27 Nisan 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

27 Nisan 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ Yazan; SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur, 'Tefrika No. 23 Şehzadelerin garib hareketleri, en âdi yerlere devam edenler Felâketler tevali ettikçe Sultan Re- şadın çekiştirme istidadı da inkişaf etmiş, bu hal gün geçtikçe bir çok zevatın kendisine karşı iğbırarını da- vet eylemiştir. Sultan Reşad Türklerin ecnebi ka- dınlarla evlenmelerini tecviz, etmezdi, (Tahsil ve terbiye görmüş. kızları. ;* mız varken gençlerimizin gayri müs- |. lim kadın almalarını muvafık görmü» yorum.) derdi, Şehzadelar hakkında pek hüsnü nâs zar taşımazdı. Karadağ prensi cülüs tebliği için kızı Türklere ve Türk edebiyatına me- Tak ve muhabbetinden birçok bahsef- mişti. Lütfi Simavi bey bu merak ve muhabbetin derecesinden şehzadeler. den biri namına genç prensesin desti izdiyacı talep edilse muvafakat cevabı alınacağına hükmetti, İstanbula dö- nünçce bu noktayı sultan Reşada açtı, Osmanlı tarihinde böyle izdivaçla. rın vaki, Karadağ prensesinin de güzel & ve malümatlı bir kız olduğunu, bu ra- bıtanın siyaseten de hüsnü tesir hasıl edöçeğini ilâve etti. Sultan Reşad: — Öyle bir kızı takdir edecek bir şehzade tanımıyorum! cevabını verdi. Sultan Reşad oğullarının iyi yetiş- ve tedris için hoca bulamazdık. Bu 88 beple kendilerini arzu ettiğim gibi ye- tiştiremedim. Diye teessüfler ederdi. İçlerinde en rabıtalısı olan Necmeddin efendiyi di. ğerlerinden ziyade severdi. Padişahlık itibarile devlet idaresin- de müessir bir rol öynamıyan sultan Reşad babalık itibarile ailesini de pek idare edemezdi! Oğulları Beyoğlunda âdi ve şüpheli mahallere devam ederlerdi. Beyoğlu mutasarrıfı iken bu şehza- delerin bu gibi yerlerde başlarına gelen ufak, tefek bazı hüdiseleri duymuş- tum. Bu hallerin nihayet büyük bir skandala müncer olabileceğini düşü- nerek Dahiliye Nazırı Talât beye hu- susi surette şikâyette bulunmuştum. Bu mesele İltihad ve Terakki mer. kezi umumisinde bahse konulmuş. Ben de içtimaa davet edildim. İzahat verdim. Evvelâ Beyoğlu zabıtasınca doğru- dan doğruya şehzadelerin bu gibi yer. Jere devamı menedilmesini isteyenler oldu. Şehzadelerle polisin münakaşa- dan mücadele haline girmeleri ihtima- Binin mahzurlarını anlattım. Nihayet meselenin hanedan meclisine terki mu- vafık görüldü. Veliahdın riyasetinde ve damad En- ver paşanın ikinci riyasetinde topla- nan bu mecliste şehzadelerin hareket- leri hakkında takyidler ve takayyüd. ler karar altına alındığını ve kendile- rine bizzat padişah tarafından nasi- hatler edildiğini duyduk, Bunun tesiri muvakkat oldi. Sultan Reşadın şehzadeleri gem al- maz takımdandı. Tevali eden şikâyetler üzerine hane- dan meclisince bu şehzadeler hakkın- v artık daha şiddetlice davranılmak izumu tahakkuk etmişti, tedbirler müzakere edildiği alan eş verilen sultan Reşad meclise ge- — Ben onların yuvasını. yaparım! Bana bırakın! kapanır! O da hemen merhamete ge- lir ve kucaklıyarak oğlunu yerden ve dırır. Ceza işi böyle kapanır, Abdüihamidin şehzadelerinden Ab- | dülkadir efendinin sofra hizmetinde | güzel bir Rum kızı vardı. Bu kız şeh. | zadeden yüz göre, göre haremde hâkim kesilmişti. Kadınlara pek bed mua- meleler ediyordu. Abdülkadir efendi haremindeki ka- dınlar bu halden sultan Hamide mer. butiyeti malüm olan çerkes Ahmed Ge. lâleddin paşaya şikâyet eylemiş, o da, bu şikâyetleri bana bildirerek kızın şehzade hareminden defi için teşeb- büste bulunmamı rica etmişti, İşi bir cuma selâmlığında Enver paşaya âÇ- tım. Kız şehzadenin haremindek çıka- rıldı, Fakat bir müddet sonra Ahmed Ce- Mleddin paşa bu kızın çarşaflı bir res- mini getirerek bu kıyafetle gene şeh- zade dairesine girmeğe fürce bulduğu- nu söyledi. O hafta selâmlıkta bu re$- mi Enver paşaya verdim. Oda kızı Konyaya göndermek suretile şehzade dairesinde süküneti temin edebildi. Meşrutiyetin temin ettiği serbestiyi suiistimal ederek hususi vaziyetlerile mütenasip olmıyacak hal ve hareket- lerde bulunan Şehzade ve sultanlar hükümeti ve hanedan meclisini dalma kendilerile meşgul ederlerdi. Bir defa Dahiliye Nazırı Talât bey gene bunlardan bazılarından, bilhassa sultan Muradın kızlarından hanedan meclisinde şikâyetlerde bulunulmuş- tu. Reis veliahd Yusuf İzzeddin efendi bunlar hakkında pek şiddetli davran- maâk istiyordu. — Bunları Yedikuleye kapatmalı! Diyordu. Efendinin bu sözleri hün. kâra yetiştirildi. O da meclise gelerek gene işi üstüne aldı. — Onların cezasını bana bırakın! Ben onlara öyle bir ceza tertip edeyim ki, bir daha bu gibi ahvale tasaddi et- mesinleri On beş gün sonra sultan Reşadın tertip ettiği cezanın ne olduğu anlaşıl. Sultan Reşad tertip ettiği müthiş owayı. Yusuf İzmeddin efendiye şöyle geçsinleri Padişah (anlıyana sivrisinek sazdır!) demek istiyordu! Amma... Meşrutiyet usulü bittabi padişahın şahsi bir siyaset takip eylemesine mâ» ni idi. Fakat bu olmasa da sultan Re- şad Abdülhamid gibi devletin siyase- tine böyle bir mecra verebilmek liya- kat va iktidarından mahrum idi, O şah» sen kimsenin fena bir akibete uğrar masını istemezdi. Fakat öğrenmişti ki, meşrutiyet rejiminde hükümdar ikti. dar mevkiinde bulunan Kabinenin hee za Program, las: Türk müsiği - Pİ, : Memleket sast ayarı, ajans ve meteo- loji haberleri, 18,15 - 14: Müzik (Karı- şik program - PL), 1130: İnkılâp tarihi dersleri - Halke- vinden naklen, 1830: Program, 1836: Miizik (Bir konserto - Pİ), 19: Konuşma (Çocuk esirgeme kurumu - Temsil), 1020: Türk müzik! (asl heyeti) Çalanlı Hakkı Derman, Eşref Kadri, Hasan Gür, Barsi Üfler, Hamdi Tokay. Okuyanlar: Celâl Tokses ve Safiye Tokay, 20: Memle- ket saat ayarı, ajans ve meteoroloji ha- berleri, 20,18: Türk müziği, Çalanlar: Ve- eihe, Refik Fersan, Fahire Fersan, Kemal Niyazi Seyhun. Okuyan: Müzeyyen Se- nar, | - Müstear peşrevi, 2 - Rahmi be- yin - Müstear şarkı - Gel ey saki şarabı tazelendir, 3 - Zeki Arifin - Segâh şarkı - Ağladım ümidlerim hicran oldu hep, 4 - Mahmud Celâleddin paşanın - Hüzram yi Değildi böyle, 5 - Rofik Fersan - 8 - Süphi Ziyanın - Nihadın - Kürdili hicazkâr şarkı - Akşam güneşi, 9 - Kürdü hicarkür saz semaisi, 10 - Oyun havaları, 21: Konuşma (Çocuk a kurumu), 21,15: Esham, tahvi- Ht, kambiyo - nukud ve ziraat borsası (fiat), 2125: Neşeli plâklar - R., 3130: Müzik (Şan resitali - Bariton Max Klein tarafından), 2155: Müzik (Bir solo - PL), 43: Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın) : 1 - Brahms - Macar dansi No. 17, - Delibes - Menba; Balet sülü, 3 - Laulensehlager - Yıldızlara doğru - Fan- tesi, 4 — Rilsager — Bir entermezo, 5 - Löhr - Bavyera valsları, 6 - Coleridge - Afrika sülti No. 1, 7 - Tschalkowsky - Milletler sülti, 20: Müzik (Cazband - Pi), 23,45 - 24: Son ajans haberleri ve yarınki Avrupa istasyonları Banat 29 de Breslav 20 dans — Kolonya 20,10 kon- ser — Münih 20 operet ve film havala- ni — Athlone 2040 orkestra — Beromtü: ter 20,40 orkestra — Bükreş 2029 kı ser — M. Ceneri 20,5 hafif muzika — Towlouse 20,15 karışık muzika — Vilna 20,26 karışık muzika, Saat 31 de Berlin 21,15 dans — Breslar 21,15 bü- yük orkestra — Ştutig. ve Prankft, 21,45 | karışık muzika — Hambg. 2130 opera komik — Kolonya 2130 karışık muzika Viyana 21,15 dans — Bari 2115 Yunanca | neşriyat — Bordo 2140 - 2330 konser — | Bükreş 21,15 senfon. Konser — Limoges 2130 hafif muzika — Londra 2130 salon müsikus — Paris P. T. T., Lyon ve Rennes 2130 - 23,30 orkestra — Nis 2130 - 2330 «Phryne» operası — Sofya 2130 orkestra. Sant 22 de Budap. 22.10 dans — Florans 22,10 or- kestra — Lille 2240 - 23,30 orkestra — Londra 2230 orkestra Milâno 22 Ver di'nin Trovatare operası — Sofya 2256 orkestra — Vilna 22 keman. Saat 25 de 'Hambg. 2350 - 1 orkestra — Kolonya 23,45 dans — Königeb. 23436 - 1 dans — Münih 2320 -1 karışık muzika — Diğer Alman İstasyonları Ştutt. tan naklen 3 halk muzikası — Budap. 23 pi- — Lalbach 23,15 orkestra — Stok- balm 23,18 hafif muska — Toulouse 2348 dans — Vilna 23,10 hafif muzika, Sant 28 den İtibaren Alman İstasyonları i e kadar evvelki programlarına devam . 2410 çin- gene çalgısı — Hilvers. T 2410 hafif mu- zika — Londra 24,10 dans — Sofya M hafif muzika ve dans — Vilna 2405 Leh muzikası — Breslav, Kolonya ve Viyana 1 - 4 hafif muzika — Ştuttr. 1 - 8 Doni- Zetti'nin «Lucie de Lammermoor» operası, Bu akşam » Nöbetçi eczaneler Beyoğlu mınlakası: Kanzuk Mu- istemiştir. Mahmud Şevket paşanın itlâfı (1913) meselesinde divanı harb damad Salih paşayı zimedhal addederek idama mahküm etmişti. Sultan Reşad bu idam kararını iptida Imzalamağa riza göstermedi. Haremde kadınların taz- yiki hayli kuvvetli olduğu için epey Fakat saltanat vazifeleri insana aile- vi rahm ve şefkat duygularına yer bi- rakmıyacak kadar ağırdı. Nihayet hük. TARİHİ TURAKINA Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ ROMAN Tefrika No, 123 sms: Fatma, İmparatoriçeyi avucunun içine almıştı. Bir — Daha ne bekliyorsun? dedi. Sa- moyu yakalatıp aslanların ağzına neden attırmıyorsun? Saray muhafızı, sık sık imparatori- çenin veziri ile alay etmekten hoş- landığı için, ele geçen bu fırsatı ka. çırmamış ve: — Belki Samonun kaçmasını bek- Yiyor, imparatoriçem! Diyerek, yan gözle de vezirin yü- züne bakıp gülümsemişti Çutsay, Samo gibi bir kahramanın aslanlar ağzına atılmasına ne razi, ne de âlet olabilirdi. Görülüyordu ki, Fatma, saray muhafızını da elde et- mişti. Gerçek, işin içyüzü de böyle idi. Fatma, Samoyu yakalatıp ölüm- le tehdid ettikten sonra, onu kolay- ca elde edebileceğini umuyordu. Bü- tün plânlarını hazırlamıştı. Çutsay, Fatmadan şüphelenmemiş olsaydı, bu işe o kadar ehemmiyet vermiyecek ve: — İmparatoriçe ne isterse yap- sın. Deyip çekilecekti. Halbuki, ölümü istenen adam, bü- tün milletin kalbinde büyük bir sey- gi uyandıran, ve Moğolistana çok büyük yararlıkları dokunan bir kah- ramandı, Halkın ağzında hâlâ her gün onun hakkında yazılmış medhi- yeler ve heyecanlı destanlar dolaşı- yor, çocuklar sokaklarda Samoyu yakından görebilmek için birbirini çiğnercesine koşuşuyor, düşman mem- leketlerinde hâlâ Samonun akınla- rından, kahramanlıklarından bah- sediliyordu. Çutsay bunları görüp dururken, bir fettanın kimbilir ne maksadla hazırladığı bu tuzağa Sa- monun düşmesine elbette meydan vermek istemiyecekti. İmparatoriçeye sadece: — Ceza vermekte acele etmeyiniz. Benim tahkikatım henüz bitme- miştir. Demişti Tuürakina, Çu şöy anlayamadı: — Samo kaçarsa, kendini yok bil! Dedi ve saray muhafızına döne rek: — Onu hemen yakalatıp zindana atınız. Çutsay kendisini bir kere sor- guya çeksin ve Aysunun başını ne den vurduğunu öğrensin, Dedi Saray muhafızı gidince, imparatoriçe ile yalnız kaldı — Karakurumda dünyanın her kö- şesinden gelmiş insanlar vardır, im- paratoriçem! Bunlar, büyük Moğol devletini içinden yıkmak isterler. Ve bu maksadia kahramanlarımızı le- kelemek, komutanlarımızı gözünüz- den düşürüp yurdumuzu fesada ver- mek isterler. Herkesin dediğine ba- kacak olursak, aldanırız. Ben, Samo gibi aklı başında bir komutanın, böyle güzel sesli bir kadına kıyacağı- nı sanmıyorum. Bu işin içinde gizli eller seziyorum. Bana biraz vakit bi- rakırsanız, size Samonun masum ve Suçsuz olduğunu isbat edeceğim. Çutsay bunu söyledikten sonra, Turakinanın dizlerine kapandı: — Yalnız sizden bir isteğim var, imparatoriçem! Ben bu işi takib ve tahkik ederken, hiç kimseye bir şey yın sözlerinden bir Çutsay taraftan Samoyu aratıyor, bir tarftanda tuzak kuruyor Fatma kendine o kâdar güveni- yordu ki, bu dedikodulara ve komu- tanların sözlerine ehemmiyet verme- den, omüz silkip geçiyordu. Fatma, saray muhafızı Duran'ı ek- de etmişti. Duran, Fatmayas — Hiç merak etmö, onu ben yâka- latacağım. Diyordu. Fatma, Samoyu bekliye- dursun. Bu arada, Çutsay da faali- yete geçmiş ve - Samonun bu vaka ile alâkası olmadığına bir daha inan- mış olduğundan - Duran'ın neler yapmak istediğini öğrenmeğe çalış- mıştı. Çutsayın Çinlilerden bir çok adamları vardı. Bunlar hem Duran'ı, hem de Samoyu takibe başlamışlardı. Şimdi, iki kurnaz cambaz, bir ipte oynuyordu. Eğer Samo ele geçmiş olsaydı, Fatmanın bu enirikalarda muvaffak olması muhtemeldi. Fa- kat, Samoyu aradıkları halde bula- mıyorlardı. Fatmanın canı sıkılmağa, geceleri uykusu kaçmağa başlamıştı. İki gün ardısıra, Karakurumun her köşesin- de Samo'yu aradılar, bulamadılar. Çutsay, bu netiseden çok memi- nundu. Aysuyu öldürmüş olsa bile, onun ele geçtiğini istemiyordu. — Kaçnuşsa, zekâsını göstermiştir. Diyor, fakat onun Aysuyu öldür- düğüne, bir türlü İnanamıyordu. Fatma, Duran'a varını yoğunu ve- riyor, Samoyu buldurmak için ne mümkünse yapıyordu. Fatma, Samo. yu ne yapıp yapacak, elde edecekti, Samo ondan kaçtıkça, Fatmanın bu meşhur kahramana karşı temayülü artıyor, ellisinden sonra kalbine dü. şen bu ateşin kendisini nasıl yaktı. ğını görüyordu. Fatma çok muhte- ris, çok heyecanlı bir kadındı. Fa kat, kendisini her zaman, her şeyde muvaffak eden, herkese karşı üstün- lüğünü temin eden bir meziyeti var. dı; Soğukkanlıydı, ve o,bu sayede her dileğini yapmağa, imparatoriçe- ye her arzusunu kabul ettirmeğe muvaffak oluyordu. Turakina, Fatmanın elinde - ko- mutanların dediği gibi - bir oyuncak- tan farksızdı. Fatma o günlerde vezir Çutsay- dan şüphelenmeğe ve onu. gizliden gizliye takib ve tarassud ettirmeğe başlamıştı. Çutsayı baş vezirlikten devirmek Fatma için güç bir iş değil- di. O, imparatoriçeye: «— Çutsay sizi tahtınızdan devir. mek için el altından çalışıyor. Bu adama itimad elmayiniz!» Diyecek olsa, Çutsayın ömrü bit- miş olurdu. Fakat, Çutsay giderse, yerine kim gelecekti? Çutsay hiç olmazsa uysal bir adamdı; Fatmayı bir gün bile kırma- mış ve imparatoriçeye onun aleyhin- de bir söz söylememişti. Turakina, İrana gönderdiği Ergun hanı yanına vezir olarak alırsa, Fatma sarayda bir gün bile eski serbestisini muhafa- za edemezdi. Turakirlanın Erguna güveni olduğu kadar, ondan çekin- diği de muhakkaktı, Ergun kadın aklile bir iş görmez, hattâ Turaki- nanın Moğol tahtında oturmasına bile tahammül edemezdi. Ancak, Er- gun, Oktay hanın adamıydı... Okta- ya büyük ve candan sevgisi vardı. Onun hatıralarını sayarak, Turaki- naya da baş eğmişti. Ergunün Karakuruma gelmesi bi- le Fatmanın mevkiini sarsabilirdi. İşte Fatma, bu endişe ile Çutsay aleyhinde imparatoriçeye bir şey söy- Myemiyor, söylemek işine gelmiyordu. İyi amma Çutsay da Fatmanın peşini kovalamağa başlamıştı. Bu işe nihayet vermek lâzımdı. Fatma, ve- zirin gözcüleri tarafından takib edil diğini seziyordu. Bir gün - Aysunun boynunu vur. duran - cücesini çağırdı: — Çutsay beni neden göz hapsine aldırdı? Benden niçin şüpheleniyor? Diye sordu. Cücenin her şeyden haberi vardı, Fakat, Fatmayı teselli ye çalıştı: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: