30 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

30 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RİHMİ NUVEL Napolyon'un metresi Viki Genç kızlar fısıldaşıp gülüşüyorlar. G1. Şönbrun sarayındaki şefdorkestr'in karısı bayan Kaspar seslendi; — Küçük hanımlar!... Uslu durun rm... Ket iri mavi ak açarak; açıldı; ve: — Yaşasın imparâtör! . diye müt- hiş bir feryad koptu. Napolyon Bonapart göründü. Mesud bir hali vardı. Yıldızının en parlak seneleriydi. Bir ayın içinde dok- san bin kişilik bir orduyu harap et- mişti. Bütün Avrupa, önünde eğiliyor. du, Etrafında maroşalları olarak, ağır ağır, dört basamak merdivenden indi ve kartal bakışlarını zadegânla ve Vi- yananın tanınmış şahsiyetlerile dolu bir kalabahk üzerinde gezdirdi. Bu kısa an, Viki için ebediyet kadar usun geldi. Kalbi çarpıyordu. — Nasıl cesaret edeceğim? - diye mü rüldandı. Fakat imparator ilerledikçe gençli- dinden, güzelliğinden aldığı cüretie gayri ihtiyari gülümsemeğe başladı. Güzel endamı büyük bir reveransla bü- küldü. Ve Viki Napolyona bir demet gül uzattı. Lâkayıd edalı bir mâbeyinci aldı. Başını kaldırdığı zaman sevincine payan yoktu. Zira imparatorun ken- disine bakıp gülümsediğini gördü. Heyet, hükümdarın arkasından yü. rüyüp geçti. Napolyon sordu: — Bu kız kimdir? — Frenlein Victoria Krauş, haş- #helmeap!... Harbiye komiseri ve mü- Şaviri von Majnoni'nin evlâdiıği! Ket, hayretler çinde, arkadaşa: — Cesaret ettin ha, Viki?... Amma Atılgansın... - diye fısıldadı. Genç kız, mağrur bir eda ile. — Tabii ya... Niçin etmiyecekmi- şim?... - dedi. Etrafında bütün gözler, ona hasedle bakmağa Evlâdı olmıyan zengin bir ailenin al. dığı köylü bir öksüz kız değil miy- dio? şimdiden , #x Viki, odasında, aynanın karşısında bir balo elbisesini prova ediyordu... Beyaz bir fuvalet... Elmaslar takmış... Omuzuna herminden bir manto al. mmlş... — Acaba güzel görünecek miyim? Sönbrunda verilen bu baloya gitmek #çin bayan Majnoni'ye ne kadar yal. varmıştı. Fakat kocası Viyanada ol. madığı için kadın bir türlü gitmeğe riza göstermemişti, Şimdi Viki kendi kendine arzusunu yerine getirmeğe karar vermişti. «— Gitsem ne çıkar sanki? Evden Kolayca kaçarım... Fakat yarın bütün Viyana bu hâdiseyi öğrenecek... Müt- hiş bir skandal olacak!... Rezâleti..» Viki, aşk ve vazife hisleri arasında raütereddid kendi kendile mücadele ediyordu. «— Hayır... Annemi bu derece üze- mem... Buna hakkım yok...» Uzaklar bir saat on biri çalıyor... Balo on ikide... Evde herkes uyuyor... Arzusu galebe çaldı, «— Şefak vakti dönerim... Ne olursa olsun...» Hayal gibi, merdivenlerden aşağı kaydı. Halecan içinde bahçeyi geçti, Sokağa fırladı. Şönbrün sarayına gilmek için bir saatlik mesafe katetmek lâzım... Ara- sır dört veya çift atlı arabalar o ta» rafa doğru geçiyorlar... Uzaktan saray mırl pırıl nür içinde . Keman sesleri gül ” mu, işte oraya kendimi Örfeli gibi ata- b «— Yalnız!,, iBr başıma!,.. Ne yapar cağım?... Napolyonu görebilecek mi- yim?... Amma da kalabalık... Daha iyi... Arada kaybolurum...» Balo başlamıştı. İçerisi göz kamaştı- rica bir hal almış... Şampanyalar ka- dehlerden akıyor... Birdenbire çalgı durdu. Derhal Viki kavalyesinden ayrıldı. işte Napolyon!... .Etrafındakilerle nazikine konuşuyor... Fakat salon öyle kalabalık ki... «— Beni nasıl görecek?...> Ayaklarının ucuna basarak uzanı- yor... Fakat bir insan kütlesi, önün- de ar gibi... Görünmesine mâni... Hükümdar, koltuğa oturdu. Derhal en akıllı, en zarif kadınlar, beğenil- mek ümidile, etrafını sardılar, Zavallı Viki... «— Eğer beni görmezse giderim... Halbuki onu görmek üzere neleri gö- ze aldım... Sanki bu Kadınlar benden daha mı enteresan?» Kırılan bir kristal sesi Viki'yi ha- yalinden uyandırdı. Elinde tuttuğu bardağı kazara duşurmuştu. Lâkin bu hadise, Napolyonun kendisi üzerine dikkatini ( celbetmeğe kâ- fi geldi. Şimrli herkes ona bakıyor, onu süzüyor. Bütün gözler onu takib ediyor. Viki, mahçup, ağlamak İstiyor... Salonda bir kere daha dans ettikten sonra hüzünle çıktı. Evet... Artık gi- decek... Eve dönecek... Bahçenin parmaklığına yaklaştığı zaman, ata binmiş bir hüssard zabi- ti, bir araba kapısmı açarak; — Buyurun!... - dedi - İmparator öyle emrettiler... Sizi evinize kadar teşyi edeceğiz... Yarın onda sizi hu- susi olarak kabul edecekler... Viki, artık gülmek, şarkı söylemek, hoplamak, zıplamak istiyor... Napol- yon Bonapartın arabasında da böyle şeyler yapılmaz ya... ... — Demek burada bulunmak &izi pek mesüd ediyor, öyle mi? -—— Bu, sorulur şey mi? haşmet mesb?... Bu gece hiç uyumadım. Çok. güzel bir rüyadan ayılırım diye kor- kuyordum... Nereye gitseniz arkanız- dan geleceğim... Harbe bile... — Harbin ne olduğunu biliyor mu- sun, yavrum ? «— Pek bilmiyorum... Fakat tasav- vur ediyorum... Ata binmesini bili- rim... Mükemmel mânia atlarım... Silâh da kullanırım... İyi hüssard olamaz mıyım... Bakın... Viki bir koltuğun üstüne hoplıya- rak duvara asılı silâhlıktan bir meç çekti ve selâm durdu. Napolyon güldü, — Peki amma, sizi alıp götürsem nişanlınız ne der?... — Nişanlı değilim, haşmetmeab... İstemedim... Benim bir nişanlım Genç kızın gözleri hakiki bir aşk- la parlıyordu, — Viyanada sizin hakkınızda müs- tebid, zalim diyorlardı. Halbuki ben sizi hayalimde tasavvur ettiğim gibi buldum: Merhametli, kuvvetli ve ka- dir... Uğrunuzda her şeyi feda etme- ğe hazırım... İmparator genç kızın ellerini avuç- ları içine alarak: — Demek beni bu kadar seviyor- sunuz... Bu macera pek hoşuna gidiyordu. Genç kızın saflığı, tazeliği onu cez- betmişti. Zaten mesud anlarıydi. Her şey ona gülümsiyordu. Evde her za- mandan daha neşeli görünebiliyordu. — Anlhyor musunuz, haşmet meab?... Artık sizden hiç ayrılmak istemiyorum. Napolyon, yazı masası üzerinde bir altın kâğıd kesici ile oynuyarak, şakacı şakacı: — Olmaz iş değil...- dedi. — O halde, haşmetmeab, boşanınız ve beni alınız.. Jozetin'in kocası, Fransızların İm- paratoru ve İtalyanın Kralı olan ada- ma böyle bir teklif, başka bir zaman- da pek gülünç gelebilirdi. Fakat Viki gençti, âşıktı, düşüncesiz beyninde | her şey mümkün görünüyordu. Napolyon sordu: — Böyle bir projeye sizce hiç bir mâni yok mu? — Hayır... Hiç bir mühim mâni yok... Zaten siz de söylemişsiniz, işit- tim: «İmkânsız» kelimesi lügatçeniz- de yokmüş!... Napolyon, ciddi bir eda ile; — Doğru... - dedi. - Bundan basit ne var?... Arzu ederseniz bu iş der- hal olacaktır. — Sahi mi? — Bakın... Göreceksiniz... — O halde eve dönmüyorum ben... — Hacet yok!... Sarayda size mah- sus bir daire hazır... Napolyon genç kız kolları arası na alarak göğsüne Hee ve zil çaldı. Gelen diye emir verdi, Sonra genç kıza elile bir selâm ve- rerek: — Birazdan görüşürüz! - dedi. a ei pir gönde bu kadar hadise olamaz... Bu dere cesi de fazla... !I Şayedbubirkomedi ise, odaso nuna kadar oynıyacak... ... Genç kız, yazı masası başına otu- odadan içeri girdi. Arkadan İki uşak, herminden bir manto ile bir mera- sim elbisesi getirdiler, Genç bir «pages kadife bir yastık tan bir taç tutuyordu, Viki hayretle sordu: »- Bunlar benim için mi? Hizmetçiler hürmetle eğilerek kıs giydirmeğe başladılar, Masallardaki sultanlara benziyor- du. Onu bu hale sokmak isteyen hü- kümdarın fantezisi idi Bu... Tamon ikide, tıpkı peri masallarında olduğu gibi, resmi formalı, Iki genç zabit gö- ründü... Bir de general... Hürmetle eğilerek: — Haşmetneab sizi bekliyor! - de- iler, General elini uzattı ve merasim merdivenlerinden İmparatorun kü- çük salonuna kadar Viki'yi getirdi. Kapıda dört asker selâm duruyordu. Odanın ortasında bir yazı masası, kâğıdlar, mürekkeb, kalem duruyor- du. Napolyon, neşe içinde muhayyel İmparatoriçesini karşıladı. General, mükemmel surette nikâh memuru rolünü oynadı, Napolyon, tacı genç kızın başına geçirdi ve cld- diyetle nikâh kâğıdlarını imzaladı. O esnada, görünmeyen bir öbrkestra Ba düğün marşını çaldı. Viki, bunların alay olduğunu der- hal farketmişti. Fakat bu izdivaç komedisine asla kızmadı. Zeki kızdı. Bu oyun onun da hoşuna gitti. Za- ten bu serabe doğru bizzat koşma- mış mıydı? Doğru: Operet İmparatoriçesiydi!... Buna rağmen çok güzel, çok mesud- du... Biribirlerine sarılmış, yatak odasına doğru yürürlerken, yavaşça fısıldadı: — Komediyi iyi tertib ettiniz... Taç kım hakiki... Emin olun ki o hakiki ve ebedidir. Napolyon cevab verdi: — Viki!... Siz bu anda dünyanın en güzel Kraliçesi değil misiniz? Gü- zelliğiniz ve aşkınız size taçtır... Bu hususta size rekabet edecek kaç pren- ses var? Viki sustu,.. Anladığı, bildiği birşey varsa bütün Kalbile seviyordu... Yir- mi yaşını doldurmamıştı... Kaderin ortaya çıkardığı bu adamla en güzel komediyi yaşamak bir saadetti. ... Aradan beş ay geçti. Napolyon Fransaya dönüyor. Viki göz yaşları arasında yalvarıyor.... — Peki amma, orada buradaki gibi rahat edemezsin... Resmen birlikte yaşayamayız... Zarar yok... Herşeye razıyım... Tek sizden uzak kalmıyayım... Napolyon Sen Jermen'de sevgilisi- ne bir ev verdi, Ve Wolfberg baronlu- gunu kendisine bahşetti. Arasıra ge- lip onu ziyaret ediyor... Fakat pek seyrek... Bununla beraber Viki memnun ve ses çikarmıyor... O aralarda Varşovaya gitmesi lâ- zımgeldi. Mari Valevska ile sevişme- ğe başladı. Viki bunu haber alınca te- essürle inledi: — Bana onun kalbinde yer kalma. dı amma, kendisini halâ sevdiğimi is- pat edeceğim... Moskova seferi... Viki erkek elbisesile imparatorun yanında yorulmadan dolaşıyor... Hat- tâ iki üç kere kendi vücudunu ona $i- per etti ve mucize kabilinden kurtul- du. Sonra talih döndü... Elb adası sür- günü... Viki Viyanadan Napolyonun âvdetini emniyetle bekledi... sex İmparator döndü. Genç kadın Fran- saya gitmek istiyordu; fakat Avustur- ya hududundan çıkamıyo... Waterlo muharebesi... Havadisler günden güne daha fena... Sent Helan adasına sürgün... Bu sefer Viki'nin izlırabına payan yok... Nazarında dünya yıkılmıştır... Âsabı öyle sarsılıyor ki kendisini bir müddet tımarhaneye sokmağa mecbur kalıyorlar, Zaman geçtikçe, -tabiatile sükün buluyor... Aradan üç sene geçiyor... Viki halâ genç... İzdivaç tekliflerile karşılaşıyor ve evleniyor... Fakat insan Napalyonun karısi ol. duktan sonra başka bir erkekle yaşa- 2... Aradaki fark ne müthiş... BULMACAMIZ - Bir kadın ismi - Beygir. 4 — İkinci nevi ekmek 5 — Bir harp silâbı - Pisiplai 6 — Tersi isimdir - "Tersi kıymetli bis taştır. 7 — İş mukabili olacağım para - Nota, 8 — Alâmet - Başıma «Se gelirse çalı- gan olur. 9 — Zeveban eder. 10 — Teminataır. Yukarıdan aşağı: 1— reel - Gününden evvel ölü doğ- e mahsus çarşıda bulu- nan esnaftan biri, 3 — Eski bir tarihçimiz - Bir isim. 4 — Teğrif buyuranlar $ — Başına «T» gelirse birakip gitme olur - Bir Azamız. 6 — Çıplak insan tablosu - Lerzenâk ol, 7 — Zehirin arkadaşı bir ağaç - Köpek. 8 — Duman çıkarmak - Sonuna «A» gelirse bina yapılacak yer demektir, 9 — Bir şeyin sivri yeri - Tersi hakan buyruğudur, 10 — Vatanımır - Çok değil 1 — Hindistan, 2 — Acur, Aldat,3 — İrsal, Ra, 4 — Zahmet, Naz, $ — Aktaran, 6 — Lito, Ka, 7 — Adem, Ahize, & — Neyersiniz, 9 — Andiçmek, 10 — El, İklerik. Yukardan aşağı: 1 — Haizolan, 2 — İcra, İdesi, 3 — Nushateyn, $ — Dramkomedi. 5 — Let, Rik, 6 — Sa, Takasçı, 7 — Tir, Rahime, 8 — Adana, İner, $ — Na, An, Ziki, 1g — Tiz, Gez, BU AKŞAM Nöbetçi eczaneler Beyoğlu mınlakası: Galutasarıyda Kansuk, Dairede Gneş, Taksimde Ni- had, Şişlide Pertev, Galata Viçopulo, Fatih: Hamdi, Karagümrük! Arif, Bakırköy: HIâI, Sarıyer: Osman, Ak- saray: Ziya Nuri, Fener: Balatta Hü- sameddin, Kumkapı: Lülolide Hay- dar, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Erofllos Çula, Alemdar: Ditanyolun- da End, Şehremini: Ahmed Hamdi, Üsküdar: İmrahor, Hezbelinda: Halk, Büyüknda: Şinasi Rıza. Her gece nöbetçi eczaneler: Orta- köy, Armavudköy, Bebek, Beykon, Pa- şabahçe, © Anadoluhisarı, oTarabya, Yeniköy, Emirgin ve Rumelihisarın- daki ecraneler her gece nöbetçidir. Kadıköy Halkevinden KONFERANS 31 Mart 939 cuma akşamı saaf 8,30 da Evimiz salonunda bayan Sr dıka Alasağun tarafından (Trakya nın kültür ve tarihi) mevzulu bir konferans verilecektir. Herkes gele- bilir. Bakırköy Halkevi başkanlığından Derslere başlanacafından FRAN- SIZCA kursu için kaydolunanların 30/3/1939 perşembe günü saat 13 de Halkevinde bulunmaları. EEE EE küçük birisile evleniyor... Bu sefer de erkeğin ömrü vefa etmiyor... Artık ondan sonra Viki hayvanlara muhahbet bağlıyor... Maymunlar, kuş, lar, köpekler, papağanlar... Dört ta- nö at, bir de eşek besliyor... Günün birinde babalığı servetini ba- tırdı ve İntihar etti. Bunun üzerine Yemedi, içmedi, fakat hayvanların. dan ayrılmadı. Onları besledi. Böyle» <e sıkıntı ve mezellet içinde ihtiyar- Jadı. Bir gün eşeğinin yanında ölüsü bu- lundu. Ve samanlar üstünde, pırlan- talı bir çerçeve içinde onun - Napal. yonun - resmi... sz Gnizl küçük bir köydür. Minimini bir mezarlığı vardır. Tesadüf sizi ora- lara götürürse şöyle yazılmış bir me. zar taşı görürsünüz: «Burada, uzun seneler Napolyonla beraber seferlere iştirâk eden köpekli kontes ve Walfberg baronu Emili ViK- toria medfundur.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: