BIR BULGAR NUVELİ Para Drun seneler gurbette kaldıktan Binra, Dihayet anayurda dönmüştü. Tarlalar arasında yol uzanıyordu. Eng başaklar, kafalarını önle- büzük tepenin üzerinden, doğdu- köye baktı, Şapkasını salladı ve görünen binaya doğru hızlı hızlı ü. Arkasında tarla dalgalanı- bir çe Bir şeyler hşırdadı. Uzaktan kaval sesi söndü ve her şey kay- boldu, ayle evlenmiş olan hemşiresi, 'Usunda, evin işile meşguldu. — «Buika!» - diye seslendi, in yanında durdu. Çantasını m Şapkasını salladı. Kadm kaldırdı. — Allah cezanı vermesin... Ben dan on beş sene evvel «Bulka> İdim, pi Erkek güldü >— Tam on beş sene! İşte o zaman e kâzanmak için yabancı mem- tlere gitmiştim. Kadın öfkeli bir halle muhatabı. z baktı. Bir şey söylemek için ağzı- Açtı. Fakat sesini çıkarmadı. Beyyahı süzüyordu. Yolcu sordu — Beni tanımadın mı? Çitin üstünden atladı. Kolların Barak; — Ah, Tsvetal n: >> Tenkol - Dİ attı. kek gülerek kardeşini okşuyor- iyerek bu kucağa ken- > Tenko'yum ya... Beni beklemi- a, Muz, değil mi?... BİLİ durdun ş >> Sahi... Seni tanımadım... Şe ME sokakta raslamış olsaydım, be- © konuşmasaydın yanından gö giderdim... pının eşiğinde oturdular. Yol seyahatlerini anlatıyordu. Çok ii kaznanı İşte... Şu çanta »« âltınlar dolu!... m, ağlıyordu, inliyordu, baki- Yordu. Akşam olmaktaydı. Hava da- berraklaştı, o mavileşti. Tenko ha kalkiş af Eve gidiyorum... İhtiyarlar na- > Git... Ben yarın sal gelirim... » e kadar değişmişsin... Seni hiç imıyacaklar... Erkek torbasını atıp yola çıktı. Çi- mi kenarına gelince, arkasına döne- > Yarın sabah gelmeği unutma. " ye dtiyar ar, köyün öbür tarafında Ba vyorlardı Fıkara ve ylanz... Yük baba ve büyük anne... Kizla- mi biri evlenmiş, öteki ölmüştü, Yi, ları yabancı memlekete gitmiş... Ardar Ara- On beş Bu seyahati temin etmek için, ih- . tarlasile öküzlerini satmıştı. tün, $€yini vermişti, Kendini hiç dü- Mmemişti. Fakat sonra fıkaralık Göste agva bazan son derece tümldsiz- Kapılıyordu. Aklına fena düşün- a T geliyordu. Dayanılır şey değil. ay » Bazan küçük bir ekmek dil- “ bile bulamamak... İhtiyar hayat arkadaşı onu teselli- Salışırdı. ,— Sabirlı ol... Allah merhametli- » Tenko gelecektir. neler ordu ve 'Tenko gelmi- Mi ŞE ğin bakışları alaleğ » Âlemi kıskanmağa başladı. Ko- ahlâkı da fenalaşıyordu. Ar- Mage işamıyordu. Sadakayla yaşa- Maş, cbr. Kalbi nefretle do- aka, bebe bucağına beşer Mai, Burasını pek m ni de, bu evde nazarında pek me YE. Kaç zamandır enları İn mişti, Yay var baba, kapısının önünde UŞ, dışarıya, avluya bakıyordu. klüm, pejmürde, Tanımamış | yüzün Bu hikâyenin muellifi olan Vladimir Polianov 1899 da Ruscukta doğmuştur. İlk tahsilini Sofyada yaptıktan sonra Gratz, Viyanada ve Mü- nihte yüksek mekteplere devam etmiştir. Muhtelif romanları, hikâyeleri ve nüvelleri vardır. Ksk ökkinikneeğ ömmelis mile Genç yolcu bağırmak istedi. Gel diğini onlara haber vermek. Fakat birdenbire ihtiyarları şaşırtmağı dü- gündü. Kapının önünde durarak ba- — Hey! Dede! Adam, başını kaldırdı. baktı ve cevap vermedi. Tenko: — Ben yolcuyum... Gecemi geçir- mem için yeriniz var mı? Kapı açıldı. Delikanlı irkildi. An- nesi. Ah zavallı ihtiyarcık! Ah şev- gili annesi... «— Anne'> diye bağıracağı geldi; fakat kendini zaptetti İçinden bir ses, ona: — Dur... Bekle... Bakalım onlar seni tanısın! - diyordu. Kadın, kocasına: — Baksana... Bu adam seni çağı- rıyor. İhtiyar, bir şeyler homurdandı. 'Tenko, avludan içeri girdi, — Nine! Geceyi burada geçirmek istiyorum, Yeriniz var mı?... Ha... Akşamınız da hayırlı olsün... — Senin de, oğul... Mademki yol cusun, gir... Evet, yolcuyum, nine!... Hem, üstümde de para var... Bak... Torbasını kâldırdı ve gülmeğe baş- Jadı. İhtiyarların yanına yaklaştı. Eile- rini sıktı, Ev sahibi zoraki muka- bele etti, Ağzını açıp bir şey söyleme- di. Yalnız yân gözle yabancının tor- basına baktı. Dili ağzında şakladı ve tükürdü. Kadın, seyyahı Uzaklara uyuyacağı odaya soktu, Karanlık basıyordu. Evde kul- | lanılmayan bir oda vardı. Zira vak- tile burâsı kalabalıktı, Zavallı nine bunları yabancıya anlatıyordu. 'Ten- koda senki bilmiyormuş gibi dinli Çizmelerile torbasını odasının di- şında bırakarak yattı Ihtiyar kadın kendi tarafına geçti. Bir lâmba yaktı ve seslendi: — Haydi, baba (1) ... yat misin? Gece, iyice kararmıştı. İhtiyar ye- rinden kımıldamıyordu. Gözleri ç lerin üstünden uzaklara bakıyordu. Karısının sesini işitince kendine ge | lir gibi oldu. Yavaşça kalktı, Avluyu dolaşarak evden içeri girdi. Misa nin kapısı önünden geçerken ayağı bir şeye çarptı. Eğildi. Torbayı gör- dü. Bir an düşündü. Sonra yere tü- kürdü ve karısının yanina girdi. Kadın yorganına sarılmış, borlu- yordu. O da yanına uzandı. “ Gözlerini uyku tutmadı. Yatağın- da sağa sola dönüyordu, Fakat bir türtü dalamıyordu. Kalktı. Etrafına | baktı, ihti; zam nefes alıyordu. Dışarıda kuşlar ötüyor ve ağaçların gölgesi sallan yordu, Adam, dalgındı. Fakat ne dü- şündüğünü kendi de bilmiyordu. Sessizce odada bir kaç adım attı ve sonra dışarı çıktı. Misafirinin kapısı önünde durdu. Eğildi. Torbayı mua- yene etti, Kaldırdı, Ağırdı Küçük lâmbayı yaktı. Tekrar gel di. Heybenin içine baktı. Aşağı yukarı bin sarı sitın oldu- gunu tahmin etti. Gözleri karardı. Paradan dolayı değil. Fakat neden olduğunu kendi de bilmiyordu. Etra- fını göremiyordu. İradesini topladı. Doğruldu ve çıktı. Yerinde duramr () Ekser milletlerde kadınlar, evlâd sahibi olmuş kocalarına «bsbas diye hitap ederler. kadın muntazam munta- den... yordu. Bahçede (dolaştı. oBon- ra tekrar karısının yanına girdi. O, Hâlâ uyuyordu. Yanına oturdu. Dü- şünmek istedi. Fakat zihninde hiç bir fikir yer etmiyor. Gayri ihtiyari karısını itti. Nine gözlerini açtı. Dede eğildi ve titgeyen, helecanlı bir sesle, âdeta kulağına fısıldar gibi — Torbasında çok para var... Hem de hepsi Napolyon altını... — Biliyorum... Kendisi söyledi ya, param var diye... Döndü, tekrar uyudu. İhtiyar da uzandı. Etrafına bakip düşünüyordu. Kalı yastıklara baği- nı dayayınca zihnini topladı.. Ah bu para onun olsa, neler yapmazdı, n€- ler... Buhranlı bir uykuya daldı, Sabah ışığının maviliği camlara aksediyordu. İhtiyar yerinden fırla- dı. Odaya baktı. Ses sada yok. Ne burada, ne evin içinde... Kadin uyu- yor. Öbür tarafta, yolcu da uyuyor. Pencereye doğru yürüdü, Sokak ta, bahçe de tenha... Kapıyı araladı. Et- rafı dinledi, Çıt yok. Çizmelerle tor- ba, konulduğu yerde duruyordu. Yavaşça çıktı. Boş olan tavan ara- sma girdi. Bir balta, bir de köhne sapan duruyordu. Baltaya baktı. Yerinden kaldırdı ve birdenbire, san- ki bu temas onu yakmış gibi kaçtı. Tekrar odasına girdi, Pencereden dışarısını gözetledi. Kimse onu gör- memişti. İçini çekti. Gene bin itina ile çıktı. Tavan arasina girdi. Baltayı aldı, Titreyen ellerinin bütün kabi- Miyetile âleti sıktı. Gene odaya girdi. Karısını uyandırdı. Nine korktu. Gözlerini açarak ko- casına baktı ve büsbütün dehşeti arttı. Dedenin gözleri cam gibi parlıyor- du. Ölü gözleri gibi sabitti. — Allahım! « diye inledi, İhtiyar, parmağını dudağına gö- türerek: — Tsss... — Ne var? - diye titreyerek sordu. Erkek eğildi: — Öldüreceğim... gım Nine bağırdı. O sırada, du. Avlu küçük kapısı açıldı. patırtısı işitildi. Ve sonra Tsveta'nım konuşması duyuldu. Genç kadın, sabah olunca artık sabrede- pek erken olmâsına rağmen Parasını alaça- | memiş Nine bir hamlede odasının kapısı- nı açtı, Kız, memnun, gülerek; « Misafiriniz merede?... 'Tanıma- dınız mı onu?... Ah bu Tenko!... Ne kadar da değişmiş... İhtiyar kadın bağırdı: — Tenko mu? Dede irkildi ve çılgınlar gibi etra- fına baktı. Genç kadın, pürneşe: — 'Tenko ya... - diyordu. Kapı açıldı. Eşikte delikanlı belir. di. Tsveta kardeşinin boynuna se nldı, — Seni tanımamışlar... kim olduğunu söylememişsin. Nine oğlunun dizlerine sarılarak; — Evlâdım ! . diye bağırdı. İhtiyar baba sendeledi. Bir adim attı. Duvara ve kapıya tutunuyordu. Merdivene geldi. Ve koşarak avluyu geçti. Tenko arkasından yetişmeğe çalı- şarak: — Baba... - diye hağırıyordu. Fakat Mtiyar, alçak evlerin du- varlarına sürüne sürüne kaçıyordu. Çeşmenin önünden geçti. Başını çevirerek arasira arkasına bakiyor- du. Yakalamak istermişçesine elleri- ni uzatıyordu. Kilisenin önüne bırakılmış bir mer divene çarptı. Yere düştü. Ve başını bir taşa çarparak öldü. Giğerinden kopan son feryad şu kelimeler oldu: — Allahım... Az kaldı, ne yapa- caktım... Güzleri kan içindeydi. Tercüme eden: (Vâ - Nü) Sen de İzmirde müzeler sitesi inkılâp Müzesinin inşası yakında bitecek İzmirde Kültürparkta yapılmakta olan inkılâp müzesi İzmir Akşam) — Kültürparkta Maarif Vekâletinin verdiği para ile Inşa edilmekte olan inkılâp müzesi binası yakında tamamlanacaktır. Zi- raat ve sağlık müzelerinin arasında Inşa edilen inkilâp müzesi, Kültür park ve fuar sahasını süsleyen güzel bir eser olacaktır. Maarif Vekâletin- ce, inkılâp müzesinin tanzimi ve de- korasyon işleri için maarif müfettiş- lerinden mürekkep bir heyet tavzif edilmiştir. İnkılâp müzesinde, inkılâbımza aid muhtelif tablolar, canlı eserler, bir de yeşriyat sergisi vücude getiri- lecektir. Bilhassa hari inkılâbımız, €ski ve yeni mektep tebarüz ettirile. cektir. İnkılâp müzesi, ziyaretçilere Türk inkılâbını bütün istikametleri- le tam mânasile anlatacak ve göste- recektir, Büyük kapısı önünde Mili Şefimiz İsmet İnönünün büyük kıta- da bir büstü bulunacaktır. Kültürparkın müzeler sitesi), Maarif Vekâletinin inşa ettireceği Asarı âtika müzesile tamamlanacak- tır. Bu müzenin İnşası için bu sene ki bütçeden 500,000 lira ayrılacaktır. Bu pâra kâfi gelmiyeceği için gele cek sene bütçesinden verilecek tah- sisatla müze tamamlanacaktır. Sıhhat müzesinde de bazı tadilât yapılacak, bilhassa canlı eser teşhirine (o ehemmiyet ri yünkü sıhhat mü hastalıklar ri, eserden 2 rilmiştir. Müzeler sit daki geniş meydana (İnkılâp meydanı ) ştir. İleride bu meydana bir (İnkılâp üöbidesi) diki- leçektir, Giresunda bir fabrika kuruluyor Giresun (Akşam) — Fındık satış kooperatifleri birliği Giresun ve Or- duda birer fabrika açmak için mü- saade almıştı. Giresunda yapılacak fabrika münakasaya çıkarılmış, in- şaat müteahhid Erzurumlu B, Nalize ihale edilmiş! En şiddetli baş ve diş ağrılarını derhal dindirir. GRİPİN Soğuk algınlığına, baş nezlesine ve diğer nezlelere, gripe, kırıklığa, Bel, sinir, romatizma ağrıla- rında hararetle tavsiye edilir. üşüte mekten mütevellit bütün ıztıraplara karşı bilhassa müessirdir. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz.