaya 3.280, Bulga- ristana 620 liralık muhtelif mal sevkedil- miştir. Mısır ve arpa isteniyor Almanlar, Hamburg teslimi şartile mem- | Jeketimizden külliyetli mikdarda mısır ve | arpa satın almak için alâkadar makam- lara müracaat etmişlerdir. Arpalara 48 | liradan 515 liraya kadar, musırlara da 505 liradan 54,5 liraya kadar fiat teklif etmek- tedirler, Diğer taraftan dün Almanyaya yeniden ipek halı, yaprak tütün, yünlü paçavra, | kuzu derisi, barsak: sari mısır, sığır kuy- rağü kılı, mercimek gönderilmiştir. Çekos- lovakyaya yaprak tütün, koyun barsağı, oğlak ve kusu derileri ihraç edilmiştir.-| Küçük de olmak üzere Yunanis- tana yumurta ve kuru çiroz, Romanyaya susam, İsveçe yün halı, Fransaya ham kendir, İngiltereye balı, Iraka kitap ve mecmua gönderilmiştir. İtalyanlar ise pi- yasamızdan fazla mikdarda yumurta kit- re, keçi derisi, beyaz misir, ve kırpıntı küâğıd satın alarak ihraç muamelelerini Limanlar ve Denizyolları umum müdürlüklerinin yeni kadrosu Limanlar ve Denizyolları umum müdürlüklerinin bu ay sonuna kadar devam edecek olan muvakkat kadro. ları yerine esas kadroları hazırlanmış ve bütçeler de Meclisten çıkmıştır. Bugün, şehrimizdeki alâkadarlara bil- dirilecek, pazartesi de memurlara teb- Jiğ olunacaktır, Haber aldığımıza göre, eskiden De- nizyolları ve Ilmanlar idaresinde çal- şan memurlar, yeni kadrolarda da tavzif edilmişlerdir. Denizbankın ku. ruluşundan sonra alınan yeni memur- lardan bazılarının açıkta Kalacakları öğrenilmiştir. werrasesazsassan! dair olan teminatı çok iyi mıştır. Japon mıntakasında İngilizler aleyhine miting 'Tientsin 23 (A.A.) — Japonlar ta- rafından konlrol edilmekte olan mun- takada öğleden sonra İngilizler aley- hinde muazzam bir miting akdedile- ceğine dair olan haberler üzerine fev- kalâde ihtiyat tedbirleri alınmıştır. Tahrikâtçıların halkı imtiyazlı mın- taka üzerine yürümeğe teşvik etme. lerinden endişe edilmektedir. Amerikanın vaziyeti Vaşington 23 (A.A.) — Çinde Sva- tovun Japonlar tarafından işgali hakkında gazetecilerin süallerine ce- vap veren Amerika Hariciye Nazırı Hull, demiştir ki: «— Svatovun zaptından evvel Ja- karşıla- — Ben Parisli değilim; yarı şarklı- yım; hem Rus kızlarının gözleri şekil şekil kıyafetlere, yüz değişikliklerine alışkındır, Sonra dekorlar bizi kolay kolay heyecana ketirmez; dünyayı aca. iplikler görmek için gezmeyiz ve tesir- leri altında kalmayız; zira hiç bir yer 'Rusya kadar acaip olamaz. Sakal ve kale... Bunlar bizim en fazla ünsiyet ettiğimiz insan ve memleket dekoru- dur. Seni her toprağa benzemiyen bir yerde olduğumdan ve herkesi andır- mıyan bir çebren bulunduğundan do- layı orijinal bakımdan değil, bilâkis bütün alıştıklarıma benzeyişimden dolayı munis bulduğum için sevdim; iyi, güzel, merd, vekarli olduğun içi sevdim; her nerede bulunsan böyle kalacağını bildiğim için sevdim. Fa- kat en doğrusu, hiç sebepsiz, sevme- ğe mahküm olduğum için sevdim. Hem sen de beni şehir elbiselerimle, tayyörümle, kürklerimle, eldivenli, boyalı, şapkalı ve yüksek ökçeli bul duğun zaman yâdırgamıyacak mısın? Alelâde bir Avrupalı kadınla karşılaş. | maktan hayal sukuluna uğramıyacak musın? Acaba bugünkü muhabbetinin | büyük kısmını şu'Türk köylüsü kıya- | fetime, uzun etekli entarime, düğmeli | dar yeleğime, pullu yemenime, sarı pabuçlarıma borçlu değil miyim? Am- ! ma, bak, ne kadar güzelim, sevimliyim, şirinim! Kalmuk tipime yeni kıyafe. tim ne kadar yaraşıyor! 24 Haziran 1939 Kasımpaşadaki müthiş | kamyon kazası Kazaya kamyonun fazla yüklü olma» sının sebebiyet verdiği anlaşılıyor Evvelki akşam Kasımpaşada Mah- mudağa yokuşunda vuku bulan ve bir kadının ölümü, bir erkeğin de ağır surette yaralanmasile * neticelenen kamyon kazasını dün kaydetmiştik. Bu kanlı kaza hakkında tahkikata el koyan Kasımpaşa nahiye müdürü baş komiser B. Talât ve müddelumu- mİ B. İhsan tanzim ettikleri evrakı tahkikiyeyi dün öğleden sonra ikmal etmişler ve suçlu şoförü adliyeye ver- mişlerdir, Son yapılan tahkikat ve tedkikata nazaran kaza şu şekilde vukua gelmiş- tir: Yusuf Kemalin idaresinde bulunan kamyon, kum yüklü olarak hareket etmiş ve perapalas arkasından Ka- sımpaşaya inen ve bir hayli dik olan Mahmudağa yokuşundan aşağı inme- ğe başlamıştır. Kamyonun fazla yüklü şoförün direksiyon” tam ln gir kim bulunamaması dolayısile kamyon Adela idaresiz bir halde kalmış ve evvelâ bu yokuş üzerinde B. Kenanın evine çarpıp oradan sıyrıldıktan sonra Eliza isminde altmış yaşlarında bir kadını altına alarak öldürüp geçmiş. tir. Şoför gene fren ve direksiyona hâkim olamamış bu esnada posta ku- tusu başında bulunan müvezzi B. Ah- mede çarparak yaralamıştır. Kamyon, bunu müteakib, eski em. niyet altıncı şube müdürü B. Faiğin ve B. Bahaeddinin evlerine de çarpa- rak durabilmiştir. Şoför, bütün bu vaziyetlerden son- ra şaşkın bir halde, kamyondan atla- yıp savuşmuştur. Vakayı müleakib, tahkikata el ko. yan zabıta memurları, şoför Yusuf Kemali bir bayli aramışlarsa da bu- ME ESEAEBEABEN ponlar tarafından yapılan ihbar Çin şehirlerine karşı harekâta (geçilme- den Japon askeri ve bahri makamla- rı tarafından evvelce yapılan ihbarın aynidir» Hull, amiral Jamel tarafından ve rilen cevabın da mümasil ahvalde ev- velce verilen cevapların ayni olduğu- nu ilâve etmiştir. Nazır, Amerika hükümetinin Asya ya doğru donanmanın bir harekette A derpiş etmediğini ve A- merikanın Svatovdaki vaziyet dolayi- sile Tokyo nezdinde diplomatik bir teşebbüsatta bulunmadığını tasrih etmiştir. Hariciye Nezaretine gelen, malü- mala göre Hull, Tientsin'de iaşe me- selesinin «bugün dünden iyi> oldu- gunu söylemiştir. — Çehren ne kadar saf görünüyor, gözlerin ne kadar masum duruyor! Elbiselerin yakın mazini siliyor; seni daha eskisine, on dört yaşına götü- rüyor, — O yaş gönlümde saklı durmâkta idi; güneş görememiş bir tohum gi- bi... Sana verdiğim budur; göğsünde açılan bu çiçektir. İlk'rayihasile onu sen kokladın, ilk goncasını sen okşâ- dın! Kıran! Ayrılacaksak da buluş- mak ümidini büsbütün bırakmıyalım. Birşey söyle! — Bir ılık bahar sabahın Kozasın- dan çıkıp tek bir gün, su, güneş, çiçek, muhabbet tadan «libelül ler, mor su ke- lebekleri gibi beni, pek kısa bir zaman içinde bütün güzelliklere ulaştırdın; şimdi akşamım yaklaştı; sana hayatı. İ mı borçluyum. O kadar! İstikbal için vaidde bulunacak saatte ve vaziyette değilim. — Fatalistsin, Kıran! — Yeni mütefekkirler bunu ne derece kuvvetle reddetseler, kader dediğimiz €aki itikad gene ruhumuzun loş bir ta- rafında muhakkak ki, yaşamasına de- vam ediyor, Daima yarı ölü taşıdığı. mız bir takım basiller gibi... Fırsatı bulunca nasıl o mikroplar tahribatını yapmak için harekete geçiyorsa bu fatalite'de öyle, meselâ bir saadeti kaybetmek endişesile zayıflamış bün. yede yeniden canlanıyor. Deniz bana, | lamamışlar, hattâ dün öğleye kadaf daha ele geçmemiştir. Nihayet dün öğleyin, şoför, Beşiktaştaki evine ge mekte iken Kasımpaşa polis merkezi memurları tarafından yakalanmış Kasımpaşaya getirilerek orada müd deiümumi muavini B, İhsan tarafım dan sorguya çekilmiştir. Şoför Kemal, işi olduğu gibi anlat” mış, direksiyona ve firenlere nasıl hür kim olamadığını bilemediğini söyle miştir. Kamyonun yapılan muayen€ sinde esaslı bir noksan görülememiğ; yalnız fazla yüklenmiş olmasının bü faciayı doğurduğu tesbit edilmiştir. Dün öğleden sonra adliyeye verilen Yusuf Kemal ilk sorgusunu müteakib tevkif edilmiştir. Bir kamyon bir tramvayla çarpıştı Tramvayın parçalanan ön tarafı Dün sabah, 9 a doğru Kabataşta İm hisarlar idaresi önünde bir tramyay * kamyon müsademesi olmuştur. Şo für Mustafanın idaresindeki kamyon, Kabataştan oDolmabahçeye Odoğrü süratle giderken vatman Recebin ida” resindeki Eminönü - Bebek tramvay! ile karşılaşmış ve çarpışmıştar. Bu çarpışmada tramvayın ön 58“ hanlığı zedelenmiş, camları kırılmış, kamyonun da arkası parçalanmıştır. Çarpışma, nüfusca bir zaylat olma dan savuşturulmuştur, Polis, vatman İa şoförü sorguya çekmiş ve icab ede tahkikat evrakı tanzim edilmişi bir gün, bir kadın getirdi; bir muam- ma ve bir hüsün hazinesi... Tam na” sibimi alamadan onu, yarın, bir yol K&* narına elimle götürüp bırakacağım, başkalarına terkedeceğim. İşte kazâ ve kader akidesine beni rücu ettiren yıpratıcı vaka! — Mektuplaşalım, Kıran! — Sana verecek bir . adresim bile yok; bildiğin ismim bile uydurma; memleketim bile şimdi dağınık ve ad- sız! Nina'ona birkaç adres söyledi; Ki- ran bunları kadının gönlü kırılmasın diye yazmıştı; yalnız kaldığı vakıt parçalayıp atacaktı; zira cesedinin e binde bulunmasından, tedkike yol a€ masından çekiniyordu. — Elinde, mektuplarını posta ku tularına koydurabilecök vasıtaların var, Verdiğim adresler Paristeki beya3 ' Rus lokantalarıdır, bana ald olduğu”. nu kimse anlamıyacaktır. Her seferi de beş, on cümlen kifayet eder, San söz veriyorum: Mektuplarını aldığın müddetçe ümidimi kaybetmeyip hek çeşid çalışmadan uzak, uslu ve duruk, muş, buluşmamızı bekliyeceğim; mek tupların hayatımı emniyet altına Ni kacaktır. Kıran «Pekin dedi; fakat e söyle düşündü: — Kaç günlük ömrüm kaldı ki... o”