13 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

13 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Naciye tapu dairesinde rasgeldim. Bir takım eski kayıtları çıkartmak | için uğraşıyordu. — Hayrola Naci? dedim. Galiba babadan kalma emlâkin tapularmı gikarmakla meşgul Allah ver. sini... Naci telâşlı bir tavırla — Bırak birader... Bırak Allah aşkr- na... Nerede bizde babadan kal emlâk?... Hem olsa bile kendi işimle meşgul olacak vaktim var mi ki? Yi- ne başkasının angariyesi peşinde ko- guyorum. Malüm ya... Herkesin an. gariyesine biz koşarız. İsmimiz bir kere «Becerikli Naci» çıkmış... Ne ya- pahm... Hakikaten Naciye ne zaman rasgel- sem mutlaka onu başkalarının bir ta- kım işlerini takip etmekle meşgul bu- Turum. Herkesin hafif - bir tarafı vardır. Nacinin de en hafif tarafi herkese kendini beğendirmekti, İsterdi ki bü- tün tanıdıkları, bildikleri, arkadaşla” rı, ahbapları, akrabası onun zekâsını, cerbezesini, becerikliliğini takdir et- Arkadaşları, ahbapları, akrabası, tanıdıkları da onur bu tabiatını çok iyi öğrenmişlerdi. Bundan da pek gü- zel istifade etmesini biliyorlardı. Meselâ çalıştığı dairede yorucu, ağır, müşkül bir iş olsa hemen arka- daşları: — Aman Naciciğim. Şu işi ancak sen başarırsın. Yapıver şunu,.. der- lerdi. Naci itiraz etmeğe kalksa da: — Canim burada benden büşka adam yok mu? dese cevap hazırdı: — Adam var... Var amma senin gi- bisi yok... Taş çatlasa bu işi senden başkası beceremez Naciciğim.. Bu bizim yapacağımız şey mi? Bunu an- cak sen becerebilirsin.. Böyle söyleyince Naci de akar su- lar dururdu. Öyle ya madem ki o işi kendisinden başkası beceremezdi. Ne yapmalı? Çaresiz... Başa geler çeki- ir... O yorucu işle meşgulken kendi ken- dine; — Zekâmın, becerikliliğimin, alal- h olmamın cezasını çekiyorum. Fazla seki olunca da işte herkes insana büy- le angariyeler yükletir... derdi. Yahut senebaşı gelmiş de bütün bir yılın hesaplarını çıkarmak lâzım değil mi? Hemen Nacinin önüne bir sürü def- ter yığılırdı. Arkasından da; — Aman Natitiğim, şu hesapları çıkarıver... Malüm ya senin hesabın kuvvetlidir. Biz bunu dünyada bece. remeyiz. Bu işin altından kalkmak için insanda sendeki dehşetli hesap kudreti olmalı.. Bizde nerede o mezi- yet?,.. derlerdi. Naci o yaman gururla başını kak dırır: — Canım hesabım pek kuvvetli ise bu benim herkesten fazla çalışmam için bir sebep teşkili etmez ki... Böyle söyliyerek defterlere uzanır- ken arkadaşları: ? — Ne yapalım Naciciğim. derler, bu çok mühim bir hesap işi... Yalan... Ayni hesabı arkadaşları- mn hepsi de yapabilirdi. Fakat bunun için saatlerce, hatta günlerce, uğraşmak lzımdı. Halbuki Naciyi biraz pohpohlayınca bu iş olup biler .&. Bir kere Nacinin zayif tarafını keşfetmişlerdi. Evde de bu tabiatı yüzünden Na- cinin rahatı kaçmıştı. Karısı onun koltuklarını kabartarak kendisine ne işler yaptırmıyordu ki?... Meselâ sabahleyin kalkıp elile ça- yı pişirmek, kahvaltıyı hazırlamak Nacinin vazifesi idi. Karısı her sabah Nacinin pişirdiği gayı içerken: — Aman ne nefis çay... Ben çayi hiç sevmem. Halbuki senin pişirdi. ğin çaya bayılırım. Zaten senin ça- yından başka çay içemiyorum. Hu- süsi bir tarzda mı demletiyorsun? Ne yapıyorsun bilmem ki... Aman koca- cığım her sabah çayı sen kendi elin- Te demlet emi? Naci buna: — Peki karıcığım, der, demek çay pek hoşuna gitti öyle mi? — Ne diyorsun Naci, ne diyorsun? Bu bir çay değil, sanki güzel bir şiir.. İnsan bir türlü doyamıyor... | Aman ne çay, ne çay!... Bu da yalandı. Kan Naciden çok | iyi çay pişirirdi. Halbuki genç kadı- | na sabshları sıcak y da çay pişirmek, kahvaltıyı hı mak pek müşkül bir iş geliyordu. Halbuki kocasının çayını biraz methettiği zaman, o yalağında sabah keyfi yaparken Naci hemen fırlıyor, ateşi yakıyor, çayı kaynatıyor, demle- tiyor, kahvaltıyı hazırlıyor. Re ri, tereyağını yanyana diziyordu. Naciye sıcak yatağından kallınca gerine gerine kahvaltının başına ge- çiyordu. Amma bütün bunlar arada bir kocasının çayını biraz methede- cekmiş... Tabil eder... Naci evden çıkınca sokakta etraf tan angariyeler başlardı. Meselâ komşulardan bir Ahmed bey | vardı. Bu zat oturdukları mahalleyi | güllük gülistanlık bir halde görmek islerdi. Lâkin rahatını seven bir adamdı da... Bunun için Ahmed yolda Naciye | rasgelince: İ Aman kardeşim... derdi, sen be- cerikli insansın.. Nüfuzlu bir adam- sın. Şu bizim sokağa elektrik konul ması için mahallece bir mazbata yaptık ya... Bunu takip etmek lâzım. Düşündük, düşündük. Bu hususta senden daha beceriklisini, senden daha nüfuzlusunu bulamadık. Bu nun için bu işi yaparsan ancak sen yapabilirsin.. Senden başkası bunu dünyada yapamaz. Diye bir takım sölzerle başlar ve nihayet mahallenin elektrik işini Na- diye yüklerdi. Yalnız elektrik işi mi ya? İki gön söpçü uğramasa: — Sen çok cerbezeli adamsın!.. di- yerek Naci temizlik müdürlüğüne Köşe MY daki dul kadın çocuğunun nü. tus kâğıdın kaybetmiş değil mi? He- | men Naciye koşardı: Kuzum efendim. Sizin her yerde ırımızı sayarlar... Hepimizden be- cerikli Şu bizim küçük kı- zın nüfus kâğıdı kayboldu. Bunun yenisini mak istiyoruz. Artık himmetinizi bakleriz. Yavaş yavaş herkes Nacinin bu huyunu öğrenmiş» ti. Hatta mahalledeki ihtiyar sarsak Hacı kadın bile — Ah efendim, Sizin yazınız çok iyi, çok okunaklıdır. Kimse sizin gi- bi mektup yazamaz. Köydeki oğluma bir mektup yazar mısınız? Diye onu kafese koyuyordu. Hacı kadının Nacinin mektuplarını beğen- sizsiniz. | diği titan yoktu. Fakat mahallede ar- tık herkes ona mektup yazmaktan bıkmıştı. Dün Mecd! adında bir arkadaşımla Sirkeciden geçiyorduk. Mecdi mal bulmuş muğribi gibi, karşıki kaldırım» dan geçen Naciyi görünce alıldı. Onu yanına çağırdı, ve kendisine bir iş ha- vale etti: — Kuzum Naciciğim, Senin ne ka- dar becerikli bir insan olduğunu bili- rim, Kartal nüfus memurluğunda bir işim var. Bunu ancak sen o meşhur zekânla halledebilirsin... Göreyim 86- ni... Al şu evrakı, bugün benim hatı. | rım için Kartala git... Senin gibi be- cerikli, zeki, akıllı bir dosta malik al- mak ne büyük saadet!., Böyle söyliyerek Mecdi elindeki evrakı Nacinin koltuğunun altına si- kıştırdı. Naci bizdeti ayrıldıktan son- ra Mecdi: — Şu Naci de ne aptal şeydir... di. yordu, insan ona bir iş havale eder altı ayda beceremez... Budala efen- dim budala... Amma ne yaparsın. Bu havada Kartala gidecek değilim Hikmet Feridun Es KATİL) Zâfı umumi, kansız- lık, romatizma, Sıraca kemik, sinir hastalıklarına, cılız yavrular, yürümi- yen, diş çıkaramayan çocuklar, der- mansız ihtiyarlar, solgun kızlar, vere- me istidadı olanlar HASAN KUVVET ŞURUBU'ndan içmelidir. Kanı arttırır, iştiha verir, Şifal tesirleri çoktur. Fenni surette Imal edilmiş, içilmesi kolay ve lezzetli bir Şuruptur. Küçük, büyük her yaşta istimal edilebilir. | TARİHİ TURAKINA Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ Tefrika No81 ROMAN Cengiz: “Ben sarı sudan içtim, yakında öleceğim. Siz içmeyiniz çocuklarım,,dedi «— Sen bana birşey yapamazsın! Ben Moğol değilim. Gözünü âçle Diyor, Cengiz beyninden vurulmu- şa dönerek, arkasında oğlu Çagatay kumandasında rasid bir ordu birak- tıktan sonra, Tangut ilime giriyor. Tangut ilinin birçok büyük şehirleri- ni zaptediyor ve bir baştan öbür uca kadar Tangut topraklarını -Bir Çinli müverrihin tabirince- çöle döndürü- yor. O zaman Moğol kumandanları, Cen- gize: — Tangut kavmını kökünden imha edip yerlerinde hayvan güdelim. Bu geniş ve münbit topraklarda Moğol ordularının hayvanları dolaşsın. Teklifinde bulunuyorlar. Cengiz bu teklifi hoş görmemişti. Bu sırada hakanın yanında (Hitan)- lardan (Pelu-Çut) adında bir filozof vardı. Cengiz bu filozofu çok sever ve ekseriya sözlerini dinlerdi. (Pelu-Çut) Cengize: — Tangut kavmi” imhâ edilmeğe layık değildir. Onlar sanat erbabı kim- selerdir. Ölümlerinden birşey kazan- mış olmazsınız. Yeryüzündeki 15512 çöl. lere bir çöl daha ilâve edeceksiniz. Hal- buki, bunları kılıçtan geçirmemekle, sanatlerinden, işlerinden ve hattâ sa- dakatlerinden istifade edebilirsiniz! Çünkü Tangutlar, başlarına çok bağlı bir millettir. Dyior. Pilozofun sözleri çok doğru- dur. Tangutlar, bir beslemenin oğlu olan cahil bir hükümdara bile o dere- ce bağlanmışlardı ki... (Li-Te)nin ba- zı sözlerine başka bir millete mensup küçük bir çocuk bile gülmekten ken- dini alamazdı. Fakat, Tangutlar: «Hü- kümdarımızın ağzından çıkan her söz- de bir hikmet vardır!» diyerek, bu ca- hil adamın önünde taparcasına eğilir. lerdi. Cengiz han, filozofun sözünü dim Jedi ve kumandanlarının teklifini red- detti, Bundan sonra, Tangut ilinde yâ pılarak bir iş kalmıştı: Bu besleme- nin oğlunu yakalamak, vücudünü or- tadan kaldırmak. Cengiz, Tangutla- ra hürriyet ve yaşamak hakkını ve- rince, hükümdan ele geçirmekte güç- Yük çekmedi. (Li - Te) nin başını koparıp bir direğe aslırdı. Tangutların şimüâlde bir tek şehir- leri kalmıştı. Burası ormanlarla çev- rilmiş olduğundan, Cengiz bu şehre akın yapmağa lüzum görmemişti... Şehir bir tepe üstünde bulunuyordu. Hükümdar (Li - Te) ölünce, yerine (Li - Hin) geçti. Bu adam, etrafı or- manla çevrilen şehri paytahi yapa- rak, etrafına bir mikdar asker topla. yıp şehri muhafaza altına almıştı. Cengiz bunu duyunca: -— Bırakalım, o da kendi kabuğu içinde geberip giden bir ağaç kurdu gibi, kendi kendini yiyerek ölsün. Dedi, oraya kadar sskerini yorma- ğa lüzum görmedi (1226). Ve bu şeh- ri muhasaradan vazgeçerek, tekrar (Kin) imparatorluğu üzerine yürü- dü ve ilk hamlede Kin'in en büyük şehri olan (Lin - Tar - Okö) ya aldı. şamıyacağına dair olan efsaneye de inanmıştı. — Ben, sarı sudan içtim. Siz İç- Dedi, Onlara şunları vasiyet etti: 4 Oktay benden sonra Moğol tahtına çıksın. Bu tahta hepiniz iâ- yıksınız, fakat ben onun çıkmasını ve sizin ona hizmet etmenizi istiyo- rum. Umarım ki diğer oğullarım da ona itaat ederler. Ben öldükten son- Ta, size bıraktığım bu muazzam ülke yi müttehiden idareye çalışınız ve düşmana karşı dâima müttehid rününüz. En büyük kuvvet, ittihad. dır. Düşmana karşı kuvvetli görün- mek için daima birleşmeli ve bir ba- şın etrafında toplanmalısınız!» Cengizin 0 gün sihhati yerinde idi, ufak bir hastaliktan bile muzralib değildi. Fakât, gördüğü rüyanın © kadar tesiri altında kalmıştı ki, he. men © gün ölecekmiş gibi, evlâdları- na bütün mahrem düşüncelerin! aç maktan kendini alamamıştı. Cengiz: «— Dostlarımıza dalma iyilik yap- manızı, onların menfaatlerini ihiği etmemenizi tavsiye ederim. Dostla- rnızı ancak mütekabil fedakârlıklar ve iyiliklerle kazanabilirsiniz! Ben ölür ölmez, sağlığımda sizlere verdi- ğim eyaletlere gidip halkın ve mem- leketin başından ayrılmayınız. Böy- Je zamanda harici düşmanın mem- Jeket içinde yapacağı İbtilâlleri dü. şünerek bu kargaşalıklara meydan vermemeğe çahşınız. Memleket için- de çıkan ihtilğiler halkı çok ezer. Buna sebebiyet verenleri katiyen ih- mal etmeyiniz! Hattâ çocuklarınız ve yakın akrabanız olsa bile.» Cengiz han bu vasiyetini yaptık- tan sonra, bir kaç gün dinlenmek istedi. 1227 yazım geçirmek üzere (Liyo - Pan) dağlarında kararyâh kurup yerleşti, ki bu dâğlar Kin, Sung ve Tangut imparatorluklarmın hududunu teşkil ediyordu. Kin imparatoru fik defa buraya bir ciçi göndererek, kendisine tâbi olduğunu ve © günden Mibaren emri altında bulunduğunu bildirdi. Kin imparatoru, bu elçi İle birlik te Cengize bir yemek tabağı dolusu inci göndermişti. Cengiz, kulaklarına küpe takan zabitlerine bü incileri dağıttı, kendisi bir tane bile “almadı. Nihayet bir gün - ağuslosun 7 nci Jaşarak, hastâ olduğu halde ava çık- muşta. mia a ve ayni adı taşıyı e tâbi ve sadık bir kabilenin yüâşadığı erazide dola- şırken, birdebire nefesi tutuldu. Ta- biatin güzelliği karşısında bir müd- det hayale daldı. Uzun uzun düşün- dü. Yere uzanarak etrafıt edkik etti. Biraz sonra kalkınca, oğullarına; «Ben ölünce, cesödimi bu ulu ağacın altıma gömün! dedi ve orada öldü. Gerolan imağı yanında bulunan eski ertzisine vârıncaya kadar vefatı haberi ve maaşı gizlendi. Bu, onun vasiyeti idi. Çünkü bir koldan tek- rar Tangut paştahlını muhasara et- tirmeden içi rahat edememişti. Böyle bir zamanda Cengizin ölümünü du- yacak olar düşman, paytahtı kolay kolay teslim etmiyecekti. Cengizin ordusu eski yerine varın- ca vefatı ilân edildi. Bu sırada Tan- gut kralile de bir anlaşma yapılmış, kral Moğol idaresinde yaşamayı ka- Moğol itikadına göre “insan, öteki dünyada da ayni bu yaşadığı- mız dünyadaki gibi hayat sürecekti; bunun için burada lâzım olan şeyler

Bu sayıdan diğer sayfalar: