8 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

8 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

cn seneler gurbette kaldıktan li e anayurda dönmüştü. yol uzanıyordu. 8, kafalarını önle- Penin Üzerinden, doğdu- iğnemi Şapkasını salladı ve Da a inaya doğru hizli huzlı Bi kasında tarla dalgalanı- vale *Yler hışırdadı. Uzaktan Sesi söndü ve her gey kay- yde evlenm İş olan unda, evin irk, işile meşguldu. işa - diye seslendi, © yânın da uz durdu. Çantasını şapkasını kaldırdı, salladı. Kadm mm Gezanı vermesin... Ben i en Dez sene evvel «Bulka; ek güldü Ta İ Mm on beş senet İşte o zaman közanmak eş i “X için yaba; lere gitmiştim, yabancı mem- ni vag bir halle muhatabı. 5. NE söylemek için ağaı- 4 Süzüyorg Sesini çıkarmadı. Kolcu sordu E PEDİ tanımadın mı? ik; Önden atladı, Kollarını - eni tanımadım... Şa- lsaydım, onuş ilm gö e lasaydn yanından ge- APININ eşiği , seyahanııı nde oturdular, Yol a KAzmarıştı. e vr ai lâr dolut,.. © “ Ayar, inliyordu, bakı- Ge “imaktaydı, Hava da- 0 » Mavileşti, Be gidiyoru Git... Şu çanta» m... İhtiyarlar na- " Yarın sabah gelirim... Şmişsin... Seni hiç a, Atıp yola çıktı. Çi- di Seslendi, “CE, arkasına döne- .. gi köyün öbür tarafında ara y ie ni8 ve yiama... ve umay anne... Kızla- MİŞ, öteki ölmüştü dani Saner Memlekete ille ğa alaca ekliyorlardı. Ara. 4 Seçmişti, On beş Seya : ei temin etmek için, ih- evini © öküzlerini satmıştı a Şti. Kendini hiç dü akat sonra tıkaranık PAYAlİ) baz, an ön di ü Pm erece ümidsi galiya. Aklına fena ye ir y Dayanılır Şey değil. küçük bir > ekmek dili ir. merhametli. rkeğin p v€ Tenko gelmi. Şar hainleş bucağına koşark e, PX Seviyordu. Ebe. dı Düzarında pek onları < Zâmandır Bu hikâyenin muellifi dan Vladimir Polianov 1899 da Ruscukta doğmuştur. İlk tahsilini Sofyada yaptıktan #onra Gratz, Viyanada ve Mü“ nihte yüksek mekteplere devam etmiştir. Muhtelif romanları, hikâyeleri ve nüvelleri vardır. Ke slm samimi mesnedi Genç yolcu bağırmak istedi. Gek diğini onlara haber vermek. Fakat birdenbire ihtiyarları şaşırtmağı dü- gündü. Kapının önünde durarak ba- gırdı: — Hey! Dede! Adam, başını kaldırdı. Uzaklara baktı ve cevap vermedi. 'Tenko: -— Ben yolcuyum... Gecemi geçir- mem için yeriniz var mı? Kapı açıldı. Delikanlı irkildi, An- nesi, Ah zavallı ihtiyarcık! Ah ser- gili annesi... «— Anne'» diye bağıracağı geldi; fakat kendini zaptetti. İçinden bir ses, ona: — Dur... Bekle... Bakalım onlar seni tanısın! - diyordu. Kadın, kocasına: — Baksana... Bu adam seni çağı- rıyor. İhtiyar, bir şeyler homurdandı. 'Tenko, &yludan içeri girdi. — Ninel Geceyi burada geçirmek istiyorum, Yeriniz var mı?... Ha... Akşamınız da hâyırlı olsun... — Senin de, oğul... Mademki yol cusun, gir... — Evet, yolcuyum, nine!... Hem, üstümde de para var... Bak... 'Torbasını kaldırdı ve gülmeğe baş- Jadı. İhtiyarların yanına yaklaştı. Elle- rini sıktı, Ev sahibi zoraki muke- bele etti, Ağzını açıp bir şey söyleme- di. Yalnız yân gözle yabancının tor- basına baktı. Dili ağzında şakladı ve tükürdü. Kadın, seyyahı uyuyacağı odaya soktu. Karanlık basıyordu. Evde kul- lanılmayan bir oda vardı. Zira vak- tile burası kalabalıktı. Zavallı nine bunları yabancıya anlatıyordu. Ten- koda sanki bilmiyormuş gibi dinli yordu. Çizmelerile torbasını odasının di şında bırakarak yattı, İhtiyar kadın kendi tarafına geçti. Bir lâmba yaktı ve seslendi: — Haydi, baba (1) ... yatmıyacak mısın? Gece, iyice kararmıştı. İhtiyar ye- rinden kımıldamıyordu. Gözleri çit- lerin üstünden uzaklara bakıyordu. Karısının sesini işitince kendine ge- ir gibi oldu. Yavaşça kalktı. Avluyu dolaşarak evden içeri girdi. Misafiri- nin kâpisı önünden geçerken ayağı bir şeye çarptı. Kğildi. 'Torbayı gör- dü. Bir an düşündü. Sonra yere tü- kürdü ve karısının yanına girdi. Kadın yorganına sarılmış, horlu- yordu. O da yanına uzandı. “ Gözlerini uyku tutmadı. Yatağın- da sağa sola dönüyordu. Fakat bir türü dalamıyordu. Kalktı. Btrafına baktı, İhtiyar kadın muntazam munta- zam nefes alıyordu. Dışarıda kuşlar ölüyor ve ağaçların gölgesi sallan:- yordu. Adam, dalgındı. Fakat ne dü- şündüğünü kendi de bilmiyordu. Sessizce odada bir kaç adım altı ve sonra dışarı çıktı. Misafirinin kapısı önünde durdu. Eğildi. Torbayı mua- yene etti, Kaldırdı, Ağırdı. Küçük lâmbayı yaktı. Tekrar gel di. Heybenin içine baktı, Aşağı yukarı bin sarı altın oldu- gunu tahmin etti. Gözleri karardı. Paradan dolayı değil. Fakat neden olduğunu kendi de bilmiyordu. Etra- fını göremiyordu. İradesini topladı. Doğruldu ve çıktı. Yerinde duramı- (1) Ekser milletlerde kadınlar, evlâd va kocalarına «babas diye hitap erler. BIR BULGAR NUVELİ Para yüzünden... i yordu. . Bahçede dolaştı oBon- ra tekrar karısının yanına girdi. O, HAlÂâ uyuyordu. Yanına oturdu. Dü- şünmek istedi. Fakat zihninde hiç bir fikir yer etmiyor. Gayri ihtiyari karısını itti. Nine gözlerini açtı. Dede eğildi ve tiyeyen, helecanlı bir sesle, âdeta kulağına fısıldar gibiş — Torbasında çok para var... Hemi de hepsi Napolyon altını... — Biliyorum... Kendisi söyledi ya, param var diye... Döndü, tekrar uyudu. İhtiyar da uzandı. Etrafına bakıp düşünüyordu. Katı yastıklara başi- nı dâyayınca zihnini topladı. Ah bu para onun olsa, neler yapmazdı, ne- ler... Buhranlı bir uykuya daldı, . ” Sabah ışığının maviliği camlara aksediyordu. İhtiyar yerinden firla- dı. Odaya baktı. Ses sada yok. Ne burada, ne evin içinde... Kadın uyu- yor. Öbür tarafta, yolcu da uyuyor. Pencereye doğru yürüdü, Sokak ta, bahçe de tenha... Kapıyı araladı. Et rafı dinledi, Çıt yok. Çizmelerle tor- ba, konulduğu yerde duruyordu. Yavaşça çıktı. Boş olan tavan ar&- sna girdi. Bir balta, bir de köhne sapan duruyordu. Ballaya baktı, Yerinden kaldırdı ve birdenbire, san- ki bu temas onu yakmış gibi kaçtı. 'Tekrar odasına girdi, Pencereden dışarısını gözetledi. Kimse onu gör- memişti. İçini çekti. Gene bin itina fle çıktı. Tavan arasina girdi. Baltayı aldı. Titreyen ellerinin bütün kabi- liyetile âleti sıktı. Gene odaya girdi. Karısını uyandırdı. Nine korktu. Gözlerini açarak ko- casına baktı ve büsbütün dehşeti arttı. Dedenin gözleri cam gibi parlıyor- du. Ölü gözleri gibi sabitti. — Allahım! - diye inledi, İhtiyar, parmağını dudağına gö- türerek: — Tsss... — Ne var? - diye titreyerek sordu. Erkek eğildi: — Öldüreceğim... Parasım alaca- ğım, Nine bağırdı. O sirada, dışarıdan biri sesleniyor- du. Avlunun küçük kapısı açıldı. Ayak patırlısı işitildi. Ve sonra Tsveta'nım konuşması duyuldu. Genç kadın, sabah olunca artık sabrede- memiş, pek erken ülmasına rağmen gelmişti. Nine bir hamlede odasının kapisi- nı açtı, Kız, memnun, gülerek; — Misafiriniz nerede?... 'Tanıma- dınız mı onu?... Ah bu Tenko!... Ne kadar da değişmiş... İhtiyar kadın bağırdı: — Tenko mu? Dede irkildi ye çilgınlar gibi etra- fına baktı, Genç kadın, pürneşe: — Tenko ya... - diyordu, Kapı açıldı. Eşikte delikanlı belir- di. Tşveta kardeşinin boynuna $ rıldı, — Seni tanımamışlar... kim olduğunu söylememişsin. Nine oğlunun dizlerine sarılarak: — Evlâdım ! - diye bağırdı. İhtiyar baba sendeledi. Bir adım attı. Duvara ve kapıya tulunuyordu. Merdivene geldi. Ve koşarak avluyu geçti. 'Tenko arkasından yetişmeğe çalı- şarak: — Baba... » diye bağırıyordu. Fakat ihtiyar, alçak evlerin du- varlarına sürüne sürüne kaçıyordu. Çeşmenin önünden geçti, Başını çevirerek arasıra arkasına bâkıyor- du. Yakalamak istermişçesine elleri- ni uzalıyordu. Kilisenin önüne bırakılmış bir mer- divene çarptı. Yere düştü. Ve başını bir taşa çarparak öldü. Giğerinden kopan son feryad şu kelimeler oldu: — Allahım... Az kaldı, ne yapa- caktım... Gözleri kan içindeydi. Tecüme eden: (Vâ - Nü) Sen de İ | İzmir Akşam) — Kültürparkta | Maarif Vekâletinin verdiği para ile Inşa edilmekte olan inkılâp müzesi binası yakında tamamlanacaktır. Zi- raat ve sağlık müzelerinin arasında Inşa edilen inkılâp müzesi, Kültür- park ve fuar sahasını süsleyen güzel bir eser olacaktır. Maarif Vekâletin- ce, inkılâp müzesinin tanzimi ve de- korasyon işleri için mâarif müfettiş- İ lerinden mürekkep bir heyet tavzif edilmiştir. İnkılâp müzesinde, inkılâbımıza aid mubtelif tablolar, canlı eserler, bir de neşriyat gergisi vücüde getiri- lecektir. Bilhassa harf inkılâbımız, eski ve yeni mektep tebarüz ettirile- cektir. İnkılâp müzesi, ziyaretçilere Türk inkılâbını bütün istikametleri- Je tam mânasile anlatacak ve göste- recektir. Büyük kapısı önünde Mili Şetimiz İsmet İnönünün büyük kıta” da bir büstü bulunacaktır. Kültürparkın (müzeler sitesi), Maarif Vekâletinin inşa ettireceği Asar Atika müzesile tamamlanacak- ALMAK zmirde müzeler sitesi inkılâp müzesinin inşası .yakında bitecek İnmirde Kültürparkta yapılmakta olan inkılâp müzesi tır. Bu müzenin inşası için bu sene- ki bütçeden 500,000 lira ayrılacaktır. Bu para kâfi gelmiyeceği için gele- cek sene bütçesinden verilecek tah- sisatla müze tamamlanacaktır. Sıhhat müzesinde de bazı tadilât yapılacak, bilhassa canlı eserlerin teşhirine Oehemmiyet © verilecektir. Çünkü sıhhat müzesindeki muhtelif hastalıklar, sirayet ve tedavi şekille- ri, eserden ziyade resimlerle göste- rilmiştir. Müzeler sitesinin ortasın- daki geniş, asfalt meydana (İnkdâp meydanı )adı verilmiştir. İleride bu meydana bir (İnkılâp &bidesi) dikk Jecektir, Giresunda bir fabrika kuruluyor Giresun (Akşam) — Fındık satış kooperatifleri birliği Giresun ve Or- duda birer fabrika açmak için mü- saade almıştı. Giresunda yapılacak fabrika münakasaya çıkarılmış, in. şaat mütcahhid Erzurumlu B, Nalize ihale edilmiştir. Kendinizi üşütünce baş vuracağınız ilk tedbir OLMALIDIR Soğuk algınlığına, baş nezlesine ve diğer nezlelere, gripe, kırıklığa, üşüte mekten mütevellit bütün ıztıraplara karşı bilhassa müessirdir. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. amma Mn eek imz İZ İĞ aa e ünal kre em

Bu sayıdan diğer sayfalar: