Tanzimatın yüzüncü yılına girerken... ör asır evvelki mürtecilerden: Halet efendi anzimat ricali, muarızlarını avrupa efkârına nasıl tanıtmak beiilerd ? -“Halet efendi,, idamile neticelenen sürgüne giderken » kulağı hep arkadaydı: Bir atlının gelmesini ümidle bekliyordu gşhur | a edibi Lamartine'in di la “> isimli sekiz cildiik İnn alna, ikinci Mahmu- © Abdi si I Ğ ülmecidin cülüsile tir | pe — €vvelâ Türklerin aley- söylemişti ig iye 'mişti. Onun nafiz i m Uğumu gören Tanzi- Mp kendisini Türkiyede ağır ğ » hAtİĞ İzmirde bir de hediye İsanına & *& mazhar olm; ite etmişlerdir. imasım t8 »de - bilhassa &on — Tanzimat ricalinin te 2m İcap eder. Kendilerini R in evvelki devri Avru- ettirmiş oldukları ir Şeydir. mağ en Yüz iz a Münasebetile, © zamanki nden Meme Lamartine'nin İm Üemek enteresandır sa“ . ah 4 dig, , HAK, sultan SE Bibi, gi » Mağ Mahmuda kirleri tatbik saha übiyet mesuliyetle- » Muvaffakıyet şerefini m Takan büyük vezirler ları şe, Sİ kıymete bir çok düşünceler, Bin, Ağir eline tevdi eğilemiyecek İN bütü, © BU sebepledir ki hal İsim Şikâyetleri, homurtuları, Üzeri, ,,, , Eveccühsüzlükleri etin key lendi. Halbüki, hüs- İK Seçrhek dine dostlar, yardımcı- kine y ii bunları iktidar tişti, Li en m itimad ettiği adam- “ Bul “Sİ Veen devamlısıy- ine Mahmud zamanında İçyüzünü bilenler, İs- mların katie uğraması- e rrazaama za, deki NASİ Yeni m. Bu itibarla, Pran- | üncü yıldönümüne / Halet efendinin bir düsturu : «İktidar mevkii bir mi- nare tepesidir. Burada an- cak bir tek adama yer var- dır. Oraya vardın mıydı, yanında hiç kimseyi bırak- miıyâcaksın! Aksi takdirde akibetin benim gibi olur. İdbar taşları üzerinde par- çalanırsın!» aleyhine yapılan şiddetli hareketleri, enirikalarda mahir ve zalim olan bu Halet efendiye atfederler. (2) Halet, | casusluk muhakemesi, Yapılan Zağnos köprüsü merasimle açılmıştır. Yukarda açılma umumi müfettiş Tahsin Üzer ve vilâyet erkânı görünüyor. vezirler, tayin ettirir; bunları, arzu ettiği şekilde, muti öletler halinde kullanırdı. Bizzat kendi adamlarından biri olan sadrâzam Deli Abdullah kendisi- ne bükim olmak istiyen Halet efen- diye karşı çevrildi. Bir yangın ve kışlalarda bir isyan başkâtibin felâketini mucip oldu. Sadrüzam saraya giderek: — Askerler haykırıp Halet efendi- nin kellesini istiyorlar! - dedi Mahmud, dostunu, Konyaya nefi etti. Böyle menküp bir vaziyete ge- tirmek suretile hayatını kurtarmak istiyordu. Nişancı, gün doğmadan evvel menfasının yolunu tuttu. Muhafızlarının reisi der ki: — Zevceleri ve çocukları öküz ara- bülarına binmişlerdi. O, arkada ya ya yürüyordu. Gözlerini Konya yo- huna dikmişti. Fakat kulakları geri- den bir at sesi bekliyordu. Efendisi- nin kendisini yüksek vazifesine tek- rar çağıracağını umuyordu. Halbuki Konyaya, tozdan ve araba tekerleklerinin izinden başka hiç bir şeye raslamaksızın'varğı, Muhafızlarına şöyle demiş: — İktidar mevkii bir minare te- pesidir. Orada ancak bir tek adama yer vardır. Şayet biri oraya benim gibi tırmanacak olursa başka birisi- nin yanına gelmesine meydan ver- memelidir. Aksi takdirde işte benim gibi yuvarlanır, nikbet taşları üze- rinde palçalanır. Tepedeki adam, kendi seviyesine yükselmek istiyenler için merhametsiz almahdır. Rakibi olan Deli Abdullah paşa bu düsturlara riayet etti, Halet efendi, Konyanın bir tekke. sine çekilmişti. Orada kendini her türlü tecavüzden masun sayıyordu. Hibuki İstanbuldan bir kapıcı gönde- rildi. Padişahın emrile Halet efen- dinin başı talep edildi, Halet efendi, kılıcını çekti, Kendini öldürmek istiyenlerle nevmidane çar- Pıştı. Lâkin kurtulamadı. Başı, gümüş bir tepsi içinde saraya takdim edil di. Kapı önünde halka teşhir edildi. Rakipleri ve düşmanları bundan pek | memnun kaldılar. ” Lamartine'in Halet efendiyi anlat. ması burada bitiyor. Tanzimat dev- rine tekaddüm eden buna mümasil iki üç şahsiyeti daha, gene ayni rü- yet zaviyesinden gelecek yazılarımız- da anlatacağız Yürük Çelebi (Ci) 11761 ile 1822 seneleri arasında ya» şayan Mehmeğ Sald Hâlet efendi, Ikinci Mahmud samannda mişaneilikta, yani sarayın başkâtipliğinde bulunmuştu. Halk kendisine devlet kihyasm derdi Babası «Kırımlı Hüseyin efendi. isminde bir zata, vermesi üzerine, Deli Abdullah paşanın sardazamlığı zamanında Konyaya sürül- dü. Oradan Winm olundu. Halk kendisinden nefret ederdi. (Bu tercömel hal, tmak İstediği meyda- na çıkıyor. Halbuki OHelet (efendi Tersane tercümuni Kalimaki beyin kö- tipliğini yapmış ve oğluna Türkçe okut- muştur, Bu intisab yüzünden Mora ihti- IN. esnasında bilâktı, Rumları kayırdığı idâla olunur. — E. ©. | mansidir. Uzun zamandanberi bu hu- Yugoslavyanın dış politikası değişiyor mu? - |Prens Paulun Berlin seyahati münasebetile neşre- dilen tebliğ hakkında Temps gazetesinin makalesi Temps gazetesi, Yugoslavya kral nailbi prens Paulun Berlin seyahati münasebetile bir başmakale neşrek müşitr. Temps bu makalede diyor ki: Yugoslavya Kral nasibi prens Paul ve prenses Olga dün prersin, Hariciye Nazırı B. Markoviç de hazır olduğu halde, B. Hitler ve B. Ribbentropla yaptığı bir görüşmeyi müteakib Ber- linden hareket etmişlerdir. Prens Paul'ün Almanyayı ziyareti Alman - Yugoslav dostluğu hakkında bir çok tezahürata vesile olmuştur. Almanya» | nın başımda bulunanlar misafirlerine Alman kuvveti hakkında büyük bir | fikir vermek için çalışmışlardır. Yu- goslavya Kral naibi ile Hariciye Na- zırının, Alman dostluğunun Yugos- lav milleti için son derece kıymetli olduğuna ve başka hiç bir taraftan beklenemiyecek mühim siyasi ve ik- tisadi menfaatler temin edeceğine kani olmalarını temin için hiç birşey ihmal edilmemiştir. Prens Paul ile B, Markoviç buna ne derece kani olmuşlardır? Almanyada- ki İkametleri Yugoslav harici politi- kası üzerinde ne gibi akisler yapacak- tır. Mesele buradadır. Orta ve Şarki Avrupa devlet ve hükümet reislerinin Berline bu kabil ziyaretleri daima bazı tehlikeler do- gurmuştur. Von Shusehnig'in Berh- tesgadene, Çekoslavak hükümetleri reisleri B. Haha ile Monseniyor Tiso- nun Berline yaptıkları seyahatler feci misaller teşkil ederler, Birincinin s8- yahati Avusturyanın Almanya tara» fından yutulmasile, ikincilerin seya- hati Bohemya ve Moravyanın Alman himayesi altına konması, Slovakya- nın müstakil olmakla beraber Alman- yanın sıkı kontrolü altına alınması ile neticelenmiştir. Filhakika Yugoslavyanın vaziyeti ayni değildir. Fakat herkes biliyor ki | Almanya ve İtalya Yugoslavyayı ken- | di nüfuz dairelerine çekmek ve bu hükümete Orta ve Şarki Avrupada İ kendi politikalarına hizmet edecek | bir rol oynatmak istiyorlar. Bu poli- ika Tuna tarikile Almanyanın Şarka doğru, İtalyanın Balkanlarda yayi- susta çalışılıyor. Yugoslav politikasi- nın bazı hataları bu mesaiyi teşvik et- miştir, Evvelâ Yugoslavyaya maddi mü. him menfaatler temin edecek bir ik- tisadi! yakınlaşmadan bahsedildi. Bu anlaşma netice itibarile Alman eko- nomisi lehinde bir eşya mübadelesin- den ibaret kaldı. Bunu siyasi yakın- laşma takib etti. Bu yakınlaşma bil- hassa Avusturyanın Almanya tara- | fından ve Arnavutluğun İtalya tarı | fından işgalinden sonra tezahür etti. Yeni vaziyet iki totaliter hükümete Yugoilav hududlarında önimi bir tazyik yapmak imkânı verdi. Belgrad hükümetinin Almanya ve İtalya ile yakmlaşma politikası narı altında çok tehlikeli bir yola girmeği aklından geçirmediğini anlatan Se bebler vardır. Fakat bugün öyle bir vaziyet karşısındadır ki, Almanya ve j tikMâl ve muvazenedir, Fakat bu ©sa- sın tstbiki tarifinden çök güçtür. Ağ. | manya we İtalya şimdi yeni coğrafi vaziyetlerini Yugoslavyaya karşı #s- keri kuvvetlerinin tesirini göstermek için bir vasıta olarık kullanıyorlar. Maamafih diğer taraftan Sırp, Hırvat ve Sloven milletinin derin hisleri vardır, Bu millet kâmilen, Balkan devletlerinin hakiki istikiğii için birin- ci şart olan Balkan antantının muha- fazasım istiyen Fransız ve İngiliz dostluğuna sadıktır, Bunu, Yugos- lavyamn Almanya ve İtalya ile çok sıkı iş birliğiyle telif etmek güçtür, Bu sebebledir ki prens Paul ve Markoviş Almanyayı ziyaret için bâreket ettik- leri zaman (bu ziyaret prensip itiba rile uzun müddettenberi kararlaşmış- fa ve prensin Romayı son ziyaretinin mantiki bir neticesi olarak gösterik mişti) bu ziyaretin hiç bir değişikliğe se- beb olmuıyacağı, Almanların da İtal- yanlar gibi Yugoslav harici politika- sında esaslı bir tebeddül husulünü, yani Yugoslavyanın ittifaklarından vaz geçmesi manasına gelecek olan aniikomintem pakla ve Berlin . Ro- ma mihverine iştirakini temine mu- vaffak olamıyacağı söylenmişti. Şu halde B, Hitler v an hükü- meti tarafından prens Paula karşı gösterilen çok samimi kabul yaziyet- te değişiklik husule getiremiyecekti. Fakat dünkü görüşmelerden sonra neşredilen tebliğ dikkati celbedecek mahiyettedir. Bu tebliğde, iki hükü- metin kendilerini alâkadar eden me- seleleri tedkik ettikleri bildirildikten sonra Yugoslavyayı Almanya ve İtal. yaya bağlıyan ve tamamen yapıcı bir politika takihi hususunda mühim bir sulh âmili olan emniyetli dostluk ve iş birliği politikasına devam için mu- tabık kalındığı bildirilmektedir. Bun- dan Yugoslavya ile Berlin - Roma mihverinin politikasının umumi €$as- ları üzerinde prensip anlaşması oldu- ğu manasını çıkarmak lâzım mıdır? Tebliğde Almanya ve Yugoslavya- nın siyasi, ekonomik ve kültürel sa- halarda karşılıkı münasebetlerini İtalya ile tam anlaşma ile inkişaf et- tirmeğe kati surette azmettikleri ve bu açık politika ile bugün Avrupada- ki gerginliği hafifletmeğe ve iki mem- leketin hayati menfaatlerini garanti edecek sulhperverane bir Inkişat te- min eylemeğe hizmet edeceklerine kani bulundukları bildirilmektedir. Bu cümleler, bundan sonra Almân ve Yugoslav mesaisi rasında biç” olacağı ve iki defa da İtalyanın zikri İ prens Paul ve B. Markoviçin mihver politikasına iştirak ettikleri manasını tazammun eder mi? Buna pek inanılamaz, Çünkü ev- velâ bu kadar kati adım Belgrad hü- kümetinin bugüne kadar dalma bah- settiği istiklâl politikasına mugayır- dır. Saniyen böyle yeni bir cereyan Yugoslav milletinin bilinen temayül. lerine tevafık etmiyecektir. Yugoslavyanırnı Roma - Berlin mih- verine temayülü bu devletin muhak- kak Balkan antantı ile alâkasını kes- mesini icab ettirecektir. Bir kere ha- ritaya bakmak, Balkanların istiklAli- ni ve emniyetini müdaTaaya kati su- rette azemtımiş olan bir Türkiye, bir Romanya ve bir Macaristan ve toprak istiyen bir Bulgaristan karşısında kendi müttefiklerine ve halkın hissi- yatına muhalif olarak Balkuanlılardan ayrilan Yugoslavyanın vaziyetinin sun derece tehlikeli olacağını göster. meğe kifayet eder. Kati bir hüküm vermezden evreli 'Belgradda bu tebliğin nasil tefsir vdi- leceğini beklemek Tâzımdır. Fakst bugünkü yazılış şekli ile bu tebliğin müşavirimiz Hayri Onar, Edirne va» si Ferid, tüm komutanı Hayrullah Fişek, müfettişlik müşavirleri, devai? müdiram, spor teşkilâtı mensupları, bir kıta asker ve polis, ve halk ken- dllerini, şehir istasyonunda samimi bir surette uğurlamışlardır.