30 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

30 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞRUTİYETTE SARAY ve BABIALİ ; SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur, Tetrika No, 10 « Sultan Reşad zamanında verilen “ziyafetler, padişahın şakaları tan Azize Mısıra seyahatinde Ka. “ede şeyhülbeled «belediye reisi. ta- n belediye dairesinde muazzam ziyafet verilmişti. Sofraya konu. ı tabaklar, sahanlar hep altın idi; üstünde pırlantadan, züm- d ve yakuttan pek meharetle ay, yıl- işlenmişti. So etrafında on er mumlu büyük” yüksek sekiz ından , yakılmıştı. ğ — Bu musanna sofra (akımı sultan takdirini celbetmişti. Şeyhül d -Mısır meselesinin müzakerele- karışmış olan Hasan Fehmi paşa ülbeliyye derdi! - ertesi günü parçadan İbaret olan bu takımı müze sandıklara koyup hünkâra © #âkdim etmişti, e Sultan Aziz bu hediyeyi memnuni- 0 n yarım milyon altınlık bir İtikat idi bu! © © Sultan Mahmuddan kalma 120 ki- İlik Zaymetli sofra takımının bir kısmı ian Hamidin bir (Hirkai şerif) Pide bir kaza neticesinde e batmıştı. i e Sütün Reşad zamahında sarayda 6$yâ satıldı. Bu satıştan hasıl olanı ,000 altindan bu yaldızlı takım ik- edildi. İstanbulu Ziyarete gelen Atmanya ve Avusturya imparatorları- — Ba hiç tabakları yıkatmadan bu ta- © Kım ile ziyafetler verilmiştir. isa Bütün bu takımlar Topkapı sarayın- “mahfuz bulundurulurdu. ii un Reşadın tahsisatından birik- fi para İle bir sofra takımı yaptır. çince bu takımı da selefinin husust ir eşyası ve 30,000 lira parası gibi esine vermediğini Lütfi Simavi (Sarayda gördüklerim) eserinde diyor.) — Sultan Reşadın cülüsu üzerine otuz pnederiberi metrük bir halde bulunan sarayının tamirine -mi- Vedad bey memur edilmişti. Ab- mid zamanırıda en büyük israfa meydan açan kilet ve mutfak iş- tanzimine de a olunmuş- ” Melruşat ödüriyeti sarayda veri- ziyafetler için mükellef bir ye. odası hazirlamışdı. Enderun ha- den ellerine'iş “yâraşır dört iç sofracılık hizmeti için mabeyine alındı; bunlara sofra ini öğret- n ık üzere bir de muallim celbedildi. y mutfağındaki eski israflara ni- t verilmek İstenfidi. Mabeyin ikin. kâtibi ve Matbahı ğimife kâtibi ye. imeklere nezaret işine memur edildi. Malümdur ki, sarayda tablakârlar saray mutfağından artan. yemekleri var evlere sattıklarındab Beşiktaş © cihetinde mühallelerde” yemek pişir. “mek külfeti kalkmış gibi idi. Evvelâ başmabeyinei Ve. başkâtip Lütfi ve Halid Ziya beylerin tertibile , saray erkânı, yaverli Kâtipler için 0 ayrı sofralar yerine tabldot usulü ko- | Buldu, Bu şekli bütün suray müstah- | © deminine teşmil edildi. Bünu © yalnız aremi hünlayun fe haremağlarına kabul ettirmek kabil olamadı. yasak edildi. Hünkâr tablet rı bü ya- sağı dinlememek istedi ise deo da i yola yatırıldı. Bu süretle sarayın İsrafa ve yağma- ya müsnid (tabla) usülü hiç olmazsa hümayun hai .ne yazılan saat, sigara kutusu gibi he- çdiyeleri esvapçı başı bir tepsi üstünde getirir, baş mabeyinci de tevzi ederdi. © — Matbahı âmireden, saray mutfağın- dan, ayrı olan matbahi hümayunda tabii yemekler nefis olurdu. Çünkü bu- mahir bir aşçıbaşı yalnız hünkâ- amm mahsus yemek pişirirdi, bazal Saray, ricali ve bende- © git e kabul ve Şeyhülbelede Mtlfak ete ge Sultan Reşadın başmabeyincisi B. Lütfi Simavi mutfağına tatbik edilememişti. Talât bey bir gün hasbihal arasında Halid Ziya ve Lütfi beylere: — Bütün delikleri tıkamayınız! Demişti. Misir Hidivi Abbas Hilmi paşa Ab- dülhamid zamanında hemen her sene yaptığı İstanbul ziyaretlerini Meşru- tiyet devrinde ihmal eylemeği muvâ&- | fık görmemişti, Cülüsun hemen ilk günlerinde idi; kendisine bir ziyafet verilecekti. Ancak bu siyafetin tekel- lüfsüzce olması hükümetçe kararlaş- mıştı. Ziyafette vellahd ile beraber hazır bulunacak olanlar on altı kişi- den fazla olmıyacaktı. Sarayın ziyafet takımları Yıldızdan daha hazinei hassaya verilmemişti, Muhteşem bir ziyafet takımı olan yal. dızlı gümüş takım yerine daha küçük olan gümüş Ulah takımı kullanılmak üzere «zülvecheyn» sofasında tertibat alındı. Divanı hümayun teşrifatçısı Galip paşa İle başmabeyine! Lütfi, baş- kâtip Halid Ziya beylerin, enderun efendilerinin himmet ve gayretlerile Hidivi hoşnud eden kalabalıksız, fakat mükellef bir ziyafet çekildi. Abdülhamid zamanında vükelâ mu- ayyen günlerde saraya gelirlerdi. Hü. seyin Hilmi paşa bu âdeti haftada iki gün konağından doğruca saraya gele- rek huzura girmek şeklinde ipka €t- | mişti. Bu ziyaretinde sadrâzama ma- beyin dairesinin büyük salonunda «Matbahı hümayundan» mükellef bir yemek çıkarılırdı. (1) Sultan Reşadın Abdülhamid ile mi- | zaç ve tablatleri biribirine benzemez- di. Sultan Hamid şehzadeliğinde kars deşlerine faiz ile para ikraz ederdi. Sultan Reşad padişahlığında faiz adı. nıduymak istemezdi. Maliyeden alınan tahsisatı seniye hazinel hassa kasa- sında mahfuz dururdu. Bir cuma günü birkaç kasa hırsızı hazine hassa kasularını kırarken ya» kalanmışlardı. Tahsisatının hariçte bir bankaya tevdii lüzumu, buna faiz da- hi alınabileceği sullan Reşada arze. dildi; fakat o faiz sözünü işitince bu- na katiyen muvafakat etmedi, Hesabı, kitabı mazbut olan sultan Reşad borçtan çok korkardı. Parmağına yüksek kiymetli yüzük takmazdı. Abdülhamid büyük memurlar ara- sında iyi geçinme ve dostluk teessü. sünü katiyen tecviz etmez iken sultan Reşad böyle şeylere aldırmazdı. Sultan Reşadın takdir ettiği ve mü- sahabesinden hoşlardığı mabeyin baş- kâtibi Halid Ziya bey ile başmabeyin- ci Lütfi Simavi bey sarayda bütün me- muriyetleri esnasında gayet iyi geçin. mişlerdi. Bir gün Sultan Reşad ikisi. ne hitaben: — Başmabeyinci ile başkâtibin ara- Jarı açık olması sarayımizın ananele. rindendir, Siz hakikaten İstisna teş- kil ediyorsunuz. | (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın) | Kautensehinger - Pı ZE Türkiye Radyodifüryen Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. T.A.O. 1974m. TAP 3LT0m. ozge) 133 Kes. 120 Kw. 15195 Kes, 20 Ew. 0405 Kes. 20 Kw. ANKARA RADYOSU Perşembe 30/1/939 TÜRKİYE SAATİLE 1230: Program, 12,35 13: Memleket saat a; toloji haberleri, 13,1 gk program - P1) 1130: Konuşma (İnkılâp tarihi dersle- H - Halkevinden naklen), 1830: Prog- ram, 18,36: Müsik - (Virtüozlar - PL), 18: Konuşma (Ziraat saati), 16,18: Türk mü. siği (Paml heyeti) Tahsin Katakuş ve ar- kadaşları, 20: Ajans, meteoroloji haber- leri, ziraat borsası Giat) 0,15: Türk | müziği: Çalanlar: Vecihe, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Mahire Persan. Okuyanlar: Mustafa Çağlar, Safiye Tokay. 1 - Nişa- bürek peşrev, 2 - İsmail Hakkı beyin - Nişabürek beste - Bir kerre yüzün görme- öl, 3 - Ziya paşanın - Nişabiirek A Se- mai - Ey gül Türk-müziği - Pİ, , Ajans ve meteo- » MW: Müsik (Kar- 5 - Vecihe - 17 - Nişabürek saz semaisi, 8 -Refik Fer- sapın - Hicaz şarkı - Göğsümden kaçıp gittin, 9 - Sadeddin Kaynağın - Türkü - Bağrıma taş bassaydım. 10 - Sadeddin Kaynağın - Türkü - Dağları hep kar aldı, 21: Memleket saat ayan, 21: Konuşma, 2115: Esham, tahvilât, kambiyo - nükud borsası (fiat), 21,25: Neşeli pl “RR. 3130: Müzik (Oda müziği Kenteti: Hay- rallah Duygu - Klârinet, Orhan Borar - 1 inci keman, Cavid Özmengü - 2 nel keman, Zeki Berküren - Viola, Enver Kakici - Çello, W. A. Morart - Kentet (La ımajör) (Klârinet ve yaylı sazlar kunr- teti için) Allegro, Larghetto, Meniietta, Alleğretto çon O varlazioni, 22: Müzik AZ - Arjantin serenada, 2 - Brever Wss - Polka, Nülziader - Bana bir dans daha çalsana (Viyana tyelodisi), 6 - Dos- tal - Marş, 7 - Leopold - Çigan yortusu, 8 - Stolz - Praterde ağiçlar tekrar çiçek Açıyor, 9 - Behönherr - Alp köylülerinin dans haraları, 23: Müsik (Cutband - PL), 2345 - 24: Son ajans haberleri ve yarın- ki program. Avrupa istasyonları: Sant 20 de Berlin 20 - 2045; Karışık musiki — Bres- lav 20: İlkbahar havaları — Stuttgart 20 - 20 45; Karışık musiki — Bari 2040 - 21,15: Belhöven o konseri — Budapeşte 2030: gAlbert'in Ticfland operası — Budapoş- te TI 2010: Çingene orkesirası — Bükreş 20,10: Plâk heşriyatı — Floransa 20: Kon- #er — Paris P.T.T. 9030: Örg konseri — Riga 20,40: Orkestta konseri Sotya 2030; Senfonik . konser Varşova 20: Şen musiki, N4 Saat 21 de Breslav: Wagner'in Walküre opdrasi — Frankfurt 21,15: Şen musiki — Königabeng 2110: Keman ve orkestra konseri — Lâyp- ig 2110: Akşam konseri — Athlone 21.25: Orkestra konseri — Bari 21,15: Yunanca neşriyat ve konser — Belgrad 21: Halk şarkıları ve 21,30: Senfonik konser — Bu- dapeşte: Operaya devam — Bükreş 21,15: Senfonik konser — Droitwieh 21: Askeri muzika ve 2140 - 2215; Şen musiki — Florans 2170; Lehar'ın opereti — Helsin- ki 2110: Birmas'ın eserleri — Milâno 21,415: Karışık konser — Sofya: Senfonik konsere devsm — Varşova 2138 e kadar şen musikiye devam, Saat ide Danzig 2230: Paristen naklen senfonik konser Breslar: Wagner'in operasına devam — Königsberg: Keman ve orkestra konserine devam — Lâypsig: Akşam kon- serine devam — Prag 22.10: Konser Belgrad: Senfonik konsere devam Bor- denux 2230 - 2430: Konser — Budapeş- te II 2220: Dans musikisi Bükreş: Ben- İonik konsere devam — Plorâns: Leharın operetine devam — gram — Londra (Re (40: Se fosik konser — Paris CEyfeli: Londradan naklen konser — Roma 22: Senfonik kon- ser — Sofya: Senfonik konsere devam ve 2230 - 22.50; Karışık musiki — Strazburg 2230 - 2330: Chopin'e dair bir tiyatro — Varşova 2235 - 23: Şarkı ve piyano. Saat 23 de Berlin, Frankfurt, Lâypzig ve Stuttgart 2030 - 1: Halk musikisi, Balalayka ve sa- ire — Deutachlanda. 23: Kemancı Thi- baud tarafından Bethoven'in keman kon- seri — Kolonya 2345: Dans musikisi — Viyana 2330: Axşam konseri — Prag 23,20 - 24: Plâk neşriyatı — Pretzburg 2.16: Oda musikisi — Belgrad 2315 - 23,45: Plâk neşriyatı — Bordeaux: Konse- Lille 230 -'2440: gen program — Lük- semburg 23,45: Senfonik konser — Roma, Senfonik konsere devam — Wilna 23; Vi- yolonsel konseri. TURAKINA TARİH ROMAN Yazan: İSKENDER FP. SERTELLİ Tefrika No. 96 Mogollar, Sung'ların payitahtını yakmağa karar ver- mişlerdi. Yerliler hâlâ yer altından çıkmıyorlardı | Samo da; — Ço - Çin'in hakkı varmış... Şe- hir halkı yer altında gizli mahzen- lere saklanmışlar. Ve birden ayağa kalkarak: — Atsu! Yer altına inen gizli yol- ları arıyalım.. ve bu hainlerden - bu gece ölen - beş zabitimizin öcünü alam. Diye haykırdı. * Sabah oluyordu. Karanlıkta yol bulmak kabil de- ğildi. Ortalık aydımlanmağa başlayınca, bütün ordu ayaklandı. Gece Ço - Çin'in karargâhında öl- dürülen zabitlere herkes acıyordu. Moğollar yer alından akseden ses leri duyunca korkmağa başlamışlar- dı. Orların en çok çekindiği cinler. di. Moğollar «cin» den ve «şeytanı- dan çok korkarlardı Bu sırada şehir meydanından ge Jenler, Samoya, Nizam taşında yeni bir buyruğ gördüklerini söylediler. Samo ve Atsu, meydana koştular. Sunglar, Moğollara cevab vermişler di. Hem de ne çabuk... Samo taşın önünde durdu ve yük- sek sesle, Sung prepsinin verdiği ce- vabı okudu: «Yurdumuzdan defolup gi- diniz. Kırk sekiz saat İçinde memleketimizi terk etmezse. niz, Sung dağındaki bütün cinleri ve cadıları üstünüze saldıracağız ve hepinizi boğ- duracağız!» Samo bu satırları okuyunca mü- teessir oldu. O cinden cadıdan kork- mazdı amma, akıncılara bunu anlat- mak kolay bir iş değildi. Moğollar, Sung prensinin verdiği cevabı gördü- ler, Zaten yer ültından gelen sesler herkesi - saatler geçtikçe - ürkütü- yordu. Moğol akıncıları, Cengiz devrin- denberi - ilk defa o gün - Sunglardan korkmuşlardı. «— Onlar silâhlarından ve muha- riplerinden ziyade cinlerine ve &$iİ- hirbazlarına ve dağlardaki vahşi hayvanlara güveniyorlar. Süneglari ele geçirmek kabil olmıyacak, Bura- larda boş yere vakit geçirmiyelim. Çinde görülecek çok işlerimiz var.» Diyerek (Ni - Sung) şehrini iki gün | içnide terk etmeğe karar verdiler. Samo, Sung dağında verdiği kur. banlara acıyordu, Ormana dalan yi- gitlerin hepsi de telef mi olmuştu? Samo: — Biz dönüp gittikten sonra, on- lar ormandan avdet ederse... Düşüncesile muztaripti. Atsu o gün komutana şöyle bir teklifte bü- Yundu: — Sunglardan, dağa çıkıp dönmi- yen akıncılarımızı istiyelim. Onlar Gönmedikçe şehri terk etmiyeceğimi- zi bildirelim. Eğer esir almışlarsa, geri göndermeğe mecbur olurlar. O zaman dönüp gideriz. — Fena fikir değil bu. Dediler ve Nizam taşına dileklerini yazdılar... O gece beklediler. Ertesi sabah taşın üstünde şu ceva- bı buldular: «Siz yola çıktığınız gün, on- lar da arkanızdan sizi takib edecekler.» Bamo sevinç ve neşe içinde söyleni- yordu: — Demek ki, yiğitlerimizin canla- rma kıymamışlar. O halde hemen hâ- zırlanalım ve dönelim, Atsu alaycı bir tavırla güldü: — Sung prensini yakamadan mı ? — Sung prensini yakalamadan mi ceğini sen de benim kadar anlamış- sındır, Atsu! Bunu neden bana soru- yorsun? Bir adam elde etmek için binlerce yiğit telef edecek değilim ya... — Kubilâya verdiğiniz söz... Tu- rakinanın önünde verdiğiniz ant... Bunları ne çabuk unuttunuz? Karâ- Kurumdan Sung kadar ge sini duyduğu halde onun burnunu kırmadan nasıl dönebilir? Samo birdenbire şaşaladı: — Peki, ne yapmamızı istiyorsun, Alsu! Boş yere kan dökmeden dön- mek teklifini ilkönce ileri süren sen değil miydin? Sung prensini ele ge- çirmek imkânı varsa, bunu senin ka- dar ben de isterim. Atsu düşünüyordu. Samo, onun ne düşündüğünü bil miyordu. Bu sırada ihtiyar Çinli zabit ya vaş yavaş yürüyerek komutanların yanına sokuldu: — Yer altındaki insanların çarça» buk yeryüzüne çıkabilmeleri için bir çare var, dedi, Sungların tehdidi üze- rine şehri terk edip dönersek, yarın- ki nesil bizi affetmez. Sungların için- de bulunuyoruz, Şehri her köşesin- den ateşliyelim... Göreceksiniz Kİ, hepsi yer altından çıkacaklar... O zaman Sungları birer birer ve ko- Jaylıkla yakalarız. Samo, Atsunun yüzüne baktı: — Ço-Çin'in bu teklifine dersin? Atsu düşünmeden cevab verdi: — Bunu ben, Ni - Sung'a ilk geldi- gimiz gün söylemiştim. Siz kabul et- mediniz. Şehri derhal ateşliyelim. Onlar da varsın, cinlerini, cadılarını çikarsınlar meydana. — O zaman bu işin sonu nereye varacak, biliyor musun? — Nereye varırsa varsın... Her şeyden önce Sunglardan öç almak vazifemizdir. Bunu yapmadan dö- nersek, TTurakina yüzümüze tükü rür.” “ .. (Ni - Sung) şehri ateşler içinde... Moğol hizmetinde bulunan ihtiyar Çinli zabit te Atsunun teklifine iş- tirak elmişti. Atsu, cinlerden korkan Moğollara: — Karşımızda bizim gibi insanlar- dan başka kinise yoktur, Onları yer altından , çıkarmağa ve prenslerini esir almağa çalışacağız. Bunun İçin şehri ateşe vermekten başka çaremiz kalmadı. Deyince, Moğol atlıları Atsunun sözünü dinlemişler ve hep birden: — Samo emretsin. hemen ateşli. yelim.. Diye bağrışmışlardı. (Ni - Sung) a geldiklerinin doku- zuncu günüydü. Sungların merkezini yakmağa kâ- rar verdiler, Şehir yanınca toprak kızacak, ve gizli yollar bu suretle meydana Çi- kacaktı. Atsunun sözleri Moğollar üzerinde çok iyi tesir yapmıştı. Şehri bırakıp gilmek istiyenler şimdi kundaklara sarılmış, emir bekliyordu. Samo: — Ateş. Emrini verdiği zaman, hava çok açıktı Samo: — Moğollar her yerde savaşın do- kuzuncu günü muzaffer olurlar ve- ya& iyi bir haber alırlar. Bugün de Sung topraklarına gelişimizin dokü- zuncu günüdür. Ulu Tanrı yüzümü- gü kara çıkarmıyacak... Prens Ma - Çi'yi esir alacağız. Diyordu. - Moğollar ilkönce kendi karargâh- larını şehir kenarına çekerek, evler. deki bütün erzak ambarlarını bo . şaltlılar.. işe yarayacak ne varsa aldılar. Sung ormanları başlanbaşa çam- hktı. Sunglar evlerini çam ağaçlari- le yapmışlardı. Kundakçılar şehri sekiz köşesinden ateşlediler, Çamdan yapılmış evler o kadar kolay ve nlevli yanıyordu Kİ. şehir bir an içinde yanardağlar gibi kızıl alev bulutları altında kalmıştı. Öğleye doğru boş şehir çarçabuk harabeye döndü. Samo ve Atsu, di. ger zabitlerle beraber bu harabeyi tar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: