Sadrazam Tevfik paşa, Şeyhislâm Ziyaeddin efendi, âyan relsi Sald pa- şa, Mebusan reisi Ahmed Riza bey ile vükelâ, Hareket ordusu kumandanı Mahmud Şevket paşa, &sker erkânı ve merası, merasime iştirak eden âyan Ye mebuslar, sair hazır bulunanlar bint resmini eda ettiler. Sultlan Reşad: — Emel ve arzum devlet ve milletiri refah ve saadetidir. Millete, heyeti âyan, mebusana ve vükelâya teşek- kür ederim... dedi. Harbiye Nezaretindeki bataryalar tarafından atılan toplar cülüs vuku- unu bütün İstanbula ilân etti. Dışa. rıda sevinç içinde halk: (Aman Allahım! Çok şükür! Kur. tulduk. Bize bugünleri de gösterdin!) Diye Allaha şükürler, yeni padişaha dualar ediyordu. Biat resmini müteakip Sultan Re- Şad Mebusan reisi Ahmed Riza bey ile biraz görüştükten sonra Harbiye Ne- zaretinden hareket etti, Yollarda gene alkışlanarak Topka- Pı sarayına vardı. (Babısaadetten) or- ta kapıya kadar araba ile gitti; orada saray erkâru tarafından karşılanarak, önlerinde buhurdanlar; « Hirkaişerif odasına girdi. Peygamberin hırkasını hürmetlerle ziyaret etti. Burada da: Ben meşrutiyetin ve umum Os mânlılarla beraber bu makamı mu- kaddesin hâdimiyim! dedi, (Sultan Reşad umum Osmanlılar arasında gayrimüslimler bulunduğu. nu heyecan ile unutmuş olacak!) Yeni padişah biraz da Bağdad köş- künde istirahat ettikten sonra kara yolile Dolmabahçe sarayına azimet ete ti. 23 temmuz 1908 de ikinci defa ilân edilen Meşrutiyet 31 mart” 1325 - 13 nisan 1909 tarihinde uğradığı irtica iarbesinden kurtularak ikinci sultan Abdülhamidin havi ve beşinci Sultan Mehmed Reşadın cülüsile 27 nisan 1909 » 6 rebiyâlahır 1327 tarihinde teeyyüd eylemiş oldu. İttihad ve Terakki cemiyeti Rumeli Hareket ordusu kuvvetile on üç gün içinde irtica hâdisesini yafıştırmağa muvaffak olmuştu. Hürriyet ve meş- Tutiyetin ilânı - vurulan birkaç hafi. ye müstesna. kansız olmuştu. İrticam İzalesi için ise epey kan dökmek icap etti. Hareket ordusu kumandanlığın- ca ikinci Abdülhamlidin sâli gecesi ya nina mahsus memurlar terfikile ve trenle Selâniğe gönderildiği telgrafla Meclisi milliye bildirilmiş ve bu ihti- yati tedbirin meclisce de tasvip olu- nacağına ordunun. mutmain bulundu. ğu arzedilmişti, ? Meclisi milli hakanı mahlüun Selâ- niğe izamını ittifak ile kabul ve tas- vip etti. (8 rebiyülahir ri ağ 29 nisan 1909). Bu kararda meclisin 26 mebusun- dan 188 sı hazır bulunmuştu. Ayni günde (Meclisi umumi milliy yeni padişahın hafta içinde hangi gün muvafık görürse meclise gelerek biat esnasında vâki olan yeminini tekrar etmesine karar verdi, Bu karar Meclisi umumi milli reisi Said paşa tarafından şu mealde bir tezkere ile sadarete bildirildi: (Zatı şahanenin şerri şerifi, kanu- MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABIÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tefrika No, 2 Hüseyin Hilmi paşa Kabinesinin teşekkülü - Padişah yemin ediyor Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur, Sultan Reşadın kılıç alayı nu esasi ahkâmını, meşrutiyet usulü- nü, milletin haklarını, vatanın men- faatlerini sıyanet edeceği hakkında blatten evvel eda ettiği yemin vücuh Me itimada mazhardır. Ancak âyan ve mebusan © sırada hazır değillerdi. O yemini dinlemediler, Meşrutiyet usulü iktizasınca onlar da zatı şahaneye ve kanunu esasiye sadık olacaklarına xa- tı şahane huzurunda birer, birer ye. min etmekle mükelleftirler. Zatı şaha- ne bu tahlifleri hem dinlemek, hem mukabilinde evvelce ifa ettiği yemini meclisi umumide tekrar eylemek üze- re bu hafta içinde hangi gün irade ederse meclisi teşrif eylemesine karar verilmiştir.) Sadrazam Tevfik paşa inhilâl eden Adliye ve Maliye Nezaretlerine 8 rebi- yülevvel 1327 de -yeni padişahın cülü- sundan iki gün sonra- Niğde mebusu ve Darülfünun hukuk şubesi mece'le muallimi Hayri ve Selânik mebusu Mehmed Cavid beyleri nasb ile Kabi- nesini İttihad ve Terakki cemiyetinin bu iki uzvu ile takviye eylemek, ihti- lâl günlerinin hükümetine ihtilâle ga- lebe çalan siyasi teşekkülden bir aşı ameliyesi yapmak istemiş idise de red- de uğramıştı. (1) Şeyhülharem Ahmed Muhtar efen- di sultan Reşadın cülüsuna şu tarihi tanzim etti: Tecelli cemali nuru tevfiki iâhiden Gözü halkın münevver, gönlü şadü Kâinbin oldı Güher tarihini nazmeyledi seyhülharem Muhtar: Mehmed (2) Hanı bamis devri mülki semin oldu. Sultan Reşad tahta geçtiğinin beşin- ci günü isdar eylediği hattı hümayun. da Tevfik paşayı sadaret makamında «ipkas etti, 11 rebiyülahır 1327 tarin- Mi olan bu hattı hümayunda Tevfik paşaya hitaben şöyle deniliyordu: (Biraderim sultan Abdülhamid ha- ni saninin cümleye malüm olan esbap- tan dolayı tarafı şerri âliden sadır olan fetvai şerife ahkâmına ve bilcümle te. baamızın arzusuna tevfikan Meclisi umümi millice billitifak ittihaz edi. Jen karar veçhile makamı hilâfet ve saltanattan hal'i vukuuna mebni ce- nabı malikü mülkün iradei ezeliyesi ve kanunu esasimiz ahkâmı ve alel- umum milleti Osmaniyenin icmağ ve arzusu üzere ecdadı izamımız tahtına cülüsumuz vuku buldu. Zaptınızın mücerrep olan reviyet ve bamiyetiniz hasebile mesnedi sadaret, Türkiye . Radyodifüzyon Postalari DALGA UZUNLUĞU 1619 m. 188 Kes 120 Kw. TAG 1974 m. 15i85 Ken 20 Kw. TAP, Sim. 0465 Ko. 20 Ew. ANKARA RADYOSU Perşembe 16/3/9839 TÜRKİYE SAATİLE 12,30: Program, 1235; Türk müziği -Pİ, 13; Memleket saat ayarı, ajans, meteoro- loji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Karışık program - Pİ) 1830: Program, 18,35: Müzik - Pİ. (Me- 1odiler, Solistler), 19; Konuşma (Ziraat saati), 19,15: Türk müzizi (Fasıl heyeti) Tahsin Karskuş, Hakkı Derman, Reflik Persan, Hasan Gür, Hamdi Tokay. Basri Ürler, 20; Aja ji haberleri, ürk müziği: jağla, Eşref a. Okuyanlar: ben aradım, 3 - Mshmud C. şe - Nan firkat, 4 vki bey damı zülfüyüre, Ziya - Gücendi si Niyazi Ser sümden kaçıp gittin, 8 - Refik Fersan - Ey benim gonca gülüm, 9 - Dede - Sana Yâyık mi ey gi Bıktım elin on: Memleket saat ruştma, 21,16: Esham, tahvilât, ka, - mukud bor- ması (ia, 2125 i plâkler, 2130: Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip aş- kın) 1 - Noack - Köy hikâyeleri, 2. Boreheri - Bir gecenin romsnı (Vals), 3 - Leopold - Karisbad hatıram, 4 - Pachermeşg - Viyana sülti, | - Küçük ge- çit resmi, 2 - Operadan balet müziği, 3 - Grubende gezinti, 4 - Paraterde atlıka- rnca, $ - Lehar - Eva operetinden - Potpuri, 2240: Müzik (Çigan ve saire - PL), 23: Müzik (Cazband - PL), 2046 - 24: Son ajans haberleri ve yarınki prog- ram, Avrupa istasyonları: Sant 20de Berlin 20 - 20,45: PJâk neşriyatı ZE 20 - 2045: Plâk neşriyatı — 20,15: Solist konseri — Stuttgart 20-2045: Plâk neşriyatı — Bari 2040 - 21,15: Kon- ser — Prag 20,25: Keman konseri — Bu- dapeşte 2048: Vulsler — Bükreş 2020: Operet konseri — Florans 20: Şen musiki ve 20,20: Kuartet — Niş 2030: Konser — Sofya 2030: Orkestra koüseri — Btock- holm 20,30: Hollanda dansları — Vi va 20,15: Şen musiki. Saat 21 de Berlin 21,10: Dans musikisi — Breslav 2130: Şarkı ve solist konseri — Königs- berg 21,10: Dans musikisi — Lâypsig 21,10: Şarkı, viyolonsel ve orkestra konseri — Münih 21,10: Macar Düğünü izimli ope- ret — Stutigart 21,0: Viyana 21,10: Şen musiki — Yunanen neşriyat — Budapeşte II 21,20: Plâk neşriyatı — Bükreş 21,15: Senfonik konser — Droltwich 2130 - 22,14 at — Kopenhag 21,10: Konser — Milâno 21,15: Şen masiki — Nis 2130: Şen pro- gram — Sofya: Orkestra konserine de- vam ve 2185: Plâk neşriyatı — Varşova 2135 e kadar şen musikiye devam. Saat 2'de Berlin: Dans musikisine devam — Bres- lav: Şarkı ve solist konserine devam — Deutsehlands.: Askeri müzika — 22,10: Marşlar ve şarkılar — Lâypzig: AK- şam konserine devam — Münih: Opere- te devam — Viyana; Orkestra tarafın- dan modern eserler — ux ve Paris P.T.T. 2230 - 280: (2 Metre 70) ve Ja Premier Seonde) isimi tiyatrolar — Prag 22,10: Konser — Roma 22: Weber'in Freischütz isimli operası — Sofya 22.50 ye kadar plâk neşriyatina devam — Straz- burg 22,15: Konser — Varşova 22 - 2240: İ Piyano konseri. Saat 23 de Berlin 2330 - 1: Stutigarttan naklen karışık musiki — Breslav 2345 - 1: Dans musikisi — Kolonya 23,30 - 1: Gece mu- sikisi ve dans — Königsberg 2345: Plâk neşriyatı — Viyana 23,45 - 1: Dans ve kâ- | rişik musiki — Athlone 2330: Şen saat — Bükreş. 2316: Plâk neşriyatı Florans 28; Konser ve 23,0; Duns — Milâno 2340: Org konseri — Nis ve Paris P. T. T: 'M- yatroya devam — Prag 2330 - 2430: Plâk neşriyatı — Sofya 23 - 23,30; Dans musi- | kisi — Varşova 2255: Plâk neşriyatı — Roma: Weber'in operasına devam. Saat 24 den sonra Alman: istasyonları: Stuttgarttan mak- len saat 1 e kadar programlarına de- yam — Florans 24: Dans musikisi — Ko- penhag 24 - 130: Dans musikisi — Lük- semburg 2435: Plâk neşriyatı — Roma: Weber'in operasına devam — Frankfurt ve Lâypsig 1 - 4: Gece musikisi — Siuti- gart 1 - 3: Gece konseri, ; EK i0iT 11MM 681 929 120 Isi 438 0101228 1545 37 1048 İ muş, yani (Ço - Ti) adlı prenses bu- ! sin yüzünü görmeğe azmetmişlerdi. TURA TARİHİ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Samo Çinde ilk defa esrarengiz bir köyde konaklamıştı, 16 Mart 1939 KINA ROMAN 'Tefrika No. 83 burada bir prensesin göğe uçtuğu söyleniyordu | — Köy beyi korkusundan kendisi- ni asmış..! Gerçek Çinliler, Moğollardan çok korkarlardı. Onlar tarafından öldü- rüleceğini anlıyan (bir Çinli; kendi kendisini öldürmeyi, Moğol — palası altında can vermeye tercih ederdi. Moğollar cesedi indirdiler ve ken- di kendini ağaç dalında boğan köy beyinin başını gövdesinden koparıp Samoya götürdüler. * O gün, bu köyden bütün köyle- re, Moğolların Karakurumdan yar- dımcı orduları geldiği haberi ulaş- tırılmıştı. Çinliler elden ele, dilden dile - Moğolların geldiğini - bütün ihtilâl sahasına yaymışlardı. Havaya uçan prenses! Burası çok uğursuz bir köye ben- ziyordu. Zaten (Ço - Ti) adını ver- dikleri bü köyde vaktile bir Çin prensesinin havaya uçtuğu şâyi ol- rada esrarengiz bir şekilde kaybol- muş ve bir daha meydana çıkmamış- tı. O zamandan sonra bu köye 9 prensesin adını vermişlerdi. Samo bu hikâyeyi Çinlilerden din- ledi; «— Ço - Tİ bir gün mabedi ziya- rete geliyordu... Yollar iki sıralı se- yircilerle dolmuştu. Prenses çok gü- zel, fakat dul bir kadındı. Kocasın- Keğe yüzünü göslermemişti, Sokağa çıktığı zaman bir peçe ile yüzünü kapar ve peçenin küçük bir deliğine gözünü uydurarak bu suretle yolu- nu görürdü. Köyün delikanlılr o gün prense- Prenses bunu önceden haber almış | olacak ki, ihtiyatlı davranmıştı. Ma- bedir önüne geldiği zaman, köyün delikanhları zorla prensesin yüzünü açmak istediler. etrafın sardılar. peçesini çektiler.. peçe açılmca ne görseler beğenirsiniz? Yüzü yaralı yetmişlik bir kadın. Meğer prenses, yüzünü göstermemek için, o gün ken- di yerine bu kadını göndermiş. Fa- kat, o günden sonra, prensesin yü- zünü değil, hayalini bile göremedi. ler. (Ço - Ti) meydanda yoktu. Ra- hibler, onun göğe çıktığını haber verdiler, Meğer, (Ço -Ti) güneşin kı- xi İmiş. Güneş onu bu felâketten, in- sanların taarruzundan kurtarmak için göğe çekmiş! Şimdi bütün Çin gençleri (Ço - Ti) nin adını bile an- maktan çekinirler. Ve biz, köyümü- ze el uzatanların da (Güneş) in gö- zabına uğrayacağından eminiz.» Bir başka Çinli de Samoya şunla- nı söylemişti: «— Eğer köy beyini siz aşırtmış ol- seydınız, bugün bütün Moğol ordu- sunun - güneşin gazabına uğrıya- rak - mahvolduğunu görecektiniz! Tanrıya şükür edin ki, köy beyi ken- di kenidni asıp öldürdü. Siz bugüne kadar, galiba, (güneş mabudu) nun gazabından uzak kalmışsınız! Fakat, burası Karakurum değil. Çine gel diğinizi, ve (güneş) in kızıl alevleri altında her zaman yanmak tehlike- sine maruz bulunduğunuzu unutma» yıni> Samp, bu esrarlı Çin köyünden bir / türlü ayrılamıyordu, Yerlilerden din- lediği prenses vakası eski değildi. Bu şüphe üzerinde bir hayli zihin yor. makla beraber - prensesin izini ara. maktan vazgeçmişti, * Samo'nun yorgun ordusu (Ço-Ti) köyünde dört gün kaldıktan sonra, Şantona doğru yola çıkmak ve Kubk lâyla birleşmek üzere, o sabah köy- den ayrılıyordu. Sinvur alına binerken, yeriilerdem biri bu iri boylu kahramanın yanı na sokuldu: — Nereye gidiyorsunuz şimdi? Sinvur, gidecekleri yeri gizlemediş — Kubilây hana gidiyoruz. Dedi. Çinli gülerek ilâve etti: — Prenses «Ço « Ti »yi Kubilây hanın sarayında bulacağınızı umu- yorum. Oraya varınca bir kere 80- rTuşturunuz!. p Sinvur birdebire şaşırdı. Göğe uçan prensesi acaba Kubilây han mi kaçırtmıştı? Çinliye sordu: — Sen nereden biliyorsun bunu? 'Haniya «Ço - Tis nin göğe çıktığına hepiniz inanmıştınız? Kaç günden- beri bizi bir takım meraklı ve heye- canlı hikâyelerle aldattınız mi yol” sa?... Çinli, Sinvurun kulağına eğildi: — İşittiklerinin hepsi doğrudur, dedi, köyümüzde bu masala benden başka herkes inanmıştır. — Sen neden inanmıyorsun? — Nasıl iananabilirim ki, ben, dul prensesin bir gece yarısı, Kubilây hanın adamları tarafından ve pren- sesin rızasile buradan (kaçırıldığını gözlerimle gördüm, — Bunu neden herkese söyleme- din? — Çünkü onun kaçırıldığını ben- den başka gören yoktu. Prensesin göğe uçtuğuna herkes inanmıştı. Bü- tün köy halkının bu inanışını kalb- lerinden ve ve kafalarından nasıl si- lebilirdim... Herkesi nasıl inandıree bilirdim? Bugüne kadar sustum. Fa- kat, eminim ki; onu Şantonda bula- caksınız! Sinvur, köylüye fazla bir şey söy- lemedi. Atina bindi. Ordu, Çinli kö- yünden uzaklaşıyordu. Sinvur yolda giderken, bu mesele- yi komutanına açmağa karar ven mişti, ” Asiler kaçışırken... Samo, Şantona vardığı zaman yol- larda hiç bir âsiye raslamadı. Karakurumdan büyük bir «tedib ordusu» geldiğini duyunca âsiler derhal dağlara kaçışıp dağılmışlardı. Çinliler, Karakurumdan büyük ve yardımcı * bir kuvvetin geleceğine inanmamışlardı. Oktay han öldükten sonra Moğol imparatorluğu parçala- nacak sanıyorlardı. Bilhassa Tura- kinanın Moğol tahtına oturduğu gün- denberi Çinlilerde -kökleşen bu ka- naat onları Moğollar aleyhinde İsya» na kadar sevk etmişti. Gerçi Kubilây Çinde: ? — Boş yere ümlide düşüyorsunuz, Moğollar Çinden çıkmıyacaktır. Mealinde hitabelerle bir kaç kere halkı tenvire çalışmışsa da, yerliler bu sözlere ehemmiyet vermemiş gö- rünerek, Moğollara karşı isyan et mekte gecikmemişlerdi. Samonun şöhretini ve ne mütihş bir akıncı komutan olduğunu Çinde duymayan yoktu. Onun Çine geli- şinde büyük bir isabet vardı. Samonun gelişinden Kubilây da çok memnun olmuştu. Civardaki Çin- Mi prenslerle ticari mukaveleler yap- tığı halde, son günlerde bü mukave- lelere katiyen riayet etmiyen Çinli prensler, Samonun Çine gelmesile derhal Kubilâya yeni heyetler gönde- Terek ticaret mukavelelerini yenile mişlerdi. Bu arada, Sung hanedanından ve Kubilâyın işgal ettiği Çin toprakla rından çok uzakta yaşayan bir prens, Kubilâya şu mektubu göndermişti: «Çaktanberi İzini kaybetti. ğgim liz kardeşim prenses (Ti - Vong) un sarayınızda bur Tunduğunu haber aldım, Hem- şiremi bir hafta içinde bana iade etmezseniz, bütün Çini Aayaklandırıp üzerinize sevk edeceğim» Oo Ma -Çi- Sung (Arkası var), a