POLİTİKA B. Rooseveltin teşebbüsü sulhü kurtaracak mı? İngiltere ile Fransa Almanya ve İtalyanın Şark ve Cenub konşularını İkişer taraf karşılıklı yahud karşılıksız teminst omuabedelerile bir cephe teşkil etmek için durmukxızın çalışıyorlar. Hattâ Sovyet Rusya ile herhan- gi şekilde birlikte çalışmaktan çekinen devletleri hiç olmazsa Sevyetlerin hava kuvvtlerinden istifadeye razı etmeğe gayret ediyorlar. İngiltere ile Fransa kendileri gibi demokrasiye tâbi Amerikanın da bu cepheye dahil olmasa ve hiç olmazsa bir harb vukunda bu cepheye silâh ye mühinımat ve parasile yardım eylemesine de çalışmaktadırlar. Amerika Cümhurreisi B, Roosevelt ve hükümeti dahi ötedenberi demokrasilere yar- dım etmeğe tarafdardır. Fakat Amerika efkârnımumiyesi Avrupa işlerine karışmamak ve mut. lak bitaraflıkta kalmak kararında israr etmekte olduğundan B. Roosevelt bir türlü demokrasi devletlere yardım vaid ve teahhüdünde bulunmağa imkân bulamamıştı. Diğer taraftan vaziyet vehamet bulduğundan B. Roosevelt Avrupada dnha büyük devletler arasında harb başlamamış olduğundan istifade ede- rek şimdi mutavassıt rolünü üzerine almıştır. B. Reoosvelt B. Hitler ile B. , Mussı mevcud meseleleri müzakere etmek üzere Amerikanın iştirak edeceği bir konferansa davet etti. Konferans bütün dünya milletlerine ezici bir yük olun silâhlanma yarışına bir nihayet vermeği ve beynelmilel tica- rette müsavata menafi kayıd ve şartların ilgasını ve ham madde memha- larından umum devletlerin istifade etmelerini müzakere edecektir, Amerika hükümeti konferansın huzür ve emniyet içinde toplanması | için Almanya ile İtalyanın Şarki Avrupada, Balkanlarda, orta Avrupada ve yakin Şarkta otuz müstakil devletin arazisine lâakal on sene dokunulmı- yacağı hakkında teminat vermelerini şart koşmuştur. İngiltere ile Fransa Amerika Cümhurrelsinin bu teklifini Almanya ile İtalyayı dolayısile mütecaviz vaziyette gösterdiğinden memnuniyetle kar- şılamışlardır. Almanya ile İtalya ise iyi karşılamamışlardır. Amerika efkâri- uinumiyesi de kuşkulandığından B. Roosevelt konferansın siyasi olmıya- cağını temin ediyor. Amerikanın bu teşebbüsü vaziyetin düzelmesine yar- dim edeceği şüphelidir. Erzincanda yeni bir hapishane Bina, 120 bin liraya tapishanenin de inşası düşünülüyor Erzincan (Akşam) — Bundan bir kaç yıl önce şiddetli bir hareketiarzda tamâmen yıkılmış olan Erzincan mül- kiye hapishanesi şimdiye kadar yapıl mamiş olduğundan icarla eski ve dar bir binada mahpuslar muhafaza edil- mekte idi. Bu hali mahzurlu gören Adliye Vekâleti burada yeni bir hapis- hane binasının yaptırılmasına karar vermiştir. Yapılacak olan bu binanın şehrin havadar ve münasib bir yerin- de yapılması için mahallinin tetkiki. ne proje ve plânlarının tanzimile Ve- kâlete gönderitmesine müddelumumi B. Yusuf İzzet Akçal memur edilmiş” tir. Öğrenildiğine göre yüz yirmi bin liraya mal olacağı anlaşılan bu bina hükümet civarındaki eski hapishane arsasile belediyeye ald metrük bir ar- sa üzerinde Inşa edilecektir. Yakın- larda başlanması beklenen bu ıslah. hanenin biran evvel bitmesi herkesçe temenni edilmektedir. Erzincanda zirai bir umumi hapis- hanenin de yapılması Adliye Vekâle. tince düşünülmüş ve geniş bir saha- nın bu hapishaneye tahsis edilmesi için de boş ve zifaate elverişli hükü- mete ald bir arazinin verilmesi husu- sunda defterdarlık makamına müd. delumumilikten bir tezkere yazılmış» tar. Hapishaneler işile çok yakından alâ- kadar olan müddelumumi B. Akçal gösterilecek bu arâzi üzerinde icab eden tetkikatı yapâcâk ve neticeyi Ad- liye Vekâletine arzedecektir. Hülâsa Şu her iki hapishanenin de yapılması memlekette çok büyük bir varlık ola- cağı gibi zirai hapishanenin kurulma. &i bilhassa metrük ve istifade edilmi- yen on binlerce dönümlük bir arazinin İşe çıkmasına ve verimli bir hale gel mesine hizmet edecektir. Köylüye pamuk tohumu dağıtılıyor I — Memlekette ziraat işlerinde de faydalı çalışmalar göze çarpmaktadır. Mevsim dolayısile ekime başlayan köy» Mâ ve çifçiye geçen yl ziraat mekte binde yetiştirilmiş olan akala cinsi Amerika pamuğundan ve bu sene ye- Diden celbedilmiş aynı cinsin tohu- Mundan tarifnamesile birlikte mecca- Men dağıtılmaktadır. Buğdayın ıslahı geçen sene olduğu gibi bu yılda bin kilo Mentana tohumluk buğdayı elb ve tavizen halka tevzi edilmiştir. Bu sene mezkür buğdaydan ziraat Mektebi üretme çifliğinde yapılan — Keriyat neticesinde alınacak olan 20, AKŞAM yapılacak mal olacak. Zirai bir ) 30 bin kilo mahsul kâmilen tohum. luğa hasredilerek buğday cinsinin 1s- | ahı hususunda da geniş adımlar atı- | Jacaktır. Bu yıl Erzincan ve mülhaka- tında bulunan eğitmenlere Ziraat Ve- kâletinden gönderilmiş olan pulluk, aşı çakısı, budama makası, ve muh- telif cins sebze ve ağaç tohumları tev- xi edildiği gibi merkez fidanlığından ayrı ayrı cinslerden meyva fidanları da verilmiştir. Bu fidanlıktan halka bin- lerce fidan dağıtılmıştı 2 — Yağmurların tam mevsiminde yağması da mezruat ve mahsulâtı ka- bartmış ve köylünün yüzünü güldür- müştür, Tirenin Erzincana getirdiği büyük varlıklardan birisi de yerli mah. sulâtın para etmesidir. Evveleç kilosu yedi sekiz kuruşa satılan fasulyenin beher kilosu şimdi on beş kuruşa ka- dar satılmaktadır. Fasulye fatırın yükseldiğini gören ekiciler bu mahsu- lün çokça yetiştirilmesine çalışmakta ve tarlalarına fasulye ekmektedir. 3 — Belediye meclisi nisan toplantı- sını yaptı. 939 yılı için Belediye büt- çesini tedkik etmektedir. Geçen yıl yüz bin lira olan varidat bütçesi bu yıl alt- miş bine kadar düşeceği tahmin edi- liyor. Buna da sebeb geçen Yıl bütçe- sine konulan istimlâkten artan tarik fazlasının: bedelleri bu yıl konamıya- cağı cihetle varidat azalacaktır. Köylüye mısır veriliyor Giresun (Akşam) — Her sene Zi- raat bankası tarafından borcunu te- diye eden köylüye mısır tevzi ediliyor. du. Geçen sene kurulan fındık tarım satış kooperatifleri birliği bu işi üze- rine aldığından mısır tevziine bir haf- tadanberi başlamıştır. Köylü hariçten fahiş fiatle mısır almayıp seve seve kooperatife kaydol- makta ve misır almaktadır, Dereli - Giresun yolu Giresun (Akşam) — Köy kanununa istinaden köylüler tarafından yapılan Giresun « Dereli yolu bu hafta açıla. caktır. Sırf köylünün emeği ve gayre- tile yapılan bu yol tahmin edildiğine göre yüz bin liraya ancak çıkabilirdi. Bizzat bu yula gâyret verenler baş- ta valimiz B. Feyyaz Bosut olduğu üzere Keşap nahiye müdürü B. Cemal Çetin ve yol üzerinde bulunan köylü- lerdir. Bu yolun Dereliden uzanması- na devam edilecek ikinci bir Giresun - Karahisar yolu kazanılmış olunacak» tır. Anadoluda Bahar i TAZELENEN HAYAT Haydarpaşa - Ankara yolunun bü- yük bir kısmını ayni yoldan on dokuz sene evvel bir mart sonunda geçmiş. tim. Fırtına, kar, pusuya yatmış ecel ve kan vardı. Bu geçidin ne çetin ve heybetli yüzünü ne de içindeki desta- ni ıztırabı unuttum. Bu sefer nisanın ilk haftasında bu yolu baştanbaşa tekrar geçtim. Ta- şından toprağından fışkıran, havasın. du gümbür gümbür bir nabız gibi kvdretle atan, çocuklarının gözlerin- de yanan taze hayatı gördüm. Ana. dolu baharının ne göz alan, gönül açan güzel yüzünü, ne de içinden işaret et- ti manayı unutacağım, Geçmişi ibret diye, geçmişleri hede- fi tayin eden nişan taşları diye hatır- lamazsak istikametimizi kaybetmek yolumuzdan şaşmak imkânı vardır. İşte sırf onun için tazelenen hayatın verdiği şevk ve emniyet arasında za” man zaman başımı arkaya çevirdim, aldığımız yolu ölçtüm. Ve işte onun için zihnimde azıcık geçmiş günlerle bugünler, biribirine girip te biribirin. den farkedilmiyen, biribirini harekete i getiren, «ablar ve dolağiltr» gibi biri. birine girdi. | Renk ve şeki! tenevvüünü bu kadar ahenkle birleştiren ve barıştıran bu nefis manzumeyi yalnız hissimle de- ğil ayni zamanda kafamla da görmek stedim. Çünkü gören gözün hakiki avuzu kafadır. Bu kararı verdiğim an kafamdaki karışık fikirleri bribi- rinden ayırd etmeğe başladım. Maa- mafih buzünün düşüncelerini uyan- dıran baş âmil tabiat olduğu için is ter istemez hükümlerime en çok © hâkim oldu. Tabiatın yalnız şiire ve sanata mev- zu olduğuna dair ortada dönen kanaat tamamen doğru değildir. Tablat ve ik- lim ferdin ve milletin her nevi tekâ- mülünde kuvvetli bir rol oynadığı bu. gün kabul edilmiş hakikatlerden biri» dir, Ayni ırk, hars ve dinden gelen Amerika, Avrupa, medeniyet, hars ve mizac bakımından çok başka şeyler. dir. Ayni Türkün Balkanda ve Anado- luda hayat ve vakalara karşı aksi amelinde bariz farklar vardır. Bu baş- kalıklar birinin ötekinden yüksek ya- hud alçak olduğunu ifade etmez. Kuv- vet, tenevvü içindeki ahenk ve birlik- tir, bir örneklik değildir. Ben bugün Anadoluyu iklim ve ta- biat cephesinden anlamıağa çalıştım. Dünya medeniyetinin iptidası ve halâ ekseriyetine hâkim olan ana hatlarını bu tabiatın doğurmam acaba sadece bir tesadüf eseri mi? Bugünün- yakın şarkındaki milletler arasında en mü- him kudret merkezi olar Türkiyenin kökleri ve istinad noktaları Anadolu olması da mi bir tesadüf eseri? Buna benzer birçok sual beni gözümün önün. de yayılan tabiatın hâkim vasıflarını aramağa sevketti. Dağlar vardı; karlı başları “gökte; yeşil etekleri munis ovacıklarda; dağ- cıklar vardı, beyaz, sarı, mor çiçekler» le, nefti çalılarla örtülü, Çıplak, sert, haşin toprak yığınları, kurşuni, karan« lik kayalıkları vardı. Bazıları sıra sıra ufka dizilmiş, bazıları küçük büyük vadileri çevirmiş, düzlüğe eğilmiş, sarp kuru derelerin kenarına kale duvarla» ri gibi dikilmiş, Derli toplu zümrüd vadilerin önünden dereler akıyor, ef» tali ağaçları kızıl gölgeler salıyor, açık pembe badem ağaçları kanadları rüzgârdan titriyen bir kelebek alayı gibi sırtlara, tarlalara konmuş. Sürül müş uzun kızıl toprakların yanında zümrüd çimenler var, düzlükte yer yer sert bir fırça İle boyanmış gibi duran sarı yoncalar, mor kır çiçekleri var. Sazlıkları örten geniş sığ göllerin üs tünden kalkan uzun bacaklı leylekler, kızıl gagalı, beyaz, siyah, altın ka- nadlı kuşlar, saz şairlerinin Anadolu. nun ber köşesine kondurdukları tur. - nalar var. Dağ, yaylâ, su, orman, vadi ve saire, bunların hepsini ayrı ayrı, daha ha. rikulâde ve büyütülmüş şekillerle baş- ka diyarlarda gördüm, Hiç bir yerde hepsini bu kadar sevimli bir mangu. me halinde görmedim. Onun için bu tabiatın en bariz sıfatı terkip ve olduğuna kanaat getirdim. Her nevi tabiatin yetiştirdiği in. sanın kendine göre bir mizacı vaz, Yazan: HALİDE EDİB sulhü sever, dünyanın en yenilmez | baktım. Eski sekiz rakamı gibi bir. aşkeridir. Başka milletleri kökünden | birinden ayırmış, ayakları sımsıkı söküp koparan her bâdireden sonra | yere basmış - 0 kadar bastığı toprağa de tazelenen hayata daldı. On dokuz yıl süren harici emniyet ve onun doğurduğu sulh Anadolu ta- rihinin ender kaydettiği nimettir. oğdn. bir milletin alemi! 'Ekserisi oğlandır. Hat boyunda ga- Her ferdin bir tek ömrü vardır, ge- zete, yemiş satar, yahut akşam üstü | lir geçer. Fakat Haydarpaşa - Ankara mektebinden çıkmış istasyondaki | yolunda hepimizin hayatla kırılmas kalabalığı seyre gelmiştir. Gürbüz, | bir ahdi olduğunu bir daha duydum. Sebte boğazı Bu tabir nereden zuhur etmiş? - Sebte Boğazı ile Marmara Boğazlarının mukayesesi arblıların «Cebeli Türik» dan |. rn hükmündeydi. tedenni , Septe boğazı diyoruz. Arablar Bah- İslâm ülema ve meşahirinden rüzzokak tabir ederlerdi. çokları Septelidir. ye En dar yeri 13 kilometredir. Bu yalıktır. Manzarası bizim Boğaziçi Ancak genişlik hakkında ninki gibi lâtif değil, bilâkis fevkalâ- mal» de heybetlidir. yeseli bir fikir vermek üzere Boğan